Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
:OCAK2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
r>
sa,
Getçtep
dikkat!
Istanbul'da gençleri
hedefalan kapkaçve
yankesicilik başladı.
Okul dışı kalabalık
mekânlarda örneğin
çarşı-pazarda lise ve
üniversKe öğrencisi
gençlerin çantalannı
kapıyor ya da
cüzdanlannı çekip
alıyoriar. Çaldıklan
cüzdanm içinden
öğrencl kimlik
belgesini ve varsa
nüfus cüzdanını
alıyoiar; para ve/veya
kredi kartına el
sürmeden cüzdanı bir
köşeye atıyorlar.
Bunun anlamı şu:
Öğrenci kimlik
belgesindeki ve nüfus
cüzdanındaki
fotoğraflar değiştirilip,
sahte kimlik belgesi
düzenleniyor. Ve bûyük
bir olasılıkla, gençlere
ait kimlik
belgelerirtdeki
fotoğraflar
değiştirildikten sonra
bunlar yasadışı
örgütlerdeki gençler
tarafından kullanılıyor.
Kimlik belgesini
çaldıran ya da
çaldırdığını fark
etmeden kaybettiğini
sanan lise ve üniversite
öğrencisi gençlerin,
günün birinde aranıyor
duruma düşmemek
için karakola gidip bir
^ tutanakla bu
*f durumu
^ belgelemesinde
- yararvar...
17
sktronik posta: denizsomOcunihuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Hortumlanan aftı bankanın
görev zaran
2.3 katrilyon liraymış...
"Hortumlama görevinde
bûvük basan!"
mızı
rtaya koyduğu yapıtlar toplumda yaşama-
ya devam ettikçe yaratıcısının öldüğü söy-
lenebilir mi? Şiir, roman, öykü, anı ve de-
nemeleriyle bir yazın ustası olan Necati
•malı öldü mü, yoksa üretimini mi durdurdu? Sa-
tçılar asla ölmez; onlar zaten aramızda yaşarken
yaprtlanylayaşar; aramızdan aynldıktan sonra da:
Yaşananları geçen zaman içinde yoğunlaştırarak
• okunuşunda yeniden yaşanır duruma getirmek-
yazann işi. Böyleiikle eylemleriyle tanıklıklanyla
»çen zamana karışır sanatçı."
'Arada bir sorguya çekerim kendimi: Niçin yazı-
rum? Yazmak, varolduğunu kanıtlamasıdır insa-
giunun. Edebiyatçı olsun ya da olmasın her in-
n duyar yazmak gereksinimini."
Oışından bakan kimileri edebiyatt bir ün kapısı ola-
görürler. Hemen söyleyeyim, ün, önemini hiç
lyamadığım bir durumdur benim. Bir adam kır-
bir spor araba alır, kentin ana caddelerinde bir
Necati Cumalı
aşağı bir yukarı beş on kez görünür, çok geçmeden
kırmızı spor arabalı diye üne kavuşuverir."
"Para için yazmıyorum. lleri ülkelerde edebiyat iyi
kazanç getiren bir uğraştır. Onun içindir ki keman
ya da piyano çalmak öğretilir gibi özel okullarda, ra-
hat okunan oyalayıcı romanlar, senaryolar, oyunlar
yazmanın yollan öğretilir. Bu açıdan geri kalmış ül-
kelerle ileri ülkelerin tek ortak yanı, her ikisinde de
kötü yazariarın iyi yazarlardan daha çok okunması,
daha çok para kazanmalandır. Bizde para kazanmak
isteyen bir kimsenin ise en son tutacağı iş herhal-
de edebiyattır."
İnsan'ı insan eden uğraşlann başında gelir edebi-
yatın yeri, başarılı şiirier, öyküler, oyunlar yazmanın
yeterli olması gerekir bir edebiyatçıya. Nedir ki kav-
ramların, değerlerin altüst olduğu birdönem yaşıyo-
ruz. Kısır politik atışmaların, sloganların, klişe düşün-
celerin, gazete dergi yazılanyla giderilen açlıklann
gerisine itilen edebiyat, işlevini yitiriyor bu ortamda."
"Benim edebiyat dünyasına kanştığım yıllarda şi-
ir, öykü, duygu, düşünce yaşamımızın en etkin ala-
nıydı. Bizim kuşak şiirleri, öyküleri, romanlan, oyun-
lanyla yansıttı yurt sorunlannı. Şu son yıllarda ise iyi-
si kötüsü, boşu dolusu karışık bir sanat dalı oldu şi-
ir. önyargılarla şöyle bir okunup geçiliyor. Önemsen-
miyor, değerlendirilmiyor. Yaşadığımız günlerde her
edebiyatçının duyduğu bir rahatsızlıktır bu kayıtsız-
lık. Bu koşullar altında okuyucuya koşullandırıldığı
aralıktan yaklaşarak, yurt sorunlarına özgün görüş-
ler getirmek, politik yaşamımıza bilinç katacak dü-
şünceler üretmek yazara düşen önemli bir görev
olarak görünüyor bana."
Ay yine büyüyecek; Necati Cumalı yine uyuma-
yacak; ürettikleriyle hep yaşayacak...
SESSİZSEDASIZ (l) NURİKURTCEBE
m^ı-
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutfcutg yahoo.com
Paparazzı ve televole gazetecilerine
"sanşın basın kartı" verilsin!
Köprüyü satmak, hizmete zam yapmak
Istanbul Boğazı'ndaki köprü
geçişlerine yüzde 50 zam yapıldı,
geçiş 1.5 milyon lira oldu. Prof. Dr.
Aydın Aybay, neden zam
yapıldığını anlatıyor:
"Idare'nin kamu hizmeti olarak yol
hizmeti vermesi ve gerektiği
takdirde bu hizmetin bir parçası
olarak köprü yapması her uygar
ülkede gözlenen bir olgudur. Bu tür
hizmetler, ilke olarak parasız
yararlantlan hizmetlerdir. Bu, bizde
de eskiden beri böyledir. Kimsenin
aklından Mimar Sinan'ın yaptığı
Çekmece Köprüsü'nden
geçenlerden para istemek gibi bir
düşünce geçmemiştir. Köprü
yapımı çok pahalı ise, bunun
giderterine katılmalan için
yurttaşlardan, belki, belirli bir
özveri istenebilir. Ama, bu
katkılarla köprünün maliyeti
karşılanmış ise, artık hizmeti
bedavaya çevirmek gerekir.
Bunu yapmak yerine, maliyeti
kat kat geçen bir gelir toplama
amacına yönelik zamlı tarifeler icat
etmek, hizmeti alet ederek halkın
kesesine haksız olarak el atmak
demektir. Bunun asıl sorumlulan
ise, vaktiyle 'köprüyü satacam'
diyerek, temel kamu hizmeti
anlayışını yozlaştıran 'vizyon sahibi'
siyasetçi takımıdır. Onlar hizmet
aracını (köprüyü) para babalarına
ucuza satmışlardır; halefleri de
hizmetin kendisini (köprü geçişini)
halka fahiş fiyatla satmaktadıriar."
Borçla Yaşama
Doç. Dr. YILDIZ SERTEL
Borç! Borç! Borç!
Dış borç elde etmek için,
ekonomimizi IMF'ye teslim
ettik. En değerli işletmeleri-
mizi satışa çıkardık, bağım-
sızlığımızı yitirdik. Bu yetme-
di, yüksek faizlerle ihaleler çı-
karıp önemli bir iç borçlan-
maya gittik. Bu borçla yaşa-
ma politikasının ABD'den it-
hal olduğunu, Özal'ın 24 Ocak
programıyla başladığmı ve
Dünya Bankası'nın öğütleriy-
le gerçekleştiğini çoğumuz
biliyor.
Üretime dayanan reel eko-
nomiden kopup krediyle ya-
şama politikasının Amerikan
ekonomisini de durgunluğa
götürdüğünü biliyor muydu-
nuz? 2001 yılına girer girmez
Amerikan ekonomisinde teh-
like çanlan çalmaya başladı.
Nazdak tahvilleri sürekli ola-
rak düştü ve Merkez Banka-
sı Başkanı Greenspan, faiz-
lerin düşürülecegini ilan etti.
Dünya ekonomisini etkileye-
cek bir Amerikan bunalımı et-
rafında çeşitli sorular sorulu-
yor: Neden? 2000 yılının son
üç çeyreğinde büyüme hızının
yüzde 2.2'ye düşmesi, işsiz-
lik başvurulannın hızla artma-
sı bir kalıcı durgunluğun işa-
retleri mi?
Bu soruların yanıtını
"Monthly Review" adlı Ame-
rikan dergisinde buluyoruz.
Başyazarlar imzasını ve "Işçi
Sınıfı Aileleri ve Borç Yükü"
başlığını taşıyan makale, özet-
le Amerikan ekonomisinin du-
rumunu şöyle anlatıyor:
Liberal ekonomi; gelirterle,
yığılan büyük servetler ara-
sında bir uçurum doğurdu.
öte yandan, üretime değil, tü-
ketime dayanan bir sistem
kuruldu. Teknik gelişmelere
bakmayarak 2000 yılının son-
larınadoğru ekonomi, eşigö-
rülmemiş biçimde tüketime
dayanıyordu. Büyüme tüketi-
me dayandınlıyordu. Büyüme
hızı yüzde 5'e ulaşırken, yatı-
rımlar Gayri Saf'ı Milli Hası-
la'nın yüzde 1.4'üne düşmüş-
tü. Işin ilginç tarafı, milli gelir-
de ve tüketimdeki bu hızlı ar-
tış nüfusun büyük çoğunlu-
ğunun gerçek gelirinde bir ar-
tışa dayanmıyordu. Aksine,
ücretler dondurulmuştu, ge-
lirlerin çoğu, durgunluk dö-
nemindekileri ancak aşıyor-
du. Zenginle fakir arasındaki
uçurur n korkunçtu. Amerikan
aileleripin en aşağı düzeyde-
ki yüzd'3 5'i, milli gelirin ancak
yüzde 4
r
ünü alırken en tepe-
deki yüı'-de 5 yansını alıyordu.
"Büyürr.'e, sermaye için iyi,
ama işçiferiçin kötü oldu" di-
yordu N<sw York Üniversite-
si'nde eKonomi profesörü E.
N. Wolff (3usiness Week 14
Şubat 200Ö)-
Peki, halk'in alım kabiliyeti-
nin bu kadar düşük olduğu
bir sırada, tüKetime dayanan
bir büyüme nasıl sağlandı?
Tüketiciyi borçlandırarak.
Ücretleri sabit tutarak tüketi-
me dayanan büyüme politika-
sı "fütef/c/
1
fc>orç/an"nadayan-
dı. Bu borçlannia değişik bi-
çimler aldı. En ziydde yıllık ge-
lirleri 50 bin dolardan düşük
olan vatandaşlar evlerini, oto-
mobillerini vb. rehme koydu-
lar. Bankalar ve teteciler kre-
diler açtı, kredi kartıyte alışve-
riş büyük açıklar verdv 1998
yılına varıldığında ödeneme-
yen borçlann tutarı 34 nrÂ'yar
dolara ulaşmıştı. Ev, mal miilk
satışlan açığı kapatamıyorcu.
1999'da Merkez Bankası'nn
faizleri yükseltmesi taşınmaz
mallann değerini düşürdü. If-
laslar o kadar arttı ki, (1999'da
1.5 milyon kişi) iflaslaria ilgili
yasalarda değişiklik yapılma-
sı gerekti. Bankalar, tefeciler
tüketim kredilerini durdurdu-
lar, halk rehine koyduğu mal-
larını kaybetti. Bu, ekonomik
durgunluğun başlangıcıydı.
Işsizlik arttı. Amerikalı iktisat-
çılann şu sözleri kulağımıza
küpe olsun:
"Ekonomi geniş ölçüde
borçlanmaya dayandınldı. Bu
sadece kişilerin borçlanması
değildi. Şirketler ve hükümet
de borç aldı. Ekonominin ge-
nel durumu açısından, bu özel
sektör borçlanmasının yarat-
tığı sorun şudur: Yumuşak bir
gerileme yerine durgunluğun,
sert bir bunalıma dönüşmesi
ödenemeyen borçlarşelalesin-
den ötürü... Yığılan tüketici
borçlannın kaçınılmaz olarak
böyle bir bunalım yaratacağı-
nı söylemek doğru olmaz. An-
cak, bu eşi görülmemiş, mu-
azzam borçyığını -gerçek üc-
retleri arttırmak yerine borçla
tüketime gidilmesi- gelen dur-
gunluğun çok kötü olmasına
yol açacak ve bu gerçekleşti-
ği vakit işçi aileleri üzehndeki
etkisi bir facia olacak."
(Monthly Review, Mayıs 2000).
igulgec@yahoo.comHAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
ve çokdohakctö
jok eirnü, t*cihi esefitr*
BULUT BEBEK \URAY ÇIFTÇI bulutbebek@hotmail.com
Annen tanyonu bazır/amış» 'O e
TAltHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 12 Ocak
ANKARA 25. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN İLANEN TEBLİGAT
DosyaNo: 2000/251
Davalı: Mustafa Başkaya Davacı Vijdan Başkaya tarafından, davah
Mustafa Başkaya aleyhine açılan nafaka davasının yapılan yargılama-
sı sonunda; Adınıza çıkanlan davetiyeler PTT aracılığıyla teblig edi-
lemedi ve adresiniz zabıta araştırmasından da tespit edilememiş oldu-
ğundan ilanen tebligat yapılmasma karar veTİlmiştir. Aleyhinize açd-
mış bulunan nafaka davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dava-
nın kısmen kabulü ıle dava tarihi 25.04.2000'den itibaren takdiren ay-
da 150. 000.000 TL tedbir nafakasuıın tarafınızdan alınmasına karar
verilmiş olup, işbu ilanın gazetede yayın tarihinden itibaren başlamak
üzere 7 gün sonra tarafinıza tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden
başlamak üzere 15 gün içinde temyiz etmediğiniz takdirde kesinleşe-
ceği ihtar olunur. Basuı: 1202
\
ARAP •:
YARIVMÛ45I
SUVEYS KANAUICIN HUKUM..
'568'PE SuGÜN, SÜVEYŞ'Tİ Bift KANAL AÇlLMAStYLA
İL&IÜ HÜKÛM KALEME AUNMtÇTl. OSMANLI İMPA-
RATOeujeu, eÜCÜNÜN t>O8UKLAK(NC>AYKEM, PORTE-
KİZLİLSK AFRİKA'YI DOLAÇAgAK HİNPİSTHNA OIAÇ-
MtÇ.KtSA 2AMANDA fJ/fi/r OKYAMUSV'NPA DÇNİZ.
EGEMENUĞİ KUeMUÇTV- DSNlZ. T7CAGET/' TEHL/KB-
YE G-İKMlŞn. 0SM4A/C/ /MMRATZieLUĞU'NUfiJ
Açıtc Ao4u*çrr. ffrf, DONANMANIN HINT otr-
OLArCA İNE3İLMESI iÇİNt
SÜVCYŞ'£
BİR KANAL AÇtLMASt P/*Xİ O&TBYA ATtLAsfrÇTf. PA-
OİÇAUIT SELİM(SOUXI')I
M'SfJt 8Eri.EXgEriN£,DUItU-
HU/V AttAŞT7&/lA"ASt fÇfN,SÖ2 KOHUSU HÜKMÛ YOL-
lA/UfÇTT- ANCAK, OON-VOLGA KANAU SİBİ SU PA
TASAKl OÜZErtNDE ŞEŞri&EA1E
ANKARA 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2000/396
Naciye Çelik tarafından Ali Haydar Çelik aleyhine açılan boşanma davasında davalıya adresinde usulüne uygun tebligat yapılama-
makta olup, dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiş olmakJa.
Davalı Ali Haydar Çelik'in aleyhine açılan boşanma davasının duruşmasının atılı bulunduğu 13.02.2001 günü saat 9.45'te hazır bu-
lunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesine, aksi takdirde HUMK'nun 213. ve 377. maddeleri uyannca yoklugunda karar veri-
leceği davalı Ali Haydar Çelik'e tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 1004
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
6 Ocak ve Sonrası
6 Ocak belleğime güzel yerieşen bir gün 196O'lı
yıllardan. 27 Mayısçılar demokrasiye geçiş yolu-
nu açıyor, devrimden kısa bir süre sonra. Kuru-
cu Meclis oluşuyor, yeni anayasa çalışmalan baş-
lıyor. Meslek yaşamımda da önemli bir dönem.
Ülkemizin kalbini dinliyorum Kurucu Meclis'te.
Olaylan izliyorum baştan sona. Herkuşaktan.her
kesimden üyelerle söyleşiler yapıyorum. Milli Bir-
lik Grubu'ndaki genç subaylar, yaşlı politikacılar,
Prof. Ragıp Sanca'lar, Doğan Avcıoğlu lar, llha-
mi Soysal'lar, Alev Coşkun'lar, Turan Güneş'ler,
Hazım Dağlılar'la. Bilim adamlan, politikacılar, öğ-
retmenler, işçiler, çiftçiler, mimariar, mühendisler-
le toplumun tüm kesimlerinden renkli mozaikler
oluşuyor evlerde, sofralarda. Yalnız DP'liler yok,
ama siyasal yaşamdakiler. Toplumda bölünme
değil bütüniük var o yıllarda. Benzer tepkiler, ben-
zer istemler ve özlemler yaşanıyor.
Eski Meclis'in yolu kapanıyor, yeni Meclis'egi-
diyorum her gün. Ünlü Avusturyalı mimar Holz-
meister'in çizgileriyle oluşan görkemli yapıda ye-
ni bir sayfa açılıyortarihimizde. Yazanlarla birlik-
te olmak güzel boyutlar katıyor yaşamıma. Mut-
lu ve umutluyum. Kimi zaman horozlar öterken
eve dönüyorum Meclis'ten. Güzel sabahların ön-
cüsü olarak selamlıyorum horozları. Yeni anaya-
sayı da aydınlığa giden yola bir açılış diye düşü-
nüyorum, umuda yolculuğun öncüsü, güvence-
si diye. Kurucu Meclis kürsüsünde güzel sesler
çınlıyor, toplumdaki beklentiler, özlemler doğrul-
tusunda haklar, özgüriüklerle çağdaş bir belge olu-
şuyor. O belgenin yaşam biçimine dönüşmesi
bekleniyor, ama beklentiler gerçekleşmiyor. Kar-
şı devrimler, onarım çabalarıyla anayasa zorlanı-
yor durmadan.
• • •
1961 Anayasası emek verenleri onurlandıran bir
yapıt, ortak bir özlemin kanıtı bence. Toplumun
degişik kesimlerinden katılımlarla ortak bir ürün
oluşuyor. Yozlaştırma çabalan ürünün yapısını, özü-
nü etkilemiyor. Uyancı niteliğini aşınmadan koru-
yor. Anayasa değişikliği uzun süredir gündemde
ama toplumdaki beklentiler doğrultusunda ileri-
ye bir atılım gerçekleşebilir mi acaba? Kimi kişi-
ler hayli duyarlı, alıngan; bu sorudan da olumsuz
yorumlara yönelir, siyasal kurumların yıpratıldığı-
nı öne sürebilir ama inandırıcı olabilirler mi? Ana-
yasadaki çelişkileri, gerilemeyi gidermek, top-
lumdan kaynaklanan önerileri gerçekleştirmek
için neden çaba gösterilmedi şimdiye kadar? ör-
neğin dokunulmazlıklann kaldınlması neden gün-
deme gelemedi yıllarca, gelseydi bugün başka
bir konumda olabilirdik değil mi?
Her neyse.
1961 Anayasası gücünü, özünü koruyan bir
belge bence. Hâlâ geçerli bir örnek anayasa ku-
rucularına. Değişiklik girişimlerini gündeme geti-
renlere de yeterli bir ışık her şeyden önce. Değk.
şen koşullar doğrultusunda ileriye dönük ona-'
nmlar kaçınılmaz ama özüne ters değişimlertop-*
lumun doğasına ters düşer. Dahası bir özeleşti-
riyi de getirir gündeme. 40 yıl sonra geldiğimiz or-
tamı iyi değeriendirmek, yanlışlan, doğnjlan iyi sap-
tamak gerekiyor. O belge nasıl oluştu, nasıl yoz-
laştı, yozlaşmaya karşın ayakta duran yapıtlar
hangi gücü kanıtlıyor? Ayrıca, 40 yıl sonra gücü-
nü koruyan yapıtlann gizemi nerede?
• • •
Söz buraya gelince, 6 Ocak'ta yaşanan bir ola-
yın da altını çizmek gerekiyor. Basında çok yer
almadı ama gazetemizde okumuş olacaksınız.
Kurucu Meclis'in asker ve sivil üyelerinden birgrup
Taksim Anıtı'na çelenk koydu o gün, sonra da ge^
leneksel toplantısını yaptı. O çelenk geçmişten ge-
leceğe bir esinti, bir anımsatma belki de. Ancak
ötesi de var. demokrasi tarihinde benzeri yaşan-
mayan bir olayı bilimin ışığıyla yansıtmak istiyor-
lar. Siyasal bilimcilere, sosyologlara bir tartışma
ortamı açarak özellikle genç kuşaklara bir ışık
tutmak istiyor vakıf ve dernek üyeleri.
Belki de benim yorumum böyle ama gerekli bir
girişim bu. Kurumlaşma yolunda olumlu bir adım.
2000'lere uzanan yolu inişleri yokuşları, doğrula-
n yanlışlanyla iyi görürsek daha geniş bir açıdan
yaklaşınz geleceğe.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDANSAĞA:
1/ Parçalan,
öğeleri birbi-
riyle uyuşan; 2
homojen. II
Küçük bitkile-
re verilen or-
tak ad... Aynı
bölgede yaşa-
yan ve aynı
soydan gelen
ailelertoplulu- 8
ğu. 3/ Ateş... g
Alman faşisti.
4/ Ilkbaharda kırlarda
yetişen ve ufak yeşil
yapraklan yenilen bir 2
bitki.5/Biretkinliğin 3
geçici olarak durdu- 4
ruldugu süre... Geniş- 5
lik... Uzaklık işareti.
6/ Fazla olarak, üste-
lik... "Kâh inerim yer-
yüzüne seyreder
- beni" (Nesimi). II
9
Bir tür küçük zuma. 8/ Bir dinsel tören sırasındı
Kuran'dan okunan on ayetlik bölüm... Matem. 9/
1942'de Çanakkale Boğazı' nın açıklarında batan ve
mürettebatının tümü ölen Türk denizaltısı... Kenar
süsü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Çoğunlukla çocuklarda nöbet nöbet öksürükler-
le görülen, bulaşıcı bir hastalık. 2/ Satrançta bir
taş... Ağn Dağı'na verilen bir başka ad. 3/ Yeniçe-
ri örgütünde görevi alaylarda selam törenlerini dü-
zenlemek ve yönermek olan subay. 4/ Çocuk bakı-
mı ile görevli kadın... Us. 5/ Pişirilerek hazırlanmış
yemek... Kuzu sesi... Karakter. 6/ Idare lambası. 7/
Asya'dabirülke... Romanya'nın parabirimi 8/De-
fa... Bir cetvel türü... Kakım da denilen kürk hay-
vanı. 9/ îtalyan mutfağına özgü bir cins pasta.