23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9EKİM 1996ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU Cemal Reşit Rey'i keşfettikçeCemal Reşit Re> Salonu. adını taşıdı- s3ı besteci\ı anarak mevsimi açtı. Prog- raında bü>ük ekran video gösterisi ile örure salonun bu yılkı etkinlikleri su- rau.du. Sonra Cemal Reşit'i tanıtan. bir zamanlar Devlet Sanatçıları dizisi için hıazırlanmışbirfilm. Ardındandamüzik ba^ladı. Kerem Vılmazer'ın sempatik su- rıuculuğu. miizıklerin ve icracılann ye- ninde seçimi ı!e iki saat hızla akıp geçti. Göfcçen Korayın çocuk \e gençlik ko- rosundan ılk kez dinledigimiz parçalar: İeiil Biret \e A\dm Karübel'in çaldıkla- n iki pı>ano ıçin Prelüd ve Füglerle Kar- 113bel' in düzenlemesinden iki piyano için Onuncu Yıl Marşı ayrıca İdıl Biret'in Cemal Be\in sevdiöi iki Chopin >apı- tırıı çalması; bu me\sim Muhsin Ertuğ- rul Tıyatrosu'nda yeniden sahnelenme- y e başla>an I.ıiküs Havaftan bir bölüm v e FahretlinKerimo» yönetimındeki Ce- mal Reşıt Re\ Salonu genç senfoni or- kestrasından dinlediğimiz Türk Sahne- leri \e bütün salonun katıhmıyla söyle- nen Onuncu Yıl Marşı co^kulu birgece- nin seslenydi. Önce. ben dahil birçok ki- şinin konuşmacı olarak adı du> urulmuş. sonradan yapılan \eni birdüzenleme ile yalnız beledi\enin kültür danışmanı Şe- nolDemirözlüileGenel Sanat Yönetme- ni Arda A\doğan'dan başka kimsenin konuşmarnasına karar \erilmis. Bu anma gecesi ıçin hazırladıgım ko- nuşmadanalıntılanbugünküyazımınte- meli olarak düşünmüştüm. Cemal Re- şit'i kitabımınhersatınndanasıl\eniden keşfettiğimi anlatacaktım. I Yaraücı bir öğretmen Nicedır hazırlamakta olduğum Cemal Reşit Rey kitabımı şu sıralarda tanıam- lamak üzerev im. Çeşitli resimler \ e bel- geler topladım. sayısı 67'\e \aran *öy- leşi yaptım. Bunca belge bunca anı bir araya gelince Cemal Reşit Be>"i ne ka- dar yakın yaşamaya başladığımı takdir edersiniz. O kadar ki artık geceleri düy lerime girip "Cancazım, hadi artık, bitir şu kitabı", demeye başladı. Ve giderek her satırda Cemal Bev i yeniden keşfet- meye koyuldum. Önceden bildiğim şey- ler bile \eniden şekıllendı. Osnıanirnın son günlerini. Osmanlı'dan cumhuriye- te geçişi, genç cumhurivetın coşkusunu. Avrupa'nın sa\aş bunalımını \e bürün bu çalkantın/n ortasında yalnız müzik için yaşayan bir Cemal Reşit Re> 'i tanı- dım. Şaşkınlıkla havretle \e hayranlıkla keşfettiğim birkaç satırbaşını aktarmak istiyorum. Bebek Efsanesi Karagöz Süiti, pıv ano ve keman konçertoları. Çelebi Operası, Yaygara 70 gibi nice yapıtının kayıplara kanşmış otonasını btr kcz-daha kımyo- mm. Kocaman bıropera, kocaman sen- foniler, konçertolar. operetlernasıl kay- bolur'.' Akıl alır gibi değil! Ilk seslendi- rilerinde Paris'te biiyük övgüler fopla- \an Karagöz ve Bebek gibi senfonik va- pıtları daha Türkive'de hiç çalınmamış- ken partisvonlan vitip gitmiş! Bugüne kadar elde kalan bazı özgün nota yazıla- n Filatmonı Derneğı'nde koruma alrın- da. Operetlen ise varislerinde duruyor. (Anma gecesinde öğrendiğimize göre CRR Konser Salonu varisleri ve Filar- moni Derneği ile bir işbirliği sonucu bu notalan roplamaya özgiin şazıdan çoğal- tarak herkesin kullanabileceği şekilde gün >üzüne çıkarmaya adaymış.) Cemal Reşit'i keşfertıkçeonun birmo- da uygulayıcısı, bir medya öncüsü oldu- ğu da karşımıza çıkıyor. Örneğin Ondes İVlartenot gibi 1930'Iann başında icat edılmiş bir çalgıyı o sıralarda Honegger ve Messiaengibi iki besteci orkestrasına alıyor. Bir de Cemal Reşit Rey! Ondes Martenot veyaylı çalgılariçin "Pbeme" adlı biroda miiziği yapıtı besteliyor. Yan- lış anlaşılmasın. modayı uygulama deyi- şinı gündemi izleme. çağı yakalama bağ- lamında kullanıyorum. Moda olup da ge- lıp geçen değerler bağlamında deği 1. Or- neğin. izlenimcilik akımı. yerel müz/k- lerden yola çıkan l lusçuluk akımı. o günlerde gündemde olan ve Cemal Re- şit'in de yakından izleyıp uyguladığı akımlar. Yırmincı \ üzyıl başında zamanın bir modası da komple müzisyen olmak. Ce- mal Reşifin yetiştiği yıilarda Paris ve Cenevre'de çevresindeki her ünlü mü- zikçi. mutlaka kompozisyon yaptvor, or- kestra yönermeye soyunuvor ve çalgisı- nın \ irtüözü ustası olarak ün yapıyor. Ör- negin Alfred Cortot gibi Cemal Reşit Rey. besteci olarak piyanist ve şef ola- rak A\ rupa'nın neredev se. yirmi yıl gün- deminde kalmış. Bugün Avrupa müzik tarihine geçmiş nice ünlü şef. Cemai Re- şit Rey'in vapıtlarını 1927-40 arasında en ünlü orkestralara çaldırtmış Cemal Reşıt kadar A\ rupa'nın ünlü orkestrala- rını vönetmiş bir ikinci şefimiz de daha olmamış. Operet yazmak 1930'larda son derece gündemde. Tıpkı Ira ve George Gershvvin gibi. Ekrem ve Cemal Reşit kardeşler de peşpeşe operetler yazıyor. BroadMav'in Avrupa'yayansıdıöıyıîlar. Cemal Be\ anlatıyor: "Lükiis Hayat'ta, orkestrasvonu iki pi\ano \e birkaç sa/ için .vazmıştim. İki piyano bir moda idi. Her akşam ve matine dahil allahın her günii Ferdi Statzer ile iki piyanov u çaldık orkestra içinde." Cemal Bev 'in bir başka anısını akta- rav im: "Afatürk. İstanbul'agelirken kar- şdayanlar arasında biz de vardık. Biz Gül Nihal vapuru ile İzmit'c gittik. Gazi. jz- mit'e geldi ve Refit Paşa vapuruna >er- leşti. Hazırlanan program gereğince biz Cesar Franck kantatının birinci böliimü- nü çaldık." Cemal Bey bu konsen Ergi- can Saydam'a şöyle aktarmıştır: "Bem- beyaz smokinler vardır üstümüzde. Daha salona \aramadan vapurun ba- casından çıkan dumanla is içinde ka- lan smokinler neredev se kapkara ol- cemal Reşit eninde sonunda bir simge halini alıyor. Onun kişiliğinde yannın Türkiyesi için bir sunu görüyorum. Atatürk iikeleri doğrultusunda çağdaş uygarlığı yakalamak için uluslararası birdil olan çoksesliliği kendi kişiliğimizi yitirmeden kullanabilen, saldınlara karşı kültürünü geliştirebilen bir anlayış görüyorum. Cemal Reşit Rev'i anma gecesinde Gökçen Koray'ın çocuk ve gençlik korosu ilk kez dinlediğimiz parçalan seslendirirken (üstte), 'Lükiis Havat'tan bir bölüm sunuldu. İdil Biret de(>anda) Aydın Kaıiıbel ile iki pi\ano için Prelüd \e Füglerle, Onuncu V ıl Nİarşı ve bestecinin sevdiği iki Chopin vapıtını sesiendirdi. muştu." Üstelik Cesar Franck da o or- tam ıçin biraz agır kaçmış. Öğrencilerinden dinlediğim anılar ise rengârenk. Her biri onun yaratıcı öğret- menîiğini başka bir ola> la aniatıyor. Ve- dat Kosal, Madam ButterfK ı anİatırken koltuğun ardına girip harakiri yapması- nı, Tuluyhan L'ğuriu, Debussy'nin Surt Bergamoseadlı yapıtını çalışırken o yaş- lı hali ile zenci gibi dans ederek coşku- yu anlatmasını aktanyorlar. 1928"de onun piyano öğrencisi olan MasumeBa- tu'ya konçerto çaldırmak isteyip orkest- ra bulamayınca, orkestra bölümünü di- ğer piyanoda kendi üstlenerek ona bu zevki tattırması. Hep işin perde arkasını tarihteki konumunu incelemesi ve çalan kişiye çalgısının ardındaki derinliği dü- şündürmesi. Örnegin orkestra provalan- nın kasetlerini dinliyorum. Leonora uvertürünü çalıştınyor ve rüm yaylı çal- gıları uyanyor: "Dikkat! Zindandan ışı- ğa doğru çıkıyorsunuz. Önce karanlıkta- sınız, yavaşça aydınlığı görüyorsunuz." I YarınınTüPkiyesi'nehizmeti Son yıllannda bile küçücük bir tran- sistörlü radyodan Türkiye'de ve alabildi- ği dalgada klasik müzik programlan din- leyerek yeni bestecileri sorgulaması. onun hâlâ gündemi izlemesine örnek. Örneğin Polonyalı besteci Lutoslavvs- ki'yi dinlemiş bir gün. Ve hemen o gün derse gelen öğrencisi Ertugrul Sevsay a "Bu adamda çok iş var, yann öbiir gün bundan çok söz edilecek" gibi bir sapta- ma yapmış. (Nitekim son yıllarda dün- yanın önde gelen bestecilerinden birisi oldu Lutoslavvski.) Konservatuvaröğrencileri ile gönüllü müzikçileri bir araya getirip orkestra kur- mak için uğraşırken onu pek çok eleşti- ren oluyor. Yok, öğrenciler derse girmi- voımuş, yok, kendisi dersleri aksatıyor- muş. 1leri devreden öğrencisi JülideSav- gun soruyor. "Hocam niçin onlara açık- lamıyorsunuz, neden bu orkestranın öne- mini varannı anlatmıyorsunuz? Siz de konuşsanıza.'' Yanıt olarak Iranlı şair Sa- di'nin dizelerini okuyor: "Beni kıskanı- yorlar. ama ben onlara cevaben bilgimi derinleştirivorum, kültürümü geliştirivo- rum." Cemal Reşit eninde sonunda bir sim- ge halini alıyor. Onun kişiliğinde \annın Türkiyesi için bir sunu görüyorum. Ata- türk iikeleri doğrultusunda çağdaş uv- garlığı yakalamak için uluslararası bir dil olan çoksesliliği kendi kişiliğimizi yitirmeden kullanabilen, saldınlara kar- şı kültürünü geliştirebilen bir anlayış gö- rüyorum. Hiçbirzamangösterişe. şekiî- ciliğe girmeyen filozof dindarlığı, Onun- cu Yıl Marşı. ile sergiledıği çumhuriyet coşkusu, geleneklerine hayran olduğu Osmanlı töreleri ile köküne bağlılığı ve gündemi izleyip çağı yakalama ustalığı ile yannın Türkiyesi 'ne hizmeti gün geç- tıkçe daha iyi anlaşılacak. lyi ki bu salona ismini vermişiz. Bu- nunla da gün geçtikçe daha çok övüne- ceğız. Bitmeyen sinyaller ve Biret'in nefis müziği ÖNDER K İ TAHVALI Müzıkbilimcı Mahmut Ragıp Gazimi- hal'ın daha ] 9301u vıllarda ülkemızın mü- zik kalkınması ıçin yaptığı önenler arasında müzik eleştirısının gelıştırılmesı de vardı. Kendisı de örnek nıtelığinde eleştınler \az- mıştı. Ne kı vararlanna karşın eleştinnın kı- mi çevreler açısından batıeı yanları oluvor: yazılanlar şımşekleri çekebilıvor Eleştınnın eleştinsı yazara güç \enr: ama bazı tepkıle- re de hazır olmak gerek. En doğrusu. Cum- hunyet gazetesinın ilkelenne bağlı kalmak. dış etkilerden annmış vansız \e dürüst eleş- tinlervazmak \e mutlaka doğruyu söylemek- tır. 1953'ten ben okuru olduğum Cumhuri- vet'te. müzik vazarı olarak göre\ \apmanin gururuvlamevsımın ilkeleştmlennı \eizie- nimlenni aktarma\a başhvorum. 4 ekım akşamı. agzına kadar dolu olan Atatürk Kültür Merkezi'ndev ız. Istiklal Mar- sınıızınardından. IZDSOMüdürüSayın.Vu- man Pekdemirın açı^ konuşmasını dinlivo- ruz. yenı sponsorlara plaketlerının v erılişme tanık oluvoruz. Bu uzun bekleviş sırasında. anakent beledıvesınin. Mustafa Kemal Sahıl Buhan'nın bıtımmdekı arsayı, sanat komp- leksının yapımına ayırmak karan aldığını öğ- renerek sevmıyoruz. Aynca dınletıde hazır bulunan Sa\ m Başkan Dr. Burhan Özfatura 'nın. bu tasanm ıçin 50 mıharlık ilk ödene- ğı de vereceğıni du\unca knancımız ivice anıvor. Sonunda Rengim Gökmen vönetı- mindekı orkestranıız. F. Tüzün'ün "Türk Capricciosu" ile venı dınletı mevsımını baş- latıyor. Bu> ıl dinlediğımız ılk solocu. E.Grieg'ın la mınör piyano konçertosuv la. değerlı pıv a- nıstımiz. İdil Biret oldu. Evlül sonunda Pa- ns'te kendisine verılen "Diapason d'or" nı- şanıyla bir kez daha yücelen Biret'in voru- mu şu örnekle anlatılabılır. IZDSO'nun pıvanosunu her dınlev işımde çalgmın artık eskidığını. venisının gerektiğı- nı düşünürdüm. işte bu pı>ano bırden başka- laştı. güzelleştı. dınleveni ımrendırecek bir sanat yapıtı oluverdı. Biret. alkışlara teşekkür ıçin Rabmani- nofun sol majörprelüdünü çaldı. Herzaman dınledığimız bu vapıt da değışnıış. şasırtıcı birgüzelliğe bürünmüştü. Kurucu müdür rahmetli Mükerrem Berk'ın anısına düzenlenmiş olan dınletıde R. Gökmen'ın seslendirdiği orkestra yapıtla- n. Capriccıolardan oluşmuştu. Bılindıği gibi F. Tüzün'ün müzığmde temel öğe ntmık ke- sinlık vebuluşçuluktur. "TürkCapricciosu" ritım açısından bıraz sallantılı olunca dınle- ven ûzerınde ıstenen etkıvi vapmadı. Rim- sky-Korsakofun "İspamor,Çavkovskinın "İtahan" capricciolarında ise seslendırme- nın daha parlak olduğu söylenebılir. "İtaKan Capricciosu"nda orkestranın trompet sanat- ÇIM Te\fik Kulak \ e bakır ütleıne çalgılardan oıuşan Fantar topluluğu göz doldurucuvdu. "İspanvol Capricciosu'"nda ise baş kemancı Şebnem Özdemir, vnolacı Zeliha Küyel, \ı- \olonse!cı Hakkı Öztürk. flütçü Şükrü \'al- çın.obuacı MuratÖzülgeaklametçı AtıfPev- nirci. kornocu Ertugrul Karamenderes ve arpçı Füsun Ann. bestecinin buçalgılarayaz- dığı konçerto benzen sololarda ellennden ge- leni yaptılar. • • • Izmir'ın değerli sanat \e eğitim kurumu DEÜ Devlet Konservatuvarı, 23 evlül saba- hı okulun Orhan Barlas Salonu'nda yapıian küçük fakat coşkulu bır törenle açıldı. Kon- ser\atuvar. geçen yıl elde ettığı yurtıçi ve yurtdşı başanlanna. bu yıl yenilerinı ekleme kararındadır. Dış ülkelerle olan sanat alışve- rışı sürecektir. Dınletı etkinliklen de epey yo- ğun geçecek gibi görünüyor; ama asıl yenı- lık. kurumun kendi olanaklannı zorlayarak kitap basımına başlamış bulunmasıdır. Şu- nulan ilk yapıt. Vecdet Ayduı'ın "Cavalleria Rusticana"sıdır Yazarburada, anılan opera- y ı çeşitli bakış açılanndan müziksevere tanıt- maktadır. Bundan üç yıl öncesine değın Izmır Kon- servatuv an 'nda bına sorunu \ ardı. Kurum ar- tık genış \e rahat bır yapıda eğitim veriyor; fakat şimdi de kadro yokluğu \e ödenek az- lığı gıbı sorunlar yöneticilerin başını ağnt- maktadır. Yeni bir sanat mevsiminin ilk haftasında iş- te tzmır. Çarpıcı anılar bırakacak olan müzik etkinliklen. hiç kuşkusuz bu yıl da güzel ken- tımizi süsleyecek. ona yenı bır renk \e can- lılık getirecektir. 293 89 78 (3N«I • • İ T İ M I T SVfiaR h.UMA XI EU.E BEA RT IİASIEI. Al JEl II. OABRIFI BARYLl.l Bir Fransız Kadını /.'•) RF.G1S VAROMER l'/lıııı r £n Iv Yoneımen Odulu STSTi. 3U5CÎ11 B*H J0EL VE ETHAÎJ COEII FİZ.MÎ FARGOstü bir calı&ma: , Jıiç umulrnadık 11 EKİM'DE SİIMEMALARDA Kültür Sanat ilanlarınız için: 293 89 78 (3 hat) IŞIL DİRİCAN Resim Sergisi 10Ekim-30Ekim1996 Ekol Sanat Galerisi: Cıhangır, Sıraselvıler Cd Bakraç Sk. No 3S/A Beyoçltı Te/: 293 0617 iltür Koleji Egltim Vakfı (KEV) SALONU'NDA AÇILIŞ KONSERİ Ünlü Soprano Zehra YILDIZ Tenor Süha YILDIZ Piyanoda Elisabetta Dl STEFANO 11 Ekim 1996, Cunut Saat: 21.00'de BİlfTSATlŞ: KEVGİŞESİ 9.-10. KISIM ATAKÖY Tel:(0-212]559 04 88P6X . AKBANK 6. ULUSLARARASIAKBANK 4, B^TBtNATIONAt JAZZ fKTÎVAl. İ CEMAL RESIT REY KONSER SALONU 18.30 ARTO TUNÇBOYACIYAN & MARC JOHNSON & VVOLFGANG MUTHSPIEL JI.30 JOHN SLJRMAN QUARTET AKSANATTA SEMINERLER 15.00 JOHN SURMAN AKSANATTA LASER DISC ve VIDEODAN FILM GOSTERILERI 13.00 DIZZY GILLESPIE. "A Nıght ın Tunisia", 28' 18.00 RON CARTER, "Lıve Double Bass'. 55' ŞŞ8ŞŞ|?Thc SSîîî?? Bnash John Sunron Quartec konseHcn. T>ıe Bnoıh Counorır ekjeHı ktdobnyia cer^Ucfmdoafa- Bilgi için Tel: (0212) 252 35 00 - 01 - 02 AKBANK FLIPPERYıllar öfx:e TBTde gösterıldıQ»ncJe Qenış ılgı toplayan "Flıpper- bo kez de sınema frtmı o'arak seyırcısıyte buluştu Başrollecnde Crocodıle Dunaee' fılmlenmn unlü ytldızı Paui Hogan tte genç oyuncu El'fah Wood un oynadı^t -Flıpper" ergentık çagınaakı hır gençte bır yunusun dostluflunu bır kez daha gözier önone serecek Fılpper' tn yenı versıyonunda eskı hıppı amcasıyia btflıkte bırarada yaz tatılını goçtrrrtek zorunda kalan 14 yaşmdakj ası genç Sancty Rıcks roiuoü geçtı^tmız sezon "The War' da Kevın Costnef a karşı öoemh Dır performans sergıieyen ENjan Wood ustıendı AJan Saphıro nun yûnetiiOt fılmın produktö^ugunü Janes j McNamara ve Perry Kat? yaptilar 14 yaşındakı ası genç Sandy Rtcks hayaiınm en berbat öönemmöed'f Çunku yaz tatıimı Mıppı eskjsı amcasıyia bırtıkte "dunyamn öDur ucundaKr bır adada geçırmek zorunda kalmıştır Gençlık yıllannda Beach Boys grutnjnun peşmden yoltarr, -^ûkûlececek kadar sıkı bır htpp! olan amcası yaşı tleriedıkçe topiumdan kopmuş ve bal'kçı cJup çıkrmştu Usiefık gertç Sandy açıanctân cJaha da kötusu Rea Hot Chılı Peppers gfubunun kooserlen ıçtn elındekı serbest gtrış kartlannm yanacak olmasıdır Ancak gıtîtgı adada Fthpper adlı yetım t»r yavru yunusla karşıiaşınca bu kent çocugunun nayatı bır anda degışır ve adadakı yaşam tarona uyum saöiamaya Daşlar Ço*c geçmeden de kendısını hayaîın^-n en buyuk maceraanm ta-n göbegmde bufur DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Yaşlı Bir Şaire Mektuplar (5) Sevgili Ş, Mektubunusevinerekokudum. Banalaf sokuştur- mayı bırakıp şairlerden söz etmen ne güzel!.. Ergin Yıldızoğlu'nun sözcuk seçiminde başansız göründüğünü söylüyorsun. Bence, bu genç şairadaylarının ortak sorunu. söz- cük seçmekte çeşitli nedenlerle yetersiz kalıyorlar. Eski şairler gibi, şiire hangı sözcukler girer, hangi- leri girmez diye bir ayırma yapmayı düşünmedığıni çok iyi biliyorum. 1930'ları, 40'ları yaşayanlar Türk şi- irine gündelik yaşamdakı bütün sözcükleri sokabıl- mek için şairlerin nasıl savaşım verdiklerini unuta- mazlar. Bugün her sözcükşiıregıriyor, ama Osmanlıca'dan Türkçe'ye geçişin yarattığı özel bır durumumuz var kullanılan sözcukler arasında bır tutarlılık, bir uyum sağlamak dille ilgili bazı bilgileri edinmeyi gerektıriyor. Gençlere ise yetişme yıllannda eğitim ya da öğrenim yoluyla bu bilgiler verilemiyor. Savaşımın içinde ya- şarken bizim ayrıca çaba göstermeden öğrendiğimiz şeyleri, onlar sonradan oğrenmek zorundalar. Bıryandan Batı dillennin teknolojıyle gelen saldırı- sı var, bir yandan da Osmanlıcılığın, isiam kulturuyle güçlendirilmek ıstenen bağların, ya da bunlarla ilgisi olmadan geçmiş güzellikleri günümuze taşıma de- neylerinin gittikçe artan baskısı... Bugün genç bir şair adayının kendisine bir sözlük oluşturması, dilde büyük gelışmeler yaşandığı, birçok şey yerli yerıne oturduğu halde, çok daha güç. "Ergin Yıldızoğlu adında birde ekonomiyazarı var" diyorsun. Ikisi aynı kişi... Ben onun Ingiltere'den yazdığı yazıları "Cumhuri- yet"\e ilgiyle okur. çok yararlanırdım. Sevdiğim bir yazardı. Gene öyle... Sonra birgün "Adam Sanaf'a bir mektup geldi: Baktım, ekonomi yazarı olarak bildiğim Ergin Yıldı- zoğlu, beğenilırse basılması ıçin, bır mı, birkaç mı. tam anımsamıyorum, şiirini göndermiş. Başka biralanda uzman sayılan, yazılannı severek okuduğum bir yazar... Kim bilir kaç yıl öğrenim gördü o duruma gelmek için, ne çalışmalar yaptı? Bir yandan da şair olacak... ' Nedense bu durum bana bıraz ters geliyor... Başka bir alanda uzmanlaşmak ıçin yıllarca oku- muşsun... Özendiğine gore daha yukarlarda gördü- ğün bir uğraş içinse kâğıdı önüne çekmeyı yeterli bu- luyorsun... Ergin Yıldızoğlu'nun gönderdıği şıır. ya da şıirler pek parlak değildi. Özellıkle sözcük seçimi o zaman daha da sorunluydu. Yazdım kendisine. Sanırım. ya- zılannı severek okuduğumu, şııre özenmesine bır an- lam veremediğimi bıldırdım... Hiç aldırmadı, gene gonderdi... iyi ki aldırmamış... Dünyada neler olup bittığıni böylesıne iyi bilen, oku- ma, çalışma gücü yüksek, bılgi dolu bu genç insanın sozcüklerin şiirine alışık olmadığımız bır şeyler kata- bileceğini umuyorum. Hakan Savlı'yı daha önceden de bildiğini, beğen- diğini söylüyorsun. Eyet, 1994 Sabri Altınel Ödülü, 1995 Cemal Süre- ya Ödülü... Bir dosyayla iki ödül alarak parlak bir baş- langıçyapmıştı:.:''"" Ama Bilgi'deyayımlanan kitabmın adına bak: Unu- tulmuşÇocuklukEskızlerı, "Eskız"sozcüğünü şıinn- de kullanması bir yana kapağa kadar çıkarıyor. Hep aynı sorun... Bu gençlerin şiırierine soktukları kimi sozcüklerle ben aynı mahallede bile oturamam. Biliyorsun, Hakan Savlı da başka bır alanda çok iyi öğrenim görmuş bir genç. Tıp doktoru. 1995'ten bu yana Helsinki Üniversıtesi Organ Nakli Araştırma bı- riminde kanser genetiğı araştırmalan yapıyor. Onun şiiri de gelişmekte. Ama görsel biçim oyun- lanna fazla düşkünlük gösteriyor son günlerde. Se- nin hoşuna gidiyordur. Ben sevmem öyle şeyleri. He- le işin başında. tükenmemiş bır şair için çok anlam- sız. Gereksiz bir görsellığe sokuluş. Sozcüklerin ye- tersizliği mi söz konusu! Aynca bu tür oyunlar aldatır şairi, şıiri yakaladım sanmasına yol açar. "Şiirde öykü oimaz" diyenlerı sıralarken llhan Berk'te başlamış, Melih Cevdet Anday'la bıtirmış- sin. Bence bu iki şairın bu konuya yaklaşımları aynı değil. Uygulamaları da. saptadıklannı anlatışlan da değişik. Ne kadar ilginç değil mı? Aynı görüşten yanalar. ama bana uygulamaları da, saptadıklarım anlatışlan da değişik geliyor. Başanlı iki şair. Yıllardırşiiryaratıyor üretiyor, yapı- yorlar, her neyse... Ama bır görüşte bırleşırken bile "değişik"\er... Bence, şiirin işte bu yüzden okulu yok... Ayrıntılarda sonsuz bir çeşıtlenme soz konusu... Aralanndaki değişikliğin ne olduğunu bu mektubu- ma sığdıramam şimdi. Yanıt beklemeden, bir iki gun sonra gene yazarım. Senin konuya yaklaşımında bir yumuşama var gı- bı geldi, sevindim. Ayrıca Salah Birsel için guzel şey- ler yazmışsın, bana da pek sataşmamışsın. Haydi hoşça kal... Sevgiler, selamlar... SON DÖNEM OSMANLI KUMAŞLARI 9 E K I M - 1 6 K A S I M 1 9 9 6 VAPI KREDI Kf I.T f K MI:RKI:/İ Vapı Kredi Vedat Nedlm T6r Mûıesl IstıKUl Caddesı 28S Beyogiu 80050 Isunod Telefon iOZ',2 1 ZA5 20 41 252 47 00'259 YAPI KREDi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear