23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
0 KASIM 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Tannes'da Altın Kamera kazanmış Gürcü yönetmenden naif bir lezzet ve aşk fantezisi Aşık aşçıınn bin bir yemek tarîfi Bugûn 'Aşkın Tarifî'adıy- . gösterime giren Gürcü- ransız ortakyapımı 'Les 1001 ecettes du Cuisinier Amo- reux\ adındaki gibi damak dma, lezzete düşkün. ehli- _»yfve âşık bir Fransız aşçının, bin- rçeşit yemek tarifini pek içerme- : de, nicedir iyice Amerikan zevk- rine bağımlı kılınmış şu sinema- nmızda Kafkaslar'dan bir soluk Jtircceği ve zengin Gürcü foiklorun- m renkli kesitler sunacağı kesin, na- . esprili, hoş bir fîlm. Otar Ioseft- ıi ya da Şengeiaya gibi uluslarara- çapta, kimi usta ve namlı yönet- enleryetiştirmiş Gürcü sineması- ı, vaktiyle son yıllanndaki Sinema- k'te gösterilmiş, güzelim 'Piros- ıani' ve benzeri filmlerle gönül dü- ırmüş sinemaseverlerin es geçme- esi gereken bir film 'Aşkın Tari- ', baştan belirtmek gerekirse. ransız gözüyle Gürcistan Gitgide bütün dünyada yedinci natm dili olmaya doğru yol alan gilizcenin karşı konulmaz yükse- iişonucu 'A Chef m Love' adıyla zyona sürülen 'Aşkın Tarifî', ün- Pirosmani'nin başını çektiği bir "up Gürcü ressamın 1995'in Pari- 'nde açılacak olan ve Gürcü asıllı >leksiyoncu Anton'un (Jean-Yves autkr) ugraştığı sergi hazırhkla- »la başlıyor. Nefis yemek kompo- syonlan düzenltyip fotoğraflannı ken yaşlı. tonton bir ninede (Mic- .'Bne Presle artık nur yüzlü bir tey- •ye dönüşmüş) bulunan kimi bel- •ler ve elyazması günlükkr araa- Jıyla Anton'un günümüzden geç- işe, tam bir masal ülkesi gibi be- nlenmiş 1920'liyıllann Gürcista- 'na (ve kendi çocukluğuna) doğ- çıktığı ve bizi de ortak ettıgi, eg- ıtik bir yolculuğu görüntülüyor jjkmTarifr. Tat uzmanı, koku ve yemek usta- kadından ve aşktan uzak dura- az, dansın, zevk ve eğlencenin her riüsüne düşkün, serüvenci ruhlu, ık birFransız aşçının, 'Gürcû Mut- ğT kitabı yazan, gezgin gastro- nom, keskin burun Pascal Ichak'ın (Fransız sinemasının vaktiyle san- şın olan fırlama komedyeni Pierre Richard da olgun, ak saçlı, hoşgö- rülü, çekici bir havaya bürünmüş yaşlandıkça) Kafkaslar'a doğru çık- tığı Doğu seferinde gönlünü kaptır- dığı. kızı yaşindaki genç, güzel bir Gürcü prensesiyle (N'ino Kirtadze) yıllarca süren büyük aşkıru ve ma- salımsı Gürcistan macerasını izli- yoruz. Önce, hayatını kurtardığı banşçıl ülke başkanının himayesinde ve sev- gili prensesiyle birlikte hayattan kâm alıp krallar gibi yaşayarak, tam bir cennet yaşamı süren ve kendi resto- ranı Eldorado'yu da açan PascaFın rahatı ve huzuru 'yoldaş'Iann ülke- ye gelişiyle bozuluyor. Eldorado'da Tagore, ChurchilL, Chaliapin vb. gibi dönemin ünlüle- rini de ağıriayan bu enerj» dolu-âştk-" aşçınjn yaşamı, 1921 'de KIZJI Or- Les 1001 Recettes du Cuisinier Amoureux / Yönetmen: Nana Corcadze (Djordjadze)/ Senaryo: Irakli Kvirikadze, Andre Grall / Kamera: Guergieu Beridze / Müzik: Goran Bregovic / Oyuncular: Pierre Richard, Nino Kirtadze, Micheline Presle, Jean-Yves Gautier, Temour Kamkhadze/1996 Gürcü-Fransız ortakyapımı (a Film) du'nun Tiflis'e doluşup ha- yatı yaşamasını bilen aris- tokratlan ve 'dejenere' hayat tarzlannı silıp püskürtme- siyle sefilleşip güçleşerek sadece tavan arasına sıkışı- yor. Vaktiyle kır lokantasında pren- sese tutulmuş, ama devrim sayesin- de yûkselerek Kızıl Ordu subayı ol- muş 'kötiT Sigmond'a sonunda mec- buren veren, yaşlı Fransızını kolla- mak amacıyla Bakû-Moskova ara- smda firdönen kızıl saçlı dilberpren- ses, bir de çocuk (Anton) verir sef Pascal'a. Restoranı elinden almıncayoldaş- lara 'karga' yediren Pascal 'ın arada bir yumurtladığı "Komünizm gü- nün birinde \okolacak, ama damak tadı asla!" \ a da "İştaha sevgfliyıniş- çesine baknıak gerekir" gibisinden vecizelerle ve aşınya kaçmış bas- makalıp bir Sovyet karşıtı kara mi- zahla bezeli 'Aşkın Tarifi'nde, Le- nin'in rnanitası ve temsilcisi olarak Tiflis'e gelen KoDontai ya da kaba saba devrimci general gibi sözüm ona karikatürize edılmiş tiplemeler de azıcık gıcık. kaçmış. Statin'i yetiştirmiş ülkeden gelen \e SovyetlerBirliği'nin dağılmasın- dan sonra enikonu gemi azıya almış o 'anu" havaya fazlasıyla sahip bu film. birkaç yıl önce Cannes'da 'Ro- binsonada'yla Altın Kamera ödülü- nü kazanmış Gürcü yönetmen Na- na Corcadze'nin (Djordjadze) ese- ri. Tenceresi, tavası. eti. sebzesi, lez- zeti ve anıştırmaian-göndermele- riyle PeterGreenaway'in 'Aşçı,Hır- sa, Kansı ve Âşığı' başyapıtını çağ- nştıran, ama kuşkusuz onun kadar başanlı bulmadığımız 'Aşkın Tari- fi', lezzet tutkunluğunun, damak zev- kinin, büyük aşk ve Gürcü felsefe- siyle harmanlandığı, Goran Brego- vic müziğiyle süslenmiş, aydm işi, biraz zorlama ve beylik kaçmış bir Kafkas fantezisi olarak bizce ilginç nitelemesini hak ediyoryine de. Iki yıl öncesinin en iyi yabancı film Os- car adaylan arasına seçilmiş bu 'Aş- km Tarifî', aJışılmış deyişle "boşça vakit geçirtiyor" meraklısına. İki lokomotifln çeklp sürüklediği bir aksiyon katarı Rehine kurtancısı rehin alırsa...Perdede ve ekranda yıllardır seyrettiği- miz, suçlulara karşı mücadele eden kahra- man Amerikan polis örgütü içinde dönen da- lavereleri konu edinen yığınla filme, Chica- go'nun merkezindeki bir gökdelende patlak veren bir rehin alma olayına dayanan bir ye- nisini ekliyon "TheNegotiator-Arabuluaı''. Polisiye-seriiven sinemasının bildik şablon- lanna-klişelerine yaslanarak son dönemin vazgeçilmez türünün ( action') özellikleriy- le bezenmiş, tanınmış oyuncularla çevril- miş, tipik büyük stüdyo mamulü, göz alıcı bir Hollyvvood üstünyapımı olarak katego- rize edilecek "Arabulucuw ,sonuçta sinema- severin belJeğinde büyükçe bir yer işgal eden, oyalayıcı, ama ışıklar yanar yanmaz unuruluvermeye mahkûm 'kaçış' filmleri bölümüne postalanıyor bir çırpıda. Foyalannı anladığı, polis emeklilik fonu- nun paralannı iç etmek için çete oluştur- mıış bazı meslektaşlannın hedefi haline geJ- miş, kendi halindeki, evli barklı Chicago'lu bir polisin, Danny Roman'ın ('*Ragtimer "dan beri tuttuğumuz. hatta son dönemin en ba- şanlı zenci aktörü saydıgımız Samuel L. Jackson) serüvenini anlatıyor "Arabuhıcu". Her zaman gerilimli anlara ve gergin bek- leyişlere gebe rehin alma vakalannda, orta- lığm kan gölüne dönmesini önlemek ama- cıyla son bir kez suçlu ya da suçlularla yuz yüze görüşme riskini göze alarak onlan ik- na etmek ve (çoktan polis keskin nişancıla- nnın menziline girmiş suçlulan olmasa bi- le) rehin alınanJan sağ salim kurtarmak ko- nusunda uzmanlaşmış, lafebesi bir 'arabu- lucu' ve feleğin çemberinden geçmiş, dene- yimli bir polistir Danny Roman. Iş ortağı Nate'i öldürmekle itham edildi- ği bir cinayet ve zimmet suçlamasıyla oyu- na getinlip hüküm giyeceğini sezince hak- lılıgını kanıtlayabilmek amacıyla çılgınca bir gözükaralıga bürünerek bütün örgüte karşı mücadeleye gırişiyor can derdindeki Danny, çok iyi bildiği bir yola başvurarak. Ve Chıcago polis örgütünün ıçişlerine bakan müfettiş Niebaum'la (J. T. Walsh) sekrete- rini, yine 'çete'den Frosfu (Ron Rifkin) ve The Negotiator/ Yönetmen: F. Gary Gray / Senaryo: James De Monaco, Kevin Fox /Kamera: Russel Carpenter / Müzik: Graeme Revell / Oyuncular: Samuel L. Jackson, Kevin Spacey, Oavid Morse, Ron Rifkin, John Spencer, J. T. VValsh, Paul Giamotti / 1998ABD(WB). tesadüfen orada bulunan bir muhbiri rehin alıyor. Böylece herkesin sesine kulak vere- ceğini umuyor. Kendi gibi sakin, sabırlı, saygın bir arabulucu polis olan Chris Sabi- an'ın (Kevin Spacey) arabuluculuk etmesi- ni talep eder yetkililerden. Rehinelerle bir- likte bulunduğu. polis helikopterlerince sa- nlmış karta, tüm namlulann üstüne çevril- diği Danny, her an kontrolden çıkabilecek bu durumdan galip çıkarak kansına (Regj- na Taytor) ve hayatına geri dönebilecek mi- dir? Lafebesi bir arabulucu öyküsfl Tarantino'nun "Ucuz Roman"ıyla geç yaşta şöhreti yakalayan zenci aktör Samu- el L. Jackson'la, 1995'te "Olagan Şüpheli- ler"le en iyi yardımcı erkek oyuncu Osca- n'nı kazanan Kevin Spacey'nin etkileyici bir ikili oluşturduğu "Arabulucu" yeni ve sü- rükJeyici bir aksiyon-macera özetle. Kame- ramanlıktan ve klip yönetmenliğinden ge- len, I995'te "Friday" adlı komedisiyle ti- cari başanya erişen F. Gary Gray'in yönet- tiği filmde çeşitli polis tipleri boy gösteri- yor, iyisiyk kötüsüyk. Yakın plan ağırlıklı anlatımın şamatalı aksiyon sahneleriyle sürükleyici kılındığı "ArabuJucıı' > 'yla, çok önemsenmese de, iki ünlü lokomotifm çekip sürüklediği eli yüzü düz- gün bir polisiye-aksi- yon-macera alıştırması kotarmış zenci yönet- men Gray. Müfettiş Niebaum n> lündekı, meraklısının gecmişten "BloodSimp- le-Kansız", "House of Games-Oyun Evi", Samuel Jackson ve filmin ithaf edildiği oyuncu J. T. VValsh. fa" ve en son Kıırt Rus- sefl'laoynadığı "Break- down" vb. gibi filmle- riyle anımsadığı, bir sü- re önce ölen karakter oyuncusu J. T. Walsh'a adanmış "Arabulucu", bu türden hoşlananlara yönelik bir vasat seyir- lik. Hem kardeşim hem de aşkım... iance'da en i>i kadınoyuncu seçilen Parker Posey. Washington D. C.'deki evlerinde, kafadan çatlak, otoriter bir anneyle, ikisi erkek biri kız üç cocugun- dan oluşan garip. züppe bir aile. Jackie-O(nasis)kı- lığmdaki kız (Parker Posey), şimank, hapçı. has- tanelik, hatta tam bir klinik vaka. Vaktiyle çekip ev- den gitmiş ikizi Marty (Josh Hamirton), yanına saftorik nişanlısı Leslie'yi (Dallas gibi TV dizile- riyle yükünü tutmuş, para babası, yapımcı Aaron Spdling'in at suratlı kızı ToriSpeüing) alarak Şük- ran Günü'nde malum hindi yemeye aile evine çı- kagelir; yağmurlu, fırtınalı bir gecede. Okulu bı- rakmış, evde takılan, küçük kardeş, bakir Anthony (FreddiePrüi2eJr.)agabeyinınnişanlısınaasıIır. Ço- cuklannm babalannın kim olduğunu bilmez, üşü- tük annenin (Genevieve Bujold) aileye uygun bul- madıgı gelin adayını, baldız Jackie mütiiş kıska- nır. Çünkü vaktiyle ikizinin penisini tutarak doğ- muş Jackie'yle Marty birbirlenne ait bütünüyle. Marty'nin kertenkelesini tuvalete atmış çocukken Jackie-O, aynca Marty'yi karnından da yaralamış. her ne kadarameliyat izi dese de Marty. Değil kar- deş, kan-koca bağlantısından bile daha yakın ikiz- ler. katır kutur bir ensest ilişkisinin içindeler yıl- lardır. 'Öteki kaduı'dan tabii ki hiç hazzetmeyen Jackie tırnaklannı gösterir. Pennsylvania'lı basit bir The House Of Yes / Yönetmen: Mark Waters / Senaryo: M. VVaters, Wendy McLeod'un oyunundan / Kamera: Michael Spiller / Müzik: Rolfe Kent / Oyuncular: Parker Posey, Josh Hamitton, Tori Spelling, Freddie Prinze Jr., Genevieve Bujold /1997ABD(ÖzenFilm) garson kız olan gariban LesJie'ye. Genelde pem- be dizi seyredip kek pişiren, Lincoln, Kennedy vb. başkanlara yapılmış suikastlar üstüne kitaplar oku- yup evde pinekleyen, kafayı yemiş, aile kurbanı Jac- kie'yle Marty, kasırganm elekrrikleri söndürdüğü gecede aşağıda kırıştınp hasret giderirken bakir Anthony de kafası iyice kanşmış Leslie'yle bera- ber olur üst katta. Yemeği yakan anne ise son de- rece özlü bir durum tespiti yapıp "Vemek yok, TV' yok, o hakJe karanbkta niye oturabm Id?" diyerek yatmaya gider, üst kattakileri röntgenler. Ensest ılişkiden hiç de alınıp gocunmayan bu variıklı, ama garip ailenin 'hayır demenin kesinlikle yasak okiu- ğu' ıssız evinde geçen ve 'Laneüi SevgOi' gibi ucuz birTürkçeadyakışfınlmış 'The HouseofYes', baş- roldeki Parker Posey'e bu yılın Sundance Film Fes- tıvali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü getiren bir bağımsız sinema ürünü (Ancalc Leslie'yi oynayan Tori Spelling'den ötürü namlı Spelling Films'in hamiliğindekotanlmış, bir bağımsız film). Birkaç mevsim önce izlediğimiz JodieFoster'ın 'Homefor the HoDiday'ini andıran bir çizgide seyreden film, VVendy McLeod adlı bir kadın yazarın oyunundan sinemaya uyarlanmış, genç senarist-yönetmen Mark VVaters tarafindan. Aileyle dalgasını geçen, trajikomik özellikler taşıyan, öncü nitelikte bir ti- yatro oyunundan aktanldığından olsa gerek 'teat- ral'liğinin sıkça duyumsandığı film, bütünüyle iç mekânlarda geçen, tekdüze bir 'oda sineması' ha- vasını yansıtıyor baştan sona. Sonuçta bize pek do- yurucu, etkileyici bir film izlenimi vermese de, içerdiği kara rrıizah ve aile eleştirisiyle yine de gör- mezden gelinemeyecek cinsten, kasvetli bir kara komedi denemesi sayılabilir 'The House of Yes'. YENİ BASLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... ke Eyes iı lekelenmiş birpolis olan Rick San- NicolasCage), deniz subayıyken ar- BD Savunma Bakanlığı adına çalı- üksek rütbeli bir bürokrat olan eski laşı Kevin Dunne'yle (Gary Sinise) mp birağırsıklet boks maçına gider. izleyen ABD Savunma Bakam'na ıikast düzenlenince salondaki bü- ;yirciler bir anda bu suikastın hem hem de sanığı konumuna girer. kast öncesinde savTinma bakanınm a gelen esrarengiz bir kadm, ring- de maçı kaybeden ağırsıklet boks şampi- yonu ve sılah sesinden önce bakanın ya- nından kuşkulu bir şekilde aynlmış Ke- vin, Rick"in ifadelerine başvurduğu üç önemli tanıktır. Ne var ki, suikast soruş- turması ilerledıkçe Rick kendi sorgulan- mamış geçmişiyle de yüz yüze kalacak- tır... Bu tür polisiye gerilim serüvenlerinin usta yönetmeni Brian de Palma'nın en ye- nı fiîmi oîarak yediden yetmişe tüm si- nemase\erlenn merakla bekledigi hızlı, hareketlı ve sürükleyici bir gerilim-heye- can kokteyli "Snake Eyes". Uzayın Derlnliklerinde / Lost ın space ] 96O'lı yıllann beğenilen televizyon di- zısi "Lost In Space" de sinemaya aktanl- dı sonunda. Popüler TV dizilennden film yapma modasına kapılmış görünen Ame- rikan sinemasına özgü, her zamanki tek- nik koşuilarda ve gözalıcı birözel efekt be- cerisiyle gerçekleştirilmiş "Lostln Space- Uzayın Derinliklerinde", Jüpiter 2 uzay gemisiyle gaiaksi yolculuğuna çıkan Ro- binson ailesinin başlanndan geçen olayla- n anlatıyor. Yakm bir gelecekte geçen filmde, uza- yın derinliklerinde yerleşmek için seçilen ilk aile, Profesör John, kansı Maureen, kızlan Judy ile Penny \ e of ullan VVilI'den oluşan Johnson ailesıdir.Yönetmense, Hollywood'da kendini kanıtlayan Avustral- ya asıllı Stephen Hopidns. Yalancı / Liar • Decetver Birkaç haftadır ilan edilmesine karşın bir türlü gösterime giremeyen. Jonas ve Jos- hua F^te kardeşlerin yazıp yönettiği "Li- ar" ya da "Deceiver" adındaki "kara fihıı'' denemesi. bugün "Yalana" adıyla nihayet gösterimde. 1994 Sundance Film Festivali'nde "The Grave" filmiyle çıkış yapan, Princeton Üniversitesi'nden mezun Jonas ve Josh Pate adlı ikiz kardeşlerin yazıp yönettiği "Yalana". psikolojik-polisiye bir gerilim çeşitlemesi. Filmde, yalan makinesi uz- manı polis tegmeni Kennesaw'ı Michael Rooker. polis Braxton'ı Chris Penn, ödün venmez, güçlü bir karaktere sahip fahişe Eli- sabeth'i Renee Zeflweger canlandınyor. Cnlü oyuncu Tim Roth da hafızasını kay- betmiş Wayland rolünde dikkat çekiyor. KEDİ GÖZÜ VECDİ SA1AR İnflal Bugünlerde hangi gazeteyi açsak, hangi televizyon kanalını çevirsek, karşımıza bir "infial" çıkıyor. Sadece, "infial"\&\n yankılan ile kalsa bir şey değil; bu "infial"\e- rin yaratılışına, körüklenişıne tanık oluyoruz. Çünkü medyamız "infial" göstermeyi ve de "infial' gösterenleri pek sever. Devlet büyüklerimiz de yangına körükle grtmeye ba- yılır. Ne de olsa, "6-7 Eylül"\er yaratmış bir ırkın ahvadı- yız... "Infıalienn iki hedefi var. Biri, Itarya, diğeri Oeniz Bayfcal'ın şahsında Cumhuriyet Halk Partisi. Ne yap- mış Baykal; yolsuzluk iddıalan ayyuka çıkmış bir hükü- metten desteğini çekeceğıni açıkiamış. Hükümet, id- dialar karşısında kendını savunacak yerde, saldınya geçıyor "Türkiye'nin bu zor günlerinde bizi hükümet- sız bırakacak" diye Baykal'a veryansın ediyor. Onlann tavnnda şaşılacak bir şey yok. "Iddialann bağımsızyar- gı tarafindan incelenmesini sağlamak adına hükümet- ten çekMyoruz" diyecek degillerya. Elbet, güçlerinin son noktasına kadar koltuklannı bırakmamak için mücade- le edecekler. Garipsediğim, bu mücadelede ontara omuz veren- lerin kompozisyonu. Beş kuruluşun oluşturduğu "sivil" girışim fetva ya- yımlamış, "Hükümet yennde kalsın" dıye. işveren ku- ruluşlannın tavn doğal da, örneğin DİSK'ın onlann ya- nında yer almasını nasıl açıklıyorsunuz? Doğrusu, benaçıklayamıyorum... Anlayamadığım br başka nokta da, aydınlanmızın sus- kunluğu. Birkaç yazar dışında hepsi de durumdan giz- li bir mutluluk duyuyor sanki. "Yahu, Apo mese/esı ile hükümetsorununu niye birbınne kanştınyorsunuz? Şa- ibelerebulaşmamışyenibirhükümetin dünya karşısın- da pazariıkgücü daha fazladır" demeyi akıl edemiyor- lar. Bir Allah'ın kulu da çıkıp, Başbakan'ın, Apo'nun (talya'daki "ikametinden" kendine pay çıkartma çaba- sı, Saddam'ın halkına kendini zafer kazanmış kahra- man olarak sunma çabasına benziyor; hele bir olayla- nn gelişmesini bekleyelim, ondan sonra alkış tutanz, de- miyor. Ya, halkımız gibi onlar da "gaza geliyor" ya da niyetleri üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. • • • Daha da anlaşılmaz bulduğum nokta ise, aynı kesi- min toplumda bılınçlı biçimde tırmandınlan "infial'e, yani en yeni "düşman"\vn\z Italya'ya karşı pompalanan protesto eylemlerine yönelik tutumlan. Aydın sorumluluğu denen şey, en çok böytesi kritik anlarda gerekli değil midir? Italya'ya yönelen düşman- ca tavıriar, sözlü saldındanfiiiisaldınya dönüşürse, bun- dan hepımiz, olup brtenı seyretmekle yetinen herkes so- rumlu olmayacak mı? Bunlan söylerken, kuşkusuz hiçtwr şey yapmayalım, olaylan kendi akışına bırakalım demek istemiyorum. Aksine, kendi kendimize yaptğımız propagandalarta 'En bûyük Türkiye, başka büyükyok" sloganlanyla, "düş- man "lanmızın sayısını arttırmaktan başka ışe yarama- yacak sokak eytemleri ile vakit kaybetmek yerine, ken- dimizi daha iyi anlatmaya çalışahm diyorum. Bu söylediğim kolay bir şey değil elbet. Ama tek ça- rebu. Peki, kendimizi daha iyi nasıl anlatırız? Herhalde, her Italyanı, belki sonra öteki Avrupalılan da "düşman" ilan ederek değil. Avrupa'nın bilinçaltına yerleşmiş "barbar" Türk ima- jını güçlendirmekyerine, Türkiye'nin 'uygar"yüzünügös- termek daha anlamlı bir çaba olmaz mı? Italya'nın tavnnı etkilemek adına ekonomik önlemler düşünmek gerçekçi görünüyor. Ama bu tavn kültürala- nına da taşımak ancak kendimizi yaralar diye düşünü- yorum. Kültür-sanatalanındaki ilişkileridondurmak de- ğil, büsbütün güçlendirmek gerekiyor şimdi. En çok da, tepkiteri duygusal plandan akılcı plana aktarabilrnek için gerekli bu. GazetecilerirrMzin tartaklanmasına sessiz kalmayaca- ğız elbet. Ama yanıtımız onlann gazetecilerini tartakla- mak olmamalı herhalde. Ya da, "Nasıl olsa Apo 'yu ver- meyecekler, biz de idam cezasını kaldırmayız", "Halkı- mız henûz buna hazır değil" türünden söylemtere prim vermek... Birilerinin çık/p, kalabalıklardan farklı bir şeyler söy- lemesi gerekmiyor mu? Yoksa, hepimiz tribünlerdeki yerierimizden çok mu memnunuz? "Herkes bize düşman" paranoyasından kurtulup, dost Italyanlann da var olduğunu kabul edebilsek, ta- vırlanmızla, aldığımız karariarla dünya basınında oJum- lu puanlartoplamaya başladığımızı göreceğiz. Ama ne- denset>irtür)ü serinkanlı yaklaşamıyoruz olaylara. So- nuçta da, haklı olduğumuz davalan bile anlatamıyoruz kimselere. Elbette, kedı bakışı deyip geçebilirsiniz. Ama galiba Italya'ya mesaj vermenin bir başka yolu olmalı. Unutmayın ki Dante'lenn, Leonardo'lann, Verdi'le- rin, Bertolucci'lenn ülkesinden söz ediyoruz. Bu ülke- ye kendimizi anlatmak için kültürden daha güçlü bir si- lah olabilir mi? Türklerin "infial" gösteren canlılar olduğunu bilme- yen yok. Başka kalitelere de sahip olduğumuzu göstermenin zamanı gelmedi mi? 'Cumhuriyet Dönemi Türk Edebîyatı' sempozyumu • ANKARA (AA) - Edebıyatçılar Derneği, Cumhuriyetin 75. yıldönümü dolayısıyla Ankara'da geniş kapsamlı bir sempozyum düzenîiyor. Bugün ilk oturumu gerçekleşecek olan 'Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı" başhklı sempozyum 22 Kasım'da sona erecek. 'Kuruluş Yıllan', 'Toplumsal ve Siyasal Değişim Yıllan', 'Arayış ve Sorgulayış Yıllan' ana başlıklan altında yapılacâk sempozyumda, 1923 'ten günumüze roman, öykü, şiir, deneme, inceleme- araştırma ve tiyatro türûnde verilen ürünler incelenecek. Kültür Bakanı lstemihan Talay'ın konuşması ile açılacak sempozyuma Şükran Kurdakul, Vecihi Timuroğlu, M. Şerif Onaran, Mehmet H. Doğan, Konur Ertop, Sevda Şener, Mehmet Aydın, Niyazi Altunya, Şerafettin Turan, Feridun Andaç, Adnan Özyalçıner, Hidayet Karaİcuş, Tuğrui Tanyol, Emin Özdemir, Süreyya Karacabey, Alpay Kabacalı, Aydın Çubukçu, Orhân Koçak Haydar Ergülen, Ayla Kutlu, Gürsel Korat, Ayşegül Yüksel, Afşar Timuçin, Hayati Baki ve Öner Yağcı konuşmacı olarak kaülacaklar. BUGÜN • AKSANAT'ta saat 12 30'da lazer diskten göstenlecek olan BerlinFilarmonı Orkestrası'run sunduğu, Von Weber, Ltoncavalk», Puccini, Li2st ve Ravel ın eserlerinden oluşan 'Yeni Yıl Arifesi Konseri (1985)'; saat 19.00'da ise 'Alacakhiar' adlı tiyatro oyunu yer alıyor. (252 35 00) • CRR'de Togo Afrika Dans Topluluğu'nun 'Nuanna' adh gösterisi saat 19.30'da izlenebiJir. (23! 54 98) • IDSO, Vladimir Altschuler yönetiminde Paganini'nin 'Rossini'nâ Musa Mısır'da Teması Üzerine ÇeşitJemeler', B^ttesuıi'nin 'Keman ve Kontrbas tçin tkfli Konçtrtanf ve Mendelssohn'un '4. Senfoni' başlıklı eserlemıi seslendirecek. (251 5600)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear