14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyetImtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetraeni: Orhan Erinç • ^ış Haberler: Ergun Balcı • Istıhbarat- Ceneiz Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet i"d l r ,'™ • Ekonomı: Bölent Kuanlık - - - J - - • • • Kuitur: Handan Şenköken • Spor: Abdülkadir Yücclman • Makaleler: Sami Karaören • Düzeltrne Abdullah Yazıcı _ fotoğraf Erdoğan Köseoğlu •Bılgı-Belgc: Edibe Buğra # \ urt Haberlen: Mehmet Faraç Çetinkaya # Yazıişleri Müdürlen fbrahim Yıldız, Dinç Tayanç (Sorumlu) # Haber Merkezı Müdüru. Hakan Kara # Görsel Yönetmer^ Fîkret Eser Yav-m Kunılu: Ühan Sdçok (Başkan), Oiiıan Erinç. Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinluya, şikran Soner, Yıldız, Orhan Bursalı, Muslafa Bılbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı. Mastafa Balbay • Haber Müduru: Doğan Akm Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar- Ankara Tel. 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • Izmır Temsılcısı: S«rdar Kınk, H. Zıya Blv. 1352 S 2/3 Tel. 4411220, Faks. 4419117 #Adana Temakna: Çeön Yigenogju, lnönü Cd. 119 S No 1 Kat: 1, Tel: 3522550, Faks 3522570 Müessese Müdüıü. Erol Erkut • MEDYA C: • Yönetım MEDYA G : • Koordınatör. Ahmet Korukan 0 Kunılu Başkanı-Genel Yönetım Kurulu Muhasebe Bölent \ cner 91dare Mudûr Gülhin Kniuran Başkanı - Genel HüseyinGürertl^lctme Önder • Koordınaıor Reha Mudûr Cıtan Çetik 0 Bılgı-tşlem. Nail toal # Işıtman•Genel Mûdûr Akmen #Murahhas Bılgısayar Sıstem MûrûvetÇüer Yardımcıa MincAkd«| ü>e BoraGönenf Yırımli)an ve Basan: Yenı Gün Haber Ajansı, Basm ve Yayıncılık A.Ş Tirkocağ: Cad 39 41 Cagaloglu 34334 tst PK 246 Istanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0/212) 513 85 95 2 MART 1996 lmsak: 5.06 Güneş: 6.30 Öğle: 12.23 îkindi: 15.29 Akşam 18.03 Yatsı: 19.22 M E D Y A C Tel 514 07 53 - 513 95 80-513 84 60-61, Faks-5118466 \ Jean yaürımı için anlaşma • Haber Merkezi - Dünyanuı en çok satılan jean markalanndan Lee ve VVrangler'in Türkiye üretıcisı Mavi Ege, Brüksel'de her iki firmayla da 15 milyon dolarlık yatınm için niyet anlaşmasına vardı. Mavi Ege, söz konusu fırmalarla olan lisans anlaşmasını da 2001 yılına kadar yeniledi. Mavi Ege yetkilileri, tasarlanan yatınmla 1200 Türk işçisine istihdam olanağı sağlanacağını bildirdiler. Türkiye'deki pazar payını arttırmaya çahşan Mavi Ege, AB ülkelerine ve Ortadoğu'ya kendi üretimi Lee ve VVrangler jeanleri ihraç etmeyi amaçlıyor. Ödüllü sanıklar • Haber Merkezi - Geçen yıl ağustos ayında, nûkleer denemeleri protesto için Çin Konsolosluğu önünde izinsiz gösteri yapan Greenpeace ve Nükleer Kârşıtı Platform üyelerinin yargılanmasına devam ediliyor. 0ç yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın üçüncü duruşması, Greenpeace'in, nükleer denemelere karşı yaptığı çahşmalar nedeniyle Orhan Apaydın Demokrasi ve Banş Vakfi 1995 Banş Ödülü'nü almasından kısa bir süre sonra, 7 mart perşembe günü gerçekleştirilecek. Davanın sanıklan arasında, ödül töreninde Greenpeace'i temsil eden Greenpeace Mediterranean Ofısi'nden Berto Hullu da bulunuyor. Uzmanlar, ailelerin, özel eğitim programlannın organik bir parçası sayılması gerektiğini belirtiyorlar Ozürliîlerle yaşayanlar da eğitflmeiiFtGENAIALAY Özürlü çocuklann ailelerinin de destege ihtiyacı var. Özürlü çocuk- lanna bakmak, eğitim vermek ve onlarla birlikte yaşamak durumun- da olan anne-baba ve kardeşlere eği- tim ve yardım venlmesinin, özel eğitim programlanrun organik bir parçası sayılması gerektiği belirti- liyor. Eğitilebilirdüzeyde zihinsel özür- lü ve otistik çocuklann bulunduğu Saadet Anaokulu ve tlkokulu ile Hayriye Kemal Kusun Eğitim ve Uygulama Okulu'nda, anne-baba- lara yönelik grup çalışmalan gerçek- leştirilmiş. Marmara Üniversitesi Eğitim Büimleri Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Psk. Nevin Era- car Başar, uzman eğitim danışma- nı LJka Beharve okul müdürü pe- dagog Ayfer Kemalbay. Saadet Ana- okulu ve llkokulu'nda aıle danışman- bğı işlevine yönelik uygulanan grup psikoterapısi çalışması ile ilgili ha- zırladıklan raporda, bu çalışmanın, özürlülerin aileleri için de çeşitli açılardan yararlı oiabileceğinin an- laşıldığuu belirtiyorlar. Özürlü ço- cuğu kabul, rahatlama ve güçlükler- le baş edebilme yönünde geliştirme- nin amaçlandığı çalışmayı, uygu- layıcılan şöyle dile getiriyor: ''Zihinsel veya ruhsal özürlü ço- cukla inşki, gerek sözlü ileaşim gerekse duy- gusal etkileşim bakımından oldukça güçtür. Detisim probtemlerL, giderek onlara bakun vermek. egitmek ve birlikte yaşamak duru- nuındaki aile bireyierini zonamaya başiar. 'Sevgi', 'sorumluluk', 'zorunluliık', 'yor- gunluk' ve 'bıkkınnk' gibi kavranuardan 1* V P IT1İP1*' « P r t T Î « İ Öncesııurtanımadandüşlediier.Sonradüşlerineefleriy- ı v c I J U C I a c ı g i M fc ş e ^ , v e r ^ , U e r Böylece ortaya, "Düîler ve Eiler" sergi- si çıkö. Saadet Ana, tlk ve Meslek Okıılu' nda eğitim gören zihinsel engelli ve otistik çocuklann yap- tiklan ebru, resim ve ei sanatlan yapıtianndan olusan "Düşler ve EUer" adlı sergl, dün Mimar Si- nan Üniversitesi Resim ve Heykd Mûzesi'nde açddı. Yapıtiannı büyük bir sevinç ve gunırla ser- güeyen çocuklann, özeUikle ebru çalışmalanna verdikkri adlar, düşlerinin suur tanımazlığmı or- taya koyuyordu. "Güzel Bir Kız", "Akan Damla", "Sabun Köpüğü", "Aşk Kalbi", "Ejderhalann Düğiinü", bu çahşmalara yapıtlann sahiplerince vcrilen adlardan bazılan. 2,6,8 ve 9 mart tarih- lerinde gezüebflecek sergideki \ apıtlar. geliri okul varanna kuUanılmak üzere saöşa da sunuldu. ohışan bir problem yumağı nızla büyür. Ai- lede başta en çok Dgilenen kişi -genellikle an- ne- olmak üzere tıinı bireylerde probiemier başgösterebilirr Ailelerle yapılan grup çalışmasının 'duy- gusal paylaşun' aşamasında aile bireylerine şu sorular soruldu: - Çocuğunuzun özürlü olduğurtu anladı- ğınızda neler hissettiniz? - Bu tür bir çocukla yaşarken ne gibii güç- lükler çıkıyor? - Eğitim ve/veya sağaltım yönünde güç- lükler neler? - Çocuğunuzla iliskinizde ona karşı olum- suz duygulannız neler? - Özürlü çocuk yüzûnden aile içinde yaşanan probiemier neler? - Kardeşler nasıl etkileniyor? Bu çalışma sonunda vanlan so- nuç ise şöyle: "Çahşma ve yaşan- olar göstermiştir ki Özürlü çocuk- larla Ogilenmek, kurum ve kuru- luşlar kadar anne-babalar için de kolay olmamaktadır. Bu ailelerin yaşadıklan zor durumdan ötfirü girdikleri kısırdöngü, çare arama- yı da reddetme tumumunu gelişti- riyor gibi görünmektedir. Zira an- ne-babalan, özeüikk babalan dü- zeniçjthpnayagetrmek bir hayligüç olmuştur. Anlaşudığına göre, öziir- lülerin aileleri için yeni varsayunlar üretmezonınluluğu vardır.Âfleeği- tim ve sağaltunı, özel eğitim prog- ramlarının organik bir parçası sa- yümaİKurf Yrd. Doç. Dr. Nevin Eracar Ba- şar, Hayriye Kemal Kusun Eğitim ve Uygulama Okulu'nda otistik ço- cuklann aileleriyle gerçekleştiri- len 'etkileşim grubu' sürecini, üye- lerdeki değişim ve gelişim açısın- dan şöyle değerlendiriyor: "Değişimin anne-çocuk Uişkisi çerçevesinde başladığını görmek- teyiz. Ortayaçıkan gerçek,otistik ço- cuk annesinin, (belki bütün özürlü çocuk annelerinin) çocuklannı hiç kimsc, hatta baba ile dahi pa> laşa- mamalandır. Olasıdır ki v ıllar yılı anne-ço- cuk ilişkisindeki bozukluğa dâyandınlmış olan otizm. anncleri suçluluk duygulan k;in- de vaşamaya ıtmektedir. .AileiçindebütünOiş- kiler hasta çocuk ûzerinden kurulmakta, bu da çocuğun bu roMe kalmasmı daha da ko- laybşörmaktadır." Anestezi altmdaki hasta ııasü duyar? Çeviri Servisi - Ameli- yat masasında çıplak ve sa- vunmasız yatarken doktor ve hemşirelerin sizin hakkı- nızda neler konuşabileceği- ni hiç düşündünüz mü? Bırkadın hastayı ameliyat eden doktorlar, bazen kadı- nm göğüslerinin biçimi ve ni- telikleri üzerine koyu birsoh- bete dalabiliyor. Bazen de ameliyat sırasında doktor- larhastanın durumunun pek iç açıcı olmadığına ilişkin görüş belirtebiliyor. Ama sorun değil, çünkü, sonuç olarak hastalar nasıl ol- sa bilinçsiz, öyle değil mi? Evet, ama beyin, hastabilinç- siz de olsa bazen duydukla- nnı kaydedebiliyor. Bir ln- giliz tıp dergisinde yayımla- nan rapora göre, bazı hasta- lar bilinçli bir işitme belle- ği olmadan da bazı şeylerin farkına varabiliyor. Eğerbu olgu gerçekse doktor ve has- talann şakalan ve kötü ha- berler, bazı hastalar üzerin- de olumsuz etkiler yarata- bilir. Rapora göre, şişmanlık kompleksi olan genç bir kız, anestezi altındayken şöyle bir yorum "duyduğunu" be- lirtmış: "Bayağışişkobirkız, değil mi?" Şişmanhğryla dalga geçilen genç kız, ame- liyattan sonra geçirdiği bu- nalım nedeniyle ruhsal te- davi görmüş. Ciddiye ahnmıyor - Bu konu üzerinde araş- tırmalar yapan anestezist doktor John Hughes. bu so- runun yeterince ciddiye alın- madığını, oysa ameliyat sı- rasında hastanın kulağına kulak tıkacı takılmasınm ya da birteypten olumlu mesaj- lar dinletilmesinin pek de pahalıya gelmeyeceğini dü- şünüyor. Peki beyin bilinçsiz du- rumdayken nasıl öğreniyor? Bu olguyu açıklamaya çalı- şan görüşlerden biri şöyle: Anestezi, kulağı beyin kor- teksine bağlayan devreleri kapatmıyor. Korteksin ses- lere karşı verdiği elektriksel tepkiler, anestezi altındayken de sürüyor. Böylece, en azın- dan işitmenin "ham verile- ri" beynin birtakım bölge- lerine ulaşabiliyor. Bubilinçsiz algılama, ka- palı bellek sistemi olarak bi- linen bir dizi beyin devresi tarafindan kaydediliyor. Bu bellek türü, bilinçli ya da açık bellekten tamamen farklı. Kapalı bellek, bilinç- sizken öğrenmemizi sağlıyor ve dünyaya karşı olan ente- lektüel, davranışsal ve duy- gusal tepkilerimizi biçimli- yor. Bu durum kesin olarak kanıtlanmamış da olsa dok- torlar ve hemşireler, ameli- yat şakalan yapmak yerine, hastalara Mozartdinletseler fenaolmaz... Ş GÖZ kamaşüna bu giysi, Owen Gaster'm, İngiltere Moda Haftası kapsamında sergiledigi Sonbahar / Kış 19%-1997 koleksiyonundan bir par- ça. Moda Haftası boyunca, otuzdan fazla moda tasanmcısı en son koleksiyoıüanm izieyicilerin beğenisine sunacak. (Fotoğraf: REUTERS) Ölcütler ve örnekler Gruptan yararlanma l.fçdökme: Acı, zorluk, çaresizlik, öfke ve korku yaşantılarının aktanmı. 2. Paylaşun: Grup üyelerinin benzer yasantılan birbirlerine aktarmalan. 3. Başedebilme: Güç durumu asabilmek yönünde becerilerin aktanmı. 4. Aşlanhk: Sorunla birlikte ve soruna karşın "yaşayabilroe" gücü. 5. Direnç: Soruna karşın acı, öfke ve korkuyu görmezden gelme eğilimi. 6. Gruba ilişkin geri büdirim: Grubun işlevi hakkında duygu, düşünce ve değerlendirmeler. Gruptan yararlanma ölçütlerine örnekler: 1. "Durmadan şeker istiyor. Vermemem gerekir. Ağlamasına dayanamıyorum. Veriyorum, bu sefer de şunanyor." "Ozûrlö okhığunu anladığun an dünyam yüoldı.'' "Akranlannı gördüğüm zaman ümhsizuğe kapıhyorum.'" 2 "Aynı ünütsizliği ben de yasıyorum." 3.*Durumu kabuUendikten sonra onunla itişkim daha kolay oldu." (Nasıl bir kolaylık?) u Koyduğum kurallarda ısrarcı olabiByorunı.'' 4. "Bu çocuğu Allah verdi. Bizim elimizde bir şey yok. O da bu dünyada yaşayacak. Üstümüze düşeni yapmamazı lazım." 5. "Benim oğlan pek özürlü değil, bize normal geli>or. Çocuk yaramazhğı." 6. "Burada işıttiklerün çok faydah oldu." (Nasıl?) "Başkalaruun da zorluk çektiğini konuştuk. Buradan rahat aynhyorum. Nasıl davranmam gerektiğini öğreniyonım.' SEYAHATNAME YAVUZGÖR Çekoslovakya'nın işgaliDubçek, yürekli bir devlet adamı idi, galiba işleri biraz aceleye getirdi, veya- hut parti içindeki muhalefeti pek hesa- ba katmadı ve daha önemlisi Sovyet- ler'in ne reaksiyon göstereceklerini de kestiremedi. Birteşmiş Milletler'in Anlaşmalar Hu- kuku Konferansı'nda ikinci delege ola- rak bulunduğum Vıyana'dan, bir hatta sonu Prag'ı ziyaret ettik. 1968 ilkbaha- n idi bu. Avrupa'nın en güzel kentlerin- den olan bu şehirde, eskisine nazaran bambaşka bir hava esiyordu. Bazen "Prag llkbahan" diye adlandınlan bu sürecin daha uzun sürmesi kabil ola- madı ve 22 Ağustos 1968'de Kızılordu birlikleri başta olmak üzere Çekoslovak- ya, -Romenler hariç- Varşova Paktı bir- likleri tarafindan işgal edildi. • • • 23 ağustos sabahı, saat 05.30. Bakanlık nöbetçi me- muru, telefon etti: "Sovyet Müsteşan Voskoboy derhal sizinle görüşmek istiyor." "Beni evden arasın" de- dim. 5 dakika sonra, çok iyi Türkçe bilen Aleksi telefon- da... "Hayrola Aleksi, savaş mavaş mı var? Sabahın bu saatinde ne oluyoruz?" diye sordum. "YavuzBey.. Savaş değil banş için sizın/e hemen görijşmemizgerekiyor. Mos- kova'dan böyle talimat al- d//c"diyor. °6'dabuyunjn"ded\MTe- lefonla herkesi uyardık. Giyinip gitnk. Bi- raz sonra Aleksi de geldi. Bir yerlerden iki fincan çay. "Buyurun. Nedir?" Aleksi, Moskova'dan tetsızle alıp ace- le ve kendi el yazısı ile Türkçe'ye çevir- miş olduğunu izlediğim bir kâğrttan oku- maya başladı, gelen mesajı... Birkaç haftadır, Çekoslovakya'da olup bitenleri izliyor ve bir "müdahale" ola- sılığı üzerinde de duruyorduk. Şimdi, karşımdaki Sovyet diplomatı, bu müdahalenin fıilen yapıldığını bildi- riyor ve bunun "banşı korvmak için ge- rekli" olduğunu savunuyordu. Mesajın ağıriığı, "banş"teması üzerineydi. Sov- yetleCin, bu işe girişirken, özellikle NA- TO'nun reaksiyonundan kuşku duy- duklan anlaşılıyordu. Bu girişimi karşısında, kendisine be- nim herhangi bir yorum yapmak duru- munda otmadığımı, ilettiği mesajı, baş- ta bakanımız olmak üzere amirlerime ulaştıracağımı söyledim, Voskoboy'a... • • • Biraz sonra, Prag Büyükelçiliği telsi- zinden mesajlar gelmeye başladı. Uy- garÇekoslovak halkının "pasif" direniş gösterilerinden başka ne olabilirdi ki zaten. Romenlerin kuşkusu Aynı gün, 23 Ağustos 1968, Romen- lerin milli bayramına rastlıyordu. Verilen resepsiyonda NATO devletleri dahil, kordiplomatik hazırdı. Bu resepsiyon- dan birkaç ilginç tablo çizmeme müsa- ade edilsin: - TASS muhabirini sıkıştırdı köşeye bir Norveç diplomatı. Olup bitende her- hangi bir etkisi olamayan Rus, özür mü dilesin, müdahaleyi haklı göstermeye mi çalışsın, ne diyeceğini şaşırmış, elin- deki içkiyi yere dökecek kadar elleri tit- riyor. Araya girip Norveçliye: "Adamı rahat bırak!" dedik. - Bir Arnavut diplomatı, yüksek ses- le şu söylevi atıyor: "Biz misafirfere ba- yılınz. Amma davetli olanlanna... Davet- siz gelenlere de kapıyı gösteririz" diyor, Sovyet meslektaşlarına dönerek... - Romen Büyükelçisi, beni kalabalık- tan çekip bürosuna götürüyor. Bu yaş- lı, eski bir hukuk profesörü olan zat, "Bize de gelirierse bunlar, NATO ve Türkiye ne yapar?" diye, cevaplandır- mama imkân olmayan bir soru soruyor... Yarın: NATO uzmanlar toplantısı Masallah her şey ne kolaymış. Tan- su Hanım'da bir özveri, bir özveri, insanın gözü yaşanyor. Aman efen- dım. neparti hukuklan vardı, ne vaz- geçilmez öncelikler. Hepsi unutuldu gıttı de 'tietin canım, şu işimtd biti- refaı'havalannagınldi. MesutBey'in de öikesi birdenbire geçiverdi. Alı al mcru mor yüz rengine hafîf bir sol- gunluk geldi de "Uzatmayabm efen- dim" zarafetiyle elini uzatıverdi. Sa- hi, kuzum ne oldu? Böyle olabiliyor- du da neydi o hiddetler, o şiddetler? Süleyman Bey"e de bir şeyler oldu. Da- ha bir gün önce gayet rahat "Herkes işine gücüne baksuv zaman var za- man" derken bir gün sonra telaşlı bir ültimatom verir gibi "Hemen kurun, listevi bana getirüT dedi ki insanda "neoldu acaba?" düşüncesi yaratıyor. Biz de bu hafta 'ne olabilir?' diye dü- şündük. Koltuğun çivisi çıkmı$sa... ~T~\ elki şu koltuğun çivisi çıkmış- r 4 tır da rahatsız etmeye başla- -LJ mıştır. Bunlar, malumunuz es- ki koltukJardır, ara sıra çivileri çıkı- verir. Eh üzerinde otururken sağa so- la sallanmaktan esnemiş olabilir, o zaman da çivisi çıkar. Şimdi anlı şan- lı Başbakan durup da "Bu koltuğun çivisi çıkü, arnk otunnak istemiyo- rum" diyecek değil ya. Ne yapar? Çaktırmadan koltuğu ikram eder, MESELA DEDİKERDAL ATABEK Uygun adım koalisyon... " Buvrun efendim, biraz da siz oturun, ben epevce oturdum, hem yoruldum hem de malunı ya efendim, memleket özveri bekliyor, işte ben de o özveriyi gösteriyorunı T> der. Yeni Başbakan da içinde yıllann hevesiyle koşup da kol- tuğa oturunca ne yapar? Birden zıp- layıp öfkeyle "Genebana oyun oyna- dınız, altıma çivi battı"diyemez ki. Dişini sıkıp oturmayı sürdürür. tşte, insanın aklına 'böyle bir durum mu var?' diye sorular geliyor. Koltuğun çivisi çıkmışsa artık öncelik falan kal- maz. Buyursun, altı kavi olan otursun demek gerekir. Hayırlısı olsun da. Acaba rüya mı gördüler?... S imdi günahlannı almayalım. Belki de koltukta bir sakatlık yoktur da iki liderimiz de aynı gece hayırlı bir rüya görmüşlerdir. Rüyalannda 'beyaz sakalh bir yaşjı adam' görünmüş, "Evladım,sanabir sözüm var" demiştir. Biri hatun, biri er kişi olan iki liderimiz de rüyalann- da gördükleri ermışe "Buyur baba,sö- zün neyse başım üzre" demişlerdir. Beyaz sakalh ermiş, sözlerine devam- la "Elinizde hayırtı bir iş var yavrum, bu işi bttyûklerinizin sözünü dinlev ip bitirin" demiştir. Hatun lider gece vakti uyanıp "Ha- yırlar olsun, hayırlar olsun,büyük bir rüya gördüm,acaba büyüklerdenmu- rat ne ola?" diye düşünceye varmış- tir. Er kişi lider de aynı biçimde uya- nıp "Yahu, nedir bu başumza gelen? Şundi bir de sakattı adam mı çıkü?" diye söylendiyse de arkadan "Töbe töbe, elbet bunun da bir manası var- dır, hele sabah ota hayır ola" demış ola- caktır. Sabah olunca da rüyayı tabir etti- rip birbirlerine anlatınca hayretlere düşmüşlerdir ki ikisi de aynı gece ay- nı rüyayı görmüslerdir. "Oyleyse şu işi hayırhsıyla bitirelim" demış olma- lıdıriar ki böyle hızlı bir çahşma gö- rülmektedir. KulaMarına kar suyu mu kaçtı?.. 7 oksa bizim tedbirli liderleri- mizin kulaklanna kar suyu mu kaçtı? Tansu Hanım malumu- nuz Uludağ'da idi. Ola ki karlarda ka- yıp dururken bir yerlerde kulağına kar suyu kaçmıştır. Kar suyu kaçın- ca, işte siz de bilirsiniz ya, insan du- rup düşünür. "Canım, biz bildiğimiz gibi gezip duruyoruz ama acaba iyi mi yapıyoruz?". "Öyle kayıp kayıp uzak- lara falan gidiyoruz da olur ya, yolu- muz sapaya çıkar mı? İyisi mi biz ge- ne bildiğimiz yollarda gezelim, ne olur ne ounaz" demiş olabilir. Mesut Bey'in kulağına da zirve- lerden esen kar firtınasından kar su- yu kaçmış olabilir. "Aklımıza geleni yapıyoruz, ama ya aklınnza gelmeyen başumza gelir- se?" diye düşünceye durmu^ olabilir. Bunun üzerine de 'kar suyu'nun her zamanki ş'falı tesiri görülüp birbirle- rini aramış olabilirler. "Bak kardeş, biz biraz sinirliydik, ama şimdi bu karlann soğuğu>1a sinirimiz geçti, iyi- si mi biz aramızda anlaşaltm*' demiş olabilirler. Biz de ne diyelim, onlara hayırlar dileyelim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear