23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
:OCAK2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA r> sa, Getçtep dikkat! Istanbul'da gençleri hedefalan kapkaçve yankesicilik başladı. Okul dışı kalabalık mekânlarda örneğin çarşı-pazarda lise ve üniversKe öğrencisi gençlerin çantalannı kapıyor ya da cüzdanlannı çekip alıyoriar. Çaldıklan cüzdanm içinden öğrencl kimlik belgesini ve varsa nüfus cüzdanını alıyoiar; para ve/veya kredi kartına el sürmeden cüzdanı bir köşeye atıyorlar. Bunun anlamı şu: Öğrenci kimlik belgesindeki ve nüfus cüzdanındaki fotoğraflar değiştirilip, sahte kimlik belgesi düzenleniyor. Ve bûyük bir olasılıkla, gençlere ait kimlik belgelerirtdeki fotoğraflar değiştirildikten sonra bunlar yasadışı örgütlerdeki gençler tarafından kullanılıyor. Kimlik belgesini çaldıran ya da çaldırdığını fark etmeden kaybettiğini sanan lise ve üniversite öğrencisi gençlerin, günün birinde aranıyor duruma düşmemek için karakola gidip bir ^ tutanakla bu *f durumu ^ belgelemesinde - yararvar... 17 sktronik posta: denizsomOcunihuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Hortumlanan aftı bankanın görev zaran 2.3 katrilyon liraymış... "Hortumlama görevinde bûvük basan!" mızı rtaya koyduğu yapıtlar toplumda yaşama- ya devam ettikçe yaratıcısının öldüğü söy- lenebilir mi? Şiir, roman, öykü, anı ve de- nemeleriyle bir yazın ustası olan Necati •malı öldü mü, yoksa üretimini mi durdurdu? Sa- tçılar asla ölmez; onlar zaten aramızda yaşarken yaprtlanylayaşar; aramızdan aynldıktan sonra da: Yaşananları geçen zaman içinde yoğunlaştırarak • okunuşunda yeniden yaşanır duruma getirmek- yazann işi. Böyleiikle eylemleriyle tanıklıklanyla »çen zamana karışır sanatçı." 'Arada bir sorguya çekerim kendimi: Niçin yazı- rum? Yazmak, varolduğunu kanıtlamasıdır insa- giunun. Edebiyatçı olsun ya da olmasın her in- n duyar yazmak gereksinimini." Oışından bakan kimileri edebiyatt bir ün kapısı ola- görürler. Hemen söyleyeyim, ün, önemini hiç lyamadığım bir durumdur benim. Bir adam kır- bir spor araba alır, kentin ana caddelerinde bir Necati Cumalı aşağı bir yukarı beş on kez görünür, çok geçmeden kırmızı spor arabalı diye üne kavuşuverir." "Para için yazmıyorum. lleri ülkelerde edebiyat iyi kazanç getiren bir uğraştır. Onun içindir ki keman ya da piyano çalmak öğretilir gibi özel okullarda, ra- hat okunan oyalayıcı romanlar, senaryolar, oyunlar yazmanın yollan öğretilir. Bu açıdan geri kalmış ül- kelerle ileri ülkelerin tek ortak yanı, her ikisinde de kötü yazariarın iyi yazarlardan daha çok okunması, daha çok para kazanmalandır. Bizde para kazanmak isteyen bir kimsenin ise en son tutacağı iş herhal- de edebiyattır." İnsan'ı insan eden uğraşlann başında gelir edebi- yatın yeri, başarılı şiirier, öyküler, oyunlar yazmanın yeterli olması gerekir bir edebiyatçıya. Nedir ki kav- ramların, değerlerin altüst olduğu birdönem yaşıyo- ruz. Kısır politik atışmaların, sloganların, klişe düşün- celerin, gazete dergi yazılanyla giderilen açlıklann gerisine itilen edebiyat, işlevini yitiriyor bu ortamda." "Benim edebiyat dünyasına kanştığım yıllarda şi- ir, öykü, duygu, düşünce yaşamımızın en etkin ala- nıydı. Bizim kuşak şiirleri, öyküleri, romanlan, oyun- lanyla yansıttı yurt sorunlannı. Şu son yıllarda ise iyi- si kötüsü, boşu dolusu karışık bir sanat dalı oldu şi- ir. önyargılarla şöyle bir okunup geçiliyor. Önemsen- miyor, değerlendirilmiyor. Yaşadığımız günlerde her edebiyatçının duyduğu bir rahatsızlıktır bu kayıtsız- lık. Bu koşullar altında okuyucuya koşullandırıldığı aralıktan yaklaşarak, yurt sorunlarına özgün görüş- ler getirmek, politik yaşamımıza bilinç katacak dü- şünceler üretmek yazara düşen önemli bir görev olarak görünüyor bana." Ay yine büyüyecek; Necati Cumalı yine uyuma- yacak; ürettikleriyle hep yaşayacak... SESSİZSEDASIZ (l) NURİKURTCEBE m^ı- Yüksek Yerilim Hattı erdincutfcutg yahoo.com Paparazzı ve televole gazetecilerine "sanşın basın kartı" verilsin! Köprüyü satmak, hizmete zam yapmak Istanbul Boğazı'ndaki köprü geçişlerine yüzde 50 zam yapıldı, geçiş 1.5 milyon lira oldu. Prof. Dr. Aydın Aybay, neden zam yapıldığını anlatıyor: "Idare'nin kamu hizmeti olarak yol hizmeti vermesi ve gerektiği takdirde bu hizmetin bir parçası olarak köprü yapması her uygar ülkede gözlenen bir olgudur. Bu tür hizmetler, ilke olarak parasız yararlantlan hizmetlerdir. Bu, bizde de eskiden beri böyledir. Kimsenin aklından Mimar Sinan'ın yaptığı Çekmece Köprüsü'nden geçenlerden para istemek gibi bir düşünce geçmemiştir. Köprü yapımı çok pahalı ise, bunun giderterine katılmalan için yurttaşlardan, belki, belirli bir özveri istenebilir. Ama, bu katkılarla köprünün maliyeti karşılanmış ise, artık hizmeti bedavaya çevirmek gerekir. Bunu yapmak yerine, maliyeti kat kat geçen bir gelir toplama amacına yönelik zamlı tarifeler icat etmek, hizmeti alet ederek halkın kesesine haksız olarak el atmak demektir. Bunun asıl sorumlulan ise, vaktiyle 'köprüyü satacam' diyerek, temel kamu hizmeti anlayışını yozlaştıran 'vizyon sahibi' siyasetçi takımıdır. Onlar hizmet aracını (köprüyü) para babalarına ucuza satmışlardır; halefleri de hizmetin kendisini (köprü geçişini) halka fahiş fiyatla satmaktadıriar." Borçla Yaşama Doç. Dr. YILDIZ SERTEL Borç! Borç! Borç! Dış borç elde etmek için, ekonomimizi IMF'ye teslim ettik. En değerli işletmeleri- mizi satışa çıkardık, bağım- sızlığımızı yitirdik. Bu yetme- di, yüksek faizlerle ihaleler çı- karıp önemli bir iç borçlan- maya gittik. Bu borçla yaşa- ma politikasının ABD'den it- hal olduğunu, Özal'ın 24 Ocak programıyla başladığmı ve Dünya Bankası'nın öğütleriy- le gerçekleştiğini çoğumuz biliyor. Üretime dayanan reel eko- nomiden kopup krediyle ya- şama politikasının Amerikan ekonomisini de durgunluğa götürdüğünü biliyor muydu- nuz? 2001 yılına girer girmez Amerikan ekonomisinde teh- like çanlan çalmaya başladı. Nazdak tahvilleri sürekli ola- rak düştü ve Merkez Banka- sı Başkanı Greenspan, faiz- lerin düşürülecegini ilan etti. Dünya ekonomisini etkileye- cek bir Amerikan bunalımı et- rafında çeşitli sorular sorulu- yor: Neden? 2000 yılının son üç çeyreğinde büyüme hızının yüzde 2.2'ye düşmesi, işsiz- lik başvurulannın hızla artma- sı bir kalıcı durgunluğun işa- retleri mi? Bu soruların yanıtını "Monthly Review" adlı Ame- rikan dergisinde buluyoruz. Başyazarlar imzasını ve "Işçi Sınıfı Aileleri ve Borç Yükü" başlığını taşıyan makale, özet- le Amerikan ekonomisinin du- rumunu şöyle anlatıyor: Liberal ekonomi; gelirterle, yığılan büyük servetler ara- sında bir uçurum doğurdu. öte yandan, üretime değil, tü- ketime dayanan bir sistem kuruldu. Teknik gelişmelere bakmayarak 2000 yılının son- larınadoğru ekonomi, eşigö- rülmemiş biçimde tüketime dayanıyordu. Büyüme tüketi- me dayandınlıyordu. Büyüme hızı yüzde 5'e ulaşırken, yatı- rımlar Gayri Saf'ı Milli Hası- la'nın yüzde 1.4'üne düşmüş- tü. Işin ilginç tarafı, milli gelir- de ve tüketimdeki bu hızlı ar- tış nüfusun büyük çoğunlu- ğunun gerçek gelirinde bir ar- tışa dayanmıyordu. Aksine, ücretler dondurulmuştu, ge- lirlerin çoğu, durgunluk dö- nemindekileri ancak aşıyor- du. Zenginle fakir arasındaki uçurur n korkunçtu. Amerikan aileleripin en aşağı düzeyde- ki yüzd'3 5'i, milli gelirin ancak yüzde 4 r ünü alırken en tepe- deki yüı'-de 5 yansını alıyordu. "Büyürr.'e, sermaye için iyi, ama işçiferiçin kötü oldu" di- yordu N<sw York Üniversite- si'nde eKonomi profesörü E. N. Wolff (3usiness Week 14 Şubat 200Ö)- Peki, halk'in alım kabiliyeti- nin bu kadar düşük olduğu bir sırada, tüKetime dayanan bir büyüme nasıl sağlandı? Tüketiciyi borçlandırarak. Ücretleri sabit tutarak tüketi- me dayanan büyüme politika- sı "fütef/c/ 1 fc>orç/an"nadayan- dı. Bu borçlannia değişik bi- çimler aldı. En ziydde yıllık ge- lirleri 50 bin dolardan düşük olan vatandaşlar evlerini, oto- mobillerini vb. rehme koydu- lar. Bankalar ve teteciler kre- diler açtı, kredi kartıyte alışve- riş büyük açıklar verdv 1998 yılına varıldığında ödeneme- yen borçlann tutarı 34 nrÂ'yar dolara ulaşmıştı. Ev, mal miilk satışlan açığı kapatamıyorcu. 1999'da Merkez Bankası'nn faizleri yükseltmesi taşınmaz mallann değerini düşürdü. If- laslar o kadar arttı ki, (1999'da 1.5 milyon kişi) iflaslaria ilgili yasalarda değişiklik yapılma- sı gerekti. Bankalar, tefeciler tüketim kredilerini durdurdu- lar, halk rehine koyduğu mal- larını kaybetti. Bu, ekonomik durgunluğun başlangıcıydı. Işsizlik arttı. Amerikalı iktisat- çılann şu sözleri kulağımıza küpe olsun: "Ekonomi geniş ölçüde borçlanmaya dayandınldı. Bu sadece kişilerin borçlanması değildi. Şirketler ve hükümet de borç aldı. Ekonominin ge- nel durumu açısından, bu özel sektör borçlanmasının yarat- tığı sorun şudur: Yumuşak bir gerileme yerine durgunluğun, sert bir bunalıma dönüşmesi ödenemeyen borçlarşelalesin- den ötürü... Yığılan tüketici borçlannın kaçınılmaz olarak böyle bir bunalım yaratacağı- nı söylemek doğru olmaz. An- cak, bu eşi görülmemiş, mu- azzam borçyığını -gerçek üc- retleri arttırmak yerine borçla tüketime gidilmesi- gelen dur- gunluğun çok kötü olmasına yol açacak ve bu gerçekleşti- ği vakit işçi aileleri üzehndeki etkisi bir facia olacak." (Monthly Review, Mayıs 2000). igulgec@yahoo.comHAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ve çokdohakctö jok eirnü, t*cihi esefitr* BULUT BEBEK \URAY ÇIFTÇI bulutbebek@hotmail.com Annen tanyonu bazır/amış» 'O e TAltHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 12 Ocak ANKARA 25. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN İLANEN TEBLİGAT DosyaNo: 2000/251 Davalı: Mustafa Başkaya Davacı Vijdan Başkaya tarafından, davah Mustafa Başkaya aleyhine açılan nafaka davasının yapılan yargılama- sı sonunda; Adınıza çıkanlan davetiyeler PTT aracılığıyla teblig edi- lemedi ve adresiniz zabıta araştırmasından da tespit edilememiş oldu- ğundan ilanen tebligat yapılmasma karar veTİlmiştir. Aleyhinize açd- mış bulunan nafaka davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dava- nın kısmen kabulü ıle dava tarihi 25.04.2000'den itibaren takdiren ay- da 150. 000.000 TL tedbir nafakasuıın tarafınızdan alınmasına karar verilmiş olup, işbu ilanın gazetede yayın tarihinden itibaren başlamak üzere 7 gün sonra tarafinıza tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden başlamak üzere 15 gün içinde temyiz etmediğiniz takdirde kesinleşe- ceği ihtar olunur. Basuı: 1202 \ ARAP •: YARIVMÛ45I SUVEYS KANAUICIN HUKUM.. '568'PE SuGÜN, SÜVEYŞ'Tİ Bift KANAL AÇlLMAStYLA İL&IÜ HÜKÛM KALEME AUNMtÇTl. OSMANLI İMPA- RATOeujeu, eÜCÜNÜN t>O8UKLAK(NC>AYKEM, PORTE- KİZLİLSK AFRİKA'YI DOLAÇAgAK HİNPİSTHNA OIAÇ- MtÇ.KtSA 2AMANDA fJ/fi/r OKYAMUSV'NPA DÇNİZ. EGEMENUĞİ KUeMUÇTV- DSNlZ. T7CAGET/' TEHL/KB- YE G-İKMlŞn. 0SM4A/C/ /MMRATZieLUĞU'NUfiJ Açıtc Ao4u*çrr. ffrf, DONANMANIN HINT otr- OLArCA İNE3İLMESI iÇİNt SÜVCYŞ'£ BİR KANAL AÇtLMASt P/*Xİ O&TBYA ATtLAsfrÇTf. PA- OİÇAUIT SELİM(SOUXI')I M'SfJt 8Eri.EXgEriN£,DUItU- HU/V AttAŞT7&/lA"ASt fÇfN,SÖ2 KOHUSU HÜKMÛ YOL- lA/UfÇTT- ANCAK, OON-VOLGA KANAU SİBİ SU PA TASAKl OÜZErtNDE ŞEŞri&EA1E ANKARA 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2000/396 Naciye Çelik tarafından Ali Haydar Çelik aleyhine açılan boşanma davasında davalıya adresinde usulüne uygun tebligat yapılama- makta olup, dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiş olmakJa. Davalı Ali Haydar Çelik'in aleyhine açılan boşanma davasının duruşmasının atılı bulunduğu 13.02.2001 günü saat 9.45'te hazır bu- lunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesine, aksi takdirde HUMK'nun 213. ve 377. maddeleri uyannca yoklugunda karar veri- leceği davalı Ali Haydar Çelik'e tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 1004 ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU 6 Ocak ve Sonrası 6 Ocak belleğime güzel yerieşen bir gün 196O'lı yıllardan. 27 Mayısçılar demokrasiye geçiş yolu- nu açıyor, devrimden kısa bir süre sonra. Kuru- cu Meclis oluşuyor, yeni anayasa çalışmalan baş- lıyor. Meslek yaşamımda da önemli bir dönem. Ülkemizin kalbini dinliyorum Kurucu Meclis'te. Olaylan izliyorum baştan sona. Herkuşaktan.her kesimden üyelerle söyleşiler yapıyorum. Milli Bir- lik Grubu'ndaki genç subaylar, yaşlı politikacılar, Prof. Ragıp Sanca'lar, Doğan Avcıoğlu lar, llha- mi Soysal'lar, Alev Coşkun'lar, Turan Güneş'ler, Hazım Dağlılar'la. Bilim adamlan, politikacılar, öğ- retmenler, işçiler, çiftçiler, mimariar, mühendisler- le toplumun tüm kesimlerinden renkli mozaikler oluşuyor evlerde, sofralarda. Yalnız DP'liler yok, ama siyasal yaşamdakiler. Toplumda bölünme değil bütüniük var o yıllarda. Benzer tepkiler, ben- zer istemler ve özlemler yaşanıyor. Eski Meclis'in yolu kapanıyor, yeni Meclis'egi- diyorum her gün. Ünlü Avusturyalı mimar Holz- meister'in çizgileriyle oluşan görkemli yapıda ye- ni bir sayfa açılıyortarihimizde. Yazanlarla birlik- te olmak güzel boyutlar katıyor yaşamıma. Mut- lu ve umutluyum. Kimi zaman horozlar öterken eve dönüyorum Meclis'ten. Güzel sabahların ön- cüsü olarak selamlıyorum horozları. Yeni anaya- sayı da aydınlığa giden yola bir açılış diye düşü- nüyorum, umuda yolculuğun öncüsü, güvence- si diye. Kurucu Meclis kürsüsünde güzel sesler çınlıyor, toplumdaki beklentiler, özlemler doğrul- tusunda haklar, özgüriüklerle çağdaş bir belge olu- şuyor. O belgenin yaşam biçimine dönüşmesi bekleniyor, ama beklentiler gerçekleşmiyor. Kar- şı devrimler, onarım çabalarıyla anayasa zorlanı- yor durmadan. • • • 1961 Anayasası emek verenleri onurlandıran bir yapıt, ortak bir özlemin kanıtı bence. Toplumun degişik kesimlerinden katılımlarla ortak bir ürün oluşuyor. Yozlaştırma çabalan ürünün yapısını, özü- nü etkilemiyor. Uyancı niteliğini aşınmadan koru- yor. Anayasa değişikliği uzun süredir gündemde ama toplumdaki beklentiler doğrultusunda ileri- ye bir atılım gerçekleşebilir mi acaba? Kimi kişi- ler hayli duyarlı, alıngan; bu sorudan da olumsuz yorumlara yönelir, siyasal kurumların yıpratıldığı- nı öne sürebilir ama inandırıcı olabilirler mi? Ana- yasadaki çelişkileri, gerilemeyi gidermek, top- lumdan kaynaklanan önerileri gerçekleştirmek için neden çaba gösterilmedi şimdiye kadar? ör- neğin dokunulmazlıklann kaldınlması neden gün- deme gelemedi yıllarca, gelseydi bugün başka bir konumda olabilirdik değil mi? Her neyse. 1961 Anayasası gücünü, özünü koruyan bir belge bence. Hâlâ geçerli bir örnek anayasa ku- rucularına. Değişiklik girişimlerini gündeme geti- renlere de yeterli bir ışık her şeyden önce. Değk. şen koşullar doğrultusunda ileriye dönük ona-' nmlar kaçınılmaz ama özüne ters değişimlertop-* lumun doğasına ters düşer. Dahası bir özeleşti- riyi de getirir gündeme. 40 yıl sonra geldiğimiz or- tamı iyi değeriendirmek, yanlışlan, doğnjlan iyi sap- tamak gerekiyor. O belge nasıl oluştu, nasıl yoz- laştı, yozlaşmaya karşın ayakta duran yapıtlar hangi gücü kanıtlıyor? Ayrıca, 40 yıl sonra gücü- nü koruyan yapıtlann gizemi nerede? • • • Söz buraya gelince, 6 Ocak'ta yaşanan bir ola- yın da altını çizmek gerekiyor. Basında çok yer almadı ama gazetemizde okumuş olacaksınız. Kurucu Meclis'in asker ve sivil üyelerinden birgrup Taksim Anıtı'na çelenk koydu o gün, sonra da ge^ leneksel toplantısını yaptı. O çelenk geçmişten ge- leceğe bir esinti, bir anımsatma belki de. Ancak ötesi de var. demokrasi tarihinde benzeri yaşan- mayan bir olayı bilimin ışığıyla yansıtmak istiyor- lar. Siyasal bilimcilere, sosyologlara bir tartışma ortamı açarak özellikle genç kuşaklara bir ışık tutmak istiyor vakıf ve dernek üyeleri. Belki de benim yorumum böyle ama gerekli bir girişim bu. Kurumlaşma yolunda olumlu bir adım. 2000'lere uzanan yolu inişleri yokuşları, doğrula- n yanlışlanyla iyi görürsek daha geniş bir açıdan yaklaşınz geleceğe. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDANSAĞA: 1/ Parçalan, öğeleri birbi- riyle uyuşan; 2 homojen. II Küçük bitkile- re verilen or- tak ad... Aynı bölgede yaşa- yan ve aynı soydan gelen ailelertoplulu- 8 ğu. 3/ Ateş... g Alman faşisti. 4/ Ilkbaharda kırlarda yetişen ve ufak yeşil yapraklan yenilen bir 2 bitki.5/Biretkinliğin 3 geçici olarak durdu- 4 ruldugu süre... Geniş- 5 lik... Uzaklık işareti. 6/ Fazla olarak, üste- lik... "Kâh inerim yer- yüzüne seyreder - beni" (Nesimi). II 9 Bir tür küçük zuma. 8/ Bir dinsel tören sırasındı Kuran'dan okunan on ayetlik bölüm... Matem. 9/ 1942'de Çanakkale Boğazı' nın açıklarında batan ve mürettebatının tümü ölen Türk denizaltısı... Kenar süsü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çoğunlukla çocuklarda nöbet nöbet öksürükler- le görülen, bulaşıcı bir hastalık. 2/ Satrançta bir taş... Ağn Dağı'na verilen bir başka ad. 3/ Yeniçe- ri örgütünde görevi alaylarda selam törenlerini dü- zenlemek ve yönermek olan subay. 4/ Çocuk bakı- mı ile görevli kadın... Us. 5/ Pişirilerek hazırlanmış yemek... Kuzu sesi... Karakter. 6/ Idare lambası. 7/ Asya'dabirülke... Romanya'nın parabirimi 8/De- fa... Bir cetvel türü... Kakım da denilen kürk hay- vanı. 9/ îtalyan mutfağına özgü bir cins pasta.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear