23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 HA2İRAN 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Islah D E N İ Z Niğde'nin Çamardı ilçesinin Çarşı Camisi'nde ilçe müftüsü Kemal Menceloğlu 29 Mayıs'taki cuma namazından önce vaaz verirken sözü Batı Karadeniz'de yaşanan sel olaylanna getirfyor ve böyle bir felaketin 1000 yılda bir yaşandığını söyledikten sonra felaketin nedenini açıklıyor: "Allah, devletimiz yüzünden bizleri cezalandınyor. Devletimiz ıslah olmazsa çok daha büyük felaketlerle karşılaşacağız. Allah, devletimizi ıslah etsin." Islahın yolu tabii ki şeriat devletinden geçiyor! Devletin memuru olarak önceki yıllarda Suudi Arabistan ve Hollanda'ya giden Çamardı mütfüsü şimdilerde Diyanet görevlisi olarak birkaç yıllığına Almanya'ya gitmeye hazırlanıyor. Müftü efendi, "hızlı tren felaketi" yaşanan Almanya için de bir "ıslah projesi" hazırlamayı ihmal etmez inşallah! S O M Bektronik posta: Deniz.Som@raksnet.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Yılmaz'la Baykal'ın seçim uzlaşmasını Cindoruk kabul etmemiş... "Baş başa aörüşeceklerine cin caâırma seansı vaosınlar!" T ürkiye, ayrılıkçı Kürt terörüne karşı önem- li gelişmeler sağlamışken bu kez "Ermeni sorunu" ile karşılaşıyor. Sevr'deki hevesi Lo- 1 zan 'da kursağında kalan Fransa, bir kez da- ha hevesleniyor ve Fransa Ulusal Meclisi "Ermeni soykırımı" yasa tasarısını kabul ediyor. Türkiye, Batı'da saptırılan tarihle mahkûm edilmek isteniyor. Zorunlugöçolayınınyaşandığı1915'tekiOsman- lı Içişleri Bakanı Talat Paşa -ki altı yıl sonra Berlin'de bir Ermeni militan tarafından öldürüldü- anılarında sanki bugüne gönderme yapıyor: "Birçok acı durumlar bana göstermişti ki, Hıristi- yanların Müslümanlara yaptıkları zulümler Avrupa'da büyük birhoşgörü ile karşılandığı halde, Müslüman- ların en ufak bir hareketi gereğinden fazla büyütü- lüyordu. " Yunanlılara özenip bağımsız bir devlet kurmak üzere silahlanıp ayaklanan ve katliamlara başlayan Tarih Ermenilere karşı ilk kez 24 Nisan 1915'te istanbul'da 254 kişinin tutuklanıp, burnu kanamadan Ayaş ve Çankın'yagönderilmesi "Ermeni soykırımı"nın baş- langıcı olarak kabul ediliyor. Saptırılan tarihle, Doğu ve Güneydoğu illerinden Suriye'ye doğru zorunlu göçe tabi tutulan 1.5 mil- yon Ermeni'nin yol boyunca öldürüldüğü ve kötü yol koşullannda öldüğü, bunun da planlı birsoykırım ol- duğu söyleniyor. 15 Mart 1914'te yani zorunlu göçle gerçekleştiri- len "soykırım"dan biryıl önce Van'da bulunan Fran- sız Konsolosu Zarceski, Paris'e gönderdiği rapor- da Osmanlı Imparatorluğu'ndaki toplam Ermeni nü- fusunu 1 milyon 15 bin 800 kişi olarak bildiriyor. Bir başka Fransız, zorunlu göç uygulamasının yapıldı- ğı Osmanlı illerinde810 bin 285 Ermeni'ninyaşadı- ğını belirtiyor. 11 Mart 1920'de Ingiltere Dışışleri Bakanı Lord Cur- zon, LordlarKamarası'ndayaptığı konuşmada, "Er- meniler, bazı kişi ve çevrelerin kabul etmeye hazır oldukları gibi masum birer kuzu değillerdir ve şu an- da elimde Ermenilerce Türklere karşı girişilen kanlı olaylan belgeleyen dokümanlar bulunmaktadır" di- yor. Curzon'un sözünü ettiği "Ermeni iddialarını kabul etmeye hazır çevreler" 78 yıl sonra Fransa'da orta- ya çıkîyor. Ingiltere'deki dokümanlann kat be katı Tür- kiye'nin yeterince ilgilenmediği Osmanlı arşivlerin- de tozlanmaya devam ediyor. • Ermeni terör örgütü ASALA'nın çözülmesi üzeri- ne ortaya nasıl Kürt terör örgütü PKK çıktıysa, şim- dilerde çözülen PKK'nin yerine de yeniden bir ASA- LA peydahlanacağı akla geliyor. Tarih bunu gösteriyor. PALAS PANDIRAS Hükümet, fiyatlan dondurmayacakmış... Yazık; derin devlete derin dordurucu hükümet ne de yakışırdı... IMüfitBozacı SESSÎZSEDASIZ(l) NURÎKURTCEBE Yüksek YerilimHattı Erdinç UTKU Bilinmeyen numaralan arayıp, "bilinen numaralar"ı sordum! Ulkemizîn en büyük erotizma uzmanı! Bir okurumuz, Haldun Taner'in "Yalıda Sabah" kitabını karıştırırken Haldun Taner'in öykücülüğü üzerine kaleme alınmış yazılarla karşılaşmış. Mart 1984'te Bravo dergisinde yayımlanan bir yazıda bakın neler denmiş: "Taner'in en büyük özelliklerinden ve ustalıklarından biri de hiç kuşkusuz erotizmin o soluk kesen gizemini en ince titreşimleriyle dile getirip, okuruna yansıtabilmesi..." "Cinsi latifi tüm güzellikleriyle yücelterek, gönül hanesinde daima baş tacı etmiş olan Taner'in 'Yaprak Ne Canlı Yeşil' adlı hikâyesinde fıkır fıkır ve de kıpır kıpır bir Laz dilberiyle alabildiğine yaşadığı aşk ve sevişme serüvenini aktarışını okusalar, adına erotizma denen o misli görülmemiş lezzete gönül verip de onu edebiyata dökmekteki hünerleriyle nice 'Aferin'e mazhar olmuş Anais Nin Hanımefendi ile Henry Miller Beyefendinin bile heyecandan dudakları uçuklar." Erotizmi misli görülmemiş bir lezzete benzetip Anais Nin ve Henry Miller'in bile dudaklannın uçuklayacağını bilecek denli erotizm ufku geniş bu kişinin kim olduğuna gelince... Kim olacak... Fethullah Gülen'in hoşgörüsüne mazhar olup Samanyolu TV'de hidayete eren Engin Noyan... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ î Boğaziçi'nde Eylem ve Politika.... Bugün Boğaziçi'nde "eylem" var. Hazarpetrollerinin Karâdeniz limanlanndan Boğazlar yoluyla dünyaya dagmlmasırçakarşı çoksar yıda gönüllü kuruluş "Tekneni al, gel" sloganıyla denizi işgal edecek. 5 Haziran Dünya Çevre Giinü nedeniyle düzenlenen ve Çevre BakanlîğTncadesteklenen eyleme "dünya basını" da davet edildi... Boğaziçi'nin "petrol yolu ol- maması" yönündeki ilk "uyan" niteliğindeki etkinlikleri 1993 yı- lında Gemi Miihendisleri Oda- sı ile Mimariar Odası düzenle- mişti. Ardından ICOMOS (Ulus- lararası Anıtlar ve Sitier Konseyi) Türkiye Komitesi de bu kampan- yayak'atıldı. Derken 19%yılı Ha- ziran ayındaki Habitat-II Kent Zirvesi sırasında yine Dünya Çev- re Günü kutlamalan "Boğaziçi petrol kanalı değildir" sloganla- n altında deniz gösterileriyle ger- çekleşti. Geçen yıl Novorossisk li- manından petrol taşımacılığı baş- yine "tanker yolu" yapmak de- tnektir. Hele bu trafik yönetimini "özeUeştirme" yoluyla "nuıt ara- .Ci" baJuıe-iiöoM^tiirme hazjdıkja- n ise lstanbul'u ve Boğaziçi'ni "satmaktan" başka bir anlam ta- şımıyor... 'Tarih, doğa ve deniz vadisF Boğaziçi'nde bugün düzenle- nen eylem, işte bu değerlendirme- leri "şimdi hükümete de anım- satmak" bakımından aynca önem kazanıyor. Çünkü tanker baskınına karşı "Boğaziçi'nin bir SİT olduğu" yönündeki en temel tezimizin 55. Hükümet tarafından da hemen hiç "önemsenmediği" anlaşılıyor. Örneğin Bakanlar Kurulu, bu eşsiz "kfiltür, doğa ve deniz va- disinin" elde kalan yeşilini ve hat- tatarihi bahçelerini bile "turistik tesis arsasına" dönüştürme ka- rarlan alırken Bayındırlık Bakan- lığı da aynı vadinin geri kalan tüm Tankerler ve balıkçüar.. yarın sadece tankerler kalacak... layınca da Esenyurt Belediyesi geniş katılımlı birtoplantı düzen- leyerek "İstanbul"u yönetenle- ri, bu dünya mirasını koruma- yt" çağırdı... Bütün bu etkinliklerde "öne çı- kan" gerçekleri veönemli değer- lendirmeleri şöyle özetleyebiliriz: 1- Türkiye bu konuyu "ekono- naik beklentiler" içinde değil. ön- celikle "kent ve kültür haklan" acısmdan tartışmalıdır. Çünkü hiç- b r ekonomik gerekçe, Boğazi- çı'nin evTensel değer taşıyan tarih, kriltür ve doğa zenginliğinin gö- zardı edilmesinde haklılık payı ta- şryamaz. 2- Boğaziçi'nin bu "tüm in- stnlığa ait" uygarlık değerlerini koruma görevi, sadece Türkiye'ye aJ değil, yine tüm insanlığa ve tîm ülkelere aittir. Birçok ulusla- nrası sözleşme de zaten bu "or- tık yükümlüliiğü" vurgulamak- tadır. 3- Petrolü Boğazlar'dan ranker- laie geçirmek "alternatifsiz" de cfcğildir. Karâdeniz ile Akdeniz aasında herhangi bir boru hattı. so- nnu kökünden çözmüş olacaktır. 4- Türkiye. gerekirse böyle bir bjru hattından "ücret bile alma- nayı" teklif ederek tek amacın Mstanbul'u korumak olduğu- «•*" söylemeli ve kanıtlamalıdır. 5- Güçlü bir radar sistemiyle «feniz trafiğini "güvenli geçişe btğlamak" gibi önlemleri savun- rak, yukardaki temel ilkelerden ^ d vermek ve Boğaziçi'ni SlT değerlerini yok edeceği "ke- sin" olan 3. Boğaziçi Köprüsü projesini bakın artık nasıl savu- nuyor: "Aynca otomobil sahip- lerinin de araçlannı kullanma- ları en demokratik ve doğal hak- landır.." (Nokta, s. 850) Şimdi, bunlan duyan dünya pet- rol tröstleri, sözgelimi Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu'ya bir mek- tup yazarak, şunu söylemezler mi? "Boğaz'ı koruyalım diyorsunuz ama bizden önce siz yağma ka- rarlarıvla tahrip ediyorsunuz. Aynca tanker sahiplerinin de gemilerini kullanarak petrol ta- şımalan doğal haklandır ve üp- kı sizin 3. köprü mantığınız için- de Boğaz'dan da geçeceklerdir..." Boğaziçi'ndeki son turizm mer- kezi kararlan, duyarlı kuruluşla- nn tepkileri ve meslek odalannın açtıkları "davalar" sonucunda durduruldu. Aynı duyarhlık, "top- lumsal bir direnişe" dönüşebi- lirse 3. köprü de engellenebilecek. Bunun önkoşullanndan biri ise imar yağması ve otomobil sevda- sı ile petrol geçişindeki "tanker davatması" arasındaki "ulusal ve küresel ilişkileri" kurabilmek. Çünkü tankerlere yeni ve "özel" bir paralı trafik düzeni kurmayı önerenlerle, 3. köprüyü ve turizm merkezlerini savunanlar hep aynı taraftalar... Bakalım bugünkü eyleme katı- lan ve yardım eden Çevre Bakanı İmren Ay kut hangi tarafta yer ala- cak?.. HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KtME DUM DUMA BEMÇ AK behicakin turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI /£> HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAN 7 Haziran ASAF aĞ/LTEPf'N/N KAYBL 196* 'De 8USÜM, ÛMUİ TİrATKO ADAMI /4SV Çt&LT&>£, 33 YAŞIMDA ÖUMJ. « * n)M7XO nj*M£Sı S/GAS/MCA, ADANA-&AZİWTEP YOUJNC» TBA*£- KA2ASI S€ÇiHİP k&MAYA CieMİŞrİ. ÇİC/LTTPÇ, SMHAT İMÇAMIHA 0/'g-\ AÇ, 19S6 >PA YUNuS M*Oİ pi« ÖPÜIMMÜ . DÖN0Ü£ÜNP£, f£TXMBUL Ç "AUKAKA "(AST) KJjBU(UlUVlrWN BAÇINPA YER AUX VE yöNETfCJ£i OtfHJ. ÇiğiUBPS, rÜ/G*C TfyATJeoSU- kiA ĞMEMLİ KA7K/LA&J OLAN AST'OE B/AÇO* OYUN VÖN£.7Tr:ĞOOOr'fV BE£LEat&N(İgEC KETT), ÖUJ CAA/iA/e(tSOSOL),A£7VRO Uİ CBtJBatr). ?Z.XQ6U$COtiEMAL) GÎKİ... PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU "Mancınıklı Adamlar' "Önemlibirileri" oldukları daha kapıdan girdikle- rinde anlaşılmıştı. Ceket yakalarında yalnızca sa- yılı seçkinlerde bulunan yuvarlak rozetlerden taşı- yorlardı. Birinci sınıf işkembe salonunun siyah ta- kım elbiseli şef garsonu onları görünce kapıya doğ- ru koşmuş, abartılı bir saygıyla iki büklüm eğilerek teker teker ellerini sıkmıştı. Kendilerine gösterilen masaya oturur oturmaz çevrelerinde bitiveren si- yah papyonlu garsonlara hafiften çakırkeyf peş pe- şe ve yüksek sesle "damardan", "şirden", "suyuaz tuzlama", "yarım baş", "zerde" yollu "işkembeci klasikleri" buyurmuşlar, sonra aynı yüksek sesle aralannda konuşmaya başlamışlardı. Söz bir süre dolar, mark, enflasyon gibi kanıksan- mış konularda dolandıktan sonra çorba servısiyle birlikte bu ülkede, ama özellikle de başkentte ya- şayan herkes için her zaman merak edilen "gün- cel meseleler" e gelip dayanmıştı. Çevre masalar- da kannlannı doyuran müşteriler kulaklarını kabart- mış, onları dinliyordu. Sıkça kullandıkları "vatan", "millet", "ırz", "iffet" gibi sözcüklerden "milliyetçi- muhafazakâr" düşünce sahibi oldukları anlaşılan bu "önemli" kişilerden çorbalarını bitirene kadar epey şey öğrenmiştik. Kısa boylu, şişman ve ço- pur yüzlü olanı önce son ihalelerin "kimlere avan- ta sağladığını "anlatmış, anlaşılamayan birbağlan- tıyla sözü "basındaki solculara" getirip, konuşma- sını "içeri tıkacaksın pezevenkleri" diye noktalamış- tı. Sonra, sağına dönüp uzun boylu, esmer, kalın bıyıklı arkadaşından Istanbul Üniversitesi'nde "tür- öan/;"kızlarauygulanan "mezalim"idinlemiş, "de- mokrasilerde böyle rezaletler olmamalı" diyerek onu onaylamıştı. Üçüncü adam ise bir ara "ben gerçek demokratım " diye tam söze başlayacakken, birden susuvermiştı. Bu konuşmalara yoğun ilgi duyan müştehler kendi aralannda durum değerten- dirmeleri yapıyorlar, ayrıntılar üzerindetartışıyorlar- dı. Ben de kendimi bir süre sonra bu ilginç gösteri- nin bir parçası olarak görmeye başlamıştım. Ne var ki, masamda tek başıma oturduğum için dinledik- lerim üzerine yorum yapma. bir şeyler söyleme şansım bulunmuyordu. Yalnızca dinliyor, olup bi- tenleri gözlemlemekle yetiniyordum. Ankara'nın bu ünlü işkembe salonunun müşterileri gerçekten de yolsuzluğa, demokrasiye ve diğer memleket me- selelerine büyük ilgi duyuyorlardı. Her konuda in- sanı hayrete düşürecek kadar geniş bilgi sahibiy- diler. Şimdi herkes biraz önce niçin sustuğu anlaşılma- yan, fakat "demokrat" olduğunu öğrendiğimiz, üçüncü adamın konuşmasını bekliyordu. Hepimiz gözlerimizi ona dikmiş, tabağındaki yanak etlerini bitirip, bir şeyler söylemesini bekliyorduk. O ise hiç oralı değilmiş gibi bir lokmacık et parçasını üç tak- sitte yiyor, her lokmadan sonra yarım bardak su içi- yordu. Tam umudumuzu yitirmeye başlamışken, yavaş yavaş konuşmaya başladı. Fakat ağzından çıkan ilk cümleyle birlikte herkes donup kalmıştı. "Ne kadındı be!.." sözcükleriyle başlayan konuş- ması masalarda gözle görülür bir tepkiye yol aç- mıştL An(attığı "anı", özellikle kadınlı masaları ür- kütmüş, sağdan soldan "Evladım hesap!" sesleri yükselmeye' başlamıştı. Çevrede yaşanan panik üzerine arkadaşlan adamı susturmuşlardı. Sonra hep birlikte dişlerini temizlemeye başladı- lar. Çopur yüzlü adam sol eliyle ağzını gizler gibi ya- pıp, sağ elinin şişman bedenine müthış uyum gös- teren tombul serçe parmağını dişleri arasında uzun uzun dolaştırıyordu. "Birşey" bulduğunda yüzüne tarifi mümkün olmayan bir "haz" yayılıyor, parma- ğının ucundaki "nesneyi" dikkatle inceledikten son- ra, tuhaf bir "cüp" sesi çıkartarak tekrar yutuyor- du. Diğer ikisi ise sayısız kürdan tüketip üst dişle- rini temizlemiş, alt çeneye geçmişlerdi. Amster- dam'daSurinam'lı birfahişeyle "macera"yaşayan "demokrat adam" sağ azı dişinde zorlanıyor, zor- landıkça çenesi kasılıyor, çene kaslan kasıldıkça ağız boşluğunda içeriye doğru uzanan bir dizi altın diş görülüyordu. Ama "mancınıkharekâtı"na önce ka- lın bıyıklı olanı başlamıştı. Ne yalan söyleyeyim, böyle bir şeye daha önce tanık olmamıştım. Adam elindeki kürdanı zıpkın gibi kullanıp dişleri arasın- daki ava saplıyor, sonra bir yay gibi gererek ucun- dakini ileriye doğru fırlatıyordu. Küçük parçacıklar havada kavislerçizip yere düşüyorlardı. Biraz son- ra diğer ikisi de "harekâf'a katılınca, artık dayana- mayıp kendimi dışarıya atmıştım. Yine alevlenen erken seçim tartışmaları bana An- kara'daki "mancınıklı adamlar"\ anımsattı. Bir "ha- rekât" daha yaşamak pahasına onlan dinlemek is- terdim. Insanoğlu bilip, öğrenmek için nelere kat- lanmıyor ki? (Faks:0216-418 8410) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA?İ SOLDANSAĞA: 1/ Özellikle HOsnüAşkad- lı mesnevisiyle o. ünlüdivanşairi. 2/ Mahkeme so- nucunu gösteren resmi belge... Müziktebirtam seslik aralığın birkesinnioluş- turan çok küçük aralık. 3/ Ha\- van yemı olarak yetiştirilen bir bitki... Sık sık küçük ve önemsiz kazalar yapan kimse. 4/Trabzon'un bir iiçesi...GüzeIkokulubir 2 türkavun. 5/Asker... Is- 3 kambil ovıınlannda kâgıt atma sırası. 6/ Yoksulla- ra yiyecek dagıtan hayır kurumu... llave. 7/Okun yay kirişıne takılan bölü- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 \ 2 3 4 5 6 I U \VJrV P 7 8 an ı 9 b 1 2 3 4 5 6 7 8 mündeki tüy... Bayağı. 8 sıradan. 8/"Pancarpezik 9 degılmi Yürek — de- ğil mi / Ben sevdim eller aldı Bana yazık değil mı" (Tür- kü)... Sigorta için \erilen ücret. 9/ Kas ve eklemlerde ken- dini gösteren aSrılı hastalıklann genel adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çamaşır dolabı. II "- - - Naci": Cnlü ressamımız... Sin- dirim kanalının bir parçasını karnın çeperine bağlayan ka- rınzan kn nmı. 3/ "Söz ola agulu aşı Bal ile — ede bir söz" (Yunus Emre)... Esen. sağlam. 4/ Yüz melrenın kısa yazılışı... •Ortaklar" anlamında eski sözcük. 5/ Nazi par- tisinın hücum kıtasını sımgeleyen harfler... Sözcük türet- mek ya da sözcüğün görevini belırtmek için kullanılan bı- çim verici ses. 6/ Kısırlık. verimsızlık... Atasözlerine da- > anan didaktik Çin şiın. 7/ Bir dernek üyelerinin buluşma- lan için aynlmış yer... Sunma. 8/ Müslümanhkta mezhep kuran kimse... Yapılmış. gerçekleşmiş ış. 9/ Özdckdoku.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear