23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 1996 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Güzel Türkçe, Ne Oldu Sana? Anayasaya, YÖK Yasası'na göre, yüksek eğitim "Atatürk ilkeleri ve devrimleri" doğrultusunda olmalı. Oysa, üniversitelerde tarikatlar kol geziyor, öğretim üyeleri Said-i Nursi'yi anma toplantılan düzenliyorlar! Prof. Dr. ÇETtN YETKİN ^ nsanlar, sözcükler ve kavramlarla • düşünür ve belli konularda yargı- • lara vanrlar. Bu yargılanna göre • de bir tutum içine girerler ya da I eylemde bulunurlar. Bu nedenle de - A _ diişüncelerine temel olan bu söz- cükler ve kavramlar ne denli gerçeğin an- latımı iseler, dış evreni ve orada olup bi- tenlen ne denli doğru tanımlıyor iseler, ulaşacaklan yargılan. tutumlan, eylem- leri de o denli tutarli ve gerçekçi olur. Yok eğer, bu durumun tersi söz konusu ise o denli saçmalarlar, yanlış tutum ve eylem içinegirerler. Yahn birörnek vereyim: Bir yere başkalannı uyarmak içın yazılmış "tehfike" sözcüğünü bilmeyen ya da bu- nu başka bir anlam taşıyan bir sözcûkle kanştıran kimse, atacağı adımlann "teh- iikesiz" olacağma karar vereceği için "teh- Hketi" bir durumla burun buruna gelmiş demektir. Iş bununla da kalmaz, onlara güvenen, onlann sözüyle davranan başka- lannı da aynı yola sürüklerler, yerine gö- re bir yıkım içine yuvarlarlar. Bu bilınen şeylen nıçin mi burada yi- neliyorum? Belki siztn içın bu söyledik- lerim sıradan şeyler, bir yazıda yinelen- mesi hiç de gerekli değil, hatta yersiz bi- le. Ama bir an için şöyle bir düşünün ba- kalım: "Büyük"lerimiz, bu ülkeyi yöne- tenler, siyasetçiler. için durum hiç böyle mi? Onlar ne yapıp ettiklerinin bilincin- de mi? Söyledikleri ile yaptıklan birbin- ni tutuyor mu? "A*ya "A" mi, yoksa " B " mi diyorlar ya da onlann "A" dedikleri bı- zim "B" dediklenmiz mi? Halka "mutluluk*' sağlayacaklannı se- çım alanlannda bangır bangır bağırarak söz verenler, acaba "mutiuluk" sözcüğü- nü bizün algıladığımız anlamda mı kulla- nıyorlar. Hiç sanmam. Öyle olsaydı hükü- meti kurar kurnıaz ilk ışleri halkın geçım sıkıntısını daha da çekilmez duruma so- kan bu zamlan ona reva görebilırler mıy- di? "EşWik''ten söz edenler, yoksullann geçimini olanaksızlaştıracak zamlan ya- parken, ancak varlıkhlann Avmpa'ya fî- lan turistik geziler yapabileceklerini hiç uslanna getirmeden bunlardan yurtdışuıa çıkışlannda alınan yüz dolar parayı kal- dınrlarken "eşftfik" kavramını sizin be- nim gibi anladıklannı kim söyleyebilir? Dahası. tüm vergi sistemimiz "eşıtsizlık" üzerine kurulu değil mi? Büyüklerimize, yöneticilerimize ara- mızda para toplayıp bırer Türkçe sözlük armağan etsek yeridir. "İnsan haklan"ndan, Batılılann insana verdığı değerden olur olmaz söz eden ki- mi özel televizyon kanallan var ki, onla- ra sözlük armağan etmek yetmez, şöyle yirmi-otuz ciltlik bir "Türkçe Kavramlar Anaklopedisi" vermeliyiz ve bunu yöne- ticilennin madde madde ezberlemelerini de sağlamalıyız. Çünkü, bunian,örneğin, insan haklannın başında "yaşam hakkt" geldiğını bilmiyor olmalılar ki, "sağhk astefliinin özeUeştirilmesi"ni savunuyor- lar. Çünkü, onlara göre fakir fukara, "in- Kimlik Arayışı... S on günlerde yaşanan öğrenci olaylan, çoğu iletişım organında verilen haberlenn ön sıralannda yer alarak kamuoyu gündemini belirler duruma geldi. Konu ile ilgili pek çok söyleşı ve yorum yapıldı. Ancak konunun irdelenmesi gereken önemli bir boyutunun yeterli düzeyde ele alınmadığına inanıyorum. Üniversitelen kurumsallaşmış ve bu anlamda öğrenci geleneklen de sağlam olarak yerleşmış pek çok ülkenin tersıne Türkiye'de üniversite öğrencisinin halen yoğun olarak yaşadığına inandığım önemli bir sorunu "ldmHk'"arayışıdır. Konuyu evrensel ve ulusal boyutlan ile ele alarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Toplumsal belirleyiciliğin ilk aşamasında olan genç insanlar, dünyanm her yennde yaşadıklan toplumun sorunlanna ilgı gösterirler. Bu anlamda toplumda daha belirleyici roller üstlenmiş ınsanlara orante daha dışlanmış (marjinal) ve radıkai görüş ve tutumlara da yatkın olmalan doğaldır. Çoğu gelişmiş ülkede artan bireysel davranış eğilimi bile üniversite öğrencisinin bu yanmı fazlaca gölgelememiştir. Tarih içinde şekillenen öğrenci hareketleri incelenirse. Tepkı, öznel sorulann dışavurumu şeklinde bile başlasa, ülke sorunlanna eklemlenen bir yan mutlaka vardır. Türkiye, son on yılını iyi ya da kötü olduğunu tartışmaksızın yoğun bir toplumsal değışim sürecinde geçirmiştir. Değişen değer yargılan ile birlikte pekişen önemli bir toplumsal süreç kurumlara karşı yaşanan güven bunalımıdır Bu süreçten ûniversiteler de paylannı almıştır. Merkezi otorite tarafından temel toplumsal kurumlar ile ilgili büyük yön değişiklikleri yapılmakta, ancak bu uygulamalar yeterli düzeyde ve açıkhkta tartışılmamaktadir. Sonuçta var olan güvensizük ortamında oluşan tepkıler gereksiz serttiğe uîaşmaktadır. Bu sorunun en doğru çözümü, katıbmın sağlanmasıdır. Üniversite öğrencisinin kendisiyle ilgili verilecek kararlara demokratik katılım kurallan içerisinde ortak edilmesi ve saydam (şeffaf) yönetim ilkesi, var olan güvensizliğin gideribnesinde en etkin ilaç olacaktır. Ozerinde durulması gereken başka bir nokta, üniversitelinin 1980'den beri sırtında taşdığı tarihsd mirasıdır. Bu miras yüzünden kamuoyu üniversite öğrencisine karşı hızla güvensizleşebilmekte. Böylece sert tepkilerin oluşmasına zemin hazırlanmaktadır. Toplumun da kendi genç insanma karşı taşıdığı bu ön yargıdan hızla annması gereklidir. Ancak öğrenci hareketinin öğretimi engelleyıcı ve maddi hasara yol açan boyutu, demokratik hak arayışı ile bağdaşmayan ve kınanması gereken bir tutumdur. Demokratik, katılımcı, hakkını arayan ve kendi sorunlan ile ilgili inisiyatif kullanan, ama yıkmayan ve kırmayan bir ünıversiteü kimligi dileği ile... Dr. Gökhan Demir Istanbul Üni. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Esbank EXPRESS24 kartları tüm Yapı Kredi TELE24'lerde /j :î:-'J! k- geçerli. daha da yakın. Esbank EXPRESS24 kartlan, şimdi Esbank ve Yapı Kredi'nin Türkiye ve KKTC'ye yayılmış 1000'e yakm ATM noktasmda geçerli. Bundan böyle, Esbank'taki hesabınıza Esbank EXPRESS24 ve Yapı Kredi TELE241erden kolayca ulaşacak, para çekip hesap bakiyenizi öğrenebileceksiniz. "''•• - ~ * Hayatmıza kalite katan Esbank Bireysel Bankacıhk Çözümleri'nden siz de yararlanm. " T E D B I R L I V E K A R A R L san" kavramının dışında! Hoş, büyükle- rimız de aynı kanıda ya. Yine örneğin, "uzmanhk" sözcüğü de bu kanallann yö- neticilennce, muhabırlerinden kendileri- ne değin, herkesin her konuda son sözü söyleyebilecekleri bıçiminde algılanmak- ta!... Geçenlerde de bir kanalda biri kalktı, Anayasa Mahkemesı Başkanı'ndan Re- fah Partisi'nden daha çok korktuğunu söyledi. Acabu bu kışi, "korku" sözcü- ğünden ne anhyor? Doğrusu merak edı- yonım. Bilmiyorum, Türk dili, ben hiç anlaya- madan gelişıme uğramış da sözcükler de- ğişık anlamlar mı kazanmış! Değil mı ki, Türk Ceza Yasası'nın 64/2. maddesmde "Başkalannı cürüm ve kabahat islemeye azmcttirenkre dahi aynı ceza hükmoJu- nur" diye yazılı olmasına karşın, mahke- meler "işleyen''e, "azmettiren'e verdüde- rinden kat kat daha çok ceza verebiliyor- • | lar!.. Öte yandan, anayasa- nın 42. maddesinde "Kimse eğitim ve öğrenim hakkm- dan yoksun bırakılamaz" hükmü yer aldığına göre de tüm vatandaşlanmız "eğitim ve öğrenim" görmüş olmalı- lar değil mi? Yine anayasa- ya, YÖK Yasası'na göre, yüksek eğitim "Atatürk 0- kderi vedevrimleri" doğrul- tusunda olmalı. Oysa, üni- versitelerde tarikatlarkol ge- ziyor, öğretim üyeleri Said-i Nursi'yi anma toplantılan düzenliyorlar! Kendilerininu solr> ve hat- ta hatta "sosyalist" olduğunu ilan edip duran siyasal par- tiler, kapitahst ılişkilerin "daha sağhkir olmasına ça- lışacaklan anlamına gelen savlarda bulunabiliyorlar. Bunlar, hükümet ortağı iken işçi haklannı sınırlandırabi- liyorlar. Yöneticileri içinde sosyal demokrasinin küre- selleşmeye uyum sağlaması gerektiğini söyleyenler bile var. MHP -ki "milliyetçüiğr kimseye bırakmıyor- "mil- tet" ve "ümmet" kavramla- nnın ne anlama geldiğini bilmediğı gıbi "mfltet" ola- bilmenin önkoşulunun "dfl uhısçuluğu' < olduğunun ayır- dında değil. Nusret Demi- ral'ın ezanın Türkçe okun- masının güzel bir şey oldu- ğuna ilişkin sözlen üzerine bırdinci partiden çıkanlma- sını anlayabilırdım, ama "milliyetçi" bir partinin bu- nu yapmasını asla! Türkçe- de bu, Milliyetçi Hareket Partisi'nin "milliyetçi oima- dığı" anlamına gelır, tersıni öne sürmek, Türkçeyı yadsı- mak demektir. Üstelik MHP, "Atatürkçü"olduğunu da öne sürüp duruyor. Yoksa ezanı Türkçeleştiren Atatürk değil miydi? "Tûrkmilliyet- çisi" Ziya Gökalp'in, Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar manast- nı namazdaki duaıua, Bir ülke ki mektebin- de Türkçe Kuran okunur, Küçük bü>*ük herkes bilir buyruğunu hüdanın, Ey Türkoğlu, işte se- nin orasıdır vatanın. dizelennı kaleme aldığın- dan bu yana bunlarda geçen sözcükler artık başka anlam- lara mı geliyor? Demıral'ı "miDiyetçi'' ol- duğu için MHP'den dışla- yanlara, anlamını kanştır- dıklan kuşkusuz olan bir başka kavram da şu: "Şamar oglanı." Şamar oğlanı şu de- mek: Şahlar, padişahlar za- manında şehzadelerin hoca- lan, öğrencileri dersini ça- lışmadığında, bir yaramaz- lık yaptıklannda bir gün hü- kümdar olacak olan buçocu- ğu dövemezlermiş de onun en yakm arkadaşuu onun ye- rine cezalandınrlarmış. Şeh- zade, arkadaşı dayak yiyin- ce üzülür de bir daha dersi- ni çalışmamazlık, yaramaz- lık etmez diye. Bir düşünün bakalım, siz kimi döveme- diniz de Nusret Demiral'ı "şamar oğlanı" yerine koy- dunuz? Bu ömekleri çoğaltmak öyle kolay ki! Kolay olduğu ölçüde de acı verici. Son bir şey. Milletvekille- rini TBMM'de ant içerken izlediniz. Gelin bu içtikleri andın en can alıcı bölümü neymiş, bir kez de birlikte okuyalım: "Devtetin varhğı vebağnn- sahğnu, vatanın ve mflktin bötünmez bütünlüğünü, mil- letin kayıtsız şartsız egemen- Bgini koruyacagıma. huku- kun üstünlüğüne. demokra- tik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplanna bağlı kalacağıma.. büyük Türk milleti önünde namu- sum ve şerefîm üzerine and içerim." Acaba bu andı içenlerden sayılan az da olsa kimileri "bağunsızlık n , "milletin bö- lünmez bütüniüğü", "mille- tin kayıtsız şartsız egemenli- ği", "laik cumhuriyet", "Atatürk ilke v-e inkılaplan", "namus", "şereP sözcükle- rinı, sızin benım gıbı mı al- gılıyorlar, sözlüklerde karşı- lannda yazılı olan anlamla- nnda mı anlıyorlar? Yapıp ettiklenne bakınca doğrusu kuşku duymamak elden gel- miyor. PENCERE Uygarlık ve Sömürü Bir kent düşünün kı bütün evlennde ensesi kalın ve tuzu kurular oturuyor... Olur mu öyle şey?.. Bizim bildiğimiz şehrin, zengini de vardır, yoksu- lu da!... Orta halli olanlar çoğunluktur. Ancak Amenka'da yeni tür kentler oluşuyor; Fran- sa'da yayımlanan ünlü "Le Monde Dıplomatique" bu konuda manşetten uyarısını yaptı: "Yeni bir top- lumsal aynmcılık "tır söz konusu; "zengın kentler için yüksek duvahar" gereklidir. Nasıl oluyor bu iş?.. Milyonlarca zengin Amerikalı yaşamlarını güven- ce altına alabilmek içın yeni yerleşım bırımleri oluştu- rup kapalı özei dünyalanna çekiliyorlar. Los Ange- les Times'tan Robert Lopez, çoğunlukla beyaz ve tutucu dört milyona yakm Amerikalının yüksek du- variarardında katı kuralların geçerli olduğu yerleşim birimlerinde, korucuların güvenlik şemsıyesi altında yaşadıklannı yazıyor; onlann her şeyi özeldır, sokak- ları özeldır, okulları özeldır, polislen' özeldir. Nedır bu oluşum?.. "Irkçı, etnik, toplumsal bir aynmcılık" göstergesi mıdir?.. Kapalı dünyalan vurgulayan yüksek duvarlar ardı- na çekilen zengınlerin güvence aramalan, bir tür "ye- ni feodalizm" sayılıyor; "Brezilyalılaşma " diye nrte- leniyor; gittikçe çoğalan zengin özel kentlerin yok- sullarca kuşatılmalan, kaçınılmaz biryazgı mıdır?.. • içinde yaşadığımız çağı ileride tarihçiler nasıl de- ğerlendirecekler?.. Kestirmek güç... Ingiltere, "demokrasinin beşiği" sayılır. Doğrudur... Ancak "demokrasinin beşiği" dünyaya egemen acımasız bir sömürge imparatorluğunun içinde kü- çük bir adacık değil miydi?.. Bugün bile demokrasi, yeryüzüne oranla avuç içi' kadar bir coğrafyada boy atabiliyor. Neden?.. ', Demokrasinin itici gücü, sanayileşme devrimiyle birlikte boy atan yeni fikirlerin halk kitlelerinde uya- nışı sağlamasıydı. Ancak bu dönüşümün bir de dış etkeni var: Sanayileşme, dünyayı sömürmeyi dev- let politikası yapan Avrupa ülkelerinde uç verdi. Tarihte demokrasinin beşiği sayılan ülkeler, em- peryalızmin de beşiğidirler. Günümüzün ınsanı, bilışim çağında, insanlığı bir bütün olarak düşünmek zorundadır. 21 'inci yüzyılın "insan Haklan Yüzyılı" olacağı söyleniyor; ama, yak- laşık bir milyar insanın açlık çektiğı bir dünyada, yok- sul toplumlar temel ozgürlüklere nasıl kavuşacak- lar?.. • En başta Avrupa'nın "benci" ya da "ben merkez- ci" bir dünya görüşünden sıyrılması gerekiyor. Sö- mürucü bir dünya düzenı üzerine insanlığın mutlu- luğu yükselemez; insan, güçlülerin zayıflan ezdiği bir yeryüzünde yaşamaya layık değıldir. Batı, uygarlığın başını çekmek istıyorsa bütün dünyayı kapsayabılecek, Afrıka'daki geri toplumla- n da kucaklayacak bir dtızen üzerine yeniden kafa yormalıdır. Avrupa'da zengınleri bir araya toplayan kulüp, kendi içinde demokrasiyi gerçekleştirse bile, dünyadan soyutlanmış bir güzel bahçe olmaktan öteye değer taşıyabılir mi?.. • Çelışkı gibı görünür; ama, tanhte uygarlıklar sö- mürünün yoğunlaştığı zamanlarda ve yörelerde uç verdi; demokrasi de bu kurala uygun bir süreçte ye- şerdi... Peki, sömürüsüz bir uygarlık düşünülemez mi?.. Sömürüsüz uygarlığı düşünenlerın 21'inci yüzyıl sonuna doğru yenilgiye uğramaları, ınsanlıktan umut kesmek içın yeterli neden değil!.. NEPTUN VILLAGE RESEPSİYON ' ŞEFİ ARIYOR Dinamik, başarılı ve enternasyonel bir ekip için, bilgisayar konusunda deneyimli, tercihan Fransızca ve/veya Almanca bilen, müşterilerimize iyi bir hizmet sunmayı amaçlayan bir resepsiyon şefi aranmaktadır. - Müracaatlann aşağıdaki telefondan randevu alarak şahsen, Neptun Village Büyük Akkum No: 5 Seferihisar/İZMİR adresimize yapılması rica olunur. Tel.: 745 74 55 veya 745 74 56 tLAN T.C. BAKIRKÖY 3. SÛLH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1995/1372 Kars ili Akyaka ilçesi 028/01, s. 88, k. 21'de nüfu- sa kayıtlı 1977 doğumlu hükümlü Sinan Demirka- ya'nm aynı yerde nüfiısa kayıtlı annesi Aslı Demirka- ya'nın velayeti altına konulmasına karar verilmiştir. İlan olunur. 18.3.1996 Basın: 76733 T - - * - * — •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear