23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 1996 PAZAFt 14 KULTUR İSARET ZEKİCOŞKUN Kelepir: Olii kitaplan dirfltir HA. -X ı İkinci Kelepir mağazası 4 e>liilde Kadıköy'de açdıyor. ( DEVRİM BARAN) Harfperestlerin; yazarlann, yayıncıla- nn, okurlann. kitaplann dünyasında yeni bir şeyler oluyor. Daha da olacak gibi gö- rünüyor. Harfperest üçlü (yazar, yayıncı. okur) ve onlann ortak "ikon"u kitap için yeni bir adres çıktı ortaya. Kelepir. Temmuz 1996'da Beyoğlu'nda açılan Türkıye'nin ilk ucuz kitap, adı üstünde Kelepir mağazası umulmadık. görülme- dik bir ilgiyle karşılaştı. Günde ortalama 2000 dolayında okur Kelepir'in kapısın- dan giriyor. Hemen hemen boş çıkan yok. Tersine, kollar. kucaklar dolu. Ortalama kitap taban fiyatlannın 250-300.000 TL'ye oturduğu günümüzde, Kelepir'deki kitaplann en pahalısı bile pi- yasa taban fiyatına ancak yaklaşıyor çünkü. Binin üzerinde kitap çeşi- di var Kelepir'de. Göreceli olarak da yeni yayın bunlar. Ortalaması bır-ıki, bilemedi- niz üç yıllık; en eskisi beş- on yıllık. Hâlâ s,atışı olan. ama her nedense piyasadan çekilmiş; dağıtımcı ısteme- miş, kitapçı raflanna çıkma- mış, yayınevi deposunda — — — kalmış kitaplar. Yürürlükteki fiyatlann üç ya da dörtte bır fıyatına satılıyor. fyice kitapsızlaşmaya doğru gidilirken ortaya çıkan bu yeni oluşum kitabı okur- la, okuru kitapla buluşturuyor. Ağustos sonlannda ikinci Kelepir ma- gazasının Kadıköy'de açılışıyla Istan- bul'un Anadolu yakası da yeni oluşumla tanıştı. Şimdi sırada Ankara ve Diyarba- kır var. Yakında oralarda da kitap 'Kele- pir'leşecek. Kımbilir ardından lzmir, Adana. Bursa, Eskişehir derken memle- kette bir Kelepir kitapçı haritası oluşur. Oluşur, okur da pahahlık yakınmasın- dan bir ölçüde kurtulur. Ama kitaba da bu arada bir şeyler olur galiba. En azından şu soru çıkar ortaya: Ma- dem kitap bugünkünün üçte-dörtte biri fi- yatlarla da satılabiliyor. neden o zaman yeni yayımlanan kitaplarda bu tarz bir fi- yatlandırma politikasına gidilmiyor? Yayıncı yatırımının karşılığını alama- maktan, para kazanamamaktan yakındığı- na: yazar hem yazarak geçınememekten. hem de yazılarının okura ulaşmamasın- dan. kısaca yazdıklarının karşılığını ala- mamaktan yakındığına; okur pahalılıktan ve kitap alamamaktan yakındığına göre.. ne oluyor, nasıl oluyor da Kelepir gibi bir oluşum bu üçlüyü göreceli de olsa mem- arfperest üçlü (yazar, yayıncı, okur) ve onlann ortak 'ikon'u kitap için yeni bir adres çıktı ortaya. Temmuz 1996'da Beyoğlu'nda açılan Türkıye'nin ilk ucuz kitap, adı üstünde Kelepir mağazası umulmadık, görülmedik bir ilgiyle karşılandı. Binin üzerinde kitap çeşidi var Kelepir'de. Göreceli olarak da yeni yayınlar bunlar. Ortalaması bir-iki, bilemediniz üç yıllık; en eskisi beş-on yıllık. depoda duran "ölü ldtap"lar da var. Olü kitap. kötü kitap değil. Şu ya da bu nedenle kaden kötü gitmiş belki de. Bir bakıma evde kalmış kız. Kimi, zamanın- da "taliplisi"nı beğenmetniş ya da iste- yenlen baba (yayıncı) beğenmemiş. kimi- nın kısmeti başkalannca kapılmış.. der- ken kız -yani kitap- evde, depoda kalmış. Nasılsa bir gün kısmeti çıkar diye bek- lerken zamanı-devri geçmış. Kader denip sineye çekilmış bu hal. Baba-yayıncı, gu- rurundan kızı e\e kapattığı gibi adını da anmaz olmuş. Bır zamanın "taze güzel"ı, yazann, yayıncının ortak ürünü böyle böyle "ölü kitap" haline gelmiş. Yayıncıların ortak kuruluşu Dada içinde evde kalmışların sayısının epey kalabalık oldugu görülünce de bır şans daha ve- rilmiş onlara Kelepir'le. Meğer ne çok taliplisi, ne çok seveni varmış onlann! Neredeyse ki- misi yeniden basılacak hale ge- nun edıyor? Kelepir'deki kitaplann hepsi bu türden "kısmetsizMk" kurba- nı değil. Aslı aranırsa her biri için başka başka öyküler anlatı- Evde kalmış kızlar sokağa Kelepir. bir bakıma çaresizliğin ürünü. Yayıncılar Birlıği Başkanı Atü Ant'ın gi- nşimleriyle ortaya çıkmış. Ant'ın da yö- neticisi olduğu Afa Yayınevi başta olmak üzere 5-6 yayıncı kendi kıîaplarını daha etkin dağıtabilmek için Dada adlı dagıtım şırketini kurmuş. Bugün Afa, Cem, Kav- ram başta olmak üzere Dada bünyesinde 30'un üstünde yayıne\i var. Bu yayınevlerınin yeni ve dolaşımda olan kıtaplan Dada aracılıgıyla dağıtımcı ve kitapçılara verilıyor. Ama öte yandan 5 3 V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L İ Açılış filmleri beğenilmedi Kültür Senisi - 53. yaşına ba- san V'enedık fılm Festivalı yaşlan- dığını gızlemek amacıyla süreklı yenılık ve heyecan peşınde. ttal- ya'nın önemlı gazetelennden La Stampa'nın attığı başlık 'Multi- Venezia'dan anlaşıldığı üzere bu yıl kafasını kazıtıp Venedik'e ge- îen Robert De Niro'suyla. festiva- lı açan Başbakan Yardımcısı ve Kültür Bakanı Walter VeKroni ve dıger polıtıkacı konukianyla, 2000 yılların sınemasını sorgula- yacak toplantılanyla. adınayapıl- mış sekız kısa metrajlı filmle fes- tıvale ağırlığını koyan Queen'in efsanevı solısti Freddie Mer- curv'nın beyazperdede canlanan ruhuyla. konu açısından hiçbır or- tak özellik göstermeyen filmler- den oluşan bölümleriyle, beyaz- perdedeki çılgın Latın aşklanyla, Toscana'da gözüken Nicole Kıd- man'la. Nevv York mafyastyla, San- dinıst gerilîalarıyla, Napolili baba- larla. hayal kırıklığına uğramış ko- medyenleriyle ve film-marketıy lc rengarenk bir festival yaşıyor Vene- dık. Geçen yıl da seyırcisınden bir yüzde 7'lık bölümü yitiren ttalyan sineması video ve TV yoluyla ken- dine yeni seyırciler bulmasına kar- şın key ifsız festivalde. Avrupa sine- masının da pek tadı yok . Gün boyu programa hâkim yarışma filmleri gece hâkimıyetı Amenkan büyük bütçe- li filmlenne bırakıyor ve seyircı Amerı- kalılan seyretmeyı tercih ediyor. Festival yönetıcılen Amerıkalılar'ın topladığı ıl- giden memnun ama ltalyan sınema çev - relerı her geçen gün aleyhıne dönen bu durumdan şıkâyetçıler. Italya Başbakan Yardımcısı ve Kültür Bakanı \Valter Veltroni'nin festıvalin açı- lışını yaptığı geceye katılan Dustin Hoffma tı. Robert De Ni- ro,\"ıttorioGassmangıbi ünlü- lenn hepsinın erkek olması, Mazzacurati'nın filmı Vesna Va Veloce'nın başrolündekı Te- rezaZajekova'nın ba>an oyun- culan tekbaşına temsil etmesi basının gözünden kaçmadı. Organızasyon komıtesının ye- tersızliğmi bir kere daha yer- den yere vuran basın 5 eylülde Venedik'e gelecek îtalyanlann yeni seks bombası Valeria Ma- rini \e kocası Tom Cruise'u yanından ayırmayan Nicole Kidman'ı merakla beklıyor. Bu arada festivalın açılışı için seçilen Barry Levinson'ın bol yıldızlı filmi Sleepers'ı be- genmedi Avrupaiı eleştirmen- ler. Fazla didaktik sahnelerin ve hapis sonrası gençlenn önü- ne kötü yoldan başka bir seçe- nek sunmayan bıldık senaryo- nun oyuncu kadrosunun da eli- ne kolunu bağladığını yazdı Italvan gazeteleri. Beş yıl önce AlDS'den ölen, Queen grubunun liden Freddie IMereun anmak ıçın göstenlen Made in Heaven adlı antoloji de fazla başarılı bulunmadı. Queen'ın üç elemanı Brian May, John Deacon ve Roger Tayİor'un da hazır bulundugu göstenmde bırlikte gösterilen sekiz Queen üzerine yapılmış kısametrajlı fılmın müzıkal ve sinemasal açıdan birbırini ta- mamlav amadığını belırttı eleş- tirmenİer. 19. yüzyıl çok gözde JaneCampion'un Henry James'in 'Bir Kadının Portresi' adlı romanının sine- nıaya uvariamasında rol alan Malko\ich, \blker Schloendnrff'un Michel Tournier'inromanı"The Eri-King'-'TheOgre' adı> la beyazperdeve a ktanldığı İkinci Düma Sa>aşı dramı olan filminde de oynu\nr(üstte). Altın Ayı için yanşan bir başka film isc 'Basquiat'. Julian Schnabtl'infilmindeünlü şarkıcı David Bonie, pop art'ın efsanevi ismi And> Warhol'u canlandın\or<vanda). rıvor. Genel eğılım olarak, sınemanın 19. yüzyıl edebıya- tıyla olan samimıye- ti festıvale katılan filmler arasında da gözlenıyor. Bunlar- dan biri, Yeni Zelan- dalı yönetmen Jane Campion'ın, Henry James'in 'Bir Kadının Portresi' (The Portraıt of a Lady) adlı romanının sınema versıyonu. Nieoİe Kidman ve John Mal- kovich'in başrollerini paylaştığı filmin dünya prömiyeri 6 eylülde yapılacak. Alman yönetmen Volker Schloendorff iseFransız yazar Michel Tournier'in 1970 tarihli romanı 'The Eri-Klng'ı 'The Og- re' adıyla beyazperdeye aktardı. Bır Ikin- cı Dünya Savaşı dramı olan fılmın başrol oyuncusu yıne Malkovıch. Yönetmen, fil- mi için şunlan söylüyor: ^Almanya'yabir Fransu olarak bakan ilginç bir roman. Kendi yurdunda hiçbir değeri olmadığı için sa\aşa sürüklenen ve kaderinin nasıl değişebileceğine tanık olan bir adamın se- rüveni". Venedık'te yanşan bir başka edebiyat uyarlaması ise Kolombiyalı vönetmen Sergio Cabrera'nın "llona Llega con le Lluvia"adlı filmi. Yazar AlvaroMutis'in aynı adlı romanmdan sınemaya aktanl- mış bu film de. Altın Ayı için yanşan bir başka dikkat çekicı yapım ise Nevv York'un sanat çevrelerini konu alan 'Bas- quiat\ 1988 yılında aşırı dozda uyuşturucudan ölen sanatçı Basquıat'ın yaşamı- nı konu alan fılmın yönet- men!, Julian Schnabel. Ün- lü müzibyenşarkıcı David Bo»vie, bu filmde pop artın efsanevı ısmı Andy VVar- hol'u canlandrtiyor. 1991 ymttdtf'AIDS'teri- yaşamını yitiren. Oueen grubunun solistı Freddie Mercury'mn anısına sekız kısa fılm gösterılecek Ve- nedık'te. 'Made in Heaven' adını taşıyan bu çalışma In- gılızFılmEnstıtüsütarafın- dan hazırlanmış. Fılm, fes- tıv alın açılış gecesınde özel bır gösterimde sunuldu. Fransız yönetmen Jean- Luc Godard'ın, savaşın yıkıma ugrattıgı Saraybos- na kenti üzerine yaptığı •Forever Mozart' adlı filmi ise festivalın dikkat çekicı yapımlanndan bın. Godard, savaşa rağmen üretmeye de- vam eden bır grup sanatçıyı ve onlann mücadelesını anlatıyor. Filmin final sah- nesinde Godard, genç bır piyanıste Mozart'ın piyano konçertolannı çal- dırıyor. Festivalde gösterilecek filmler arasın- da yer alan 'Hommes, Femmes, Mode d'Emploi' (Claude Lelouch) adlı filmin ise ılgınç bır özellığı var. Bır zamanlar Fransa'nın önde gelen işadamlarından biri olan. ancak kurduğu ımparatorluğun batması üzerine beş parasız kalan, eski milletvekiİ! Bernard Tapie, bu filmde oyuncu olarak ızleyıcı karşısına çıkıyor. Lelouch, 'doğuştan oyuncu' Tapıe'nin karizmatik kişılığınden çok etkılendığı için fılminde ona yer verdıgını belirtiyor. lır. Örnegın aile -yayıncı- varlıklı degil- dir, kızını iyi giydirememiş -kapağına. sayfa düzenine. kâğıdına- özen göstere- memiştir. Ya da aile tanınmıyordur. kız sosyeteye girememiştir. Kızımız onca ter- ü tazeliğine karşın bir türlü göz doldura- mamış da olabilir. Bir de, bir de... "hayır- sızlık-vefasızlık" kurbanlan var. Kelepir raflanna göz gezdırırken aynı yazann av- nı yapıtının birkaç ayrı yayınevinden ba- sımına rastlayabılırsıniz. Üstelik onlar, memleketin anlı-şanlı, çok bilinen, çok okunan yazarlandır. Ama ışte her nasılsa ürünleri okura ulaşmamıştır. Kimi yayın- cısını değiştirmiş. hâl pıyasada olan ki- tapları yeni yayınevince de basılmıştır. Okur. yazarı o yayınevinde yadırgamış, kitaplara yüz vermemiştir... Yayıncı, za- manında şu ya da bu nedenle kitabı elinde tutmuştur, dağıtımcı dagıtmamıştır vb. vb.... Görünen o kı. kalabalık bir ölü ki- taplar kitaplıgı oluşmuş. Dikkat çeken bir başka nokta. bıınların genellikle Türk ya- zarlannın ürünleri olması. Kelepir yetkili- lerının söyledıgıne göre, ellerinde ancak yüzde on dolayında çevin kitap var, geri kalanı yerlı malı! Buruk buluşma Şimdi bütün kısmetsizler topluluğu, harfperestler; yayıncı. yazar, okur üçlüsü ortak "ikon"lan kitapla Kelepir çatısı al- Unda buruk hir buluşma yaşıyor. Harfpe- re§t üçlünijp^elepir'ci bu'Iı^şması, ne.den bu buluşma zanıanında ve kendi "de- ğer"iyle gerçekleşmedi. günah kimin so- rularını gündeme getirıyor. Üçlünün yatı- nmını kazanca dönüştürememek. okura ulaşamamak, kitaba ulaşamamak gibi or- tak yakınmalan olduguna göre gerçekten günah kimin? Yayıncıyla. kitapla okur arasındaki en önemli halkayı oluşturan dağıtımcı kimdir. ne yapar. fiyat politika- sı ve satış üzerindeki rolü. yeri nedir gibi sorular sorulacak belki de sürecin deva- mında. Kitabı sokağa. okura taşıyan "ser- gTlerın anlamı, hatalan ve sevaplan da sorgulanacak belki Kelepir sayesinde. Ta- bıı ""kitapçı 1 " denen nihaı satış noktasının nıteliğine de gelebilir sıra. Elbet rüm bunlarla birlikte yayıncının yaptığı işe verdığı anlam, yayın ve satış polıtikalan, yayıncıyla yazann. okurun ilişkısi de yeniden belirlenir, belki de. O zaman. hayatımızdan hızla çekılen kitap, yeniden değer ve anlam kazanır. • • • Kelepir, bir bakıma çaresizliğin ürünü. demiştik. Kimbılir belki de çaresizlikten yeni "çare"ler çıkar. 1990'ların başında yayın dünyası memleket çehresindeki ve kültür iklimindeki değişimlere koşut ola- rak yüzyıllık mekânı "Babıâli"den Be- yoğlu'na göç eylemişti. Salt mekânsal bir göç değil bu. Şimdi oradan yeniden soka- ğa açılım başlıyor. Kelepir, bir adım. Ken- dısıni çok, ama çok aşan bir adım. Göre- ceğiz, izleyeceğiz. 53. V'enedık Fılm Festiva- li'nde gösterımı gerçekleştiri- lecek pek çok film, sanatın farklı dallanndan yapıtlan içe- İOO ytldir insanlar, ışığa üşüşen pervanelergibi sınema salonlannı dolduruyor. Çünkü, bir tutkudur sinema. Birhayal, birdüş... ...Ve bu düşü yaşayan, hciydtl her gün yeniden yorumlamayı. ona her yeni günle yeni bir duygu, farklı bir anlam katmayı bilen erkekleK Dufy giyerler. KOŞEBENT ENİS BATUR Aile Hayaü Geçenlerde, hgiliz yönetmen Ken Loach'un "Ai~ le Hayatı" filmini yeniden izledim. 1960'ların bu fil- mini 1968'de Istanbul'da, Sinematek'te göstermiş- lerdi, güçlü bir etkisi olmuştu üzerimde; biraz çekı- nerek oturdum ekran başına, yıllar sonra düşkırıklı- ğı yaşanm korkusu ağır basıyordu film başladığında, öyle olmadı: Aradan geçen zaman "Aile Hayatı"run etki gücünü azaltmamış, bana kalırsa. Film beni başka düşüncelere savurdu. Önce, Onat Kutlar'ın öncülüğünde, Eczacıbaşı'nın katkılarıyla kurulan Türk Sinematek Derneği'nin, bugün yaşı 40'ın üzerinde olan sinema tutkunlannı, sanatsever- leri ne ölçüde beslemiş olduğunu yeniden düşün- düm. Hem yeni, yepyeni yapıtlan izleme olanağı bulu- yorduk orada, hem de klâsiklerle tanışıyorduk. Sine- matek kapanınca belleğimız kayboldu. Bunun ne an- lama geldiğini şöyle anlatabilirim: Düşünün ki, ülke- nin bütün kitapçılarında yalnızca son bir yıl içinde ba- sılmış kitaplan bulabiliyorsunuz, üstelik eski kitapla- rın yeni basımları da yapılmıyor: Olağan bir durum sayılabilir mi bu? Ne Eisenstein'ın, Griffith'in, Renoir'in filmlerini görebiliyoruz Türkiye'de, artık; ne de Kurosava'nın, Visconti'nın, Rocha'nınkileri. Yeni, arayışaaçık, ön- cü sinemanın ürünlerine, festival dışında, hepten ka- palıyız. Yıllar sonra "Aile Hayatı"m izlemiş olmak, yıllar sonra bile bu filmin kuşattığı sorunun çözüme yak- laşmasına belki de bu ve benzeri olguların eşlik etti- ğini düşündürdü bana. Gençlerin aileleri iie düştüğü anlaşmazlıkların kör- düğüme dönüşmesi, Türkiye'de kuşaklararası diya- loğun bir türlü sağlam zemine oturamaması "Aile Hayatı "n\ önce seyredemeyişimizde. sonra da ken- di "Aile Hayatı"m\z\ çevirememizde gerekçelerini bulmuyor mu? Ken Loach, filminde, çekirdek aile içindeki tutu- cu öğelerin degişimi algılayamamasından doğan bü- yük toplumsal depremi gözler önüne seriyordu. Sa- gırlık yalnızca yetişkinlerle gençlerin arasına sızmak- la kalmıyordu filmde, bireylerie kurumlann uzlaşmaz- lığı da belirgin hatlarıyla ortaya çıkıyordu: Psikolog- lann yeni durumlar önünde yeni perspektifler geliş- tirememesi cemaat alçılarının çatlayıp dağılmasına yol açıyordu. Aile hayatımıza dönüp bakalım: Genç üyeleri sıkış- mış, patlamaya hazırlanmış, sonunda da patlamış olan ülkemizde hangi yetişkin, gençleri nasıl anlama yoluna gireceğini kestirebiliyor? Haberler ortada: Dağa çıkan, sehrin tehlikeli da- marlannasokulan, "sonımsuzuyku"\an seçen genç- lerin ne söylemeye çalıştıklarını anlayan, daha doğ- rusu anlamaya çalışan var mı? Bu büyük şiddeti öbür şiddetlı umarsızlık doğurup beslemiyor mu? Hapis- hanelerimizde yaş ortalamasını biliyor muyuz? "Aile Hayatı", 1960'ların muhafazakârlıktan öle- cek hale gelmiş Ingilteresi'nde, bu ikiyüzlü koruma- cılığı altüst etmeye hazırlanan genç kuşakların sözü- nü fondan eksik etmiyordu; Yardbirds'ün, Ani- mals'ın.Stones'un kelimeleri, artık birer dinamit lo- kumuydu. Bizler, uzaktan, "A can'tgetno Satisfac- tion"ı yalnızca yeni bir ritim, yeni bir duygu sanıyor- duk, oysa işin içinde safkan isyan da vardı. Karşılığında biz ne yaptık? Fecri Ebcioğlu'nun Türkçe sözlü aranjmanlarına Ajda Pekkan'ın gu- guklu saat sesini monte edip, protest yerine protez ile yetindik. Gençlerin sesi sözü tıknefes kılındı. Ağız- lara fermuar hazırlandı. Taylan vurulduğunda anla- maya başlasaydık hiç değilse. Yirmi beş yılda nere- den nereye geldik. "Aile Hayatı", topu topu bir film. Ne yaparsınız ki, hayatımız da topu topu bir film, bir açıdan bakarsak. Dönüp bakalım şimdi: Bu boktan filmin senaryosu kime ait, yönetmeni hangi yeteneksiz, dublajı neden bunca bozuk, dekoru nasıl böylesine iğreti olabilmiş, oyuncuları- Evet oyuncuları: Neden herbiri(miz) alabildiğine fi- güran? Uzun Hamiş: Artun Ünsal hafiften canımı sıkma- ya başladı. öğrencileri derin ve ufuk açıcı bir hoca olduğunu söylüyordu; "Kan Davası "nı okuduğumda sıkı bir bilim adamı olduğunu anlamıştım; "Kâmil ıle Meryem "i okudum sonra, toplumbilim ile edebiyatı evlendirmeye çalışmış onca başarısızdan sonra iyi biryazarla karşılaşmıştım. Bütün bunlar, belki ve hat- ta gazeteciliği ve radyoculuğu da tamam da, yeni çı- kan "Benim Lokantalanm"\ elime alınca huzurum kaçtı: Türk edebiyatının en iyi deneme kitaplanndan biri karşıma çıkmıştı. Hem içerliyorum, hem de dört köşe oluyorum, okudukça -kıskançlık insanın doğa- sındadır- ne yapalım. Mel Gibson-Mupdoch ortaklığı SYDNEY(AFP)- Avustralya'nın ıkı ünlü ismi. aktör Mel Gibson ve medya devlerinden Rupert Murdoch, bundan sonra artık bırlikte film üretecekler. Gibson'ın fılm şirketı Icon Productions ile Murdoch'un Fox Filmed Entertainment adlı şirketlerinden verilen bilgiye göre, Gibson bundan böyle yalnızca Murdoch için film yapacak. 1997 yılı başından itibaren geçerli olacak anlaşma gereği, Sydney'de dev sfüdyolar kurulacak. Icon Productions genel müdürü Bruce Davey'nin verdiği bilgiye göre, söz konusu ortaklık Avustralya film endüstnsine büyük hız kazandıracak. Kurulacak stüdyolar 1600'ü aşkın istıhdam olanağı saglarken; her yıl ortalama 67 milyon dolarlık üretım gerçekleşecek. Gibson'ın şirketi bugüne dek Fox ıle yalnızca 'Braveheart' (Cesur Yürek) adlı filmde birlikte çalışmıştı. BUGUN EVTIENSEL KÜLTÜR MERKEZİ etkinlıklen kapsamında saat 11.00'de "Banşla Yaşar Çocuklar" başlıklı tiyatro. konser ve forum; saat 16.00'da "Gençlik ve Banş" başlıklı panel ve saat 19.00'da "Banş Ezgıleri" başlıklı konser yer alıypr. SAR\FCAFE KÜLTLîR MERKEZİ nde saat 17 30 da Mano Levı'nm hazırladığı "Başlangıçtan Günümüze Flamenko" başlıklı dıa gösterisı ve söyieşi yer alıyor. TARİH VAKFI'nın Darphane bınalannda diizenledıgı etkinlıkler kapsamında saat 10.00'da Muteber Yügnük'ün "Çocuklar Öldürülmesin Şekerde Yıyebılsinler" başlıklı etkınlıgı. saat 17.00'de ise Zen topluluğunun "Toplu Dogaçlama Darphane-ı Amıre Konseri" ızlenebılır. CONR\D AÇIKHAVA SİNEMASI'nda saat 22.00'de "Intemet'te Av" adlı film yer alıyor. BEYOĞLU SİNEMASI YAZ ŞENLİĞİ kapsamında "Arızona Rüyası" adlı film ızlenebılır. MİMARLAR ODASI KENT VT YAŞAM GALERİSl'nin düzenledıgı etkmlikler kapsamında saat 17.30'da Yıldız Sarayı Dış Karakol Bınasfnda 1 Eylül Dünya Banş Günü nedeniyle düzenlenen "Kalımerhaba" başlıklı fotoğraf sergısının açılışı yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear