23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 ŞUBAT 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ SPK, yeni bir engelleme ile karşılaşmamak için hesaplan Sanayi ve Maliye bakanlıklanyla birlikte inceleyecek Uzanlar'a üçlii soruşturmâ SPK Başkaıu Karacan. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çuku- rova Elektirik AŞ'nın (ÇEAŞ) Uzanlar'ın elin- den alrnarak yeniden toparlanması için yürüt- tüğü mücadelede Sanayi ve Ticaret Bakanlı- gı'nın engellemeleriyle karşılaşan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), şirkette birlikte ince- leme yapılması ve yeni yönetim kurulu atama- sında bulunulması için Sanayi ve Maliye ba- kanlıklanndan birermüfettiş istetti. SPK'nin, bundan sonra yapılacak uygulamalannda hak- lılığını kanıtlamak ve herhangı bir engelle kar- şılaşmamak için bu yönteme başvurduğu bil- dinldı. ÇEAŞ'ta, Uzanlar ın usulsüz işlemleri ne- deniyle dogan zarann kapatılma ve küçük ta- sarrufçuyu korumak amacıylayönetıme el ko- yan, ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın engellemelenyle karşılaşan SPK, bu kez dik- katlı davranıyor. Ankara 10. ldare Mahkeme- si'nın, Sanayi ve Ticaret Bakanlıgı'nın ÇEAŞ yönetimine yenıden Uzanlar'ın gelmesıne ola- rak veren özel denetçi atama işîemi için aldı- gı yürütmeyi durdurma karannın ardından SPK bu kez bakanhkla birlikte hareket edecek. Ankara 10. ldare Mahkemesi'nın yürütme- yi durdurma karanyla özel denetçınin toplat- tığı ve ÇEAŞ"da Uzanlar'ın yeniden yönetime gelmelerine olanak veren genel kurulun da rp- talinin gündeme gelmesi ve Adana Ticaret Mahkemesi'nm dava sonuçlanıncaya kadar şirket için ihtiyatı tedbir karan alması üzerine SPK yeni ınceleme başlatıyor. SPK'den aiınan bılgılere göre, Kurul Sana- yi ve Maliye bakanlıklanndan ÇEAŞ'ın mali yapısının incelenmesi için birermüfettiş ıste- yecek. Yetkıliler, kurulun da atayacağı bırmü- fettışle birlikte 3 kışının şirkette birlikte ınce- ieme yapmasının saglanacagmı belirtirken, ~Bu kezaçık kapı bırakmayacağtz. Uzanlar'ın şirkete ne yapnğı tüm kamu kuruiuslan tara- findan birîikte ortaya çıkanlacak. Kimse kar- şı tez savunamayacak" dedıler. Sanayi \e Ticaret bakanlıgı, ÇEAŞ'a, SPK'nin yönetimle el koymasınm ardından; Uzanlar'ın isteği doğrultusunda Kurul'a bilgi bıle vermeden bir müfettış atamış, ardından da yıne Uzanlar'ın ıstegi doğrultusunda bir özei denetçi görevlendirerek şirkette genel kurul yaptırmıştı. SPK'nin itirazlanna karşın yapılan genel kurulda Uzanlar'ın tekrar ÇEAŞ yönetimine ele geçırmelenne neden olan özel denetçi ata- ma ışlemi için Ankara 10. ldare Mahkemesi geçen hafta yürütmeyi durdurma karan almış- tı. SPK, mahkemenın karan çerçevesinde da- ha önce atadıgı ancak genel kunılla birlikte gö- revlerine son verilen yönetim kurulunu, ÇE- AŞ'ın idaresine yeniden getirmeye hazırlanı- yor. Maliye ve Sanayi bakanlıklanndan iste- nilen müfetüşlerin de devir işlleminde hazır bu- lunması istendi SPK tarafindan Maliye Bakanı Ismet Atti- la'ya yazılan yazıda şöyle dendi: "Kunıhımuz tarafindan atanan yeni yöne- tim ve denetim kurulu inelerinin. görevlerine başlamasını müteakiben \apılan ilk inceleme- deşirketuı jasal defterterinin bulunmadığı. bü- gisayar sisteminin işlemez haie sokulduğu da göz önüne alınarak, bakaniıgııuz Hesap üz- manlan Kurulu Başkanlığı'nca görev lendiri- lecek olan hesap uzmanlan marifetij le şirket- teki >asal bilgi. beige ka\ıt düzeni \e işlemlerin Vergi Usul Yasası hükiimleri çerçevesinde in- celenmesi ve değeriendirilmesi hususunda müsaadelerûûzi arz ederim." ÇEAŞ'ta küçük yaünmcı kaybettîÇETİN YİĞENOCLU ADANA - "ÇEAŞ'ta şimdi ne olacak" sorusu büyûk ölçiide, yargının bundan sonraki kararlan ve Sermaye Piyasası Ku- rulu'nun tavırlanyla şekillenecek, ancak belirsizliğin aşılması, küçük yatınmcının bugüne kadar uğradığı zaran gidermeye yetmeyecek. Olayın belirgin dört boyutu incelendi- ginde geleceğe dönük görünrü biraz net- leşiyor. Bu konuda ortaya konan dört so- ru ve vanıtlan şöyle ortaya konuyor: "ÇEAŞ'ta SPK'nin rolü ve yeri ncdir? Ne kadar kabcıdır?" Başta Uzaniar olmak üzere genel kanı Anayasa Mahkemesi karan gereğince 558 sayılı KHK'nin yürürlükten kalkacağı, 24 marttan sonra SPK'nin ÇEAŞ'tan çekil- mesi yolunda. Oysa konunun uzmanlan hiç de öyle düşünmüyor. "tptal kararla- n geriyeyürümez*' hükmünü ıçeren ana- yasanın 153. maddesi gereğince SPK'nin atayacagı yönetim 24 marttan sonra da ancak önceden açıklanmış "belirii bir program çerçevesinde" görev yapabile- cek. Bu arada SPK'nin Danıştay'dan da görüş alması gerekiyor. Yaıut bekleyen sonılar "ÇEAŞ'ın gelecegi ne olacak?" Bu konuda yorum yok. Ama ağırlık ka- zanan iki görüş var. Birincisi şirketin tek- rar Uzanlar'a teslım edilmesi. Şirketin pay durumuna bakıldığı zaman zaten ter- sini düşünmek olanaksız. Şu anda ÇE- AŞ'ın yüzde 64 payına sahip Uzanlar, SPK tarafindan gerekli düzenlemelerya- pılıp iştıraklere gıden kaynaklardöndüriil- dükten sonra yapılacak her genel kurul- da yönetimi ele geçirebilecek güçteler. lkinci görüş ise bu aşamadan sonra ÇE- • ÇEAŞ'ı Uzanlar'dan kurtarmanın bir yöntemi olarak Enerji Bakanlığf nca şirket sözleşmesinin feshi ve ortaklan arasında Uzanlar'ın olmadığı yeni bir şirket kurularak sözleşmenin onunla yapılması senaryosu ortaya atılıyor. • Sabancılar'dan sonra Mark Mobius da hisselerinin birçoğunu elden çıkartırken, küçük ortaklann Uzanlar'dan geri almacak parayla ilgili hayalleri pek geçerlilik taşımıyor. AŞ'ın Uzanlar'a tekrar verilmesıni' da kuzıı teslim etmek" Ç EAŞ'ın yüzde 64'ûne sahip olan Uzanlar, her genel kurulda çoğuntuğu elegeçirebUirier. 'kur- 1 gibi degerlendiren- lere ait. Bu görüşü savunanlara göre (ki SPK'nin de bu eğilimde olduğu savlanı- yor) önce ÇEAŞ'ın imtiyaz sözleşmesi iptal edilmeli. Daha sonra şirket feshe- dilmeli. "ÇEAŞcenazesi"ortadankaldı- nldıktan sonra yeni bir şirket kurulmalı ve bu şirketle yeni bir imtiyaz sözleşmesi imzalanmalı. Bu şirkette de sadece ÇE- AŞ'ın Uzanlar dışındaki küçük ortaklan- na ortak olma ayncalığı tanınmalı. Bu se- naryo, Uzanlar'a karşı bir by-pass niteli- ği taşıyor. "Küçük ortaklann zararlan nasd kar- suanacâk?" lşte yanıtı en zor soru bu. Çünkü küçük ortaklar sanıyor ki Uzanlar'ın denetimin- deki 7.6 trilyon (bu ocak sonunda giden 1.3 trilyonla 8.9 tnlyon oldu) bir çırpıda şirkete gelecek ve birikmiş ikramiye gibi kendilerine dağıtılacak. Oysa gerçek çok farkh. Bir kez bu 7.6 trilyon lira 1994 sonuy- la I995'in ilk yansında giden 7.6 trilyon lira değil. Para bir kez zaman maliyeti açısından durdugu yerde küçülmüş du- rumda. Aynca hangi tarihten itibaren ne tür faiz uygulanacağı belli değil. Bugün repo dönüşlerinin yüzde 78, en yûksek banka mevduat faizinin yüzde yüz oldu- gu günümüzde söz konusu paraya yüzde otuzluk yasal faız uygulamaya kalkılırsa ne olacak? Kaç taksitte ne sürede ödene- cek? Gelecek paranın tümü ortaklara kâr payı olarak mı dağıtılacak? Yatınmlar, ih- tiyat paylan düşünülmeyecek mi? Tümü ödense bile gelecek paranın zaten yüzde altmış dördü Uzanlar'a gitmeyeceİc mi? Bu tabloya bakıldığında bu işten en za- rarlı çıkan kesimin küçük ortaklar oldu- ğu hemen anlaşılıyor. Uzanlar, ÇEAŞ'a uzanınca önce Sabancüar Akbank'ın pa- yını satarak kendilerini taca atmışlardı. Sonra SPK geldi ve devlet de 3.8 trilyon- luk alacağını kurtardı. Yakın zamana dek Uzanlar'ı hırsızlık- la suçlayan ÇEAŞ'ın ABD'li ortağı Mark Mobiusda yüzde 14'lükpayını sattı. (Ha- ni şu üç trilyon lirahk banknotla ne idü- gü belirsiz iki kişinin aldığı paylar var ya, o ışte...) Küçük ortaklann paylan ise za- ten küçülmüştü. Önce "sennayeartDnmı safsatasıyla" pahalı sunu nedeniyie yitır- mişlerdi. Sonra borsadaki "spekülasyon asansörii" ya dal Yuleti"nde yitirmişti kü- çük ortaklar. Kalan da zaten kusa dönmüş- tü. Küçük ortaklann yanı sıra yitiren biri de Berke Barajı nedeniyie UzanJar'ın aya- ğına dolasan Italyan şirket ltalstrada ol- du. Onlar da günümüz parasıyla iki tril- yonluk aiacaklannı almak için "cebelle- şip" dunıyorlar. "Uzanlar'a getince_" Bu ışten en kârlı çıkan kuşkusuz onlar. 1994 ekonomik bunalımını ÇEAŞ'ın ta- ze parasıyla atlatmışlardı. Bankalann bat- tığı 1994'teAdabank'laimarBankasfnın kurtulmasının altında yatan gücün gizi "ÇEAŞ"tı. Yaklaşık birbuçuk yıldır *0" faizle kul- landıklan ÇEAŞ kaynaklan sayesinde ay- nca genek özelleştirme idaresine olan tak- sıtlerinı, gerekse uluslararası fınans kuru- luslanna borçlannı tıkır tıkır ödemişler- di. Öğrendigimize göre Uzanlar'ın Özel- leştirme Idaresi'ne taksit borcu olarak sa- dece tzmir'deki Metas'tan dolayı 29 mil- yon dolar borcu kalnıış bulunuyor. Bu borcun da önümüzdeki nisan ayında öden- mesi gerekiyor. Ankara 10. ldare Mahke- mesi ile Adana Asliye Ticaret Mahkeme si'nin "azizligi olmasaydı" bu ayın on be- şinde ÇEAŞ tarafindan tahsil edilecek ye- ni fatura geliri 1.7 trilyon da "Metaş tak- sidi"ni ödemeye yetecekti. "ÇEAŞ'tan yaklaşık üç triKonluk kay- nagın Uzanlar için motor güç oldugu. bu- nun yitirilmesinin pek de kazançlı olma- yan öbür işktmelerini zora sokacagı, do- la>isıyta L'zan imparatorluğunun çatırda- yabiteceği" göriişlen şu asamada pek inan- dıncı gelmiyor. Çünkü "an alan Uzaniarİ'sküdar'ıçok- tan geçtL." gibi gözüküyor. Maliye Bakanlığı'nın denetimlerinde, 110 trilyon lirahk matrahta 52 trilyon liralık matrah farkı bulundu i kaçağı rekor se\iyeye ulaştıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanlı- ğı, geçen yıl yapılan dene- tımlerde 52 trilyon 18 mil- yar 129 milyon liralık matrah farkı buldu. Maliye Bakanı Is- rnetAftila, geçen yıl, Bakan- lık Teftiş Kurulu, Hesap Uz- manlan Kurulu ve Gelirler Kontrolörleri tarafindan 110 trilyon 162 milyar 772 mil- yon liralık vergi matrahının incelendigini bildirdı. Bakan Attiia, geçen yıl Tef- tiş Kurulu tarafindan, beyan edilen 24 miryar 567.7 mil- yon liralık matrahta 710 mil- yar 710.2 milyon liralık matrah farkı bulun- duğunu kaydetti. Attiia, Teftiş Kurulu tarafin- dan bulunan bu matrah farkına tarh edilmesi gereken vergi mıktanmn 175 milyar 642.5 milyon lira, fon miktannın ise 2 miryar 166.8 milyon lira olduğunu bildirdi. Maliye Baka- nı Attiia, bu konuda 336 rapor düzenlendiği- ni 143 milyar 574.6 milyon lirası kaçakçılık, 30 milyar 606.4 milyon lira ağır kusur, 34 milyar 303.2 milyon lira kusur, 423.9 milyon lira usulsüzlük, 2 milyar 223.4 milyon lira özel usulsüzlük olmak üzere 211 miryar 131.4 milyon lira ceza kesiJdiğini belirtti. Attiia, Teftiş Kurulu tarafindan yapılan in- celemelerde beyan edilen ile saptanan mat- rah arasında Gelir Vergisi'nde 67.3 kat, Ku- rumlar Vergisi'nde 27.5 kat matrah fark bu- Iunduğunu kaydetti. • Maliye Bakanı Ismet Attiia, gelirler kontrolörleri tarafindan incelenen matrahlarda eksik beyan oranının Katma Değer Vergisi'nde yüzde 78.5'e, Kurumlar Vergisi'nde yüzde 96.1 'e, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nde yüzde 266'ya, Gelir Vergisi'nde yüzde 499'a ulaştığını kaydetti. Bakan Attiia, geçen yıl ge- lirler kontrolöriennce 3.507'sı vergi incelemesi olmak üze- re 7 bin 70 rapor düzenlen- diğini kaydetti. Geçen yıl ge- lirler kontrolörlerince 32 tnl- yon 961 milyar 781 milyon liralık vergi matrahının in- celendigini, 38 trilyon 731 miryar 355 milyon liralık mat- rah farkı bulunduğunu belir- ten Attiia. şöyle dedi: "Ya- pılan incelerrielerde bir tril- yon 317.1 müyar lira Gelir Vergisi, 97R5 milyar Bra Ge- Kr Vergisi Stopajt, 3 trihon 602.7 milyar lira Kurumlar Vergisi, 15 trihon 599 mihar lira Katma De- ğer Vergisi, 9 triryon 336j mihar lira Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi. 768.5 mihar lira Veraset ve İntikal \ ergisi matrah farkı bu- lundu. Diğer kalemlerie bu rakam 38 trihon 731 müyar355 mih'onliraya,vergi cezasıise 10 trilyon 183 milyar 869 milyon liraya ulaşıyor." Maliye Bakanı Ismet Attiia, Gelirler Kont- rolörleri tarafindan incelenen matrahlarda ek- sik beyan oranının Katma Değer Vergisi'nde yüzde 78.5'e, Kurumlar Vergisi'nde yüzde 96.1 'e, Banka ve Sigorta Muameleleri Ver- gisi'nde yüzde 266'ya, GelirVergisi'nde yüz- de 499'a ulaştığını kaydetti. Attiia, geçen yıl Hesap Uzmanlan Kurulu tarafindan yapılan incelernelerde ise toplam 4.604 rapor düzen- lendiğini, 77 trilyon 176 milyar 423.3 milyon liralık matrahın incelendigini bildirdi. Maliye Bakanı Attiia,geçen yü Teftiş Kurulu tarafuıdan, beyan edilen matrahlann farkı konusunda bilgi verdi. KONUK YAZAR I YAHYA AIUKAN (tSMMMO Başkn Caziantep Defterdarlığı Kiraya vergi takibi GAZİANTEP (AA) - Gaziantep Defterdarlığı, ikinci evi olup da aldığı kirayı vergilendirmeyenleri belirlemek için çalışma baslattı. Defterdar Nedim MBIIİI, gayrimenkul sermaye iradının vergilendirilmesi amacıyia ba^lattıklan çalışma kapsamında, belediyelere yatınlan emlak vergisi kayıtlanndan. ikinci ve daha fazla evi olanlan belirleyeceklerini söyledi. Kirada evi oianlan yazıh olarak uyaracaklannı belırten Mısıriı, "Ticari, zirai ve mesleki faaliycti olmayanlar. yıllık 24 mihon liraya kadar olan gelirleri icin beyanname vermeyecekler. Kira geliri yılhk 24 mihon lirayı aşan bölüm için bevanname vermek zorundaiar" dedi. Gaziantep'te, aldjgı kiranm vergisini ödeyenlerin sayısının çok az olduğunu kaydeden Mısırlı, "Kira vergisi iç açıcı miktarda değil. Ev kiralanna vergi ödenmemesi, kayıtdışı ekonomhün bir parçası" diye konuştu. Mısırlı, öncelıkle kamu kurumlannda çalışanlara yönelik araştırmaya yöneldiklerini vurgulayaralc, şöyle devam etti: "Kira geiirlerinin vergikndirilmesiyle butçe gelirleri artacakür. Bu nedenle, kiraya \erilen meskenierin sağbklı bir şekilde tespitini sağlamak ve beyan dışı kalnuş olanlar varsa bunlan da beyana çağırmak amacıyla haarladığınuz bilgi formunu. kamu kurumlannda çahşanlara dağıtük. 1 Mart tarihinde toplanacak bu fonnlar, ekiplerce değeriendirilecek.'' \nı) Hükümet adaylannın vergide denetim sorunu E konomi kötü gidiyor. Vergi toplanamı- yor. Toplanan verginin kamusal harca- malara akışı konusunda flu bir boyut var. Vergi ödemeye yeltenenin cehen- nemi bir sıkıntıyla karşılaştığı; ödemek isteme- yene ise tam bir keyifle vergisiz kazanç şansı veren safahat surtasının hüküm sürdüğü biror- tamda yaşıyoruz. "Katılmadan paylaşma" duy- gusunun yanlışlığı bilinciyle, ekonominin kötü gidişini eleştirmekten bitap düşmemize karşın; iyileşmenin yollannı kısa bir soyutlamayla aç- mak istiyorum. Türkiye 1980'lerde yaratılmış bir siyasal çar- pıklığm sonuçlannı 199O'lı yıllannda yaşıyor. Si- yasal etik (ahlak) yozlaşma felsefesi üzerine oturmaya başlayınca; 1980'lerin hemen başın- daki kurumlaşma; siyasal eğilimleri (liberalizm- den fundamantalizme) birleştirme çarpıklığıyla politik deformasyona ulaşmış oldu. Etik eroz- yonun hızla arttığı bu dönemde ekilen kriz to- humlan, gelişimin ekonomik veçhesine baktı- ğımızda tam anlamıyla bir kamu maliyesı krizi- ne dönüşmüş durumda ve hatta giderek "dev- letin erimesi" sonuçlanyla karşı karşıyayız. "Duygulanma kolaylığı yerine düşünme zor- luğu"nu yeğleyen iktisatçılar-maliyeciler bunu deneme-yanılma ekonomisinin başladıgı 1980'le- rin içinden gördüler. Yaptıklan uyanlar; büyük birfırsatınyakalandığı 1991 seçimleri sonrasın- da da yinelendi. Ancak popülist ve sermaye kesiminden bağımsız düşünemeyen politikacı- lann koalisyonu bu fırsatı harcadı. Harcamak- la kalmayıp, krizi derinleştirici uygulamalara gi- riştiler. Ne iç borç faizlerinin vadesini uzatabil- meyi, ne vergi yükünü kamu giderlerini karşıla- maya yeterli düzeylere çıkarabilecek bir vergi reformunu gerçekleştirmeyi becerebildiler. Vergi yükünü adil biçimde nasıl yaygınlaştı- nnz kaygusunu hiçbir zaman gütmeyen devlet politikalan; bu dönemde de sadece çalışan ke- simler ile hasbelkader vergi mükellefi olmuş kesimlerin kazançlan ile kamu giderlerini kar- şılama yolunu seçmiştir. Herkesin bildiği bir gerçeği yeniden ifade etmemizin hemangi bir sakıncası yoktur. Artık katrilyonlarla ifade edi- lebilen bir kayıt dışı ekonominin varlığı söz ko- nusudur. Ve bu ekonomik hacim Türkiye'nin aydınlık ve esenlik geleceğine ipotek koymuş- tur. Bu noktada bir diğer önemli kayıtdışı meb- lağdan da söz etmek gerekir: Kara para... Ver- gi dışı yürütülen ekonomik faaliyetin ötesinde yorumlanması gereken kara paranın faaliyet alanlan kriminalclir. Uyuşturucu, silah kaçakçı- lan, uluslararası ticari-askeri ilişkilerde dönen rüş- vet olaylan, en az kayıt dışı ekonominin boyut- lannda bir ekonomik hacme ulaşmıştır ki, bu da devletin neyi ne kadar denetleyebildiği olgusu- nu tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Türkiye'de- ki parasal sirkülasyonun yansına mafyatik iliş- ki hâkimdir. Gelişmenin, ileri gitmenin karşısı- na dikilmiş bir mafya ipoteği söz konusudur. Bu utancın "denetim" boyutunu irdelemek istiyo- ruz. Devletin vergi denetimini yüzde üç düzeyin- de gerçekleştirdiğini düşünürsek, devletin gö- rece önemi ve büyüklüğünün de irdelenmesi ge- reklidir. "...Devletin göreli büyüklüğünü karşılaştır- malı bir temelde ele almanın en çok başvuru- lan yöntemi devletin bütçesi (gelirleri veya gi- derleri) aracılığıyla her yıl milli gelirin ne kadar- lık bir bölümünü elinden geçirdiğini (denetle- diğini demiyoruz) dikkate almaktır. Daha kes- tirme yollardan biri, vergi gelirierinin milli gelir içindeki payının (yani vergi yükünün) karşılaş- tırmaya temel alınmasıdır. Bu, devletin büyük- lüğünün en geniş halkasını vermez (bunu ve- ren toplam kamu harcamasıdır) ama, dahagü- venilir, daha kolay temın edilir ve temsil düze- yi çokyüksek birkarşılaştırma öğesı oluşturur." Burada anlatılmak istenen karşılaştırma öge- si "toplam vergi yükü" anlamındadır. Bu kav- ram içine merkezi ve yerel yönetimlerin vergi- sel nitelikli gelirleri ile sosyal güvenlik vergileri (primleri) girmektedir. Buna Türkiye'de fon eko- nomisinin büyüklüğü nedeniyie aynca kamu özel fonlanyla tahsil edilen vergisel gelirler de dahildir. işte bu kalemlerin gayrisafi yurtiçi ha- sılaya oranla temsil ettiği yüzde değer toplam vergi yükünü vermektedir. Dolaylı vergileri bir yana bırakırsak, yüzlerce kalem verginin, ücretiyle geçinen "bordro mah- kûmlan"na ve her koşulda eza gören mükelle- fe ödettirilen ceza haiine dönüşmesi, "düzen" olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni hükümete aday ekonomistler-maliyeci- ler öncelikle vergi yükünü eşit bir şekilde pay- laştırmayı düşünmeliler. Vergi yasalarını azalta- raksadeleştirmelidirler. KDVoranlan indirilme- li ve yaygınlaştınlmalı. Muhasebeci ve mali mü- şavirlerin yetki ve sorumluluklarının "denetim" işlevini gündemde tutacak yaşamsallık taşıdı- ğı bilinci ile hareket edilmeli. Kısaca "az kaza- nandan az, çok kazanandan çok vergi" bir an önce kurumlaştınlmalı. Olumsuzlannı defalar- ca anlattığımız koşullar bizi belirleyebiliryorsa, o zaman bu koşullan bizler yeniden ve yeniden biçimlendirmeliyiz. IŞÇEVINEVRENEVDEN ŞUKRAN SONER 12 Mart-12 Eylül Hükümet kurulamaması da dahil, siyasi, ekonomik krizin, terörün, yaşamın her alanında çözümsüzlükle- rin umutsuzluk yarattığı bir süreçte, 12 Mart - 12 Ev- lül'ü yorumlamak çok daha fazla anlam kazanıyor. "Kurt dumanlı havayı sever." 12 Mart ve 12 Eylül'ün gerekçelerinde, sonuç olarak sivil iktidann siyasi eko- nomik krizleri çözememesi, terörün tırmanışını önleye- memesi vardır. Nasıl oluyorsa sivil iktidarlann da yöne- timinde eksiksiz görev yapması gereken güvenlik güç- leri, yaşanan terör olaylannın boyutlan karşısında ça- resiz kalır. Aynı güçler, askeri darbenin ardından olay- lan bıçak gibi kesme gücünü kazanırlar. Yine nasıl oluyorsa 12 Mart ve 12 Eylül'lerin ağır be- delini, yaşanan siyasi, ekonomik krizin, terörün doğru- dan taraflan, sorumluları değil de demokrasiden yana güçler, örgütler, halk yığınlan öder. Anayasa veyasalarla "2 Eylül'de, 12 Mart'tan daha ağır boyutlu olarak gelen yasaklar, demokrasi güçleri- ne, sivil toplum örgütlerine, sendikalara yöneliktir. Ce- zaevleri demokrasiyi, insan haklannı savunan, haksız- lıklara karşı çıkan aydınlar, demokrasinın vazgeçilemez parçalan olan sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ile do- lar. İşkence gören, insan haklan gasp edilen, yargıla- nan yüzler, binler, on binler, 12 Mart, 12 Eylül'ü yaratan nedenlerin sorumluları değil, mılyonların uğradıklan haksızlıklara karşı durmaya çalışanlardır. Gerçek ücretlerin yıllara göre gelişimini gösteren is- tatistikler, çarpıcı bir biçimde 12 Mart ve 12 Eylül sü- reçlennde ışçınin, emeği ile geçinen ücretlilerin nasıl hız- la yoksullaştıklannı sergiler. 12 Mart, 12 Eylül'ler sadece askeri yönetimin iktidar- da olduğu süreçte, istenen düzenin ayakta kalmasına yönelik değil, asıl sonraki sivil iktidar süreçlerinde de aynı düzenin geçerli kılınmasının önlemlerini hedefler. 12 Mart'ta aiınan önlemlerte düzenin ayakta tutula- bilmesi çok kısa süreli sağlanabilindiğinden, 12 Ey- lül'de aiınan önlemler çok daha sert ve gelecegı ipotek altına almaya yönelik olmuştur. Hemen hemen tüm siyasi partilerin, 12 Eylül'ün ya- saklı düzenini ortadan kaldırma, gerçek demokrasiye geçişe ortam hazırlama konusunda verdikleri sözler boşlukta kaJmıştır. 16.5 yıla varan süreç içinde 12 Ey- lül'ün yasaklı düzeni ve ondan çok daha önemlisi sivil toplum örgütlenmelerini geriye püskürtmüş olması, ka- falarda yarattığı yasaklar, köleleştirme sayesinde, 12 Ey- lül düzeni sivil iktidarlar elinde, Özal'lar, Çiller'ler dö- nemlerinde kök salmıştır. Sendikalar, sivil toplum örgütleri sindirilmiş olarak 24 Ocak Kararlan'ndan daha ağır bir acı reçete, kitlelerin yoksullaştırması, son ekonomik krizde ciddi hiçbir tep- ki almadan uygulanabilmiştir. Bir anlamda 12 Eylül düzeninin sivil iktidarlar elinde yürürlükie olduğu, düzenin topluma dikte ettirilmesi için aynca askeri güce, müdahaleye gereksinim olma- dığı söylenebilir. Bir başka boyutu ile de Türkiye'de 12 Mart ve 12 Ey- lül öncesinin koşullan, içinde bulunulan kördüğümü as- kerlerin çözmesi beklentısi yoktur. Askerler de 12 Mart ve 12 Eylül'ün başta ordu, Türkiye'de demokrasinin yerleşmesi ile ilgili ağır tahribatını görmüşler, ortaya bir siyasal, ekonomik kriz çıktığında ya da terör tırmandı- ğında, askeri darbeyotu ile "Türkiye'yikurtarma"mis- yonundan uzaklaşmışlardır. Bugün için 12 Mart, 12 Eylül öncesinin benzeri dar- be söylentileri ve beklentisinin olmadığı sonucuna ula- şılabilir. Ortada Türkiye'yi kurtaracak birileri de olma- dığına göre içinde bulunulan siyasal, ekonomik kördü- ğümü çözmek, terörün tırmanışını önlemek üzere, si- yasi partilere, sivil toplum örgütlerine, toplumun birey- lerine daha büyük görevler, sorumluluk düşmüyor mu? Gelin görün ki olup bitene baktığımızda sorumluluk değil, nerede ise sorumsuzluk yanşı içinde olduğumu- zu gözleyebiliyoaız. Siyasetçiler çirkin oyunlanna her gün bir yeni boyut katma yanşından vazgeçmediler. Hükümet kurma ça- balan, bataklıkta kurtulmak üzere çırpınıp, daha çok ba- tan insanınkine benzedi. Seçimden sonra hükümet kurmada en fazla istekli gö- rünen, ancak seçim sonrası politik tavnna güvenileme- yen Erbakan bile, iş ciddiye binince geriye çark etti. "Erbakan-Yılmaz uzlaşması en büyük olasılık" denile- bilecek noktada, ANAP'ı korkutmak, uzlaşmadan ka- çırmak üzere, olmayacak şeyleri, örneğin "Islam riya- li"ni gündeme getirdi. Çiller-Yılmaz, ANAP-DYP kapışması, bir yandan da uzlaşmaya zorlanmalan, artık ne yaptıklan, ne yapacak- ları, ne dediklerini kimsenin merak etmediğı kadar ka- bak tadı verdi. Rahatlamak, panik olmamak üzere, hükümet boşluk- lannda da çartclann döndüğü bir ülke konumuna geldi- ğimizin örneklerini görmeye çalışıyoruz. Yine de bu an- lamda Polyannacılığı oynamak yetmiyor. Sanki bırtakım eller çarkların dönüşünü tıkamak üzere, özellikle bir şeyler yapıyor. İktidar boşluğunda, ekonomide büyüyen kriz, alınma- sı gerekli önlemlerin alınamaması, sorumsuzluğun ka- zandıracağı yeni boyutlar.. harçlar için gösteri yapan genç- lerin arasından dükkân camlanna atılan taşlar, polisin yeni yargısız infaz uygulamaları, Sıvas'ta, Istanbul va- roşlannda Alevi vatandaşlarla devlet güçlerini karşı kar- şjya getiren son gelişmeler, bürokrasinın kilit noktala- nnda kimi atamalar, vurgun kokusu gelen kimi ekono- mik karartar, özelleştirme uygulamaları... Artık başkalannm da bizi kurtarmasını beklemediği- mize göre siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendi- kalar, kamuoyu, toplum olarak nasıl oluyor da sonuç- ta kendi yaşamımızı belirieyen olup bitene bu kadar se- yirci kalabiliyoruz? TEDAŞ, kaçak elektriğîıı peşinde ÖZCANGÜNEŞ ŞAiVLIURFA - TEDAŞ Şanlıurfa Müdürlüğü, kent- te yaygm olan kaçak elekt- rik kullanımını önleyebil- mek için denetimlerini sık- laştırarak bir dizi operasyon baslattı. Kent merkezinde yaz mevsimine göre yüzde 73.14 fazla elektrik tüketil- diğini. bu tüketimin yüzde 80' inin kaçak olduğunu be- linen TEDAŞ Müessese Müdürü Mehmet Kara- man, 1995'te yüzde 42 ka- yıp verildiğini kaydederek "Ydda350milyon kOovatsa- atkajipvar.Buda 1-5-2 tril- yon Ûra demektir" dedi. Türkiye'nin hiçbir yerin- de bu denli kaçak elektrik kullanımının yaşanmadıgı- nı, kaçağı önlemek amacıy- la bir dizi operasyon başlat- tıklannı ve gece denetimle- rini de sıklaştırdıklannı bil- diren Karaman şunlan söyledi: "Günde >aklasık 90 abonenin saatini denctii- yoruz. Bunlann ortalama 35'i kaçak elektrik kullanı- yor. Ük defa kaçak elektrik kullandığını tespit ettikleri- mize para cezası uyguluyo- ruz.Tekrarianması halinde adli makamlara basyunıyo- ruz" diye konuştu. Kaçak elektrik kullanımı nedeniyie kentte büyük öl- çüde eneıji sorunu yaşandı- ğuıa dikkat çeken TEDAŞ Müdürü Mehmet Karaman, bu konuda yurttaşlardan yardım istedi. Karaman, Kaçak elektrik kullanımı ve elektnk ısıtı- cılannın şebekeyi zorladı- ğını söyledi. MEIS CAFE & BAR Bu Salı ve Her Salı Saat: 22.30da QÜNUÜQÜ Mls Sok. No. 20 BEYOĞLU Rez: 244 22 70 293 99 73
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear