23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24EYLUL1996SAU CUMHURİYET SAYFA HABERLER 'Cüppeli Hoca' diye tanınan Ahmet Mahmut Ünlü'nün değeri trilyonlarla ölçülen 5 fabrikası var Tarikat, siyaset, ticaret üçgeni ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ GÜNPÜZ İMŞİR Çavuşbaşı'ndaki Hazine've ait orman vağmasının arkasında "Cüppeli Hoca" adıyla tanınan Ahmet Mahmut Lnlü çıktı. Fetih Küllivesi'nin yapımı için kavnak varatmak amacıyla "Fatih Hak ve Hizmet \'akfi"nı da kuran Ünlü'nün triKonlarla ölçülen iki şirkete ait 5 fab- rikası bulunuvor. Yakın çevresıne "dünvaişlerindeneli- ni etegini çektiğini" söyleyen Ünlü, ba- bası Yiısuf Inlü've ait yaktaşık 4 mil- yar lıra değerindekı C 180 model Mer- cedes otomobılı makam aracı olarak kullanıyor. Vakıf kanalıvla topladığı paraların büyükbirkısmınıda~Ok-Çi\radl] şir- ketine aktardığı ilerı sürülen Ahmet Ün- lü. Fatih'teki İsmail Ağa Tekkesi'nin jevhi Mahmut Istaosmanoğlunun sağ kolu konumunda bulunuvor. Ahmet Ünlü'nün Çavu:>basi beldesine ait Ha- zine arazisinden vaklaşjk 7 0 dönümü babasının da ımzası bulunan vasal ge- çerliliğı tartı^malı sertıfıkalaria metre- karesini 2 miJvon liradan müritlerine sattığı öne sürülüyor. " Bombalı birsuikastsonucuöldürülen gazetemiz yazarı Iğur Mumcu'nun "Ticaret, Siyaset veTarikat İ çgeni" ola- rak adlandırdıgı "şeytan üçgeninin en belirgin örneğı Çavuşbaş.ı'nda vaşanı- >or. Müritlerine maddi yasamdan kop- tuğunu. yaşama nedenınin bu dünyada- ki ömriinü tapınmayla geçırmek oldu- âunu sık sık vureulavan Ahmet Mah- • Müritlerine maddi yaşamdan koptuğunu, yaşama nedeninin bu dünyadaki ömrünü tapınmayla geçirmek olduğunu sık sık vurgulayan Ahmet Mahmut Ünlü'nün "dünya nimetleri" arasında 2 ayn şirkete ait 5 fabrikası bulunuyor. mut Ünlü'nün "düma nimetleri" ara- sında 2 a\n şirkete ait 5 fabrikası bulu- nu>or. Istanbul TıearetOdasi kayıtları- na uöre Ahmet Mahmut Lnlü. ilk ola- rak*2O rteiran 1986 tarihinde 255188- 172751 numaraları iletesciledilmıs, ba- bası Yusufvekarde^iTahirLnlüilebir- likte 100 milvar lira sennave ile nıerke- zi Topkapı'da bulunan Ok-Çiv ı San. Tic. A.Ş'yi kurmuş. Turgut Özal dönemin- de i^lerıni büvüıen Lnlü ailesi. Topka- pı'da merkez t'abrıkanın dışında bır fab- rika daha olmak üzere Mahmutbe> ve Hadimköy'de fabrika sayısını 4'e çıkar- mış. Yine ITO kayıtlarına göre Ahmet Mahmut Ünlü. babası Yusuf Ünlü ile birlikte Naci Topteker. Sefer İhsan, Vol- kan Surtop \ e Mahmuf l ğurlu adlı or- taklan ile birlikte "BurçakGıda San. V- at. Dış. Tic. Limket Şirketi"ni kurmuş. Halen Afvon'daki maden suvu fabri- kasını Kenıal Horzumla ortaklaşa sa- tın alma girişimlerinı sürdüren Ünlü ai- lesinin Istinve'de son derece lüks bir \ il- lası da bulunuyor. Son seçimlerde ANAP'tan desteğini çekıp RP'nin o> deposu halıne gelen Fatih'teki İsmail Ağa cemaatınin önde gelen isimlerinden olan Ahmet Mah- mut Ünlü'nün. Jstanbul dışında birçok ilde de \erdiği vaazlar karsıhğında pa- ra aldığı belırtüıvor. Cüppeli Ahmet Hoca'nın son ıcraatını ise Çavu^ba- şı'nda RP'li Bevkoz Beledive Bas.kanı YüeelÇelikbilekın de katkılarıvla Ha- zine arazısine gırerek Ortadoğıı \e Bal- kanlar'ın en büyıik medrese ve küllıye- si planı oluş.turuyor. Ahmet Mahmut Ünlü. bunun için bir de \akıf kurmuij. Resmi Gazete'de 12 Şubat 1995 tarıhinde vavımlanarak ku- rulan Fatih Hak ve Hizmet Vakff nı vak- fedenler ise Abdülhalim Şahinoğlu, Ha- zım Oktav Başcr. Turan L >an. Kemal Eren, Selahattin Karamustafaoğlu. Yu- suf Lnlü, Celal Erzincanlıoğlu. Necati Aydoğanadlı isımlerden olu^uvor. Yak- fin kuruluş amacı da "Halkinahlaki.il- mi ve fikri sevivesini yukseltmek, her türlü maddi ve nıanevi kalkınmasına vardımcı olmak. sağlık vesos>aJ ihtivaç- larını karşılamak. milletin tarihi \e kiil- tiirel mirasını korumak vegeliştirmek" olaraközetlenıvor. Cüppeli Hoca. halen Fatih Caınii "ne 100 ınetre mesafede ko- numlanan vakıf genel merkezi. altında kurulu Fetıh Mescıdi'nde pers.embe günlen erkeklere. eumartesi günleri de kadınlara vaaz vererek günlerini geçi- rivor. A.Mahınut Lnlü \akıf kanalıvla topladığı paralan "Ok-Çhi" adlı şirketine aktarıvor. Kaçak kente 'belediye' karannda Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Ülkü Güney'in onayı var Çavuşbaşı yağmasında 6 devlet desteğT OKT\\ EKİNCİ Istanbul Büyükşehir Belediyesi (İS- Kl) ekiplermin Elmalı Barajı koruma kuşağındakı "kaçak villa yıkımlan" ga- zetelerde ve TV ekranlarında "yürekle- re su seqjerken". a>nı havzadaki "Ça- \uşbaşıormanlarını~ işgal ederek vağ- malayan ~şeriat eğirtmi kiilJiyesiyle" il- gili arkadaşımız Gündüz İmşir'in orta- ya çıkardığı gelişmeler. aeaba "yetkili- lerin" de dıkkatinı çeki>or mu? Gerçi. bu konudaki >etkilileri ilgili yasalar > ine "belediyeler" olarak tanım- İıyor; ama. Çavuş,başf ndakı kaçak ~si- yasal yapdaşma" ile ilgili belediyeler- deki seçilmi^ "siyasal yönetimler'" aynı politik hedeflere hizmet ertıklerinden, elberteki vukarıdaki sorumuzun da pek bir "kı\met-i harbi>esi" kalmıyor. Ne var ki. "yerel demokrasi"(!) şim- di bövlesı bir ortam yaratmış olsa bile. Türkiye her şeyden önce hâlâ bir ~hu- kukdevleti" olduğundan. bu şerıatçı or- man yağmasına dur divecek \ ine de bir "yetkili mercii 1 " olmalı! Anayasa ve yasalar, bu gibi durumlar- da da kamu varanna denetim yetkisini "merkezi hükümete" veri>or. Hukuka aykın davranan yerel yönetimler hak- kında gerekli vaşaj işlemleri \apmak için de öncelikle "İçişleri Bakanhği'nı görevlendiriyor. Peki. acaba İçişleri Bakanlığı. yine Js- tanbul'un korunması gereken orman ve su havzalarındaki kaçak yapılaşmavla ilgili olarak. ömegin aynı Çav uşbaşı bel- desindeki vasadışı gelişmeler hakkında ne vapıvor'1 Bu gelişmelere göz vuman Beykoz Beledivesi >önetimi ile v ine ay- nı umarsızlık içindedavranan Büvükşe- hirve İSKI yetkililerini hiçdegilse "uya- nyor mu?" Bu sorunun da vanıtı. Resmi Gaze- te'nin 7Nisan 1996 rarıhJi 22604. sayı- sında. >ine İçişleri Bakanlığı"nın ilan et- Çavuşbaşı beldesinde Fetih Küllivesi'nin inşaatı ">etkililerin ilgisini çekmeden" tiinı hı/ıvla süriivor. tiğı ve altında Cumhurbas.kanı Süle>- man Demirerin. Başbakan olarak .Me- sut Yılmaz'ın ve İçişleri Bakanı olarak da ÜlküGüne\'in ımzalarını taşıjan $u "üçjü karamamevle" verilmiş olu>or: "Istanbul ili. Be\ koz ilçesi merkez bu- cağına bağlı ÇaMişbaşı kö> ünde Çav uş- bası' ismiyle beledive kurulması. 1580 sav ılı kanunun 7469 sav ılı kanunla deği- şik7. maddesi uvannca u>gun göriilmüş- tür..." Görüldüğü gibi. İçişleri Bakaniığı da üstelik henüz ".•V.NAVOL" dönemındev- ken. hemen tüm yapılan kaçak olan ve acımasız bir orman yağmasının sürdü- ğü Çavuşbaşı'na "kamu yaran" adına müdahale edip durdurma yoluna gidece- ğine. İstanbul'un suvuna ve ormanına göz diken şeriatçı talancıları beledive vaparak "ödüllendirme>i"tercih edivor. Tıpkı. vakın geçmışte ba^ta Sultan- beyli olmak üzere. dığer bir dizi benzer kaçak yerleşıneleri de yıne su havzala- rını ve ormanları tahrıp eden "yasal be- ledi\e>etkileri>le"l!)donattıklangibi... Pekı. Bu durumda "duvarlıvatandaş" artık nereve başv uracak'.' Cumhurbaş- kanı'ndan muhtarına dek uzanan bir "yetkililerin umursamazüğı" zinciri kar- şısında. suv unu. onnanını ve gelecek ku- şaklann yaşama hakkını savunma yö- nündeki anavasanın kendisine verdiöi ~çe\re>i koruma görevini" na~.il verine getirecek? Elbette kı vargı yolu>la ve "sivasete henüz bulaşmamış" buğımsız mahke- melere başv urarak. Mimarlar Odası. öneeki ay bu top- lumsal görevi de verine getirerek. İçiş- leri Bakanlığı'nın Çavu^başı'nı beledi- >e>apma kararını "iptalettirmek" üze- re. vüksek yargıda dava açtı. Eğer vargı. hem su havzasında. hem ormanda. hem de SİT alanındaki bu "kaçakyapı vığınının" üstüne üstlük bir de beledive olarak "imar özgürlüğüne kavuşamayaeağT v önünde birkararver- mezse. şerıatçı talancılar3 Haziran 1997 günü yapılacak verel seçımlerde "bele- di>e başkanlannı ve beledive meclis ü\e- lerini"de kendilerı seçecekler. Sonra da bu "secilmiş' 1 yerel vöneti- cıler. "verel demokrasinin" gereğı ola- rak bugüne dek kaçak inşa ettıkleri bi- nalarını "imar planlarına"(') bağlayıp. beiki de henuz > agmalamadıkları yerle- ri de v ine "meclis karanyla" imara aça- caklar.Geçen eumartesi günü. TMM- OB'ye bağlı Istanbul'daki meslek oda- larınea düzenlenen "Kaçak Kentleşme ve İmar Affı" forunıuna katılan Sultan- »ıcvli'ninRP'h Beledive Başkanı AliNa- bi Koçak. bızzat benim vönelttiğim bır soru iızerin "Çavuşbaşı'nın ve bu gibi kaçak >apı(aşan \erierin beledive olma- sına artık ben de karşıyım" dedi ı2l.09.1996). Benzer şekilde Bey- koz'ıın RP'lı Beledive Başkanı Vücel Çelikbilek de arkadaşımız Gündüz İm- şir'in kaçak şeriat küllı>e.sinı duvııran haberındea>nı şeyi sö>lü>or ve "Bura- sı belediyeolamaz" diyor. (Cumhurı>et. 23.09.1996). Bakalım bu ikı "karşı" belediye baş- kanı. Mimarlar Odasi'nınaçtığı davada İçişieri Bakanlığı'nın karşısına "müda- hil" olarak çıkacaklarmı? ' Hele şu Bü>ükşehir Beledivesi. ken- dıvjptığı nâzımpianda bile • 4 \eşiJ"gös- terdiği Çavuşbaşı'nı vağmadan kurtar- mak için çaba gösteren bır meslek oda- sına. hiçdeğılse buörnekte ve vıne ken- di "nâzım planı hatınna" destek olacak mı?. Bu soruların vanıtı da. >on günler- dekı kente karşı duyarlı olan herkesi se- \indiren kaçak >apı >ıkımlarında ne denli "içten" olunup olunmadığını orta- va serecek... Evet. Çav uşbaşf nda "devletdesteğû- le" >enı bir Sultanbevli yaratılıvor. Bu korkunç gidı^i ise "vetkili" olan hemen herkes .sadece sevredi>or. Cumhurbaşkanından. muhtanna ka- dar. . MEMURLAR 1L4R4RLI /Grev ve loplusözleşme hakkımız yerilmeli' * .4NKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ka- fıuçalışanlannasendikalhaklarınveril- pıesine ilişkin yasa taslağını hazırlamak «zere oluşturulan teknik komisvon dün îbplandı. Kamu Emekçileri Sendikaları tonfederasvonu (KESK). Türkive Ka- frıu-Sen ve Memur-Sen'den 2 temsilci ije bakanhk vetkililerinin katıldığı top- tentıda, kamu çalışanlanna grev \e top- Rısözleşmeli sendika hakkının tanınma- sı istendi. ! KESK adına toplantıya katılan Mer- Sez \'ürütme Kurulu ü_ve>i \e Toplu İş Şözleşmesi Sekreteri Fikret Doğan yap- (Jğı yazılı açıklamada. sendikanın ancak Şrev ve toplupazarhkhakkının verilme- aiyle anlamlı olabileceğini vurguladı. ibemokratikleşme ve çalışma yaşamın- (İa banşın sağlanması için bu haklann y- 4r aldığı bir yasal düzenleme yapılması ğerektiğini v urgulayan Doğan. "Kamu çalışanlarının bu yöndeki beklentilerine rağmen, bazı konfederasvonların dev let >etkililerinin de gerisine düşerek grev ve ioplupazarlık hakkı konusunda tered- düde düşmeierinin ve şimdilik grevsiz toplusözleşmesiz sendikayı veterii gör- meieri konusundaki yakjaşımlarını ya- dırgı>oruz"dedi. Doğan. KESK olarak yasada >er almasını istediklen ilkeleri ^öyle sıraladi: . "Sendikal haklar, grev ve toplusözleş- öıe hakkı da dahil olmak üzere bir bü- tiindür. Hazırlanacak vasa. grev \e top- Kısözleşme hakiannı içermelidir." Vatandaslıktan cıkmak istiyor Ordulu gazeteci baskılardan hıktı ERDOĞAN ERİŞEN ORDL" - Ordu \e Fatsa'da vavımlan- makta olan Vatan adlı bölge gazetesınsn sahibi Osman Şahin. 25 savfalık hır dı- lekçevle Ordu \'alılığı'ne başvurarak Türk vatandaşhâından çıkanlmasını iste- dı. San basın kartını da \ahlıge teslim e- den Şahin. baskı ve tehdıt altında oldu- ğunu belırterek vatandaslıktan çıkmata- lebının kabu! edilmemesi halınde ıntihar edeceğinı sövledı. Ordulu gazeteci Os- man Şahin'ı gazetesını kapattıracak. ba- sın kartını da valilığe verecek kadar kız- dıranolavlar 1985 ıle 1991 v ılları arasın- da vaşanmış. Kendı devımıvleoyıllarda "volsuzluklann ve menfaat çetelerinin iizerinegittiğiiçin~arabası vakılmış. fa- ıllerı ise 6 >ıldır bulunamamış Şahın'ın hakkında 2~! kez basınla ılgıü da\ a \ e so- ruşturma açılmış. Bunların bazılanndan takipsızlik. bazılarında beraat karan çık- mış. Kimı davalardaparacezalarınınva- nı sıra 4 kez mahkûmıvet almış. Bunlar- dan ikısi \argıta\ tarafından bozulurken ikisınden ise hüküm gıverek hapı^ vat- mış. 31 Ekım 1991 gecesi ışortağı vearka- da^ı Hakkı Şensov'un Konak Sıneması bınasının üst katından düşerek ölınesi >o- nucu gözaltına ahnan Şahin. bu olay la il- gılı. "Bilgim ve görgüm olmadığı halde6 yıl 11 av 15 gün hapis cezasına mahkûm oldum. 2 vıl 10 av kadar vattıktan sonra şartlı tahlive oldum" dıvor. Bu cezav ı proteMo ıçın 5 gün açlık gre- vı devapan Şahin. 1990 vılında Adalel Bakanlığı önünde. "Adalet Arıvorum" dıve pankart açarak açlık gre\ı vapmak ıstedığı için de gözaltına ahnmiş. Osman Şahin son olarak geçen günler- de. îstanbul'da gözaltına alınarak Gav- rettepe'de' 4 gün 4 gece ışkence gördü- ğünü öne sürüvor. " Bu ola> bardağı ta>ıran son damla ol- dtı"diven Şahin. çocuklannın ıhtışaçla- nnı karşılayamadığını. vakınlarının var- dımı ile gecindığını sövlüvor. Osman Şahin tüm bu olavların verdı- ği sıkıntıvla Ordu Valıliğfne iarı basın kartı ile birlikte v erdığı 20 Evlül 1996 ta- nhlı dılekçesınde olavları sıraladıktan sonra su taleplerde bulıınuvor: "Artık TürUv e'de vaşamak idamdan daha kötü olacaknr.Buşekilde>aşamaktansa Türk vatandaşlığından çıkıp. baska bir iilke \a- randaşlığına geçmek istnorum. Buna i/in verilmediği takdirdeiseikinci seçenekola- rak ölümü seçmekzorundavım. İki vıldan bu vana suçsuzluğumu ispatlamak için riimvollandenedinı.Yineanlabilecekbir iftiramn kurbanıolmaktan korkuvoruın. Son çözümü son umudumu bu dilekçeve bağladım. Ordu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından suçsuz olarak hüküm givdi- ğinı dosvanın Adalet Bakanlığı vetkilile- ri tarafından incelenmesi. arahamı va- kanların bulunması. Türk vatandaşlığm- dan çıkana kadar can güvenliğimin sağ- lanması, başımdan geçen ola_\lar nede- nivle ailemin ve vakınlanmın rahatsız edilmesineson verilmesi. Türk \atandaş- lığından çıkanlmam için dilckçemin İçiş- leri Bakanlığı'na ha\ak edilmesi..." Şahin üzerındekı baskıları protestoet- iiıek ıçın kurucusu olduğu Vatan gazete- sının vavınına da >on verdı. Cumhuriyet Kitap Kulübü'nden Bir Ay Boyunca %50İİİNDİRİM 16Eylül-16Ekim1996 Taksim Sergi Salonumuza Gelin Kampanya Sergimizden Kitaplarınızı Seçin. Adres.-İsttklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu-İstanbul (Ak Sanat karşısı) Tel:252 38 81 Laiklik ve Demokrasi Ben buralarda değilken. ilgınç bir tartışma başla- mış. "Önce laiklik mi savunulmalı, yoksa demokra- si mi savunulmalı" biçiminde özetleyebileceğimiz bu tartışmanın ilk işaretleri, daha ben buralarday- ken de görülmüştü. Kimi yazarlarımız önceliği de- mokrasiye verirken, kımı arkadaşlarımız da önceli- ği laiklığe veriyorlar. Önceliğı demokrasıye veren bır yazar, (mealen) "Elbette önce demokrasi" dıyordu. "Demokrasi ol- mayan birsürü laık devlet var. Ama demokrasi olup da laik olmayan hiçbir devlet yok." Doğrudur. Demokrat olmayan bir sürü laik devlet vardır. Fakat burada daha sonra "totoloji" yapılıyor. Elbette demokrasi olup da laık olmayan devlet ola- maz. Zira laiklik olmazsa, demokrasi de olmaz. Ya- nı yukarıda mealen alıntıladığım yazarımızın "de- mokrasıyi laiklığin şartı gibi göstermesi" düpedüz zihin bulandırmaktır. Işın doğrusu. "laiklik, demok- rasinin şartıdır." Laiklik ve demokrasi aynı tarihsel süreç içinde ve aynı koşulların ve aynı beklentılerin sonucu olarak aynı dönemde ortaya çıkmışlardır. Defalarca yazdım ve hıç üşenmeden ve yüksünmeden daha defalar- ca yazacağım. Bu tarihsel sureç incelenirse, laiklik olmadan demokrasi olamayacağı net bır biçimde görülür. Önce tanımı yineleyelim: "Laiklik bir toplumda, yönetenlerin yönetme yetkisini Tannsal kaynaklar dışında birkaynaktan almaları ve toplumla ilgili ku- ralları belirlerken Tanrı buyrukları dışında da kural- larbelirleyebilmeleridir." Yani laiklik, "yö/iefrneyef- kisinin kaynağı" ile ilgili bir kavramdır. Pozitif ve akıl- cı düşüncenın, inanç ve hurafelerin yerini almasıdır. Gerçekten insanlığın tarihi ıncelendiğinde, "yöne- ten-yönetilen" ayrımının başladığı andan itibaren, temel bir sorunun ortaya atıldığını görürüz: Yöne- tenler. bu yönetme yetkisini kımden alıyor? Ardın- dan başka sorular da gündeme gelir. "Buyetkıyı na- sıl alıyor", "Bu yetkiyı kime devrediyor-nasıl devre- diyor" vb. Ancak dikkat edilırse tüm bu soruların odaklandığı temel birkavram vardır. "Yetkinin kay- nağt"ntn ne olduğu. Gene bütün bir insanlık tarihi boyunca görülen, bugün de gördüğümüz ve korkarım yarın da göre- ceğimiz; bu yetkinin üç kaynağı vardır. Bunlardan birincisi zorbalıktır. kaba kuvvet kullanılmasıyla bu yetkinin gasp edilmesidir. ikincisi bu yetkinin Tanrı adına kullanılması ve bu yetkinin Tannsal bir yetki olduğuna inandınlan toplumların (sözde) Tanrı buy- rukları doğrultusunda yönetilmesidir, Ve nihayet üçüncüsü bu yetkinin, şu ya da bu biçimde halktan alınmasıdır. Laiklik "Aydınlanma Çağı" denen bir dönemde ve gene aydınlanmafelsefesidenilen bir felsefenin so- nucu ortaya çıkmıştır. Gerçekten ortaçağda ya da 'karanlık çağ'üa yönetenler. bu yönetme yetkisini Tann'dan aldıklarını iddiaediyorveTann'nın buyruk- ları doğrultusunda yönettiklerini ileri sürüyorlardı. Toplumsal ve siyasal düzen tümüyle "Tannsal" ola- rak düzenlenmişti. Bu düzen insanların "eşitsizliği" üzerine kurulu birdüzendi. İnsanların bir kısmı Tanrı tarafından "se- çilmiş" kullar olarak varsayılıyordu. Toplumun diğer üyeleri "sürü", onlar o sürünün "çobanı" idiler. Ve bu eşitsızliğe, bu mantıksızlığa karşı çıkanlarda bu- nun bedelini çok ağır biçımlerde ödüyorlardı. Bu düzen, "din devleti", ya da "teokrasi" olarak isimlendirılir. Vegünümüzün aydın insanının kafası- na göre mantık dışı olan ve ınanılmaz sayılabilecek bu düzen yüzyıllarca sürecektır. Burjuvazinin orta- ya çıkışına kadar... Burjuvazi; temelde Haçlı Seferleri sırasında ilk ciddi "birikimlerinı" oluşturan ve daha sonra yeni kı- talann keşfiyle bu gücünü pekiştiren vezenginleşen "tüccarlann" öncülüğünde ortaya çıkan bir sınıftır. "Burg"daoturan ve soyluluğu olmayan, meslekten "savaşçı" olmayan, herhangi bır toprak bağlantısı olmayan bu insanlar, tarih sahnesinde ekonomik olarak güçlü bir sınıf oıarak yer aldıklarında, bunun doğal uzantısı olarak yönetimde de pay istediler. An- cak eskı düzende "rollerdağıtılmıştı." Kimin yöne- teceği, nasıl yöneteceği, yönetme yetkisinin kayna- ğı vs çoktan belirlenmişti. Ve bu düzen, Tannsal bir düzen olarak varsayıldığı için. değiştirilmesi de dü- şünülemezdi. İşte burjuvanın bu mantıksız düzene yanıtı, "Ay- dınlanma felsefesi" oldu. Tüm dünya dillerınde ay- nı sözcükle dile getirilen "aydınlanma" çok özet ola- rak, "Kör inanç ve hurafenın yerine, bilimin ışığıyla aydınlık getirilmesi demekti." Eski düzenin beline baltayı indirdiler. "Neden Tan- rı insanları farklıyaratsın" sorusunu sordular. "İnsan- lar hür ve eşit doğarlar. Ve insan olduklanndan ötü- rü öylesıne temel bazı hak ve özgürlükleri vardır ki; hiçbir zorba. bunları o insanların ellerinden ala- maz." Siyasal haklar bunlardan biriydi. "Meşru bir yö- netim" dediler. "ne zorbalığa dayanır, ne de Tan- rı'nın buyruklanna. Meşru bıryönetimin tek kayna- ğı, yönetilenlerin özgür iradeleridir." Ve bu anlayış 19 ve 20. yüzyılın tüm temel belgelerinde yer aldı. BM insan Hakları Evrensel Bildihsi'nde de, kelime- si kelimesine aynı ifade vardır. Ve son iki yüz yıldır tüm mücadele. böyle bir düzene ulaşmanın müca- delesidir, böyle bir düzende yaşamanın mücadele- sidir. Bu ifade, en basit biçimiyle laikliği ve en basit bi- çimiyle demokrasiyi ifade eder. Bu bakımdan de- mokrasi ve laikliği biribirinden ayırmak mümkün de- ğildir. Dünya üzerinde önce demokrasisini kurup son- ra laikleşen hiçbir ülke yoktur ve olması mümkün değildir. "Herdemokrasilaiktir" gibisinden ifadeler- le kafa bulandıranlar. sanki demokrasinın doğal ola- rak laikliği de getireceği izlenımini uyandırmak isti- yorlar. Bunun örneği yoktur. Laiklik ve demokrasi, gelirse birlikte gelir. Kimi zaman laiklik önce gelir, onu kaçınılmaz bir biçimde demokrasi izler. Fran- sa'da da böyle olmuştur, ingiltere'de de, Alman- ya'da da, Türkiye'de de... Ötesi "laf-ı güzaf"t\r. İki üniversitede görevli Prof. Yılınaz TRT^ye aday Istanbul Haber Servisi - Prof. Dr. Ta>fun Akgii- ner'in görev den almmasıy- la bo!?alan TRT Genel Mii- dürlüğü için vapılacak se- çimde Prof. Dr. Durali Yık mazadavlıâını kovdu. Prof Durali Yılmaz. Muğla Ünıversıtesi Fen- Edebivat Fakültesı Dekan- lığı ile tstanbul Lniversite- si Iletişim Fakültesi öğre- tım üyeliği görev lerini yü- riitüvor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear