23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA*FA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 1996 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Çelişki (mi)? Prof. Dr. AHMET MLMCU Ânadolu Üniversitesi Hıtkuk Fakültesi S on tıaftalarda iki önemli olay üzerinde basmımızda bir havlı vazrı yayımlandı. Bun- lardan i'lki rahmetli Emer Paşa'nın naa:?ının vurdumu- za getiriüip devlet törenı ile İ>rarbul<ia. Hürnyet-ı Ebediye Tepe- si'nceki veni mezanna gömülmesi ola- şıdır Öbürü de. II. .Abdiilhamit'ten ön- ceki Osmanlı PadişaHıı V! Murat'ın toru- ııu olan Bavan Kenıze Muraftan Türki- ye Cumhun> eti yurtt-a^l ığının (\ atandaş- İığı) esirgenmesidir. Olaylardan ilki üze- rinde daha geniş vayınlar yapılmıştır \e yapılmaktadır. Orneğin (9 Ağustos 1996 tarihlı) Mıllıyet gazetesinde Savın Ha- san Pulur'un Emer Pa^a hakkında son dereceıyi bıryazısı çaktı Jkıncıkonu ise ilkgünlerıslenmekle bırliktebırazsoğu- du. Ancak güncelliğı nı koruyor. Her iki olay REFAHYOL hükümeti ikîidannm ilkfıaftalanndageçtı. 6u konudaki karar- lar.belkidahaönceki fıükümettarafından alınmı^tı. Ancak uygxjlanması bugünkii hükümetin dönemine rastladı. Bundan dolayı her iki olayı da günümüz iktıdan- nın icraatı içınde değerlendirmek gerek- lir. Zira. daha önce \ enlmis, dahi olsa. bu kararlarla uyuşkun (mutabık) bulunma- saydı. hükiimet elbetre onları iptal eder. uygulamaya koymazdı. En\er Paş.a"nın naa:>ı.Türkiye'ye geti- nldi \e Istanbul'da yenıden toprağa ve- rildi. Bu olay üzerinde olumlu-olumsuz öylesine çok yazı. araştırma vavımlandı ki biz sjmdi. burada ne söylersek söyle- yelim. o yazılann bir bölümünü yinele- mekten öteve gitmemiş oluruz. Ama bir noktav i belirtmeden de geçmek istemı- yorum: Rahmetli Enver Paşa'nın Osman- İı de\ letine ve Türklüğe olan zaran. ya- ranndan daha fazJadır. Ancak artık tari- he malolmuş bu kişinın yaptıkları herhal- de ileride geniş bir biçımde değerlendi- rilecektir. Türkiye'ye getirilip yakın ar- kadaşı Talat Paşa'nın yanına gömülme- si. hoşgörümüzün sonucudur. Bundan fazlası söylenemez. Fakat bir husus var ki onun üzerinde galiba hiç durulmadı. Emer Paşa. Türk tarihinın en önemli ki- ^ilerinden biridir. Biraz yukarıda da söy- ledığımizgibi hakkında çok çeşitlideğer yargıları venlmiştir. Belli çevreler, Enver Pas.a\ ı se\ er, belli çevrelerse nefret eder. Aydınlanmızın çoğu \e halkımız ise bu konuda fazla bılgi sahibi değildır. Şim- di. böylesirre önemli bir kişinın naaşı ale- lacele. kamuoyu bilgilendirilmeden yur- dumuza geıirilmiştir. Ne hükümet ne de yetkili olabiiecek başka çevreler bir açık- lamayapıp. Türk ulusunu aydınlatma ge- reöini duymuşlardir. Gerçekten. böylesı- ne önemli bir olay daha önce kamuoyu- na duvurulur. ulusan tepkisi öleülür. Ge- rekenhazırlıklaraçıkçavetartışılarakya- pılır ve iş bir bilmeceye dönüştürülmez- di. Her ne kadar. yürütme gücünün başı sayın cumhurbaşkanımız devlet törenine katılıp bir konuşma yapmışsa da. bilin- diği gibi sorumsuzolan de\ let başkanla- n. böyle konularda sadece kendi düşün- celerini ifade ederler. Hükümet.Mustafa Kemal Paşa'nın hiç hoşlanmadıgı. za- man zaman ters düştüğü.ne düşünceleri- ni ne de ev lemlerıni tas\ ip ettiği bir kişi için devlet töreni yapılacagı zaman bu- nun gerekçelerini açjklamalıydı. Elbette. hiç kımse Enver Paşa'nın Türkiye">egö- mülmesine karşı gelmezdi. Ama bu işin ardında yatan neden. kamuoyuna açık- lanmalıvdı. İkinci olay Osmanlı padi- şahlanndan V Murat'ın torunu Bayan Kenize Murat'ın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığına kabulü isteminin hiçbir ge- rekçe gösterılmeden reddedilmesidir. Bilindiği gibi 3 Mart 1924 tarihli ve 431 sa> ılı yasa ile halifelik kaldınlmış ve Osmanlı ailesinin bütün üyeleri bir daha dönmemek üzeıc yurtdışına çıkanlmış- lardır. Büyük bir siyasal devrim yapan cumhuriyetçi kadro, binlerce yıllık ege- menlik anlayışını değişririrken hanedan ü>elerinin Türkiye'de kalmaları düşünü- lemezdi. Bizim gibi Birinci Dünya Sava- şı'ndan sonra monarşi yönetimıni kaldı- ran A\usturya da aynı yola başvurmuş- tur. Rusya'da ise. daha komünistler ikti- dara gelmeden. cumhuriyet hükümeti. Romanof sülalesınin bütün üyelerini iğ- renç bir bıçimde katletti. Fransız devri- minde (ıhtilalinde) kral ile kraliçe başta olmak üzere hanedanının pek çok üyesi- nın can verdiği bilinir. Türk devriminde ise insancıl bir yol tutulmuş \e hanedan üyeleri. yurtdışına çıkartılmışlardır. Ama aradan zaman ge- çip rejımimiz yerleşınce ilkönce 16 Ha- zıran 1952 tanhli ve 5958 sayılı vasa ile hanedanın kadın üyelerine Türkyie'ye gelme hakkı verilmiştir. Cumhuriyetimi- zin 50. yılı vesile edilerek çıkartılan 15 Mayıs 1974 tarihli ve 1803 sayılı yasa ile Osmanlı hanedanının erkek üyeleri de yurda gelme hakkına kavuşmuşlardır. Görülüyor ki Türk devriminde. insancıl- lık niteliği en başta gelir. Tehlike kalkın- ca Osmanlı ailesı üyelerinin de yurda gel- melerinde bir sakınca kalmamıştır. Böy- lece yurttaşhk hakkından yoksun bazı hanedan üyelerine de bu hakkın tanınma- sı hukuk duygusunun bir sonucıı olmalı- dır. Sayın Kenize Murat. büvük zorluk- larla kendini yetiştirmis.. ama bağh oldu- |u soyun ve ulusun onurunu hiç unutma- mış. giderekünlübirgazeteci veyazarol- muştur Fransa'da yaşayan bu eski Osmanlı. yazdıklarıv la Türkiye'ye parayla ölçüle- meyecek derecede büyük bir propagan- da olanağı sağlamıştır. Türkiye'ye karşı sevgi duygulanyla bağlı bu beşandan yurttaşhk hakkı esirgenmıştir. Neden? Bu konudaki emsaller. Sayın Kenize Mu- rat'ın Türki\eCumhuri>eti vatandaşı ol- masını destekli>or. Osmanlı hayranhğı- nıdilındendüşürmeven. Bursa">ı birAv- rupa kentı değil. "Osmanlı kenti' olarak niteleven ve resmıleşen görüş. giderek bütün yaşamımızı Osmanı kalıplarına sokma çabası içindeyken. en kötü padi- şahlar bile 'tenkitten münezzeh' kalır- ken, bu soyun bir üyesi Türki>e Cumhu- riyeti yurttaşlığından neden yoksun bıra- kılıvor. Bu tutum hükümetin ideolojisiyle bir çelişki oluşturmuyormu? Biryandan Os- manlı ailesine damat olmuş. padişah ve- kili. Atatürk'ün hiç hoşlanmadıgı Enver Paşa'nın naaşı yurda getiriliyor ve dev- let töreniyle gömülüyor. öte vandan Os- manlı ailesinin gerçek bir üyesine Türki- ye Cumhuriyeti yurttaşı olma hakkı ve- rilmiyor. Her iki konudabirbirleriyleçe- lişmiyorlar mı? Resmi makamlar. bu iki önemli husus- ta hiçbiraçıklamayapmadığı için. kendi görüşlerimize göre düşüncelere dalmak ve biraz spekülasyona sapmak gerekiyor. Bize kalırsa her iki olay birbirini pek gü- zel biçimde tamamlıyor. hiçbir çelişki yok. Enver Paşa, şimdi. Atatürk'üsevme- diği için gözdedir. Atatürk de onu her fır- satta eleştirmiş, yaptıklannın ne kadar yanlış olduğunu bir bilim adamı gerçek- çiligi ile anlatmıştır. Bırakın aralannda- ki kişisel çekişmeleri. Tarih bilgılerinize dayanarak insaf ile söv ley in: Enver Paşa mi Mustafa Kemal Paşa mı haklı ıdı? Bü- tün bunlar bir yana: Padişah damadı. onun vekili olan Enver Paşa bir Türk mıl- liyetçisi idi ama o kadar. Hiçbir zaman Atatürk'ün cumhurivet düşüncesineyak- laşama>acak derecede tutucu (muhafaza- kâr) bir kişiydi o. Tam bir Osmanlıcı idi. Atatürk'e karşı olan bu Osmanlı Paşası- nın naaşı elbette Türkiye'ye getirilme- livdi. Yanlış anlaşılmasın: Biz de bu iş yapıldı. kötü olmadı. diyoruz ama. her iki yanın gerekçesi çok farklı. Gelelim Sayın Kenize Murat'a: Bu ha- nım. \! Murat'ın torunu. V Murat çok kı- sa süre tahtta kalmasına karşın son dere- ceaçıkdüşünceli. libera) birkişiydi. Tah- ta çıkarken Ingiliz usulü bir meşrutiyet yönetimi kurma sözü vermişti. Modern düşüncelı, ilerici bırpadişahfı. Kardeşi 11. Abdülhamit'ten çok ayn bir vapısı var- dı. Üsrüne üstlük bir de mason olduğu yolunda soylentiler çıkmıştı. Savın Ke- nize Murat böyle bir padişahın torunu. Aynca. Osmanlı ailesinin yaşavan bütün kadın üyeleri gibi. tesettüre uymuvor; modern bir vaşamı var Avrupa'daçalışıp kazanıvor. Dinsel vecibeleri yenne geti- rip getirmediği bilinmiyor. Siz gerçek v e trucu bir Osmanlıcı olsaydınız bu baya- na Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlı0ı hak- kını tanır mıydınız? Enver Paşa ve Kenize Murat olaylan ideolojik bir örgü içinde biribirini ta- mamlıyor. Haksız oldugumuzu dilemek isteriz. Amademokrasininenbelirgin ıl- kelerinden biri olan 'kamuoyunu avdın- latma'görevini siyasal iktidarsav saklar- sa. hiçbir açıklamada bulunmazsa. o za- man bizim gibi kişilere zararlı düşün- celere sapmayoluaçılmışolur. değil mi? n ARADABIR YETKİN AROZ "Ne Yiizleh, Ne Sözleri. Türey Köse'nin Cumhuriyet'te yayımlanan "Sol, çı- kış arayışında" dizısi. olü toprağı serpıldiği ızlenimini veren sosyal demokrat solun küllerini eşeliyor. Kıvıl- cımlarını arıyor. Öncelıkle CHP'nin bu duruma gelme- sınde büyük ölçüde sorumlu olanların ne düşündükle- rini topluca okura sundu. Yarar getireceği kuşkusuz. Dizinin ıkınci gunünde (29 Temmuz 1996) Sayın Mus- tafa Gazalcı'nın söylediklerı işin özü gibi. Vargısı şu: "CHP'yı bugünkü duruma getirenlerin, bugünkü du- rumdan çıkarmaya ne yüzleri, ne sözleri vardır." Sorun dönüp dolaşıp "güvenirlik" barajına takılıyor. Bütün so- runlar erteleniyor, öncelikle guvenirlik. her şeyin önun- de guvenirlik... Sosyal demokratların asıl yitirdiği bu: "Guvenirlik." Alınan hiçbir rüşvet, yapılan hiçbir yanlış, hiçbir koltuk hırsı güvenirlıği yrtirmenın bedelleri kadar -ağır değildir. Bunun yittmi. her şeyi dolara bağımlı kı- lanlar(endeksleyenler) için söyleyeyim, katrilyonlarta öl- çülemez. Artık toplum kimin ne söylediğine bakmak- tan çok, kimin ne yaptığına, yaptıklannın söyledikleriy- le ne denli uyuştuğuna bakıyor. Sola güvenmiyor Bü- yük yıkım bu. Düzeni değıştirmekten, yoksul sınıf ve katmanların yararına dönüştürmekten. daha aydınlık. daha çağdaş bir Türkiye yaratmaktan yola çıkanlar neredeler şımdi? Bu söylediklerine hangı ölçüde bağlı kalabildiler? Ki- mileri gibi solu sömürme, çıkarlarının aracı olarak kul- lanma yolunu mu tuttular? iktidar ortaklığı döneminde bu çizgide ne kadar dırenebildiler? En azından çıkıp toplumun önune "gücümüz, soluğumuz yetmedi, bu kadrolarla, bu bırıkımle bu kadar oluyor, eksiklenmiz şunlardı.." biçıminde biryurekltliği mi gözeald/lar? Hiç- bir şey yapmadığı için "hatayapmadığını" söyleyen sa- yın Deniz Baykal birleşme kurultayındaki "özürünü" sürdüremez miydi? Sosyal demokrat ilkelerden, tem- sil ettiğini varsaydığı kitlelerden "öbür özürleri" de di- leyerek çözüm önerilerine geçemez miydi? Partide kök- lü bir yenilenmenin yolunu açamaz mıydı? Yeni bir inan- cı, yeni bir coşkuyu yaratmaya öncülük edemez miy- di? Edemedi. Tersine iktidann "zayıf" ayağı olmaya "ta- lip" oldu. Çevresinde yer alan bir kesimin bakanlık for- suna, üç beş üst yöneticı özlemlerine uymayı yeğledi. Söylediklerime bir de somut öneri getirmek istiyo- rum. Önerim çok yalın: imam-hatip okulları! Artık bil- meyen kalmadı. Bu okullar cumhuriyetimizin temel il- kelerine, devrimlerin çağdaş toplum olma özlemlerine birerdınamit koyuyor. Cumhuriyeti ortadan kaldınpye- rine şeriat düzenini getirmeyi amaçlıyor. Bunu da, ar- tık saklama gereğini duymadan yapıyor. Birtakım "en- teller" de "Sevr"de olduğu gibi, "sivil toplum" adına, daha demokratik olma adına bu görüşlere destek ve- riyor. Hiçbir rejim. hiçbir demokratik yapı kendini yok edecek oluşumlara izin vermez. Hele kendi eliyle ku- rup beslemez. Sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir partı. toplumun önüne çıkıp açıkça söyler: "İmam-ha- tip okullannm 'imam' ihtıyacı dışında kalan fazlasını devletin temeleğitim okullarına dönüştüreceğim, mes- lek okulları 'ihtiyaca) göre kurulur, açılır. Bu okullann kız öğrencilehne de sınır koyacağım. kızdan ımam ol- mayacağına göre, diyanetın öbür büro hizmetlerinde çalıştırmak üzere düşüneceğim. Benım partime oy ve- rirken bunu göz önünde tutun. Verin ya da vermeyin." Bunları söylerse dünyanın sonu olmaz. Gerçeği dile getirmiş olur. Laik. çağdaş toplum özlemini gerçekten savunmuş olur. Böyle kımlıksız. belirsiz söylemler için- de dolaşarak onların oyunu aiamaz. Bunları söylediği zaman da istenilen oranda aiamaz. Ama hiç değilse benim oyumu alır. Yükselen Kavramlar ve Bilgi Toplumu Arş. Gör. GUNEY NAİR Sıvcıs Cumhuriyet Üni. Fen-Edebiycıt 2 1. yüzyıl. kendine özgü, kendi değişme çizgisini dile getiren kavramlarla tarih- sel işlevıni üstlenmeye hazırlanırken. bilım adamlannın yüzyılı tanımlama ve anlama çabaları büyük bir kavram karmaşasını da berabennde getirmek- tedir. Bılım adamları kendi perspektiflerinden ge- lıştırdiklen yaklaşımlarını çeşitlı kavramlarıyla güçlendinp. İiteratürleri kendi çizgileri içinde zen- ginleştirme çabasındadırlar. Ozellıkle Batı top- lumbilımınde (sosyolojısınde) geleceği açıklama çabaları büyük bir hız kazanmıştır. Her ne kadar bu çabalar fütürizm ile özdeş tutulmava çahşılsa da. neden-sonuç mantığı içensinde toplumsal ku- ram (teori) ölçeğınde bazı yaklaşımlarıfiitüristele alışlardan uzak tutmak gerekir. Kuşkusuz 21. yüz- yıl, 20. yüzyıl sanayi toplumunun üzerinde biçim- lenen yeni bir toplumsal görünüm ortaya koya- caktır. Bunun gerekçelerini az sonra belirteceğiz. Burada. gelişmekte olan ya da azgelişmiş ulusla- rın 21. yüzyıl sürecınde durumlannın ne olacağı sorusunun önemli bir araştırma konusu olduğunu v urgulamak ısti>orum. Bunun vanı sıra bir önem- li soru ise gelişmekte olan ya da azgelişmiş ulus- lann toplumbilimcilerinın tutumları konusundadır. Var olan toplumsal koşulları ırdelevip. değerlen- dirmek ve vaşanılan toplumu ulusal bir anlayış içensinde açıklamakla yetinmek mi bilimsel bir sorumluiuktur. yoksa. uluslararası boyutta top- lumlann genel değişme yönünü iyi tahlil edip bu dınamik çerçevesinde hem ulusal hem de ulusla- rarası boyutta değişmeyi tanımlama çabası içeri- sinde olmak mı? Biz burada. toplumbilimin evrenselliğinden ha- reket ederek. 20. yüzyılın son çeyreği içerisinde oluşan kavramlar çevresinde bir tablo ortaya ko- yacağız. Elealacağımızkavramlan "yöksden kav- ramlar" başlıgı altında degerlendirmemiz, sıkça kullanılmaya başlanmalan ve2l. yüzyıl sürecin- de tanımiannın netleşeceğine ve toplumsal yapı- lan belırleyeceğine olan inancımızdandır. Yüksden kav ramlar ve toplumsal değişme: 20. yüzyılın son çeyreğınden başlayarak 21. yüzyıl sürecınde hızlı bir değişmeden söz ediyoruz. Bu değişinıi bünyelerinde en fazla hissedenler ise kuş- kusuz 20. yüzyılı "sanayi toplumu" görünümün- de geçiren uluslardır. Burada kullanacağımız kav - ramların kaynagını da bu ulusların biîım \e tek- nolojisı oluşturmaktadır. Ç'ünkü "büimideideolo- ji\ı de. genelükJeteknolojisi en ileri \e en güçlü olan üjke va da ülkeler topluluğu tekeünde tutar. Teke- linde tutmakla da kalmaz. bütün öteki loplumla- ra kendi bilinıini ve kendi ideolojisini yavar" ı Kon- gar, 1981: 303). Dolayısıyla modernden-postmo- derne. ulus-dev letten mega-dev lete. sanayi toplu- mundan-bilgi toplumuna. ulusal ekonomilerden küresel (global)ekonomilere kınlmanın yaşandı- ğı içinde bulunduğumuz yılların yükselen kav- ramları da iiteratürleri zorlamaktadır. Değişnieven tekşe> değişmeninkendisidirdiven filozofun üze- rinden geçen yüzyıllar 21. yüzyıl başına geldiği- mızde değişmenın akıl almaz boyutunu ortava koymaktadır. Pekı değişme nedir? "Değişme, bir bürünün öğelerinde. öğeler arasındaki iliştdlerin v apısında daha önceki dunımlara göre farldılıklar gözlenmesidir." (Güvenç. 1976: 197). Değışme Fcık. Sosyoloji Böliimü kavramının kökünde iki temel ilişki veçelişki var- dır: -Birinci temel çelişki insan-doğa çdişkisidir. Bunun sonunda orta>a insan-insan çelişkisiçıkar" (Kongar. 1981:21). Bir başka söyleyişle. insanın dogaya karşı mücadelesinın ürünü teknoloji, insan- insan jlişkilerinin ürünü ise ideolojidır. "Günü- müzde toplunısal değişmeyi /orlav an esasgüç,tek- nolojik değişmelerdir. Nüfus artişı,yönerim biçim- lerindeki değişmeler \e teknolojik bufuşlar değiş- meyi zorunlu lialegetirmiştir." (Sağ, 1991: 6). Gü- nümüzde teknolojik değişme toplumsal yapılar üzerinde değışımi beürleven en temel etmendır (faktördür). Kurtkan'agöre~20.yüz>ılgibibirdö- nemde durgun bir toplumdan söz etnıek olanak- Sttdır"(Kurtkan. 1982:293). Hatta değişme o ka- dar büyük bir hız kazanmıştır ki, dünya tarihinde elli-yüz yıllarla açıklanan büyük değişimler günü- müzdeonlu-> irmili yıllara sığmaktadır. "Eğerger- çekten de tarih bize bir rehber olacaksa. bu deği- şim de ancak 2010 v a da 2020 vıllannda tamamla- nacaktır." (Drucker. 1994: 11). İnsanın doğaya karşı verdiği mücadelenın ürünü olan teknoloji, günümüzde bilginin anlamını da değiştirmıştır. Kuşkusuz teknolojinın akıl almaz değişımı karşı- sında yıne bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmedi- gimızdır. Fakat dünyanın yakın tarihinde insanın bilgisi o kadar büyük bir evrim geçirmiştir kı, 21. yüzyılın toplumsal sınıflarını "bi^fnin belirleye- ceği savuncaları (tezleri) agırlık kazanmaya baş- lamıştır. Bugün yükselen kavramlar çatısı altında andıgımız postmodemizm, mega-dev let, bilgi top- lumu, kürese!leşme(globalleşme)gıbi kav ramla- rın temel dinamiği de bilginin anlam ve önemin- deki değişmedir.Günümüzde özellikle ekonomik alanda başlayan çokuluslu şirketlerdönemi küre- selleşme yönünde büyük gelışmelere neden ol- muştur. Atılan adımlar uluslaröfesidir. Ekonomı- nın vanında siyasal ortakhklar, 21. yüzv ılda küre- sel değerlerin önem kazanacagını ortaya koymak- tadır. Özellikle Irak'ın Kuveyt'i işgali>le başlayan Körfez savaşı da yine birçok araştırmacı açısından birdönömnoktasıdır. Çokuluslu gücünlrak'a kar- şı başlattığı askersel ve siyasal operasyon. ardın- dan uygulamaya konan ekonomik vaptmmlar, ulus-devletin yerinı mega dev letin aldığına ilişkin görüşleri antırmaktadır. Değişmenın yönü: Bilgi toplumuna doğnı... De- ğişmenin yönü konusunda çeşitli kav ramlaştırma- lar vardır. Bu kavramlara değinmeden önce bilgi- nin anlam ve önemindeki değişmeyi ortava koy- malıyız. "Bilgi nedir? SınırJan nelerdir? Bir sonu var mıdır? İnsanın doğasıvla mı sınırlıdır? Bilgiyi var eden insanın düşünsel variığı mıdır? Bilgi ni- ceükst'l bir anlatım mıdır, niteliksel birgöriinümü \ar mıdır? Bu türden sonılar vüzvıllardır episto- mologlann, bilgi kuramcılannın gündemini oluş- turmuştur. Bilgi nedir sorusunun yanıtı kısadır. Subjeileobjearasındakiilgidir"(Nair. 1995: 87). Bilginin anlamındaki değişmeyle birlikte top- lumsal yapılarda görülmeye başlanan başta tekno- loji>e bağlı (endeksli) toplumsal değişme. karşı- mıza, değişmenın yönünü bilgi toplumu olarak çı- karnııştır. Bilginin artık bilgisayar ve robot tekno- lojisiyle eğitim kummundan ekonomi kummuna kadar tüm toplumsal kurumlar içerisinde ver et- meye başlaması. toplumsal değişmeye bilgi toplu- mu >önünde bir dinamizm kazandırmışür. 21. > üz- vü sürecinde, vakın gelecekte tam tanımını buJaca- ğımız en önemli yükselen kavram kammızca bilgi toplumu kavramıdır. Değişme netleştiğinde v e so- nuçları alındığında karşımıza bilgi toplumu çıka- caktır. Çeşitli yaklaşımlar: Değişme sürecini ele alan çeşitli bilim adamlannın farklı kavramlar çevre- sinde ele aldıkları temel konu değişmenın vönü- dür. Aslında bu yön konusunda ortak bir uzİaşma noktası vardır. 21. yüzyıla dönük yaklaşımları şöv- le sıralamak olanaklıdır: 1) Bir dönemin kapanmak üzere olduğunu öne süren savuncalar (tezler). 2) Yeni bir toplumsal sıstemi açıklayan savun- calar. Birinci gruba aldığımız savuncalann başında karşımıza modernin yenne konmaya çalışılan postmodern çıkmaktadır. Lvotard. Jameson, kell- ner,Eco, Boudrillard, Adair.Habermas v b. Birçok bilim adamının 1950'lerden günümüze irdeleğı postmodemizm acaba birempervalist anlavış bi- çimı mi, yoksa değişmenin dınamiginın kaçınıl- maz sonucu mu? Mimariden edebivata, bilime de- ğin geniş bir yelpazede yapılan postmodemizm tartışmalanna en net tepkılerden bırinı koyan Gid- dens'e göre Toplumsal bilimlerde şimdive kadar beliıii ve oldukça özgül nedenlerden dolayı jeter- siz şekilde anlaşılmış olan modernliğin kendi do- ğasına tekrar bakmalıyız." (Gıddens. 1994: 11| Postmodern tartışmaların başlamasının en önem- li katkısı. modernin dogasının venıden sorgulan- ması gerektiği savuncasına olmuştur. Postmoder- nizmin vanında "Kapitalist Ötesi Toplum" (Peter Drucker), Üçüncü Dalga (Alvin Toffler). vakla- şımlar birinci grup >aklaşımlar çerçevesinde ele alınabılir. Burada önemli bir nokta da Fukuva- ma'nın "tarihin sonu" yaklaşımıdır The End of History And The Last Man (Tarihin Sonu ve Son Insan) (dilimize kazandırılmıştır) başhklı v apıtın- da Fukuyama. liberal toplum anla>ışının tarihin so- nu olduğunu vurgulamakta ve bu modelden daha öte bir modelin insanın doğasına uymayacağını belirtmektedir. Başta çok tartışılan bu v akiaşım kı- sa sürede karşıt eleştirilere hedef olmuştur. Yeni bir toplumsal sistemin oluştuğuna dönük- sav uncalardaysa bilgi toplumu, tüketim toplumu. enformasyon toplumu gibi ele alışlar karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunların temelinde ise bilgi- nin y enı anlamı. bilginin önemine koşut olarak ar- tan iletişim teknolojisi vebirdizi dev rimsel süreç- leryer almaktadır. Sonuç: Hızlı değişme ve toplumlann yeni gö- rünümü. karşımıza yeni kav ramlar çıkarmaktadır. Körfez savaşı sonrası tartışılmaya başlanan ulus- dev let verini mega-dev let anlayışına mı bırakıyor sorusu. dünyanın gittikçe küçülmesi. bir mahalle olarak tanımlanması ve küreselleşme sürecı. sana- y i toplumunun üzennde bıçımlenen bılgı toplumu. modernin yerine konmaya çalışılan postmodern kavramı sadece literaıürleri zorlayan kavramlar- dan bazılandır. 21. yüzyıla doğru değişme netleş- tikçe ve toplumsal v apılarda izlerini arttırdıkça bu kavramiarın tanımı da netleşecektir. Bugün için önemli soru. bilgı toplumu sürecinde gelişmekte olan ve azgelişmiş uluslann durumlannın ne ola- cağınadairaraştırmalannönemi üzerinedir. Gele- cek kuşaklar. dedelerinin yaşadığı dünyavı al- aılamakta zorlanacaklardır. PENCERE REFAHYOL'un Alternatifi?.. Erbakan Hoca'nın Islam dünyasında cerre çıkma- sı, bizim tekelci medyayı dut gibi silkeledi. İş dünyasında bir şaşkınlık... Ve çaresiz tepkiler. Peki, Refah Partisi Tansu Hanım'ı esir alıp iktida- ra geçtiği zaman, istanbul'dan Türkiye'yi yönettiğini sanan büyük işadamlarından emır mi alacaktı?.. Özal'dan bu yana Ankara başkentlikten çıkmış, Is- tanbul payitaht olmuştu. Sonuç?.. Ortada!.. • Sözde merkez sağ, Türkiye'de kırk yıldan beri ik- tidarda değil mi?.. Neyaptı?.. Bugünleri hazırladı... Peki, Refah ne yapacak?.. Refah Partisi yöneticilerinin gözleri kara. Yağmayı sürdürecekler... i imaraffı ne demek?.. Bu ülkenin bileği güçlü ve zekâsı sivri takımı, dev- letin ve özel kişilerın kent topraklannı yağmalayıp çarpık yapılaşmayla rant sağlıyorlar: arazi mafyası, taşradan büyük kentlere akını denetime almış du- rumda... Refah. bu takımı arkasına aldı bile... Hak hukuk gibi sözcükler, çoktan berı bu ülkede geçerli değil... Büyük sermaye memleketin orman- larına, kent arazilerine, en değerlı arsalara, ülke kıyı- larına. koylanna, adalanna, körfezlerine el koyarak palazlanıyordu: Refah bu yöntemi orta ve küçük öl- çekli sermaye ile bileği güçlü mafiozi takımına indir- geyecek... • 'Neoliberalizm' Türkiye'de devlete sözde karşıdır; bu yolda edebiyat gırla... Oysa bizim büyük sermaye devletle haşır neşirdir, ortaktır, devleti kullanarak palazlanmıştır, Batı'daki gi- bi devlet dışında sermaye birikimini gerçekleştirmiş bir kapitalizmin tarihçesini bizde ara ki bulasın... Son yıllarda medyayı da tekelleştıren devletin ta kendısı değil mi?.. Refah, merkez sağda odaklanmış büyük serma- yeye görünüşte bayrak açtı: Erbakan'ın "rehinesi" Tansu Hanım da bu bayrak altında nutuk atıyor; kü- çük ve orta ölçekli sermayeye yüzde 30 faizle dev- let kredisi dağıtılacak, gümrükte. vergide, her şeyde kolaylıklar gösterilecek... Özel sektörcülük mü bu?.. Devletçilık mi?.. Özal 1985'te KİT'lerin idam fermanını çıkarmıştı. O günlerden beri KlT'len yüksek faizle borç sarmalına bağlamak; ama özel kesıme düşük faizli devlet kre- disi dağıtmak, merkez sağdaki iktidarlann ortak si- yasetinedönüştü. Özelleştirme yağmasıyla 70 yıllık cumhuriyetin bi- rikimini güçlü özel sermayeye peşkeş çekmek de bu politikanın bir başka boyutudur. Refah Partisi, merkez sağın uyguladığı bu yön- temleri şimdi kendi müşterisı hesabına yürütmeye hazırlanıyor... • Adil düzen bu mu?.. - Evet... Refah, Türkiye'deki sermayeciliğı şeriatçı ideolo- jinin ekonomik altyapısı olarak düzenlemeye hazır- lanıyor. Refah sonun başlangıcındadır. Çatışma sert olacak... Peki, merkez sağ geçmişte barutunu tükettiğine göre REFAHYOL'un alternatifi kim ve ne olacak?.. Sol ne düşünüyor?.. Yoksa hiçbir şey düşünmüyor mu?.. ZAFER BAYRAMI 30 Ağustos-1 Eylül Bozcaada "Tann insanlar uzun örmirlü olsun di>e Bo/caada'yı yaratmış " HEREDOT UlaşınH-Y.P 7.500 000 TL 30 Ağustos - 8 Eylül Güney Ege Kelebekier Vadısı.Ölüdenı/.DahaıvBafagölü.Lrtuzıı Göko\ a.Örea Ilabraoda.MUas'uı dağ köv leri Ulaşım + Y.P 18 500.000 TL. 18 Ağustos Pazar 1- Çigdem Yaylası 2- Seyrek-Kerpe Ulaşım+Kumanya 1.500.000 TL, Arnika Vis sok 6 < Be>oğ!u Tel:(2l2) :4< 15 9^-249 0646 Fdx-24S 29 76 KADIKO\ 2.SULH HUKUK ıMAHKEMESİ'NDEN İLAJN 1995 724Vesa>et Canan Sok. N'o.: 18 K: 1 Kadıköv adresınde ikametet- mekteolan Halıde Aranık mevcut rahatsıziığı nedenıvle vesavet altına alınmış ve kendısıne Ethemefendi Cad. No: 5 2 Erenköv adresınde ıkametetmekteolan Emel Yö- rük. vası tajın edılmıştır. Ilan olunur. Basın: 10256" ^ALAADDIN HOTEL •••• ALAADDİN OTEL İncekum Alaaddin Hotel, Türkiye'ninyeşii turizm beidesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallarkasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur. spor. eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda. 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindekj otelimizin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Özel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evınızi aratmayacaktır. İncekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme ha«ızu. özel plaj alanı, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran, alakart restoran. pasta salonu, televizyon salonu, oyun odası, alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustaian da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear