22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
A HAZİRAN 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Tadashi Suzuki, her insanın farklılığını aynı enerjiyi kullanarak ortaya koyuyor nsanlar farklı; ama onlardan çıkan enerji aynu İnsanların değişiklik göstermeleri bence bir mucize. JSeden insanların birer mucize olduklarını düşünüyorum? Çünkü her birinin hayvansal enerjisi apayru' 6 Her insatun enerjisi bir mucize 9 ÖZLEMGÜLŞEN Bu yıl 10. Uluslarası Istanbul Tiyatro Festivali'nde Türk izleyi- cisi çağdaş Japon yönetmeni Ta- dashiSuzuki'nin topluluğunu iz- leme olanağını buldu. Dünyaca bi- linen 'SuzuJd Metodu'yla oyun- cuların egitildıği topluluk. festi- val kapsamındadasahneledikle- ri 'Dionisos' adlı oyunu 1990 yı- Iından bu yana repertuvarlannda bulunduruyorlar. 'Dionisos*, Su- zukı'nin. Euripides'ın 'Bakkha- lar* adlı oyunundan yola çıkarak yazdığı \ e yönettiği bir oyun. 'Suzuki Metodu': her insanda farklı bıçimde dışanya çıkan hay- vansal enerjinin, bedensel dille birleştırilmesinden oluşuyor. Uzun sürelı çalışmalar gerektiren bu yöntem, Amerika'da yaygınlaş- maya başlamasına karşın Avru- pa'da henüz yeni yenı tanınıyor. 1995 'te Yunanistan'da Delphi Ta- pınagı'nda Tiyatro Olimpiyatla- n'nıbaşlatan Suzuki. 1999yılın- da tüm dünya ülkelerini kapsayan ve Tokyo'da gerçekleştirilecek olan bir festivalin hazırlık çalış- malarını sürdiiriiyor. Toga Ulus- lararası Sanat Festivalı'nın ve Shi- zuoka SanatJar Merkezi'nin Ge- nel Sanat Yönetmeni Suzuki'yle kendi geliştirdiği metot ve toplu- luğu üzerine konuştuk. - Metodunuzu kullanarak bir oyuncunun içindeki enerjhi dışa v urnıasmı nasıl sağhyorsunuz? Benim içın en önemli olan şey: her insanın vücudunun ıçmdeki enerji. lnsanlar inanılmaz varlık- lar, vücutlannın içinde o kadar büyük bir enerji var ki... Benim amacım da onu dışarı çıkarmak. Bir süre sonra insanoğlu vücu- dundaki enerjiyi unutup onu kul- lanmamaya başlıyor. Ben kendı işimi arkeologların kazı yapma- sına benzetiyorum. Araştırmalar yaparak bu dışavurumu en iyı ne şekilde sağlayabıleceğimi düşü- nüyorum. Benim topluluğumda her oyuncu önce kendi 'kaztsım' yapıyor. Kazıdançıkanlan bırara- ya toplamak da benim ışim Kendisini metoda adamalı - Bu metodu oluştunırken baş- ka yöntemlerva da akımiardan da varartandınız mı? Başka hiçbır şey düşünmeden benim ürettigim bir metot. Pek çok seyi araştırıp. üzerinde düşü- nüp. ortaya hepsinden yararlana- rak oluşturduğum bir yöntem çı- kardım. Avrupa ve Asya'nın es- kı medenıyetlen bana araştırma- lanmda çok yardımcı oldu. -Japon külrürü tüm dünvanın ilgisini çekivor. Özellikle sinema- da bu uvgarfığı eie alan pek çok filnı olmasına rağmen, Japon ti- yatrosu çok tanınmntır. Siz meto- dunuzun daha da vay<jınlas.ması için neler vapacaksmız? Amerika veJaponya'da bunun bir okulu yok. Ancak gıdıp ders verdığım üniversıtelervar Avru- pa'da henüz bu konuda bir atıiım yok. Japonya'da bırokulumuz var. Avrupa dansanatçılargeliyor. Be- nim metodum öğrenilmesi çok zorolmayan: ancak anlaşılması za- man ısteven bır çalışmadan olu- şu\or. Pratik bıröğrenim söz ko- ııu.su değil. Sanatçının bir yerde kendisinî bu metoda adarnış ol- nıa.sı gerckıyor. Çünkü öğrenme- ye başlama aşamasından ilıbaren hayatınız da bir yerde bu metoda göreyönlendiriüyor. Nevv-York'ta- ki TheJuiIUard Schooi'da Ame- rikalı ve Japon sanatçılar birlik- te çalışıyorlar. Hem Japonca hem tngilizce kullanılıyor. 'Dionisos'ta da bu iki dili kullanıyoruz. -Teknotojinin bu kadar ht/la ge- Itşfiği günümüzde salr insan bede- ni veenerjisinden vararlanarak ti- vatro yapmak zor değil mi? Türkiye'de öyle, fazla bisiklet görmüyorum. Jnsanları birer bi- rer ele aldıgımızda her birinin di- gerinden farklı oldugunu görii- yoruz. lnsanlar farklı; ama onlar- dan çıkan enerji aynı. İnsanların degişiklıkgöstermeleri bence bir mucize. Her insanın düşünme bi- çımi, bedensel dili birbirinden çok farklı. Ben bu farklılıklan, aynı enerjiyi kullanarak ortaya koyuyorum. Neden insanların bi- rer 'mucize' olduklarını düşünü- yorum? Çünkü herbınnin bayvan- Anthony Gormley 'nin 60 adet insanfigürü Londra RoyalAcademy 'de 'Sessizve kurbanlar' Kültür Servisi - Anthony Gormley sürp- rizyapmavı sevıyor. Heykeltıraş bu yılm ba- şında. dev kanatlı 'Angel ofThe North' (Ku- ze> Melegı)adlı yapıtını Gatesheadyakın- lanndaki A-l"de uçurmuştu. Bu tür şaşır- tıcı işlerine şimdi de Londra Royal Aca- demv 'de devam edıyor Gormley. Bu haftadan itibaren Royal Academ> nın aylık Yaz Sergisine gelen izleyiciier. Gorm- ley'in son enstalasyonuyla da karşılaşacak- lar. Sanatçı kendi çıplak vücudunu kalıp olarak kullandığı, 'Gritical Mass' adını verdigı 60sdet insan boyutlannda demir fi- gürlerden oluşan sergisini sunuyor bu kez izleyicilere. "ınsanlar çok şaşıracaklar. Yerde yatan bu bedenlerin başından ne tür felaketler geçtiğiııi merak edecekler. Izleyicilerin tıp- kı o hoş, sulubova sergilerinde olduğu gibi bu çalışmalan gördüklerinde de bir an du- rup kalmalannı istivorum. Şundan eminim ki çoğu akademis)en benim yapıdanmı gör- düğiindc beğenmeyecek. Ancak Ro> al Aca- demy zaten orta sınıfinsanlara hitap ediyor. Bu da benim için yeterli." Gormle> 1996'da Viyana'da kendi vü- cudunu kalıp olarak kullanmasının ardm- dan ılk kez*bu sergisiyle 60 adet figürü bir araya getiriyor. Yapıtlardan 14 tanesi mü- zenin üç kolunda. Michelangelo. Raphael ve diğer büyük sanatçılann büstlerinin asıl- mış durumda. Kalan 46 sı ise yeni oluştu- rulan a\luda ulaşacak izleyiciye. Yapıtlannın Şıkımı' simgelediklenm Heykelüraş Cormlev', bu demir figüıierle Bosna ya da Ruanda'da yaşananlann sonuçlannı st-rgilediğini belirtiyor. söylüyor Gormley: "Sessizvçunutuimutşkur- banlar onlar. Bosna >a da Ruanda'da vaşa- naniann sonuçlannı sergili.vorum aslında." Figürler oluşturulurken Gormlev ın eşi Vlcken ve asistanı Jonathan Lakenhill al- çı dökülmeden önce sanatçının çıplak vü- cudunu bir yapışkanla kaplıyorlardı. Ce- nin pozisyonundan avakta duranlara kadar uzanan 12 çeşit figürün bıçım alabılmesı için alçı Gormley"in vücudunda yaklaşık bir saat kadar bekletilıyordu. Gormley uçan meleğiyle gelen ba^andan da oldukça hoşnut. Nevvcastle tarafîarlan- nın heykele takımlannın şortunu giydır- mesıni de hoş karşılavarak "futbo) ruh ve havatjn birleştiği' yerdir yorumunu yapı- yor. Heykelin popülerleşmesıne bir itirazı olmamasma karşın gelen bütün reklam tek- liflenni geri çe\ iriyor. Bırsonrakı projesın- de de Avrupa'nın zirvelerinden bınne sem- bolik bırdünya figürü yerleştirmek istiyor. Şaşırtıcı, sorgulayıcı 'sanal' bir oyunKültür Servisi - "Sanal; gerçe- ğindeğB;güncelolanın karşıödır. Sa- naL sanalolduğuçapta gerceğeyak- la$ır"dıvorgünümüzün önemli fi- lozoflanndan Gilles Deleuze. Sanal ka\Tamınm mimarlıktakı en etkile- yici ve etkileyıci olduğu kadar çö- ziimsüz bir bilmeceyi andıran uy- gulamalarının sahibi PBter Eisen- man, İstanbul'daki sergisinde ger- çeklık ile ilişkimizi sorguluyor. Borusan Kültür ve Sanat Merke- zi'nin her yıl farklı bırdisiplineyer vermeyi planlayan sanat galerisin- deki Eisenman sergisi, izleyeni hay- rete düşüren. şaşırtıcı. sorgulayıcı bir dizi çalışmayı bir araya getiri- yor. Eisenman'a göre "sanal", bir farklılaşmasüreci. Birbaşka şekil- de söyleyecek olursak: Mimari an- lamda var olan her türlü gerçeğin -Eisenman, gerçeklerin tuzagına düşmemek için sürekli kaçıyor ve herdefasında farklı birgerçeklik ya- kalıyor- bizler için ne ifade ettiği- rıi araştırmak. Böylelikle o yapı- nın içindeki -ve elbette beyinleri- mızin içindeki- "öz"e ulaşmak; an- • Ünlü Amerikah. "neo- modernist" mimar Peter Eisenman. "Sanal Ev" adlı projesiyle Borusan Sanat Galerisi'nde. Eisenman, gerçeklikle sanallar arasındaki ilişkiyi sorgularken alışılagelmiş mimari kalıplardan uzak duran üslubuyla dikkat çekiyor; izleyiciyi şaşırtıyor. lamlar v e ışlevler arasındaki ilişki- yi sorgulamak. Peter Eisenman. neo- moderniz- min fikir babası olarak tanınsa da bütün "izm"leri reddediyor ve bir ettketlenmeyie sınırlandınlmaya karşı çıkıyor. Eisenman'a göre mı- marlık alarunda var olan yapılan an- lamaktan çok; onlara yeni anlam- lar yüklemek önemli. Bu yüzden yaptıgı evler. bildiğimiz evlerden de- ğil. Kişilerin modemist yabancı- laşmayı iliklerinekadarhissettigi ya- pılar! Eisenman'm projesi herhan- gi bir evininin içinde dolaşmaya soyut bir "ovnn'" oynamaya benzı- yor. Ve Eisenman. hepimizı bu oy u- nadavet ediyor... Bu çok ünlü ve de muhalif mı- mann ABD'deki bürosunda çalı- şan bir dizi genç nnmardan bıri olan Juliette Cezzar, "SanaJ Ev" sergisınin tasarımını uyguluvor. Gezzardan. "Wbod> Allen'dan bi- ledahasıkpsikiyatragidcnbuilgiiK,- adam." hakkında bir şev ler öğren- mek istiyoruz. "Feter Eisenman, bepimizi çok özgün bırakır: proje- lerigenellikle birlikte geliştiririz. Bi/ onun projeieri üzerinde çalışınz; o bidm üzerimizde" dıve anlatıyor Cezzar. "Bu proje İstanbul'da kar- şımıza bu ev olarak çıkıvor belki belki ama Arizona'da bir stadv um olarak belirebilir. Peter Eisenman. 65 vaşında ve bugünedek birbirinden ilginç bina- lar vapmış birmimar. Kendi reper- tuvannı ve genel olarak mimariık repertuvarını geliştirmeve çalışan ona her zaman veni soluklar ka- zandırmayaçabşan biryaraocı. Çer- çevevi daraltan kalıplardan uzak duruvorve her veni projevleiıısan- lan şasirhyıor.'' Sanal Ev projesınin uygulama- sında \er alan iki Türk mimar da var. Yümaz Zenger\ e Gökhan Av- CHiğlu, "Burada mimariıkta çok tartışüğımız konulardan birini. gö- zümüzün önündcki gerçekle kafa- nızın içindeki gerçeğin buluşmasf- nı tartışmava açıvoruz" dıyor A\- cıoğlu. "Mimaridöşünceyi birya- pıva dönüştürüvoruz. Soru sormak isn'voru/- Sanallığı vegerçekliği tar- hşmaya açmak istivoruz..." Eisenman. bundan sonra mıma- rıde neleryapmavı tasarlıyor? "Ei- senman her an yenilenen bir mi- mar, kişisel tsnn bu >önde. Her an kendisini, vaptıklannı sorguluyor ve her yeni projede başka bir kim- likk karşımıza çıkıvor. Kendishle çe- lişkive düşmeyi göze alsa da._" ya- nıtı veriyor. Cezzar ve Avcıoğlu. Ardından da ekliyorlar: "Eisen- man'mçahşma biçimindeönemlibir fark. belli bir üslubun söz konusu olmaması. Bu çok geniş bir özgür- lükalanı varatıyor. Belki degelecek- te Eisenman'm önemi daha da iyi anlaşrlacak." sal enerjisi apayn. Japonlar'ın ve Türkler'in hayvansal enerjiyi kul- lanış biçımlen çok değişik. Baş sallamamız. konuşma biçimimiz, mrmiklerımız çok değişik. Be- nim yaptığım tiyatroda bu farklı zenginliklerin hepsi bir araya ge- liyor. Bedenlerimizbırbirineben- zemesine karşm biz neye göre de- gişiyoruz? Vücudumuzda bulunan enerjiyi kullanış bıçimimize gö- re. Suzuki metodu da bu noktayı daha iyi anlamamız için gelişti- rildi. Bizim amacımız bu yön- temden yararlanarak oluşturdu- ğumuz oyunlan seyirciye aktar- mak -Gendlikle klasik metinler üze- rinde çalışıyorsunuz. Suzuki me- todunu içeren yeni ve öznel bir metin yazdınız mı? Bu tarzda metinler yazdım. Bjnce eskı metmlerle bugün ya- zılanlar arasında da birta- kım benzerlikler var. Bu ka- çınılmaz. - Gerek kendi vazdıgimz, gerek yararlandığınız me- tinlerde biçim mi içerik mi ön plana çıkaniıyor? Ilk bakışta bıçim gibi gö- rünse de içerik daha önem- li. 'Ne yaparsak nastl yaşa- nz' sorusunu yöneltıyoruz. Bunun için yazılmış çok me- tin var. Bu konudaki en önemli yazarlardan bir tane- si de Shakespeare Her in- sanın temel kaygısı yaşa- mak. Bunu da ele aldığımız metinler var. - 1990 yılından bu yana sahneledigini/ bir oyun' Di- onisos'. Bir oyunu uzun sü- re sahnelemenin oyuncula- ra sağladığı temel yararlar nderdir? Başroldeki oyunculan- mız değişmedi. Yıllar geç- tikçe oyuncular teknik ve enerjik açıdan da güçleni- yorlar. Aynı çalışmayı defa- larca tekrarlamanm önem- li oldugunu düşünüyorum. Yıllarca tekrarlanan ama kötü sonuç veren oyunlar da vardır. Tiyatro Olimpiyatlan - Metodunuzda göv de ve avaklar çokbüyük önem ta- şıyor. Gövdenin hiç kımıl- damamasının temel nedeni ne? İyi ses çıkarabilmek için gövdeyi oynatmamak çok önemli. Bizoyunda çok yük- sek ve güçlü sesle konuşu- yoruz. Gövdeyi oynatmadı- gınız takdırde asıl güç, bel ve bacak kısmına biniyor. Ayaklan ve bacaklan kont- rol etmek zorlaşıyor. Asıl önemli olan da onlan nasıl kontrol edeceginiz. Meto- du ögretmeye ayaklan nasıl kullanacaklannı göstererek başlıyoruz. Farklı ayakka- bılar kullanıyoruz ve birçok yürüme biçimimiz var. Be- deni zemini yatay olarak kullanmak gerekiyor. - 1999yıiında Japonya'da Shizuoka'da, nisan-haziran aylan arasında ikincisi ger- çekleştirilecek TiyatroOlim- piyadan'na kiniler kaüla- cak. Olimpivatların içeri- ğinden söz eder misiniz? Japonya'da Fuji Dagı'na yakın bir yerde gerçekleşti- rilecek olan Olimpiyatiar'a; benim dışımda, Theodoros Terzopoulos, Nuria Espert, Antunes Filho, Jürgen Fiimm, Tony Harrison. Ge- orges Lavaudant, Yüri Lv u- bimov, Robert Wilson ve Heiner Müller katılacak. Olimpiyatlar'ın üçüncüsü Moskova'da gerçekleştiri- lecek. Birbirlerinden farklı görüş açılanna sahip yönet- menlerin bir araya geleceği birolimpiyat. Bedenlerimiz birbırincbenzerolsa da ener- jilerimizin farklılığını se- yirciye sunacagımız hoş bir ortam daha. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Korsan Yayıncılık ve Sivil Toplum... Kavramlar birer ideal olabilir, ama elbet onlan sa- vunanların ve kullananların düşünebilmeleri ko- şuluyla! Aksı takdirde bazı ortamlarda ınsanlık için en büyük dönüm noktalan anlamına gelmiş kav- ramlar bile, düşünceden yana yoksul başka ortam- larda birer parlak söz olmaktan ileriye gidemez. "Sivil toplum" da bu kavramlardan biri. Üstelik toplumumuzda özellikle son yirmi yıl boyunca "ay- dınlar" tarafından gittikçe artan ölçüde dile getirı- len bir kavram. Gelgelelim belirtiler, bu kavram üzerinde hiç de dile getird/ğimiz kadar düşünme- diğimizi ortaya koyuyor. Bilindiği -ya da bilinmesi gerektiğü- üzere "sivil toplum", devletin işlev ve yetkilerinin "en zorunlu olan" ilesınıriandığı, busınırlarınötesindeisetop- lumsal yaşamın bilinçli bireylehn girişimleriyle ör- gütlendirilip düzenlendiği toplum demektir. Böyle bir toplumda haklarının bilincine varmak, onlan savunmak, mesleki yararlarını gözetmek vb. gibi konular, en geniş ölçüde bireylere, özellikle de si- vil toplum kuruluşlarına bırakılmıştır. Yine böyle bir toplumda sivil toplum kuruluşları devlete an- cak hertıangi bir konuda gerekli yasal düzenleme- lerin yapılması için başvururlar. Böyle bir başvu- runun amacı geneflikle, sivil alanda ve sivilgirişim- le gerçekleştirilmiş bir düzenlemeye, bu düzenle- meye karşı çıkılması durumunda bir yasal yaptı- nm gücü sağlamaktır. Ama hertıangi bir ortamda bireyler ve sivil kuru- luşlar, böyle bir başvurunun amacını saptırır ve yalnızca yaptınm gücü talep etmekle kalmayıp, devletten izin istemeye kalkariarsa, öyle bir top- lumun yalnızca adı "sivil" olabilir! Korsan yayıncılık, uzunca bir süredir yayın dün- yamızın gündeminden eksik olmayan bir sorun. Özellikle büyük yayınevlerinin çok satan yazarla- nnın kitaplannın yetkisiz kişilerce tıpkıbasımlarının yapılarak piyasaya sürülmesiyle ortaya çıkan bu sorunu aşabilmek için bugüne kadar çeşıtli gırişım- lerde bulunulmuştu. Böyle bir sorun karşısında yayıncılıkla ve yazarlaria ilgili sivil toplum kuruluş- lanndan beklenebilecek tek davranış, bu sahtekâr- lıkla savaşma bağlamında gelişt/recekleri model- leri devlete önermek ve bu modeller çerçevesin- de uygun düşecek yasal önlemleri talep etmek olabilirdi. Başka deyişle, böyle bir talebin konusu, yalnızca korsan yayıncılann engellenmesi ve ce- zalandınlması olabilirdi. Oysa ülkemizde bugün vanlan aşamada kimi si- vil çevrelerce devlete yöneltilen talep, bunun çok ötesine geçiyor. Devletten, dolayısıyla Kültür Ba- kanlığı'ndan, yayımlanacak her kitaba satışa su- nulma şartı olarak bandrol isteniyor! Hemen belirtelim: özünde bu çözüm, devlete çı- kacak herkitap konusunda amacı çok aşan bir de- netim yetkisi tanınmasından başkaca bir anlam ta- şımamaktadır. Burada Bakanlığın istenen bandro- lü beili bir süre içersinde verme zorunluluğundan söz ederek durumu olduğundan farklı gösterme- nin bir yaran da yoktur, çünkü iktidarların bir kez ellerine geçirdikleri denetim yetkilerini ne ölçüde kurallara bağlı kalarak kullandıkları, özellikle ülke- mizde epey tartışmalıdır! Bu noktaya nasıl gelinmiştir? Buna da biraz ol- sun açıkça deginmekte sanırım yarar var. Bu noktaya, sivilleşme ile 'yalnızca kendi yara- rını düşünme'rim birbirine karıştırılmasıyla, belli konularda bencil tutumların ağır basması duru- munda özgürlük düşüncesinden -ustaca bir ıç- tenpazarlıkla- gizli ödünler verilmesiyle gelinmiş- tir. Bu tutumda olanların "aydın" kimliğini taşımayı sürdürebildikleritoplumlarise, sivilleşmenin henüz epey uzağında olan toplumlardır... Fettıi Naci Türkiye Yazarlar Birligi'nin ödülünü reddetti • Kültür Servisi- Fethi Naci. bu yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 'Tenkid' dalında "50 Türk Romanı' adlı yapıtıyla layık görüldügü ödülü reddetti.Türkiye Yazarlar Birliği, her yıl olduğu gibi bu yıl da bir önceki yılm yazar. fikir adamı ve sanatçılannı belirledi. Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Atilla Maraş'ın bildirisine göre; bu yıl 'Tenkid' dalında '50 Türk Romanı' adlı yapıtıyla Fethi Naci, 1997 yılı Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü almaya hak kazandı. Naci. ödülünü almak üzere Ankara'ya davet edildi. Ancak Fethi Naci ödülü kabul etmeyerek şunları söyledi: "Eksik olmasınlar ama ben. dünya görüşü görüşlerime böylesine aykın bir Dernek'ten ödül kabul etmem." 6 Haziran Cumartesi günü gerçekJeştirilecek olan törene Fethi Naci katılmayacak. BUGUN • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser diskten Mascagni'nin Cavaliena Rusticana operası dinlenebilir. • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00-20.00 arası Ahmet Yürür'ün konuşmacı olarak katıldıgı Morton Feldman Yapıtlannda Türk Halı Motifleri konulu söyleşi izlenebilir. • AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİnde saat 20.00'de Hande Alten'in piyano resitali dinlenebilir. (223 78 43) • İTÜ TAŞKIŞLA109'da ITÜ 225. yıl etkinliklen kapsamında 16.00-17.00 arası Sabit Kalfagil'in Çın Izlenimleri başlıklı dia gösterisi izlenebilir. 10. ULUSLARARASIİSTANBUL TİYATRO FESTIVALİ BUGUN • AKM Büyük Salon'da saat 21,30'da Istanbul Devîet Tiyatrosu Nâzım Hikmet'in yazdığı 'Kuvayi Millive' adlı oyunu sahneliyor. • MUHSİN ERTUĞRUL SAH1VESİ nde saat 20.30'da Istanbul Devlet Tiyatrolan Bertolt Brecht'in yazdığı 'Kaikas Tebeşir Dairesi' adlı oyunu sahneliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear