23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYIA CUMHURİYET 30 EKİM 1996 ÇARŞAMB/ 14 KULTUR Irlciıdalı yazar James Joyce'un başyapıtı 'Ulysses' Fransa'da ilk kez yayımlamşından 74 yıl sonra Türkçede Dilîıı labirentlerînde bir oDU\GL DURGlN Irlauialı yazar James Joyceun başvaptı olarak nitelenen 'Lhsses' « Fran.-szcada vayımlanışından 74 yıl sorra tam metniyle Türkçede. Karmajik dılı nedeniyle okuması da çevnlmesı de son derece güç olan, tu > ıızden de edebıy a» çev re- lennce'çevrilemez'dıye kabııledı- len varttı dilimıze. Doğu ve Lzak- doğu gzemcilığı \e Geşialt terapi- >ı iizenne çalış.malanndan tanıdığı- tıız \t\zatErkmen kazandırdı. YapıKredı Yavınlarfnın 500. kı- •abıola-ak-<unulan 'Ulysses' ıçınbu ıkşam Yapı Kredı Kiilriir Merkezı ıCazım Taşkent Sanat Galerisi'nde bir 'kutlama' düzenienıyor. 1991 "de Yapı Kredi Yayınlannın lüasık Vapıtlar Lızısı için açı lan ya- rışma sonucu. (yansma\a en çok katılımın "Ul>sses" ıle ofuşu ilginç bir ayrıntt) diğer katılırncılar ara- sından sıyrılıp "Uly sses'i çev irmek- le 'ödülendirilen' Ne\zat Erkmen için 'bir oyun Ih sses'i çoirmek'. "Çevirmenlik gibi bir iddiam yok benim"dıvor Erkmen "JamesJo>- ce çok tuhaf \e ilginç bir adam. Bu yönüv lekendimle paralellik kurma- >açalışı>orum.Sı- radışı bir adanıın yaptığı bir seyi an- cak ona benzeyen ber başkası\apabi- lirdi. Bunu, bö\le diişünmek bana zevkverijor." Yüzy ılımızın üzerınde en çok tartışılaıı yapıtla- nndanbırıolan 18 bölümlük Ulvs- ses'Joyceuzman- lanna göre bir mık- ro koznıos Yanı tiım evrenı p>ıkolojık. fıziksel. fel- sefı. metafizik ve bıyolojik açılar- dan temsi! eden bir b'a^yapıt. Oysa "Uksses'in konusu son derece ya- lın. Öğrencı Stephen Dedalus i le ser- bestreklamcı LeopoJdBloom'ım 16 Haziran 1904 günu Dublinde (her yıl Dublin"de dıizenienen Blooms- day 'de kitapıa sozü gecen yerlenn do- laşildığı turlarduzenieniyor) karşı- Ia>(11rıI )mJlarıııı anLuıyor Ancak asıl anlatılan. bu ikı ın.sanın bırev- sel kımlıklerını aşan daha büyük bir gerçeğın parçası oldukları. Kıtabm edebıyat açısından önemi ise, Ho- meros'un Oehsseiadestanı ılesim- geselko:>ııtluği4\e Joyce'un kuUan- dığı değıs.ık teknık ve bıçemlerdeıv ıleri gelıyor. Kıtapta. Çingene ar- gosundan Danımarka Yıkınglerinın diline, erken lııgılızce'den Kett'çe- ye uzanan pek çok dil bırarada kul- lanılmıs.. Bloom'un kansı Mary 'nın 'bılınçakı^ı'nınyansıtıldığı son bo- lüm. arada tek bir noktalama işare- tı bile oimadan sürüp gıden 2500 tümceden olus.uyor. "Ulysess'ınbu denli karmaşıkdı- lını Türkçeveaktarmak ıçirt dört y ı- lını geceli gündüzlü bu ışe veren Erkmen anlatıyor "Herakjşambü- yük acıçeki>ordum çevirirken. Anıa sabah olunca rnüthiş bir iştabJa >e- nidenbaşlnordum çevirive. Sonuna doğru büyük bir birikim oldu ^e bi- tirmeye yakın zangır zangır ağla- maya başladını. Birvandan da bit- Nevzat Erkmen rncsini isri\ordunı. çünkü normal >aşamıma geri dönebüecektim" "Peki neden bunca zorluğa rağ- men...' dı_\ecek oluyoaız. "Birkere ben bu zordur diye vapmadım" di- >e şanıtlnor Erkmen. "Ama ben ojuncu> um. Benimkisi oyun, ze^k- le \apılan bir şe> >ani. Bu esere bi- razda o> uncu olmak gerektiğinden daha da ze> kie sanldını. Ben de za- man zaman kendimde ve başkala- nnda hiç konuşuJmaian, yazûma- mış birtakım eğilimler sczdiğim için ,lo\ ce'un bunlan orta>a ko> masına ha>ranım. Kitapta karman iiştune katmanla karşılaşıyorsunuz. Örne- ğin Joyce'un sesi çok güzelmiş. Hat- ta bir Itahan arkadaşL \azar olaca- gına tenor olsa\ dı çok daha ün ka- zanırdı dcnıiş. Sözciiklerinde de mü- zik \ar tabii. Bunu Türkçe\e >ansı- tabilmekiçin çok uğraşüm.Çe\ıri sa- dece sö/JükkHi' bilgisa\ar başında oturmak değildir. Araşdrma> la bir- liktt' kişinin ruhunu da işiniçine kat- ması gerekir". Erkmen çe% ırinın aslına uygun biçımdevapılmasıgerektığıneınan- mıyor (Konumuz 'L'lvsses' oldu- ğu ıçın bö> le bir ıddıa zaten olası de- ğıl) Ama kıtabın Türkçeye çe\iri- lemezlığı konusunda- kı görüşlere de katıl- mıvor "Bir İrlandalı \a da İngiliz, "l l>s- ses'i okurken j üzün- <k nasıl ifadeleroluşu- \orsa ben de Türk okurunun \iiziinde a> nı ifade>ı >aratma- >a çalıştım" dıyor -Önemliolanodm- gu \e anlamı varata- bilmekti benim için. Yöksa >apıtgerçekten de çe\ rilecek gibi de- Kıtap daha çıkmadan once çok büyük yankılar uvandırdı pekı ya çıktıktan sonra neîerolacak? Kım- ler okuyacak' 1 "Bu çok satan bir kitap olabilir, ama bahsegirerim çok azokman ola- cak. Şö> le bir kanşnracak sonra bir kenara atacak(ikurlar. Çünkü zama- nında ben de iivle \apmıştını.' Şim- di mecburen tümünü okudum. Oku- mamalan okurun kabahari degil bence. Nasıl okusunlar. o denli zor ki! Müthiş bir araştırma gerekKor. Ama şunu da belirtmem gerek, ben bunu çe\irirken bihük ölçüde va kahkaha > a tebessüm vardı vüzünı- de. Çe\iri\i kolavlaştıran degil, ama dahada /t\ kJi halc getirenJo>ce'da- ki o mizab gucüvdü". Çe\ırı süresınce. 'L'lysses'ın Al- manca. İtaKanca. Fransızca çe\ırı- lerınden yararlanan Erkmen yurîdı- ^ındaJoyceıleılgılıaraştırmalaryü- rûren pek çok vakrftan \ardim al- mış. Kıtabın yavımlanmasından son- ra bır'llyssesSözJüğu'hazırlayacak olan Erkrnen'ın şimdikı hedefî ısebir başkazor!uoyun Erkmen.Joyce'un UKsses'tende 'zor'dıye bılınenya- pıtı 'Fınnegans VVake'ı Türkçeye ka- zandırmak ıstıyor. "Homeros'unkah- ramanı da Jm ce'un kahramanı da bizler her birimiz. yalnızız bu yolcu- luklanmızda. Geneinsan.zaman za- man bu yolculuğu başkalarn la pav- laşmak. birlikte üretnıek isteğini duvu\or. Münıkün mü bu?". 1920"de miistehcen olduğu gerekçesh le >asakianan • l'h sses'in vazan James Jo> ce, ilk \a> ıncısı S\ lvia Beach ile biriikte. Bir kitap aklama öyküsü James Jovce 1938 \ılında Zürih'te. James Joyce. 'Ul>sses'ı yazdığında uzun bir süre kitabı yayımlayacak yayınev ı bulamamis. Kıtap 1920'de •müstehcen' olduğu gerekçesiyle yasaklanmiş. I922yılında Pariste Shakespeare and Co. kıtabe\inın \\urekli' sahıbi Sylvia Beach tarafından yayımlanan kitap Amerika'da ancak 1933 yılında aklanabılmış. Hergeçen gün yeni kitap yaiaklamalanyla karşılaştığımız ülkemızde Amerikalı yargıç John M. VVoolscy'ın 'Ulysses'i neden akladığını merak edenlerde \ardır belki. Aşağıda bu karardan alınan kisa birözeti sunuyoruz: "Bövle bir davada jüri, kurann venlmeuni yıllarca uzatabıhrdı Ben. 'L'lysses V baftan sona kudar okudum... L'lysses, okunması da anlaşılması da kolay bir kitap degil. Bu yapıt üzerimle birçok kitap yazılmıs. Yani. kitabı layıkıvla anlayabilmek için. çok sayıdakı öbür kıtapları da okıımak gerekivor... Xe var kı ben L'lysses te cinselligı hafife tilma ya da bu tür dııygulan sömürme vaklasınnna rastlamadım Joyce, L'lysses iyazarken. ilk oltnasa bile . yenı bir yazınsal bıçem kullanmak istemistır Bana öyle geliyor kı. Joyce şasırtıcı bir başarıyla süreklı olcınık degısen kaleodoskupık bılınç ekranında. iıeın sıradan malzemevı hem de pek derinlerdek l tbilınçaltl) mahemeri yansıtabılmıştir. Joyce'un kullandıgı bazı Sakionca sözcüklenn 'müstehcen' olduğu ileri sûıiilmektedir. oysa bu sözciikler bütiin erkeklerce ve yanılmıyorsam kadınlann bn\ ogıınca bilinmektedir. Elbet. bu sözciikler Joyce un betimledığı kışi ı e ortamlarda doğal olarak söy lenebılec ek sözcüklerdir Roman kahramanlannın zihınlehnde cmsellığtn sık sık yer almasına gelince, unutmayalım ki. olaylann geçtigı yer Galyahlarm. Bretonlarm ve Irlandalann iilkesi. mevsım de ılkbahardır ". 12. İstanbul Fotoğraf Cünleri Bir ay süreyle fotoğraf maratonu 7. Efes Pilsen Blues Festivali'nin ilk durağı İstanbul Bluesf Türkiye y yi dolaşıyor Kültür Senisi - ! - 30 kasım tarihleri arasında IFSAK'ın düzenleyeceğı 12 İstanbul Fotoğraf Günlen'nde fotoğraf sergılerı. yanşmalar. dia göstenlerı. panel ve söyleşiler yeralacak. Türk fotoğrafında birçok etkinlığın önciilüŞünü yapan İstanbul Fotoğraf \e Sinema Amatörlerı Derneği (İFSAK), bu yıl daha kapsamlı. daha nıteliklı ve kitleleri kucaklayan fotoğraf etkınüklen düzeniemeyı amaçlamakta. Fujı Film Türkiye temsilcısı Sınfo A.Ş.'nin sponsorluğunu üstlendiğı 12. İstanbul Fotoğraf Günleri. 1 Kasım 1996'daBasın Müzesı'nde "Fujı Fılm 1995 Avrupa Basın Fotoğraflan Sergisi' ıle saat 18 30"da açılacak. Türk fotoğraf ustalanndan İbrahim Zaman, İzzet Keribar, Yusuf Tu%i'nın 'Gizemli Burma'. Nusret Nurdan Eren'ın 'Yaşam V. MSL' Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü'nün 'Belgesel Fotoğraflar Sergisi'. ,\li SamiTepeciklioğlu'nun 'Ustalar- Retrospektir. TimurtaşOnan'm 'Değişmeyen Y'önleri üe İstanbul*. Fransız fotoğraf sanatçısı. sınemacı \e yazar Michel Dieuzade'nin •Gerçeğin İzinde". "Foto Maraton', 'Fotoğrafınla Gel' sergılerınin yanı sıra Maggie Danon'un '1996 Sergimi Beraber Gezelim". Ali Balkının "EvrenSevgisi ve Yaşamm Gizemi". Faruk Ertunç'un *Su \e Estetik'. .\li Ethem Keskin'ın *Bir Dalış Ö\küsü'. Cemal Ağacıklıoğlu'nun "Hasu-ın Ö>küsü\ ibrahim Demirel'ın "Doku \e Ritim". İnsanın Çığlığına Fotoğrafın Tanıklığı' dıa göstenlerı 12. İstanbul Fotoğraf Günlen kapsamında yer alacak 197 0'li yılların Anadoİu yaşamından kesıtler sunan 'Yaşam 1* sergisi. Nusret Nurdan Eren'ın ilk kışısel sergisi olup Türk fotoğraf tanhınde önemli yen olan »ergılerden bin. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan "Dia Gösterisi Varışması" ve "6. Foto Maraton YanşmaJan* y ıne tüm fotoğraf-e\erlerm katılımına açık olacak. 9 kasım saat 13.00'te Aksanat Çok Amaçlı Salon'da Merih Akoğul'un yöneteceği panelde 'Teknolojik Gelişmeler Karşısında Fotoğrafın Konumu'. Ne\^at Çakır. Handan Tunç, İhsan Derman ve Orhan Cem Çetin'in katılımlan ıle tartışılacak. 22 kasımda Emlak Sanat Galensi'nde sergisi açılacak Michel Dıeuzade ıle aynı gün saat 20.00"de 'Güncel Sanatlar' üzerine söyleşi. 23 kasımda i*e Basın Müzesı'nde •Fotoğraf L'zerine Sövleşi" yapılacak. Fotoğraf sanatçılannın bırbirlerınin sanat anlayışını tanımalan amacıyla bu yıl 2.'sı düzenlenen 'Fotoğrafinla Gel' sergisi rüm fotoğrafseverlenn getireceği fotoğraflardan oluşacak. Saat 14.OO'te açılacak olan serginın bitıminde katılımcılar bir başka arkadaşının fotoğrafını alarak sergıden ayrılacak Tüm etkinliklerin ücretsiz olarak gerçekleştirileceği 12. İstanbul Fotoğraf Günleri, 30 kasım akşamı İTÜ Maçka Sosyal Tesislen'nde verılecek geleneksel yemek ile son bulacak. Alvin Youngblood Hart Kültür Sen isi- Bluesun usta yorumculan GuitarShorty, Carol Fran, Geno Delafbse \e Aivin \oungbiood Hart, 30 ekim - 2 kasım tarihlen arasında İstanbul Hılton Convention & E,xhibiton Center'da bluesseverlerle bulu^uyor. Efes Pilsen"ın gelenekselleştirdiği festıvalde bu yıl. blues dünyasının en ünlü ve renklı ısımlerı yaklaşık 4 saat sürecek blues maratonu y aşatacaklar. Organızasyonunu Pozitif'in üstlendiğı festival. Istanbul'dan sonra 4. 5 ve 6 kasım tanhlerinde Izmır Hilton Otelfnde. 8 ve 9 kasım tanhlennde Ankara Hilton Otelfnde ve 11 12 kasımda da Mersın Hilton'da sürecek. Festivalın ilk konuğu. seyirciye gitar ustalığının yanı sıra akrobatik hareketlenyle Carol Fran de tam bir sahne şovu sunan Guitar Shorty. Yıllarca B. B. King. Little M ilton, Johnnv Copeland, Ra> Charies. Otis Rush ve Sam Cook ıle çalışan Guitar Shorty'n/n müzik çalışmalan Buddy Guy ve Jimmy Hendrixi etkıledi. Guitar Shorty. sahneye bir başka blues devı Carol Fran ile birlikte çıkacak. Tarn kırk yıldır durup dınlenmeden şarkı söyleyen Fran, küçük yaşta Zydeco'yu öğrenmiş ve Creole müziğini Fransızca ve lngilizce yorumlamasıy la tanınmıs.. İlk büyük başansını 1950'lenn sonunda Excello Records ile çalışırkan 'EmmittLee' ile kazanan Fran'ın kariyerinın en ünlü ve son ürünü. 1994 yılında çıkardığı 'SeeThere!' adlı albümü. Blues ve Cajun'u. Zydeco müziâiyle birleştiren genç akordeon ııstası Gene Delafosede Efes Pilsen Blues Festivali'nin üçüncü konuğu. On altı yılı aşan müzık geçmişi ve sahne deneyımıyle henüz 24 yaşında olmasına rağmen şımdiden bir blues ustası olarak kabul edılıyor Delafonse'nin blues yolculuğu akordeoncu olan babası John Delafonse'nin ızınde başlamış. French Rocking Boogie'nın lıden olarak kabul edılen Delafonse, çağdaş Zydeco müzığını oluşturan geleneksel tarzlan en iv i kullanan müzısyenlenn başında geliyor. Festıvalin son konuğu olan Ahin \oungblood Hart ise yeni nesıl akustik blues gitaristleri ıçinde önde gelen biryere sahip. Hart'ın 1996 yılında çıkardığı son çalışması 'Big Mama's Door'. 1920 ve 30'larda yaratılan country blues \e halk müziğının izlerini taşıyor. Çok yöniü bir enstrümantalıst olan Hart. kendıne özgü tutkulu, dıkkat çekıcı müzik tarzını kültürel bırikimi ve ifade biçımiyie enerjık. coşkulu bir şekılde bırleştırıyor. DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Kitap Fuarı Başlarken Bu yıl on beşincisi gerçekleşecek olan TÜYAP Ki- tap Fuarı, istenenin çok ötesınde bir konuma ulaş- tı. Başka fuarlarda amaç. üretilen mal ve hizmetle- rın tanıtımıyken, kıtap fuannda çılgıncasına bir alış- verış öne geçtı. Bu olgu, daha ilk kitap fuarının açıldığı 1982 yı- lında ortaya çıkmıştı. 12 Eylül baskı yönetiminin hüküm sürdüğü, kitabın suç sayıldığı bir ortamda kentin göbeğindeki Marmara Otelı'nin alt salonun-! da açılan fuar, insanların kitabı görmekten korktuk-! lan bir dönemde, kitabın günlük hayattakı olağan, yenne dönmesıne büyük katkıda bulunmuştu. Yıllar ıçinde kıtap fuarı süreklı artan bir ilgiyle bü-' yüdü. Denebilir ki pek çok okur için kıtapla yıl bo-. yu ilişki kurabıldiklerı tek ortam durumuna geldı. ; Bu ilginç oluşumun nedenlerı üstünde düşünme- ye değer: Son on beş yılda yayımcılığın büyük bir aşama' geçırdığı ortada. Yayımlanan kitapları gözucuyla izlemek bile bu olguyu anlamak ıçın yeterli. Bu dönemde bir yandan 6O'lı yıllarda kurulan kı- mı yayınevlerı 80'lerde büyük yayınevı durumuna gelır, yanı sıra yenı yenı büyük sermayeli yayınev- lerı kurulurken, ote yandan her dönemde gö'rüten amatör heyecanla yayıncılığa yönelenlerın sayıla- rında bu dönemde görülen buyük artış yayıncılığı-' mızı övünülesı bir aşamaya getirdi. Geçen yıl TÜYAP Kitap Fuan'na katılan yayınev- lerınin sayısı üç yüz yetmışı geçıyordu. Bu denli çok yayınevinın bulunduğu bir ülkede o kitapları satacak kıtapçı sayısının da o oranda çok olması beklenmez mi? Işte burada durum tersine dönüyor: Ülkemizde yayıncı sayısı arttıkça. kitap sayısı azalıyor. var olan kıtapçılarda da yayınevlerinin ürettiklerı kitaplann an- cak bir bölümü bulunabiliyor. Aradığınız bir kitabı bulabilmek için yayınevıne gitmekten başka bir çö- züm kalmıyor çoğu kez. Bu noktadaTÜYAP Kitap Fuarı, okurların aradık- ları her kıtaba kolayca ulaşabildikleri büyük bir ki- tabevi işlevı görüyor. Şöyle de düşünebıliriz: Yeterli sayıda ve büyük- lükte kıtabevı olmayan istanbul'da kitap fuarı bü- yük ilgi görürken, görece yeterh kitabevine sahıp Ankara'da aynı ilgıyı görmedı. Çünkü Ankara'da aranılan birkitaba ulaşmak, istanbul'dakinden da- ha kolay. Bugün satıştaki bütün kitaplann bulunabildıği bir kitabevı açabılmek. çok büyük yatırım gerektiren bir gırişım. Böylesı büyük yatırımı göze alabilecek gırışimci ise pek çıkmıyor. Bu yüzden on milyonluk İstanbul'da "A7teibew"denebilecekyalnfzcabirkaç kuruluş var. Yanı sıra ordan burdan toplanmış KI- taplarla oluşturulmuş, kapalı ya da açık yerlerde çok sayıda sergı söz konusu. Bu sergılerde yaygın an- layış, en kısa sürede satılabileceğı umulan çok sa- tışlı kıtaplardan oluşan bir derlemeyı her an görü- lebilecek bir düzende sunmak. Sankı Turkıye'de ya- yıncılık seksen-yüz kıtabın çevresınde dönüyor sa- nırsınız. Okur, yayımlanan kitapları yalnızca göre- bilmek için bile kitap fuarına koşmasın da ne yap- sın! Bir de kıtapla okuru buluşturmak amatiıylâ kü-' rulmuş, ülkemize özgü bir garıplık olarak gördüğüm, adlarına "pazarlama kuruluşlan" denen kuruluşlar var. Bunlar çeşıtlı yayınevlennden satacağını um- dukları kimi yazarların kitaplarını büyük ındirimler- le ve toplu olarak alıp setler oluşturarak bunlan okurların kapısına götürerek taksıtle satıyorlar. Kışlık odun-kömür ya da patates-soğan alır gi- bi, insanlar bu setlerı alıp evlennde bir rafa diziyor- lar. Burada da okur-k\tap-yazar i/işkisı bakımından inanılmaz bir yabancılık ortaya çıkıyor. Almak iste- meyeceğınız pek çok kitap, almak istediklerinız arasında size satılıyor. Bir kez benım de başıma geldi, hem de kitap fu- annda. Çok sevdiğım yazarlardan bin olan D. H. Law- rance'ın Gökkuşağı adlı romanını anyordum. Ya- yınevinin standına gıttiğimde bana bu kitabın tek olarak satılmadığını. yirmi kitaplık "çağdaş klasik- lerseti"nöe olduğunu, setin tümünü almam gerek- • tiği söylendi. Oysa öbür on dokuz kitabın çoğu 1 bende vardı, hem de daha lyi çevirılerle. Pazarlama kuruluşlarının şöyle ya da böyle kitap • satışlannı arttırdıkları bir gerçek. Çoğu da yıllar için- • de kitaplannı sattıkları yayınevlerinden daha büyük kuruluşlar durumuna geldiler. Kitap-okur ilişkı"sinin en sağlıklı biçiminin okurla- rın kıtaplan yeterince tanıyabileceklerı, kitaplar ka- rıştırarak saatlerıni geçırebıleceklen, genış ortam-' lara sahıp, kütüphane benzerı kıtabevlerınde ger-, çekleşeceği unutulmamalı. , KAMIL MASARACI K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K Afrika Edebiyatı Büyük Ödülü Hldişi Kıyıfarı'na • Kültür Servisi - Afrika edebiyatının en büyük ödülü Fildişi Kıyılan'na verıldı. 16 yıldır Afrika'da yayımlanan edebiyat ürünleri içinde en başanlı bulunana verilmekte olan Noma Avvard. bu yıl Fildişi Kıyılarf ndan Kitia Toure'nin Fransızca romanı "Destins Parallelles'e venldı. Böylelikie bu ülke ikinci kez Noma Ödülü'nü almış oluyor. Ödül için 19 Afrika ülkesınden 12 yayınev ı ! 76 kıtapla yanştı. 10 bin Amenkan Doları tutarındakı ödül. kasımda Gana'da yapılacak olan uluslararası kitap fuannda sahibine verilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear