Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Tokyo Balesi, Maurice Bejart'ın koreografileriyle lO.Uluslararası İzmir Festivali'ndeydi
KabfceK teknik ve clisiptiııhı haşarısı
RANA EVCİM
Lvgarlık dünyasında ver alan farklı
kültürdokulan arasında kendini tanıma-
ya. tanıtmava ve geliştirmeve çalışan
çağdaş Türk toplumu içın uluslararası
festivallenn önemi büyük. Toplumun ge-
nel kültürüne \e sanatsal perspektifinin
zenginliğine katkıda bulunmanın yanı
sıra gösten yapmak üzere ülkemize ge-
len sanatçıların sevırcimizın içtenliğıni
tanımış olması da sağlanıyor. Karşılıklı
ilişkılerperçinleniyorvecanlı tutuluyor.
Buyılkutlamalarlaonuncusugerçekleş-
tirilen Uluslararası İzmir Festivali bu
mısyonu başanyla sürdürdüğünü kanıt-
ladı. Tok> o Balesi' nin Kültür Park Aç ık-
hava Tiyatrosu'nda gerçekleştirdiğı
program da sevırcinin ayakta alkışlarını
aldı. Yalnız. gelecek yıliarda daha başa-
rılı olunması için organizasyonda dıkka-
te alınması gereken bazı sorunlar \ardı.
Kültürpark'ın alty apısının niteliklı sanat
gösterileri içın zayıf olması. sessizlik an-
lannda komşu gazinolardan gelen müzik
seslennin konsantrasyonu kötü bir şekıl-
de bozması. seyircinin gideceği yolu bul-
ması için hiçbir işaretle yardımcı olun-
maması, program kitapçığında Tokyo
Balesi'nin uzun bir tanhçesi olmasına
rağmen eserler ve sanatçılar hakkında
bilgı bulunmaması. ılerde tekrarlanma-
ması. çözülmesi gereken sorunlardı.
Etkileyici bir 4
Ateş KuşıT
Tokyo Balesi'nin tanınmış Fransız ko-
reograf Maurice Bejart'ın eserlerini na-
sıl yorumlayacağını merak ediyorduk.
Balenin Avrupa'ya kıyasla oldukça geç
tanındığı Japonya'da. Ankara Opera ve
Bale Topluluğu'muzdan daha genç bir
topluluk Tokyo Balesi. 1964 yılında ku-
rulmuş. Devlete bağlı değil, özel olması
dolayısıyla. kendisini. sürekli iddialı atı-
lımlar yaparak uluslararası standardı ya-
kalamak zorunda hissetmiş. Her göste-
risınde kâr etmek zorunda olan özel ba-
le topluluklan içın turneler bir çeşit zo-
runluluktur. Gidılen yenı şehırlerde ye-
nı seyırciler koltukları dolduruvenrler.
Böylece bale daha yaygın bir şekılde ta-
nınmış olur ve boş koltuklara oynama
riski de azalır. Ülke çapındakı turneler.
uluslararası turnelerin hazırlığıdır. Top-
lulugun rüştünü ispatı. uluslararası tur-
neler yapmaya başladığı zaman gerçek-
leşmiş olur. Tokyo Balesi ışte bütün bu
aşamalardan başanyla geçmiş, deneyim-
li komşusundan(birzamankı adıylaSov-
yetler Birliği) bel bol teknik bılgı \e gör-
gii alarak çağın bale düzeyini yakalamış
bir topluluk.
Birıncı eser, Igor Stravinski'nın tanın-
mış bestesi "Bahar Ayini"vdi. Bubeste-
nın koreografısı ılk olarak Nijinski'nin
kardeşı Nijinska tarafından gerçekleşti-
rilmışti. Bejart'ın yorumu dekor ve kos-
tüm açılanndan çok daha yalındır. Ma-
urice Bejart. "Bahar Ayini"nin kendisi-
ne ait vorumunu şöyle açıklıyor: "İlkba-
har. kışm koruvucu paltosu altında uzun
süredir uyumakta olan temel ve ilkel bir
gücün uvanmasından başka nedir ki?
Aniden çat la> ıverir ve dünyayı kucaklar...
Fiziksel olarak a>k. I anrı'nın c\ reni ya-
rattığı enerjiji \e bunun içindeki coşku-
yu simgeler. Oy le bir an gelir ki, insan ru-
hunun sınırlan aşılmaktadır. E\ rensel bir
kültür söz konusudur. Folklor e> rensel
olmayabilir. ama içinde tünı zamanlarda
vedünyanın her köşesinde ortak olan öğe-
ler vardır. Bu bale. ilkbahan kalıplaşmış
görsel, şiirsel ve duygusal masumluğun-
dan soyarak, bütün cinselliğiy le ortaya çı-
karmaktadır. Kutsal bir avini söz konu-
sudur. Bu ayin, insanın toprakla \e gök-
yüzüyle birliğini kutsamaktadır. İlkba-
hann içindeki vaşanı ve ölünı çelişkisini,
yaşamın çetişkili bütünlüğünü yansıür."
Eserin bırincı bölümünde sahnede yal-
nızca erkek dansçılar vardı. Işıklar sah-
neyi yavaş. yavaş aydınlatırken. baharın
uyanışını simgeleyen. yavaş. ilkel, tedir-
gin hareketlerle doğruİan Kazuto Yoshi-
da'yı gördük. Daha sonra. inanılmaz bir
uyum \e dinamizmle 22 erkekten oluşan
grup sahneyı >avaşyavaşdoldurdu. Mü-
ziğın yükselışıyle birlıkte tansiyon da
vıikseliyordu. İkınci bölümde. sahnede
valnızca kızlar vardı. Solist sanatçı Mi-
ka Yoshioka'nın hem ilkel hem de zarif
v e çekici olunabileceğini kanıtlay ışı kar-
şısında seyirci büyülenmişti. Arkasında
dans eden 27 balerin. "Doğu"diye adlan-
dırdığımız kültüre uygun bir alçakgönül-
lükledansediyorlardı. Buduygunun Be-
jart'ın ilkelliği tanımladığı koreografi-
sine nasıl işlediği ise açıklanması zorbir
sırdı.
Erkekler sahneye yeniden geldığinde.
tansiyon yeniden yükseldı. Kıv ırcık saç-
lanyla (melez olmalı) erkekler arasında
göze çarpan Vasuyuki Shuto, Yoshı-
oka'ya yaklaştı \e ilkbaharın sııngeledı-
ği çiftleşme olgusunu kutsav an dans baş-
ladı. Sahney i tıklım tıklım dolduran grup
dansçılan enerjılı bir beraberlik sergile-
verek bütün ızleyenleri etkılediler.
İkinci eser "Ateş Kuşu",Stravınski'nin
ılk bale bestesıdir. Eser Bejart'ın özgün
bakış açısı ve araştırmacı kışılığıv le vep-
yenı bir anlam kazanmıştı. Koreografisi
~w~ aponlar
# 'kaliteli
ğ teknik'
*J ve
'disiplinli ekip'
konulannda
başanlı
olmalanyla
tanmıyorlar. Bu
özelliklerin bir
bale
topluluğunun
başanlı
olmasında nasıl
etkili olduğunu
Tokyo Balesi
bize ibretle
göstermiş oldu.
Bunun yanı sıra
erkek
dansçılann
balerinlerden
daha kalabalık
olması ve ön
plana çıkması
Tokyo Balesi'ne
özgü ilginç bir
özellikti.
Michel Fokins trafından yapılmış olan
orijınal "Ateş Kuşu~nun konusu bir Rus
efsanesidir. Bejart'a göre bu masalsı ef-
saneStravinski'ninmüziğindekidevrim-
ci niteliği gerektiği gibi ortaya çıkara-
mamaktadır. Bu yüzden Bejart. "Ateş
kuşu, küllerden yeniden dirilen Pho-
enix'tir" diyerek konuyu mitolojik açı-
dan ele alır. Phoenix. Arap çöllerinde
yüzyıllarca yaşadıktan sonra kendisini
bir ceset gibi yakan ve küllerinden genç-
leşmiş olarak yeniden yüz yıllarca yaşa-
mak üzere dünyaya gelen bir mitoloji
kahramanıdır. Yeniden diriliş imgesin-
dekı devrimci niteliği müziğe daha uy-
gun bulan Bejart, eserin Rus Devri-
mi'nden kısa bir süre önce bestelenmiş
olduğunu da göz önüne alarak, bu dönem
Rus sanatçılan ile ilgili biraraşrırma yap-
mış. Bir grup avant-garde yazar. oyuncu,
besteci ve dansçının kendilerini Ateş Ku-
şu olarak adlandırdığını keşfetmiş. 6 Şu-
bat 1971 "de The New Yorker dergisine
\erdiği bir demeçte konuyu şöyle anla-
tıyor: "Ateş Kuşu'nun lideri bir Pho-
enh'tir. Öldürülür. ama küllerden yeni-
den doğar. Eserde bir balerin yerine iki
erkek dansçıoltnasının nedenide budur."
Ateş Kuşu'nda dans eden Kazuo Kimu-
ra, gerek teknigi gerekse artistik gücü
açısından dikkat çekici bir sanatçıydı.
Stilize kostümler ve ışık, koreografiyi
çok güzel bir şekilde tamamlıvordu. Be-
jart'ın "AteşKuşu". geçen yıl fstanbul'da
Harlem DansTopluluğu'nun sergilediği
rüküş ve demode "Ateş Kuşu"ndan çok
daha etkileyici ve başanlıydı.
Programın üçüncü ve son Bejart yapi-
tı "Bolero"ydu. Bu eser. Bejart'ın başya-
pıtlanndan biri olarak kabul edilmekte-
dir. Bueseri 1988 yılında. 16. Uluslara-
rası Istanbul Festivali'nde Lozan Bejart
Balesi'nden izlemiştik. Başrolde dans
eden sanatçı. kısa zaman önce kaybetti-
ğimiz. Bejart'ın yakın arkadaşı olan Jor-
ge Donn'du. (Aynı programda "Bahar
Ayini" de yer almıştı.) Tokyo Balesi'nin
10. Uluslararası İzmir Festivali'nde ger-
çekleşrirdiği "Bolero"da başrolü Noaki
Takagishi dans etti.
50 erkek dansçıyla 'Bolero'
Bejart Ravel'in bestesi hakkındaki gö-
rüşlerinı şöyle dile getinyor: "Çokfazla
bilinen, ancak basitliği sayesinde her za-
man yeni olan bir müzik. Melodi yorul-
mak bilmeden kendi üzerinde dolanıyor;
hacmi ve >oğunluğu gittikçe artıyor. So-
nunda ses. mclodiyi de silip süpürüıresi-
ne büyüyerek patu>"or." Bu ta'nımın > a\ aş
yavaş yükselen ve patlamalı bir doyum-
la noktalanan bir sevişme sahnesine ben-
zemesi rastlantı değil. Bejart'ın Bole-
ro'su ilk olarak kırk erkek dansçıyla ku-
şatılmış bir kadın dansçı tarafından dans
edilmişti. Daha sonra, 60'lardaki kadın
hareketinin de etkisinde kahnarak. kore-
ografi kırk kadın dansçı tarafından ku-
şatılmış bir erkek dansçı tarafından icra
edildi.
Tokyo Balesi'nin de sergilediği gibi,
bütün dansçılann erkek olduğu yorum
koreografinin son halini oluşturdu. Tok-
yo Balesı'nde grup dansçılar 50 erkek-
ten oluşuyordu. Takagishi. eserin başın-
dan sonuna kadar hiç durmaksızın dans
edilen bu zorlu rolde güçlü bir perfor-
mans gösterdi. Gerek stil olarak. gerek-
se yorucu dansa rağmen asla düşüş gös-
termeyen. koreografi gereğince sürekli
yükselen ataklığıyla seyircileri ayağa
kaldırdı.
Japonlar "kaliteli teknik" ve "disiplin-
li ekip" konulannda başanlı olmalanyla
tanınıyorlar. Bu özelliklerin bir bale top-
luluğunun başanlı olmasında nasıl etkı-
li olduğunu Tokyo Balesi bize ibretle
göstermiş oldu. Bunun yanı sıra erkek
dansçılann balennlerden daha kalabalık
olması ve ön plana çıkması Tokyo Bale-
si'ne özgü ilginç bir özellikti. Geçen yıl
İstanbul'a gelen Vuıogradov'un "Japon-
lar kimono giydikleri için bacaklan içe
dönüktür, bale \apamazlar" dediğini
anımsayarak ne büyük haksızlık ettiğini
düşünmemek elde değil. Iş ciddiye
alınınca, ekip güçlü olunca, kalite bütün
endamıyla ortaya çıkıyor.
Sol flütü gerektiren festival dinletisi
ÖNDER KÜTAHYALI
İZMİR- Izmir'deon yıldır festival
var... Ne güzel bir söylem değil mi?
Gerçekten. her yıl eieştirildi. tartı-
şıldı. ama Uluslararası İzmir Müzik
Festıvalı onuncu yıluıa ulaştı. Dıle-
riz sonrakı kuşaklar. on sayısını elli-
ye çıkarsın. İK.SEY Başkanı Sayın
Filiz Sarper'in festıvalı açış konuş-
masında yaptığı çağnya ııyarak İz-
mirliler ona saîiıp çıkarsa. dileğimi-
zin gerçeğe dönüşmesindeki en bü-
yük engel aşılmış olacaktır.
İZDSO'nın Rengim Gökmen \ö-
netiminde verdiği dınletıv le açılan
festivaldeki tarihsel olay. "Birinci
Nejat Eczacıbaşı Beste Yanşma-
sı"nda büyük ödülü alan yapıtın ilk
kez çahnmasi)dı. Dınletiden öncekı
törende. yanşmavı kazananlara
ödülleri verildi Yapılan bir açıkla-
maya göre katılan 24 yapıttan 10 ka-
dan seslendirilmeve değerdi. Böy-
lece çağdaş Türk müzıği dağannın
zengmleştirılmesı yolunda önemli
bir adım daha atılmış oldu.
Uçarsu ve Erkin'in müzikleri
Dınletı. varışma birincisi Hasan
Uçarsu'nun "Çığhklar, AnılarveKü-
çükBir Düş" adındakı v apıtıyla baş-
ladı. Lçarsu. MÜ Devlet Konserva-
tuvan'nda, A. Adnan Sa>gun ve
CengizTanç ile çalıştı. Yapıtta. ma-
kamsal yönden Saygun'un. tını ba-
lumından da Tanç'ın ve Penderecki
ile simgeleşen Polonya okulunun et-
kileri var: ama müzik yine de özgün
bir sesleniş. Besteci. 1992'de yazdı-
ğı ve 1995'te yeniden gözden geçir-
diğı yapıtı hakkında. program notla-
nna şö>le yaznıış.
"Bu yapıtımda amacını. çok sevdi-
ğinı hocam Ahmed Adnan Saygun
anısına bir müzik yazmaktı. O dö-
nem, yaşantımın en çalkantüı dö-
ncmlerinden biri olmuştu. ÖnceSa>-
gun'u. çok kısa bir süre sonra da Bü-
lent Tarcan'ı ka> betnıek beni çok et-
kuedi. Değil konservatuvara, doğru-
su Beşiktaş semtine bile girmek iste-
mrvordum.... Bu müziğL böy lesi kar-
maşık duygular içinde besteledim.
Anadolu ağıtlanrun özellikleri olan
uzun yineleyen sesler üstündeki dal-
galanmalan, çözümden kaçan ger-
gin ses kı\ rımlarını. modern bir ses
kümesinde, kalın orkestra renkleriy-
le so> utlanıava çalıştım. Çığhklar ola-
rak adlandırdığını bu gergin ögeyi,
başka bir zaman boyutuna göçenl'e-
rin uzakta yankılanan sesleri olarak
adlandırdığını daha yumuşak bir
başka fikirle dengeledim."
Orkestra. yapıtı canlı ve ınandın-
cı bir yorumla seslendirdı Özellık-
le Gökmen'in çözümlemeci yaklaşı-
mı ilgı çekiciydi. İZDSO. daha son-
ra doğumunun 90. yılında U. C. Er-
kin'ın ikmci senfonisini çaldı. Bana
göre birincı bölüm belki daha hızlı
ahnabilirdi: ama Gökmen. güzel mü-
zik vaptı Segâh makamının. divan
müziğımızden bazı özelliklenn ve
eski Passacaglia tarzının kullanıldı-
gı ikinci bölüm de etkiliydi. Sadece
darbukadaki en figürlen izleyen çe-
şitlemede davulu \e öbür çaîgılann
v urumlan bana bıraz bulanık görün-
dü.
Köçekçe müzığımizı getiren, ama
ezgileri bütünüyle bestecinin olan
son bölüm ıse coşturucuydu. Dinle-
yıciler. her ıki yapıtı da doyasıya al-
kışlarken İlhanSelçukile.ÂhmetTa-
nerKışlalı'nın vazılannıdüşündüm.
Yazarlanmızın açıkladığına göre
Amerıkan basını. "Türkler,artıkta-
rihleriyle banşmalıdır" buyurmuş-
tur. Yalnızca 220 yllık geçmışı olan
birdevletın bıreyleri. tanhle barışma
olgusunu bilemez. BızTürktarihı ile
ilgili en kapsamlı araştırmalan cum-
huriyet döneminde yaptık Tarihi-
mizle zaten barı^ık olduğumuzu ka-
nıtlayan son olav, Uçarsu ile Erkin'in
kaleminden çıkan müziklerin. Efes
Büvük Ti\atro"dakı yankısıdır. Peki
nasıl bir banşmadır bu? Geçmışten
gelen ata armağanı müzik geienek-
leriyle. onların üstünde oluşan çağ-
daş ve görkemli bir evrensel müzik
sanatı. Daha ötesi. geçmışin güncel
yaşam koşullanna ö> künmek, böy-
lece de ortaçağ karanlığına düşmek
olur.
Orkestraya sol flüt gerek
Dınletinınıkınci v an smda Mauri-
ce Ravel'in "Dafhis ile Kloe" balesin-
den 2. süit seslendirildi. Geleceğın
büyük sanatçılarını keşfetmesiyle
ünlenen Divagilof. bazen güzelin de
ötesıne geçen bu vapıtta vanılmış.
müzıği beğenmemıştı. Ravel de son-
raki yıliarda baleden iki ayrı süit dü-
zenlcmişti. Dinlediğimiz seslendir-
İZDSO'mn
Rengim Gökmen
yönetiminde
verdiği dinleti>le
açılan
10.L luslararası
İzmir
Fcstivali'ndeki
tarihsel olay,
"•Birinci Nejat
Eczacıbaşı Beste
Yanşması'nda
büvük ödülü
alan vapıtın ilk
kezçalınmasıydı.
Orkestra, Hasan
Içarsu'nun
yapıtını canlı ve
inandıncı bir
vorumla
seslendirdı.
Ö/ellikle
Gökmen'in
çözümlemeci
vaklaşımı ilgi
çekiciydi.
(Fotoğraf:
OZAN
YAYMAN)
meye. Ankara Radyosu Çoksesli Ko-
rosu da katıldı: ancak Ravel. burada
koroyu bıretki aracı olarak kullanır;
metın yoktur.
Süitın "Gün doğumu" bölümün-
de yorum resımseldi. Son bölüm
olan "Dans" da güzel çalındı. Özel-
likle tahta üflemelerin kromatik gli-
sandolan etkiliydi. Bana göre genel-
de eksik olan şey, biraz daha legato
birseslendirmeydi. Ayncaortadayer
alan"Pandomim" bölümünde or-
kestranın flüt sanatçısı solosunu ça-
larken ince sesleri. küçük flütü anım-
satan düz bir tonla çaldı: kalın oktav-
da ise gevşek bir vibrato kullanarak
tedirgınlik yarattı. Öte yandan son
bölümde, olağan flüt ile sol flüt ara-
sında legato çalınan bir pasaj ile sol
flütün kısa solosu vardı. Anılan çal-
gının yokluğu nedenıyle söz konusu
pasaj. flüt ile klarnet arasında yapıl-
dı, kopuk ve renksiz oldu.
Scnfonık müzik dağannın artık en
güç yapıtlannı bile seslendirecek dü-
zeye gelmiş bulunan orkestramıza
bir iol flüt almanın zamanı çoktan
geldi sanınm.
İZDSO festrodden
festivale koşuyor
İZMİR (Cumhuriyet
Ege Biirosu)- izmir Dev-
let Senfoni Orkestrası
(İZDSO), 24. Uluslarara-
sı Istanbul Müzik Festi-
val i programı çerçevesin-
de Istanbullu müzikse-
verlerle buluşuyor. 10.
Uluslararası İzmir Festi-
vali'nin açılışında da
konser veren İZDSO,
programını Istanbul Fes-
tıvali içinde bugün saat
19.00'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde sunacak.
1995-1996 konser se-
zonunu tamamlayan
İZDSO, festivallere katı-
larak konserlenni sürdü-
riiyor. 10. Uluslararası İz-
mir Festivali'nde şef
Rengim Gökmen yöneti-
minde Efes Antik Tiyat-
ro'da müzikseverlere
unutulmaz bir konser ve-
ren orkestra. programını
İstanbul Festivali'nde de
yineleyecek.
Festivallenn, ülke tanı-
tımı için önemli olduğu-
nu vurgulayan İZDSO
Müdürü Numan Pekde-
mir, yoğun geçen konser
sezonun ardından hiç din-
lenmeden büyük bir tur-
neye ve iki önemli festi-
vale katıldıklannı ve bun-
dan memnunluk duyduk-
lannı belirtiyor. Pekde-
mir, orkestranın 28 ma-
yıs-4 haziran tarihleri
arasında Güney K.ore tur-
nesi çerçevesinde Pusan,
Ulsan, Taegu ve Seul'da
konserler vererek büyük
başan sağladığını vurgu-
layarak şöyle dedi:
"Korea Musica Art
Management kurumun
daveti ve Kültür Bakanb-
ğı'nın destegiyie Güney
Kore]de sesimizi duyur-
duk. Ülkelerin ve toplum-
lann kiiltürierini en rşişe-
kilde tanıtmalan, sanat
kurumlannın yurt içinde
olduğu gibi yurt dışında-
ki etkinlikleriyle ile müm-
kündür. İzmir Devlet Sen-
foni Orkestrası verdiği
konserlerle Güney Kore
halkının beğenisini topla-
dı. Türk bestecilerinin
eserlerinin ağuiıklı olarak
seslendirildiği konserler-
de halk. Türk mü/iğinin
çağdaş yorumlannı dinle-
me imkânı buldu. Külrii-
rümüzün en önemli par-
çası olan müzikle Türki-
ye'yi tanırtık. Şef Rengim
Gökmen yönetiminde Fe-
rit Tüzün'ün Çeşmebaşı
suiti, soprano A>tül Bü-
yüksaraç soüstliginde su-
nuldu. Bu eseri büy ük be-
ğeniyle izleyen Güney Ko-
re halkının ilgisi bizi se-
^indirdi."
10. Uluslararası İzmir
Festivali'nin açılış konse-
rini Efes Antik Tiyatro'da
gerçekleştıren İZDSO.
buradakı programını Is-
tanbul festivalinde de su-
nuyor. Orkestra. Şef Ren-
gim Gökmen yönetimin-
de 1. Dr. Nejat Eczacıba-
şı Ulusal Beste Yanşma-
sı'ndabirinci olan Hasan
Uçarsu'nun "Çığhklar,
Anılar ve Küçük Bir Düş"
senfonikeserini. Ravel'in
"Daphnis Et Chloe" ve
Ulvi Cemal Erkin'in 2.
Senfonisi' ni seslendire-
cek.
Konser sezonunun bıt-
mesine karşın. tatile gir-
mediklerini belirten Pek-
demir. "Her yıl daha iyi
olmak için çalışıyoruz.
Yurt dışında da başarunı-
zı kanıtladık. Güney Ko-
returnesinden sonra yeni-
den davet aldık. 1998'de
Güney Kore'nin yanısıra
tüm Uzakdoğu'yu içine
alan bir turneye çıkmak
için hazırlanıyonız. Nisan
ayında .\nkara festivalin-
den sonra şimdi de İstan-
bul'a gidiyoruz. Burada
vereceğimiz program
içinde yeni bir eser seslen-
dirmenin heyecanını da
yaşıyoruz. 1. Dr. Nejat Ec-
zacıbaşı l'lusal Beste Ya-
rışması'nda birinci olan
^nç besteci Hasan Uçar-
su'nun eserini İzmir'den
sonra İstanbul'da da ses-
lendireceğiz"diye konuş-
tu.
DEFNEGOLGESt
TLRGAY FİŞEKÇİ
Harita Yayımcılığı
Harita yayımcılığı, işin özüne ilişkin ayrıntılar ne-
deniyle. yayımcılığın güçlüklerle dolu dallanndan bi-
ridir. Koskoca bir ülkeyi, bütün özellikleriyle getirip
bir kâğıt parçasının üzerine ışleyebilmek neredeyse
olanaksız gıbidir. Dağlar, ovalar yerlerinde dursalar
da kentler büyür, akarsular üzerine ülkenin en büyük
gölleri arasına giren baraj gölleri yapılır; hele yollar,
sürekli değışirler. Bu yüzden harita yayımcılığının bu
değişimleri izleyebilmeleri ciddi bir çalışma gerekti-
rir.
Yaz aylarının gelmesiyle, okurlanna yol ve gezi
amaçlı haritalar armağan etmek son yıliarda günlük
ve haftalık basın organlarında çok yaygınlaştı. Ge-
netliklede "en son değişikliklehe"diye duyurulan bu
haritaları alıp baktığınızda beş-on yıl öncesinin hari-
talannın derme çatma değişikliklerle yayımlandığını
görürsünüz.
Bu yıl ilk armağan haritayı Toprakbank'ın katkıla-
nyla haftalık 'Tempo"dergisı vermişti. Güzel, bakın-
ca, beğeni uyandıran bir baskısı vardı. Ama daha ilk
paftada yıllardır gidiş-gelışi birbirinden aynlmış, bö-
lünmüş yol denilen yol yapısına sahip Bursa-Mu-
danya karayolunun, eski bir köy yotu gibi gösteril-
miş olduğunu görünce sonraki paftalarını edinme
konusunda hiçbir isteğim kalmadı.
Bu haritalardan en sonuncusu Hürriyet gazetesi-
nin 18 haziran günlü tatil ekinde tam sayfa olarak
"Ten Tour'un Hürriyet Okurlanna Armağanıdır" su-
nusuyla yayımlandı.
Önce bu tip haritalarda gözüme ilişen genel yaa-
lışlara değınmek istiyorum.
Otoyollar ve bölünmüş yollar farklı yol tipleridir ve
ayrı imlerle gösterilmesi gerekir.
Bölünmemiş yollarda ıki, üç ve dört şeritli yollar bir-
binnden farklıdır. Ülkemız yollarında çok rastlanan üç
şeritli yollara hiçbir haritada yer verilmemektedir.
Yeni tamamlanan baraj gölleri de haritalarda çok
geç yer almaktadır. Koskoca Atatürk Baraj Gölü, ta-
mamlanmasından uzunca bir süre sonra haritalan-
mızda görünmeye başladı.
Özellikle turızm yörelerinde çok sık yeni yollar açıl-
makta. ancak bu yollar haritalarımıza bilgi eksikliği
nedeniyle girememektedir.
Hürriyet-Ten Tour haritası, bu tip haritalar arasın-
da gördüklerimin en kötülerinden biri. Her şeyden
önce haritayı anlaşılmaz kılan son derece kötü bir
baskısı var. Bu haritaya bakıp da sağlıklı bir bilgi edi-
nebilmek neredeyse olanaksız. Buna karşın bilgi ha-
talarının da bu denli çok olduğu bir başka harita gör-
medim desem yalan olmaz. Birkaçını sıralayayım:
Yapımı süren, henüz trafiğe açılmamış pek çok oto-
yol açık olarak gösterilmış, İzmır-Aydın yolunun ta-
mamı ve Bahçe-Gazıantep yolları gibi. Henüz ıhale
bile edilmemiş, yalnızca tasarı halinde olan Aydın-
Denizli otoyolu da yapılmış gıbı gösterilmış.
Gelelim olumlu ömeklere. Yine Hürriyet gazetesi-
nin 1994 yılında, bu kez "Hürriyet-Lassa'nın Okur-
lara Armağanı" olarak sunulan harita gerek imleriy-
le gerekse, "Bu haritada gösterilen yollar Karayol-
ları Genel Müdürtüğü 'nün sorumluluğu altındaki res-
mi yol ağıdır ve 1 Ocak 1994 bilgilerini yansıtmak-
tadrr" açıktamasryla dürüst bir yayımcAk örneğıydt.
Turizm Bakanlığı'nın 1991 basımlı "Turquie" harita-
sı ise yöneldiği kesım için son derece yararlı bılgiler-
le donatılmış olmasına karşın, aradan geçen beş yıl-
da değişen bilgilerle güncelleştinlme gereksinimiy-
le karşı karşıyadır.
Yabancı harita yayımcıları arasında ise en beğen-
diğim Fransız lastik üreticısi Michelin'inkiler oldu. Bu
haritalar her yıl üzerlerinde basıldıkları yılın tarihiyle
yeniden yayımlanıyor. O yıl içinde açılacak yol var-
sa, harita üzerinde hangı tarihte açılacağı belirtiliyor.
Bütün imler kolay algılanabilir, anlaşılır ve tüm aynn-
tıları içeriyor, bir yolun hangi aylarda buzlanabildiği-
ne dek.
Sorumsuzca gerçekleştirilen yayımlardan kimse
bir şey yitirmez. Sonunda bir kâğıt parçasıdır, atar-
sınız gider. Ancak tüm o süreçler, o haritaları hazır-
layanlar, dizenler, basanlar, tanıtımlarını gerçekleşti-
renler, verilmesini bekleyenler, alıp heyecanla ince-
leyenler... Bu denli kapsamlı bir süreci, bir yabancı-
laşma sürecine dönüştürmeye kimin hakkı var?
İSTR Vakfı (ftet Esen Öykü
Yanşması
KUItür Senisi - İSTEK (İstanbul Eğitım ve Kültür)
Vakfı. Semiha Şakır Lısesi öğrermenlerinden Iffet
Esen anısına. 16-25 yaş grubundaki gençler arasında
bir öykü yanşması düzenliyor. Türkiye'nin yazınsal
geleceğine yön verecek genç yetenekleri ortaya
çıkarmak ve desteklemek için düzenlenen yanşmada
ilk 20 arasına giren öyküler kitap halinde
yayımlanacak. A.Murat Akser, Başak Atatuğ. Pmar .
Bilican. Emre Erbatur ve Adile Hakçı'dan oluşan
yanşma jünsı yanşma ödüllenni 40, 20 ve 10 mılyon
TL olarak belirledi. Konu sınırlamasının olmadığı
yanşmaya katılacak olan metınlenn en geç 1 Temmuz
1996 günü iş saatı bıtimıne dek İSTEK Mezunlar
Derneği, 1996 İffet Esen Ödülü. P.K. 114 80200
Teşvikiye-İstanbul adresine posta yoluyla
gönderilmesi gerekiyor. Yanşma sonucu jürinın i
seçriği 20 öykü, 5 temmuz günü Göztepe Semiha ;
Şakir Lisesi Konferans Salonu'nda düzenlenecek
törenle açıklanacak.
K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K
KAMİL MASARACI