23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26AĞUSTOS1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Avrupa Birliği'ne üye ülkeler arasındaki işsizlik oranları yüzde 2.9 ile 22.9 arasında değişiyor AETnin temel sorıınu: tşsizBk• Buyaz yapılan AB zirvesinin ağırhklı konusu işsizlikti. Birbiriyle bağdaşmayan iki strateji ortaya çıkınca anlaşmaya varılamadı. İngiltere ve Almanya'nın stratejisi, çözümün, ekonomik gelişme ve iş piyasasında aranmasndı. Aralannda İsveç ve Fransa'nın da buluıduğu karşı grup, sorunun ortak kararlara vanlıp bu kararların ulusal sınırlar içinde uygulanmasıyla çözümlenebileceğini savundu. GİJRHAN UÇKAN STOCKHOLV1 - Dört ay sonra Isveç ve Finlandiya. Avrupa Birliği'ne üyeliğın ikıncı yıtını doldurmuşolacak. İsveç içın bu örgüte girmenın en önemlı nedenı. ye- ni iş sahalan açılması ve Isveçlilere Av- rupa ülkelerinde yeni iş olanakları doğ- masıydı. Bunlann hiçbiri olmadı. İsveç'te - açık" işsizlik oranı,O o7.6. Devlet deste- giyle çeşitli geçici işlerde çalışanları da eklersek bu oran %18'e çıkıvor. Finlan- diya'da işsizlik oranı O ol6.4. Bu bakım- dan orada da değişen bir şey yok. is- veç'te yapılan kamuoyu yoklamalan, AB üyeliği konusunda bugün yeni bir hal- koylaması yapılacak olsa, halkın üçte iki- sinın hayırdiyeceğini gösteriyor. Öte yan- dan. özetlikle güvenlik açısından kıta Av - rupası'na yakla^mavı amaçlamış olan Finliler. yüksek işsizlik oranına karşın. AB üyeliğinden hoşnutlar. Avrupa Birlıği'nin en temel sorunla- nndanbiri işsizlik. Sonverileregöre AB ülkelerindeki işsizlik oranlan şöyle: "İspanya (22.9), Finlandiya (16.4), Belçika (İ3.1), İrlanda (12.4). Fransa ve İtalya (12.1), Almanva (10.3), Yuna- nistan"(10.2), Danimarka (9.2), Büyük Britanya (7.9), Isveç (7.6), Portekiz (7.4), Hollanda (7.0), Avusturya (6.2) ve Lüksemburg (2.9)." Zirveden sonuç çıkmadı Bu yaz Floransa'da yapılan AB zirve- sinin en ağırlıklı konusu işsizlikti. Birbi- ri> le bagdaşması olanaksız iki strateji or- taya çıkınca, genel bir anlaşmaya vanla- madı. Büyük Brjtanya'nın ve kısmen de olsa Almanya'nın stratejisi, istihdamı art- tırmak için çözümün. ekonomik gelişme ve iş piyasasında aranmasıvdı Aralann- da Isveç'in ve Fransa'nın da bulunduğu karşı grup. AB içindeki işsizlik sorunu- nun, ortak kararlara vanlıp bu kararların ulusal sınırlar içinde uygulanmasıyla çö- zümlenebileceğini savundu. Nevarki or- tak kararlann neler olacağı konusunda görüş ayrılığı büyük olduğu için bir an- Taşmaya vanlamadı. AB Komisyonu Başkanı Jacqes San- ter,bir "İstihdam PaktT yapılmasmı öner- di. Alman v e Belçika hükümetlerinin de- nedikleri gibi. îş piyasasının tarafları ve hükümet, istihdamı arttırmak için biran- laşma ımzalayacaklardı. Diğer AB ülke- len bu çözüme soğuk yaklaşınca, Santer"in önerisi de karşılık bulmadı. Fransa Dev let Başkanı Jacques Chi- rac ise "ABD'nin tümüvle denetimsiz iş piyasası düzeni ile. A\ rupa'nın Refah iil- kelerine özgü güvenceli iş piyasası mode- li arasında üçüncü bir modeu'n oluşturul- masını" önerdı. Almanya bu öneriy i kıs- men destekledi. Almanyanın Ekonomi Bakanı Günther Re\rodt şu yaklaşımda bulundu. "Bi/inı de daha esnek bir iş piyasasına gereksinmemiz\ar.ama ABDmodeli *işe al-işten at'ı da kabul edemeyiz. Önemliolan. toplusözleşnıelerin esnekİik kazanması." EmplovmentOutlook dergisı. işpiya- sasının bu yılki haliyle ilgili genel yoru- munda da ÂBD modeline karşı çık'ıyor: " Eşitsiziiğin. gelirfarklılıklann artma- su marjinaüeşmeye, yoksulluğun artma- sına \e var olan toplumsal koruma ön- lemleriniiçeren bütçenin daralmasına yol açar." İsveç Başbakanı Cöran Perssonda iş- sizlikle ilgili kalıcı önlemlerin AB düze- yinde alınmasının gecıkecegi görüşün- de. Per.sson. "Önce bölgesel \e ulusal ön- lemlere gidilecektir. Bunlann yeterli ol- maması halinde. sorunu \\ rupa diizeyin- deelealmaktartışılabilir" şeklinde yorum vaptı. AvrupaSendikası EFS'ninbaşkanı Pe- ter Coldrick. i^sizlik konusunda temel sorıımlukığun hükünıetlerde olduğunu. birçözüm getirilmesi için bundan sonra- ki neMİlerın beklenilmemesi gerektigi görüşünde. Coldnck'in yorumu şöyle: "Hükümetlerin kemerleri sıkma poli- tikasına biraz rahatlık getirilmezse, artık ekonomikgelişmenindurduğu birortam- da iş pivasasına reform yapmak ister du- runıunadüşülür. Bu da işsizliği arttıracak- tır. Pazarekonomisinin koşullannda her- hangi bir değişiklik yapmadan istihdamı arttırmak. çabşan kesime iş gmenügi ta- nımak olanaksızdır." Peter Coldrick, merkez bankalannı da eleştinyor. Merkez bankalannın yeterin- ce sorumluluk yüklenmekten kaçındığı- nı ileri sürerek şöyle eleştiriyor: "Merkez bankaları bugün bile yalnız- ea enflasyonu denetim altında tutma der- dinde. Ekonomikgelişmekonusunda pek bir sorumluluk y üklenmemişe benziyor- lar. Ekonomikgelişme, büv üme oranı vüz- de ikiyi geçtiği anda enflasyonun artaca- ğına inannorlar. Bu noktada para politi- kasında kısıtlaMcı yöntemlere gidiuırlar. O> sa enflasvonu diişiik tutmanın anlaniL ekonomikgelişme> i dizginlemekdeğildir. Tam tersine, ekonomiv i teş\ ik etmek, ge- lişmcsini desteklemek gerekir. Önürnüz- deki 4-8> ıllık siire içinde ulusal ekonomik gelişmenin %3'ii geçmesi. işsizliği dizgin- lemek için gereklidir." DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERCIN Y1LDIZOGLU Nasıl Kaplan Olunur? T ürkiye, bir süredir ekonomik ve sı- yasi istıkrarsızlıktan kurtulamıyor. Ancak ufukta ise geçerli bir ekono- mik siyası model, reçete yok.. der- ken Necmettin Erbakan Uzakdoğu sefe- rine başladı. Geziye katılan gazeteciler ara- sında özellikle 'liberal' basının köşe yazar- larının gözleri 'Asya mücızesi', 'toplumsal uyum ve farklılığa hoşgörîı' karşısında göz- len kamaşınca, "Acaba ıstıkrarlı ekonomik ve sosyal yapıya sahip olan bu ülkelerin modelini Türkiye'ye aktarmak mümkün olur nu/"sorusugündemegeldi. Bu soruyace- vap arayanlara yardımcı olması için ithal edilmesıdüşünülenmodelı, 'AsyaKaplanı' olmak için gerekli reçeteyi kısaca ve mad- de madde özetlemek istiyorum. önce siyasi istikrar! Bildığıniz gıbı toplumda zaman zaman vızyon sahıbı kişiler çıkar. Ancak, bunlann ekonomıyi ıstıkrara sokacak. topiumu hu- zura kavuşturacak ve çağ atfatacak görüş- leri çoğu zaman siyasi istikrarsızlık yüzün- den uygulamaya konamaz. Bazen de bu viz- yon sahibi kişilerin, siyasi istikrar sağlandık- tan sonra, insanı hayrete düşürecek ve "Ya- hu daha önce neredeydiler?" dedirtecek bir şekilde aniden ortaya çıkab: - dik leri ve ülkeyi kurtarmaya gı- riştiklerl görülür. Bu yüzden 'Kaplan' olmanın yolu, işe siya- si istikran kurmaya başlamak- tan geçiyor. Siyasi istikran sağlamanın yolu ise önce millı degil de ken- di grupsal ve sınıfsal çıkarları- nı savunan muhalefeti sustur- maktan geçiyor. Bu komüniz- me karşı bir askeri darbe (böy- le bir tehlikenın olup olmama- sı önemli degildir-Endonezya) ya da birbin ardına uygulama- ya konan bir sen yasalarla sağ- lanabilir. Askeri darbe, ıstikra- n çok seven ve komünizmden de korkan Batılı hükümetler ve iş çevreleri de daha kolay ka- bul edebılecekleri ve muhale- fet, yasalann uygulanmaya kon- masına direnebileceği için özel- likle tavsiye edilir. Ayrıca komünızm tehlikes 1 korkusu, toplumdaki muzır un- surtan temizlemenize özellikle yardımcı olacaktır. Üstelik kan- tarın topuzu kaçıp temizlenen- lerin sayısı milyona yaklaşırsa (Endonezya), bu durumu açık- lamak için komünizm tehdidı çok işe yarar. Daha sonra. bu büyük temizliği hatırlatarak mu- halefeti kontrol edebilirsinız kı bu da temizliğin yarattığı anı şokun bir başka avantajıdır. Devletin iyi çalışması siyasi is- tikrar için çok önemlidir. Bunu sağlamak için asker ve sivil bü- rokrasinin birbiri ile iyi kaynaş- masına dikkat ediniz (Malez- ya, Güney Kore, Endonez- ya). Sonra da bunlann iş çev- releri ile sıcak ılişkiler kurması- na olanak sağlayınız. Asker sıvil bürokratlann kay- naşması ve iş çevreleri ile ya- kın ilişki kurmasının bırçokya- MaJe/>a Başbakanı. C.Kore Başbakanı. Endorıe/va Başbakanı. rarlan vardır. Örneğin vizyon sahibi kişile- rin işi çok kolaylaşır. Toplumda servet sa- hibi olan ve üretim yapacak olan şahısların istekleri devlete kolay ulaşır. Ayrıca bu as- ker ve sivil bürokrasi ekonomik gelışmeden yeterince pay alacağı için (Malezya, Gü- ney Kore, Endonezya) vizyon sahibi kişi- nin kıymetıni bılecek, zenginlığın önemıni kav- rayacaklardır. Böylece bir tek parti, bir tek vizyon sahibi kışı ile 25-35 sene idare ede- bilirsiniz (Mahatir Mohammed, Suharto, Lee Kuan Yew) Bazı çıkar grupları örneğin ışçiler ve sen- dikalar, hatta duygusallıklarından ve kolay etkilenebildiklerinden dolayı öğrenciler vb. vizyon sahibi kişilerin uzun dönemli plan- lannı kavrayamadıkları için sık sık itiraz ede- bilir, hatta istikran bozabilirler. Bu yüzden bu kesimlerin örgütlenerek sıyasete katılma- sını önlemek gerekir (Malezya, Endonez- ya, Güney Kore, Singapur). Bu noktada idari ve hukuki ve polisiye önlemler tek baş- larına bir işe yarayamayabilirler. Topiumu; yapılan işlerın ne kadar gerekli, herkesin çı- kanna, vizyon sahibi kışinin ise ne kadar hak- lı olduğuna ikna etmek gerekir. Burada en önemli engel; demokrasi, insan hakları, bı- limsel düşünce, kamu yararı vb. gibi bazı Batı kaynaklı fikirlerdır. Demokrasınin Ba- tı'nın bir siyasi ve kültürel egemenlik aracı olduğunu da göz önüne alarak, kendi milli değeıieriniz ılegelenek görenek ve ahlak ku- rallarınıza uygun düşünce sistemlerini uy- gulamaya koyabilirsiniz. Bunlara bırtakım ye- rel adlar bulmak tavsiye edilir. (Malezya, En- donezya, Singapur). Batılılara gelince, on- lara ticaret ve yatırım kolaylığı gösterildiği müddetçe, bu fikirlerinize pek aldırmazlar ve sizin kültürel, ulusal farklannıza, özgün- lüğünüze, saygı gösterirler (ABD-Çin; İn- giltere Işçı Partısı hükümetı-Endonezya, Muhafazakâr Partı hükümetı- Malezya). Milli bünyenıze bu kadar uygun olması- na rağmen bu milli düşüncelerinızi yıne de, en son teknolojik gelişmelere dayanarak (hem bu sizın gelişmelere ne kadar açık ol- duğunuzu da gösterir) korumak gerekir. Ör- neğin büyük şehirlerde yaşayan halkı bilgi- sayarlara geçırebilir, şehirlere giriş çıkışları kontrol edebılır, hatta tren, otobüs pasola- rının arkasındakı manyetik şeridi işçi, me- mur ve öğrencilerin hareketini izlemek için kullanabilirsinız (Singapur). Umumı yerle- re koyduğunuz TV kameraları ile metroda çıklet çığneme yasağı gibi yasakları dınle- meyen suçluları anında bulup cezalandır- mak mümkün olabilır. Ancak aynı teknolojinin, Internet, uydu antenler vb. aracılığı ile Batı kürtürünü ve baş- ka ülkelerdekı muzırgörüşleri getirdiğini de unutmamak gerekir. Interneti ve uydu ya- yınları kontrol etmek, Batı'nın kültürel pis- lığinin (Köle kız Isaura, Kaptan Onedin, Yalan Rüzgân gibi dizıler, kung fu, karatetü- rü filmler, özel teşebbüsü, kadının ailedeki yerini, kahramanlık.erkeklik ruhunu vb. iyi anlattıklan için hariç) ülkeniz- deki sade vatandaşların kafa- sını kanştırmasmı engellemek gerekir. 'Kaplan' olmak söz konusu olduğunda, piyasa ekonomisi- nin ışleyışinde bazı fart<lılıkla- rın o\acağını da baştan kabul etmek gerek. Örneğin Batı'da piyasa eko- nomisinin en önemli kurumla- rından bıri de sendikalardır - gerçi sendikaların buralarda da etkisi azalıyor ya neyse-. Ancak kaplan olmak isteyen bir ekonomi bu sendikaların varlığına katlanamaz. Ücretle- rin tespıtinde ülkenin ulusla- rarası piyasadaki rekabet gü- cünü göz önüne almak gere- kir. Ayrıca bellı bir üretkenlik düzeyinin sağlanması için de yüksek bir iş disiplini uygula- mak gerekebilir. Kaplan olmaya hazırlanan bir ülke başlangıçta bir kay- nak sıkıntısı ile karşı karşıyadır. Kıt kaynakların optimum kul- lanılması için ekonominin tüm kaynaklannın yönetımini uzun- ca bir süre yukanda özellikle- n kısaca özetlenmiş olan bü- rokrasınin eline vermek ve hıç- bir iş çevresinın özellikle ta- nm-sanayi fraksiyonlannın blok halinde devleti ve bakanlıkla- rı etkilemesinin önüne geçmek gerekir (Güney Kore). Bu bü- rokrasi; kaynaklan, devlet kont- ratları, teşvikler vb. aracılığı ile gayet iyi dağıtacaktır. (Malez- ya, Endonezya). Bu bağlam- da bürakrasiden ve devletçi- likten/popülizmden korkma- nıza ise hiç gerek yoktur. Çün- kü bu bürokrasinin hizmetleri de piyasada kolaylıkla alınıp satılan bir metadır. Rüşvet ve yolsuzlukmudediniz (Malez- ya, Endonezya, Güney Kore)? Bu duygu- sal kavramlara ne gerek var? Daha soguk- kanlı olup, bu sürecin devlet çarkını yağla- yarak kolay dönmesini sağladığını görme- nız gerekir. Çağdaşlığın da bir gereğidir bu. Kaynakların optimum dağılımı yetmez, yeni kaynaklar da gerekir. Yabancı serma- yeyi teşvik etmek ve sermaye girış çıkışını kolaylaştırmak gerekir. Bu da yetmeyebılir. Yakın çevrenizde kolayca el atabileceğiniz, doğal kaynaklara sahip ufak ada, ülke var- sa bundan faydalanmak ve burayı bir ba- hane ile ilhak etmek çok faydaiı olacaktır (En- donezya-Doğu Timor, Çin-Çindenizi kı- ta sahanlığı). Eğer soykırım vb. gibi tatsız bir ış yapmak zorunda kalırsanız Batı'nın tep- kisini yumaşatmak için bu bölgedeki kay- naklan bir Batılı ülke ile birlikte işletmek (Endonezya- Avustralya), silah siparişle- rini arttırmak (Endonezya- İngiltere), de- nenmiş ve geçerli yöntemterdir. Ülkemizde- ki azınlıkları bastırmak için de (örneğin ara- zilerinı boşaltıp uluslararası dostlannıza ver- mek gerektiğinde (Malezya- Suudi Arabis- tan) bunu deneyebilirsiniz. Kaynak sağlamanın bir yolu da orta sı- nıfçocuklarınıngereksinimlerıneve ülkenin kalkınmasına hizmet edecek millı değerle- re sadık bireğitim sistemi dışında tüm sos- yal harcamalan kısmaktır. Bu, bütçe üzerin- deki basıncı azaltacağı için sermaye vergi- lerini düşük tutmanızı da sağlar. Bu reçeteyi uygulamayı başardığınıztak- dirde Kaplan olmanız işten biledeğil. Ne ol- du? Asya Kaplanı olmak istemiyor musunuz yoksa? Ama sesiniz çıkmıyor. Gelişmeleri öylesine seyrediyorsunuz. Bir itirazınız var- sa tam sırasıdır. Sonra çok geç olabilir. • Özgür Sendikalar Entemasyoneli 16. Olağan Kongresi'nin sonucu: Ekonomik kriz kodın işçüeriçarptıBRl KSEL/STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Özgür Sendikalar Enterjaa.syonali FFI'nin Brüksel'de yapılan 16. olağan kongresinde, ekonomik bunalımın küresel bir sorun oidugu.ve en çok kadınlan çarptığı açıklandı. Çalışan insanlann sorunlanna eğilmek. örgütlenme çabalannda yardımcı olmak için kurulmuş olan FFI'nin 136 ülkede 190 üye örgütü bulunuyor. Böylelikle FFI, 43 milyonu kadın olmak üzere 127 milyon işçiyi temsil ettiği için dünyanın en büyük işçi örgütü durumunda. Merkezi Brüksel'de bulunan FFI. 1949 yıJında. 53 ülkeden gelen delegeler tarafından kurulmuştu. Brüksel'de 1000 delegenin katıhmıyla geçen hafta içinde yapılan kongrede, FFI'nin kadın kurulunun görevıni bu kongreyle başkasına devreden başkanı Mamounata Cisse, kurul tarafından hazırlanan bir raporu kongreye sundu. Raporda. dünyanın en yoksul insanlannın yüzde 7Ö'inin kadınlar olduğu belirtıliyor ve Batı dünyasındaki son ekonomik bunalımın, önce kadınlan sarstığı v urgulanıyor. Burkina Fasolu Cisse. 4 yıllık görev süresinin dolması üzerine baskanlık makamını. Kanadalı Nanc> Riche'ye dev retti. Riche. kongreye katılan her üç delegeden birinin kadın olmasından duyduğu hoşnutluğu belirtti ve hedefin *yan>an>a' olduğunu söyledi. FFI kongresince hazırlanan veni programda. küresel pazarlardaki son gelışmelenn, sendikal hareketin önündekı en büyük engel olduğu belirtiliyor. Programda şu saptamaya yer veriliyor: "Çokuluslu şirketler > atınmlannı. serbest bölgelere sahip ülkelerde yoğunlaştınyorlar. Bu dunımda diğer ûlkelerdeki işsiz sayısı artıyor \e yaşanı düzeyi kötüleşiyor. Yoksul bölgek'rdeki durunı çok daha kritik. 1993 \e 94'te 47 yoksul ülkeye düşen yatınnı pay ı yalnızca yüzde 0.7 idi. Bunu göz önüne alarak FFI çalışmalannı şu ana nıaddelerde arttırmava karar \erdi: Sendikal hakları >e özgürlüğü savunnıa: yaşanı düzeyinin uluslararası bir ölçüye göre asgarisinin saptanması ve istihdam artışı için geniş kapsamlı bir çalışma başlatılması; çokuluslu şirketlerin, işçilerle uluslararası düzeyde diyalog kurması için girişimlerde bulunulması; sendikal örgütlenmeyi teşvik etme: kadın- erkek eşitliği yönündeki çalışmaları hızlandırma." Aracı rumlara neler oluyor? Yeni Güneydoğu projesi Sektörlere göre en iyi hisseler Bankalar SPE şokunda ' Paranıza yön veren dergi HER PAZAR BAYINIZOEN ALMAYI UHUTMAYINIZ ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK ANAP ve Türk Sağı Genel kongresi dün sona eren Anavatan Partisi (ANAP), ülkemizin orta-sağ siyasal düzleminde "ken- dine özgü parti" kimliğiyle kendıne yer arıyor. Gerçekte ANAP, liberal sağ ile tutucu sağ arasında gelgitleryaşıyormuş gibi bir "görüntü" sergiliyorsa da, "esinlendığini saklamadığı" sağ çizgi, gerçekte "aşırı tutucu" bir özellik taşır. Avusturya-Chicago yaklaşımlan da denilen "aşın tu- tucu" ekonomik görüşe göre toplum bağımsız hane halklarından oluşur, özel girişim ve değişim serbesti- sinın "görünmez eli" her türlü gelişmeyi sağlar. Aşırı tutucu yaklaşımda, ne büyük holdingler ne de sendi- kalar ve bunlar arasındaki ilişkiler göz önünde tutulur; ekonomik ilişkiler "hane halklannın" ellerindeki kaynak- lan serbest piyasada en yüksek getiri ile değerlendir- meleri ve piyasanın degişik çıkarlan birleştiren "görün- mez eli" ile en etkin ve verimlı sonucu verir. Devlet, özel mülkiyeti korumak ve kişinin kendi çıkarlannı en çok- laştınmasının önündeki engelleri kaldırmakla yüküm- lüdür; bunun dışındaki alanlarda devlet yok edilecek ölçüde "küçültülmelidir". Serbest piyasa "kendi işler- liği" sonucu, enflasyonu, işsizliği ve kıtlıklan önleye- cektir. Vergi oranları azaltılmalı ve kamu açığı kapatıl- malıdır. Kamu mülkiyetindeki ekonomik birimlerin tü- müyle özelleştirilmesi; yol, enerji, eğitım, sağlık ve sos- yal güvenlik hizmetlerinin özel girişime bırakılması, bu önermenin temel ekonomik öğeleridir. "Liberal sağ" ise ekonominin tümüyle piyasanın iş- leyişine bırakılmasının, enflasyon ve işsizlik gıbı buna- lımlara yol açabileceğini, varsayar. Liberaller, tekelci dev ortaklıklann yasalarve kurumlarla törpülenerek "reka- betçı" davranmalannın sağlanması gerektiğini öngö- rür. Özel kesimin kârlı bulmadığı için üstlenmediği ki- mi mal ve hizmetlerin toplumsal üretimini de yadsıma- yan liberaller, örneğin "çevre" gibi özel ve toplumsal çıkarlann uyuşmadığı noktalarda da kamunun piyasa- ya karışması gerektiğı görüşünü benimser. Tüm bu nedenlerle, liberaller, yansız, toplumsal sorunlara du- yarlı, gerektiğinde tam rekabetin koşullarını yasal dü- zenlemelerle sağlayan ve değişik toplum kesimleri ara- sında demokratik bir denge gücü olan devletin varlı- ğını öngörür. Burada sıralananlar, sağın ekonomiye ilişkin "farklılaşılan" noktalarıdır. Oysa, demokratik ül- kelerin sağının değişik kanatlarının "birleştikleri" birte- mel vardır ki önemle vurgulanmalıdır; gerek liberal ge- rekse aşın tutucu sağ siyasal çizgılerin, "vazgeçilmez" bir ortak noktası vardır ki o da evrensel insan hak ve özgürlüklerine koşulsuz sahip çıkmaktır. Eşitlık, kişi dokunulmazlığı, özel yaşamın korunması, düşünce ve inanç özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, seyahat öz- gürlüğü, basın, bilim ve sanat özgürlüğü, demek ve sen- dika kurma hakkı ve bunları güvenceye alacak "hak arama özgürlüğü" sağ siyasetin yıllardır sahip çıktığı ve uyduğu kavramlardır. Bizdeki merkez sağ partilerin özgürlük ve demok- rasi anlayışında temel hak ve özgürlükler ya hiç yok- tur; ya da arada bir "dudak ucuyla" değinilen önem- siz kavramlardır. ANAP da bu konumdadır. Merkez sağdaki öbür partilerden, özellikle de DYP'den daha liberal görünmesıne karşın, ANAP'ın temel özgürlük- lerin yaşamageçirilmesı için uğraş verdiği söylenemez; insan haklan ve özgürlükleri "sicili" değil liberal, aşın sağ çizgi ile de uyumlu değildir. Kısaca Türk sağının iki partisi de esas olarak "demokratikleşme karşıtıdır" ve aralannda DYP'nin de baskıcı olması gibi çok az bir "derece farkı" vardır. ANAP'ın ekonomi alanındaki uygulamalan, genel ka- muoyunda, demokrasi yaklaşımına göre daha "başa- nlı" bulunmaktadır. Bu başarı da ANAP yönetımı sıra- sında dışsatımın hızla arttırılması ve ekonominin buna bağlı olarak oldukça yüksek oranlı bir büyümeyi ger- çekleştirmesidir. Eğer "maliyet hesabı yapmazsanız", ANAP'ın dış- satımı arttırması gerçekten bir başarıdır. Ancak dışsa- tımın arttınlmasının iki ağır maliyeti vardır; bunlardan birincisi, dışsatımın "hayalı"noktasınaulaşan aşırı pa- rasal desteklemelerdir. Malıyetin ikinci ayağı da ücret- lerin düşük tutulması, emekçilerin satın alma gücünün yan yanya azaltılmasıdır. Bunlara, TL'nin dolar fiyatın- daki aşırı düşüşleri, bir türlü tek basamaklı sayılara in- dirilemeyen enflasyonu da ekleyebilirsiniz. ANAP'ın "dışsatıma dayalı büyüme" politikası, dış ticaret yoluyla sermaye birikımiyle belirli bir düzey ya- kalamakla birlikte, gerçekte temelsiz ve günlüktü. O dönemin kimi "ünlü" dışsatımcılarının, günümüzde, adı-sanı kalmadı; çünkü dışsatım desteği üretime bağ- lı olarak verilmedi, yalnızca ticarete verildi. Ek olarak ANAP bûyük altyapı ihalelerini, araştırma ve mühen- dislik hizmetlerini "yabancılara" çok büyük ölçüde "ya- bancı uzmanlık kuruluşlanna verdi." Böyle olunca da ne sanayici ne de teknik eleman kesiminden toplum- sal dayanağı bulunmayan bir duruma geldi. Kısaca, dış- satıma dayalı sermaye birikimi. "kurumlaşamadı"; üre- tim teknolojisiyle, yatırımlarıyla ve dış pazar bağlantı- lanyla "kalıcılık" kazanmadı. Ünlü bir ingiliz siyasetçisinin bir başka nedenle dediği gibi, "Tutuculukyapacaklar, ancak tutacak bir şey kalmadı." Erez'den kartellesme itirafı 'Rekabeti Koruma Yasası işlemiyor' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Sanayi Bakanı Ya- lım Erez. yaklaşık 1.5 yıl ön- ce çıkanlan Rekabetin Ko- runması Yasası'nın işlerliğı olmadığı itirafında bulundu. Erez.yasanın çıkmasından bu yana geçen sürede. Rekabet kurulunun oluşturulmama- sı nedeniyle. yasaya ay kın ol- masına rağmen. bazı alanlar- daki kartelleşmeye yönelik hiçbirvaptınm uygulanama- dığını bildirdi. ÇHP Balıkesir Milletve- kiliÖnderKırlı'nın. delida- na' hastalığının patlak verdi- ği günlerde. beyazete hücum nedeniyle. bu sektörde faali- yetgösteren firmalarınbırlik oluşturarak. tek fiyat belirle- meleri üzerine. önlem alınıp alınmayacağı yönündeki ya- zılı soru önergesini yanıtlayan Erez. bu konuda hiçbirşeyya- pılamadığını biidirdı. Erez. İCırlı'nın birleşerek tek fiyat belirleyen beyaz et üreticilerine karşı yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı yönündekj sorusuna şu yanı- tı verdi: "Butürincelemeler- le ilgili organ Rekabet Kuru- lu'dur. Ancak bu kanunun ya- y ımlanarakyürürlüğe girme- sinin üzerinden 17 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen, ne ya- zık ki rekabet kurumu ve do- layısıyla Rekabet Kurulu he- niiz oluşmamıştir. Ancak, bu konuy la ilgili ineelemeler baş- latılnııştir \e inceleme sonucu- na göre gerekli idari önlemler ahnacakrır. Bu inceleme so- nucunda rekabet kanunlan- nın ihlaline ilişkin tespitlerya- pılsa dahi Rekabet kurulu oluşmadığından 4054 sayılı kanuna göre yaptınm uygu- lanmasına jjidilmeyecekh'r." Erez'in. gazetelere gün- lerce ilan vererek. tek fiyat belirlediklerini açıklayan be- yaz et üreticilerinin girişimi- ne ilişkin yalnızca "duyum- lar" aldıklannı bildirmesi dik- kat çekti. Rekabeti Koruma Yasası uyanncaaynı pazarda faaliyet gösteren kurul usja- rın. birlik karan. anlaşma ve- ya uyumlu eylem yollanndan herhangi birini kullanarak, sa- tış fiyatı belirlemesinin ya- sak olduğuna da dikkat çe- ken Erez. **Beyaz et piyasasın- da, son dönemde toplu olarak hareket etmek suretiyle fiyat arbşlannın yapıldığına ilişkin bakanlığımızca duyumlar alınmışor. Bu duy unılann ger- çeğiy ansıtıpy amıtmadığu do- lay ısıy la kartelin olusup oluş- madığı bu piyasadaki firma- lar nezdindey apılacak incele- meyle mümkündür" dedi- Erez. bir başka soru üze- rine de bakanhk olarak tüke- tici haklannın korunmasına ilişkin faalivetleri arasında 15 Mart Dünya Tüketici Hakla- rı Günü dolayısıyla 1 hafta büyük kentlenn meydanlan- na. üzerlerinde tüketici hak- lannın korunmasına yönelik sloganların yer aldığı afişle- rin asılmasını da savdı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear