23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 AĞUSTOS 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Yeminsiz Meclis, seçim karan aldı ve tatile girdi. Seçim karan alınınca anayasa gereği Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlan istifa etti, yerierine bağımsızlar atandı. İçişleri Bakanlığı'na milletvekili olmayan biri, Istanbul Valisi Kutlu Aktaş getirildi. .Anayasanın 112. maddesinin dördüncü foendi "Bakanlar Kurulu üyelerinden milletvekili olmayanlar81. maddede yazılı şekilde Millet Meclisi önünde ant içerler ve bakan sıfatı taşıdıklan sürece milletvekillerinin tabi oldukları kayıt ve şartlara uyarlar" diyor. Milletvekilinin milletvekili olabilmesi için ant içmesi gerekiyor. Aktaş'ın da bakan olabilmesi için milletvekilinin tabi olduğu kayda uyması yani yemin etmesi gerekiyor. ancak Meclis tatilde. Aktaş, iki aya yakın yeminsiz görev yapacak. Diyeceksiniz ki milletvekilleri yemin ediyor da ne oluyor! Ö M Ü R I L I K ABD'de öğrenciler dehşet saçıyor bizde ise YOK! Ömür E. Kurum Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektromk posta: som@posta.cumhurfyeLcom.tr - Vergi müfettişleri her an kapıyı çalabilirmiş... "Calanlar düsünsün!" ısaca "Fifi" diyebileceğimiz adamın intikal süresi 50 günmüş. 19 Haziran'da yazdığımız yazıya Sabah gazetesindeki köşesinden ön- ceki gün yanıt vermiş. Bizim yazdığımız, avu- kat Emin Değer'in, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği şikâyet dilekçesinin işleme konmamasıyla il- giliydi. Fifi, "Soğan Rejimi" başlıklı yazısında tüm Tür- kiye'yi sabah kahvaltısında bir tabak çiğ soğan yemiş saldırgan köpeklere benzetiyordu. Emin Değer, dilek- çesinde, ortada Türklüğe hakaret olduğunu belirtiyor fakat savcılık yetkisizlik karan veriyordu. Fifi, önceki günkü "Som Nefret" başlıklı yazısına çocukluğunda okula giderken otobüsün arka camın- dan pantolonunu indirip arkadaki sürücüye çıplak po- posunu göstermediğini anlatarak başlamış... Fifi'nin çocukluğunda poposunu korumuş olması gerçekten sevindirici. Fakat, Türkiye'deki gerçek yüzünün orta- ya çıkması üzerine sergilediği tavır ve takındığı üslup kendisi açısından pek acıklı... Andrevv Finkel Emin Değer'in dilekçesini yazdığım için Türklüğe hakaretten cezaevine gireceği vehmine kapılıp bizim Oral Çalışlar'ın arkasına da sığınarak bendenizi, "fa- şizmin ve som nefretin söylemiyle son derece rahat eden çıplak bir yetişkin"e benzetmiş Fifi... Ben, Fifi'nin baldın çıplak günlerini bilirim. Güneş ga- zetesinde Metin Münir'in yanına yanaşarak üç-beş ku- ruş kazanmaya çalışan gariban bir gazeteci ve ürkek bir yabancıydı Fifi... Fazla konuşmadığı için de biraz karanlık! Fifi, şimdi Boğaz'da yalı sahibi olacak denli köşeyi dönmüş durumda. Ingiliz havalanndaki bu Ame- rikalı, Turgut Özal'ın saadet devrinde para kazanmış- tır ama Türkiye'den geçtiği haberierle dünyaya rezil ol- muştur. Hele, RAFEHYOL iktidannı günler öncesinden istifa ettirince uluslararası basın camiasında iyice gü- lünç duruma düşmüştür. Anladığım kadanyla Fifi'nin sorunu, kaybettiği itiba- nnı yeniden kazanmak. Fakat, gazetecilik yapacağı- na antikacılan dolaştığı için uluslararası camiada işi zor. Ama kolayını bulmuş... Kendini içeri sokturmak is- tiyor. Bir yazısında Mesut Yılmaz'ın "geçici delilik nö- beti" geçirdiğini yazıyor. Bir başkasında Türkiye'de vergi kaçıranlann Atatürk'ün izinden gittiğini anlattyor. Bir yazısında DEP kongresindeTürk bayrağını indiren- lerin haklı olduğunu ilan ediyor. Birinde, Türkiye'nin dev- let olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını ve Türkle- rin suç işlemeye yatkın olduğunu açıklıyor. Ve bilindi- ği üzere Türkleri saldırgan köpeklere benzetiyor. Fifi'nin derdi hapse girmek. Fifi uyanık... Türkiye'de düşünce üretmeden iki sa- tır yazı ile hapse girenlerin nasıl dünya çapında ün yaptığını gördüğü için aynı yolu deniyor... Ama yağma yok... Fifi, çiğ soğanlan yiyip yiyip so- nunda kendini ısıracak! SESSİZSEDASIZO) NU0KURTCZBM Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Bizim bürokratlar kendilerini DEVlet AYNASINDA görüyor. Otobüs firmasındaki değişim! 2 Ağustos saat 15.00'te Marmaris'ten Izmir'e bilet alırken söylendiği gibi yeni bir otobüsle değil eski model bir otobüsle dö- nüyordu. 48 AY 818 plakalı otobüs, Çi- ne'de durduğunda iki çocuklu bir bayan bin- di. Bayan, koltuğa oturduğunda kavurucu güneşle karşılaşınca, "Bilet alırken gölgeta- raftan yer istemıştım. Kalp hastasıyım, bu- rada oturamam" dedi. Muavin, Aydın'da yer değiştirme sözü vererek bayan yolcuyu ik- na etti. Otobüs Aydın'a geldiğinde. güneşten rahatsız olan bayan yolcunun yeri değişti- rilmedi. Yolcu, otobüs hareket etmeden önce şoförün yanına gitti: - Paramı geri verin, ben de başka oto- büsle gideyim. Şoför, bayan yolcuyu umursamadı: - Biletini kim verdiyse paranı ondan is- te. Bayan şaşırmışt buyanrta. Durumunu an- lattı: - Ben kalp hastasıyım, güneşten rahat- sız oluyorum. Şoför, yolcuyla alay etti: - Bende de kalp var! Yıllardır yegledigi otobüs firmasında böy- le bir olaya tanık olan arkadaki yolcu, oto- büse binerken eline tutuşturulan "değişi- mi birlikte yakalayalım kampanyası"ndaki ankete göz attı, "yannki yolculugunuz için değişim önce nereden başlamalı" sorusu- nu hemen oracıkta yanıtladı: "Değişime, sizi değiştirerek başlıyorum." PALAS PANDIRAS Özelleştirmeden, özellikte de iktidann KlT'leri haline gelen özel TV'lehn özelleştirilmesinden yanayım. Mûfit Bozacı ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ "Şu Bodrum'un başkanı ve planları... Ülkemizde birçok beledıye, imar yetkilerini akıl almaz yanlışlıklar ve yağmaya dönük amaçlar ıçınde kullanırken Bodnım Belediyesi'nin "yeni rant planları" neden böyle- stne geniş bir tq)kT ve tarf^mâ Va- rattı? Örnegin. hemen aynı yarıma- dayı paylaşan Turgutreis, Gündo- ğan, Yalıkavak... \e diger beledi- yelerde ımar planı kararlan acaba çok mudogruverilıvor?.. Bu sorunun. birbirini tamamlayan birkaç yanıtı var. Önce şunu belir- telını ki. "duyarlı Bodrumlula- nn" bu planiar mectise gelir gelmez başlattıklan karşı kampanya kutla- nacak düzeydeydi. Basının ulusal ölçekteki yayın- larıyla bu kampany aya büyük des- tek vermesinin nedeni ise elbette ki Bodrunı un yine ulusal ölçekte ta- şıdığı "değerden" kaynaklanıyor. Bugün artık ömründe Bodrum'u hiç gönnemiş milyonlar bile. bu tarih- sel yerleşmenin bir "yurt zengin- liği" olduğunu biliyor ve seviyor. Hatta belki de onlar. Bodrum'u, Bodrum'u yagmalayan "sözde Bod- Işte bu soru da en az şu yeni imar planlannın sakıncalan üzerinde tar- tışmak kadaar önemli. Ankara'mn yağmacı turizm mer- kezi planlanna daha beş altı ay ön- eefefa tutan-Tuğrul Acar, şimdiki yağmacı kent planlarını onaylarken neden aynı Ankara'ya sığınıyor? Bayındırlık Bakanlığı'nın bu yeni planlara dayanak tutulan I 25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı'na kar- şı da neden aynı tepkiyı ve aynı "de- mokratik direnişini" göstemıiyor? Yoksa artık "Bodrum'un sahibi" olmaktan vaz mı geçtiler ya da "sa- hiplik" anlavışlan giderek "yağ- malanıa hakkTvla mı bütünleşiver- di?.. Ya beni de heyecanlandıran o bü- yük "SlT özlemine" ne demeli? Eğer tzmir2 Numaralı Koruma Ku- rulu ve KültürBakanlıgf nınuzman ekipleri. Tuğrul Acar'ın yine yakın geçmişteki "dileği" üzerine incele- melerini tamaınlay ıp biitün yanma- dayı StT ilan ebelerdi. bugün her- kesi ayaga kaldıran ımar planlan da daha baştan engellenmiş olmaya- Tarihi boyunca kentini yağmacı düşmanlara karşı koruyan Bodrum Kalesi, şimdi "rantçılara" karşı korumak için dii- zenlenen toplantılara kucak açıyor... nımlulardan" çok daha fazla se- viyorlardır... Bununla birlikte. yine bu imar planı olaymın böylesine büyük tar- tışma yaratmasında çok önemli bir neden de hiç kuşkusuz Belediye Başkanı Tuğrul Acar'dır. Çünkü Tuğrul Acar, özellikle son zamanlarda ben dahil birçok kişinin imar ve koruma konulannda beğe- nisini ve hatta desteğıni toplamıştı. Partisi ANAP'tan ayrılması bile "rantiyecilerin siyasal baskısın- dan kurtulmak" şeklinde yorum- lanmıştı. Halikamas Disco'nun ka- çak ve "şımarık" iskelesinı yık- mak için "siyasal iktidara karşf gösterdiği direniş bir yana, yine ay- nı iktidann orman alanlannı yagma- ya açan turizm merkezleri karanna karşı da gösterdiği tepki alkışlana- cak gibi değil miydi?.. Örneğin. tam da bu konuda ken- disiyle yaptığım bir görüşmede "Bü- tün Bodrum Yarımadası'nın SİT ilan edilmesini" istediğini öğren- diğiın Tuğrul Acar için hiç çekin- meden bir de "destek yazısı" yaz- mıştım. Aynı görüşmede belediye meclisinin, hükümetin turizm mer- kezi planlarını reddettiğini haklı bir övünç içinde dile getiren Tuğru! Acar. buna ek olarak dadivordu ki: "Bodrum'un sahibi bizsek. artık burayı koruyacağız, Ankara'yı dinlemeyeceğiz..." (Cumhuriyet - 26.02.1998) Peki. ya şimdi?.. cak mıydı'.' Gerçekten bu karar üretüebilsey- di, bundan böyle Bodrum Yanma- dası'ndaki tüm imar planlan yağma amaçlı değil. "koruma amaçlı" yapılacaktı. lşte o zaman SİT'i öne- ren Tuğrul Acar'ın adı da kent tari- hıne "Bodrum'u seven ve göze- ten" bir başkan olarak geçecekti... Ama. ya şimdi? • • • Bütün bunları. 14 Ağustos 1998 Cuma günü Mimarlar Odası'nın tüm birimleriy le Bodrum'da düzen- lediği toplantıda enine boyuna tar- tışacağız... Kenti ve toplum yarannı değil de kiıni "özel çıkarlan" ve hele şu "kaçak yapılaşmay ı" gözeten. şe- hircilik bilimine de ay kın imar plan- lan, nasıl olsa yargıdan geri döne- cek ve Bodrum bu saldırıdan "şim- dilik" kurtulmuş olacak. Ne var ki, galiba daha da önem- li ve "kalıcı" olan. Tuğrul Acafı ve şu plana her nasılsa onay veren meclis üyelerini bu yanlış. yoldan çekip "kurtarmak"1 ' değil midir?.. Bunu da ancak kentlerini gerçek- ten ve insanlarıy la birlikte yürekten seven "Bodrumlular' yapabilirler. Çünkü yerel demokrasınin tek gü- \encesi. "örgütlenebilmiş" bir "ye- rel duyarlılık"tır. Bodrum bu ko- nuda da üzerine diişenı yapabile- cek bir geleneğe sahip olduğunu da, şu son imar planı olayında zaten gösteriyor... KİM KtME DUM DLMA BEHİÇ AK behicak ı turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH 9 Ağustos 189€,'DA BUGÜN, İLKHAMC/L4&DAN OTTO LIUEMVAL, BERÜNPE BİRKLJNİKTE ÖIPÜ. SON SÖZLERİ: "KUR8ANLAR VERİLMBL//- £>'' Ot-ÛU. BİR GÜN ÖNC£ YAPT/ĞIUÇM4 DBNBMBSİNOE AĞfR yARALANM/ÇTI.MÜ- HBNDİS OLAA/U/./EA/THV.,KUŞAM47DMİ- SİNİ İNCRLİyO/?, H£R MOK7XY/ HOT AU- YORDU. 1883'DA "BHZD PL/SMTAS TH£ SAS/S OEAVMr/ONYHAVACIU&N TEMELİ OL4A/ UÇUÇU)A0U BİR KİTAP YAZOI- PBRKSN, 189f'DB İLK PLANÖRÜNÜ YAPTI. DAHA SON. RAKİ5 YILDA DA TEK t/£ Çl'FT KANATLI PLANÖRLER YAPTI \/E BUNlARLA TEPE. LEf?P£HKOŞUP ATL/YARAK UÇAMYA ÇA- LIŞV. (9O-2SOm.ieADAKUÇAB/U'yORDLI.') GÖKÇEADA KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Maliye Hazinesi aleyhine Çmarlı Mahallesi I9l ada, 41 parsel hakkında açılan tespitın ıptali ve tescil davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında. Bekır Sami Sözbir ve Yusuf Aldıkaçtı adlanna tespit yapıldığı görülmüş ve davaya dahil edilmelerine karar verilmiş. bu kişilerin tebli- ğe yarar açık adresleri tespit edilememiştir. Davalılann tüm delillerinı 04.06.1998 tarihindeki duruşmaya gelerek ibraz etmeleri ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde yargılamaya yokluklannda devam edilerek karar verileceği. yayımlandıgı tarihten itibaren 15 gün sonra teblig edilmiş sayılaca- ğı ilan olunur. 25.03.1998 Basın: 16029 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Bize Yalan Söylüyorlar: 1968'in o 'sıcak' günlerinde sokaklara dökülür, bin-; lercemiz tek bir ağız olur, zamanın ABD Başkanı Lyndon B. Johnson'dan o gün Vietnam'da kaç cana kıydığını sorardık: "L.B.J... L.B.J... Howmanypeople kılledyou today?.." B52 bombardıman uçakları her gün, hiç ara vermeksizin, Vıetnam göklerini yırtar. Uzak Asya'nın bu yoksul ülkesini ateşe, kana bogardı. Her gün binlerc^ köylünün pirinç tarlalarında yanıp kavrulduğunu bilir- dik. Genç yüreklerimiz bağımsızlık. özgürlük, devrım için savaşan Viet Kong direnişçilerinin yürekleriyle birlikte; çarpardı. Yürüyüş kollanmız onlann bayraklanyla renk-j lenir, ellerimizde Ho Chi Minh'in resimlerinı taşırdık..'. "Ho, Ho. Ho Chi Minh... Ho, Ho, Ho ChiMinh..." Boyle günlerde dünya metropollerinin sokakları sa} vaş alanlarına dönerdi. Jose de Sousa'yla da böyle bir 'savaş günü'nöe tanışmıştık. Frankfurt'takı bir V/eN nam Yürüyüşü'nde önümüzde barikat kuran plastık kalkanlı polisleri görünce, birden koluma girmiş, berrt kaldırıma doğru savurarak. "Yere yat" diye bagırmıştn Adını, kentın en işlek caddelerınden biri olan 'Ze//'da; bir hazır giyim mağazasının önünde, asfalt kaldırımın üzerinde yüzükoyun yatarken öğrenmiştim. Caddeyi ke-; sen polislerin ılk iki sırası kalkanlarını kendılerine siper yaparak yere çömelmiş, üçüncü sıradaki polisler elle- rindeki geniş namlulu özel tüfeklerini kalabalığın üze- rine doğrultarak atışa geçmişlerdi. Tüfekler 'lastikmert mi' atıyordu. Ilk mermilerle birlikte kalabalık kaçışma- ya başlamıştı. Insanlar korunmak için kendilerini sağâ sola atıyorlar, kimileri bizim gibi yerde yatanların ayak: lanna takılıp üzerimize yuvarlanıyordu. ' Federal polis bu 'püskürtme' yöntemıni ilk kez Ber^ lin'de uygulamış, 'başansı' kanıtlandıktan sonra sıra Frankfurt'a gelmişti. Bu mermiler öldürücü olmamak- la birlikte değdiği yeri müthiş acıtıyor, yakından atıldı- ğında ince eklem kemiklerini çatlatıyor, kırıyor, kafaya. rastladığında ınsanı sersemletiyordu. Frankfurtlu öğren-' cilerdaha ilk günlerde bu yeni polis uygulamasına kar.: şı çeşitli 'savunma yöntemleri' geliştirmişler, deneyim kazanmışlardı. Jose'nin sayesinde o günü kazasız be; lasız atlatmıştım. Polisler, kaçışan kalabalığın peşine takılıp bizim böl- geden uzaklaşınca ayağa kalkmıştık. Jose'ye, "Teşek- kür ederim yoldaş" deyip de "Ben sosyalist değilim... Bana yalnızca adımı söyle" yanıtını alınca çok şaşırmış- tım. Sonra FrankfurtTiyatrosu'nun giriş katındaki 'Câfe am Theater'a gidip oturmuş, birer süzme kahve ile 'cal- vados' söylemiştik. Jose, Frankfurt Üniversitesi'nde ekonomi okuyor, 'Portekiz Antifaşist Öğrencı Cep/ie-. s/'nde çalışıyordu. "Sosyalist değilim demen şaşırttı beni" dediğimde, bana "Antiemperyalist olmak, anti 1 faşist olmak için mutlaka sosyalist mi olmak gerekir" sor rusuyla yanıt vermişti. Genç bir Portekiz aydını olarak ülkesinin Afrika'da yürüttüğü sömürge politikasından utanç duyuyor, bu politikanın ancak faşist Salazar re : jiminin yıkılmasıyla son bulacağına inanıyordu. Bunun için Antifaşist Cephe'ye katılmıştı. Angola ve Mozam- bik'in ülkesine karşı sürdürdüğü kurtuluş savaşını des^ tekliyor, dünyadaki tüm antiemperyalist mücadeleler^ le dayanışıyordu. Ikımiz de aynı yaşlardaydık. Anlattık; lannı ilgiyle dinlemiştim. Akşam üstü beni, Nürnberg oto- büsüne kadar geçirmişti. Bağımsızlıkçı, yurtsever. de- mokrat bir insandı. Bu inançlarından hiç sapmadı. \ Kırk yıllık Salazar rejimi, 25 Nısan 1974 günü. Porte^- kiz'in Afrika ordusunun, Jose ile aynı utancı paylaşaıi genç subaylannın öncülük ettikleri bir darbeyle yıkıldı. 'Karanfil Devrimi' Portekiz halkına özgürlük ve demok- rasi getirdı. Angola ve Mozambık bağımsızlıklarına ka- vuştular. ; On yıl önce yaptığım bir Portekiz gezisinde Jose ile üç gün birlikte olmuştum. Lizbon'da ünlü bir Isvıçre ku|- ruluşunun danışmanlığını yapıyor, ekonomi dergilerine inceleme yazıları yazıyordu. Madeira şarabını, sardaK ye yahnisini, şarap sirkesine yatırılmış kara yosunu, si- yah uzun saçlı güzel kadınları ve Portekiz'i çok sevi^ yordu. Beni arabasıyla güneye, Algarve kıyılarına gö- türmüştü. Bir sabah Lagos'ta tanyerı ağarırken sardalr ye avından dönen balıkçıları karşılamıştık. 'Sabah şa: rabı'nn, 'sabah balığı'nın tadına ilk kez o gün varmış^ tım. Vila de Bıspo'daki yazlığının beyaz salon duvarını kırmızı bir karanfil resmi süslüyordu. O resmin karşısın- da, devrımle yaşıt 'Porto' şarabı içmış, dünyadan, in 1 sandan ve sevgıden konuşmuştuk. İki hafta önce Jose'yi aradım. Sordum. Portekiz'e 'ola- sıbirFordyatınmı'ndan haberi yoktu. Portekiz Ekono-r mi Bakanlığı'na sordu. Onlann da haberleri yoktu. Gar zetelere, dergilere sordu. Bilmiyorlardı. Böyle bir şeyi Portekiz'de hiç kimse duymamıştı. 'Bizimkiler' ise, "Eğer bedava toprak vermezsek Ford Portekiz'e kaçacak" di- yorlardı. Üçüncü telefonumda, "Sevgilidostum"dedı, "biz zengin bir halk değiliz, ama ahmak hiç değiliz!' Sonra ekledi: "Aynca üç beş tekertekli teneke girdisi için elâleme bedava toprak dağıtmaya burada kim cesaret edebilirki?" Demek bize 'yalan' söylemişlerdi. Ben, otuz yıl önce Frankfurt'ta bir kaldınm üzerinde yüzükoyun yatarken tanıştığım Portekizli bir yurtseve- re, paragöz yabancılara yurdunun topraklarını 'beda- vadan' dağ|tan Türk milliyetçilerinden daha fazla ina- nıyorum. "Üç beş tekerlekli teneke girdisi"ni yurdunun yeşiline, kıyılanna, doğasına yeğleyen 'yalancılan ayıp- lıyorum. B U L M A C A SEDAT YAŞAY 4 V SOLDAN SAĞA: 1/Birincijeolo- jik çağın dör- düncü dönemi- ne ve bu dönem- de oluşmuş yer katmanlanna verilen ad. 2/ Felsefede dü- şünce... Mercek. 3/ Bir araştırma- nın. birtartışma- nın temeli olan ana öğe... Hay- vanların kışlık yemi. 4/ Batı Anadolu köy yiğidı... Halk dılin- 1 de babanın kız kardeşi- 2 ne verilen ad. 5/Neptûn- o yum elementinın simge- si... Iskambilde koz... ^ Rütbesiz asker. 6/ Islam 5 kültürlerinde.belirliku- 6 rallara uyarak güzel ya- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 + z! 3 4 5 6 7 U I I MJ 11 n 8 - 9, i1 2 3 4 5 6 7 8 9 D İ J I T A L i N A c IN i H A L E L E D A | TB t ş T R i K O • T•V 0 L E | K U S K U N E •M A ç •A N İ K S I R •A T E Z •A H •E N A M Mİ A V R İ M I R A zıyazmasanatı... Biret- kinliğin geçici olarak dur- durulduğu süre. 7/Adla- 9 n aynı olanlardan her biri... Inatçı. suratsız. huy sıız. 8/Pı- lotlar ve ha\acılar için yayımlanan bülten... llışkin. değ- gin. 9/ Başkasının da\ ranışlarını anlamsız olarak yiııele- me biçıminde görülen bir akıl hastahğı. - , YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geleneksel Anadolu e\- lerinde odalar arasında kalan geniş sofa. 2/ Büyük crl«»k kardeş... Yarış atlarının. dizgin elde dolaştırılarak mcıat- lılara gösterildigi özel alan. 3/Bır kalenın ya da berkiül- mişbiryerın teslımı... Argodahamama\erilen ad. 4/ Bir işi yerine getiıme... İnce kum \e çimentoy la yapılan düz- gün sıva. 5/ Olumsuzluk belirten bir önek... Derebeylft; Japonyasf ndaen aşağı sınıfı oluşturan halk... Röntgen tek- nigının gelişmiş biçimi '"manyetik rezonans" ışiemınnı kısa yazılışı. 6/ Kaz Dağı'nın mitolojik dönemlerdetı adı... Sınır nişanı. 7/ Kimı hayvanların ensesindeki uzuıı kıllar... Akarsu yatağı. 8/ Yeniçerilerin kayıtlı oldukları kütükdefteri... Tevfik Fikret'in. Istanbul'a lanetleryaö- dırdıgı ünlü şiiri. 9/ ünlü bir Mısır krahçesı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear