Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 OCAK 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU
Adriana'ıım acı gerçeği IstaııbuPdaIstanbul Opera ve Balesi'nde edebi-
yat, tiyatro ve müziğin iç içe işlendiği bir
opera temsil edilmekte. 18. y üzyıl başın-
dan Comedie Français'ın yetenekli akt-
risi Adrienne Lecouvreur'ün (1692-
1730) gerçek öyküsiinü konu alan Adri-
ana Lecou\Teur adlı "Gerçekçi" bir ltal-
yan Operası. Konu 19. yüzyılda ıki Fran-
sız yazann, Eugene Scribe ile Ernest Le-
gouve'ün yazdıklan bir metınle tiyatroya
taşınmış. Italyan libretist ArturoColaut-
ti ve ttalyan besteci Francesco Cilea'nın
(1866-1950) ışbirliği ile 1902'de opera
sahnesıne veristik (gerçekçi) akımın bir
ürünü olarak aktanlmış. Bu arada Adri-
enne. Adriana'ya çevrilmiş.
Değerli müzikbılımcımız CevatMem-
duh Ahar, opera tanhinde "gerçekçilik"
akımını şöyie açıklar: "İtalyanca'da "\e-
ro' sözü 'gerçek' anlamına geldiği için
halk hayatuıa dayanan aktüel karakterli
konulan işleyerek meydana getirikn bu
rür eserler, hayatın sert gerçeklerini yan-
sıtması bakımmdan verismo terimiyle ni-
telcndirilmiştir. Esasen 1880 yılından be-
ri Batı'da genel olarak naturalist anlayış-
la oluşturulan sahneeserterini. edebi eser-
leri ve plastik sanat yaratılışını nitelcme-
de kuUanılmış bulunan verismo terimi 20.
yüzyılın başlanna doğru, müzik sanatın-
da önce Milano sonra da Napoli'de otu-
şan genç ttalyan okulu besteciliğini (Mas-
cagni. Leoncavallo, Puccini. Giordano.
Clia) temsileder" (Cilt 3, sf. 4). Frances-
co Clea; Adnana'dan önce, 1892'de. bir
başka veristik opera olan Tilda'yı yaz-
mıştır.
Operaevlerinde çok sık rastlanmayan
bu yapıt, güzel melodilerinin yanı sıra
karmaşık metni ile izleyici için oldukça
güçtür. Aynca durağan konunun büyük
bir rejı hüneri ile akışkanlık kazanması
gerekir. Aytaç Manizade'nın rejisinde
özenlı aynntılar göze çarpiyor. Durağan
başlayan oyun üçüncü sahne ile birden
devinim kazanmış. Karanhk tonlardaki
mor. leylak ve ebruli giysilerin arasmdan
yükselen dansçılann bembeyaz tablosu
izleyiciye genış bir soluk aldınyor. Dans-
çıların birer heykelcik görünümündeki
tablolan yanı sıra, sahnedeki izleyici ler
\ e koronun devinimi iç içe yerleştirilmiş.
Dansların başanlı koreografisi Selçuk
Borak'a ait. Aytaç Manizade, yapıtın ba-
şından sonuna dek tiyatro sahnesi ile ope-
ra sahnesini duyarlı bir dengede koru-
muş. llk sahnede tiyatro kulisinin deko-
ru varken perdenin arkasından irngesel
^stanbul Opera ve Balesi'nde edebiyat, tiyatro ve müziğin iç
içe işlendiği bir opera temsil edilmekte: Adriana Lecouvreur.
Klasik Türk müziği yorumculuğunda bir tarih olan
Safiye Ayla'nın evi ne olacak? Bir müze yapılması
düşünülemez mi? Kime düşer bu görev?
Kültür Bakanlığf na mı, mirasını bıraktığı TEV'e mi, yoksa
ilgilenecek özel bir kuruluşa mı?
bir tiyatro sahnesiyle imgesel bir izleyi-
cinin coşkusu yankılanıyor. Ancak son
sahnede uzun aryalarla Adriana'nın ölü-
me yaklaşması gerilımi yükseltirken,
ölüm anında, dolayısıyla temsilin sonun-
da gerilim doruktan düşüyor.
Ne yazık ki bu prodüksıyonda nicedir
izlemeye alıştığımız Istanbul Operası'nın
görkemli \e zengin dekorları yok. Art
Nouveau dönemini yansıtması beklenen
dekor, o döneme aıt ıki sütunla çizilmiş.
Dört sahne boyunca aynı sütunlar karşı-
nızda. Kulis. saray, sıradan bir e\ içi, hep-
si aynı sütunlara mahkûm edilmış. Ney-
se ki rejinin yaratıcılıgı gölge-ışık oyun-
lanyla bu dekor yoksulluğunu süsleme-
ye çalışmış. Bunca emek venlmiş bir pro-
düksüyonun alışageldigimiz zengin de-
korlarla bezenmesini isterdik. Figen Ko-
yunoğlu'nun Adnana için çizdigi kos-
tümler son derece şık ve özenli.
Soprano Payam Koryak, kendine özgü
şan yapma biçemi içınde. tatlı ses tonu,
sahneyi dolduran oyunu ile Adrienne Le-
couvreur'un tarıhı karaktenne yakışan
bir rol sergilıyor. Zıra bu rolü üstlenmek
için yalnız operacı olmak değil, yanı za-
manda Comedie Françaıs kültürünü de
bilmek gerekiyor. Payam Koryak baştan
sona dramatik yoğunlugu koruyor.
Tenor Hüseyin Likos'u daha önceleri
de izlemiştik. ancak bu oyunda sesmi kul-
lanmadakı ustalığını, güzel ses rengini
ve duyarlı yorumunu bir kez daha keşfet-
tik. Barıton Mesut Iktu, operacıhğın bi-
rikim sanatı olduğunu bir kez daha kanıt-
YÖK girdabındaki müzik kurumları
AHMET SAY
ANKARA - lnanıhr gıbı değil;
Türkıye'de müzığe yaşam veren 7
konservatuvanmız ile 12 müzik
eğitimi bölümümüz, bugün ya-
şamsal sıkıntı içındedir. Nasıl ol-
muştur da ülkemizde profesyonel
müzik eğitiminın kaleleri sayılan
bu kurumlanmız; cumhuriyet ta-
rihi boyunca izlediği yörüngeden
çıkmış ve yaşamsal sorunlarla
karşı karşıya kalmıştır? Yanıtı çok
açık: Konservatuvarlar ve müzik
eğitimi bölümleri, üniversitelere
bağlıdır: dolayısıyla YÖK'ün so-
rumluluğu altındadır. Bugün geli-
nen noktanın sorumlusu da
YÖK'tür.
Tınmayana bir Hmı'
Gelinen nokta nedir? önce kon-
servatuvarlanmızın durumuna ba-
kaİım; Sekiz yıllık temel eğitimi
öngören 4306 sayılı yasanın getir-
diği yeni durum, konservatuvarla-
nn küçük yaşta öğrenci alması ve
kendi sanat eğitimi programını
uygulaması konulannda kararsız-
lıklar yaratmıştır. Konservatuvar
yönetimleri. yasanın çıktığı ağus-
tos ayından beri duraksama için-
dedir. YÖK, bu konularda konser-
varuvarlan rahatlatacak açık se-
çik ve yasal dayanağı olan bir çö-
züm yolu üretmemiştir. Peki ne
olacaktır? Atatürk'ün buyruğuy-
la kurulan. Hindemith raporlany-
la yapılanan, süreç içinde "ulusla-
rarası'' kimliğini yetiştirdiği öğ-
rencilerle kanıtlayan koskoca An-
kara Devlet Konservaruvan ve ay-
nı konumda bulunan koskoca öte-
ki konservatuvarlanmız kepenk
mi indirecektir? Yoksa sekiz yıl-
lık temel eğitim yasasının "delin-
mesi" mi düşünülecektir?
Siz konservatuvarlann aylardan
beri kıvrandınldığına bakmayın.
Ne kepenk indirilecek, ne de 4306
sayılı yasa delinecektır. Çünkü
cumhuriyetimizin yapı taşları
olan konservaruvarlanmız, yasal
güvence altındadır. Konservaru-
varlann yasal dayanağı 1739 sayı-
lı "MiIB Eğitim KanumTdur Bu
kanunun 33. maddesı şöyledir:
"Güzel sanatiar alanlannda özel
istidat ve kabiliyetleri bcliren ço-
cuklan küçük yaşlardan itibaren
>«tiştirmek üzere temel eğitim ve
orta eğitim seviyesinde ayn okul-
lar açüabilir veya avn yerjştirme
tedbirleri alınabilir. Özellikleri do-
layısışla bunlann kuruluş, işleyiş
ve yetiştinne ile ilgili esaslan ayn
bir yönetmelikle düzenknir"
Çok açık değil mi? Yasanın 33.
maddesı, konservatuvarlann "hu-
kuksal" çerçevesıdır. Konserva-
tuvarları "imam-hatip okulla-
n"nın konumunda görmek ve
göstermek ısteyenler, bu yasal da-
yanak karşısında şimdı de ımam
ya da hatip olmak için özel "özel
yetenek" gerektigini mi söyleye-
ceklerdir? Kuran kurslanna küçük
yaşta öğrenci alınacaktır da kon-
servatuvarlanmız "özel yetenek-
li'' çocuklanmızı küçük yaşta sa-
nat egitimine başlatamayacaktır.
öyle mi? Yoksa burası Türkiye
Cumhuriyeti değil mı? Cumhuri-
yetimiz bir "hukukdevleti" değil
mi?
YÖK. konservatuvarlann yasal
dayanaklannı görmezlikten geli-
yormuş gibi davranmakta, sanat
egitimine sekiz yıllık temel eğitim
açısından bakarak konservatuvar-
lann kendi bünyesinde bir "ilköğ-
retim okulu" açmasını istemekte-
dır. YÖK Yürütme Kurulu'nun
konser\atuvar müdürlüklerine
gönderdiği 97.30,2246 sayılı ka-
rarda şöyle denmektedir: "Kon-
senatuvarlardaki ortaöğretim ku-
rumlannın ilköğrctim kunımlan
haline dönüştüriilmesinin uygun
olduğuna karar verildi."
Bu karar, neresinden bakılırsa
bakılsın yanlıştır: Bınncisı, YÖK
Yürütme Kurulu'nun bir karan.
yasalann üzerinde değıldir. tkin-
cisi, konservatuvarlarda "ortaöğ-
retim kurumlan" yoktur ki "il-
köğretim kurumlan"na dönüştü-
rülsün... Üçüncüsü. ilköğretim
okullan Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'na bağlıdır; YÖK kapsamında-
ki konservatuvarlann ilköğretim
okulu açmasıyla ış arapsaçına dö-
necektır. Dördüncüsü. konserva-
tuvarlanmız sanat eğitiminde yo-
ğunlaşmayi bırakıp "okul işletme-
ciliği" mi yapacaktır? Beşıncisi,
konservatuvarlanmızın "ilköğre-
tim okulu" açabilecek altyapısı
yoktur. Altıncısı. yeni bir karar ge-
İecek olsa konservatuvarlanmızın
"mesdt" açmaya mecali kalma-
mıştır.
Başta Gazi Eğitim'in müzik bö-
lümü olmak üzere, üniversiteleri-
mizdeki 12 müzik eğitimi bölümü
de eritilmektedir. Bu konuyu baş-
ka bir yazıma bırakıyorum. ama
kafamdaki som değişmiyor: Ata-
türk'ün kurduğu Türkiye Cumhu-
riyeti'nde yaşamıyor muyuz? Bu
türsorulan YÖKtınmıyorbile. Ne
yapalım, müzikçi olarak bizim de
görevımiz Tınlatmak".
Bir barok akşamında tarihi yaşamak
ÖNDERKÜTAHYALI
tZMİR - Geçen hafta gittiğim
dörtetkinlik, hem mutluluk getir-
di hem de düsündürdü. Dılersenız
Ahmed Adnan Saygun'la başla-
yalım.
Büyük besteci birkonuşmasın-
da hocasından söz ederken, "Iz-
mir, birçok şe>i olduğu gibi Isma-
il Zühtü adını da unutru" demış-
ti. Bu tümcedekı sitem önemliy-
di. Doğduğu e\ in yıkıldığını bili-
yordu. Orada bir otopark bulun-
duğunu ise görmediğıne sevın-
mek gerek. Böylesı babalann ya-
rattığı boşluğu azıcık olsun dol-
durmak üzere geçen hafta Say-
gun'un anıldığı bir şan resitali ve-
rildi. Konuşmalar yapıldı, Say-
gun, Muammer Sun. S. Egüz, t.
Baran, U.C. Erldn ve S. Akdil gi-
bi bestecilenn çokseslendirdigi
türkülerle bu biçemde yazdıklan
parçalar yorumlandı.
Resitali sunanlar. İZDOB sa-
natçılanndan Bas Zafer Erdaş ile
DEÜ De\iet Konservatuvan öğ-
retım üyesı piyanıst Demet E>1e-
miz'di. tki yıldır operanın çeşitli
temsillennde rol alan Zafer. son
derece güzel söylüyor. MÜ Dev-
let Konservatuvanndan \e Abfet
l'smanbaş'ın sinıfından mezun
olan sanatçının dolgun, renkli ve
tatlı bir sesi var; yorumu bılınçli
ve kültürlü. Eytemiz'in eşliği de
yerli yerindeydi. Sun'un Hav>am
dörtlükJeri üzerine yazdığı "Seni
Se>dim Diye" \ e "Çek Şarabı' ad-
lı parçalanndakı tempolann ağir-
lığı dışında beğenerek dinlediğim
resıtalin sanatçılannı candan kut-
lanm.
llgi çeken başka bir etkinlik de
tzmir Filarmoni Derneği'nce dü-
Piyanist Demet Eytemiz ve bas Zafer Erdaş bir resital sundular.
zenlenen Montreal Barok Orkest-
rası'nın dinletisiydi. Joel Thiffa-
ult'un yönettığı topluluk. Handel.
Geminiani. C.P.E. Bach ve \Tval-
di'den \apitlar çaldı. Izlencenın
doruk noktası ise Haendd Alcina
operasından seçmelerdı. Yapıttan
alınan çalgı parçalannın yanı sıra
Soprano LeilaCnalfoun'un söyle-
diği aryalar çok beğenıldi.
Son yıllardaki Barok merakı.
20'ncı yüzyıl insanının çağdaş
müzikteki yenihkleri özümseme
zorunluluğu açısından sorgulana-
bilir; ama tanık oldugumuz ikin-
cı aşama, barok müziğinın kendi
koşullarıyla seslendırılmesidır.
Akord için şimdikinden yanm ton
daha kalın bir la sesi ahnacak. vib-
rato yapılmayacak, süslemeler bol
bol kullanılacak; şef orkestrayı
çembalo başında yönetecek; bu
çalgının tınısı. gerektığinde met-
ronom işlevi yapacak. Çalgılar-
daki bağırsak tellerin, yüzlerce
ampulden etkılenmesi yüzünden
parça aralannda orkestra. akordu-
nu yenileyecek. Böylece sizden.
tarihsel gerçeği sanat begenisi
olarak yaşamanız istenecek.
Özetledığim bu durumu. yanım-
da oturan müzıksever dosta aktar-
dığımda, yorumu kısaoldu: "Yü-
da bir doz alınabilir."
IZDSO'nunturnesi
Montreal Barok Orkestrası'nın
Izmir'de konuk edilişi. İZD-
SO'nun Kanada ile başlattığı sa-
nat alışvenşinın bir parçasıdır.
Şöyle ki dağıtılan basın bildirisi-
ne göre orkestramız, 10-30 Tem-
muz 1998 tarihleri arasında bu ül-
keye bir dınleti gezisi yapacaktır.
Gezı, Kanada devletiyle Quebec
yerel hükümetince düzenlenmek-
tedir. ve Montreal Fahri Türk Baş-
konsolosu ile Kültür Bakanlı-
ğı'nın desteklerıyle gerçekleşe-
cektir. Çıkış noktası olan Brüksel
ile dönüşte, New York \e Was-
hington'dadadinleti \erilebilme-
sı için girişimler vardır. Kana-
da'daki dinletiler, Montreal Qu-
ebec ve Toronto'da olacaktır. Ha-
zırlanan ikı ayn programda or-
kestrayı R. Gökmen ile E. Sakpı-
naryönetecektır. Solocular, Suna
Kan ile Muhiddin Demiriz'dir.
Gezıde Türk bestecılen de seslen-
dirilecektır Tasarının eksiksiz
gerçekleşmesıni dilerim.
Gelecegi bırakıp yeniden gü-
nümüze dönersek İZDSO, hafta
sonu dinletisinde Kanada için tz-
mirlilerdenvizealmakistergibiy-
di ve bu işi kolayca başardı.
Şef Ender Sakpınar. dınletiyi
WA Mozart'ın Saraydan Kız Ka-
çırma uvertürü ile başlattı; ardın-
dan, genç kemancı Cihat Aşkın
geldi ve aynı bestecınin K.V 218
re majör 4. keman konçertosunu
çaldı. Aslında yıllık programagö-
re solocu Suna Kan'dı; fakat sa-
natçı düşerek kolunu incittiğın-
den yerini Aşkın aldı. Kendısının
kısa zamanda iyileşmesini dile-
nz. Aşkın'ın Mozart yorumu gü-
zeldı. Beni tedırgin eden tek nok-
ta. kimi cümlelerin yeterince so-
luklu olmayışıydı.
Dinletinin ikmci yansında Sak-
pınar. başanlı bir Stravinski Pul-
cinelabale süiti seslendirdi. Özel-
likle son bölüm canlı \e de\ inim-
liydi. Sololan çalan bütün üfleme
çalgı sanatçılannı kutlanm. Sade-
ce başkemancı. bazı sololannda
biraz yapışkan ve renksızdi. Son
yapıt olan Borodin'in Poloveç
Danslan ise müzikseverleri coş-
turdu; orkestra her zamanki gibi
dakikalarca alkışlandı.Geçen haf-
ta gittiğim son etkinlik. Anadolu
Güzelsanatlar Lisesi'nin karma
dinletisiydi. Güzel sanatiar lise-
lerinin kültür kalkmmamızda bü-
yük bir yen var. Bu bakımdan din-
letiyi eleştirmekten daha çok oku-
lun eğitim sorunlanna eğilmek
gerek.
lıyordu. Bugüne dek hertemsilini ve her
konserini hayranlıkla izlediğimiz Işın
Güyer ise belli ki rahatsız bir gecesin-
deydı.
Serdar Yalçın yönetimindeki orkestra-
nın sahnedekiler ile arasında henüz ku-
sursuz bir dengeye ulaştığı söylenemez.
Mutlaka orkestra ve şancılann anlaşma-
sı zamanla daha netleşecektir. Her şeyden
önce bu az rastlanır operayı Istanbul'da
izlemek kıvanç verici.
Safiye Ayla'nın ölümü
Safiye Ayla klasık Türk müziği yorum-
culuğunda bir tarihtir. Klasik Türİc müzi-
ği bizim konumuz değil. dolayısıyla Sa-
fiye Ayla'nın yorumculuk niteliğini de-
ğerlendirmek uzmanların ışi. Ben Safiye
Ayla ile ilgınç bir anımı aktarmak istiyo-
nım: Cemal Reşit Rey'e ait De\ let Sanat-
çılan başlıklı bir belgesel hazırlıyoruz.
TRT prodüktörlerinden Orhan Gizli ile
çalışıyoruz. Safiye Ayla bir zamanlar Ce-
mal \ e Ekrem Reşit Re> 'ı y akından tanı-
mış. Onlann Alabanda Revüsü'nde Kra-
liçe Portakal rolüne çıkmış. Amaç. geniş
kitleyi çoksesli bir temsile cekmek. Ve
Safiye Ayla gibi klasik Türk müziğinın
ünlü bir ismini bu revüde sahneye çakar-
tarak geniş halk kitlesini kazanmak! Sa-
di Hoşses'in yazdığı birkaç şarkıyı bu re-
vü içınde okumuş Safiye Hanım. Kendi
üslubunda, teksesli olarak. sazlann eşli-
ğinde. Açık mavı drapeli şifon bir giysi
ile. Yıl 1941, yer Tepebaşı Yazlık Bahçe-
si. Biz bu anılannı anlattırmak üzere o-
nun Etıler'deki evinde çekime gittik. Çe-
kim tarihinden birkaç gün önce ben bir ön
ziyaret yapıp kendimi tanıttım. neler ko-
nuşacağımızı, gün \e saati saptadık. Çe-
kim sabahı Orhan Gizli ve TV ekibı ben-
den bıraz önce ulaşmışlar. Kucaklannda
bir kocaman knzantem demetı. Safiye
Hanım kapıy ı açtnış, "Evin nerde" demiş
Orhan Bey "e. O da, "Ankara'da" deyin-
ce kıyamet kopmuş. Evin bana söz \ er-
dı. nasıl Ankara'ya gıder. ben sızı tanımı-
yorum, onunla çekım yapacaktık. diyerek
başlamış krızantemleri teker teker yol-
maya. Orhan Bey kendi evinin Ankara'da
olduğunu anlatmaya çabalarken ben ora-
ya ulaştım. Ama Safiye Hanım'ı kızdır-
mıştık bir kez. Yavaş ya\aş açıldı, anıla-
nnı aktardı. güzelce konuştu sonunda. Yi-
ne de eski dolaplardan çıkarttıgı mavi
drapeli Kraliçe Portakal tuvaletını gıydır-
meyi bir türlü başaramadık.
Çekim sonrası bana eşını anlatmaya
koyuldu. Şerif Muhiddin Targan. Hem
viyolonsel hem de ud çalan
• " ^ " ^ ~ çok değerli bir müzik adamı-
mız. Hele ud çalma sanatın-
dakı ustalığı dıllere destan.
Safiye Hanım Hajdn'ın vi-
yolonsel konçertosunu yo-
rumladığı bir ses daha din-
letti bana. Piyanoda o zama-
nın ünlü bir pıyanisti. Acaba
Ömer Refik Yaşkaya mıydı,
anımsa\amıyorum. Gele-
neksel müziğımızle klasik
Batı müziği arasında önem-
li bir köprü Şerıf Muhiddin
Bey. Uzun yıllar Amerika'da
yaşamış, Istanbul De\ let
Konser\atu\arı'nda Ilmi
Kurul Başkanı olmuş ve
Bağdat Konservatuvarı'nı
kurarak uzun yıllar orada
kalmış. 1967"deölmüş.
Safiye Hanım'dan ayrılır-
ken bir gün gidip eşine ait
belgeleri incelemek ve anıla-
rını dinlemek üzere söz ver-
dım. Ne yazık kı bir daha
gerçekleşemedı buluşma-
mız. Ancak o evde yaşayan
tarihi de unutamadım hiçbir
zaman. Şimdi ne olacak bu
tarih dolu ev? Bir müze ya-
pılması. Safiye Ayla kadar
ŞenfMuhıddinTargan'ında
çalgılannın, notalarının. fo-
toğraflarının. giysilerinin
derlenmesı düşünülemez
mi? Kime düşer bu görev?
Kültür Bakanlığı'na mı, mi-
rasını bıraktığı TEV'e mi,
yoksa ilgilenecek özel bir
kuruluşa mı?
Ahmet Ertegün'e Fransa'dan
• Kültür Servisi - 85 §•
ülkeden 10 binin üzerinde
profesyonel müzik adamı.
dünyanın en büyük müzik
endüstrisi toplantısı için
Cannes'da bir araya geldı. Bu
yıl 32'ncısi düzenlenen \e
yeni müzik teknolojilerinin
tanıtıldığı MIDEM (Marche
Internationale du Disque and
de l'Edirion Musicale)
perşembe gününe dek devam edecek. Fransız Kültür
\e lletişım Bakanı Cathenne Trautman, bu yıl 50.
kuruluş yılını kutlayan Atlantic Records'un sahibi
Ahmet Ertegün'ü 'Güzel Sanatiar ve Edebıyat
Şovalyesi' madalyasıyla ödüllendirdi Cannes Festival
Sarayı'nda yapılan devlet törenıyle madalyasını alan
Ertegün, aynca "MIDEM 1998 Yılın Adamı
Ödülü'nün de sahibi oldu.
Geleneksel Türkiye Fotoğraf
Yanşması
• Kültür Servisi -Yeni Yüksektepe Kültür Derneğı
tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen 'Gelenekel
Türkiye' konulu fotoğraf yanşmasının konusu 'mimari
ve ıç mekân" olarak belirlendı. Son katılım tanhi 5
Şubat olarak belirlenen yanşma. kaybolmaya yüz tutan
geleneklen ve değerlen belgeleyerek yıırtıçi ve yurtdışı
sergilerle tanıtmayı amaçlıyor. Sıyah-beyaz, renkli \e
saydam olmak üzere üç dalda düzenlenecek olan
yanşmada değerlendirmey i. Ozan Sagdıç. M. Aslan
Güven. Mehmet Baltacı. Dursun Ali Sankoç. Fehim
Örücü'den oluşan bir jüri yapacak. Yapılan
değerlendirme sonucunda her dalda bınncı olacak ı
.
yapıta 20 milyon. ıkıncılere 10 milyon ve üçüncülere ae
5 milyon ödül verilecek. Her dalda ıki yapıtın mansiyon
kazanacağı yanşmada. sıyah-beyaz dalında Fotoğraf
Derneklen Çalışma Grubu'nun. sa\dam dalında AFAD,
renkli dalda ise Yeni Yüksektepe Kültür Derneği'nin
özel ödülleri verilecek. Aynca üç dalda Fotoğraf Sanatı
Kurumu Özei Ödülü kazanacak. Yanşmanın sonuçlan
14 Şubat"ta açıklanacak. (Aynntılı bılgı ıçın: Hoşdere
Cad. Fuar Sk. 11/13 06540 Çankaya Ankara)
İstanbul Güzel Sanatlar'da
tiyatro kursları başlıyor
• Kültür Servisi - Marmara Cni\ersıtesi Müzik
Eğitimi Bölümü mezunu lbrahım Erez ve Ce\det
Canel tarafından akademik sanat egitimine farklı bir
bakış getırmek amacıyla kurulan Istanbul Güzel
Sanatlar'da müzik \e resim eğitiminın \anı sıra tiyatro
eğitimi de venlecek. Tiyatro \e o\unculuk sanatını
geliştırmek amacıyla hazırlanan eğitim programı
deneyimli bir kadro ile 'Özel Istanbul Güzel
Sanatlar'da şubat ayında başlıyor. Dört yıllık eğitim
süresinı tamamlayan öğrencıler Millı Eğitim
Bakanlığı'ndan onaylı diploma almaya hak
kazanacak.(Aynntılı bilgi için: 0216-414 40 90-91)
Gülriz Sururi kendi yazdığı
müzikli oyunla yeniden sahnede
I Kültür Scr\ isi -
Gulri7 Surun, kendi
>azdığı
'Söyleyecektenm
Var" isimli müzikli
oyunla uzun bir
aradan sonra şubat
başında yeniden
sahnede. İkı kişilik
oyunda 14 müzikli
parça var. Beşıktaş
Beledıyesi Akatlar
Kültür Merkezi'nde başlayacak olan 'Söyleyeceklerım
Var' için Gülriz Sururi. 'Anılar, şarkılar. yaşadıklanm.
hıssettiklerim. gözlemlerim. memleketım.. Bu bir
binkim ve bunları seyircimle paylaşmam gerekli" diyor.
Oyunu Engin Cezzar sahneye koyuyor.
'Söyleyeceklerım Var". Gülriz Sururi-Engin Cezzar
ikilısinin 12 >ıl sonra ılk çalışması. Ankara De\let
Tiyatrosu'ndan Hakan Vanlı'nın konuk oyuncu olarak
yer aldığı oyunun müzik yönetmenlığını Cumhur
Bakışkan. çevre düzeninı DDF-Ayhan Kayar. kostüm
tasanmını ise Sadık Kızılagaç üstlenıyor. Efes Pilsen'in
katkılanyla sahnelenecek olan oyunun bir gecesı. sekiz
yıllık eğitim projesi kapsamında Çağdaş Yaşamı
Destekleme Demeğı'nın Sırnak fdil'de yaptırdığı
ilkokulun yararına o>nanacak.
Kuvayl Milliye, Sıvas'ta
• Kültür Servisı - Istanbul De\ let Tıyatrosu, "Kuvayi
Mıllıye' isimli oyunu yarın Sı\as'ta sahneleyecek.
Atatürk Kültür Merkezi'nde sahnelenecek olan
oyunun yönetmenliğini Ergin Orbey. yardımcı
yönetmenligini Zekai Müftüoglu. kostüm tasanmını
Gülhan Kırçova, ışık tasanmını Ersen Tunççekiç,
müziğini Can Atılla. koreografisini Bınnaz Dorkıp
Aydan yapıyor Nâzım Hikmet'in yazdığı oyunda
Haluk Kurtoğlu. Can Gürzap, Zekai Müftüoglu,
Adnan Bincik, Ali Düşenkalkar, Arsen Gürzap,
Cevdet Arıcılar. Denız Gökçer. Engin Şenkan.
Levent Özdilek. Metin Belgin. Serpil Tamur, Tijen
Par ve Uğur Polat rol alıyor.