26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 1998 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Tarüisel Çevrenin Önemi HAKKI ATUN KKTCUeelis "Kültürsüz bilim " gezegenimizin geleceğini tehdit etmektedir bütün ar- sızlığı ile. K onumuz itibanyla ta- rih öncesi en parlak uygarlıklann fışkırdı- ğt bir bölgede ve bu uygarlıklann doğal olarak etkilediği ve yeşerdiği bir ülkede yaşıyoruz. Dola- yısıyla şanslıyız. Çünkü çeşitli uygar- lıkları vekültürleri taşıyan tarihsel bir çevre, bugünkü yaşamımıza renk ka- tan. derinlik getiren ve zenginliğimi- zi arttıran çok önemli bir değer ve yadsınamayacak, üzerine titrememiz gereken bir mirastır. Zengin tarihsel çevreye sahip bir ülkeyi iyi yetişmiş bir insana, tarihi çe\ reden yoksun bir ülkeyi de küçük bir çocuğa benzete- biliriz. Birısinin çok sınırlı düşünme \e zihin olgusu yanında, öbürünün bin bir bilgi ve deneyimle bezenmiş engin düşünme, hayal gücü ve mutlu olma yeteneği vadır. KondradSmigi- elski "F.ski binalan olmayan bir şehir, belleği olmavan bir insan gibidir" de- mişti. Şehirler de insanlar gibi zaman- la olgunlaşan organizmalardır. Ingil- tere'de bir bütün olarak inşa edilen 100-150 bin kişilik Stev enage. Harlovv, Milton Keynes gibi modern pınl pınl yeni şehirler, yine Ingiltere'debulunan Bath. Chester gibi tarihsel kasabalar kadar insanı heyecanlandıramamakta, içinde yaşayanlan aynı oranda tatmin edememektedir. Yeni kasabalar bu özelliği ancak zamanla kazanabile- cektir. Aynı özelliği, tüm bir ülkeye teş- mıl edebiliriz. Örneğin dünyanın en ge- liş.miş ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri iki yüz yılı aşkın tarih sü- recr içinde, tarihsel çevre yönünden yoksul ve renksizdir. Halkının Avru- pa'ya hayranlığı \e düşkünlügü bu yüzdendir. Toparlamak gerekirse tarihsel çev- renin gerek kültür zenginliği gerekse sosyo-ekonomik potansiyel değer ve psikolojik etki yönünden paha biçil- Başkani'Şehirci-Yüksek Müh. Mimar mez bir önemi vardır. Onun için tüm dünya ülkeleri bunu fark ederek ina- nılmaz bir koruma çabası ve ulusla- rarası işbirliği içine girmişlerdir. 1970'li yıllann başında Ingiltere en yetenek- H uzmanlarvna, Bath, Chester, Chic- hester ve York gibi tarihi şehirlerin koruma planlannı hazırlatmış, politi- kalar üretmiş, titiz ve başanlı bir bi- çimde bu bağlamdaki politikalan uy- gulatmıştır. Aynı hareketi, tüm Avru- pa'da, Paris'ten Prag'a kadar görmek mümkündür. Tarihsel bir kasabanın gerçek ve gizemli kalitesi, artan tra- fik ve gelişigüzel yeni yapılarla sürat- le bozulabilir. Bu olunca da bellek (hafıza) durgunlaşacak ve gerçek ol- mayanbir rüya v e kâbus kanşımına dö- nüşecektir. Tarihi çevre mirasına ait il- gimiz de geçmişe aitbirnostaljiden iba- ret kalacaktır. Geçmişle şimdiki zaman ilişkisini yitirecektir. Çevre sorunlanna bir bütün olarak sanlan dünya ülkeleri, 5 Haziran 1972"de Stockholm'de yer alan Bir- leşmiş Milletler Dünya Çevre Konfe- ransı Sonuç Bildirgesi'nde "Çevreher iki yönüyle de; yani hem doğal çevre hem de insan yapısı (kültürel) çevre olarak. İnsanoğlununesenli0vetemel insan haklanndan yararianmakiçin ve hatta yaşamın kendisi için gereklidir* deniyordu. Bu görüş birliğine varan ül- keler. ortak yükümlülüklerini ise şöy- le belirlemişlerdi: "Çevrenin korun- ması ve geliştirilmesi dünv anın ekono- mik kalkmması için en önemli öğedir. Bu, bütün insanlann acil isteği ve bü- tün hükümetkrin göre\idir." Türidye ve KKTC'de koruma Koruma olmadıkça tarihsel çevre de olamaz, zamanla yok olacaktır. Do- layısıyla koruma gittikçe artan bilinç ve uluslararası etkin iletişim ve görüş- meler sonucunda dünya ülkelerinin ortak sorumluluğu durumuna gelmiş- tir. Bu konuda Türkiye ve KKTC'de- ki duruma kısaca bir göz atalım. 1971 yıhnda ODTÜ 'de "Akdeniz'de Şehirteşme Sorunlan" ile ilgili düzen- lenen uluslararası bir seminere katıl- mış ve özellikle "Kıbns'ta Koruma'" konulu bir tebliğ sunmuştum. Geçen çeyrek asır içinde bu alanda gerçek- ten inanılmaz bir uyanış \e gelişme- ler olmuştur. Belki henüz kesin bir iyimserlik izlenimi veren somut, be- lirgin ve olumlu bir süreç hayata ge- çirilememiştir. Örneğin tstanbul Üni- versitesi Araştırma Görevlisi Ümit Arat "Çağdaş toplumlarda çevre ko- ruma bir yaşam poütikasryken. ülke- mizde tek bir gün içinde kutlanmaya devam edilir. Hâlâ bir çevre bakanb- ğımı/ olmadığı gibi yasalar da uygu- lanmıyor" diyordu. Durumun. ülkemiz KKTC "de daha iyi olduğunu ıddia ede- meyiz. Ama yine de iyimserliğimizi değilse bile umudumuzu arttıracak bazı işaretler vardır ve olumlu adım- laratılmaktadır. Gerek Türkiye, gerek- se KKTC'de uyanış ve siyasi bilinç- lenme süreci devam etmektedir. Yer yer somut uygulamalara rastlamak da mümkündür. Örneğin yıllardan beri Safranbolu'da örnek bir koruma ola- yı yaşanmakta ve kasaba bir bütün olarak korunmaktadır. Safranbolu, tipik Türk evleri ve komple dokusuyla korunan bir örnek olarak BM literatürüne girmiştir. Son yıllarda Bursa kenti içindeki mahalle bazında koruma uygulamalan Avru- pa Konseyi'nin dikkatini çekecek ve ödül alacak kadar başanlıdır. Buna mukabil, Türkiye'de ve tüm dünyada müstesnabirkonuma ve güzelliğe sa- hip Istanbul şehrinde durum iç açıcı değildir. O Istanbul ki, ünlü mimar ve şehir plancısı Le Corbusier 1911 yılında burayı ziyaret ettiğinde görüşlerini şöyle dile getirmiştir. "Eğer New York'u tstanbul ile kıyaslayacak olur- sak. birinin felaket. diğerinin ise bir yeryüzü cenneti olduğunu söyleyebiU- riz. İstanbul bir meyve bahçesidir, bt- zim kentterimiz ise tas ocaklandır." Doç. Dr. İsmet Oktay, 6 Mart 1998 tarihli Cumhuriyet"te Le Corbusier'nin yıllar önce tstanbul ile ilgili bir söy- leşisine değinmekte ve "uygartıkla- nn kesişme noktasındaki 2600yülık İs- tanbul'un evrensel nitelikli estetiğinin modernizme kurban edilmemesi için yapnğı bir çağn, bir uyarT niteliğin- deki Atatürk'e yazdığı ilginç mek- tuptan söz etmektedir. Bu olup giden süreç içerisinde İs- tanbul'un başına gelenleri, hepimiz içimizi sızlatırcasına çok iyi bilmek- teyiz. Prof. Dr. Ahmet Samsunlu, Fatih döneminden başlayarak, lstanbul'un bu özelliğini, yani olağanüstü güzel- liğinin korunmasını, doğanın zengin- liği ile tarihsel ve kültürel değerlerin beraberce, dengeli ve estetik birbiçim- de yaşatılmasını, Türklerin şehircili- ğe ve mekâna verdikleri önemin bir göstergesi olarak yorumlamaktadır. Gelin görün ki sahip olduğumuz bu kültürel bilinci daha sonralan ve özel- likle 1950'den sonra devam ettireme- dik. Hızlı nüfus artışı, endüstrileşme, şe- hirlere göç nedeniyle. Türkiye'de çev- re sorunlan ortaya çıkmaya başlamış ve sahip olduğumuz çevre kültürü bo- zulmuştur. Bu olumsuz süreç en acımasız bir biçimde adeta bir fenomene dönüşe- rek Türkiye'nin büyük şehirlerini ge- cekonduya çevirmektedir. Bunu dur- durabilecek sağduyuya dayalı bir güç, uygulamaya azimli bir karar meka- nizması beklenmektedir. Zararlı bir sanayileşme ve nüfus ar- tışı olmayan küçük ülkemizde bu an- lamda çok önemli bir çevre sorunu yoktur. .Ancak koruma yönünden, mün- ferit bazı uygulamalar dışında, yasa- lara ve plana dayalı bir koruma göze çarpmamaktadır. Lefkoşa'nın surlan içinde master plan, yol gösterici ilke- leri önerdiği halde henüz tatminkâr bir imar kontrolü uygulanmamaktadır. Kat yüksekliği ve estetik kontrolün arzu edilen etkinlikte ve standartta ol- duğu söylenemez. Kuşkusuz geçen zaman aleyhe çalışmakta, bir daha ye- rine getirilemeyecek kayıplar devam etmektedir. Tipik Osmanlı-Türk kasaba doku- su ve karakterini ve mimari değeri yüksek münferit ve toplu binalan et- kin ve duyarlı biçimde korumak zo- runludur. Bu konuda Belediye ve Şe- hir Planlama Dairesı tarihsel bir sorum- luluk altmdadır. Birbütün olarak, apay- n bir değer olan Magosa sur içinde, bazı eşdeğer uygulamalan, karakteri ve dokuyu bozucu sonuçlar getirmiş- tir. Yükseklik ve karakter kontrolü gevşemiştir. Çatılar üzerindeki çirkin tesisat ve depolar siluette ve hisarlar- dan bakışta görüntüyü çirkinleştir- mektedir. Girne'de yol gösterici ve bağlayıcı nâzım plamna karşın yoğun ve bilinç- sizce yapılaşma "Beyaz Bölge"de sür- mektedir. Keyfi onanmlar göze çarp- makta, mevcut özyapı (karakter) eroz- yona ugramaktadır. Eski binalarla ye- nilerinin uyumlu olmasına ciddi bir mi- mari çaba ve özen gösterilrnemekte- dir. Büyük bir ustalık gerektiren bu ko- nunun kolay olmadığını biliyorum. Lefkoşa sur içinde bazı kahplara ve imar kurallanna uyıun istenmekte ve uygulamalar ürkek de olsa bir derece- ye kadar başanlı olmaktadır. Tekrar et- mek gerekirse. eski özyapıda bina ya- nına, modern bir bina eklenirken ar- zu edilen uyumun sağlanması çok us- talık isteyen bir mimarlık olayıdır. Prof. Inceoğlu, "Eskinin yanında ye- ni ne kadar az dikkat çekerse, sonuç o oranda başanlıdır" der. Bu konudaki uygulamalarda iki yaklaşım söz konu- sudur. Biri ürkek diye tanımladığım doğrudan (dolaysız) bir uyumu öngö- ren tasanm biçimi, öbürüyse tam bir kontrast yaratmadır. Lefkoşa'da eski- ye dolaysız (direkt) saygıyı öngören, (yükseklik, renk, malzeme vs. yönün- den) yaklaşımı uyguluyoruz, buna kar- şılık tasanmı daha iddiah biçimde ele alarak uyumu kontrastla elde etmek de mümkündür. Budapeşte'de eski sur kalıntıları içindeki cam yüzeyli hotel, Paris'te Louvre Müzesi'nin ortasmda usta mi- mar t.M. Pei'nin inşa ettiği cam-çelik piramit, insanı etkileyen güzel örnek- lerden yalnızca birkaçıdır. Gelecek yazımda "çe\Te koruma ve hukuk" konusuyla başlayıp tarihsel çevrenin korunması üstünde duracağım. * * Ozgür ve Namuslu Basın Dostumuzdur! C umhuriyetgazetesi,30Nisan 1998 gün ve 2. sayfasmda, Bursa Tabip Odası'nın "Hekimce Bakış" adlı yayın organı. 38. sayı, 28-29. say- falarda yayımlanan "Sia Leş Kar- galan" başlıklı yazımınyanhâaj.-^ gılandığını üzülerek öğrendim. ... ., ^ < Yazı, bütünü dikkatlice okunduğunda, eleşti- rilen ve suçlanan odaklann kazanç ve "Rating" dışında kaygı, toplumsal sorumluluk taşımayan, kamu kaynaklanyla beslenen, teşvik, kredi kı- yakçısı basın tekelleri olduğu anlaşılmaktadır. Teknik nedenlerle ad ve neden verilmeden ya- pılan eleştirilerde, hastaneleri, sağlık persone- lini yüzeysel, tek yönlü, aşağılayıcı anlatımlar- la kamuoyu önünde küçük düşüren, binlerce USA Dolan aylıkla televizyon ekranlannda dil ve kültür yozlaşmasının temsilciliğini yapan ki- şilere karşı savunma hakkımız kullarulmaya ça- Jişıhnışür."" . Yazunızda, tüm basına ve özellikle de gaze- tecilik uğraşı veren demokrasi dostlanna, yiğit insanlara değil, tekelci sermayenin televizyon ek- ranlannda boy gösteren, çahşanlann birikimiy- le oluşmuş kamu kuruluşlanna, milyonlarca in- sana. toplumun emekçi kesimine hizmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu'na, onun yoksunluk- lar ve kalabalıklar içinde bunalmış çalışanlan- na saldırmayt, çamur atmayı huy edinmiş kişi- lere "Yeter!" demeyi amaçladık. Birtakım çevreler, trilyonlan bulan SSK. biri- kimlerini, işçi keseneklerini "özeUeştirme" kı- lıfı arkasında kamu malı yağmalamaya ahşmış birilerine peşkeş çekme hazırlığı içindedirler. Bu oyunun bir parçası olarak. hastalan SSK has- tanelerine karşı kışkırtma, hekimjere düşman etme, sağlık çalışanlanyla diğer emekçi kesim- ler ve basın arasında düşmanhklar körükleme uğ- raşı, bilinçle ve sinsice ekranlara yansıtılmak- tadır. Bu oyuna gelmemek, bu tuzağa düşmemek zorundayız. Tekelci sermayeden, kazanç ve "Rating" kay- gılanndan özgür kalabilmiş, ülkesini ve halkını seven, namuslu basın. hekimlerin düşmanı de- ğil, dostudur. Türk hekimi, sorumluluk taşıyan basın emekçileriyle, halk sa|lığırun iyileştirile- bilmesi mücadelesinde birlikte yol yürümeye her zaman hazıfdır. Şahsım ve yazımı yayımla- rmş gazete ve hekim örgütü yayın otganı so- rumlulan adına. yazıyı basına saldırı olarak al- gılayan basın emekçilerini gereksiz yanlış anla- malardan uzak kalmaya çağınyor. saygılar su- nuyorum... Dr. Alper Akçam SSK Bursa Hastanesi Doğs hnpımızfrı "ş Ons cst'ıifı airRhm.. ÜU SBUNLlk DOClvU YLERDIİN •Vf LLILUI [: TEM S A Tel. (0322) 324 4312(8 Hat) Tel (0312)231 7B71 (2 Hal) Tel' (0242) 312 02 13 (3 Hat) 232 18 23 (2 Hat) elektronik ADANA ANKARA ANTALYA İSTANBUL Anadolu Yakası Tel- (0216) 442 05 00 (10 Hat) Avtupa Yaka»ı Tel' (0212) 679 52 07 (2 Hat) - 679 60 71 IZMİR Tel (0232) 463 68 23 - 422 49 60 bırH.Ö. Fax (0322) 324 43 21 Fax (0312) 231 50 62 Fax: (0242) 312 02 16 Fax: (0216) 442 05 15 Fax: (0212) 679 60 72 Fax: (0232) 421 82 02 MITSUBISHI HEAVY INPUSTRİES, LTP. Holding Kurulu«udur. CUMHURtYET^TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ 74 Yıllık Basın Çınarı 7 Mayıs Perşembe günü Cumhuriyet Gazetesi'nin 74'üncü görev yıldönümü. 1924 yılında Cumhuriyet'i ve demokrasiyi savun- mak amactylaYunus Nadi ustamız tarafından ya- yın yaşamına sokulan gazeteniz, son bir yıl içinde yaşananlarta yayın politikasının ne kadar doğru ve tutarlı olduğunu bir kez daha gözler Önüne serdi. Demokrasi söylemiyle gündemlere gelmeyi ba- şaran bölücülük ve şeriatçılığın gerçek yüzünü ga- zeteniz yıllar önce ortaya koymuş ve yetkilileri ıs- rarlauyarmıştı. 12 Eylül sonrasında devleti küçültme görüşünü savunanların, globalleşme aldatmacasıyla dünya düzenini çokuluslu şirketlerın yönetımine sokma- yı amaçladığını haber ve yorumlanyla gündeme ge- tirdiğimizde okurlarımız dışında kimse gerçeği an- lamamıştı. Bugün varılan noktada pek çok kişi ve kurum bizimle aynı görüşleri paylaşarakgloballeş- meye karşı çıkıyor. Ozelleştımne ve sendikal gücün kırılması giri- şimlerinin aynı oyunun bir parçası olduğu da ga- zetenizin yayınları ile belgelenmiş durumda. Atatürk ilke ve devrimlerinı ödünsüz ve art ni- yetsiz savunan tek günlük gazete olmanın önemi- ni de yaşayarak tanrtlıyoruz. 7 Mayıs'ta yıldönümümüzü kutlarken bir yeni- likle de karşınıza geleceğiz. Cumhuriyet Gazetesi'nin yayın ilkelehne koşut bir yol izleyecek Radyo Cumhuriyet de yayın ya- şamına adımını atmış olacak. FM 107.4'ten yayın yapacak Radyo Cumhuriyet, yazarlarımızın prog- ram, muhabirarkadaşlanmızın haber desteği ile ül- ke gerçeklerıne ışık tutarken dinleyicilerini her ko- nuda bilgilendirmenin de çabasını verecek. Baş- langıçta Trakya illeri ve Bolu çaplı biralana hizmet verecek olan radyonun daha geniş bir alana ya- yılması için arkadaşlanmız çalışmalarını sürdürü- yorlar. Yeni yayın yılımızda Cumhuriyet'e internet ara- cılığı ile ulaşma olanaklannın sağlanması çalışma- lanmızdasonaşamasınageldi. Cumhurıyet'inöz- gün sayfaları ile intemete taşınması öngörüldüğü için çalışmalar biraz uzadı. Bu konuda da kısa sü- re içinde açıklama yapacağımıza inanıyoruz. Cumhuriyet'in yıldönümlen kendine özgüdür. Kimseye çağrı göndenlmez. Doğal olarak bütün dostlar çağrılıdır. Öğle saatlerinde bir araya gelip Yunus Nadi, Nazime Nadi, Nadir Nadi ve Do- ğan Nadi ile birlikte Cumhuriyet'e emek vermiş olan- lardan aramızdan aynlanları saygıyla anar, cumhu- riyetçiler ve dostlarımızla birlikte olmanın mutlulu- ğunu paylaşırız. Tüm Cumhuriyetçilerte birlikte nice yıllara. • Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi'nde yapılan bir toplantıda"Sevg/m/z Özgüriüğümüz- dür" adlı kitap tanıtıldı. Kitabın özelliği, Marmara Üni- versitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin, fakültenin uygulama ajansı oten Miha'da görev üstlenenleri ta- rafından yapılan ve yaşamın çeşitli kesitlerint yan- srtan röportajlarını bir araya toplamasıydı. Bir diğer özelliği ise krtapta yer alan 43 röportajın Cumhuri- yet Pazar Dergi'de yayımlanmış olmasıydı. Gaze- teci adaylannın özverilı çalışmalarını desteklemek ve onlan yüreklendirmek, Cumhuriyet'in mesleğe katkılanndan bir başkasını oluşturuyordu. • Seçım tartışmalanyla çalkalanan TBMM'deki si- yasi gelişmelerin DSP ve CHP kanadını parlamen- to bürosu şefimiz Türey Köse, ANAP ve DTP ka- nadını Dürdane Kırçu- val aktardı. • Refah ülkesi Nor- veç'ten, kapsamlı birge- zi sonucu ekonomik ve siyasi röportajlarla izle- nimleri Lale Sanibrahi- moğlu yazdı. • Güneydoğu'da süren Murat Operasyonu kap- samında bölgeye götü- rülen gazeteciler harekât alanında ilk kez sınırla- masız dolaştılar. Gelinen aşamada, bölgedeki insa- ni durum ile teslim alınan PKK'lilerle röportajları Mustafa Balbay'ın kale- minden okuduk. • Istanbul'da yapılan Ye- ni Atlantik Girişirni'nin ikin- ci toplantısını Özlem Yü- zak izledi ve aktardı. Avrupa'nın en büyük çevre felaketlerinden bi- rine neden olan Ispan- ya'nın Sevilla kentindeki siyanürleme yöntemiyle altın arayan Boliden şir- ketinin; Türkiye'de ma- den işletme ruhsatı alan TÜPRAG'la ortak oldu- ğunu arkadaşımız Dev- rim Sevimay yazdı. • 1 Mayıs İşçi Bayra- mı'nın tarıhçesı ile bu yıl— ki kutlamalan bütün aynn- tılarıyla Ankara ve Izmir bürolanmızla Istanbul Ha- ber ve Fotoğraf servisle- ri izledi. • Serkan Eroğlu'nun "asılı bulunması" olayıy- la ilgili gelişmeleri. Ay- dın'da görülen Baki Er- doğan davası sonrası avukat ve gazetecilere saldırı olayıyla ilgili geliş- meleri ve saldırganlarla ilgili suç duyurusunda bu- lunulmasını Izmir Büro- muz haberleştirdı. • önümüzdeki pazartesi- ye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılarımızla.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear