23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET -TJ- 23OCAK1996SAU 12 KÜLTÜR 'Bir Odada Dokuz Naif' sergisi 27 ocak tarihine dek Teşvikiye Galeri Oda'da sürüyor Doğduğu zamanki gibi safkalanlar AYŞE GÖNÜLLÜLEROĞLU Teşvikiye Galeri Oda'da açılan "Bir Odada Dokuz Naif sergisi, 27 ocak tarihine kadar sürüyor. Galeri Oda'nın sahibi Fatma Ekeman, daha önce de bir karma ve iki kişisel naif resim sergisine yer vermişti. Bir süredir her yıl Ankara ve tzmir'de birer galeri ve her ilkbaharda Istanbul'da bir büyük galeri de bir karma naif resim sergisi düzenlemekte. Şimdi 80 yaşında olan ve Erdek'te yaşayan gazeteci, yazar ve naif ressam Fahir Aksoy'un son yıllardaki girişimiyle bir araya gelmiş olan naif ressamlar, her yıl giren ve çıkanlarla Türkıye'de 20-25 kişi kadar olan gruplanndan çok memnunlar. Doğan Akça, Mchmet Arpacık, Şebnem Çamdalı. L'ğural Gafuroğlu, Nihal Sıralar, Esra Sirman, Tamer Şahinoğlu, Şeyho ve Selçuk Togul'un katıldığı Galeri Oda'daki sergiden dört sanatçı ile konuştuk. "İmanian sıkmadan konuşan, daima çağdaşür" diyen Mehmet Arpacık, Bartın'ın Arpacık Köyü"nden Istanbul'a geldiğinde önce ayakkabı imalatı ile uğraşırken 32 yaşında, Beyoğlu'nda bir bankanın önündeki açıkhava sergisinde ilk kez resim gördügünü (AK Demir'in Anadolu resimleri) ve resme başladığını anlatıyor. Arpacık, bugüne dek 16 kişisel sergi açmış ve karma sergilere katılmış. 1990'dan bu yana sadece resim yapan sanatçı, Asmalımescit'teki atölyesinde Fahir Aksoy'un bu yıl Fransa'ya götürecegi naif resim sergisine hazırlanıyor. Beytem ve Kentbank koleksiyonlannda resimleri olan ve son yıllarda müzayedelerde de resimleri satılan Arpacık'ın temel konusu yıllardan beri pamuk, çay, fındık, tütün ve özellikle yabancılann ilgılcndıği haşhaş tarlalanyla Anadolu'ydu. Son yıllarda lstanbul'u da çalışan. fakat olmasını istediği gibi resımleyen, örneğin yeni Galata Köprüsü'nü beğenmediği için resmini yapmayan ya da Bogaz kenanndaki tepelere sadece küçük evler konduran sanatçı, geçen aylarda ögrencisi Haöce Nazlı ile de bir sergi açmıştı. "En biiyük özelliğim, hiç karamsar olmayan bir yapıya sahip oluşum. Çocukluğum çok yoksulluk içinde geçti. Fakat hep umutlu oldunı ve umutsuzluğu sevmiyorum" dıycn Arpacık, ınsansız resim düşünemediğini, üreten insanın toprakla olan ilişkisini yansıttığını, fakat toplumsal eleştiri kaygısı taşımadıgını belirtiyor. Selçuk Togul, 1950 dogumlu. istanbul Lisesi ve Kadıköy Tıcaret Lisesi'nde okumuş. Sadece resimle ugraşan sanatçı, ilk sergilerini Aydın Cumalı'nın galerisinde açmıştı. Bugüne dek 10 kişisel sergi açan ve karma sergilere katılan Togul, bir röportajda "Birkaç resim yaptım, bana naif resim yapıyorsun dediler" dıye Doğan Akça, Mehmet Arpacık, Şebnem Camdalı, Uğural Cafuroğlu, Nihal Sıralar, Esra Sirman, Tamer Şahinoğlu, Şeyho ve Selçuk Togul'un yapıtlannı birarava getiren sergide yer alan \apitlardan Selçuk Togul'un "Serce Limanı" (yanda), Mehmet Arpacık'ın "Hüzün"adJı yapıtı ve Uğurai Gaguroğlu'nun "Kedili Pencere"si (altta). aif ressam Uğural Gafuroğlu, "Naif sanat, akademik sanat ve sanat tarihinde bir başkaldırma değildir. Öteki sanatlardan ayncalığı, içgüdüsel oluşu ve yitirilmemiş çocuksu duyarlılığın egemenliğinde varolmasıdır" diyor. açıklaması üzerıne gccn "Naif resim yapıyorum dediğiniz zaman. o. naif resim değildir" veya "Naif olup da kendini bilmeyen adam mı ohır"gıbı tcpkiler ıçın "Bunlar tek göriişçülük, yobazhk" diyor. 'Naiffik' bir nıh durumudur Sanatçı, naif resmi ancak belli bir kültûrü olan izlsyicinin, en iyi de diğer sanatçılardan ufku geniş olanlann degerlendirebildiğini, bazı postmodernistlerin ise hafif alaycı yakJaştıklannı belirtiyor. Gotik resim seven Togul, "naif ressam, klasik resim yaptığını veya fotoğraf çektiğini zanneder. Salak. aptal veya beceriksiz değildir. Türkiye'de naif resim, 'ah zavallı çocuk, naif yapıyor. aman ne cici şeyler yapıyorsun' şeklinde görülüyor. Akademiyi bilmez, Picasso'yu hayabnda görmemiş diye düşünülüyor" diyen Togul, Avmpa'daki naif galerilerinde sanatsal bir okulda okuyanlann kabul edilmedıgini ve Batı'da şu sırada naif ressamın olmadığını da ekliyor. Naif ressamlann genelde başlangıçta naif olduklannı, fakat çevrenin "zehirlemesiyle'' çeşitli kaygilar edinerek naiflikten uzaklaştıkJannı söyleyen Togul, "Yûıe de naif diyeceğiz, çiinkü naif olmak resimle ilgili değiL bir nıh durumudur" diye açıklıyor. Togul'un Bob Dyian'ın ve Beatles'ın müziği ve sözlerine özel bir ilgisi var. "John Lennon, doğanın her yerinde dotaşıyor" diyen ve "Nâzım Hikmet, Kurt Vonnegut, Homeros ve kcdilerin söylemediği şeyler de var" dıye ekleyen sanatçının en begendigi ressamlann başında thsan Cemal Karaburçak geliyor. Sergideki ince, uzun fıgürleriyle kadın ve erkeklerin (17 benzer kışı) denize girip kayalarda oturdugu, birinin bir fokla konuştugu "Serçe Limanı" resmi, sanatçının hayalındeki Serçe Limanı'nı yansıtıyor. "Bodrum'da Balkon" ise erotik bir resim. Bogazıçi Üniversitesi Iş Idaresi Fakültesi mezunu olan ve Ankara'da özel bir şirketin pazarlama müdürlügünü yapan Uğural Gafuroğlu, 1986'dan beri 8 kişisel sergi açmış ve yurtiçı ve yurtdışında birçok karma sergiye katılmış. Sorulanmızı yanıtlarken "Naif sanat, akademik sanat \e sanat tarihine bir başkaldırma değildir. Öteki sanatlardan ayncalığı içgüdüsel oluşu ve yitirilmemiş çocuksu duyarlılığın egemenliğinde var olmasıdır. Fakat diğer sanatlarda olduğu gibi modern yaşama eleştiri getirebilir" diyen Gafuroğlu, "Naif sanatın bitmesi demek, insanlarda tüm duygulann, coşkulann ve çocuksu içteniikterin bitmesi demektir. Bu da olanaksızdır. Bence kişinin naif olabihnesi çok önemli bir mezh ettir" diye ekliyor Sanatçı genellikJe Salihli'nin (Ege) doğasını ve insanlannı, doganın renklerini, insanlann rengârenk gisilerini, kendi çocukluk günlerinin özlemı ile ortaya çıkan at arabalannı. pamuk tarlalannı ve üzüm baglannı yansıttıgı resımlerine son zamanlarda ulaşım teknolojisine kafa tutarak hasret kavuşturan kara trenleri de ekleyerek izleyenleri çocukluk ya da ilk gençlik yıllannın anılanna götürüyor. Resimleri 10 ile 80 milyon TL arasında satılan ve naif resmin kolayca alıcı bulduğunu belirten sanatçı, heryaştan çıkacak yeni naif ressamlara, etraflanndaki diğer ressamlara "kulaklannı tıkamalannı ve gözlerini kapatmalannröğütlüor. Naif ressamın duygusallığı Esra Sirman, naiflere yeni katılan bir sanatçı. 1956 istanbul dogumlu olan Sirman, istanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Prehistorya Bölümü'nü bitirmiş. I992'de Fahir Aksoy'un "Naif resim yapıyorsun" demesiyle resme daha çok sanlmış. Eşi ve oğlu, bir de beyaz kedisi var. ".Naif resim vaparkende mutlaka içinizde bir sanatsal kay guun ounası gerekir" diyen ve naif resımde her ressamın çok degişik ve yenilikçi oldugunu savunan Sirman, naifliğin ezilmişlik. zavallıhk ile ilgisi olmadığını vurguluyor ve naiflerin çok duygusal olduklanna deginiyor. Akrilikle çalışan Sirman'ın, sık sık çok sevdiği kedisini veresminbir parçasında kendisini de çizdigi resimlerinde daha çok bozulmamış, temiz ve kendi ıstediği gibi bir doga ve arkeolojik elemanlar yer alıyor. Sırman, tropik bitkiler, denız canlılan, sürüngenler, balıkçılar ve sörfçülerle hepsi hayali yerlerden oluşan rcsimlerinde çogunlukla anlatımcı oldugunu, bazen de resmin hiç • •*•• % - beklemedigi şekilde geliştiğini belirtior. Werner Haftmann, "20. VüzıJda Resim" adlı kitabında naif ressamlann pıri, gümrükçü Rousseau'nun Picasso'yu bir gün kutladığını ve şöyle dediğini yazıyor: "İkimizen büyük ustalanz. Siz Mısır tarzında, ben modern tarzda." Yeni kitabıyla gündeme gelen îngiliz romancı Graham Swift 'in en büyük özelliği: BaşkaJarnını sesi olabibnet Kültür Servisi - Îngiliz roman yazan Graham Swift, u Wateriand", "The Sweet Shop Owner" (1980) ve "Ever After" adlı yapıtlanndan 16 yıl sonra, bu defa "Last Orders" (Son Emirler) adlı yeni romanıyla gündemde. Picador Yayınlan tarafından bu ay yayımlanan "Last Orders", aynı zamanda yazann 'olgunluk dönemi yapıtı' olarak gösteriliyor. Bermondsey'den Margate'e yapılan degişik bir yolculugu anlatıyor Swift. Bu öyle alışıldık yolculuklardan biri degil; hacılann Kabe'ye yaptıklan yolculuğa benzer, kutsal bir amaç ugruna çıkılan bir yolculuk. Swift'in kahramanlan, ölen arkadaşlan Jack Doods'un küllerini, vasiyeti üzerine almak için bir araya gelen dört eski dost. Onlan yeniden buluşturan bu olay, aynı zamanda geçmişlerine dönük bir yolculugu da beraberinde getiriyor... Graham Swift'in belki de en büyük sım, yapıtlannda 'başkalannın sesi' olabilmesi. Karakterlerini nasıl konuşturacağını bilmekten öte, ne düşündüklerini ve hissettiklerini çok iyi sezebilen bir yazar. Yaşamın içinden gelen, yaşamı kucaklayan ve hatta onu esinleyebilen yapıtlan için şunlan söylüyor "Yarattığım kişiler, olanca içtenlikleri ve doğallıklanyla insani özelliklere sahip. Benim bir yazar olarak tüm yaptığım, insanlarla olan bağımı sîkı tutmak." Önceki romanlannda genellikle elit kesimden insanlan anlatan Swift. 'LastOrders'ta sokaktaki sıradan insani ele alıyor. 'Evet' diyor yazar. 'bu romanın entelektüel bir özü yok, çünkü böyle bir kaygım olmadı. Kimi seyleri söz oyunlanna başvurmadan aniatmak gerekir. Eğer bir tarih öğretmeni otsaydım elbette daha farklı bir yöntem ve bakış acısına sahip olmam gerekirdi, ama ben gündelik yaşamın hmnda bir şeyler anlanyorum'. 'Last Orders', Swift'in diğer yapıtlan ile karşılaştınldıginda bütünün içerisinde önemli bir farkılılık gösteriyor. Yazara göre bu farklıhk, romanın 'mizahi' yönünden ileri geliyor: "Komik bir roman bu. Zaten ölüm karşısında alınabilecek en rasyonel ta> ır. onu gülünç bulmaktır." Pek çok yapıtı ouuasuıa karşın Swift, en çok ona edebiyat çevrelerinde ün getiren 'Waterland* adlı romanıyla tanınıyor. O da bugünkü ününü borçlu olduğu bu kitap sayesinde, yapmak zorunda olduğu can sıkıcı işlen oırakıp tüm zamanmı yazmaya adadıgını söylüyor. "Bu Idtabuı benim için ayn bir yeri var; onunla gunırlanryonım" derken ardından yayımlanan diğer romanlannı gölgelediğini de eklemeden duramıyor. Sezgileriyle hareket eden bir yazar olan Swift, yazmadan önce yaptıgı titiz araştırmalarla dabiliniyor. "Last Orders"ı yazarken kendisini birdenbire Rochester Caddesi'nde bulduğunu anlatan Swift, 'Caddenin, benim onu düştedigimden çok daha farkh oldugunu gördüm" diyerek romanda, Rochester'ı betimledigi bölümü değiştirmek zorunda kaldığını söylüyor. Ancak kimi zaman sezgilerine de başvurmuyor degil. Şans oyunlardan hiç anlamayan ve hayatı boyunca hiç at yanşına gitmeyen Swift, romanın kahramanlanndan Ray'i kumara ve at yanşlanna düşkün bir adam olarak anlatmakta bir sakınca görmüyor. Sezgilerine çok mu güveniyor? "Güvenmeseydim, yazmazdım. Zaten düşlem gücü birdenbire ortaya çıkan, simültane bir şey değil; koşullan çok daha önceden oluşuyor." Bahrköy Belediye Tıyatrosu 'nda dörtoyun • Bakırköy Belediye Tiyatrolan'nın Yunus Emre Kültür Merkezi'ndeki sahnesinde, Muzaffer Izgü'nün "Sınır" adlı oyunu, Cevat Fehmi Başkut'un "Hacı Yatmaz"ı, Christian Giudicelli'nin "îlk Gençlik" oyunu ile Moliere'in "Spacen'in Dolaplan" dönüşümlü olarak izleyiciyle buluşuyor. Kültür Servisi - Bakırköy Belediye Tiyatrolan (BBT), Ataköy'deki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde dönüşümlü olarak "Sınır", "Haa Yatmaz", "İlk Gençlik" ve "Ayyar Ham- za" oyunlarını sergiliyor. Muzaffer İzgü'nün yazdığı "Sınır" adlı oyun, genç yönetmen Emre Kınay tarafından sahneye konuluyor. Dekoru Ayçin Tar'a, müziği Bogaç- han Sözmen'e, dramaturjisi Sibel Arslan'a ait olan oyunda Bogaçhan Sözmen ve Çetin EtiB rol alıyor. Oyunda, devlet politikası gereği, birbiri- ni düşman olarak görmesi gereken iki askerin, Mati ile Yuan'ın kendilerinden başka kimsenin bulunmadığı bir sınır boyundaki ilginç ilişkile- ri. dostluklan, kavgalan, dünya görüşlen, olası bir savaşla ilgili kaygılan. eve dönüş özlemleri duygusal, ironik bir yaklaşımla ele alınıyor. BBT'de sahnelenen ikinci oyun ise Cevat Feh- mi Başkut'un "Hacı Yatmaz"ı. Pekcan Koşar'ın yönettigi, dekorlan Ali Yenel'e. kostumleri ise GönülSipahioğlu'na ait olan oyunda ErkanCan, Aytekin Ozen v e Nurhayat Atasoy, rol alan sanat- çılardan bazılan. Oyun, her dönem karşılaşrığı- mız, özellikle son yıllarda toplumu bir hastahk olarak kemiren, çıkarcı, >oz, güç ve paradan baş- ka degertanımayan, ıktidar hırsı ile hertürlü ah- laki degeri çigneyen, sığ. gös- teriş düşkünü kültürel kirlen- menin ürünü olan bir zihni- yeti ve ilişkileri yermekte. BBT'nin beğenilen bir di- ğer oyunu da S. Aktansel Çe- tinok'un yönettigi ve iki kişi- lik bir oyun olan "tlk Genç- lik". Christian Giudicelli'nin yazdığı. Esen Çamurdan'ın dilimize çevirdiği oyunun de- kor ve kostumleri Gönül Si- pahioğlu'na, müziği ise Er- can Esendağ'a ait. Gül Onat ve Meral Çetinkaya Onuk- tav'ın rol aldığı oyunda, top- lum dışına itilmiş, yaptıldan her harekette yaşlı olduklan yüzlerine vurulan, sessizce bir kenara çekilip ölümü bek- lemeleri istenen geçkin, yal- nız, mutsuz ve birbirlerine ta- ban tabana zıt iki kadının, bir gün kendilerine uygun görü- len "yaşlı" yaftasını taşımayı reddederek direnmeye geçmelerini, duygulan- nı, özlemlerini anlatıyor. Moiiere'nin "Spacen'in Dolaplan" oyunundan Ali Bey'in uyarlaması olan "Ayyar Hamza-95" ise BBT'nin ilgiyle izlenen dördüncü oyunu. Yö- netmen Turgay Kantür'ün "neredeyse müzikal" dedigi "Ayyar Hamza-95"te Münir Akça,Erkan Can, Emre Kınay, Itri Koşar, Bema Oğuzutku rol alıyor Oyunun müziği Serdar Kalafatoğlu'na, dekoru Ali Yenel'e, kostiımü ise GönülSipahioğ- lu'na ait. Oyun, günümüz dünyasının çıkar iliş- kilerini ve toplumsal yozlaşmayı hicvedıyor. S A L I T O P L A N T I L A R I SANAT VE SOSYOLOJİ TOPLUMSAL GELİŞİMİN EŞİĞİNDE SANAT "1945 SONRASI AMERİKA'YA GÖÇ VE OLUŞAN SANAT" KONUSMACILAR CANAN BEYKAL, BESIM DELLALOĞLU 23 OCAK 1996 SAAT: 18.30 V\IM KRLDI K l I I L K \l i: R K l- /. I Yapı Kradl Sennet Çlfur Kûtüphan«sl IsbklSI Caddesı 28S Beyogiu 80050 IstanOd Teiefor [02121 252 47 00/440 245 20 41 Salt ToplanUlan m ısteyer fı?r kes ucretsız olarak tzleyebılır YAPI KREDi YAZIODASI SELİM İLERt Suat Dervîş Bir buçuk ay kadar oluyor, Cumhuriyet'ten arka- daşımız Hüseyin Kıvanç telefon etti. Suat Der- viş'in çoktan unutulmuş iki romanını, 1939 tarihli Hiç'le 1945 tarihli Çılgın Gibi 'yı yeni basımlarla oku- ra sunmak istediğini söyledi. Buruk bir sevinç duydum. Suat Derviş, unutulmuş bir yazar. Yaşarken unu- tulmuş. Bütün romanlan, yazılan, edebiyatımıza kat- kjsı, emeği unutulmuş. Romanlarının bir bölüğü ye- ni yazıya aktarılmamış, bir bölüğü zaten tefrika ha- linde kalmış. Necatigil, Edebiyatımızda Isimler Sözlüğü'nde, edebiyatımıza katkısını şöyle açıklar: "1941'de çıkardığı Yeni Edebiyat isimli 15 gün- lük sanat-edebiyat ve fikir gazetesinde (5 Ekim 1940 - 15 Kasım 1941, 26 sayı) hemen hersayı fık- ralar, günün romanlan üzerine eleştırmeleryazdığı gibigerçekçi ve toplumcu edebıyatın gelışmesi için gençlere önderiik etti: Bugünün ünlü romancı ve şaiheri fOrhan Kemal, Mehmet Seyda, llhan Ta- rus, H. I. Dinamo, A. Kadiri ilk hikâye ve şıırierini bu gazetede yayımladılar." Hepi topu yirmi altı sayı çıkabılmiş, olanaklardan hemalde yoksun bir gazetede, edebiyatımızın böy- lesi ünlenmiş yazarlannın ilk yayıncısı olmak şaşır- tıcı başarı değil midir? Bununla birlikte bizim kuşak, yaşı elliye yakla- şanlar, Suat Derviş'le ancak 1965 sonrasında tanı- şabildik. Romancının Fosforlu Cevriye, Ankara Mahpusu adlı eserieri arka arkaya yayımlanmış; kı- sa bir süre için Suat Derviş popüler olmuştu. Daha çok sol çevrelerde tanınıyordu. Uzun yıllar yurtdı- şında yaşamıştı. Bazı romanlannın yabancı dillere çevrildiği söyleniyordu. Fosforlu Cevriye'y'eAnkara Mahpusu'nun dalga- lanışı -dediğim gibi1 kısa sürecek Suat Derviş yine unutulacaktı. Ölümü de (1972) pek bir yankı yarat- madı. Çılgın Gibi'yi yenıyetmeliğimde Semih Lütfi Kita- bevi'nin tozlu raflannda bulmuştum. Sarı kapaklı, yazılan lacivert bir kitaptı. Kapak yazılannın bu la- civert rengi, sarı zeminde hem ağırbaşlı, hem eda- lıydı. Doğrusu romana da çok uyuyor, denk düşü- yordu. Çünkü Çılgın Gibi, 1940'lardasaltanatını koruyan aşk romanlarına bir yanıyla hem benzer hem de içeriksel tavnyla onlardan aynlır. Uçucu bir sevda ro- manı gibi sürüp giden eser, ince tahlilleri, üslupçu tutumu, en önemlisi, dünyaya bakışıyla birdenbire ağıriık kazanır, okurda derin iz bırakır. Bir aşk üçgenı çevresinde dönenir görünen Çıl- gın Gibi, gerçekte, insan ilişkileri ardındakı çıkar or- tamını, para egemenliğini, bireyin düzen karşısın- daki eli kolu bağlılığını anlatıyordu. Kısacası aşkın maddeci bir tahliline yönelmişti. Okuyabildiklerim arasında Suat Derviş-'in bence en güzel romanıdır. Anılardaki kadın Demin yazann ölümünün pek yankı yaratmadığı- nı söyledim. ismet Kür, Yansı Roman 'da "ölümün- den sonra Suat Derviş için yazan sadece ben ol- dum sanınm" diyor. Ve bize, çok özlü bir Suat Der- viş portresi çiziyor. 5 Mayıs 1972, gece, Deniz Gezmiş'le arkadaş- lannın asılacağı gece. İsmet Kür, Celâl Sılay geç sa- at Suat Derviş'e gidiyorlar. Suat Derviş, Beyoğ- lu'nda "anı kumkuması apartmanlardan birinde" oturuyor. Sağlığı artık çok bozuk, gözleri hasta. "Ne ki, dipdiri bir kadındı. Birara, 'Çocuklar' dedi, 'ba- na izin verin biraz, makyaj yapmak istiyorum. Kar- şınızda böyle oturup göz zevkinizi bozmaya hakkım yok ve de kendimi bu yüzden tedirgin hissetme- me'..." İlk okuyuşta irkilıyor insan. Öylesine alışılmışın dı- şında bir davranış ki, madalyonun öteki yüzünü kav- rayıncaya kadarkalakalıyorsunuz. Sonra -deyiş ye- rindeyse- bir "grande damela karşılaştığınızı niha- yet algılıyorsunuz. Döküntü bir ev, yansı satılmış eski eşya, yaşlı Su- at Derviş ve makyaj. Bu müthiş sahneyi sinemaya aktarabilseydim defalarca yakın plan çalışırdım. İsmet Kür'ün anılanndaki Suat Derviş, zaten baş- lı başına bir sinema kişisi. Birkaç sayfada konuş- ması, davranışı, serüveni ve ölümü, cenaze töreniy- le göz kamaştıncı bir beyazperde olayı olup çıkıyor. Senaryoyu yazacak yazara acı bir mutluluk verecek, yönetmen için söylenecek sözü olabilecek bir film ve Suat Derviş'i canlandıracak kadın oyuncuya bü- yük virtüözite imkânı... Neyse ki günümüz Türk sineması böylesi konu- laria ilgilenmiyor; ya ilgilenecek olsaydı... Işte size bir "eskici dükkânı" yazısı daha. Acaba gerçekten öyle mi? BALKAN NACI İSLİMYELİ "ADIMLAR" 2 3 O C A K - 1 6 Ş U B A T 1 9 9 6 YAPI KREDİ SANAT GALERİSİ Kıbrıs Şehıtler, Caddesı 1443 Sokak 46 msancak 35ZZ0 Izmlr Telefon (0232> 463 56 28 YAPI KREDİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear