23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 1996 PAZAR 12 KÜLTÜR Akdeniz halkları arasındaki kültürel bağlan giiçlendirmek amacıyla düzenlenen toplantı TelAviv 'de gerçekleştirildi 6 Beram Banşmı'DİKMEN G İ RÜ.N UÇARER Uluslararası İsrail Akdeniz Enstitü- sü'nün 1995'in son günlerinde Tel Aviv'de düzenlediği "Benim Banşım" başlıklı toplantı, çeşitli Akdeniz ülkele- rinden temsilciJeri biraraya getirdi. Mo- ritanya'dan Yunanistan'a. Sırbistan'dan Hınatistan'a. ftalya'dan Fransa'ya, Ar- navutluk'tan Bulgaristan'a, lspanya'ya, Avusturya'ya. Fas ve Cezayir'e dek uza- nan ülkeler yelpazesine Türkiye"den de Zeynep Oral ve ben çağnlıydık. Israilli ve Filistınli sanatçılann da katıldığı kon- feransta gündemi "banş". "banş için egi- tim". "hümanizma" gibi konular oluş- turuyordu. Toplantının amacını Akdeniz Enstitü- sü Başkanı şair Erez Biton şöyle özetle- di: "Akdeniz insanlan arasında kültürel bağlan güçlendirerek bu bölgelerde ba- nşın sağlanması \ olunda politik girişim- lerin ötesinde adımlar atmak. Kültür ve sanat insanlannın teke tek kuracaklan ilişkiler hükümetler düzevindeki temas- lardan daha az önernli değildir. Aksine, bu tür beraberiikler zorunluluktur. Çün- kü. bu ilişkilerin temelinde yatan insan faktörüdür." Erez Biton, İzak Rabin"in öldürülüşünün "banş" için atılacak adımlann kaçınilmazlığını bir kez daha vurguladığını söylerken "dostluk" \e K hoşgörü" ka\ramlannın tüm toplum- larca benimsenmesinin gerekliligini de vurguluyordu. Ilk gün toplantıya Büyü- kelçiliğimiz adına Konsolos Beyza Un- tunakatıldı. Üçüncügün Kudüs'teki top- lantıya da Büyükelçi Baıias Özener'in gelmesi memnunediciydi. Büyükelçilik tarafından göstenlen bu hassasiyet kon- ferans kapsamında sık sık değinilen 'karşıhklı Uişkiler* açısından önemliydi. Banşa söylenecek çok şey var Pek çok konuşmacının yer aldığı ilk gündeöncelikle Israil ve Filistinli sanat- çılann banş üstüne söyleyecekleri çok şeylervardı. İsrail'inünlükadınoyuncu- lanndan Onıa Porafın "Benim Ban- şım'" tanımı. Hitler Almanyası'na dek uzanıyordu. "Benim banşım Alman- ya'dabaşladrdivordu Porat, "butürko- nulann asla tartışıimadtğı bir burjuva ai- ledc. Sadece sa\ aşın önemini biliyordum. Sinagogda isedünya yüzünde banşın iba- detle sağlanacağını öğrenivordum! Bü- yüdükçe dünva > üzünde banş olmadığı- nı gördiim. Banş için dua etmeyi bir ya- na bırakarak savaşın bitmesi için dua eder oldum. Israü'e banş için geldim, ba- nşı bulmak için, banş içinde yaşanıak için. Ama, burada da banş yoktu, savaş vardı. Şimdi, her şeye karşın yine de ba- nşı yakalama şansımız var. Bu şansı yi- tirmeyelim." Filistinli şair Salam Joub- ran ise kürsüye çıktığında ilk olarak şu soruyu soruyordu: "Neden bu konferans- ta Arapça çeviri yok?" Yıllardır gerek Filistin"in gerekse îsrail'in karanhk bir tünelde olduğuna değinerek üç çeşit "ba- nş"tan söz ediyordu Joubran. Politik, İzak Rabin'in kızkardeşi Raşel Rabin Şair Erez Bitan ve Raşel Bitan Antik Yunan TıyatrosuAraştırma ve UygulamaMerkezi (DESMl) Yunanlı sanatçı Aspasia PapathanastoıTvu Delfı Festivali'nde görmüştüm. Euripides ıle Sofokles'ın *Elektra"lan üzerine yaptıgı konuşma ve ünlü Japon yönetmen TadashiSuzuki'nin Elektra yorumunu adeta dıdikleyen eleştirisı dikkatimı çekmışti. 7O'lı yıllann içinde olan bu değerli sanatçıyla Tel Av iv 'de tanışma olanağı bulduğum gibi zengin dünyasından da yararlanabildim. Alman işgali sırasmda hiç durmaksızın tıyatro yapmış Papathanasiou. I957'de Peiraiko Tiyatrosu'nun kuruculan arasma katılmış ve pek çok ülkeyi gezmış. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun konuğu olmu$. Askerı cunta döneminde Londra'da yaşamış \e Covent Garden'da Berlioz'un "Tnıvaiılar"ında Andromak rolünö oynamış. I986'da Japonya'nın ünlü Togo Topluluğu'nca davet edilerek Sofokles'in "Oidipus Rex"inde Jokasta rolünü kendı dilinde yorumlamış. Medea. Antıgone ve Elektra repertuvannın baş köşesmdekı roller. Şu srralarda Eleanor Duse'un hayatmı oynayacak olan sanatçının ödüllen saymakla bıtme>ecek kadarçok. Aspasia Papathanasiou. bugün üzerinde önemle durduğu: Antik Yunan Tiyatrosu Araştırma ve L'ygulama Merkezi "DESMİ*nın başkanı. DESMl. 5-8 Ekim 1995 tanhlen arasında Atına'da önemlı bir toplantı düzenliyor; Dünya Dillennde Antik Yunan Tıyatrosu. Antik o>unlann çeviri sorunlan üzerine vogunlaşan bu toplantının çagrılı ülkeler listesıne bakıvorum. Japonya'dan Hındıstan'a. Amerika'dan lngıltere">e. Çın'den Iran'a, Izlanda'dan Brezılya">a. Fılıpınler'e kadar akla gelecek her ülke katılmış. bizim dışımızda..."Neden Türkiye yok?" sorusunu cevaplarken ılk etapta bızım temsılcılıgimızden kaynaklanan ılgisizlıkten. ardından uzadıkça uzavan vazışmalardan ve son anda aldıkları "katılamıyoruz" vanıtından söz edıvor. Toplantı ile ılgılı olarak kapanış bıldirısını \eriyor Aspasia Papathanasiou. Bildırıde kısaca ^u noktaların altı çiziliyor: Sayıları kısıtlı olan antik metınler asırlardır medenivetleri besliyor. ınsanlığı büvülüvor. çe\ırmenlert zorluyor. Bu metınler her dıle çe\ rılmelı, dünyanın her kö^esınde okunnıalı \e ınsanlığı etkılemelı. Antik Yunanca bir kodlar bütünüdür. Etık \e politik değerlerı krıstalıze eden karmaşık bir kodlar bütünü. Çevırmenler bu kodlarla hesaplaşmak. bunları kendı dillerıne taşjmak konumundadırlar. Dilde şıırsellik. kültür. ıdeolojı. Çevırmenın haylı güç olan görevı bu sorunların üstesınden gelerek orıjınal metnın dennlığinı kendı dılıne aktarabılmektır. durduğu bir başka konu da üniversitenin tolerans konusundaki genişliğinin du- yarsızlık sınırlannı zorlamasıydı. **Hoş- görüsüzlüğe hoşgö'rii ile karşı çıkılamaz" diyordu genç kadın. Ikinci gün Suriye sınınndaki Manera Kibutzu'na gidildi. izak Rabin'in kız kardesı Raşel Rabin dıkenli tel örgüler- le çevrilmis. bu kibutzun kuruculanndan biriydi. Bavan Rabin. savaştan sonra terörist saldınlardan korunmak için tel örgüler ve sığınaklar oluşturdukiarını anlatıyor ve "Buraya 53 yıl önce geldik*1 diyordu, "bu tepelerde ne bir ağaç vardı ne de bir ev. Çorak bir araziydi. En vakın köve git- nıek için saatlerce \ ürürdük. Ama mis- yonumuz buvdu. \Ierke/den uzak alan- İara >erieşmek- Eğer biz ve bizim gibiler olmasaydı İsrail haritası degişebilirdi. I942'de \ahudi ırkının vaşadıklarından sonra bu toprakları onlar için haziria- makla vükümlüvdük." Ra>cl Rabin. "İn- sanlann birbirierinden nefret etmelerine gerek >ok. Nefret nefreti doğuruvor'"dı- yordu. Ama. kibutzda onunla aynı fikirde ol- mayanlar ve Golan Tepeleri'nden çekil- mek zorunda kalışlannı kabullenmek is- temeyenler de vardı: "Buralan biz ye- şerftik. Biz ektik biçtik. Biz mücadele ver- dik. Şimdi banş adına vazgeçmemizi is- tiyorlarr Ejğitim ve kültürün bütçesi yuzde 74 artünlmış ekonomik ve kültürel düzlemde banş. fnsanlann yıllardır karşı kesimi belirle- yen işaretlerden bile nefret ederek yaşa- dıklannı vurgularken artık sanat ve kül- tür insanlannın görevlerinin bilincinde kişiler olarak ortak noktalarda brrleşme- leri gerektiginin altını çiziyordu. 'Banş ancak banş için savaşmakla ektei Bir başka Filistinli şair Samih El Ka- sım ise barışın ancak banş için savaş- makla elde edileceğini belirtirken aynı noktaya halen Paris'te yaşayan \e UNESCO Kadın Kuruluşl'arı Başkanı olan Cezayirli Vassila Tamzali de deği- niyor: "banşı savaşmakta buluvorum, banş için mücadele etmekte" diyordu Hoşgörüsüzlüğe karşı savaşmak. sömür- geciliğe karşı savaşmak. eşitsizliğe kar- şı savaşmak... Banş kültürünü özümsemeden barışın elde edilemeyeceği. pek çok Akdeniz ül- kesinin yaşanan gerçeğiydi. Uluslarara- sı Akdeniz Tiyatro Enstittisü Başkanı Jo- se Monleon savaş ve banş kültürleri ara- sındaki hassas ilişkiye değinirken 'za- fer' ve 'banş' sözcükleri arasındaki uyumsuzluğa dikkat çekiyordu Günün ilgi çeken konuşmalanndan bi- rıııı ise Bar llan Üniversitesi öğretim üyesi JulietteHassinyaptı. Hassin. sanat ve banş arasındaki bütünleşmenin altını çizerken "İgal Amir de İzak Rabin'in okuduğu bu üniversitede okudu, ama onun aldığı egitimde hümanistdünya gö- rüşüne ver yoktu. O. ne Vünan klasikle- rini ne Tolstoy u ne Dostoyev ski'ji tanı- yor. tanımak gereksinimini de duymu- yordu. Çünkü aldığı tekyönlü eğitim onu övle şartlandırmıştr diyordu. Hassin'e göre zaman içinde eğitim sistemi eroz- vona uğramış. venlen siyasal ödünler hü- manist degerleri yıpratarak din olgusu- nu öne çıkarmı^tı. Hassin'in üzerinde Üçüncü gün. kutsal topraklara aynl- mıştı. Kudüs'ü ziyaretten sonra yenilen ögle yemeğınde Eğitim ve Kültür Baka- nı'nın yaptıgı konuşmada dikkatimi en çok çeken nokta. son üç yılda bütçeden eğitim ve kültüre ayrılan payın yüzde 74 arttınlmış olmasıydı. Zaten Milli Savun- ma'dan sonra en büyük paya sahip olan Eğitim ve Kültür Bakanlıgı artık Milli Savunma ileeşitlenmişdurumda. Nedi- yelim? Dansı başımıza... Bu konferansın düzenlenmesinde Erez Biton ile birlikte çalışan eşi Raşei Biton'un kapanı^ konuşmasından önce Tunus. Ispanya. Italya ve Türkiye temsil- cileri de barış ve hümanizma üzerine bil- dirilerimizi sunduk. Arnold NVesker ve Dante'den sonra Yunus Emre'nın felse- fesine değiniş de sanıvorum Anadolu topraklannda hümanızmanın çekirdegi- ni oluşturması ve bugünlere uzanması açısından ilgi çekiciydi. Gün. Yunanlı ünlü tragedya oyuncusu Aspasia Papathanasiou'nun şu sözlenv- le noktalandı: "Akdeni/ ülkelerinde hapishanelerde özgüıiük uğruna. demokrasi ugruna. in- san haklan için mücadele eden pek çok insan yatnor. Bu insanlar için birleşelim. İsrail'de bugün 6000 kişi özgür bırakıklı, ama daha 5000 kişi yatıyor. Ya diğer ül- kelerdeki düşünce suçlulan? Bu insanla- nn özgiir bırakılmalan için siz sanat in- sanlannı etkin bir güç oluşturmava da- vet edivorum." 1995 GRAMMY ÖDÜLLERİ Morisette ve Carey 6 dalda aday Kültür Servisi- Grammy ödülleri 2% şubat günü dünya çapında > ayımlan»- cak bir törenle açıklana- cak. Ödül kazananlar Ulusal Bilimler ve Sanat Akade- misi'nin 7500 üyesinin mektupla yapacağı ikinci tur oylama sonucu belirle- necek. Kadın sanatçılann açık bir egemenliğinin gö- zeçarptıg^ı 1995ödüllerin- de Alanis Morisette v e Ma- riah Carev 6'şar. Joan Os- borne 5 dalda aday. En iyi sanatçı dalında Morisette. Osborne, Sha- nia Twain. Brandv and Ho- otie v e Bknvfish' in aday o1- duğu Grammy ö'düllennün diğer dallardaki ada>ları şöyle: En İyi Pöp Albümü: Ma- riah Care> (Daydream). Eagles* Hell Freezes Over). Annie Lennox (Medusa). Madonna (Bedtime Stori- es). Joni Mitchell (Tribu- lent lndiao) Kadın Rock Şarkıeısı: Toni Childs (Lay Dovvn Your Pain), PJ. Harvey (Dovvn By The VVater), Alanis Morisette (You Ought Know). Joan Os- borne (St. Teresa). Liz Phair (Don't Have Time) Erkek Rock Şarkıeısı: Bob D>lan (Knockin" On Heav en's Door). Chrislsa- ac(Somebody's Crying). Lenny Cmvitz (Rock And roll l"s Dead). Tom Pet- tyi You Don "t (Cnovv Hovv [t Feels). Neil Young (Peace And Love) Metal: Gvvar, Megadeth. Metaliica. Nine Inc Nails, VV'hite Zombie Rvthm And Blues: Mary Blige. D'Angelo, Prince. TLC. Barry VV'hite En İvi Rap Gnıbu: Bo- nes fhugs-N-Harmony. Cypress Hill. Method Man, Naughry By Nature, The Dogg Pound Country Albümü: Juni- or Brovvn, The Mavericks. John Michael Montgomery, Shania Tvvain. Tr- ish Yearvvood, Dvvight Yoakum Enstrümantal Jazz: Kenny Bar- ron ve Roy Hay- nes, Hank Jones, Joe Henderson, Fred Hersch, My- coy Tyner Üçlüsü ve Michael Brec- ker Tropikal Latin: Marc Anthony. Cachao, Wille Colon ve Ruben Makers. Shaggy, Skatalites, Third World KlasikMûzHc: Pierre Boulez ve Karl-August Na- egler. Charles Dutoit ve Ray Minshull, Martin Neary ve David Mottley, Maxim Vengerov ve Fri- edmann Engelb- recht. Neruda. se\digi kızın gönlünü çalabilmesi için dizeierini Mario'ya ödünç veriyor vegenç postacı muradına erivor. Ancak güzel günler çabuk bitiyor: sürgündeki günleri sona eren Neruda ülkesine dönüyor ve Mario pek aniayamadığı bir yalnızlığın içine düşüyor_. 11 eruda'nınpostacısı Oscar'a yürüyor CUMHUR CANBAZOĞLU Sezon boyunca tek tük gösterime çıkan Av rupa sineması örnekleriyle 7. sanatın tadına varanlar, Postacı(ll Postino)adlı filmde tskoç yönetmen Michael Radford'la Italya'nın savaş sonrası yetiştirdigi en önemli komedyenlerden Massimo Troisi'nin ilginç işbirliginden büyük zevk alacaklar. Postacı, özetle Şilili ünlü ozan Pablo Neruda ile Mario adlı genç birpostacının öyküsü. Film Italya'da Napoli yakınlanndaki bir adada geçiyor. Sürgündeki Neruda'ya dünyanın dört bir yanından gelen mektuplan en kısa sürede ulaştırabilmek amacıyla ada halkı seferber oluyor. Bu iş balıkçılık yapmak istemeyen. adadaki birkaç okuryazardan biri Mario'ya düşüyor. Ozanla postacı dost oluyorlar kısa sürede. Neruda, sevdiği kızın gönlünü çalabilmesi için dizeierini Mario'ya ödünç veriyor ve genç postact muradma eriyor. Ancak güzel günler çabuk bitiyor: sürgündeki günleri sona eren Neruda ülkesine dönüvor ve Mario pek aniayamadığı bir yalnızlığın içine düşüyor... Şilili yazar Antonio Skarmeta'nın Ateşli Sabır(Ardiente Patiencia) adlı ronıanından beyazperdeye aktarılan filmin konusu sinemaseverlere pek yabancı değil; yıllar önce yine Skarmeta'nın yönettiği bir film aynı adla Türki>e sinemalarında gösterilmişti. Filmin cekim aşamasında Neruda'yı canlandıran Philippe Noiret ile Troisi'nin adları sinema basınının dikkatini sete yöneltmişti. ama sansasyona meraklı gazeteciler ancak çok kötü birolay sonrası filmin varlığından haberdar olmuştu. Çekimlerin bitiminden bir gün sonra 41 yaşındaki Massimo Troisi (1953- 94) kalp krizi geçirerek ölünce magazincilerde filmi >ere göğe koyamamışlardı... Ital>anlar birkaç ay sonra çok sevdikleri Napolili Troisi'nin son filmini izleyebilmek için sinema salonlanni doldurdular. Canlandırdığı tipleri fazla karikatürize etmeden yorumlayan. Mastroianniyleoynadığı Ettore Scola ınızalı Splendor. Saat Kaç (Venedik'te En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü kazandt) gibi çalışmalarla uluslararası ünü yakalayan Troisi bu filmi çok istiyordu. Senaryonun yazımına katılmış. ön yapımcılığı yüklenmişti. Kalp hastası olduğunu biliyordu, ameliyat da gerekivordu. ama sinema aşkı her şevı bastırmıştı. Ameliyat tarihi filmden sonraya atılabilirdi... Seyirci belki de Postacı'da baştan sona gülmeyi umuyordu. Ancak Troisi'nin birkaç esprili çıkışı dışında. bugün yaşamayan bir Italya'nın melankolik hali vardı filmde. İtalya'ya AnotherTime Another Place'i vönettiği günlerde aşık olan Michael Radford'un gönlündeki görüntülerdi beyazperdedeki. Deniz mavi, insanlar neşeli, komünistler hala komünistti. Büyük ozanın adaya gelmesi heyecan yaratmıştı... Eleştirmenler halkla içiçe yaşamayı seven Neruda'yı oynayan Noiret'nin filmi benimseyemedigi için fazla yözeysel kaldıgını. Troisi'nin ise basit. utangaç. dürüst bir köylü genci başanyla canlandırdığını yazdılar. Yapımcı şirket. bir yıl gecikmeyle. Türki>e'yle aynı günlerde Postacı'yı ABD'de gösterime çıkartarak Oscar adayı yapmaya çaiışıyor. 250 salonda gösterilecek 'yabancı' film bu alanda bir rekor kırıyor. Italva'yı Tornatore'nin L'lomoDi Stelleadlı filminin temsil edeceği Yabancı Film Oscarı kategorisine katılamayan Postacı. ingilizce normal filmler kategorisinde Akademiadaylannın dikkatini çekmeye çaiışıyor. Anımsadığımız kadanyla bugüne dek yabancı film olarak Hollyvvood yapımlan arasından sıyrılıp valnız CostaGavras'ın Z'si (1969) ile Bergman'ın ÇığJıklar \e Fısıltılar'ının (1973) almayı 'başardıgı' adaylık konusunda Postacı'nın da şansı hayli fazla. Doksanh yıllarda Cennet Sineması ile Akdeniz adlı nostaljik Italyan filmlerinın ABD piyasa.sindaki başansı Postacı'nın yapımcılannı umutlandırıyor. KOŞEBENT ENİS BATUR Entel'ektüel Belki önce, binlerce kez yapılmış da olsa, bir en- telektüel tanımı yapmakta yarar var: Entelektüel'in bilgi birikiminden ve ufuk genişliğinden destek ala- rak eylem yapan bir cemaat üyesi olduğunu söyle- yebilirim. Demek ki, marjinal biri değil o. Ama, mer- kezde, yani iktidarda da değil: Merkez ile sınır ara- sındaki bir bölgede yerini aramak gerekiyor: Bir yandan herkes gibi; bir yandan da cemaatin gene- linden ayrılıyor: Çünkü bumunu sokuyor her şeye, resmen böyle bir görev verilmediği halde. Entelek- tüelin eyleminden bunu anltyorum: Görevi değil de işlevi var. Üstelik doğrudan kendisini ilgilendirme- yen konularda - hatta kişisel çıkarlarına ters düşse de. Bir kolektif namus, ölçü, denge arayışı içinde: Onun için de ikide bir çıkış yapıyor, tavır alıyor. Bütün bunlar entelektüeli ortak konularda önce- likle kişisel seçimlerini yapmaya iter: Egemen giyim- kuşam anlayışı, evlilik kurumu, zorunlu askerlik, ha- pishanelerde yaşama koşulları... Rasgele seçtiğim bu örneklerden anlaşılacağı gibi, bireyi ve cema- atimeşgul eden her konuda bir duruş arar. ille de aykınyı benimseyecek, bete gidecek, tersyüz ede- cek diye bir şey yoktur. Yanlış anlaşıhyor bu: Ente- lektüel muhakkak farklı, garip, egzantrik sayılıyor. Yok öyle şey: Entelektüeli tuhaf giyinen, davranan, akıl yürüten biri sananlar onu öyle tahmin edenler- dir: Sanki başka bir gezegende yaşadığı varsayılan bir canlı için ET çeşitlemeleri yapıyor. ' Bana öyle geliyor ki, "entel" kategorisi bu yanlış anlama kavşağında dogdu. Kime "entel" deniyor? Galibasakal bırakan, kravattakmayan, baragiden, tek eş/iliği sevmeyen, evinde maymun besleyen, şehirde bisiklete binen, yazın Bodrum köylerine gi- den, pipo içen, yüksek sesle ilginç fantezilerini çev- resindekilere ileten insanlara "entel" deniyor. Bu metropol üyesi aslında 2 bin metre karelik bir alan- da, kendisine benzeyen birzincirleme mekânda ya- şıyor. Özel hayatı yok: Çünkü hayatı paylaşılıyor. Kendi duruşu, seçimleri, kararları, tavırları da yok: Çünkü bunların hepsi ortak. Şimdi, entelektüel ile entel arasında toplumun genel ortalamada bir temel fark görmesi mümkün değil. Dışarıdan bakıldığında örtüştükleri düşünü- lüyor. Oysa, olsa olsa kesiştikleri noktafar var. En- tel, entelektüelin herbakımdan kısaltılmışı: Ona ba- kıp 'birşeyler 1 kapmış, yarım yamalak anladığı 'bir şeyler'e özenmiş, benzemeye çalışırken öyle oldu- ğuna bile inanmıştır. Bir toplumun önyargısını yenmek güçtür, şart da değildir. Şunu kime anlatabilirsiniz: Bir entelektüel gece erken yatıp sabah erken kalkabilir; pek ender içki içebilir; evli ve çocuklu olabilir; sakal bırakmak ve maymun beslemek zorunda değildir; televizyon seyredebilir; yaşadığı metropo>ün ara sokaklannda görünmeden dolaşabilir. Bir "entel" çıkarlarını çığ- neme pahasına tavırlar alamaz, hayatında yüzünü görmediği insanlar için kendi canını anlatabilecek seçimler yapamaz, basmakalıp olandan bir başka basmakalıbın cenderesine sıkışmak üzere kaçmak- tan kurtulamaz. Entelektüel, kafasmı değirmenlerle bozmuş kişi- dir; başka çaresi yoktur. Entel, çareyi bulur hep: Bir yan iş olarak, değirmenleri turizm sektöründe kul- lanır. Toplumlann yargısını yenmek de güçtür. Entelek- tüel'i entel'den ayıramamak neyse ne, herikisine de sonuç olarak gereksinme duymadığına, duymaya- cağına çarçabuk karar verebilir. Ardından da soru işaretlerıyle kuşatıh. bocalamaya koyulur. Gümrük Birliği tam olarak nedir; laik devlet-laik insan ayrımı nasıl aydınlanır; hangi partiye oy vermeyelim: Gü- ney-Doğu sorunu hangi yöntem ya da yaklaşımla çözülür... Son aylarda Türk toplumunun yanıtlarını bulmakta güçlük çektiğini her davranışıyla göster- diği sorulardan birkaçı. Entelektüelleri olsaydı, on- lara kulak verebilseydı, aralarında diyalog yolları açılabilseydi bu çaresiz şaşkınlık bir ölçüde olsun hafiflemez miydi? Toplum ile Entelektüel'in anlaşmasından. seviş- mesinden söz etmiyorum burada. Günter Grass ile Almanya arasında bir sevgi bağı aramak boşuna olur sözgelimi. Ama, birbirierini dikkatle dinlemeye çalışmışlardır. Entelektüel'in hayatını her şeye bur- nunu sokacak biçimde örgütlemiş olmasından ya- rarlanamayan toplumlar bir sürü kıble arasında pu- sulasız dönüp duracaklardır. Hâmiş: insan. kendi kendisinın kuklası. 'Karacaoğlan'dan Onat Kutlap'a Költür Servisi - "Karacaoğlan'dan Onat Kutlar'a" başlıklı toplantı. bugün saat 17.00'de BEKSAV Kültür Merkezi"ndegerçekleştirilecek. The Marmara Oteli'ndeki bombalama olayı nedeniyle geçen yıl yaşamınt yitiren >azarOnat Kutlar'ı anmak için düzenlenen etkinlik çerçevesinde. ismail Sanoğlu'nun yöneteceği, Onat Kutlar'ın ailesınin yanı sıra Seza Akso>. Dursun Özden ve Mete Akalın'ın katılacağı bir söyleşi yapılacak. Toplantıda aynca. Darüşşüfaka Lisesi Kültür Etkinlikleri Komisyonu'nun düzenlediği bir Onat Kutlarpiyesi izJenebilecek. (İlgilenenler için adres: BEKSAV Kültür Merkezi. Kırtasiyeci ^ok. No: 21 Kadıköy - CHP binası >anı) 'Sîgapa ve Sağlık' karîkatür yarışması Kültür Servisi - Toraks Dernegı ve Karikatürcüler Derneği, "Sigara ve Sağlık" konulu biryarışma düzenliyor. Sigaranın sağlık üzerine etkileri. sigara fırmalannın reklam, promosyon etkinlikleri gibi dallann olduğu yanşmanın seçici kurulunu Turhan Selçuk. Doğu Ergil. Bülent Becan. İsmail Gülgeç. Muhittin Köroğlu. Necati Abacı. Mahınut Akgün. Kamil Yavuz. Raşit Yakalı oluşturuvor. Amatör. profesyonel tüm karikatürcülere açık olan yarışmada hertürlü çizim tekniği serbest. Y'anşmaya gönderilecek yapıtlann daha önce hiçbir yarışmada ödül almamiş. olması gerekiyor. Son katılma tarihinin I N'isan 1996 ofduğu yanşma hakkında daha fazla bilei için Tel: 0 216 326 65 51 İstanbul Kiev Oda Orkestrası konseri Kültür Merkezi - istanbul Kiev Oda Orkestrası. 11 ocak perşembe günü saat 19.30'da. şef Saim Akçıl yönetiminde CRR Konser Salonu'nda bir konser veriyor. Konsere solist olarak Ukraynalı Ivan Kuçer (çello) ve devlet sanatçısı Ayhan Baran (bas) katılıyor. Ukrayna Türkiye Müzık Merkezi ile CCR işbirliği çerçevesinde gerçekleştırilecek bu ilk konserde orkestra; Tartini. Vivaldi. Bruch, Bartok. Çaykovski ve Massne'nin vanıtlannı seslendirecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear