23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Metin Göktepe Olayının Düşündürdükleri Adalet kolluğu yasası bir an önce çıkanlmah, CMUK'ta gerekli değişiklikler yapılmalı, devlet memurlanmn yargılanmasına ilişkin yasa yürürlükten kaldınlmalıdır. Yeni kurulacak hükümetin demokratikleşrfie alanmda öncül görevi bunlar olmalıdır. ! HALİT ÇELENK Hukukçu E \Tensel gazetesi muhabi- ri Metin Göktepe'nin gö- rev yaparken polis me- murlan tarafrndan dövû- lerek öldürülmesi, olayla ilgili_soruşturma ve polis memuru Coşkun Oztürk'e, soruşturma sırasında öteki polis memurları tarafin- dan işkence yapılması ve bu konuda adı geçen memurun Eyüp Cumhuriyet Sav- cılığı'na yaptığı şikâyet, demokratik- leşme sorununun kimi konulannı yeni- den gündeme getirdi. Bunlardan birincisi, Türkiye'de öte- den beri emniyet görevlilerince gözalü- na alınan kişilere sistemli biçimde işken- ce yapıldığının bir kez daha kanıuoyu- nun gözleri önüne serilmesidir. Yapılan soruşturma, Metin Göktepe'ye öldüre- siye işkence yapıldığını ve soruşturma- yı yöneten emniyet görevlilerinin zan- îı polise de işkence yaptıklannı ortaya koymuştur. Yine bu olay ve geçmişteki uygula- malar, ülkemizde siyasal iktidarlarca düşünce ve etkinlikleri beğenilmeyen herkese işkence yapılabileceğini, gö- revli polis memurlannın aynm gözet- meden zanlılara işkence yaptığmı gös- termiştir. Daha önce de yazdığımız gibı Tür- kiye'de işkence sorununun kesin çözü- mû kendini çoktan dayatmıştır. Kamu- oyunda CMUK olarak bilinen ve ek- siklikler, yanhşhklar, çifte standartlar- la çikanlan yasa değişikliği bu konuda yetersiz kalmıştır. tkincisi, Türkiye'de adalet kolluğu- nun (adli zabıta) bir an önce kurulma- s, ifade alma yetkisinin emniyetten ab- narak cumhuriyet savctsına verilmesi- dir. Bızde öteden beri "devlet hakhdır" ilkesi devlet yönetimine egemen olmuş- tur. Sonunda bu ilke 1982 Anayasasf nın başlangıç bölümünde "kutsal devlet" sözcükleriyle yer almıştır. Son anayasa değişiklikleriyle bu sözcükler kaldınl- mış ise de bu zihniyet görevlilerin ka- fasından silinmemiştir. Metin Göktepe olayında îçişleri Ba- kanı. önce Metin'ın 'gözaltına ahnma- dığını' söylemiş; Istanbul Emniyet Mü- dürü, gözaltına alma yoktur demiştir. Yine Eyüp Cumhuriyet Savcısı. Metin Göktepe'nin 'çay bahçesinde sandalye- den düştüğünü' açıklamıştır. Basının ve kamuoyunun baskısı so- nunda gerçek gizlenemeyecek duruma gelmiş, Devlet Bakanı Adnan Ekmen, Metin'in gözaltına alındığını ve öldü- rüldüğünübildirmiş ve tstanbul Emni- yet Müdürü de gözaltına alma olayını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bütün bu çelişkili açıklamalar sonun- da yapılan soruşturmada, Metin Gökte- pe'nin polis memurlan tarafmdan dö- vülerek öldürüldüğü ortaya çıkmış ve on beş emniyet görevlisine işten el çek- tirilmiştir. Bu olayın bir kez daha gösterdiği gi- bi tçişleri Bakanlığı ve ona bağlı emni- yet göre> üleri ve giderek yürütme orga- nının birimleri adalet işlerinde yansız obtmamakta, siyasal iktidann politika- sı doğrulfusunda görev yapmaktadır. Yukanda açıklanan çelişkili açıklama- lar, adaleti gölgeleme çabalan bunu doğrulamaktadır. O halde, adalet soruşturmalannın yürütme organı dışında. bağımsız bir birim tarafmdan yapılması gerekir. Anayasanın güçler aynlığı ilkesi de bu- nu gerektirir. lşte adalet kolluğu böyle bir gereksinmeden doğmuş ve ülkemiz- de demokrat hukukçular, üniversite öğ- retim üyeleri ve Türkiye Barolar Birli- ği tarafmdan öteden beri savunulagel- miştir. Geride bıraktığımız DYP-SHP koalisyonu döneminde Adalet Bakanı Seyfi Oktay. adalet kolluğu konusunda bir yasa tasansı hazırlamış ve basına açıklamıştı. Biz bu yasa tasansında gördüğümüz eksiklikleri dile getirmiş ve tasanyı eleştirmiştik. Ûzülerek söylemek gerekir ki bu ya- sa tasansı iktidarca sürüncemede bıra- kılmış, komisyonlarda bekletilmiş ve Meclis'e ulaşması engellenmiştir. Tasan eksikleri tamamlanarak yasa- laşmış olsaydı bir adalet kolluğu oluş- turulacak, bu kolluk C.Savcısı'na bağ- lı olarak görev yapacak, kollukta görev yapan memurlann atama, yer değiştir- me ve özlük haklan bağımsız bir kurul tarafmdan (Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu'nda olduğu gibi) düzenle- necekti. Bu kolluk suçluyu yakalama, arama yapma, kimlik saptama. kanıtlan topla- ma görevlerini yapacak ve bu çalışma- yı C.Savcısı'na iletecek, zanhnın anla- Omım saptama, ifadesini alma görevi C.Savcısı'na ait olacaktır. Böylece iş- kence olaylan büyük oranda önlenmiş olacak ve soruşturma, hukuk eğitimi görmüş savcılar tarafından yürütülerek zanlıya lnsan Haklan Evrensel Bildiri- si ve anayasanın tanıdığı haklar sağlan- mış olacaktır. Ûçüncüsü de, Osmanlı 1mparatorlu- ğu döneminden kalma Memurin Muha- kematı hakkındaki yasanın kaldınlma- sıdır. 1913 tarihli bu yasaya göre örneğin işkence suçu işleyen bir memurun yar- gılanabilmesi için il ya da ilçe idare ku- rullannın lüzumu muhakeme (yargıla- ma yapılmalı) karan vermeleri gerekir. Böyle bir karar verilmezse suçlu yargı- lanamayacaktır. Böyle bir yasa hükmü; anayasanın yasama, yürütme, yargı güçlerinin ay- nlığı ilkesine; memura vatandaşlar üs- tünde bir statü sağlaması yönünden anayasanın eşitlik ilkesine; idare kurul- lan üyelerinin yargıç niteliğine sahip olmaması ve yargılama yapma yetkisi bulunmaması yönünden. anayasanın "Yargı yetkisi bağımsız mahkemeierce kuUanıhr" diyen ilkesine aykındır. Devteteve memura vatandaşın üstün- de bir yer veren devlet anlayışı çağunı- zın çok gerisinde kalmıştır. Adalet kolluğu yasası bir an önce çı- kanlmah, CMUK'ta gerekli değişiklik- ler yapılmalı, devlet memurlannın yar- gılanmasına ılişkın yasa yürürlükten kaldınlmalıdır. Yeni kurulacak hükü- metin demokratikleşme alanında öncül görevi bunlar olmalıdır. Bilinmesi Gerekenler... Dr. HALtDE PEK Marmam Ü. tlBBF Öğr. Gör. T ürkiye trajik bir kavram ve değer kar- gaşası yaşıyor. Tehlike sınırlan hız- la genişleyen bu kargaşa, ülkede çok yönlü bir erozyona neden oluyor. Sancılan giderek daha fazla çekilen erozyon; ülkenin siyasasına olduğu kadar ekonomisine ve kültür yapısına da yansıyor. Ancak bu sancıdan en büyük payı, tarih bilincine sahip bireyler yaratamadığımız için Türkiye'nin genç insanlan alıyor. Ülkelerinin, içinde yaşadıklan toplum kesimi ya da sınıfın uzağına düşüyorlar. Hiç değilse genel çerçevesiyle görebilmeleri gereken toplumsal ya- pınm ve tarihsel sürecin niteliklerini kestiremi- yorlar. Belirli bir fikre sahip olmalannı sağlaya- cak bilgıden yoksun olduklan için sosyal ilişkiler karmaşıklaşıyor. Bireyler sosyal konumlannın eğriliğı ya da doğ- ruluğu, zenginliği ya da yoksulluğu hakkmda sü- rekli gel-git yaşıyorlar. Bu bocalama, hangi kesim- den olursa olsun bireyleri bulanıklaştınyor. Nitelik isteyen bireyler arası ilişkiler, dünyagÖ- rüşleri, yaşam biçimleri bulanıklaşıyor. Hoşgörü. duyarlık ve dayanışma ortadan kalİcıyor. Ekono- mik ve siyasal baskılann artarak eklenmesi duru- mu daha da güçleşririyor. Sinsi bir kargaşaya alışkın duruma gelen toplum en dinamik. dönüşüm-gelişim ritminin tek itici gücü olan gençlenni dalgalanmalarda kimliksiz bırakıyor. Genelgeçer değer yargılan, güdüklenmiş bilinç- birikimleri, sindirilmiş-susturulmuş ıralan (karak- terleri) ile istenilen "vatandaş tipi" böylece olu- şuyor. Öte yandan ortaklaşa yaşamın asgari koşullan adına bireylerin önüne öylesine ısrarla yeni (!)bi- çimler sürülüyor ki reddetme olasılığı, bireyin dış- talanması anlamını taşıyor. Çeşitlilik, çokseslilik gibi adlar takılan yargılar sanki çok gerçek, sağ- lıkh ve varmış gibi "hedef kitle''ye yenıden ve ye- niden pazarlanıyor. Pazarlama şirketıne dönüşen kitle iletişim araç- lannın (medyanın) sunduğu bu biçim ve görüşle- rin büyük bir bölümü, araştırma-inceleme-tartış- ma imbiğinden geçmiş doğruluğu ve uygarlığı ta- nıyıp tarihin kurgusuna gerçek tanımıyla yerleş- miş yargılar değil. Ne var ki demokrasi ve özgürlük açlığı dertile- bilecek azgelişmişliğin tipik itilimlerini yaşayan toplum, Snüne konulan bu hazırlop tartışmalar. danışıklı döğüşler ve sıradışı (!)kimlikleri günde- mine alıveriyor. Konular bu denli iyi seçilince kitlelerin yönlen- dirilmesi (motivasyonu) derhal sağlanmış oluyor. Üzerine birkaç cila atıldığında izleyici rekorlan kı- nhyor. Izleyicinin profılinin kınlmış olması ise kimse- yi ilgilendirmiyor. Çünkü çağdaş, uygar. demokrat vs olabilmenin göreli koşullan insanlann önüne konulmuş oluyor. Medya demokratlannın öngördükleri çağdaş ve demokrat yurttaş olabilme koşullan ise içinde yer aldıklan ya da sempati duyduklan siyasal yelpa- zeye göre değişiyor. Böylece, bunalmış halk yığınlan istenilen de- ğer yargılan bütününe, siyasal bilince ve tarih gö- rüşüne kavuşturulmuş oluyor. En azından seçeneklerinin bunlar olduğu konu- sunda inandınhyor. Kısaca, erozyonun açtığı boşlukta yalanlar ger- çeklerin yerine yerleştiriliyor. Yeni liberaller, ye- ni sosyalistler, yeni Osmanlıcılar, radikaller. med- yatikler, sistem içıler, sistem dışılar (!) hepsi bu döngünün birer parçası. Onlar yapıyor ve oluyor. ' •. Biliniyor ki Türkiye'de "tam bağımsızlık utku- su" üzerine kurulu evrensel bir sistemm yaratıcı- sı olan, Kuva-yi Milliyeci bir devrimcinin yüzü su- yu hürmetine, onun adına. ancak ona karşın yaşa- nıyor. Onun utkusu adına yapılmış ve yapılabiîe- cek her şey can ve mal kaybıyla ödeniyor. - Düşünen, düşündüğünü bilen, - Doğruyu söylemekte direten, - Psiko, sosyo, eko.. her türlü lojik baskıya kar- şı ayakta duran. - Yetinmeyip bir de üstüne düşündüğü ve söy- lediği biçimde yaşamaya kalkışan (Tercihan eski model yerli otomobil sahibi, gözlüklü ve babacan birileri) yurtsever insanlar kıyıya, köşeye itiliyor, olmadı kurban seçtirilip yok ediliyorlar! Dünya- nın azgelişmiş ve öyle kalması istenen tüm ülke- lerinde eksen böylece yaratılıyor ve uygulanıyor. Aydınlanmanın önüne baska türlü geçilemiyor çünkü... Bilinmesi gereken ise şu: Türkiye ulusal bağım- sızlık savaşını ruhuna kazımış birhalkla dünyada hiçbir gücün varlığım ortadan kaldıramayacağı birdevrimi hem yaratmış, hem yaşamış, özgün ni- telikleri olan bir ülke: K.uva-yi Milliye ile. Türki- ye'nin tele-demokrasi fatihleri özgürlüğü, onurun ve kimliğin ifadesi olan bu iradeyi her şeye, ama her şeye karşın yine bu halktan öğrenecekler. Halİcımızın sık kullandığı bir deyimle "kitabın ortasından konuşan" yurtsever insanlardan... Llğur Mumcu'nun dediği gibi: "Bilgi sahibi o\- madan, fikir sahibi olunamıyor." PENCERE Güzel Yaşam Hep Acılı mı Olur?..Jose Marti, 28 Ocak 1853'te Havana'nın yoksul bir semtinde doğdu. Babası, top>çu çavuşuydu. 1868 yılında Doğu Küba'da, Ispanyol sömürgeciliğıne karşı başlayan ve on yıl sürecek olan ayaklanma patladığında, Marti öğ- renciydi. Savaşa katılan Marti, 17 yaşında artı yıl kürek ce- zasına çarptınldı. 1871 'de cezası sürgüne çevrildi ve so- mürgeci başkent Madrid'e gönderildi. Ateşli bağımsızlık yandaşı Jose Marti, 1874'te Amerika'ya döndü, 1878'de çıkan genel aftan yararlanarak yurduna kavuşabildi. An- cak o yıl yeniden tutuklandı ve sürüldü. Paris, Meksika, Guatemala, Venezuela ve New York'ta yaşadı. Jose Marti, bağımsızlık ve özgürlük savaşçısıydı. Şairdi. Devnmci hareketin önderlerindendi. Küba'ya yine giz- lice gırdi, General Maceo'nun Ispanyollara karşı 1895'te başlattığı direnışin savaş meydanında vurularak öldürül- dü. • Çoğumuzuntanımadığı bir şair Jose Marti. Ataol Beh- ramoğlu, güzel bir ış yaptı, Marti'nin şiirierinı Türkçeleş- tirdi. "Jose Marti - Bütün Şiirierinden Seçmeler" (Kavram Yayınlan) başlığı altında kitaplaştırdı. "Yalnızjm. Ve şiır geliyor dostum, , Tedirgin dişi güvercinin çağnsına * Kanat çırparak gelen kaygıh bir eş gibi." Marti'nin yaşamı, 19'uncu yüzyılda 42 yıl sürdü. Bu dar zaman dilimıne, büyük ve güzel bir yaşam sığdırdı şair; 17 yaşından 42 yaşına degin hapisler ve sürgünler, savaş- laıia geçen kısa bir hayat... Şimdi, 21'inci yüzyılın eşiğinden geriye, 19'uncu yüz- yıla baktığtmız zaman, bu hayat bize soylu, anlamlı, gü- zel ve yaşanmaya değer geliyor. Yoksa güzel yaşamlar hep acılı mı oluyor?.. lnsan güzel bir yaşam için yaşarken hep acıya mı kat- lanmak zorunda?.. • Jose Marti'nin şiiri için deniyor ki: "...şiirpolitikasının iki kutbu, gerçeklik ve düşsellıktir. Onda gerçeklik kendini aş- ma tutkusunu taşır. Oüş ise yaşamdan kopuk bir şey de- ğildir." Hepimizin yaşamında, birlikte duyumsanan bir bütön- lük değil mi duş ile gerçek?.. Marti, bağımsız bir Küba düşlüyordu. Şairin ölümünden 70 yıl sonra gerçekleşebildı bu düş. Ancak bugün Küba, acımasız "yenidünya patronlan"n\n ambargosu altında- dır. Kübalının çilesi bitmedi. lleride neler olacağını kestir- mek de güç!.. Buna karşılık ınsanın vazgeçemeyeceği değerlerin savaşımı hep sürecek. Marti, bu savaşımın ha- berinı dızeleriyte veriyordu: Oğlumun oğluyum ben Onunla yeniden başltyorum. * Istanbul göz açıp kapayıncaya değin, 15 milyona çıktı. Anadolu'nun zehir zemberek renkleri kentin varoşlannı oluşturdu. Bunlardan biri de Gürbüz Çapan'ın elinde zak- kum çiçeğı gibı boy atan Esenyurt'tur kı sokak, cadde ve meydanlan Nâzım Hikmet, Aziz Nesin, Rıfat llgaz'ın adlanyla bılınir, orada Jose Martı'yı sorarsanız, açılış tö- renine katılmaktan onur duyduğum bir heykeli var şainn... İnsanlann güzel yaşamak için acı çekmeyeceği birdün- yanın düşü elbet gerçek olacak. Ataol'un sanki kendisi yazmış gibi Türkçeleştirdiği Jo- se Marti'nin kitabını, krtaplığınızın görünür bir yenne ko- yun; mutluluk duygusunu yüreğinizde tohumlamak iste- diğiniz zaman alır okursunuz: Gördüm güzei kadınlardan Pariak kanatlar çıktığını Çamuriardan ve tozlardan Kelebeklerin havalandığını Türkiye'nin dizisi kanalda birden BUGUN başlıyor. Panîtılıi 11.30da y07 üiçklleri i HAFT sevgi rastlantüara bağlıdır. (Mm. ' «L HERGÜN 20.00'de K U M A N D A Y I K A P T I R M A Y I N
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear