23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24ARALIK1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul Sağlık İşleri Müdürü Çevik, SSK'nin ciddi anlamda genişleme yaşadığını söyledi SSK toparLanmaya başladı• SSK İstanbul Sağlık İşleri Müdürü Dr. Hikmet Çevik, SSK'deki genişlemeye dikkat çekerek "Sigortahnın damarlanna kan yürüdü" dedi. Çevik SSK'lerde 21 bin personel ihtiyacı olduğunu ifade etti. İstanbuJ HaberServisi-SSK istan- bul Sağlık işleri Müdürü Dr. Hikmet Çevik, son bıryıl içinde SSK'nin cid- di anlamda fiziksel bir genişleme ya- şadığına dikkat çekerek "Sigortanın damarlanna kan yürüdü'" dedi. Bun- dan sonra hastane ıçlerinin organizas- yonuna ypneleceklerini vurgulayan Çevik, "İlk olarak Okmeydanı ve Eyüp'te başlatacağımız pilot çalış- Tabip Odası'nın görüşii İstanbul Tabip Odası (İTO) son önemine dikkat çekilen olmasını bekliyoruz" denildi. 10 yıldır Dünya Bankası'nın tstanbul Tabip Odası'nın İstanbul Tabip Odasrnın SSK'yi çökertmeye çalıştığını açıklamasında, "Hedeflere açıklamasında aynca, kamu savundu. SSK'de verilen sağlık uiaşılabilmesi için en önemli şey sağlık kuruluşlan ve SSK hizmetinin dispanserlerden TBMM'de bekletilen 17 bin arasındaki işbirliğinin de hastanelere uzanan bir sevk kadronun verilmesL Tüm güçlendirilmesi gerektiği zinciri içinde verilmesinin partilerin konuya duyariı vurgulandı. mayla zorunlu sevk zinciri oluştura- cağu. Bu cabşmada hastane \e dispan- ser arasındaki organizasvon i>ileşri- rilerek hastanelerdeki kuyrukiar ön- lenecek" dıye konuştu. Örgütlü emeğin koruması altında olan SSK'lenn Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50"sıne hizmet verdi- ğine dikkat çeken Hikmet Çevik, şu anda bırinci basamak hizmeti veren tek kurumun da burası olduğunu söy- ledi. SSK'nin kör topal da olsa çağ- daş bir sağlık merkezinin özellikle- rine sahip olduğunu ifade eden Çe- vik, "Bugüne kadar yatınm yapıl- maz ve eide bulunanlar satılırken son 1 yıi içinde 6arsa ahndL Kartai'da has- tane açüdL 1999 yılında biri küçük ol- mak üzere 6 dispanser yapılacak. Hal- kalTda 400 \ataklı bir hastanenin te- meli ablacak. Bunlarciddi yannmlar" diye konuştu. Bınalarla ilgili sorunlann halledil- meye başlanmasma karşın personel sıkıntısı çektiklerini belirten Hikmet Çevik, TBMM'de 17 bin kadroluk bir tasannın beklediğini anımsattı. Personel ihtiyacının 21 bin olduğu- nu kaydeden Çevik, "Bu atamalar yapıldığında sigortaya kimse doku- Okmeydanı'nda 6, Eyüp'te ise 3 dispanserde düzenlenmelere gkiileceğini belirten Hikmet Çevik SSK'lerde nüfusun yüzde 50sine hizmet verildiğini söyledL namaz. Ancak 99 >ılı içinde gerçek- leşecek veni emekliliklerle > üzde 20'lik bir artış bekleniyor. Atamalar olmaz- sa İstanbul'da dükkânlan kapataca- ğız" dedi. Hikmet Çevik, bundan sonraki ça- hşmalannın tıbbi performansı yükselt- meye yönelik olacağını, ocak ayı için- de Okmeydanı ve Eyüp'te zorunlu sevk zinciri çalışmasını başlatacak- lannı söyledi Dispanserlerle olan ile- tışim kopukluğu yüzünden hastane- lerde yığılma yaşandığına dikkat çe- ken Müdür Çevik, yenı çalışmayı şöy- leanlattı:u Okmeydanrnda6,Eyüpte ise3 dispanserde düzenlemelere gide- ceğiz. Hedefîmiz yurttaşlanmızın iş- lerini dispanserlerde bitirmesini sağ- lamak. Çünkü sorunlann > üzde 80'i dispanseıierde tedavi edilebilir. Dispan- serierden sevk edilenler hastaneye randevuyla alınacak. Hastanelerin bir International gibi görünnıesi ça- basında degiliz. Ancak düzeüne sağ- lanacak." Hikmet Çevik, çalışmalannın bir başka ayağının da kamuyla ılişkıle- rini düzeltmek olduğunu söyledi. ts- tanbul Üniversitesi ve SSK arasın- daki buzlann çözülmeye başladığını belirten Çevik, sevklerin mümkün olduğunca üniversitelere yönlendin- leceğini kaydettı. SSK'de çalışanla- nn en önemli sorunlanndan birinin de ücret olduğunu belirten Çevik, mesafe alındıkça taleplerinin artaca- ğını vurguladı. Eski İstanbul Sağlık İşleri Müdü- rü Doç. Dr. Faik Çelik de kurumun bilerek çökertilmeye çalışıldığını sa- \undu. Çelik. kuruma yatınm yapılarak dışanya para akmasının ön- lenmesini istedi. SSK'lerdeki personel ihtiyacının 21 bine ulaşhğı belirtildi. Hekimler 32 saat kesintisiz çalışmanın hem kendileri hem de hastalar açısmdan sağlıksız olduğunu düşünüyor gece boyunca umutSAADET USLU Pek çok kurum için işe başlama saati vardır. Ancak konu hastanelerse düzenlı bir mesai saatinden söz et- mek mümkün değil. Poliklinik. yataklı bölüm, acil gi- bi servislerin her birinde 24 saat hayat var. Göreve sa- bah 08.00'de başlayan hekim ve hemşireler. kimi za- man 32 saat boyunca hastalar için umut oluyorlar. SSK İstanbul Eğitim Hastanesi'nde asistan hekim- ler, saat 07.30'da hastalan \iziteye hazırlamakla işe başlıyor. Saat 08.00'de klınık şefi eşliğinde hastalann durumlan değerlendirilivor Bundan sonra hekimler ya poliklinik ya da ameliyathanedekı görevlerinın ba- şına gıdiyorlar. Asistanlann en büyük problemi ise sa- vısı ayda 10'u bulan nöbetler sonrası mesaiye devam etmek. Bunun hem hastalar hem de kendileri için sağ- lıksız olduğunu düşünüyorlar. Sabah saatlerinde hastanenin en yoğun bölümü po- lıklınıkler. Günde sadece hasta olarak 5 bm kişinin gel- dığı poliklinik bınası günümüzde bu kapasiteyi taşıya- maz durumda. Buradaki hekimlenn en büyük sıkıntı- sı ise günde 100 hastaya bakarken bir de "kırtasiye iş- teri"yle uğraşmak. Hekim muayeneye ayırdığı zaman kadar protokol, hasta yatış. tetkikler. izin kâğıdı, adli tıp kâğıdı gibi belgeleri de doldurmak zorunda. Hastanede sabah mesaiye başlayan bir dığer bölüm de ameliyathaneler. Saat 08.30'da başlayan listedeki ame- liyatlar 15.30'a kadar devam ediyor. Gece nöbete ka- lan hekimler ve hemşireler de ameliyata giriyorlar. Hastane saat 16.00'dan sonra nöbetçi hekim. hem- şıre ve hasta bakıcılara emanet. Örneğin cerrahıde bir hemşırenin bakmakla yükümlü olduğu yatak sayısı 80. Sayılan 5 olan hasta bakıcılar ise tuvalet ve yer temız- liği, hastalann taşınması, hastalan yönlendirme, gerek- tiğinde pansuman ve evrak doldurma gibi işlerden so- rumlu. Bu nedenle geceleri en büyük sorun personel Yesil Kart 1 a gereksinim artıyor tstanbul Haber Servisi -1992 yılında çıkanlan yasa ile uy- gulanmaya konulan tt \eşfl Kart"a olan gereksinme artan işsiz- likle birlikte çığ gibi büyüyor. Türkiye'de halen her 12 kişiden birinde Yeşil Kart bulunuyor. Sağlık Bakaıüığı Tedavi Hiz- metleri Genel Müdürlüğü yetkiülerinden alınan bilgiye göre, ödeme gücü olmayan vatandaşlann tedavi giderlerinin devlet tarafirKİan karşılanması amacıyla verilen Yeşil Kart sahipieri- nin bu yılki tedavi giderlerinin toplamı 43 triryon Hraya ulaş- tı Yasanın yürürlüğe girmesinden bugüne kadar, ödeme gücü olmadiğını beyan eden 9 milyon 554 bin 510 kişi Yeşil Kart almak üzere başvuruda bulundu. Buniardan 7 milyon 637 bin 945 kişiye Yeşil Kart verilirken, bu vatandaşlardan 4 milyon 354 bin 920'si de "yatarsk tedavi" gördü. Ülke çapmda en faz- la Yeşü Kart'lı Samsun, İstanbul, Konya ve Ordu illerinde bu- lunuyor. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yar- dımcısı Bülent Gökçeoğlu, Yeşil Kart uygulamalannda çeşitli sıkmtılarla karşılaştıklannı belirterek, bunlar arasında haksız yere kart verilmesi. tedavilerde sevk zincirine uyulmaması, hastalığın tedavisinden ziyade hastane seçme eğilimine gidil- mesi, ödeneklerin yetersiz olmasmm geldiğini söyledi. G Ö R Ü Ş MUAMMER SUN Devlet sanatçılığı unvanı venlen 72 kışı arasında benım adım da açıklandı. Unvanı kabul eden ya da reddeden kışılerden kımılerı gorüşlennı açıkladı, ki- mileri de susmayı yeğledi. Ben de beş gün kadar sus- tum. Yakın uzak tanışlanmdan kımilen bana "Red- detmelisin", kımileri de "Kabul etmelisin"diye görüş belirttiler onlara yaptığım açıklamalan yazmamı ıs- tediler. Devlet sanatçılığı unvanının verilmesıyle ilgılı tar- tışmalarteme) sorunlan gozden kaçırmamıza neden olmamalı, diye düşünüyorum. Toplumsal yapımız, yaşayışımız ve ilişkilerimız, bir 'kaos"görünümündedir. Kültür sanatyaşayışımız, bu "fcaos"ortamınıyansrtmaktadır. Basılı-sesli-gorüntü- lü iletışim araçlan tarafından elbiriiğıyle oluşturulan ve beslenen bu "kaos" ortamında, çağgensi-yabancı- yoz-niteliksiz değerteregemendir. Bunu vurgulama- lıyız. Magazın dergılen, gazetelerin magazin sayfala- n ve televizyonlann günlük programlanndakı ağırlık düşunülürse bu olgu açıkça gorutebılır. (Cumhurıyet gazetesi ve ekleri, TRT 2 televızyonu, TRT Radyo 3, NTV vb. az sayıdaki iletişim aracı, bunun dışında dü- şünuletnlıri) Toplumumuzun buyukçogunluğumj duş- turan ınsanlann degerölçüleri, bu kaos ortamını oluş- turan çağgerisi-yabarcı-yoz-niteliksiz degerienn ege- menliğı altındadır. Bu konuda karar verme konumunda olan in- san=devlet (Sevgili Vedat Günyol hocamızın kulak- lan çmlasın: "devlet=tnsan" nrtelemesı onundur) bu etkileştmm dtşında kalabılır mi? "DevfefSanatçısı' un- vanı ihdas etmek, yasa ve yönetmelikle bırtakım il- keler saptamak, bu mevzuatı "kaos" ortamının bas- kısıyla yozlaştırmak. uygulamalan da bu ortama uy- durmak, eşyanın dogasındandır. Bu koşullarda, bu turiü bir "sonuç" dogaldır. Yapılan tş, toplumsal ya- şamın bir yansımasıdır. Asıl eteştinlmesi gereken bu "kaos" ortamıdır; çağgensi-yabancı-yoz-niteliksiz degerler koalsyonudur; bu koalisyonu yaratan, sür- düren ve kökleştren duzendir; bu düzenın değirme- nıne bılinçli-bilınçsız su taşıyan kişiler ve kurumlar- dır; toplumsal yaşamdır. Diyorum ki: "Sonuçlar" tartışılırken "nedenter" gözden uzak tutulmamalıdır. • • • ÇağdaşTürkiye varsa, çağdaşTürk kültürünü-sa- natını-bılirnıni-düsüncesini yaratan, yaşatan; yarat- Devlet Sanatçılığı Üzerine tıklan ürünlerle çağdaş Türk toplumunu temsil eden insanlaria vardır. Bu kaos ortamının olumsuz etkilennden kendisı- ni koruyabilen gerçek kültürvesanat ınsanlanmız. çok şukür ki az değildir ve çağdaş Turk kultürunü oluş- turan değerten onlar yaratmaktadırtar. Çağdaş Tür- kıye'yi onlartemsil etmektedirler. Ne uzüntü verici bir olgudur ki büyük çoğunluğumuz, çağdaş Türk kül- tür ve sanatının yaratıcılanndan ve onlann urunlerin- den habersizdir. Radyolara, televizyonlara. dergile- re, gazetelefe bakın! Bu iletişim araçlannda çağdaş Türk kürtür ve sanatının yaratıcılan var mı? Bilim adamlanmız nerede? Çağdaş Türkiye'yi temsil de- ğeri taşıyan kültür-sanat ürünlenmiz günlük yaşama ne oranda katılıyor? Gerçek şu ki: Toplumsal yaşan- tımızda çağdaş Türk kültürunün, sanatının, biliminin, düşüncesinin yaratalan ve onlann değerli ürünteri dış- lanmış dururridadır. ••• Beethoven'ı yaşamıyla ve müziklenyle tanıyor musunuz? Homeros'u. Platon'u, Vırgil'i. Dekart'ı, Goethe'yı, Hegel'ı, Monteyn'ı, Şekspir ı, Verdi'yi, Bartoku, Stravinski'yı, Kandinski'yı, yaşamlanyla ve yaprtianyla tanıyor musunuz? Ve ınsanın ınsan ol- ma yolunda öncüsü olan bu türden yaratıcılan tanı- yor musunuz ürünleriyte? Onlar zamanında kral kımdı, ımparatorkımdi? Içiş- len bakanı, başbakan, genel müdür kimlerdi? Bun- lan hiç bilemezsınız. Çünkü uluslann kültürtanhinde, yalnızca kültür-sanat-bilim-duşüncealanlannda "ya- ratan' kimseler vardır yapıtlanyta; ötekiler "yok"tur. vetoplumlannı, yalnızca yaratcılar "var" ederler baş- ka toplumlar yanında onlar temsil eder. yaşatırlar. Ya bızim yaratıcılanmızı? Sabahattin Eyüboğ- lu'nu, Vedat Günyol'u. Cahit Arf'ı, Adnan Say- gun'u, Ulvi Cemal Erkin'i, Cemal Süreya'yı, Tur- gut Zaim'ı, Orhan Peker'ı ve burada sayılamaya- cak kadar çok yarattcımızı, düşünce ve sanat ada- mımızı, bılim adamımızı biliyor mu toplum çoğunlu- ğu? Bunlar niçin radyolarda, televizyonlarda, basılı iletişim araçlannda konu edilmiyor? Bunlann yarat- tıklan ürünter niçin sunulmuyor toplum yaşamına? Bunlan tartışalım. Konunun özü bu sorunlarda çö- rektermiş. Bu sorunlaraçözüm arayalım. Yalmzca "so- nuçlan tartışmak, bizi asıl konudan, temel sorunlar- dan uzaklaştınr. ••• Konuya, Devlet Sanatçısı unvanını reddedenlerin gerekçeleri açısmdan bakılırsa, (ki onlann bu karar- lanna saygılıyım), daha önce Devlet Sanatçısı unva- nını almış olanlann da bu unvandan vazgeçmesi, un- vanı taşımayı "reddetmesi" gerekmez mi? Çünkü, önceki lısteler üzennde de benzer tartışmalar yapıl- mış; kimileri reddetmış, kimilen kabul etmiştı bu un- vanı. Eskiden kabul edenlerden kimileri de bugünkü listeyi hem eleştiriyor hem de unvan taşımayı sürdü- rüya. Bugünkü durumda onlar ne yapacaklar? Bu alanı tümden terk etmek, yukanda özetlenmeye ça- lışılan temel sorunlann çözümüne katkı mı sağlaya- cak? Hangı değerterin daha da egemen olmasına ya- rayacak bu tutum? Sadece biz alkışlayacağız kendi kahramanlıklanmızı!.. Kımin umurunda? ••• Kendimi, çağdaş Türk kültürunün, çağdaş Türk müziğınin yaratılmasına-kurumlaşmasına, yaygın- laştınlmasınadüşünceleriyle, yaalarryla (**). müzikleny- le (***) katkıda bulunan insanlar arasında sayıyorum. Hiç kimseden devlet sanatçısı unvanı ıstemedim. Bu konuda hiçbir çaba harcamadım. Yukanda açık- lamaya çalıştığım bu ortamda verilen devlet sanat- çılığı unvanı, benı buyutmez de, kuçültmez de. Bu tur lıstelerde yer verilenlerden, kim hângi alanı tem- sil ederse etsin, ben çağdaş Türkıye'nın temsılcilerin- den öri olarak kendı alanımı boş bırakmamalıyım, diye düşünüyorum. eksikliği. Acil servislerde, verilen diyet için pazarlık yapanından, hastasını getırmeden teşhis konmasını ıs- teyene kadar pek çok örnekle karşılaşmak mümkün. Yo- ğunluk sırasmda hekımın kendisiyle ilgilenmediğını dü- şünüp saldırganlaşanlar. hastasına istedığı v iyeceklen getırenler. hekıme lahmacunla teşekkür edenler, aynı soruyu defalarca soranlar servıslenn değişmeyen sıma- lan arasında. SSK hastanelenne gelen hastalann genellıkle eko- nomik \e kültür seviyesi düşük kesim olduğuna dik- kat çeken hekimler, en basit konuları bile defalarca an- latmaktan yakınıyorlar. Hekimler bazı sıkıntılannı şöy- „ C)Prof. MuammerSun, besteci-yazar, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Kom- pozisyon Sanat Dalı öğretim üyesi. C") Türkıye'nin Kültûr-Müzık-Tıyatro Sorunlan, M. Sun, Ajans Türk Yayını, 1969, Ankara; Türk Kalarak Çağdaşlaşmak, M. Sun-Murat Katoğlu, Cumhunyet gazetesi, 14-18 Mayıs 1974, Müzık Ansiklopedısi Yayını, 1993, Ankara. C"') Orkestra, koro, oda müziği, eğitim müzığı, tiyatro müziği, fılm müziği vb. yapıtlar. le anldtıyorlar: u Yoğunluk olduğu zaman insanlarta \eterince Ugile- nemhoruz. Bazı şe> leri veterince antatamı>oruA Ama öyie insanlar geliyor ki okuma-) aznıası yok. Herkesi tek tek kolundan tutup bütün tetkiklerini yaptırama\ız. Klasik kural poliklinikte hastava 20-25 dakika bak- makhr. Ancak günde 400 hasta>a bakmak zorunda olan hekimler \ar. Eğer poliklinik süresi 3S saate çıkar- sa sorun çözümlenir. Adanı gelip 'Benım paramla ça- lisi\orsun' dnebühor. İnsanlannçoğu. içinde buiundu- ğumuz zoıiuklann farkında değil. Gelip küfrediyoıiar. Biz de insanız, buna bir >cre kadar davanabiliyoruz." X: Alo. canım naber? •{ Y: Ooo. abicim nasılsın X: Valla.Jyi degüzelim benim bir olayınf Y: Buytff abi... X: Ya. bizim inşaatı şehir dışında şöyle yol kenarında. güzelce bir yere dikelim istiyoruz... Y: Dik abicim. kim karışır? X: Valla' yönetmelîkfer karışıyor! Jstediğimîzafâzi tanm alanı mrymış ^tic^ıt0. izin alamadık yahu! JH: Abfrn kolayı var! Gereken teknik rapor Epnır. Ona göre yorumlatılır. Yönetmelik delinir. olmazsa hemen ^ n i bir yönetmelik çıkarılır. Tanni alanjfjda illa ki tarım yapılır diye binBMfcmu var? X: Haya^zinı öpeyim! Yeni yönetmelik çıkarsa ne zaman çıkar be güzeltart? Y: Orasırt|merak etme sen. Yeter ki abimiz fetesin! X: Sağ ol plzüm! Hadi kolay gelsin. Bu telefon konuşması hayalı bir senaryo Ancak bazı gerçekier bu senaryoyu doğruluyor Son derece kısıtlı olan tanma elverişli topraklarımız, endüstrı ve şehırleşmeye terk edılerek yok oluyori Çünkü toprağın kanunu yok1 Kısa süre önce gelışıgüzel çıkanlan ve Tema Vakfı tarafından aava edılen "Tarım Alanlarının Tanm Dışı Gaye ile Kullanılmasına Dair"yönetmelik Du toprak taianına zemın hazırlayan nedenlerden bındır Tema Vakfı olarak endüstnleşme ve şehırleşmeye değil bu uğurda verımlı topraklarımızın talan edıimesıne karşıyız Aç, sefil, yardıma muhtaç bir toplum olmamak ıçın bu gıdışe bir dur demek zorundayız TCMA Uzerinize vazife olmayan işlere kanşın, Türkiye çol oJmasın. Artık topraklarımızı koruyan kanunlar istiyoruz!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear