23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Tokyo Balesi, Maurice Bejart'ın koreografileriyle lO.Uluslararası İzmir Festivali'ndeydi KabfceK teknik ve clisiptiııhı haşarısı RANA EVCİM Lvgarlık dünyasında ver alan farklı kültürdokulan arasında kendini tanıma- ya. tanıtmava ve geliştirmeve çalışan çağdaş Türk toplumu içın uluslararası festivallenn önemi büyük. Toplumun ge- nel kültürüne \e sanatsal perspektifinin zenginliğine katkıda bulunmanın yanı sıra gösten yapmak üzere ülkemize ge- len sanatçıların sevırcimizın içtenliğıni tanımış olması da sağlanıyor. Karşılıklı ilişkılerperçinleniyorvecanlı tutuluyor. Buyılkutlamalarlaonuncusugerçekleş- tirilen Uluslararası İzmir Festivali bu mısyonu başanyla sürdürdüğünü kanıt- ladı. Tok> o Balesi' nin Kültür Park Aç ık- hava Tiyatrosu'nda gerçekleştirdiğı program da sevırcinin ayakta alkışlarını aldı. Yalnız. gelecek yıliarda daha başa- rılı olunması için organizasyonda dıkka- te alınması gereken bazı sorunlar \ardı. Kültürpark'ın alty apısının niteliklı sanat gösterileri içın zayıf olması. sessizlik an- lannda komşu gazinolardan gelen müzik seslennin konsantrasyonu kötü bir şekıl- de bozması. seyircinin gideceği yolu bul- ması için hiçbir işaretle yardımcı olun- maması, program kitapçığında Tokyo Balesi'nin uzun bir tanhçesi olmasına rağmen eserler ve sanatçılar hakkında bilgı bulunmaması. ılerde tekrarlanma- ması. çözülmesi gereken sorunlardı. Etkileyici bir 4 Ateş KuşıT Tokyo Balesi'nin tanınmış Fransız ko- reograf Maurice Bejart'ın eserlerini na- sıl yorumlayacağını merak ediyorduk. Balenin Avrupa'ya kıyasla oldukça geç tanındığı Japonya'da. Ankara Opera ve Bale Topluluğu'muzdan daha genç bir topluluk Tokyo Balesi. 1964 yılında ku- rulmuş. Devlete bağlı değil, özel olması dolayısıyla. kendisini. sürekli iddialı atı- lımlar yaparak uluslararası standardı ya- kalamak zorunda hissetmiş. Her göste- risınde kâr etmek zorunda olan özel ba- le topluluklan içın turneler bir çeşit zo- runluluktur. Gidılen yenı şehırlerde ye- nı seyırciler koltukları dolduruvenrler. Böylece bale daha yaygın bir şekılde ta- nınmış olur ve boş koltuklara oynama riski de azalır. Ülke çapındakı turneler. uluslararası turnelerin hazırlığıdır. Top- lulugun rüştünü ispatı. uluslararası tur- neler yapmaya başladığı zaman gerçek- leşmiş olur. Tokyo Balesi ışte bütün bu aşamalardan başanyla geçmiş, deneyim- li komşusundan(birzamankı adıylaSov- yetler Birliği) bel bol teknik bılgı \e gör- gii alarak çağın bale düzeyini yakalamış bir topluluk. Birıncı eser, Igor Stravinski'nın tanın- mış bestesi "Bahar Ayini"vdi. Bubeste- nın koreografısı ılk olarak Nijinski'nin kardeşı Nijinska tarafından gerçekleşti- rilmışti. Bejart'ın yorumu dekor ve kos- tüm açılanndan çok daha yalındır. Ma- urice Bejart. "Bahar Ayini"nin kendisi- ne ait vorumunu şöyle açıklıyor: "İlkba- har. kışm koruvucu paltosu altında uzun süredir uyumakta olan temel ve ilkel bir gücün uvanmasından başka nedir ki? Aniden çat la> ıverir ve dünyayı kucaklar... Fiziksel olarak a>k. I anrı'nın c\ reni ya- rattığı enerjiji \e bunun içindeki coşku- yu simgeler. Oy le bir an gelir ki, insan ru- hunun sınırlan aşılmaktadır. E\ rensel bir kültür söz konusudur. Folklor e> rensel olmayabilir. ama içinde tünı zamanlarda vedünyanın her köşesinde ortak olan öğe- ler vardır. Bu bale. ilkbahan kalıplaşmış görsel, şiirsel ve duygusal masumluğun- dan soyarak, bütün cinselliğiy le ortaya çı- karmaktadır. Kutsal bir avini söz konu- sudur. Bu ayin, insanın toprakla \e gök- yüzüyle birliğini kutsamaktadır. İlkba- hann içindeki vaşanı ve ölünı çelişkisini, yaşamın çetişkili bütünlüğünü yansıür." Eserin bırincı bölümünde sahnede yal- nızca erkek dansçılar vardı. Işıklar sah- neyi yavaş. yavaş aydınlatırken. baharın uyanışını simgeleyen. yavaş. ilkel, tedir- gin hareketlerle doğruİan Kazuto Yoshi- da'yı gördük. Daha sonra. inanılmaz bir uyum \e dinamizmle 22 erkekten oluşan grup sahneyı >avaşyavaşdoldurdu. Mü- ziğın yükselışıyle birlıkte tansiyon da vıikseliyordu. İkınci bölümde. sahnede valnızca kızlar vardı. Solist sanatçı Mi- ka Yoshioka'nın hem ilkel hem de zarif v e çekici olunabileceğini kanıtlay ışı kar- şısında seyirci büyülenmişti. Arkasında dans eden 27 balerin. "Doğu"diye adlan- dırdığımız kültüre uygun bir alçakgönül- lükledansediyorlardı. Buduygunun Be- jart'ın ilkelliği tanımladığı koreografi- sine nasıl işlediği ise açıklanması zorbir sırdı. Erkekler sahneye yeniden geldığinde. tansiyon yeniden yükseldı. Kıv ırcık saç- lanyla (melez olmalı) erkekler arasında göze çarpan Vasuyuki Shuto, Yoshı- oka'ya yaklaştı \e ilkbaharın sııngeledı- ği çiftleşme olgusunu kutsav an dans baş- ladı. Sahney i tıklım tıklım dolduran grup dansçılan enerjılı bir beraberlik sergile- verek bütün ızleyenleri etkılediler. İkinci eser "Ateş Kuşu",Stravınski'nin ılk bale bestesıdir. Eser Bejart'ın özgün bakış açısı ve araştırmacı kışılığıv le vep- yenı bir anlam kazanmıştı. Koreografisi ~w~ aponlar # 'kaliteli ğ teknik' *J ve 'disiplinli ekip' konulannda başanlı olmalanyla tanmıyorlar. Bu özelliklerin bir bale topluluğunun başanlı olmasında nasıl etkili olduğunu Tokyo Balesi bize ibretle göstermiş oldu. Bunun yanı sıra erkek dansçılann balerinlerden daha kalabalık olması ve ön plana çıkması Tokyo Balesi'ne özgü ilginç bir özellikti. Michel Fokins trafından yapılmış olan orijınal "Ateş Kuşu~nun konusu bir Rus efsanesidir. Bejart'a göre bu masalsı ef- saneStravinski'ninmüziğindekidevrim- ci niteliği gerektiği gibi ortaya çıkara- mamaktadır. Bu yüzden Bejart. "Ateş kuşu, küllerden yeniden dirilen Pho- enix'tir" diyerek konuyu mitolojik açı- dan ele alır. Phoenix. Arap çöllerinde yüzyıllarca yaşadıktan sonra kendisini bir ceset gibi yakan ve küllerinden genç- leşmiş olarak yeniden yüz yıllarca yaşa- mak üzere dünyaya gelen bir mitoloji kahramanıdır. Yeniden diriliş imgesin- dekı devrimci niteliği müziğe daha uy- gun bulan Bejart, eserin Rus Devri- mi'nden kısa bir süre önce bestelenmiş olduğunu da göz önüne alarak, bu dönem Rus sanatçılan ile ilgili biraraşrırma yap- mış. Bir grup avant-garde yazar. oyuncu, besteci ve dansçının kendilerini Ateş Ku- şu olarak adlandırdığını keşfetmiş. 6 Şu- bat 1971 "de The New Yorker dergisine \erdiği bir demeçte konuyu şöyle anla- tıyor: "Ateş Kuşu'nun lideri bir Pho- enh'tir. Öldürülür. ama küllerden yeni- den doğar. Eserde bir balerin yerine iki erkek dansçıoltnasının nedenide budur." Ateş Kuşu'nda dans eden Kazuo Kimu- ra, gerek teknigi gerekse artistik gücü açısından dikkat çekici bir sanatçıydı. Stilize kostümler ve ışık, koreografiyi çok güzel bir şekilde tamamlıvordu. Be- jart'ın "AteşKuşu". geçen yıl fstanbul'da Harlem DansTopluluğu'nun sergilediği rüküş ve demode "Ateş Kuşu"ndan çok daha etkileyici ve başanlıydı. Programın üçüncü ve son Bejart yapi- tı "Bolero"ydu. Bu eser. Bejart'ın başya- pıtlanndan biri olarak kabul edilmekte- dir. Bueseri 1988 yılında. 16. Uluslara- rası Istanbul Festivali'nde Lozan Bejart Balesi'nden izlemiştik. Başrolde dans eden sanatçı. kısa zaman önce kaybetti- ğimiz. Bejart'ın yakın arkadaşı olan Jor- ge Donn'du. (Aynı programda "Bahar Ayini" de yer almıştı.) Tokyo Balesi'nin 10. Uluslararası İzmir Festivali'nde ger- çekleşrirdiği "Bolero"da başrolü Noaki Takagishi dans etti. 50 erkek dansçıyla 'Bolero' Bejart Ravel'in bestesi hakkındaki gö- rüşlerinı şöyle dile getinyor: "Çokfazla bilinen, ancak basitliği sayesinde her za- man yeni olan bir müzik. Melodi yorul- mak bilmeden kendi üzerinde dolanıyor; hacmi ve >oğunluğu gittikçe artıyor. So- nunda ses. mclodiyi de silip süpürüıresi- ne büyüyerek patu>"or." Bu ta'nımın > a\ aş yavaş yükselen ve patlamalı bir doyum- la noktalanan bir sevişme sahnesine ben- zemesi rastlantı değil. Bejart'ın Bole- ro'su ilk olarak kırk erkek dansçıyla ku- şatılmış bir kadın dansçı tarafından dans edilmişti. Daha sonra, 60'lardaki kadın hareketinin de etkisinde kahnarak. kore- ografi kırk kadın dansçı tarafından ku- şatılmış bir erkek dansçı tarafından icra edildi. Tokyo Balesi'nin de sergilediği gibi, bütün dansçılann erkek olduğu yorum koreografinin son halini oluşturdu. Tok- yo Balesı'nde grup dansçılar 50 erkek- ten oluşuyordu. Takagishi. eserin başın- dan sonuna kadar hiç durmaksızın dans edilen bu zorlu rolde güçlü bir perfor- mans gösterdi. Gerek stil olarak. gerek- se yorucu dansa rağmen asla düşüş gös- termeyen. koreografi gereğince sürekli yükselen ataklığıyla seyircileri ayağa kaldırdı. Japonlar "kaliteli teknik" ve "disiplin- li ekip" konulannda başanlı olmalanyla tanınıyorlar. Bu özelliklerin bir bale top- luluğunun başanlı olmasında nasıl etkı- li olduğunu Tokyo Balesi bize ibretle göstermiş oldu. Bunun yanı sıra erkek dansçılann balennlerden daha kalabalık olması ve ön plana çıkması Tokyo Bale- si'ne özgü ilginç bir özellikti. Geçen yıl İstanbul'a gelen Vuıogradov'un "Japon- lar kimono giydikleri için bacaklan içe dönüktür, bale \apamazlar" dediğini anımsayarak ne büyük haksızlık ettiğini düşünmemek elde değil. Iş ciddiye alınınca, ekip güçlü olunca, kalite bütün endamıyla ortaya çıkıyor. Sol flütü gerektiren festival dinletisi ÖNDER KÜTAHYALI İZMİR- Izmir'deon yıldır festival var... Ne güzel bir söylem değil mi? Gerçekten. her yıl eieştirildi. tartı- şıldı. ama Uluslararası İzmir Müzik Festıvalı onuncu yıluıa ulaştı. Dıle- riz sonrakı kuşaklar. on sayısını elli- ye çıkarsın. İK.SEY Başkanı Sayın Filiz Sarper'in festıvalı açış konuş- masında yaptığı çağnya ııyarak İz- mirliler ona saîiıp çıkarsa. dileğimi- zin gerçeğe dönüşmesindeki en bü- yük engel aşılmış olacaktır. İZDSO'nın Rengim Gökmen \ö- netiminde verdiği dınletıv le açılan festivaldeki tarihsel olay. "Birinci Nejat Eczacıbaşı Beste Yanşma- sı"nda büyük ödülü alan yapıtın ilk kez çahnmasi)dı. Dınletiden öncekı törende. yanşmavı kazananlara ödülleri verildi Yapılan bir açıkla- maya göre katılan 24 yapıttan 10 ka- dan seslendirilmeve değerdi. Böy- lece çağdaş Türk müzıği dağannın zengmleştirılmesı yolunda önemli bir adım daha atılmış oldu. Uçarsu ve Erkin'in müzikleri Dınletı. varışma birincisi Hasan Uçarsu'nun "Çığhklar, AnılarveKü- çükBir Düş" adındakı v apıtıyla baş- ladı. Lçarsu. MÜ Devlet Konserva- tuvan'nda, A. Adnan Sa>gun ve CengizTanç ile çalıştı. Yapıtta. ma- kamsal yönden Saygun'un. tını ba- lumından da Tanç'ın ve Penderecki ile simgeleşen Polonya okulunun et- kileri var: ama müzik yine de özgün bir sesleniş. Besteci. 1992'de yazdı- ğı ve 1995'te yeniden gözden geçir- diğı yapıtı hakkında. program notla- nna şö>le yaznıış. "Bu yapıtımda amacını. çok sevdi- ğinı hocam Ahmed Adnan Saygun anısına bir müzik yazmaktı. O dö- nem, yaşantımın en çalkantüı dö- ncmlerinden biri olmuştu. ÖnceSa>- gun'u. çok kısa bir süre sonra da Bü- lent Tarcan'ı ka> betnıek beni çok et- kuedi. Değil konservatuvara, doğru- su Beşiktaş semtine bile girmek iste- mrvordum.... Bu müziğL böy lesi kar- maşık duygular içinde besteledim. Anadolu ağıtlanrun özellikleri olan uzun yineleyen sesler üstündeki dal- galanmalan, çözümden kaçan ger- gin ses kı\ rımlarını. modern bir ses kümesinde, kalın orkestra renkleriy- le so> utlanıava çalıştım. Çığhklar ola- rak adlandırdığını bu gergin ögeyi, başka bir zaman boyutuna göçenl'e- rin uzakta yankılanan sesleri olarak adlandırdığını daha yumuşak bir başka fikirle dengeledim." Orkestra. yapıtı canlı ve ınandın- cı bir yorumla seslendirdı Özellık- le Gökmen'in çözümlemeci yaklaşı- mı ilgı çekiciydi. İZDSO. daha son- ra doğumunun 90. yılında U. C. Er- kin'ın ikmci senfonisini çaldı. Bana göre birincı bölüm belki daha hızlı ahnabilirdi: ama Gökmen. güzel mü- zik vaptı Segâh makamının. divan müziğımızden bazı özelliklenn ve eski Passacaglia tarzının kullanıldı- gı ikinci bölüm de etkiliydi. Sadece darbukadaki en figürlen izleyen çe- şitlemede davulu \e öbür çaîgılann v urumlan bana bıraz bulanık görün- dü. Köçekçe müzığımizı getiren, ama ezgileri bütünüyle bestecinin olan son bölüm ıse coşturucuydu. Dinle- yıciler. her ıki yapıtı da doyasıya al- kışlarken İlhanSelçukile.ÂhmetTa- nerKışlalı'nın vazılannıdüşündüm. Yazarlanmızın açıkladığına göre Amerıkan basını. "Türkler,artıkta- rihleriyle banşmalıdır" buyurmuş- tur. Yalnızca 220 yllık geçmışı olan birdevletın bıreyleri. tanhle barışma olgusunu bilemez. BızTürktarihı ile ilgili en kapsamlı araştırmalan cum- huriyet döneminde yaptık Tarihi- mizle zaten barı^ık olduğumuzu ka- nıtlayan son olav, Uçarsu ile Erkin'in kaleminden çıkan müziklerin. Efes Büvük Ti\atro"dakı yankısıdır. Peki nasıl bir banşmadır bu? Geçmışten gelen ata armağanı müzik geienek- leriyle. onların üstünde oluşan çağ- daş ve görkemli bir evrensel müzik sanatı. Daha ötesi. geçmışin güncel yaşam koşullanna ö> künmek, böy- lece de ortaçağ karanlığına düşmek olur. Orkestraya sol flüt gerek Dınletinınıkınci v an smda Mauri- ce Ravel'in "Dafhis ile Kloe" balesin- den 2. süit seslendirildi. Geleceğın büyük sanatçılarını keşfetmesiyle ünlenen Divagilof. bazen güzelin de ötesıne geçen bu vapıtta vanılmış. müzıği beğenmemıştı. Ravel de son- raki yıliarda baleden iki ayrı süit dü- zenlcmişti. Dinlediğimiz seslendir- İZDSO'mn Rengim Gökmen yönetiminde verdiği dinleti>le açılan 10.L luslararası İzmir Fcstivali'ndeki tarihsel olay, "•Birinci Nejat Eczacıbaşı Beste Yanşması'nda büvük ödülü alan vapıtın ilk kezçalınmasıydı. Orkestra, Hasan Içarsu'nun yapıtını canlı ve inandıncı bir vorumla seslendirdı. Ö/ellikle Gökmen'in çözümlemeci vaklaşımı ilgi çekiciydi. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN) meye. Ankara Radyosu Çoksesli Ko- rosu da katıldı: ancak Ravel. burada koroyu bıretki aracı olarak kullanır; metın yoktur. Süitın "Gün doğumu" bölümün- de yorum resımseldi. Son bölüm olan "Dans" da güzel çalındı. Özel- likle tahta üflemelerin kromatik gli- sandolan etkiliydi. Bana göre genel- de eksik olan şey, biraz daha legato birseslendirmeydi. Ayncaortadayer alan"Pandomim" bölümünde or- kestranın flüt sanatçısı solosunu ça- larken ince sesleri. küçük flütü anım- satan düz bir tonla çaldı: kalın oktav- da ise gevşek bir vibrato kullanarak tedirgınlik yarattı. Öte yandan son bölümde, olağan flüt ile sol flüt ara- sında legato çalınan bir pasaj ile sol flütün kısa solosu vardı. Anılan çal- gının yokluğu nedenıyle söz konusu pasaj. flüt ile klarnet arasında yapıl- dı, kopuk ve renksiz oldu. Scnfonık müzik dağannın artık en güç yapıtlannı bile seslendirecek dü- zeye gelmiş bulunan orkestramıza bir iol flüt almanın zamanı çoktan geldi sanınm. İZDSO festrodden festivale koşuyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu)- izmir Dev- let Senfoni Orkestrası (İZDSO), 24. Uluslarara- sı Istanbul Müzik Festi- val i programı çerçevesin- de Istanbullu müzikse- verlerle buluşuyor. 10. Uluslararası İzmir Festi- vali'nin açılışında da konser veren İZDSO, programını Istanbul Fes- tıvali içinde bugün saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi'nde sunacak. 1995-1996 konser se- zonunu tamamlayan İZDSO, festivallere katı- larak konserlenni sürdü- riiyor. 10. Uluslararası İz- mir Festivali'nde şef Rengim Gökmen yöneti- minde Efes Antik Tiyat- ro'da müzikseverlere unutulmaz bir konser ve- ren orkestra. programını İstanbul Festivali'nde de yineleyecek. Festivallenn, ülke tanı- tımı için önemli olduğu- nu vurgulayan İZDSO Müdürü Numan Pekde- mir, yoğun geçen konser sezonun ardından hiç din- lenmeden büyük bir tur- neye ve iki önemli festi- vale katıldıklannı ve bun- dan memnunluk duyduk- lannı belirtiyor. Pekde- mir, orkestranın 28 ma- yıs-4 haziran tarihleri arasında Güney K.ore tur- nesi çerçevesinde Pusan, Ulsan, Taegu ve Seul'da konserler vererek büyük başan sağladığını vurgu- layarak şöyle dedi: "Korea Musica Art Management kurumun daveti ve Kültür Bakanb- ğı'nın destegiyie Güney Kore]de sesimizi duyur- duk. Ülkelerin ve toplum- lann kiiltürierini en rşişe- kilde tanıtmalan, sanat kurumlannın yurt içinde olduğu gibi yurt dışında- ki etkinlikleriyle ile müm- kündür. İzmir Devlet Sen- foni Orkestrası verdiği konserlerle Güney Kore halkının beğenisini topla- dı. Türk bestecilerinin eserlerinin ağuiıklı olarak seslendirildiği konserler- de halk. Türk mü/iğinin çağdaş yorumlannı dinle- me imkânı buldu. Külrii- rümüzün en önemli par- çası olan müzikle Türki- ye'yi tanırtık. Şef Rengim Gökmen yönetiminde Fe- rit Tüzün'ün Çeşmebaşı suiti, soprano A>tül Bü- yüksaraç soüstliginde su- nuldu. Bu eseri büy ük be- ğeniyle izleyen Güney Ko- re halkının ilgisi bizi se- ^indirdi." 10. Uluslararası İzmir Festivali'nin açılış konse- rini Efes Antik Tiyatro'da gerçekleştıren İZDSO. buradakı programını Is- tanbul festivalinde de su- nuyor. Orkestra. Şef Ren- gim Gökmen yönetimin- de 1. Dr. Nejat Eczacıba- şı Ulusal Beste Yanşma- sı'ndabirinci olan Hasan Uçarsu'nun "Çığhklar, Anılar ve Küçük Bir Düş" senfonikeserini. Ravel'in "Daphnis Et Chloe" ve Ulvi Cemal Erkin'in 2. Senfonisi' ni seslendire- cek. Konser sezonunun bıt- mesine karşın. tatile gir- mediklerini belirten Pek- demir. "Her yıl daha iyi olmak için çalışıyoruz. Yurt dışında da başarunı- zı kanıtladık. Güney Ko- returnesinden sonra yeni- den davet aldık. 1998'de Güney Kore'nin yanısıra tüm Uzakdoğu'yu içine alan bir turneye çıkmak için hazırlanıyonız. Nisan ayında .\nkara festivalin- den sonra şimdi de İstan- bul'a gidiyoruz. Burada vereceğimiz program içinde yeni bir eser seslen- dirmenin heyecanını da yaşıyoruz. 1. Dr. Nejat Ec- zacıbaşı l'lusal Beste Ya- rışması'nda birinci olan ^nç besteci Hasan Uçar- su'nun eserini İzmir'den sonra İstanbul'da da ses- lendireceğiz"diye konuş- tu. DEFNEGOLGESt TLRGAY FİŞEKÇİ Harita Yayımcılığı Harita yayımcılığı, işin özüne ilişkin ayrıntılar ne- deniyle. yayımcılığın güçlüklerle dolu dallanndan bi- ridir. Koskoca bir ülkeyi, bütün özellikleriyle getirip bir kâğıt parçasının üzerine ışleyebilmek neredeyse olanaksız gıbidir. Dağlar, ovalar yerlerinde dursalar da kentler büyür, akarsular üzerine ülkenin en büyük gölleri arasına giren baraj gölleri yapılır; hele yollar, sürekli değışirler. Bu yüzden harita yayımcılığının bu değişimleri izleyebilmeleri ciddi bir çalışma gerekti- rir. Yaz aylarının gelmesiyle, okurlanna yol ve gezi amaçlı haritalar armağan etmek son yıliarda günlük ve haftalık basın organlarında çok yaygınlaştı. Ge- netliklede "en son değişikliklehe"diye duyurulan bu haritaları alıp baktığınızda beş-on yıl öncesinin hari- talannın derme çatma değişikliklerle yayımlandığını görürsünüz. Bu yıl ilk armağan haritayı Toprakbank'ın katkıla- nyla haftalık 'Tempo"dergisı vermişti. Güzel, bakın- ca, beğeni uyandıran bir baskısı vardı. Ama daha ilk paftada yıllardır gidiş-gelışi birbirinden aynlmış, bö- lünmüş yol denilen yol yapısına sahip Bursa-Mu- danya karayolunun, eski bir köy yotu gibi gösteril- miş olduğunu görünce sonraki paftalarını edinme konusunda hiçbir isteğim kalmadı. Bu haritalardan en sonuncusu Hürriyet gazetesi- nin 18 haziran günlü tatil ekinde tam sayfa olarak "Ten Tour'un Hürriyet Okurlanna Armağanıdır" su- nusuyla yayımlandı. Önce bu tip haritalarda gözüme ilişen genel yaa- lışlara değınmek istiyorum. Otoyollar ve bölünmüş yollar farklı yol tipleridir ve ayrı imlerle gösterilmesi gerekir. Bölünmemiş yollarda ıki, üç ve dört şeritli yollar bir- binnden farklıdır. Ülkemız yollarında çok rastlanan üç şeritli yollara hiçbir haritada yer verilmemektedir. Yeni tamamlanan baraj gölleri de haritalarda çok geç yer almaktadır. Koskoca Atatürk Baraj Gölü, ta- mamlanmasından uzunca bir süre sonra haritalan- mızda görünmeye başladı. Özellikle turızm yörelerinde çok sık yeni yollar açıl- makta. ancak bu yollar haritalarımıza bilgi eksikliği nedeniyle girememektedir. Hürriyet-Ten Tour haritası, bu tip haritalar arasın- da gördüklerimin en kötülerinden biri. Her şeyden önce haritayı anlaşılmaz kılan son derece kötü bir baskısı var. Bu haritaya bakıp da sağlıklı bir bilgi edi- nebilmek neredeyse olanaksız. Buna karşın bilgi ha- talarının da bu denli çok olduğu bir başka harita gör- medim desem yalan olmaz. Birkaçını sıralayayım: Yapımı süren, henüz trafiğe açılmamış pek çok oto- yol açık olarak gösterilmış, İzmır-Aydın yolunun ta- mamı ve Bahçe-Gazıantep yolları gibi. Henüz ıhale bile edilmemiş, yalnızca tasarı halinde olan Aydın- Denizli otoyolu da yapılmış gıbı gösterilmış. Gelelim olumlu ömeklere. Yine Hürriyet gazetesi- nin 1994 yılında, bu kez "Hürriyet-Lassa'nın Okur- lara Armağanı" olarak sunulan harita gerek imleriy- le gerekse, "Bu haritada gösterilen yollar Karayol- ları Genel Müdürtüğü 'nün sorumluluğu altındaki res- mi yol ağıdır ve 1 Ocak 1994 bilgilerini yansıtmak- tadrr" açıktamasryla dürüst bir yayımcAk örneğıydt. Turizm Bakanlığı'nın 1991 basımlı "Turquie" harita- sı ise yöneldiği kesım için son derece yararlı bılgiler- le donatılmış olmasına karşın, aradan geçen beş yıl- da değişen bilgilerle güncelleştinlme gereksinimiy- le karşı karşıyadır. Yabancı harita yayımcıları arasında ise en beğen- diğim Fransız lastik üreticısi Michelin'inkiler oldu. Bu haritalar her yıl üzerlerinde basıldıkları yılın tarihiyle yeniden yayımlanıyor. O yıl içinde açılacak yol var- sa, harita üzerinde hangı tarihte açılacağı belirtiliyor. Bütün imler kolay algılanabilir, anlaşılır ve tüm aynn- tıları içeriyor, bir yolun hangi aylarda buzlanabildiği- ne dek. Sorumsuzca gerçekleştirilen yayımlardan kimse bir şey yitirmez. Sonunda bir kâğıt parçasıdır, atar- sınız gider. Ancak tüm o süreçler, o haritaları hazır- layanlar, dizenler, basanlar, tanıtımlarını gerçekleşti- renler, verilmesini bekleyenler, alıp heyecanla ince- leyenler... Bu denli kapsamlı bir süreci, bir yabancı- laşma sürecine dönüştürmeye kimin hakkı var? İSTR Vakfı (ftet Esen Öykü Yanşması KUItür Senisi - İSTEK (İstanbul Eğitım ve Kültür) Vakfı. Semiha Şakır Lısesi öğrermenlerinden Iffet Esen anısına. 16-25 yaş grubundaki gençler arasında bir öykü yanşması düzenliyor. Türkiye'nin yazınsal geleceğine yön verecek genç yetenekleri ortaya çıkarmak ve desteklemek için düzenlenen yanşmada ilk 20 arasına giren öyküler kitap halinde yayımlanacak. A.Murat Akser, Başak Atatuğ. Pmar . Bilican. Emre Erbatur ve Adile Hakçı'dan oluşan yanşma jünsı yanşma ödüllenni 40, 20 ve 10 mılyon TL olarak belirledi. Konu sınırlamasının olmadığı yanşmaya katılacak olan metınlenn en geç 1 Temmuz 1996 günü iş saatı bıtimıne dek İSTEK Mezunlar Derneği, 1996 İffet Esen Ödülü. P.K. 114 80200 Teşvikiye-İstanbul adresine posta yoluyla gönderilmesi gerekiyor. Yanşma sonucu jürinın i seçriği 20 öykü, 5 temmuz günü Göztepe Semiha ; Şakir Lisesi Konferans Salonu'nda düzenlenecek törenle açıklanacak. K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K KAMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear