23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8EYLUL1998SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Konya'ya gelen öğrenciler damşma bürosu aracılığıyla tarikat yurtlanna yönlendiriliyor FPü belectiye öğrenci avmdaSABİT HORASAN KONYA-FP'lı Konya BüyükşehirBe- ledıyesı kent otogannda kurduğu damş- ma bürosu aracılığıyla öğrencıleri tankat yurtlanna yöniendinyor. Belediye göre\ - lilerinın dağıttığı broşürlerde öğrencıle- re. ^enatçı radyolan dinlemeleri de tav- si\e edılıyor. Selçuk Üniversitesı (SÜ) Rektör Vekilı Prof. Dr. Mehmet Nizam- lıoglu. kentte bannma sorunu yaşandığı- nı behrterek Konyalılardan öğrencilere kolayhk sağlamalannı isiedi. Yoksul öğrencilere kanca atarak tari- kat yurtlanna çeken şenatçı kuruluşlara FP'libelediyelerdedestek veri>or. FP'li Konya Büyükşehır Belediyesı, otogarda Selçuk Ünıversitesı Rektörlüğü'nce açı- Ian öğrenci damşma merkezinin yanına bir büro kurarak öğrencilen şenatçı yurt- lara yönlendınyor. Belediyenin danışma bürosuna baş\uran öğrencilere, içinde kaymakamhklar. merkez ılçe belediyele- ri, otobiis işletmeleri ile Milli Gençlik Vakfi ve şeriatçı yayın yapan KON TV ile Gençlik FM radyosunun telefonlan- nın >azıldığı kent krokisi ile bırer adet kalem dağıtıyor. Damşma masasında gö- revü çember sakallı belediye görevlileri, öğrencilere tarikat yurtlanna gıtmeleri- Haritanın kaynağının zaman gazetesi büroları olduğu öne sürüldü Fethullah y ın 'Osmanlı düşü'ne tepki AKBVBODUR İSKENDERLN - Fethuliah Güten grubuna bağlı tskenderun Körfez Kiil- tür ve Eğitim Vakfi'nın, Hatay'ın ilçe- lerinde okul ve dershanelere devam e- den ve yurtlannda kalan öğrencilerle velilerine gönderdiği broşürde Osman- lı propagandası yapmasına tepkiler sü- rüyor. "Devfet-i Afiye-i Osmaniye" adı verilen haritanın kaynağının Zaman ga- zetesi bürolan olduğu öne sürüldü. Gö- revebir ay önce başladığuıı belirten Va- kıf Başkanı Bestami Kdmç, dağıtılan broşürler hakkında bilgisi olmadığını belirterek "Haritanm kaynağı Zaman gazetesi bürosudur" iddiasmda bulun- du. Kılınç şöyle konuştu: "Bu harita Zaraan'ın bfiraiannda mevcut olup ga- zetenin dış ttmsilriUkJeri ile dağıtını ve sa&şuunyapddığı veyavapılmak Lstendi- ğt yerleri gösteriyor. Osmanlı İmpara- torfuğu'nun sınırtan ile çakışması ise o smınnesasaiınıpaçılan okujlarla kültür yayümacılıgının hedeflenmesidir. Bu ko- nıidafada bir bilgim yok.Yakfin eskiyö- netinı kurulu üyeteri üe göriişeceğim.'' Eğitim-Sen Iskenderun Şube Başka- nı Temim Salmanoglu. "tskenderun Körfez Kiiltörve Eğitim Vakfinm adıy- la yayımlanan bnoşiir, asıl amacı yansı- tiyor" dedı. Broşürde yer alan "Sen is- tersen tekran hayal değiF sözlerine de değinen Salmanoğlu'nun değerlendir- mesi şöyle: "Bu tip vakıflar ve onJara bağh okul ve yurtiann iyi denetim ato- na ahnması gerekir. Milli Eğitim Mü- düriüğü'ne sorulursa, denetimin yapıl- dığı söylenecektir. Ama broşür. bu vakıf veona bağlı kuruiuşlann gerçektedenet- ienmediginin somut birgöstergesidir. Ir- tkayla mücadelede başaroa ulaşmanın yoiu,demokratgiiçlerin üztrindeki bas- kı\ı kaklınnak. dınıokratik ortaını ya- ratznakta/t geçen" Bugün başta Iskenderun. Dörtyol, Er- zin. Reyhaniı, Aitınözü ve Kınkhan ol- mak üzere Hatay'ın hemen hemen tüm ilçeierinde ekonomik ve siyasal gûcü bulunan tarikatlar mevcut. Üstünlük Fethullah Gülen grubunda. ni. erkek öğrencilerin IHL ve MGV yurt- lanna, kız öğrencilerin de Özgüzar yurt- lanna kaydolmalannı öneriyorlar. Bele- diye görevlileri öğrencilerden haraç alın- dığını gerekçe göstererek YÖK aleyhine propaganda da yapıyorlar. Konya Büyükşehir Belediyesı yetkılı- leri söz konusu damşma merkezinin ken- ti tanımayan öğrencilere yardım amacıy- la kurulduğunu, yurtlan tarif etmeleri- nin sakıncalı olmadığını öne sürdüler. Konya Valısı Namık GüneL kentte yurt sıkıntısı yaşandığını, Konya'nın 10 bin kapasiteli yurda gereksinimi olduğunu sövledi. Günel, ilgililerin yurt sorununu bir an önce çözmeleri gerektığıni, aksi takdirde öğrencilerin tarikat yurtlanna gidecekierine dikkat çekti. SÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Nizamlıoğlu da öğrenciierin büyük bir bölümünün ba- nnma sorunlannın güncelliğıni korudu- ğuna işaret ederek ev sahiplenne. "Yiır- dun değişik yörelerinden gelen bu genç- lerden vardım ve iyi niyetinizi esirgeme- yin, onlara kolaykk gösterin" çağnsında bulundu. Konya'da, Kredi ve Yurtlar Kuru- mu'na ait yurtlann toplam yatak kapasi- tesinin 5-6 bin dolayında olduğunu, ge- ri kalan öğrencılerin bannma sorunlan- nı kendı olanakJanyla çözmeye çalıştık- larını belirten Nizamlıoğlu, Konyalı ev sahiplerinin, öğrencilerden fahiş fiyat is- temeyeceklen kanısında olduğunu bil- dırdı. Nizamiıoğiu, ilahiyat fakültesinde ka- yıt yaptıran öğrencilerin de, kendilerin- den istenenlere eksiksiz uyduklannı ak- tardı. Öğrencilere. sakallı ve başörrülü fotoğraf getirmeleri halinde kayıtlanmn yapılmayacağının ammsatıldığını belir- ten Nizamlıoğlu, "(İgrenciler kendikriu- den istenenJere eksiksiz uyuyoriar. Gö- rüştüğümüz öğrenciler de, amaçlannın okumak olduğunu ifade ettikr" dedı. Sanki sözleşmişler gibi ardı ardma >PUSUIA BODRUM liik k I|)M1 ı tnU-( C H P : "Bu PI a n l a k e n t gazeteci Aydın Şenesen ile bilge yazar Sudi İlkorur'a karşı hem Bodrum'un hem de hepimizin tarihsel bir görevi var: Her ikisinin de anılan ve savaşımlan hinı odcn »jım bini ı>n i'ı.ır.ı K:ı\ ııı.ık.uiı cl.ı ttıra/. cttı Plan TBMMye götürölüyor ?PUSUIA BODRUM > hıt) vıllık sontıuın <.<>/utîuı ıcın ilk adım atıhyor Bodrum'un su ihalesi Eylül'de Vüiru a^kın «nimar Bodrum'da topıaıııyor fikir'kattıklan " ^ ^ ^ - - — ^ — r ^=35=- gazetesini devam ettirmek... 'Pusııla' yaşatdmah -rıı OKTAY EKLNCt Tarih ve doğa değerlerimizin korun- masına yönelik ülke düzeyinde bir tür "dayanışma" içinde olduğumuz duyarlı güçler arasında "yerel basının" önemli biryeri var. Çünkü, sorunun üzerine gi- dilmesi ve hatta çözülmesinde "yerel du- varulığm" yükselmesi \e toplum bılin- cinin örgütlenmesi açısından en büyük katkı onlara ait. Üstelik, tümüyle özve- riye bağlı ve çoğu kez de kışısel çabala- ra dayalı bir çahşmanın ürünleri olarak... İşte bu ürünler arasında Bodrum'da yay ımlanan "Pusula" gazetesi de bızi en çok heyecanlandıran \e posta kutumuz- da görür gormez hemen açıp bir soluk- ta okuduğumuz du> arlı \ e "cefakâr" ör- neklerden biri. Hatta, di>ebilirim ki ön- de gelen örneklerden biri... Pusula'yla da şu geçen yakın günler- deki "Bodrum İmar Planlan" tartışma- smda etkin bir dayanışma içine girmiş- tik. Bodrum'un zaten bozulmuş olan kentsel gelışme dengelerinı daha da al- tüst edecek ve imar rantı baskılannı da- ha da yaygın bir yapılaşma tahribatına dönüştürecek yeni planlara karşı, yöre- sel güçlenn demokratık ve toplumcu muhalefetıne genış ve kararlı bir biçim- de yer \eren Pusula gazetesi, Mimariar Odası'nın avnı muhalefete teknık ve bı- limsel birikimiyle yaptıfı desteği de ku- caklayarak. **Rant planı değil. koruma planı" kampanyamızın sesı ve kulağı ol- muşru... Şimdi ıse hem Pusula gazetesi hem Bodrum ve hem de bizler, böylesine an- lamlı ve coşkulu bir dayanışmamn ikı değerli kahramanını birden ve üstelik "ardı ardına" yitirmenin sarsıntısını ya- şıyoruz. Pusula'nm sahibi ve başyazan Aydın Şenesen ile aynı gazetenin aydın- lık ve bilge yazan Sudi flkorur, sanki sözleşmişler gibi hemen aynı günlerde yaşama veda ettiler. Şenesen. Bodrum'u ille de "rurizm metropolü"'(!) > apmak isteyenlerin kur- banı oldu. Yakın yıllara kadar trafik ne- dir bilmeyen bu talihsiz kenti kargaşadan ve kaostan korumak içın çırpınırken, ay- nı gözü kara düzenın "karayolu terörü- ne" yakalanıverdı. tlkorur da yıllardır sürdürdüğü ve tek amacı Bodrum'un de- ğerlennı gözetmek olan "uyanlan" ne- deniyle artık yorgun düşen vücudunu da- ha fazla koruyamadı. Zaten o da hep kendinden önce Bodrum'u düşünmüyor muydu?.. Bodrum'un gerçekten "pusulalan" olan bu iki yeri doldurulmaz aydınımızı yine Pusula gazetesindeki yazılanyla an- mak belki de en doğrusu. Aydın Şenesen. 28 Temmuz 1998 ta- rihli "Güncel" köşesınde, yine aynı gün- lerin ülke gündemınde bulunan şu ünlü "çıkın" tartışmasını bakın Bodrum'da nasıl yorumluyor: "(...) Kayınvalidenin 'gizlı çıkını' Türkçedeki gerçek anlamına oturuyor: 'kirli çıkın'... Ve işin acması yaıu, kimse de çıkının böyledoldurulmasuıa ciddişe- kilde karşı çıknuyor. 12 Eyliil ahlakının Özal'larla simgelenen "paranın yüceltil- mesi.. erdemin terkedilmesi', 18 yılda kazanılmış bir ahşkanlık olarak sürüp gjdiyor..." Sİıdi llkorur da, 11 Ağustos 1998 ta- rihli Pusula'daki "Bir Turizm Cinayeti Üzerine" başlıklı yazısında. Sabahgaze- tesinde aynı başlıkla verilen \e Alan- ya'da "kaçak bir otelin" belediyece >ı- kılmasını "cinayet" olarak dmııran ha- ben yorumlarken. yıkım mağduru otel sahibıne "Bodrum'u örnek göstererek" şu ta\ sıyede bulunuyor: "İnsan şaşınyor.. Antalya Valisi ve Alanya Kaymakamı neden işe (yıkıma) hemen el koymazlar?.. Benzer bir olayı bir süre önce Bodrum'da yaşadık. Dün- yaca ünlü bir diskomuzun (Hahkarnas Dısco) önündeki yasal olmayan iskeleyi Belediye Başkanlığı yıkınaya kalktı. Muğla Valüiği anında olaya el koydu ve Bodrum KaymakamiığTna emir verip ve yıkun ekibinin önüne emniyet güçleri sürülerek bu işe engel olundu (...) Alan- ya 'daki otelin sahibi de bizinı buradaki meşhur diskomuzun şubesini açabilirdL O zaman hiçbirAllah'ın kulu yapının kı- lına bile dokunanıazdı.-" Görüyorsunuz ki. sadece Bodrum de- ğil, bütün Türkiye bu ikı ölümün ardın- dan çok değerli ve yürekJeri ülke sevgi- siyle dolu iki pusulasını yitirmiş oldu. Şimdi öncelikle Bodrumlulara ve sonra da hepimize düşen bir görev var. Pusula gazetesini yaşatmak. Yağmacılara. talan- cılara. Bodrum katillenne inat.. ve ölüme inat... Erozyon. Meric Nehrinin yatak değîştirmesine neden oldu 40 bin dekartoprağımız Yunanistan sınırlan içinde• TEMA Vakfi Trakya Bölge Temsilcisi Macit Sabır, Babaeski'deki Alpullu Şeker Fabrikasf nın pancar alım kampanyasında yaptığı konuşmada Meriç Nehri'nin Saros Körfezi'ne döküldüğü bölgede 40 bin dekar toprağın erozyon nedeniyle Yunanistan topraklanna dahil Savaşı'rida Yunanistan'dan tazminat olarak aldığımız 40 bin dekarhk Karaağaç bölgesi kadar topragımız tekrar Yunanistan sınırına dahil oldu" diye konuştu. TEMA Vakfi gönüllükri harita üzerinde Meriç'in yatağuun değişınesi sonucu, toprak kaybını göstererek Ergene Nehri'ndeki kirüliğe dikkat çektiler. İstanbul Haber Servisi - Erozyon nedeniyle Meriç Nehri'nin yatak de- ğiştirmesi sonucu, Türkiye'nin 40 bin dekar toprağını Yunanistan lehıne kaybettiği iddia edildi. TEMA Vakfi Trakya Bölge Temsil- cisi Macit Sabır. Babaes- ki'de dün Alpullu Şeker Fabrikası'nın pancar alım kampanyasında yaptığı konuşmada, Meriç Neh- ri'nin Saros Körfezi'ne döküldüğü bölgede 40 bin dekar toprağın erozyon nedeniyle Yunanistan topraklanna dahil oldu- ğunu söyledi. Uluslararası hukuk uz- manlan, iki ülke arasında sınır olarak kabul edılen nehırlerin. doğal neden- lerden yatak değıştirme- sinın sorun yaratabilece- gine dikkat çektiler. Sabır. sınır değişikliği- ne neden olan erozyonun yarattığı sorunu şöyle an- lattı: " Vapılan araştırmalara göre. Meriç Nehri'nin Yu- nanistan sınırunızı belir- leyen kolu, erozyon nede- niyleyatağını değiştirdi vt 40 bin dekarhk toprağı- mız Yunanistan sınuian- na dahil oldu. Yani, Kur- tuluş Savaşı'ndan sonra Yunanistan'dan tazminat olarak aldığımız Kara- ağaç bölgesi kadartoprağı kaybettik," Uluslararası hukukta bu tip sorun- lann çözümü için benımsenen "Thal- weg" ilkesinde. "İki ülke arasmdaki sınınn. ulaşhrmaya eherişli olan ne- hir mecrasuıın tam orta hattındange- Alpullu Şeker Fabrikası'nın pancar afamı açıiışında en çok üriin üreten ilk üç üretiche. vali tarafindan hediye verildL çer" denildiği belirtildi. Dolayısıyla Meriç Nehri 'nin yatak değiştirmesinin, Türkiye ile Yunanis- tan arasında sorun olabileceğine dik- kat çeken uzmanlar, ancak ABD ile Meksika arasında da Rio Grande Nehri'nin yatak değiştir- mesı nedeniyle çıkan sı- nır anJaşmazlığının, gö- rüşmeler sonucu eski ya- tağın sınır olarak kabul edilmesiyle sonuçlandı- gını kaydetti. Uzmanlar, uluslararası alanda yeni yönelimin, eski nehir ya- tağının sınır olarak kal- ması biçiminde olduğunu vurguladı. Dışışleri Bakanlığı En- formasyon Daire Başka- nı Sermet Atacanü ise şu anda Yunanistan'la ara- mızda Meriç Nehri'nin yatağını değiştirmesine bağlı olarak bir sorun ya- şanmadığıru söyledi. Meriç Nehri'nin yata- ğında erozyon nedeniyle bir kayma varsa, bunun sınır anlaşmazlığı sorunu yaratabileceğini vurgula- yan Atacanlı, geçmışte de Bulgaristan'la Rezve Nehri'ndeki kayma nede- niyle sorun çıktığını an- cak bunun, eski yatağın sınır olarak kabul edilme- si biçiminde çözümlendi- ğini aktardı. ARA TOKTAMIŞ ATEŞ Ne İstiyorlar? (1) öncelikle, defalarca dile getirdiğimiz bir ilke- nin altını çizerek yazıma başlamak istiyorum. Dünyanın hiçbir demokrasisinde, "halk ege- menliği", sınırsız biregemenlikdeğildir. Devlet- lerin "kuruluş felsefesi" o egemenliğin sınıriarı- nı belirler. Bu "kuruluş felsefesi" evrensel demokrasinin kural ve anlayışına uygun değilse, bunun değiş- tirilmesi için mücadele etmek; elbette "direnme hakkı"nın doğal bir sonucudur ve tartışılmaz bir "hak" ve görevdir. Ancak eğer bu "kuruluş fel- sefesi" demokrasinin evrensel kurallannaaykı- rı değilse, o zaman bu felsefeyi değiştirmek "hakkından" söz edilemez. Hele ki bu değişik- liktalebi, "demokratik" bir düzeni "antidemok- ratik" bir düzene dönüştürmek konusunda olur- sa, asla bir "hak" söz konusu olmaz. Şimdi bir başka noktayı yeniden gündeme getirmek istiyorum. Bu nokta, Türkiye Cumhu- riyeti'nin kuruluş felsefesi. "Türkiye, halk ege- menliğine dayanan, laik ve çağdaş bir cumhu- riyettir. "Aynı hususu birkaç hafta önce yeniden dile getirmiştim, ama, anlaşılan daha defalarca dile getireceğiz. , * Peki şimdi bir de soru soralım: Acaba 1998 yılındaki Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefe^ sine uygun bir yapı ve yönetim içinde mi, yok-: sa kuruluş felsefesinden uzaklaşmış durumdâ mı? Doğrusunu isterseniz, günümüzün "devlei yönetimi", Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş fet- sefesine ve ruhuna oldukça uzak düşmüş du- rumda. Mafya tetikçileriyle işbirliği yapan Mtt üyeleri, Susurluk'ta patlayan çıbanın ardındâKf (bilinen) bilinmezlikler, faili (meçhul olmayanjj meçhul cinayetler, Milli Eğitim ve Kültür Bakaıi- lıklarındaki "Türk-lslam Sentezi" örgütlenmesj;,' vs. vs. Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'ne çok aykırı şeyler. Hele ki, "Siyasallslam"\n örgütleri-" me çabaları, inanılır ve Cumhuriyetimizin temel ilkeleriyle bağdaşır gibi değil. Peki, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden böylesine uzaklaşmış olunması, Mustafa ^e^ mal'in Cumhuriyetinden umudumuzu kesrryE^- mizin nedeni olabilir mi? Hayır, asla... * Cumhuriyetimizden umudu kesemeyiz, zfra "haklı" ve "mantıklı"bir felsefe çerçevesinçte oluşturulmuştur ve geri dönülemeyecek bir nok- taya gelinmiştir. Ve "yeni bir cumhuriyet" ye "yenibir demokrasi" gibi anlamsız arayışlar ye- rine, eldeki cumhuriyetin aksayan yanlannın dûı zeltilmesi çok daha kolaydır. ,'», Bir demokrasi içinde farklı "sesler" ve "bek-, lentiler" olması doğaldır. Fakat hiçbir demok; raside, "demokrasiyiyoketme özgüriüğü" yokr; tur. Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işler mese de, ciddi "özürleri" bulunsa da... <h Türkiye'de "dinci" ya da "şeriatçı" güçler; cumhuriyetimizin ilanını izleyen yıllarda "yerafc tına" çekilmişlerdi. Şeyh Sait Isyanı'nı izleyeri yıllarda, Cumhuriyet, "karariılığını" göstermiş ve kendisine muhalif olabilecek güçleri sindir- mişti. Fakat çok partili yaşamla birlikte; bu "güç- ler", CHP karşısındaki partileri "destekleyerek 1 '; yeniden su üstüne çıkmışlardı. Fakat ilginçtir k} bu destek, muhafazakâr partilerden çok, "ikû~ darayakın" görünen Demokrat Parti'ye yöneh mişti. Aynı şey 1960 sonrasmda Adalet Partisi içinde söz konusu olmuştu. Milli Nizam Partisi'ni saymazsak, Türkiye'de "şeriatçı güçler"\n kendi başlanna ilk çıkışları, Milli Selamet Partisi ve Necmettin Erbakan'la oldu. İlk girdikleri seçimde elliye yakın milletve- killiği kazanan MSP'yi, o zamanki CHP'nin Baş- kanı Bülent Ecevit iktidara taşıdı. O zamanlar ben dedesteklemiştim ama, bu "tarihselhata"', MSP'nin devlet dairelerinde ilk örgütlenmeleri- nin fırsatını verdi. Ve bu örgütlenme fırsatı bir ya- na, örneğin imam-hatip meslek lisesi mezunla- nnın üniversitelerin konularıyla ilgili dallarına gi- rebilme olanağı bu dönemde tanındı. Daha son- ra 12 Eylül'ün Atatürkçü (!) yönetimi, bu öğren- cilere üniversitelerin tüm bölümlerine "avantaj- lı" giriş olanağı tanıyacaktır. CHP-MSP koalisyonunun çözülmesinden sonra MSP hem 1. Milliyetçi Cephe hüküme- tinde hem de 1977 seçimlerinden sonra kuru- lan 2. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde "anah- tar" rolünü kazandı. Ve bunu devlet içinde ör- gütlenebilmek için sonuna kadar kullandı. »j? 12 Eylül'ün gerekçeleri arasında, "Siyasal Ikf lam"\n yükselişi de vardı. Özellikle, yeşil bayrafe lann açıldığı ve Istiklal Marşı'nın katılanların bft" bölümü tarafindan protesto edildiği Konya mE- tingi, 12 Eylül'ün gerekçeleri arasındaydı. Fakşi 12 Eylül, Siyasal Islam'ı engelleyecek yerde, SĞ- yasal Islam'ı frenleyen güçleri ortadan kaldıra- rak, önünü açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o günlerdeki "tarih-, selhata"\annin nedenleri, herhalde kendi bün- yelerinde tartışılmış ve değerlendirilmiştir. günkü tavır ve yaklaşımları bunu göstermekte- dir. Konuya perşembe günü devam Ambalajh ekmekte protokol pazarhğ!ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Tanm \e Köyişleri BakanJı- ğfrun 20 Ağustos'ta başlattığı "ambalajlı ekmek uygulaması "nın beraberinde getirdıği tartışmalar. ÇevTe. Sağlık ve Tanm ve Kö> ış- len bakanlıklannı ortak protokol hazırlığına mi. Yaklaşık 1 haftadır süren görüşmelerde, naylon poşe- tın ınsan sağlığına ve çevreye etkı- sı ile ambalajın türünün ne olabı- leceği tartışılırken, görüş ayrılık- lan protokol görüşmelerinın uza- masına neden oluyor. BakanJar Kurulu'nda, poşetli ekmek uygulaması konusundakı görüşmelerde "çrtır ekmek tarnş- masının" yanı sıra ramazan pıdesı konusundaki belirsizlik de günde- me geldi. Konuyu, "Ben çmr ek- mek vemek istiyorum" dıyerek gündeme getıren Başbakan Yar- dımcısı Bülent Ecevit'ın, ramazan aylanndakı pıdeierdeki uygulama- nın ne olacağı konusunda da bılgı istedığı öğrenıldi. Bukonuda belir- sizlik olduğu ortaya çıktı. Çe\re Bakanlığı ile Tanm ve Kövışlen Bakanlığı'nı karşı karşı getiren tartışmalann sona erdiril- mesı ve konuyla ilgılı yetkıli ku- rumlann ortak bir görüş bıldirme- si amacıyla protokol hazırlanıyor. Sağhk Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürii Suat Çağlayan, Çe\re \e Tanm ve Kö- vışlen bakanlıklannca genel mü- dür>ardımcıları diizeyindevürütü- len görüşmelerde henüz bir sonu- ca vanlamadığını, tartışmalann ağırlıklı olarak insan v e çevTe sağ- lığı ile ambalajın türü konusunda yoğunlaştığıru bildirdi. Çağlayan, "İnsan sağlığını ön planda turuyo- ruz. İnsan sağlığına zararvenneye- cek yöntemierin en iyisini bularak protokolü ona göre oluşturmaya çahşıyoruz" dedı. Naylon poşet ko- nusunda Sağlık Bakanlığı'nın du- yarsız kalmasının olanaklı olma- dığını vurgulayan Çağlayan şunla- n söyledi: "Çevre Bakanlığı da bu konuda son derece duvariı. Bunu saygryla karşıhyoruz. Aynı duyaruğı Sağlık Bakanlığı'nın da göstereceği bir gerçek. Protokol de samyorum bu duyartığı varısıtan bir protokolola- cak. Genel görüşekmeğin bir kaba konmasının çok yanuş bir uygula- ma olmadığı yönünde. Ama bu ka- bın nasılolacağı yönünde tartışma- lar var. Kâğıt torba kimsenin kar- şı çıkamayacağı bir şeydir. Dünya- nın her yanında bu var. Ama nay- lon konusunda Çevre Bakanİı- ğı'nın büyük kaygılan var. Bunun insanın sağlıklı gıda yemesine nasıl bir katkıda bulunabüeceğinideğer- lendiriyonız." Gıda Mühendisleri Odası (GMO) 2. Başkanı Ahmet Koçak, uygulamada hâlâ bırçok aksaklık yaşandığını belirterek, ekmeklerin sıcak olarak ambalajlanmasının kanserojen etidsi oluşturduğunu bildirdi. Ekmeklerin sıcak halde ambalajlandığını, kimi yerlerde el- de paketlendiğini belirten Koçak, "Ahyapı olmadan ambalajlama uygulamasına sıcak bakmıyoruijj Yahuzca ambalajlanuş ohnak i ^ ambalajlıjorlar" dedi. Sıcak aâ^ balajlanan ekmeğin küflendiğfajii belirten Koçak, insan sağlığı sından bunun da zararlı oldug kaydetti. Tüketici Haklan Demeği kanı Turhan Çakar da, ambal^ ekmek uygulamasına geçilme den sonra yurttaşlardan çok şikâyet aldıklannı söyledi. Y u ^ lann ambalajlı ekmeğin hamurla^ tığı, sıcak ekmek >eme olanaği!j|{ ortadan kalktı ğı. ekmeğin çab*T küflendiğı yönünde şikâyetlenj bulunduğunu anlatan Çakar, ait pı sağlanmadan bu uygulan geçilmesinin ciddi sorunlardoj duğuna işaret etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear