02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmttvaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni- Orhan Erinç 9 Genel Yayın ICoordinatörü Hikmet Çetinkaya • Yazıişlerı Müdüvlen. Ibrahim Yıldız, Dinç Tayanç (Sorumiu) # Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara • Görsel Yönetmen Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı 0 Istıhbarat- Cengiz Yıldırım 0 Ekonomı: Bûlent Kızanlık # Kültûr Handan Şenköken 0 Spor: Abdülkadir Yücelman • Makaleler: Sami Karaören # Düzdtme Abdullab Yazıcı 9 Fotograf Erdoğan Köseoğlu # Bılgı-Belge: tdibe Buğra • Yurt Haberleri-. Mehmet Firaç Yav-mKunılnlBıanSetçukiBaskanı, Orhan Erinç, Oktav Kurrböke Hikmet Çttinkaya, Şükran Soner, Ergun Bafcl, Dinç Tayanç, Ibrahim Yıldız. Orhan Bursalı, Mııstafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı. Mustafa Balbav • Haber Müdürü: Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125. Kat:4, Bakanlıklar- Ankara Tel. 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 • lzmır Temsılcısı Serdar Kızık, H. Zıya Blv 1352 S 2 3 Tel- 4411220. Faks: 44191179AdanaTemsflcia.ÇetinYığeııoipu, Inönü Cd. 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel: 3522550. Faks. 3522570 Müessese Müdürü- Erol Frkut 9 Koordmalör Ahmet Koruhan 0 Muhasebe Bük-nt Vener#ldare HflseyinGürer91şleOne Önder MEDYA C:«Yon«ım Kurulu Başkanı-Genel Mûdur Gülbin Crduran 9 Koordmatör Reha Çefik 9 Bılgı-tşlem: Nafl tnal 9 l»rtnıaıı • Genel Müdür Bılgısayar Sıstem. Mûrüvet ÇDer Yardancısı Mine Akdağ MEDYA G : • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Üıtin Akmen •Murahhas uye BoraGonenç Varudayan ve Basao: Yenı Gün Haber Ajansi. Basın ve Yayıncılık A Ş TüncocsğıCad 3v 41 Tagalogiu 34334 tst PK 246 tstanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0v212l 513 85 95 16MART1996 lmsak: 4.43 Gûneş: 6.07 Öğle: 12.20 îkindi: 15.39 Akşam 18.18 Yatsı: 19.38 MEDYA C Tel. 514 07 53 - 513 95 80-513 84 60-61. Faks 5118466 Modacılar kış hazıplığında • Haber Merkezi -Yaz tasanmlannı kış girerken tanıtan modacılar, bahann yaklaşmasıyla birlikte kış giysilerini bir dizi defile düzenleyerek Avrupa'nın çeşitlı kentlerinde sergilemeye başladılar. • Ünlü Alman modacı Karl Lagersfeld'in 1996-1997 sonbahar kış tasanmlan, Paris'te dün dûzenlenen bir defileyle tanıtıldı. Defılede özellikle Lagersfeld'in gece giysileri, izleyicilerin beğenisini kazandı. tnternefte turist kampanyası • ANKARA (UBA)- ANAP Giresun Milletvekili Rasim Zaımoğlu, lntemet aracılığıyla tüm dünyada "Her Türkten bir turist" kampanyası başlattı. Internet bağlantısı olan Türklere destek vermeleri ve yaşadıklan yerden her yıl bir turisti Türkiye'ye göndermeleri çağnsında bulunan Zaimoğlu, kampanyanın Avustralya'dan başlatılacağını söyledi. Hasat, denize indiriliyor • İstanbul Haber Servisi - Kendi sınıfında, "Türkiye'nin en modem gemisi" olarak nitelendirilen "Hasat", Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de katılması beklenen bir törenle yann denize indirilecek. Yanmca Marmara Tersanesi'nde imal edilen geminin 17 milyon dolara mal olduğu büdırildi. Esin Avşar imza giınü • Haber Merkezi-Sanatçı Esin Avşar ve Prof. Dr. Orhan Kural, Boğaziçi Oniversitesi'nde 19 martta kitaplannı imzalayacaklar. Kütüphane Sergi Salonu'nda düzenlenecek imza gününe Kural, gezi edebiyatına kazandırdığı ilk kitabı "Büyük Dûnyadaki Küçük Adımlar" ve "Dünya Döndükçe Insan Gezdikçe", Avşar ise "Anılar Yanıltır mı?" kitaplan ile katılacak. Âşık Veysel ve Ozanlar Haftası • KAYSERİ(AA)- Kayseri Kültür Müdürlüğû tarafından dûzenlenen 'Âşık Veysel ve Ozanlar Haftası' kutlamalan başladı. Kayseri Kültür Müdür Vekili îbrahim Dinçer, Yoğunburç Âşıklar Gösteri Merkezi'nde yaptığı konuşmada şunlan söyledi: "Halkâşıklanmız yüzyıllardan ben geleneksel halk kültürümüzü devam ettirmektedirler. Halk âşıklanmız toplumun isteklerini, yaşam biçimini yahn diHe anlatırlar." Bilimsel yaymların azlığı, harçlann yüksek oluşu, hocalann ilgisizliği, altyapı eksiklikleri sorunlannm başmda geliyor Tıp öğrencisimn isteği kaliteli eğitiıııSAADETUSLU Kaliteli eğitim isteyen tıp öğrenci- leri birçok zorluklar yaşıyor... Bilim- sel yayın ve araştırma elemanlannın az- lığı, harçlann yüksek oluşu, hocalann ilgisizliği, altyapı, organizasyon ve ya- ünm eksiklikleri bunlann içinde en göze çarpanlan. Türkıye'de yapılan bilimsel araşnrmalar ise dünya standart- lannın çok altında. TÜSIAD'ın verilerine göre Isviç- re'deonbinde 16.2, Israil'de 14.9olan bilimsel yayın sayısı, Türkiye'de ise on binde 0.3. Ülkenin ihtiyaçlanna uy- gun sayı ve nitelikte hekım yetiştiril- mesinde olduğu gibi mezun olan he- kimlerin yetiştirilmesinde de ciddi so- nınlar var. Sağhktaki insan gücü konusunda karar verenlerin, sayısal değerleri te- mel alarak ön plana çıkanrken nitelik sorunlannı ihmal ettikleri belirtiliyor. Bunun yanında hekim yetiştirilme- sinde gösterilen önem, sağhktaki ara elemanlann yetiştirilmesinde göste- rilmiyor. Kısacası bu sistemde eğitile- rek görev yapan hekimler, "motivas- yonsuz, işlevsizve mesJekJerinden hoş- nutsuz" durumdalar. Yeterli pratiği yapamadıklanndan ve hocalannın kendileriyle yeterince • Yeterli pratiği yapamadıklanndan ve hocalannın kendileriyle yeterince ilgilenmediğinden yakınan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri "Özel muayenehanelerinde çahştıklan için bize vakit ayırmıyorlar" dediler. ilgilenmediğinden yakınan, Cerrah- paşa Tıp Fakültesi öğrencileri de "Ozel muayenehanelerinde çahştıklan için bize vakit ayırmıyoriar" dediler. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi dördüncü sınıf öğrencileri Atakan Sezer. Akın Acıbozlar, İsmail Şabin ve Babür Taş- h, en büyük sorunlannın hocalann ken- dileriyle yeteri kadar ilgilenmemesi olduğunu söylediler. Yeterli eğitimi alamadıklan için mesleğe başladığın- da hastalan "kobay" olarak kullan- mak zorunda kalacağını vurgulayan İsmail Şahin, şunlan söyledi: " Bunun suçlusu hocalar. Ben bu se- ne cerrahieğitimini tamamladım. Ama hiç amelryata girmedim. Yani hiçbir şey bilnüyorum. Suıavda 'Ben Türki- ye'nin en büyük hocasıyım' diyen ki- şi benimle ilgilenıniyor. 'Sen üniversi- teye gelmişsin, kendi başına öğrenme- lisin' diyorlar da Okadımı atmamıa sağ- lamıyoriar. Türkiye'nin herhangi bir sağhk ocağınadoktorolarak atandığun zaman, nasıl muayene edecegimi, han- gi Uaçlan vereceğinü bilmiyorum." Eğitimin çok ağır olduğunu belirten Atakan Sezer ise "Hiç boş vaktimiz obnuyor. Diğer meslek daliannda part- time çalışma imkânı olmasına karşın, biz altı sene ailemize yük oluyoruz. Mesleğe başladığunrzda da bunıin kar- şılığını alamıyoruz. Ama bu öyle bir yol ki bir girdin mi dönüşü yok" diye görüşlenni dile getirdi. Sırf siyasi amaç- lı olarak yeni tıp fakültelennin açıldı- ğını kaydedetı Akın Acıbozlar da "Şim- dikilerde yeterli kalhe yokken yenile- rinin açürnası büyük hata" dedi. Tıp ögrencilerinın bir diğer önemli sonınu dau harç paralan" Normal tıp fakültelerinde 15 milyon olan harç pa- rası Ingilizce tıpta 30 milyona çıkıyor. Öğrenciler. "Bize' Yemek ücretleri 20 bin lira. Daha ne istiyorsunuz?' diyor- lar. Ama harcını ödeyemevipokula baş- layamayan bir kişi ne yapsm 20 bin li- rabk yemeğL İ' niversite suıavmda yük- sek notlar alan birçok arkadaşımız harç parasını ödeyemedikleri için ka- yTtlannı yapüramadılar" diye konuş- tular. Jaklin Çarkçı'ya göre toplumdan aldıklanmızın bir bedeli olmalı ' Yaşama seyirci kalamayız'• tstanbul Devlet Operası solistlerinden Jaklin Çarkçı'ya göre müziği felsefeden, sanatçıyı toplumdan soyutlamak olanaksız. Insan haklan, banş, kadın haklan ve halklann kardeşliği gibi çok önemli evrenseî değerlerde buluşulmasında müziğin çok önemli ve etkili bir köprü olduğu kanısında. ŞÜKRAN SONER JaklinÇarkçı lstanbul Operası'nın önde gelen solistlerinden bıri olma- nın dışında, Italyan Lisesi yaranna verilen konserde, Ermeni asıllı bir sanatçı olarak, Anadolu'da yaşayan pek çok kültürden ve bu arada özel- likle Azeri türkü okuması ile dikka- timi çekti. Daha doğrusu müzikle, halklann kardeşliği. banş üzerine ver- dıgi önemli mesajı, gazeteci arkada- şımız Zeynep Atikkan'ın yazısından okudurn. Jaklin Çarkçı, bu söyleşi için bir ara- ya geldiğimizde, "lstanbul''da Mü- zik.ErMİeşirnveHoşgörü" başlığı al- tında toplanan, bütün azınlıklann din ve din dışı, teksesli, çoksesli müzik- lerini içine alan konserde Ermeni asıl- lı Türk musikisi bestekân olan Bi- men Şen'in eserinı seslendirmenin heyccanındaydı. KJasık müziğin, eği- timinin dışında, toplumsal amaç ve mesaj vermeye yönelik bu türden et- kinliklerin içinde yer almaktan haz alı- yordu. Jaklin Çarkçı operanıniçinde doğ- muş bir sanatçı. Ancak müzik gelişi- mi ve yaşam öyküsü, müziğin için- de, eğitim görerek yer almış çoğu ba- şanlı klasik müzik sanatçısının yaşa- möyküsü ile çatışıyor. lstanbul Devlet Operası solistle- rinden merhum bas, bariton Jim\T Çarkçı'nın kızı olan sanatçı, çocuk- luk yıllannın operaprovalannda geç- mesine, 5 yaşında solfej dersi alma- ya başlamasına ve hep müziğin için- de olmasına karşın, çok uzun yıllar kendini müzik eğitiminın dışında tu- tuyor. Geç başlangıç Korolardayer alrnak, müzikle mo- ral bağlannı sürdürmekle birlikte, Jaklin Çarkçı, klasik öğrenimi ve ar- dından da çok erken yaşta evliliği, anne olmayı seçiyor. Devlet Konser- vatuvan'nda öğrenci olmaya karar verdiğinde 27 yaşındadır. Müzik eğitiminın bu kadar geç baş- lamasına karşın, gerek ulusal gerek- se uluslararası platformda, solist ola- rak bu kadarbaşanlıve önemli bir yer- de olmasını, yeteneğine öncelik tanı- yan değerli hocalanna borçlu oldu- ğuna inanıyor. Geç başlayan, ancak çok çok hız- lı gelişen müzik eğitimi, yanlannda eğitim gördüğü önemli sanatçılar, okullar, konserler, festivaller, müzik etkinlikleri başan ve ödüllere ilişkin bilgileri en özet hali ile aktarmak bi- le burada sayfalar tutar. Biz sadece Jak- lin Çarkçı'nın önemli bir dönem di- ğer solistleTden farkh olarak koroda çalıştığını ve bunu çok önemsedigi- ni, solist olarak sahneye önce mezzo soprano olarak çıktığını, ancak geçir- diği bir dizi hastalık ve sağhk teda- visinm ardından, sesinde meydana Jaklin Çarkçı, her insanın kendine yannş yapnıa ve düzeitme şansı tanıması gerektiğini düşünüyor. Opera içinde doğmuş bir insan olmasına karşın, uzun yıllar miizikten uzak kalan ve 27 yaşından sonra müzik eğitimine başlayan sanatçı, hiçbir şey için. hiçbir zaman gec olmadığuun kanıtııu oluşturuyor. gelen gelişme ve ltah/an Akademı- ne'deki hocalannın uyansı ile sopra- no olduğunun altını çizmek istiyo- ruz. 'Yanhş yapma şansı' Çarkçı ile müzik kadar yaşama ba- kışı konuşmak da çok çeİcici. Önce- likle insanlara yaşamlannda yanlış yapma hakkının tanınması gerekti- gini savunuyor. Müziğe geç ba$la- mış olmayı bir kayıp olarak değil, çok yararlı bir yaşam deneyimi, ken- di yanlışlannı yaşayarak görme ve düzeltebilme eğitimi olarak değer- lendiriyor. Jaklin Çarkçı müziğin içine dal- dıktan sonra kendisini felsefenın de içinde bulmuş. Müzikle felsefenın birbirlerinden kopmayacağına, çok fazla ıç içe olduklanna inanıyor. Müzik vebıraz da fazlaca sağhk so- runu onu aynı zamanda insan bede- nini tanımaya, sağlıkla ilgjlenmeye sü- rüklemiş. Opera sanatçısının sağlık- lı olma, bedenıni doğrukullanmazo- runluluğunun, önemli bir disiplin ve yaşam bıçimı getırdığını, bununla pa- ralel olarak yıllar içinde sağlıkla il- gili bihmsel akım ve felsefelere de bu- laştığını anlatıyor. Müziği sevmenin, müzikte geliş- menin felsefe, sağhk eğitimi ile bır- likte gelişebıleceğine inanmış bir in- san. Yaşamında müzik çahşmasının bir parçası olarak bu alanlarda eğitim ve çalışmaya ayırdığı yeT ve zaman çok önemli, çarpıcı bir boyutta. Müzik, opera sanatınm. insan ve in- san ilişkilerini tanımak. gelıştırmek # sorumluluğunu getırdiğini düşünü- yor. Jaklin Çarkçı'ya göre müzik ve opera, yıllar gerisinde kaldığı düşü- nülen bir öykü içinde bile her zaman var olan ınsan ilişkilerini yansıtıyor. Doğal olarak da toplumsal sorunlar- dan, yaşamdan kopuk bir müzik sa- natçısını düşünemiyor. Jaklin Çarkçı, Ermeni asıllı, ttal- yan kültürü ile eğitim görmüş, dev- let sanatçısı olarak yetiştirilmiş ve devletin her tür olanağından yararlan- mış bir kişi olarak, kendisinin Türki- ye'nin çok güzel bir sentezinin öme- ğini oluşturduğuna inanıyor. Özel- likle yurtdışındaki Türkiye'ye yöne- lik kimi haksız önyargılara, kendısi- ne tanınan olanaklann doğrudan bir yanıt olduğunu düşünüyor. Jaklin Çarkçı bu toplumdan aldık- lannı vermek sorumluluğunun bir in- san olarak herkes için olduğu üzere kendisı için de geçerli olduğunu ve bunu yapmaya çalıştığını söylüyor. ln- sanlığm bugüne kadar her tür ayınm- cıhğı, farklılığı koruyarak bugün bu- lunduğunoktalara geldiğini, insanla- nn ortak yanlan beslenip, gözetile- rek gelınebilecek noktanın ne olaca- ğınm düşünülmesı gerektiğini savu- nuyor. 'Zaman az' "Daha fazla kişinin. du> gusal fark- hhklardan. aynbklara dayâlı acılardan kurtarüması, olgunlaşması, evrenseî nsandeğerierindebuluşmalan içinçok azzamanunızvarn diyor. Farklılıkla- nn ancak güzelliklerde geliştirilme- si, olumsuzluklarda ise reddedilme- si gereğine inanıyor. Jaklin Çarkçı, ınsan haklan, banş, kadın haklan, halklann kardeşliği gi- bi insanlar ve toplumlar için çok önemli olan evrenseî değerlerde bu- luşulmasında müziğin çok önemli ve etkili bir köprü olduğu kanısında. Müziğin içinde ve bu ülkede yetişmış bir insan olarak, üzerine düşeni yap- mak sorumluluğu olduğunun bilinci ile, önüne çıkan bütün şanslan kaçır- mamaya çalışıyor. SEYAHATNAME YAVUZGÖR Ataşe Süelkan'ın şehit edilişi 9 Eylül, Bulgarlann milli bayramı idi o zaman... 1944 yılında Mareşal Tolbu- kin'le Sovyet biriiklerinin Bulgaristan'a girişini kutluyoriardı. Askeri birliklerin katılmadığı bir res- mi geçit düzenlenirdi. Biz de Burgaz ili- nin "ileri gelenleri" ile birlikte tribünde dururduk. 9 Eylül 1982 günü saat 09.00'da me- rasime gidecek, saat 11.00'e doğru bi- tecek olan bu görevden sonra Sofya Bü- yükelçiliği'ne hareket edecektim, ara- bayla... Başkonsolosluğun idari ataşesı Bo- ra Süelkan'la bir gece evvel yemege çıktık. "Slançev Br;ag"dakı turistik lo- kantada yemek yedik. Gece yansına doğru Süelkan'ın apartmanının önün- deki Ufuk Park'ta oturduk, sohbet et- tik. "Beyefendi.. Bu gece nedense içim- de birstiantı var.." diyordu genç adam... ••• 9 Eylül sabahı törenden dönünce Bo- ra'yı aradım. Sofya'ya gitmek üzere ol- duğumu söyledim. lyi yolculuklar dile- di. Öğleden sonra saat 17.00'ye doğru Sofya'daki Japon "New Otani" Ote- li'neulaştım. Dahaholegirergirmezsık sık gittiğim için beni tantyan, resepsi- yonclaki Bulgar kız, "Göspodin Gör.. Büyükelçilikten telefon ettiler. Gelirgel- mez, aramanızı söylediler" mesajını ver- di. Hemen aradım. Karşıma Kavas, Tev- fik, daha beni büyükelçiye bağlaması- nı söylemeden, "Siz aynldıktan sonra Burgaz'daki Ataşe 'yi vurdular" diye fır- lattı, bu son derece tatsız haberi... Büyükelçiliğe geldiğimde, büyükelçi ve maiyetini, büyük bir üzüntü içinde bul- dum. Olay şöyle olmuş: Süelkan, saat 13.00'e doğru öğle ye- meğinden dönmüş, arabasını park et- miş... Apartmanın ana kapısından gire- ceği sırada orta boylu, esmer bir adam yanına yaklaşıp 1.5 metre mesafeden üç el kurşun atarak ataşeyı öldürmüş.. Silah seslerini işiten birkaç komşu ço- cuğu ve izinli bir Bulgar askeri, adamı bir müddet kovalamışlarsa da tabanca- sını bunlara çevirip korkutmuş... Son- ra da galiba paniğe kapılarak tabanca- yı yere düşürmüş ve kaçıp kaybolmuş... Telefonla, Burgaz Milis (polis) Müdü- rü Muhtarof'u buldum. Olay yerinde bir tabanca, bir tek eldiven ve de üzerin- de "Armenian Justice Commandos" (Ermeni Adatet Komandosu) yazılı bir kâ- ğrt bırakarak kaçan katili aramak için elin- deki bütün olanaklan seferber ettiğini söyledi. Süelkan'ın hanımı Sofya Büyükelçi- liği'nde görevli idi. Bu hanımın olayda ve ondan sonraki sürede gösterdiği me- tanet ve cesareti övmeden geçemeye- ceğim burada... ••• Muhtarofla 10 eylül sabahı, Milis Mü- dürlüğü'nde uzun bir görüşme yaptık. Duvarın bir yerinde Jivkov'un resmi vardı. Bir başka yerde de "ÇEKA'nın ku- rucusu Felix Jerygnski'nin... Olay yerinde olan çocuklann ve erin tariflerine göre yapılmış bir "portre" gösterdi. Büyük biraraştrma sürdürdük- lerini ekledi sözlerine... Gerçeklere sadık kalmak için, Bulgar polisinin bu araştırmada, ciddi çabalar sarf ettiğini ifade etmek gerekiyor. Bu katili bulamadılar... Muhtarof, "Siz kendimizi oldukça et- kin bir polis örgütü diye bilirdik. Amma uluslararası teorizme karşı, yeterdere- cede hazırlıklı olmadığımızanlaşıldı. Si- ze söz veriyorum. Bundan böyle sizin ve mesaiarkadaşlannızın güvenliği ben- den sorulur" dedi. Bunun sonucu da özel bir tim oluş- turdu. Mavi bir "Opel" otodaki iki sivil memur, gece gündüz evin önünde be- ni beklemeye başladı. Ben, arabayla hareket edince bunlar da hemen ar- kamdan geliyoriar. Bunlar benim ''Bul- gar korumalanm ".. Amma Muhtarof bir taşla iki kuş vurmuştu: Korumalar, benim bütün gidiş geliş- lerimi de böylece eskisi gibi saklanma- ya gerek kalmadan iztemek olanağını bu- luyorlardı. ••• Süelkan olayı ve çok değerli genç bir arkadaşımız olan Belgrad Büyükeîçisi Galip Balkar'ın yine Ermeni terörist- lerce Belgrad'da şehit edilmesi, o za- mana kadar "Demır Perde "yi, "güven- li bölge" saymayı yeğleyen düşünce tarzını değiştirmeye vesile oldu. Burgaz'a bir zırhlı oto gönderildi. İki tane de Türk emniyet görevlisi. Devtete çok pahalıya mal olan bu ted- biıierin etkinliği elbette olmuştur. Koruma polislerinin, yabancı ülkeler- deki görevleri sırasında uymalan gere- ken uluslararası hukuk kurallannın ken- dilerine iyice anlatılıp pekiştirilmesi ge- rektiği kanısındayım. Süelkan olayından yıllar sonra, öme- ğin Isviçre'nin başkenti Bern'de olan olaylan ve sonuçlannı hatırlamak gere- kiyor... • • • Burada, müsaade ederseniz, mesle- ğini iyi bilen müşfik bir aile babası, se- vimli ve neşeli bir mesai arkadaşımı rah- met dileyerek üzüntü ile andığımı söy- leyeceğim... Bütün bu kanlı olaylan sürdürmüş olan Ermeni teröristterin, eninde sonun- da ellerine ne geçtiğini hesap edip et- mediklerini bilemiyoruz. Ancak kan dö- kücülük, kıyıcılıklasürdürülen bu gibi ey- lemlerin, eylemciler yaranna bir çıkar sağladığı hiç görülmemiştir. Yann: Fırtına A kılsızlann akıllı sayıldığı, na- / l mussuzlann namuslu kabul ^~X- edildigibirtoplumdayaşasay- dınız ne yapardınız? Aklınızdan vaz- geçip, namusunuzu görmezden ge- lip duruma uyarlanır mıydınız, "Yan- hş yerde ve yanlış zamanda" yaşadı- ğınızı düşünüp kahırlanır mıydınız? Akıl ve namusu yeniden yorumlayıp kendinizi rahatlatır mıydınız? Yoksa "akri-namusdenklemi"ne biraz uzak- tan bakmayı mı yeğlerdiniz? "Şimdi bunun zamanı mı?"diyor- sanız, biz "tam zamanı" diyoruz. Aklı kıt-namusu çok seçeneği... yun burcundandır. Her şeyi çobanın bildiğine şartlanmış- tır. Derisinden ihraç mah ce- ket, etinden pirzola ve kıyma yapıl- masından pek gururlanır. Kuzu ciğer olmaktan hoşlandığı bilinir. Bağır- saklanndan kokoreç olduğu zaman sığıra fark atmaktan mutlu olur. Bu- nu da ona kasaplar öğretmiştir, ama o bunu üstün olmak olarak algılar. tnce bağırsaklanndan keman teli ya- pıldıgını öğrenme firsatını bulamamış- tır. Bu dünyada acı çekmekten hoş- lanır, çünkü onun asıl dünyası öldük- ten sonra bulacağı nimetlerdir. Bu dünyayı kasaplarla lokantacılara bı- rakmıştır. Asıl dünyasında öldükten sonra ne bulacagını bilen yoktur, ama öyle söyledikleri için inanır ve bu dünyada yaşamaktan vazgeçer. K.e- manlann ince ezgilerini bilmez, ama MESELA DEDIK ERDAL ATABEK Akıl-namus denklemi.. kaval sesine dayanamaz. Önüne ot koyarlarsa otlar, saman koyarlarsa ge- ne otlar. Az koyarlarsa az otlar, çok koyarlarsa çok otlar. Rahattır, tasa- sızdır, "neden" diye sormaz, bildiği- ni bilir, bilmediğini bilmez. Soru sor- maz, yanıt istemez. Uysaldır, hiçbir şeye kanşmaz. Aklı krt-namustan nasipsiz seçeneği... £ akal burcundandır. Yakın çev- re kumazıdır. Hiçbir şey yap- madan geçinmenin peşindedir. ıce vahşidir, zalim olma firsa- tmı hiç kaçırmaz. Işine yararlı ortam- lan kollar, bunun için de kulaklannı ve burnunu kullanır. Kendinden güç- lülere kuyruk sallar, güçsüzlere diş- lerini geçirir. Kavgaya girmez, artık- larla geçinir. Karnıru doyurmanın yo- lunu her zaman bulur, zira güçlü ca- navarlann geride kemik bırakmamak için onlan beklediğini bilir. Güçlüler taraftndan korunduğu sürece korku- lan yoktur, ama güçlüler kaybolunca köpeklerden beter oluriar. O zaman siner ve kendilerinin hiçbir şeyden haberleri olmadığını söylerler. Orta- lık günlük güneşlikken karanlık inle- rine çekilir ve karanlığın sinsiliğini beklerier. Onlan zavallı sanarak ya- nılırsınız, bunu anladığınız zaman iş işten geçmiş olur. Aklı çok-namustan naslpsizler... ivri diş-keskin tırnak' bur- cundandır. Çok muteberdir- ler. Her işe girer, her yere el atarlar. Akıllannı yalnız kendileri ve kendi işlerine yarayanlar için kulla- nırlar. Akılsızlann akıllı, namussuz- lann namuslu sayıldığı topluluklarda her şeyi ele geçirir, her şeyi kendi egemenliklerine alırlar. Koyunlann çobanlığını yaparlar. Koyunlardaon- lann kendilerini yönetmesinden çok hoşnut oluriar. Koyunlan otlatır, ağıllara kapatır, zamanı gelince de onlardan yararla- nırlar. Sütlerini sağarlar, kesip etleri- ni yerler, bağırsaklannı kullarurlar. Kemiklerini de çakallara bırakıp çev- reyi temizletirler. Böyle topluluklar- da herkes onlara özenir, onîar için ol- maya can atarlar. Hem onlara kızılır, hem de onlara özenilir. Güçlüdürler ve güçlerini gös- termek için zalimdirler. Kendi çıkar- lanndan başka hiçbir şeye bağlı de- ğildirler. Ama ancak koyunlann ço- ğunlukta olduğu topluluklarda güçlü oluriar. Bunu bildikleri için de ko- yunlan çoğaltmak için her şeyi yapar- lar. Aklı çok-namusu mücessem olanlar... ( A zmhk'burcundandırlar. Her /l şeyi görürler, her şeyi bilir- - / T . ler. Koyunlan görüp üzülür- ler, çakallan görüp kızarlar, "sivridiş- ieri, kesldn örnaklan" görüp karşı ko- yarlar. Azınlıktadırlar ama çok güç- lüdürler. Akıllanyla ve namuslanyla mücadele ettikleri için toplulukta hay- ranlık uyandınrlar. Ama kimseye ke- mik vermedikleri için yanlanna ge- len azdır. Onlar da kemik bekleyen- lerin yanlanna gehnelerini istemez- ler. Başlanna çoban istemezler, kimse- ye de çobanlık yapmazlar. Bütün is- tedikleri "herkesin akıllı ve namuslu olması"dır. tstekleri hayal olarak gö- rülse de bundan vazgeçmezler. Yan- lış yerde ve yanlış zamanda oldukla- nnı düşünmeden mücadele ederler. Onlan 'o' yapan dabudur...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear