23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUGU HABITATII Koordinatörii Üner Kırdar, uygar bir kentin halkına, yürüyebileceği alanlaryaratması gerektiğini söyledi îstanbul,halkma saygıduymuyor 3 LJiS t/yHABITAT-11 başladı başhyor derken bir de baktık ki bitmiş... Forumlar, atölye çalışmalan, zirve toplantıları yapıldı. Arada tatsız olaylar yaşandı. Televizyon ve gazete reklamlannda, "6 milyar dünyalı İstanbul'a geliyor" sloganını duyan kimi Istanbullu panikleyerek şehri terk etti. Pek de iyi oldu. En azından şu 13 gün boyunca ciddi bir trafik sıkışıklığı yaşanmadı. Konferansa katılanlar "çahşmadan arta kalan akşamlannı" Istanburun çeşitli eğlence yerlerinde değerlendirdiler. Bu arada şiddetli bir bronşite yakalanan HABITAT-II'nin Koordinatörü Dr. Üner Kırdar da bir yandan öksürük, bir yandan hızlı çalışma temposundan iyice yoruldu. Demokrat Parti döneminin bakanlanndan ve Îstanbul valilerinden Dr. Lütfü Kırdar'ın oğlu olan Üner Kırdar'la HABITAT-II'in yapıldığı îstanbul'un dünü ve bugününü konuştuk. HABITATın son bir değerlendirmesine girdik. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOGLU Siz I976'da Kanada'nın Vancouver şehrinde yapılan HABITAT-1 ve şimdi İstan- bul'daki HABITA T-ll 'ninfıkir babasısınız. Bu fikir sizde nasıl oluştu? Bu fikrin bende oluşmasının ilginç bir geçmi- şi var. Sizin de dediğiniz gibi illc HABITAT top- lantısı tam 20 yıl önce Vancouver'da toplanmış- tı. Bu, benim Birleşmiş Milletler Sekretarya- sı'nda görev almamdan iki yıl sonraya denk dü- şen bir olaydı O sırada ben, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin bürosunda uluslararası so- runlarla görevlendirilmiştim. O dönemde Birleş- miş Milletler Genel Sekreten Kurt VValdheim'dı. Bir gün bürosuna gittim. Waldheim bana, "Bak Üner, bir HABITAT Konfcransı yapacağız. Bu, 1972 yüında Stockholm'de düzenlenen Uk dünya çevre konferansının bir devamı olacak. Bu konfe- ransın sekreterliğini seninyapmanı tstiyorum. Bu- na göre sekretaryanı kur" demişti. 1976'daki bu konferansın böylece sekreteriiği- ni yaptım. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, HA- BITAT-II'nin Vancouver'dan tam 20 yıl sonra ya- pılmasını kararlaştınnca Türkiye, bu konferansın îstanbul'da yapılması teklifinde bulundu. Benim belleğimde kalan, Türkiye, bir uluslararası kon- feransın ülkesinde yapılmasını çok arzu ediyor- du. Belleğimde kalan dememdeki maksadımda şu: Yanılmıyorsam önce Birleşmiş Miletler Nüfus Konferansı'nın Türkiye'de yapılmasına talip olundu Ama aynı konferansa Mısır da talip ol- muştu. Böylece Birleşmiş Milletler Nüfus Kon- feransı, Kahire'ye verildi. Bunun üzerine Türki- ye HABITAT'a talip oldu. Kanımca bu daha anlamlı bir seçimdi. Nüfus, Türkiye bakımından gayet tabii ki önemli bir so- rundur. Biz, nüfusu hızlı bir biçimde artan bir ül- keyiz. Bir konferansa ev sahipliği yaptığınız za- man, onun konusuyla bağlantınız olması çok faz- la anlam kazanıyor. O olmayınca HABITAT Konferansı'na ev sa- hipliğini yapmak da çok önemli olacaktı. ^ " • " ^ " Önemi neydi? -'•"•• -• • -Türkiye'nin nüfusu bugün 60 küsur milyon. Îstanbul'un nüfusunu da 10 küsur milyon olarak alırsak bugün Türkiye nüfusunun altıda biri Îs- tanbul şehrinde yaşıyor. Bu da tabii ki çok çarpı- cı bir rakam. Unutmayın ki Türkiye bir de yüzöl- çümü bakımından Avrupa'nın en büyük ülkesi. Fransa en büyük ülke diye bilinir. Türkiye'nin yü- zölçümü Fransa'dan bır buçuk kat daha fazla. Altmış milyonun altıda birinin bir şehirde ya- şaması, üzerinde durduğu sonınlar bakımından ilginç birlaboratuvar, ilginç biryerdiyebiliriz Îs- tanbul için. Bu konferansa, Türkiye'nin talip ol- ması ve bunun istanburda yapılması kanımca ye- rinde bir seçim olmuştur. ^ ^ • ^ H Bir de sizin bu konferansla ilgili aile- vi bir bağlantınız da var... - Bu konferansın benim için konu bakımından ilginç olduğu kadar kişisel bakımdan da duygu- sal biryanı var. Birkere. birinci HABITAT Kon- feransı'nın sekreteriiğini yaptım, bu ikinci kon- feransın koordinasyonuyla görevliyim. HABITAT-I1, kendi ülkemde oldu, doğup bü- yüdüğüm şehirde yapıhyor. Ve konferansın ya- pıldığı merkez de rahinetli babamın (Îstanbul Va- lisi Lütfü Kırdar) bundan 45 yıl önce yaptığı Spor ve Sergi Sarayı. Sonradan kendisinin adının ve- rildiği konferans merkezi haline dönüştürüldü. Birleşmiş Milletler'in günlük gazetesinde bura- sının "Kırdar Merkezı" olarak anılması ve bu Kırdar Merkezi'nin podyumunda oturabilmek firsatını elde etmek sizin de anlayacağınız gibi be- nı çok duygulandınyor Benim Birleşmiş Milletler'de 25 yılım geçti. Belki 26. yılımda Birleşmiş Milletler'deki hizme- tim sona erecek. Son hızmetımin de ülkemizde, sözünü ettiğimiz konular çerçev esındeki bir kon- feransla bitmesi de benim için çok anlamlı ^^^^•ı Babanız Lütfü Kırdar 'ın valilik ve be- lediye başkanlığı görevi yaptığı İstanbul'da, İn- san Yerleşimleri Konferansı HABITA T-ll yapıl- dı vebitti. Siz, îstanbul'un insanyerleşimleri ve çevre durumunu nasıl görüyorsunuz? - Ben gerçi 25 yıldır Birleşmiş Milletler'de gö- rev yapıyorum, ama her yıl yaz aylannda eşim ve çocuklanm buraya gelir. Ben de bir aylık tatilim- de hep burada olmaya özen gösteririm. O bakımdan benim Istanbul'la ilişkim hiçbir zaman kopmadığı gibi şehirdeki bütûn değişik- likleri adım adım yaşadım ve gördüm. Îstanbul, çok hızlı büyüdü. Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olduğu hâlâ kuşku götürmez bir gerçek. Konferansa gelen herkes de güzelli- ğinden derinden etkilendi. Tabıatın verdiği bir güzellik var. Bu güzelliği daha arttırmak ya da devamını sağlamak, içinde yaşayan kişilerin, o kişilerin seçtikleri yerel yö- neticılerin görevi. Demin de söylediğim gibi Îstanbul çok hızlı Dr. Uner KIRDAR îstanbul, 1933 doğumlu. Ortaögrenimi Galatasaray Lisesi, yükseköğrenimi IÜ Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Ingiltere'de London School of Economics 'de ekonomi öğrenimi yaptı. 1956'da Dışişleri Bakanlığı 'na girdi. Uzmanlığı, Birleşmiş Milletler konusundaydı. Beş yıl süreyle BM 'nin Cenevre deki merkezinde Türkiye Daimi Delege Temsilciliğiyaptı. 1972 de Ankara 'nın izniyle BM Sekretaryası 'nda çalışmaya başladı. Daha sonra BM Kalkmma Programı 'nın Konsey Direkıörlüğü görevinde bulundu. 1972 de Stockholm de BM 'nin düzenlediği Uk Dünya Çevre Konferansı 'nın mimarlığınıyaptı 1976'da Vancouver'da ilk HABITAT Konferansı 'm hazırladı. Şu anda BM Kalkmma Dairesi Başkam nın başdanışmanlığı görevîni yürütüyor. HABITAT-H'nin Koordinatörü. met götürülüyor sizce? - Bugün HABITAT-II Konferans Vadisi diye adlandınlan alan, Lütfü Kırdar zamanında ka- mulaştınlmış bırpark alanıydı. Belediye planın- da burasının adı, "İki Numaralı Park Alanı" ola- rak geçiyordu "Bir Numaralı Park Alanı" ıse. bugün Aksa- ray'da Atatürk Bulvan'nın olduğu yerdeydi. Pla- na göre Atatürk Bulvan, deniz kenanna inecek- ti: bulvann iki yanı çok büyük birpark haline ge- tirilecekti. Bu da Îstanbul'un en büyük parkı ola- caktı. Uygar şehirlerde halkın hizmetine dönük yeşil sahalar yapılır. Lütfü Kırdar'a takılan bir isim de "Yeşil Sahacı"ydı. Bunun anlamı şuydu: Yapılan konuta göre, aile başınadüşecek nefes alacak alan, bunun iki misli genişlikte olacaktı. Bu plana göre de bugün HABITAT Vadisi olan "tki Numaralı Park Alanı", Îstanbul'un Tarihi Yanmadasf nda bulunan Atatürk Bulvan'nın iki yanı "Bir Numaralı Park Alanı" olacaktı. Hatta park, Cerrahpaşa semtine kadar uzanacaktı. O dönem, Türkiye'nin en sıkıntilı dönemlerin- den birisi olan İkinci Dünya Savaşı dönemiydi. Bunakarşın, îstanbul Operası ve AçıkhavaTiyat- rosu'nun yapılması düşünülmüştü. îstanbul Ope- rası (Atatürk Kültür Merkezi) kışlık tiyatro, Açık- hava Tiyatrosu da yazlık tiyatro olarak kullanıla- caktı. Spor Sergi Sarayı yapılmıştı, biraz altta in- sanlar Taksim ya da Inönü Gezisi'nde nefes al- mayaçıkarlardı. Bugün Inönü Gezisi diye bir şey kalmadı. Oysa bu gezi, parkın birparçasıydı. Çok eskilerden gayet iyi hatırlıyorum. O civa- nn hanımlan, çocuklanm Inönü Gezisi'nde ço- cuk arabalanyla dolaştırmaya çıkanrlardı. Bu- gün ise artık orası parktan başka her şey. Halka dönük bir kültürel hizmet de Taksim Be- lediye Gazinosu'ydu. O dönemde *gazino"nun anlamı, "kınnarhane"değildi. Insanlaroralarda müzik dinlemeye giderlerdi. Nitekim Taksim Be- lediye Gazinosu'nda da her hafta konserler veri- lirdi. Orası, halkın gittiği bır kültür merkeziydi. Biz, Taksim Belediye Gazinosu'nu yıktık, ora- nın bir kısmını otel yaptık. Bugün Hyatt Regency Oteli'nin bulunduğu yerde ise yine belediyece yaptınlan Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü var- dı. Anlatmak istediğim şu: Modem anlamdaki bir şehirde, halkın yerleşi- büyürken bu büyüme bir plan çerçevesinde olma- dı. Benim çocukluğumun geçtiği dönemde îstan- bul'un nüfusu yanm milyon, bilemediniz 750 bin kişiydi. Şimdi 10 milyonun üzerinde Eklenenbu 10 milyon kişi, kıyı şendinde yaşamıyor. Geri görünümdeki yerleşim yerlerinde. O yerleşim yerlennden de bizlerin pek sık geçmediğı kanı- sındayım. İki yakada oluşturulan yeni yerleşim birimle- nnın, 10-20 yıl sonrası göz önünde tutularak ya- pıldığı, özetle bu büyümenin gelecek düşünüle- rek oluşturulduğu kanısında değilim. Kıyı şeridini ele alalım. Çocukluğumuzda bu kıyı şendı ağaçlı, tek tek yajılann bulunduğu, ye- şillikler içinde biryöreydi. İnsanlarburalarda ne- fes alabilivorlardı. Asya vakasında Kadıköy'den ötesi, yazlık bir yerleşim yenydı. Kentin Avrupa yakasında sının da Mecıdiye- köy'de biterdi. Ondan sonrası kırsal alandı. Rah- metli babam Lütfü Kırdar, Avrupa'da yaptığı in- celeme gezileri sonucunda îstanbul çevresinde uydu kentler yapılması gereğine inanmıştı. Bu nedenle de Levent-Etiîer yöresindeki ara- zileri İstanbul Belediyesi'ne satın aldirmıştı. O dönemde metrekaresi beş kuruşa alınmıştı. Em- lak Bankası'na bir proje yaptınldı. Her türlü alt- yapı ha2irlandi. Bu proje gereğince Levent ve Etiler'de bahçeli villalar yapıldı. Bugün ise oyö- rede birkaç tane kalmış o evlerin yerinde gökde- lenler, büyük iş ve ticaret merkezleri görüyorsu- nuz. Yani, bununla şehrin dışındaki rahat yaşamı sağlayabilecek anlayışın yıkıldığını görüyoruz. Peki bu kadar hızlı büyüyen bir şehir- de, İstanbulluya nasıl bir sosyal ve kültürel hiz- mine aynlan yüzölçümünün iki misli kadar park alanı, kültür, sağlık hizmetlerinin olacağı alan ol- ması gerekiyor. Siz şimdi eski bir Istanbullu ola- rak değerlendirin. Olması gereken bu alanlar bu- gün İstanbul'da var mıdir?Bu miktann üzerinde gençlerimize, çocuklanmıza ayırdığımız alan ne- dir? Çocuklanmıza, gençlerimize sporyapabile- ceklen yeterli alanlar aynlmış mıdır? • • • ^ " HABITAT öncesi belediyeler telaş içinde İstanbul'a makyajyapmaya başladılar. İlk iş olarak da kaldırımlar delik deşik edildi, sonra dayenilendi. İş, sadece kaldırımlarla bi- tiyor mu? -HABITAT'ın getirdiği en önemli değişiklik- lerden birisi olarak kaldınmlann yenilenmesini görüyorum. Görev ım nedeniyle dünyanın pek çok büyük şehrinı gezdım. Gıttiğim sehrin uygar bir yerleşim yen olup olmadığını anlamam için kaldınmlara bakmam yeterliydi. Bu, bana öğre- tildiği kadanyla bir ölçektir. Kaldınmlann durumu, o şehnn halkına olan saygıyı gösterir. Halkın yol kenarlannda nereden yürümesi gerekir? Kaldmmı olmayan bır şehir- de halka hiçbir saygı duyulmadığı bellidir. Bizim İstanbul'da kaldınmlar, otomobıl park yeridir. Anladığım kadanyla da bu iş, birtakım şe- bekelerin elindedir. Kaldınmlara park etmiş bu arabalardan şebekeler para alırlar. Neyse ki HABITAT sayesinde şehre bir mak- yaj yapılması ihtiyacı duyuldu da ana caddelerin kaldınmlan yapıldı. Bazılannın bitmemiş olduk- lannı görüyorum. lnşallah HABITAT'tan sonra bunlan da bıtınrler. Önemli olan işlerin devamını sağlamak. Çün- kü HABITAT biter, TEK gelir yıkar, sular idare- si gelir yıkar. doğalgazcılar y ıkar. Bu yıkıntılan kimin yapmayı üstlenip yapacağı da bellı olmaz. Bunlar çok önemli sorumluluklar. Kaldmmı yıkarken yetkilı makamdan ızın almanız gerekir. Ev sahıb\, önündekı kaldmmı yıkabilır mi? Mılyarlar harcayıp apartmanlar yaptınyoruz; bunlann onünde yürümek ımkânı yoktur. Bütun dileğım, HABITAT Konferansı'nın İstanbulluya şehrine sahip çıkmasını öğretmesi. Bunu şehnn yönetıcılerinın öğrenmesi, benim ıçtn o kadar önemli değil. Istanbullu, düzgün bır kaldınma sahıp olmak, bu kaldınmın temız tutulması gereğine inanmak zorunda. Sadece kendısmın yürümesıne aynlmış bu kaldınmlara otomobılıni park etme hakkına sahip olmadığını bilmelı. Otomobil satın alan bır kişının sadece otomo- bil almak değil, o otomobili park edecek bir ye- re sahip olması gerektiğı mükellefiyeti altına gir- mesi gerektiğine de ınanması gerekli. Şehirli ancak gerçek anlamda böylece şehırlı olabilir. Şehirli zorlayacak; otomobilini park ede- ceği birgaraj yapılmasını isteyecek. Şehirlinin bu anlayışlara sahip olması lazım. ^ • ^ ^ " İstanbul'a yapılan bu makyaj bağla- mında belli bazı belediyeler kendi smırlan için- de bulunan sokak hayvanlarını öldürttüler. Amaç, HABITAT başlarken ortalıkta sokak hayvanlarının görünmemesiydi. Siz hayvanla- rın belediyeler marifetiyle öldürülmesini nasıl karşüıyorsunuz? - Bir kere bu Batı'da çok büyük öfke ve tep- kiyle karşılanır. Bizim, Birleşmiş Milletler"de uğ- raştığımız en önemli konu bugün insan haklan. Ama buna paralel olarak hayvan haklan da en önemli gündem maddelennden birisi.Başıboş hayvan tabii kı her zaman bırtehlike kaynağı ol ur. Ama bu hayvanlann böylesine üremesi de onla- nn suçu değil. Bu, tamamıyla ılgısızlıkten kay- naklanan bir olgu. Öncelıkle bu kadar çok sayı- da başıboş hayvanın şehinn içinde olmarnası ih- tiyaç ve mecburiyetınc inanmak gerekir.Önce- likle önleminizi ahrsınız. Hayvanlan kısırlaştınr- sınız. Bu kadar çok sayıda üremelennı engeller- siniz. Sonra, bunlan koruyabilmek için hayvan bannaklan yaparsınız, buralardaki hayvanlan aşı- latır, halk sağlığına ve kendılenne zarar verme- leriniönlemişolursunuz. Buhay\ancıklan sokak ortalannda öldürmek kımın ıçın çözümdürbunu anlayabilmiş değilim. HABITAT için televizyona ve gazete- lere verilen reklamlarda, "Altı milyar dünyalı Is- tanhul 'a geliyor " sloganı kullanümca İstan- bullular neye uğradıklarını şaşırdılar. Bu ka- dar sofistike reklamın esprisinin derinliğine varamayanlar İstanbul 'u terk edip başka kent- lere sığınmayı bile düşündüler. Sıradan bir in- sanın, anlamtnı pek kavrayamayacağı bu sio- gan neden kullanıldı? - Türkiye'deki arkadaşlarla çok yakından ça- Iıştım. Doğrusunu istersenız HABITAT'ı burada yüklenip götüren Toplu Konut Idaresı (TOKİ) Başkam Yiğit Gülöksüz ve ekibine büyük saygı duyuyorum.Konferansın çok ılgı toplayabilmesi için her şeyden önce tstanbulluya konferansın önemini anlatmak ve buraya gelecek olan kışile- re karşı bir saygırun sağlanması gereğı görüşül- dü. Bunu sağlayabilmek için bır halkla ilışkiler ve tanıtım fırmasıyla anlaşma yapı Idı. Bu tanıtım çerçevesinde de insanlann dıkkatlennin en fazla ölçüde çekilmesi hedeflendı. Bu konferans çer- çevesinde istanbul'a. Amerikalısı gibi Hintlisı, Fransızı gibi Japonun da geleceğının duyurulma- sının amaçlandığı ve bu reklamlann, bu amaçla yapıldığı kanısındayım. NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Türkiye'yi Cuntalann Latin Amerikası'na döndürdüler Şu satırlan yazdığım sırada "Cumartesi Anneleri" Galatasa- ray'da çocuklanm aramak için başlattıkları eylemi sürdürmeye çalışıyorlardı. Asayiş şubesinin polisleri ise bu eyleme engel ol- mak amacıyla sabahın erken sa- atlerinden itibaren Beyoğlu'nu ye- niden kuşatmaya almışlardı. "Cumartesi Anneleri" Beyoğ- lu'na çıkmayınca, bu sorun orta- dan kalkacak mı? Bu annelerin yüreğindeki acı dinecek mi? Tür- kiye bu yüz karasından kurtula- cak mı? Çocuğunu yitirmiş anne- nin, eşini bir daha görmemiş ka- dının susmasına, sinmesine ola- nak var mı? Onlar canlannı arı- yor... Evlat acısını sanınm en iyi onu kaybedenler bilir Böyte bir acının kimsenin yüreğini yakmaması için çaba harcamamız gerekiyor. Kay- bolanlar bu ülkenin insanlan. Mu- halif olduklan için kaybediliyorlar. Daha doğrusu yok ediliyoriar. Türkiye, Latin Amerika'ya çok uzak. Askeri darbelerden sonra, Şili'de, Arjantin'de devletin için- deki faşist yuvalar, insanlan kay- bediyorlardı. Kaçırılan insanların cesetleri ya bir süre sonra sokak- lara atılıyordu ya da gizlice gömü- lüyordu. Türkiye'nin son yıllarda geldiğı noktayla, askeri darbeler Latin Amerikası'ndan farklı biryanı kal- dı mı? "Cumartesi Annelen" bu ülkenin anneleri. Onlar bizim he- men yanı başımızdalar. Bu acıya son vemnek için bir şeyler yap- malıyız. "Cumartesi Anneleri"nin çaba- larını Türkiye'nin onurunu ve ge- leceğini kurtarma çabası olarak görmeliyiz. Bir ülkede insanlar so- kaklardan güpegündüz kaçırılı- yorsa, bir yerlerde günlerce sor- guya çekildikten sonra boğularak öldürülüp bir yerlere gömülüyor- sa, bunun direkt veya dolaylı so- rumlusu devlettir, bu ülkeyi yöne- tenlerdir. Kimdir sokaklardan insanlan kaçırıp yok edenler? !n midir, cin midir? Yoksa bir başka ülkenin yı- kıcı örgütleri mi?.. Kaçırıldıktan sonra canını kurtaran nadir insan- lardan birisi olan Ayttan Uza- la'nın öyküsünü belki hatırlarsı- nız. Uzala, kaçırıldıktan sonra 22 gün gözleri bağlı, orman içinde bir yerde sorgulanmıştı. Sorgula- yanlarellerinde, Uzala'nın poliste- ki ifadesıyle karşısına dikilmişler- di. Hiç korkmadan onu sorgula- mışlar, öldürmek kararındayken son anda vazgeçmişlerdi. Ayhan Uzala bırakıldıktan sonra, o olayın üzenne gıdilse bu karanlık güçle- rin en azından eli kolu bağlanabi- lırdi. O zaman CHP iktidar orta- ğıydı. Günlerce bu olayın üzerine gittik. Ne yazık ki, iki üç CHP mil- letvekilinin soru önergesi dışında kimsenin sesi çıkmadı. Bu millet- vekillerinin başvurusuna da Içış- leri Bakanı laf olsun kabilinden bir yanıt verdi. Bir ülkede eğer katiller ve cani- ler, demokrasi yanlısı güçlerden daha atak ve kararlıysa, iş çok tehlikeli boyutlara ulaşmış de- mektir. Insanlarımıza cesaretle sahip çıkmazsak bır gün hiç bıri- mize yaşayacak ve konuşacak alan kalmayacak. • • • "Cumartesi Anneleri"y\e ilgili yazımı bir toplantı için geldiğim Ankara'da tamamlıyorum. Sa- bahleyin her yanı kuşatan polis, annelere engel oldu. Annelere destek olmak isteyen insanlan copladı gözaltına aldı. Annelere yönelik eylemle polıs yeni bir uy- gulamayı daha başlattığını ilan et- miş bulunuyor. Bu uygulama, önceden eylem potansiyeli taşıdığını düşündüğü örgütlerin önünü kuşatmak ve orada bulunanları gözaltına alarak ve coplayarak hareketsiz hale ge- tirmek. Bir köşede insanlar kaçı- nlacak, anneler buna tepki gös- termek isteyecek, devlet de katil- leri engelleyecek ve yakalayacak yerde tepkileri susturmaya çalı- şacak. Annelere destek olmak is- teyen ve cinayetlere karşı vicda- nını dınlemek isteyenlerin kafası- na copu indirecek. Bu ülke çürüyor. insanlar çürü- yor. Sistem çöküyor. Türkiye cun- talann Latin Amerikası'na dönü- şüyor. Bunun çok ağır bir bedeli olduğunu hepimiz görmeliyiz. Sokaklardan adam kaçırarak öldürenlerTürkiye'yi cinayetler ül- kesine çevirdiler. Ama unutma- sınlar ki her zorbalığın bir sonu var. Işte Latin Amerika ülkeleri. Şimdi o cinayet örgütleri, devlet içine yuvalanmış katiller hesap verıyorlar. "Cumartesi Anne/eri"ne sahip çıkmak kendi geleceğımize sahip çıkmak anlamına geliyor. Analar ağlamasın. Bir ülkede analar ağ- lıyorsa, her şey kötüye gidiyor demektir. Enerji Bakanlığı, TEDAŞ'ın ihalelerini usulsüz kazanan şirketlerin peşine düştii Sahteci fîrmalara suç duyunısu AYŞESAY1N ANKARA - Enerji ve Ta- bii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Elektrık Dağıtım AŞ'nin (TEDAŞ) açtığı 32 şehır şebekesi ihalesini usulsüz aldıklan saptanan firmaların peşine düştü. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan'ın ta- limatı ıle Teftış Kurulu tara- fından yapılan ıncelemeler sonucu hazırlanan raporda. usulsüz ihale alan 13 firma- dan 12'sınin yatırdığı temı- natlann TEDAŞ'a "gelir" kaydedilmesi ve bu firma- lann I yıl süreyle ihalelere girmelennın yasaklanması istendi. Bakanlık, rapor doğrultusunda, sahte belge- ler düzenleyerek ihale kaza- nan 3 firma ile ilgili de An- kara Cumhuriyet Başsavcı- lığı'na suç duyurusunda bu- lundu. Bakanlık Teftiş Kuru- lu'nun27Mayıs lW6tarih- li raporunda. TEDAŞ'ta gö- rev yapan ve usulsüzlük ya- pılmasına göz yuman bazı üst düzey yöneticilerin gö- revden alınması istenirken bakanlık. rapor doğrultu- sunda ELSO. Örnek ve LE- • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu raporunda, usulsüz ihale alan 13 firmadan 12'sinin yatırdığı teminatlann TEDAŞ'a "gelir" kaydedilmesi istenirken bakanlık, "sahte belge" düzenleyerek ihale alan 3 firma hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. BA adlı firmalar hakkında "gerçek dışı betgeler düzen- ledikleri" savıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Teftiş Kurulu raporunda şu saptamalara yer verildi: 1- 32 yerleşim birimiyle ilgili ihalelerin. 6.9.1995ta- rihli satınalma protokolü çerçevesinde ortaya çıkan ve ihale düzeninı altüst edip haksız sonuçlar doğuran du- rum ve 32 sözlcşmenin, yö- netim kurulunun 7.2.1996 günlü geçersiz karanndan sonrave fakat 29.2.1996 ta- rihli ikinci karanndan önce. geçerli bir karara dayan- maksızın imzalanmış olma- sı gerekçesiyle tümden ip- tali. 2- Aynca alt komite de- ğerlendirmeleri sırasında tespıt edilmesi gerektiği hal- de görülmeyen veya dikka- te alınmayan eksik, yanlış ve gerçeğe aykın belgelerle ihale kazanmış ve durumla- n bireysel fesıh nedeni olan 13 firmadan Şahap Bucuga dışında kalan 12 tanesinin kesin teminatlannın teklif isteme şartnamesinın 3 ; o maddesi gereğince gelir kaydedilmesi ve yine aynı madde ile Satınalma ve İha- le Yönetmeliğı'nın 71. mad- desi uyannca TEDAŞ iha- lelennegırmelerininbiryıl- dan az olmamak üzere ya- saklanması. 3- İhalenin tümden iptali- ne bağlı olarak bazı firma- lar bakımından doğabilecek ve kuruma yüklenebilecek zarann müştereken ve müte- selsilen sorumlulanndan ta- lep ve tahsil edilmesi. 4- Hasan Tüzöner ıle bir- likte ihalenin başından so- nuna dek bir irade birliğı içinde hareket ettiğı ve bu arada, bir firmanın ibraz et- tiği gerçek dışı belgenın dü- zeltilmesini sağlamak ama- cıyla bır başka kamu kuru- luşunun başmüdürü nczdin- de. müteahhit lehine giri- şimlerde bulunduğu anlaşı- lan ve sergiledığı bu tutumu devlet memuriyeti ve sür- dürdüğü göre\ le bağdaşma- yan Ticaret Dairesi Başkam Mahmut Celal Kayanın gö- revden alınması. 5- Bir ihbar nedeniyle müfettişliğimizce yapılan inceleme sonucu, sahte bel- ge kullandıgı tespit edilen ELSO Ltd.'ve Örnek Ltd. şirketlerinin yanı sıra bu belgelerin hazırlanıp veril- mesinde sorumluluklan bu- lunan Şanlıurfa ve tçel Elektrik Dağıtım Müessese- si yetkililen ve tamamen kendi iradesiyle sahte belge tanzim ettiği anlaşılan LE- BA Ltd. sahibi Nurettin Üs- tûn haklannda. TEDAŞ Tef- tiş Kurulu'nca yaptınlacak bir soruşturmayı müteakip yargıya başvurulması ge- rektiği. 6- Mevcut bilgi ve belge- lerle. sorumlulann açık be- yanlan karşısında tamamen kurum düzeyinde gerçek- leştiğı anlaşılan 32 muhtelif yerleşim birimi ihalesinin herhangi bir siyasi merci ile irtibatlandınlmasına imkân bulunmadığı sonuç ve kana- atine vanlmıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear