25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Tarihsel Çevre ve Koruma HAKKIATUN D emokrasinın vazgeçilmez yönetim biçimi olarak ka- bul edilen dünyamızda ve ûlkemizde çevre koruma da yasal bir baza oturtul- mak zorundadır. Olay kuş- kusuz yalnız yasa ile başlayıp yasa iİe bit- mez. Bilinçlenme ve eğitimle halkın katı- lımının ve desteğmın sağlanması da gere- kir. Bu konuya daha sonra defıneceğim. 25 Temmuz 1991 tanhli Cumhuriyet gazete- sinde, Yargıtay üyesi Nad Ünverçevre ko- ruma tşinin hukukla vazgeçilmez üişkisi bu- lunan önemli bir uğraş dalı olduğunu ve bu konuda alınacak önletnlerin etkili ve kalı- cı olması ve amacına ulaşabilmesi için et- kin bir hukuksal desteğe gereksinim oldu- ğunu vurgulamaktadır. tstanbul'un olağanüstü güzelliğinin ko- runması için Fatih'in çevre konusunda ilk konum olarak yorumlanabilecek bir fer- man yayımladığı bilinmektedir. Aynca çev- re sözcügünün hiç kullanılmadığı, toplum- da çevre büucinin yerleşmediği 1920'li yıllann Türkiyesi'nde çevre koruma ko- nusunda kimi yasal düzenlemelerin yapıl- dığını görmekteyiz. .. Genç devletimiz KKTC'ye gelince, ya- yaş da olsa örgütlenme ve yasal düzenle- me yönünden gayret ve çalışmalar göze çarpmaktadır. "Çevre"Yasası 1990da Mec- lisımızden geçmiş ve tçişleri, Köyi^eri ve Çevre Bakanlıgı'na bağlı olarak kurulan Çevre Dairesi eliyle uygulamaya konmuş- tur. Esas konumuz olan tarihsel çevTe ıle en yakından ılgıli Eskı Eserler Yasası'dır. Bu yasaaltındakurulan ve görev yapan Yük- aek Anıtlar Kurulu ıle Şehir Planlama Da- iresi imar kontrol yönünden en etkin rolü Başkanı, Şehirci-Yük. Müh. Mimar oynamaktadır. l989yılındaMeclis'tenge- çirilen Imar Yasası, tüzükleri tamamlana- rak tam anlamıyla uygulamaya sokulama- mıştır. Ilgili birimin dikkatleri ve çalışma- lan maalesef eşdeğer uygulamalan üze- rinde yoğunlaşmaktadır. Aynca şehır için- deki dokunun ve listelenmiş tarihsel bına- iann korunması, sağlıkh bir baza oturtula- mamış, uygulama; tûzüklerin tamamlanma- smı ve master planın Bakanlar Kurulu'nda onaylanmasını beklemektedir. Tüm KKTC yüzeyindekı planlama ve in- şaat izinlennı vermekle görevlı Şehir Plan- lama Dairesi örgütlenme yönünden son de- rece yetersiz kalmakta, izın dosyalan ge- cikmekte. bu nedenle kaçak ınşaatlar kol gezmekte, en önemlisi sağlıkh gelişmeyi yönlendirecek çeşıtli ölçektekı planlar üre- tilememektedir. Dolayısıyla mevcut sınırlı yasalann bi- le etkin bıçımde uygulandığı devlet otori- tesınin kaymakamlıklar vebelediyeler eliy- le sürdürüldüğü söylenemez. Süratlı bir silkinmeye ve idari örgütlenmeye gereksi- nim vardır. Daha çok gayret ve duyarlılık- la, uygulama ve ımar kontrolde uzman gö- rüşlerin ve önerilerin devreye sokulması ya- samsal önem arz eder. Zaman kaybedil- mekte, onanmı olanaksız yanlış ve zarar- lı yapılasma devam etmekte ve tarihi çev- re kayıplara uğramaktadır. Halİan bilinçİenmesi Yukanda yalnızca yasalann uygulanma- sı ile tarihi çevreyı koruyup güzelleştirme- yı ve saglıklı bir yapılaşmayı getiremeye- ceğimizi vurgulamıştım. Demokratik sis- tem içinde halkın bilinçİenmesi ve katılı- mı, yani olayı olumlu ve lehine bir geliş- me kabul ederek desteklemesı çağdaş bir planlama yöntemi ve yaklasımıdır (Public particıpatıon). Bu konuda henüz yolun ba- şındayız. Akılcı, halkla ilışki kurma ope- rasyonu başlatmalıyız. Gönyeli Barajıçev - resı projesi gibi suya düşen bazi olaylar eksikliğı ortaya koymaktadır. Uygulama açık olmalı ve halkın desteği sağlanmalı- dır. Uzun süreli sosyo-ekonomik yararlar şahıslara anlatılmalı, takdim etkileyıcı ve inandıncı bıçimde yapılmalıdır. Prof Sam- sunhı. "Türİdye'de sanayileşmenin başla- dığı 1950'den sonrakidönemde karşılaşılan tüm sonınlarla başa çıkabilmek için çevre kültürü ve bilincinin gerek halk tabanında gerekse idareciier arasındayaygınlaştınlma- sı ebemdjr" demektedır. Nari Ünver aynı bıçımde çevre konu- sunda kitlelen gönüllü davranışlara yönel- tecek ve kuruluslan yeterli düzeyde du- yarh olmaya zoriayacak resmi görüşün et- kin bır biçimde ortaya konması gerektiğı- ni vurgulamaktadır. Prof Dr. MeteTapan2l Şubat 1998 ta- nhli Cumhuriyet'te "Ülketnizdeki Koruma Bffind" başlıkiı yazısında konuyu çok öz- lü ve gerçekçi biçimde ortaya koymakta ve korumanın salt bireyin sorunu olmadığına, toplumsal yaşamımızın temel bağlaytcısı olduğuna işaret ederek kültür varlıklannı korumanın, kışısel bırolgu olmayıp toplum- sal bir olgu olduğunu vurgulamakta ve "Öbür toplumsal komılann düzenlenme- sinde devlet nasıl etkin bir rol alıvor ya da ahnak zorunda kalıvorsa. koruma alanın- da da devletin güçlü. toplumcu potirikabr üreterek devreye gutnesi kaçuulmazdır* demektedır. Dr. Mete Tapan, konunun ozü- ne ınerek; "Bu potitikalann oluşurnunda, koruma konusunda eğrtilmiş bir kadronun devlet çarkında yer alması. varlıklann ko- runması için gerekli maddi olanaklann ya- ratılmasryla ilgili plan ve programlann da hazırianması genekmektedir. Mali olanak- lan düşünülmeyen veolan ka\ naklanplan- lanamayan bir koruma polrtikasının başa- nholmayacağıaeıktır'' demektedır Bugö- rüse katılmamak mümkün değıldır. Evrensel boyırt: Uluslararası çevre top- lantılannda ülkeler arasında sağlanan gö- rüş birlıği sonucunda imzalanan sözleş- melerden, tarihsel ve doğal çevrenin titız- likle korunması gerektiği tüm dünya ulus- lannın ortak malı olduğu ortaya çikmakta ve böylece konu evrensel boyut kazanmak- tadır. Bu nedenle tarihsel çevrenin korunma- sı daha da önem kazanmakta ve dünya ile ılışkilenmızde çok duyarlı sorumluluk ge- tirmektedir. Nıtekim Türkiye tarafindan da ımzalanan "Düma Kühürel ve Doğal Mi- r&sının Korunmasına Dair SözJeşme"de, "külrürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veva yok olnıası- nm bütün dünya miUerJerinin mirası için za- rarb bir yoksuUaşına teşkil ettiğj" söylen- mektedir. KKTC Devleti olarak uluslararası tanın- madan yoksun olmakla birlikte aynı duyar- lılığı göstermemiz ve sorumluluğun bilın- cinde olmamız, dünyamızda hak ettigimız çağdaş yeri alabılmemiz açısından gerek- hdır. Avrupa Konseyi'nde bu konudaki olum- lu yaklaşımımız ve ginşimlenmiz dikkat çekmekte ve yalnız siyasi propaganda pe- şinde olan Rum tarafını köşeye sıkıştır- maktadır. Son zamanlarda tarihi ve doğal çevrenın kanşımıyla bir dünya harikası olan "Pamukkale" hakkında yapılan ulus- lararası sempozyum sonucunda, bu büyü- leyici çevrenin Dünya Kültür Mirası Lis- tesi'ne alınması sevinilecek ve övünüle- cek bir olay ve ümit verici bir ömektir. Görülüyor ki, dünyaya ayak uydurma- mız için çok duyarlı olmak ve önlemler al- mak zorundayız. Bu, TÜTkiye'ye ve genç devletimiz KKTC'ye karşı borcumuzdur. Gelecek kusaklara, anılmaya değer bir mi- rasbırakabılmelıyiz. En büyük görev de biz mimarlara, şehircılere, odalanmıza ve sı- vıl toplum örgütlenmıze düşmektedir. Sonuç olarak kısaca bir kez daha belır- telım: Doğru tanı (teşhis) koyarak bugün- kü durumumuzu gerçekçi bir değerlendir- meye tabi tutmazsak. hatalanmız ve ek- siklıklerimizi saptayamazsak, ileriyedönük yararlı ve gerekli adımlan atamayacağız. Görülüyor kı, henüz yolun başmdayız Cid- dı bir silkinme ve toparlanma ıçine gırme- liyiz Dinamık, duyarlı ve uzmanlaşmış bir örgüte kesın gereksinim vardır. Konu ilkyardımda teşhis ve tedavi gö- ren hastaya benzemektedır. Bır an önce ke- sin ve uzun vadeli tedaviye geçilmelidir. Anavatan Türkiye'nin çalışma, dene- yim, uluslararası temas ve ilişkilerinden yararlanabiliriz. Mevcut yasalann dikkat- le ve otorite ile uygulanması sağlanırken. boşluklann süratle saptanması ve yeni ya- sa ve kurallann geciktınlmeden getırilme- si sarttır. Bu son dönemde tstanbul kenti çok ümit verici olaylara sahne oldu ve tarihi Dünya Habıtat 2 Kongresi'ne ev sahıpliği yaptı. SonuncusuTokyo'da yapılan ve gezegeni- mızi ciddi şekilde tehdit eden çevre kirli- liği ve ozon delıği gibi tehlikelerin gide- rilmesini amaçlayan bu kongrelerin bilin- ci ve uyanışı getireceğini, Türkiye ve KKTC'nın de bundan nasibını alacağını ümit ediyonız. Takıpçi ve katılımcı olmak zorundayız. (Bukonudaki ilk yazım 4 Mayıs günlü Cumhunyet'te çıkmıştı.) fekmekçi Bir Yaşında jflRTAN U N V E R Eski Torbah Belediye ayıs 1998'in 21. günü sevgili Mus- tafa Ekmekçi bir baska yaşam an- lamında, uzam ve boyutunda binn- ci yaşını dolduruyor. Dünya ve ın- sanı yorumlayışına bakınca, Ek- mekçi, bu yenı yaşamında da kuş- uz bu boyutta yaşadığı 70 yılki gibi cerbezesız ve gjüsterişsız yaşayacaktır, denebılir.. Yurtıçinde ve yurt- idışında dolaşıp durduğu gibi, yine öyle dolasa dolaşa.. flemen her gittiğı yerde insancan dostlar edindiği gibi, jâne öyle edine edıne.. Ve yıllar yılı bu sürüp gıdecek- tjf kuşkusuz. Ancak yıne cerbezesiz ve göstenşsiz... Örneğin on, yırmı, otuz yıl sonra, dünyanın bılmem neresinde ya da yurtiçinde onun yaşamını yıtırip bu ye- ni yasama geçtığı I997'nın Mayısı'ndadünyadaolma- yan ya da ölümün bilincine varmamış olan çok sayıda insancan dostlar edinecek. Bunu adım gibi bılıyorum "Nereden biüyofsun" diyecek oiursanız, soyleyeyım. Şu- radan bılivorum ki Mustafa Ekmekçi demek. doğalltk '• demekii.. Eee, bu ne demeye geliyor?.. Şu demeye; . Hiçbırypmacıgı olmamaya.. Hemen hemen doğduğu * günkü gibi doğal bır yetmiş yılı, dolu dolu ve de ger- çek anlamda ınsanı sevgiyle bütünleştırerek > özümse- yıp özümseterek yaşayabilmiş olmaya.. Hem de sık sık, koyduğumuz adla andığımız, "Bu dünya obnadık dün- yayı"karşın..(Dost ırtsan,gönül adamı! DogutGözen'ın kulaklan çınlasın..) Sevgili Ekmekçi, vardığı nokta için hiçbırözel çaba harcamadı, harcatmadı. Onun nedem çok açık: Çünkü Başkanı kendisini anlayan / aniamaya çalışan tüm "beyinkre" daha yanına vardıklannda bir iletıde bulunuyordu, do- gallıkla dolu havası: Biz ınsanız ve en önemli eksiğı- mız. bızı doğal olmaktan uzaklaştıran ve dur durak bil- meden gelişkenlik peşinde savaşım veren yapısallığı- mızdır.. Insanlığımızdır.. Ona "dur" demek. bizım için önemli ve çağdaş, uygar insanlık özellığımız olmahdır... Böylesı bir ıletiyi alan insan akJı, -Ekmekçı'nın dı- lınde us'u- hıç boşdururmu? Hemen "yahnbeyin"atı- lırdı insansal saçmalamanm üzerine.. Işte Ekmekçi o nedenledir kı, bugünlerde 1 yaşına gırdiğı yeni yasa- mında sürekli olarak seslentşlerine karşılık bulacak bır düzeyı yakalamıştır, doğallığına dayandırdığı 70 yıllık "bn" yaşamı ıçınde.. Burada bir önemH özelliğini, izin verilirse Torbah ile özdeşleşrırmek istenm... (Artık bu aşamadan sonra, kı- mı anilan tazelemek zorunluluğu doğuyor..) O önem- li olan özellığl görünen sert -kımı nıtelemelerle ve ken- dı aktardığı kamyon şoföru- yapısına karşın. "skMkbt- nığı oMnğum salugöziölük düzeyindekT yumuşakhgi ıle butunleşen alaysamaya (iFonıye) dönük yaklaşınuy- dı.. Dünyayı've ınsanı hepbirelmanm ikı yansı olarak görür ve anlatırdı; bunun yarara dönmedığinı vurgula- ya vurgulaya ve nedeninı hiç çekinmeden, sömürgenka- pıtalizme göndere göndere "Hoşgörü üe hoşsömürü- nün ayırdmı bir gfin yazmak isterim" dedığı gün, Tor- bah'da evde, ortahğı beş dakıkalık bır sessizliğin kap- ladığını dün gibi anımsanm . O gün, "İnsaıüa birlikte insanlık da çift kişiükli oldu; ancak bu çift kisiik birelmadan çıktı" deyışını, bugün- lerde çok özenli bir biçimde çözümlemenin gereği var sanınm! Yırmi yıllık dostluğumuz boyunca Ekmekçi'den al- dıgımız bir somut ve önemli eylemsellığm, "gülmece Türldyesi'nin / Torbah'smın" olusturulma gücü ve alt- yapısı olduğunu söylersem; -sevgıh Müjdat Gezen'i ıçtenlıkle anarsam- insanlık ayıplanna nasıl ıvecen yak- laştıgı daha iyı anlaşılır sanınm Üç ayda Torbah Güz Etkinliklen'nı düzenleyebılme ve bunu yurda, dünya- ya duyurma olanağını Ekmekçi sağladı dersem, eksik olur.. "Ekmekçi'yi Ekmekçi yapan o yönlerin bütünsd etkinlikerkigerceklestirdi" dersem, bırölçude anlatım gerçeğine varmış olurum.. Şimdı sevgili Ekmekçi'nin çok önemli biryanını be- lirleyen anıya geçmeliyım.. Dikili Banş Şenlikleri'nin ve sevgilı Osman Ozgü- vcn'in konuğu olduğumuz yılın yazıydı. Bir saat önce, -saynlığı yüzünden katılamayan sevgili Nedim Tkr- han'ın yennı de doldurarak- sevgili Akın Birdal'la bı- tirdiğımız "dünya ve insan" konulu söyleşının daha te- n kurumadan denız kıyısındaydık... Içkılenmızi yu- dumlarken Ekmekçi yerinden fırladı Erdal Inönfi, de- nizden çtkvnrs, giysıleri kucağında, msanlann arasın- dan gecerek duşa gidiyordu... "Erdal Beymi" dıye sor- du.. Şaşırmıştı.. Oradk olduğunu bilmiyordu.. Ustelik "övtece, sıradan. insancan gibi" davTanışı yabansı gel- mişti... "Şimdi tam sırasıdır söyteyeceğbnin" dedı ve yü- rüdû. Az sonra önümüzden geçeceğını söyleyerek bek- lemesini önerdım; oturdu.. On, on beş dakika sonra Er- dal Bey yanımızdan geçerken seslendi. Yoğun gürültü arasında duyurmak için ıvencenlendi; sesini yükseltti. "Çevreyi sanmşbrdaıı" sertçe bir karşılık gördü, sus- mast yönünde.. Birden yerineçöktü.. Ve gözlerinın akı- nın tümünü çıkarta çıkarta. "Söyleveceğimi sonrada söy- lerim; ancak benim söyle>«ceğimi etkisizleştirecek olan- lar, ara>-a girenler şimdiden duvarlan örmüşler. Sövle- yeceklerimin uygulamava gecmesini kesinlikk önler- İer" dedı.. Bana söylemek ıstedıklennın ne olduğunu öğrenmek kaldı, öğrendım. Azoncekı Erdal Inönüdo- ğallığının gücûnü yenebılecek gücün olmadığını söy- leyecektı, kendisıne.. ilende de söylerdi.. Ancak doğal- lığının o doğal anlatım ıçindekı anlamı yitip gitmışti ar- tık.. Sevgili Ekmekçi, hiç bellı etmediği birdennliğini da- ha betimlemişti o davranışı ıle.. Türkiye sıyasasının bir kişilik sorununun altını çıze çıze.. Sahı Erdal Inönü şimdı nerelerde? Kımlergönderdıbulunduğuyere?. Kım- ler geçti boşalttığı yere?. Bu kısacık yazdıklanm ve anlatımım için, bana kız- ma Mustafa Ağabey.. Sürekli olarak "Insana yaşadıgı sürecekabalaşmamak için, v-asamındansonraöhıyesa>- gı için çatlmazsa ne zaman catılacak?" der dururdun.. Bak ışte dediğıne uyuyorum.. Senın için bu zaman o zamandır, yani bırbaska yaşam anlamında, uzam ve bo- yutunda yaşamaya başladığıa vaşadığın zamandır. Ay- nca bu zaman, senin ıçın -senin değerlendirmendekı in- san için- en önemli zamandır!. Bu zamanda çatılmaz- sa, ne zaman çatılir kı sana!. Tam da yasamın iki boyu- tunu birden kapsadığın bu zamanda! Yoksa işin dogrusu, yaşamınm ilk boyutunda oldu- ğu gibi bu boyutunda da o tatlı sert çatmalannı bızlere sen gönderiyorsun da, bızler mi işın ayırdında değılız? Eğeröyleyse n'olurbızi karşilıksız/çatilmasız birakma!. Buna, -sana- gereksinim gıderek artıyor da!. PENCERE Enelhak'ın Hakkı... Evren üç boyutludur. insan, zaman kavTamında dördüncu boyutu da ya- kalamanın peşinde... Okyanusta seyreden bir geminin nerede bulun- duğunu saptamak için enlem ile boylam yeterlidir. Uçakta işin içine yükseklik de ginyor. Ya hız?.. Uçak hızla yer değtştiriyor, enlem boylam, yüksek- liğin yani sıra hızı da bilmek gerek! Hız ise zamanla yanşmak demek. Hızla zaman arasındaki bağtntı, kişiyi yeni ufuk- lara doğru çekiyor; beyinsel bir ürpertiyle geçmişi geleceğe bağlayan gizemin çözümlemesine yöne- liyor insan, ses duvannı aştı ya, ışık hızını da solla- yabilecek mi?.. Zaman duvannı da yıkan bir insanın ulaşabilece- ği doruk neresi?.. • İnsanın beyinsel dünyasındaki yolculuk Hazreti Isa'dan kaç bin yıl önce başladı?.. İnsan düşünen hayvandı. Nasıl?.. Düşünmenin koşullannı mantkla keşfetmeye ça- lışan insanın önermesi, başlangıçta zamandan so- yutlanmıştı. Buna "biçimsel mantık" dendi. An'ın fotoğrafını çeken, zamanın sinemasını dışlayan bir düşünce biçimiydi bu!.. "Bu kadın güzeldir" diyen kişi, bugun gerçekten güzel olan kadının yann çir- kinleşebilecegıni öngörmüyorsa, değişimi hesaba kat- mıyordu. Kadın gençlığinı yaşıyordu, ama zamanla yaşlanacak, sonra ölecek, toprağa kanşacak, evren- deki sürekli değişimin yasalarıyla bütünleşecek, bir ağaçta yaprak olacak ya da çiçeklenip polenlerini rüzgâra savuracaktı. Evrendeki değişimi binlerce yıl önce sezen insan, Heraklit'ın özdeyişıyle "Kişı aynı suda iki kez yıka- namaz" demişti; ama bu yolda tökezledi. Çünkü toplumu hiç degişmeyecek yasalaria yönetmeye kalkışan egemenler türedi. Düzen nasıl degişebilir- di ki?.. Yukanda çatık kaşlı, korkutucu, ürkütücü, ce- zalandıncı bir Tann vardı; kutsadığı düzeni degiştir- meye kalkışanı, "cehennem "in alevterinde yakardı. Tanrı buyruğuydu toplumda geçerli yasalar, hiçbir zaman değiştirilemezdi. Zaman sankı dondurulmuş, değişim buztutmuş- tu. • Oysa evrendeki değişimle gerçekleşen birliğin özünü sezen bilgeler, kullannı cezalandırmak için insanın tepesine bınmiş bir uzak Tanrı'dan söz aç- mıyortardı. Tann ile insan birdi. Çünkü evren birdi, canlılar ve cansızlar, değişe dö- nüşe, dura savrula, al gülüm ver gülüm yaşıyorlar; zaman içindeki süreçlerde yelpaze gibi açılıp kapa- nryoriar; doğarken ve ölürken birbirlerine kavuşuyor- lardı. Tapanlaıia tapılanın bütünluğünde sevgi üre- tiliyordu. İnsan sevgisinde başlayıp brtiyordu her şey; yararjlanı yaratandan ötürü hoşgörmek gerekiyor- du. Bilge insan, kaç yüzyıl önce dile getdi: "Ene//7aW.."dedi. Söyleyenin derisini yüzdüler, ama bir söz bir kez söylendi mi dünya degişır; artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Islam dünyasında "Enelhak" töresi, oorerîfgT, geleneği, düşüncesi, felsefesî, kapaiı bir dünyanın inancı gibi görülüyor; ama bu bakış açısı "7923 Ay- dınlanma Devrimi"n\n tarihsel kökenindeki toplum- sal dayanağın zaman ıçindekı önemli bir boyutudur. X, K O N U T rio Konutlarrnda hayatın standartları İstanbul'un tam merkezinde, Kozyatağı Trio Konutlan'nda nasıl bir hayat standardına sahip olacağını bilen pek çok kişi karannı verdi. Siz de fikir edinmek istiyorsanız işte birkaç ipucu... ^ Trio Konutlan'nda daireler 4 yatak odalı ve brüt 285 m 2 büyüklüğünde. Yerde ahşap parke, granit seramik ve ithal halı kullanıldı. Ses ve ısı yâlıtımı mükemmel. Banyoda günün tüm yorgunluğunu atabileceğiniz muhteşem bir jakuzi var. Mutfak ve beyaz eşyalar dünyanın en iyi markalanndan... Tabii bununla da kalmıyor. Park ve gezi bölgesi olarak düzenlenmiş 15 dönümlük yeşil alan, alışılmadık kalitede bir altyapı organizasyonu, 17.000 m r lik daire başına iki otomobil yeri aynlan kapalı otopark, özel güvenlik sistemi, profesyonel servis ekibi, ve işletmesini Hillside'ın yapacağı, Kadıköy yakasının en gelişmiş sosyal ve spor tesisi Hillside City Club Trio, diğer Trio avantajlanndan bazılan. Siz de böyle bir hayat standardına ulaşmayı düşünüyorsanız, lütfen bizi arayın. Trio Konutları'na Finansbank'ın sağlayacağı çok özel kredi koşullarından yararlanarak sahip olabilirsiniz. Pazarlama ve Organizasyon: Pamlr * SoyiMrr L Sosyal ve Spor Tesisleri: hjllside Halk Cad. No: 99 Yeni Sahra, Kozyatağı, 81100 Istanbul Tel: (0 216) 472 39 52- 53. 472 22 83-84 M a l S a b i b i ve İ n ş a a t : TEKSERİNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A Ş ÇUKUROVA BAYTUR İNŞAAT TAAHHÜT A.Ş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear