23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27EYLÜL1994SALI DIZIYAZI Senegal eski Eğitim Bakanı Thiam Müslümanlığın diğer dinlerden farkını Cumhuriyef 'e yazdı Hoşgörü,İslam'ın özüdür•W"^^ aleolitik dönemden lslamiyetin ortaya m j çıkışına değin, ilk toplumsal oluşum- w~^r lar gündeme geldiği andan bu yana, m dünyamız gerçek anlamda tutarlı, sü- ~M- reklikoşulsuzhoşgörüyedayanan,ya- ni bir ötekisine saygılı, bir başkasının diline, dini- ne, kültür ve ınancına saygılı, farklılığın bir hak ol- duğunu içtenlikle benimseyen, kökenleri, toplum- sal sınıflan, derilerinin rengi, cinsiyetleri, gelenek ve alışkanlıklan ne olursa olsun insanlann eşıtlı- gini kabul eden bir uygarlık yapısı kuramamıştır. Bir ötekisine açık, kendi dışındakilere sınırsız sev- gi ile bağlı, yasaksız, farklı düşüncelerin güven duygusu ve uyum içersinde var olabildiği: simge- lerin, kavramîann, değerlerin, inançlarla kaynak- lann karşılıklı düzgün ilişkileri vazgeçilmezdı, böylesıne bir dünya adına... Daha anlaşılır olabıl- mek için örnekler verelim. Afrika ile Yakındogu imparatorluklannda, Mı- sır uygarlığında, Etıyopya'da, Mezopotamya'da, Hitit, Lidya, lran'da olsun, Ege'de, Girit'te, Mı- ken'de ya da Arameen'de... Fenike'de olsun, bu uy- garlıklar derinlemesine incelendiklerinde. temel ilkelerinde ödünsüz, birbirleriyle ilişkilerinde fel- sefi, ahlakı. sanatsal, toplumsal, kültürel açıdan hoşgörüye hak tanımaz olduklan, kolayca görül- mektedir. Israil'de bıle, katı bir tektanncılık söz konusu olmasına karşın Israil tarihi ve uygarlıgını incele- yen bir uzman, tannlannın bütün insanlıf ı bağn- na basmadığını yazacaktır. "O öteki halklaria ilgi- lcnmezdL" Tutkusunu, adalet duygusunu. koruyu- cu gücü ile tüm katkısını Israil halkına sunmuştu. Onun düşmanlanndan nefret eder; onlara tarafgır- ligin şiddetinı, kana susamışlıgmı açıkça anlatırdı. Halkı adına tüm kurnazlıklan onaylar; tüm kıyım- lan önerirdi. Her türden acıma duygusunu yadsır- dı. Halkını 'Kenan'a yerleştirip, Filistinlileri yen- melerini sağlamak için, kendine "Ordulann Tan- nsT adını yakıştırmıştı. oşgörü, dinsel açıdan yaşamımızda hava kadar vazgeçilmezdir. Islamiyet banş, adalet, sevgi ve hoşgörü dinidir. Insana ilişkin her şeye açık, dostane olup, ırk ayınmı, dışlama ve körükörüne terorizmden annmıştır. Hiçbir l zaman aşın uçlarla uyum sağlamamış ve sağlıklı bir orta yol tutturmuştur. Şunu da eklemek isterim ki, görkemli Yunan uy- garlıgı. arkaık dönemde örnegin. dinlerin farklılı- ğına hoşgörüyle yaklaşmışsa da Zeus'un yanında Demeter, Athena, Ares, Afrodit'ın varlıgını kabul etmişse de bu dinsel hoşgörü yalnızca elit bir ta- baka ile sınırlıydı. Gerçekte klasik dönem böylesı uçanlıklara, uçukluklara kesin ve sert biçimde son vermiştir. O dönemde Yunanistan'da adalet, din üzennde etkindi. Atına, acımasızca dinsizliği bağışlanmaz bir suç olarak kanunlanna yerleştırmişti. Demos- tenes gözünü kırpmaksızın bir kadın ile tüm aile- sini büyücülük ve zehirleme suçlanndan mahkum etmişti. Bu da çok anlaşılabilir. Bu durum Helenistik dönemde bile farklılık gös- termedi. Mısır, bu konuda, düzenin katılığı ile ipucu ve- rir niteliktedir. lsrail'e gelince, Helenistik monarşi yerel mez- heplere açılmayı öngördüyse de bu atılım Macha- bees'lerin tutuklanmasıyla ve tümüyle bağımsız bir Yahudi devleti kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Doğu. Bati ve Orta Asya'ya baktığımızda, yani Bizans'ı. Iran'ı, Hindistan ve Çin'i gözlemledigi- mizde ise buralarda da Cebrail, Hazreti Muham- med'e, Arabistan'ın kutsal topraklannda, Allah'ın mesajını ıletırken bile hoşgörünün yaygın olmadı- ğını aynmsanz. Bizans lmparatorluğu'nda, Hıristiyanlığin orta- ya çıkışının sonucunda dinbilimsel anlaşmazlıklar, çekişmeler, tutuklamalar, dışlamalar, farklı dinden olanı reddedişleröylesine güçlü biçimde gündeme gelmıştir ki, insan kendine eşitlik, adalet, konuş- ma özgürlüğü. diledigınce davranma özgürlügü, banş, bir başkasına saygı, sevgi, düşünce aynlık- lannı kabul gibi kavramiann, 451 'deki 'Kadıköy Toplanûsı'ndan sonra yok olup olmadıgını sormak durumunda kalır. lran'da Mazdakizm mezhebi toplumu öylesine içler acısı bir ahlak düşüklügü içinde boğmuştu ki, sefahat, dizginsiz erdemsizlik. entrika ve baskı hü- kümetin varlık nedeni, insanlann da yaşam koşu- lu durumuna dönüşmüştü. IMmfstanr Çinve Arabistan'daki durum Hindistan'da ari ırkının egemenligi, utanç veri- ci kast sistemini yerleştirmiş, ari ırkından olmayan- !ann dokunulmazlıklan yasası aracılığıyla, birdış- lama yasasını gündeme getirmişti. Çin'de ise Konfüçyüs döneminden hemen sonra M.Ö VII. yüzyılda ülke anarşi, kargaşa ve genel bir çöküş içine düşmüştü. Eşitsizlik, adaletsizlik, dış- lama, 'Tannnın ÇocukJan' ile Çinli olmayanlar arasındaki kjyımlar, son kerteye ulaşmıştı. Bir tek Arabistan'ın Müslüman olmayan kesimi, hoşgörüsuzlük ve bagnazlık açısından, genel ku- ralın dışında ele alınabilir. Orada puta taparlık ve bir tek Yüce Tann kavramının birlikte var oluşla- n, belli bir merakı diri tutmuş; bu nedenle farklı dinler, farklı kabilelerin yüzlerce putunu banndır- mış ve Arap takviminin 1., 11., 12. aylannda son- suz bir dinsel adalet ve hoşgörü izlenmiştir.. Ama orada bile, kabilelerin sayısının fazla olma- sına karşın kesin bir hoşgörü konumu gündemde kalamamıştır. Hazreti Muhamnıed ögretisini yay- maya başlar başlamaz, hem kendısi hem de mürit- leri öylesine aşagılanmış ve şiddete ugramışlardır ki, Medine'ye göç etmeye zorlanmışlardır. Geçmişi kısaca taradıktan sonra. yanılgıya düş- Iba Der Thiam'a göre, görkemli Yunan uygarlığu arkaik dönemde, dinkrin farklılığına hoşgörüyle yaklaşmışsa da Zeus'un yanında Demeter, At- hena, Ares, Afrodit'in varlığını kabul etmişse de bu dinsel hoşgörü yalnızca elit bir tabaka Ue sınırlıydı. Portre Doktora tezi dokuz cflt L Profesör Iba Der Thiam 26 Şubat 1937'de Kafrrine'de (Senegal) doğdu. Evli ve iki çocuk sahibidir. Paris'te Fransız Üniversitesi'nde tarih egitimi gördü. Sorbonne'da 'devlet doktoru' olarak çalışan Thiam, devlet üzerine 4432 sayfalık bir tez vermiştir. 9 ciltten oluşan yapıtın konusu. -1840'tan 1940'a Sömürge Senegal'de Siyasal ve Sendikal Evrimler*'dır. Yapıt jühnin hayranlıgını uyandırmış ve ödül almıştır. Senegal'de Dakar Cheikh Anta Diep Üniversitesi'nde profesördür. 12 kitabı vardır. Dünya çapında 100'den fazla seminer ve konferansa katılan Thiam, çok sayıda makale yazmıştır. UNESCO'nun Uygulama Kurulu eski üyelerindendir. Yirmi kadar uluslararası bilimsel kurumun üyesidir. 1983-1988 yıllan arasında Senegal'de Milli Egitim Bakanlığı yapmıştır. 1993 Haziranf ndan beri milletvekilidir. UNESCO'nun uluslararası danışmanıdır. Iba Der Thiam meden lslam dınınin ka- palılık, kendinden kor- ku, ötekınden kuşku, başkasına az ya da çok düşmanlık ortamında belirdığinı ve şaşırtıcı bi- çimde, din konusunda hiçbir zorlama ya da kı- sıtlama getirilemeyece- ğını ıleri sürdügünü sav- layabiliriz. Her yerde kendi ırkını yüceltmek alışkanlık iken Muham- med. Araplann. Arap ol- mayanlardan üstün ol- madıklannı ıleri sürdü. Daha da ılenye gıderek dünya ve yazgı konusun- daki temel alışkanlıkla- ra, inançlara, tutuculuk- Iara da eleştiride bulun- du. Yalnızca kendi sımge- sel dinsel görüntülerini yücelten toplumlarda Muhammed, öncülü olan peygamberleri tanımak- la yetınmeyip, Incü ile TevTat'ın kutsal oldukları- nı da açıkladı. Kuran, Hazreti tbrahim'ı, Süley- man'ı, Musa'yı, Davufu, İsa ve Meryem Ana'yı yüceltici, son derece güzel bölümler içermektedir. Muhammed daha sonra söyiedıklenni eyleme geçirerek inanç sahibi zencilere, Hıristıyanlara, Ya- hudilere sorumluluklar yüklemış ve kendi kutsal kitabına inanan erkeklerle kadınlann evlenebile- ceklerim açıklamıştır. Inanç konusunda hoşgörü- yü koşul saymış, ınsanın insanla, doğayla, tann ile bu bağlamda. ilişkılerini düzene sokmuştur. Ev- rensel tarihte ılk kez bir din, açık seçik. ince he- sapsız, yalansız dolansız ınsanlar arası farklılığı, hoşgörüyü, açık olarak sevgi ve banş içinde gün- deme getirmiştir. Ileri sürdüklerim konusunda kimi kanıtlar ver- mek isterim. 1- Kendinden önceki peygamberlerin tersine Muhammed, yalnızca kendi halkına seslenmez; ırk ve kültür farkı gözetmeksizin, sonsuz aynmlanna inat bütün dünyaya seslenir. 2- Hiyerarşiden, sınıflandırmalar ve haksızlıklar- dan, eşitsizlikten nefret eder, bu kavramlan lanet- ler. Bunlardogum, toplumsal sınıf, deri rengi, soy sopla ilgili olup Muhammed'in öğretisine göre inanmışlar arasındaki tek üstünlük dindarlıkla iliş- kilidir. Daha çok ya da daha az dindar olunabilır yalnızca. 3- lyiyi yüceltir, güzeli, dogruyu, kardeşliği ve sevgiyi insanlar arasına yerleştirmeyi amaçlar. kö- tülükle, ısyan, ırk ayınmı, şıddet, baskı. kin ve hoş- görüsüzlükle mücadeleye çagınr. 4- Yalnızca kendi çağıyla ilgili değildir; gelecek kuşaklar da dahil olmak üzere tüm zamanlarla il- gilidır. 5- Diyalog kurmak, uzlaşmak ve iyı komşuluk -£Vendinden önceki peygamberlerin tersine Muhammed, yalnızca kendi halkına değil; ırk ve kültür farkı gözetmeksizin, bütün dünyaya seslenir. Hiyerarşiden, sınıflandırmalar ve haksızlıklardan, eşitsizlikten nefret eder. lyiyi yüceltir, kardeşliği ve sevgiyi insanlar arasına yerleştirmeyi amaçlar, kötülükle, ırk ayınmı, şiddet, baskı, kin ve hoşgörüsüzlükle mücadeleye çağınr. ilkeleri sıyasasının te- mel taşlarıdır. 6- Yabancının. dulla- nn, fukaranın. gereksi- nim içerisinde olanın. zayıfın, öksüz \e yetim- lerin korunmalannı em- reder. Kaldı ki Hz. Muham- med yalnızca bu erdem- leri öğretmekle yetın- medi. K.endisi de tümü- nü uyguladı. Bütün anlattıklarım bir yana, onun örnek tu- tum ve davranışlan Me- dine Yasası'nda son de- rece takdir edilesi bir bo- yuta ulaşmıştır. Kendi dıni dışındakilere ben- zersız bir anlayışla yak- laşmıştır. Mukaddes ki- tap kavramı olan bırey- lere hoşgörüsü ise daha fazla olmuştur. Söz ko- nusu yasanın 52 maddesinden yırmı yedisi. Müs- lüman olmayanlara ilişkındir. Ve oluşturulan ku- rulun temsılcıleri, kendi müritlen kadar. onlann komşulan ve Müslüman olmayanlardan oluşmuş- tur. Tümü, Medine toplumunun üyesiydi. Medine Yasası'nın, ilk maddesı, kutsal kentin toplumunu 3 değışik öğeden oluşmuş bir bütün olarak değerlendırmişti: 1-Mekke'dengöçetmış Müslümanlar. 2-Mek- keli Müslümanlar. 3- Müslüman olmayanlar. 15., 18. ve 19. paragraflarda. bütünü oluşturan öğelenn her bırine ayn haklartanınmaktaydı. Do- ğal olarak özellikle de kutsal kitabı tanıyanlara. 16. paragrafta ise Yahudilere. eşitlik ve adalet il- kesi doğrultusunda, topluluga katılıp katılmama hakkı tanınmaktaydı. 4.. 11. ve 12.paragraflar, her kabileye kendi ken- dini yönetme özgürlüğü veriyor ve yurttaşlığa geç- melerine de olanak tanıyordu. Demek ki, kişisel, bilinçli, bağımsız bir seçim söz konusuydu. 25. pa- ragrafta özellikle Yahudilere kendi dinlenni ser- bestçe uygulama özgürlügü tanınmıştı. Daha da ıleriye gidilerek, Yahudiler ile müşteri- lerinin Medinelilerle aynı hak ve görevlere sahıp olabilecekleri, yasada belirtilmışti. Aynca söz konusu bildiride, mahkemeye düştük- lerinde, adalet karşısında, Yahudiler ile müşterile- rine, kendi dinsel kurallan doğrultusunda davranı- lacagı. Islamın kurallannın onlara uygulanmaya- cagı güvencesi de veriliyordu. 47. paragrafta ise Muhammed imzalanmış anlaş- maya uyan herkese (Müslüman olsun olmastn) kendi koruyuculugunun güvencesıni veriyordu. 631 'de 60 Hıristiyan dinbılımcıye verdıği davet göz önüne alındıgında. bütün bu saydıklarımız önemsiz kabul edilebılir. Onları yalnızca ağırla- yıp, onlarla tartışmakla yetınmemiş, kendi camı- .slamiyetin mesajı iyi kavrandığında, yalnızca modern, demokrat pazar ekonomisine açık, insan haklanna saygılı, çağımızla banşık olmakla yetinmez, kök salabilen ve aynı zamanda yaşamın anlamı ile dünyanın sonuna ilişkin her konuya da doğru yaklaşabiliriz.. sinde dinsel tören yapmalanna bile ızın vermiştir. Hınstiyanlarla ilişkileri hep bu ilke doğrultusunda gerçekleşmıştır. Kuran'ın Ahdi Akit (Eski Ahit) ile Incil'in ona- yı olduğu ılkesınden yola çıkarak \e Hz. lbrahim geleneğınde son peygamberoluşunu. bunun da va- zılı oldugunu dıkkate alarak hiçbir zaman lslam dı- nıne geçmış olsa bıle bir Hınstıyana, akrabalan ya da arkadaşlanyla ilişkisini kesmesi gerektigini da- yatmamıştır. Bu bağlamda elımızde sayısız kanıt var. Balka- rith kabileleriyle yaptıgı anlaşmalarda öylesine ödünler vermiştir ki kısas yasasını yumuşatmış. bedensel zararı maddesel açıdan parasal olarak ödeme yolunu açmıştır. Onlara karşı en iyi ilişki- leri salık vennış. Hınstıyanlann Müslümanların dostu olduklannı \aaz etmiştır. Onlara sağduyu sa- hibi olarak, üstü kapalı degil açık birdille seslen- miştir. Imansızlara gelince. 109. surenın.2'den6'ya kadar uzanan ayeti onlann Islamıyet ile ilişkılen- ni şöylesine betimlemektedir: "Sizin taptığııuza tapmayacağım. Sizler de benim taptıgıma tapmayacaksınız. Sizin taptığınıza tapmak için herhangi bir nede- nım yok. Sizler de benım taptıgıma inanmak zo- runda degilsiniz. Dolayısıyla size kendi dininizge- rek. bana da benimkısı." Farklılığın temelinı oluşturacak ölçüde degişik- lige saygılı, çogulcu, her bireyin kendi öz benlığı- ne saygılı bir söylem karşısında değil miyiz? Böylesıne bir insanın tanhsel ve simgesel kap- samını ölçmek ıçın. onu kendi çağının baglamın- da, yani VII. yüzyılda degerlendirmek gerekır. O dönemde tüm diğer anakaralarda hoşgörüsuzlük. dışlama erdemden sayılıyor \e bu ılkeler kimseyı ikircikli kılmaksızın gururla uygulanıyordu. IHoşgörü, hava kadar vazgeçlimezdir Özetle, gerektığı gibi kavranıp ışlerlik kazandi- ğında hoşgörü dinsel açıdan yaşamımızda hava ka- dar vazgeçilmezdir. Islamiyet banş. adalet. se\ gi ve hoşgörü dinidir. Insana ilişkin her şeye açık, dostane olup. ırk ayı- nraı, dışlama ve körükörüne teronzmden annmış- tır. Hiçbırzaman aşın uçlarla uyum sağlamamış ve sağlıklı bir orta yol tutturmuştur. lslamiyetin me- sajı iyi kavrandığında. yalnızca modern. demokrat pazar ekonomisine açık. insan haklanna saygılı, ça- ğımızla banşık olmakla yetinmez, kök salabilen ve aynı zamanda yaşamın anlamı ile dünyanın sonu- na ılışkın her konuya da doğru yaklaşabiliriz. Allah'ın son öğretısinı bize ulaştıran peygambe- rin mirasıdır tüm bunlar. Onun dört halifesı de ay- nı mesajlan bılgelık ve sadakatle yaygınlaştırmış- lardır. tslamıyetin mesajı aşka. sevgıye. bağımsız- lıga, eşitlik ve kardeşliğe. açıklığa ilişkindir. Özet- le bir hoşgörü mesajıdır ve Voltaıre ile fılozofların yolunu açmış olup. akıl ve aydınlanma dönemin- de vazgeçilmez bir kata ulaşacak olan örnek kav- ramlara ışık tutmuştur. Muhammed'in söylemını gerektıği gibi yorum- layabilseydik lslam ülkelen bırer hoşgörü ülkesi olurdu. Peygamberler kuşağının bızlere devrettiğı hümanızme bağlanmak ve peygamber mührünü kullanmak ıçın geç kalmış sayılmayız. Evrensel uygarlığa kavuşmak ve Başkan M. Leopold Sedar Senghor gibi konuşabilmek için de geç kalmış sayılmayız. YarınıJapon Brother şirketinin ABD 'deki başkanı Hiromi Gunji Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Karışım... AliYüce'nın,italyanınPalermokentindedüzenlenen "Ak- deniz Ülkeleri Ozanlar Şenliğı'nöe kazandığı altın madalya- nın yankıları sürüyor. Şenlıği yöneten italyan Başkan Prof. Giuseppe Marchese, sonucu açıklarken: - Türkiye'yi alkışlayın! demiş. Alı Yüce'ye de takılarak, "Dikkat edin, yiter!" diye eklemiş. Ali Yüce'nin altın madalyayı alan "Olmaca"şiiri şöyle: "Ben çocuk olsaydım eğer/Kav çakmak satardım bulut amcalara/Pamuk şekeri alırdım yerine/Patlamış mısır alır- dım bulut amcalardan Ben çiçek olsaydım eğer/Hiç saksı giymezdim ayağımal Ödünç kanat alırdım güvercin teyzemden/Üstünüze banş uçardım Ben ırmak olsaydım eğer/Altıma saklamazdım ayakla- rımı/Öyle yaklaşmazdım denize/Düşman yaklaşır gibi sürü- ne sürüne Ben tüfek olsaydım eğer/Patlamazdım kimsenin üzerine/ Bir tüfekliğimden utanırdım/Bir de eğri parmağından insan amcalann." Ali Yüce, Dünya gazetesinden M. Mahzun Doğan'a: - Ülkemde görmediğim bir ilgiyle karşılandım. Dolayısıyla sevindim, ama hüzünlü bir sevinçti bu! demış. (17.9.1994 Dünya, Kültür-Sanat sayfası.) TRT2de pazar akşamı saat 21.30da, Seynan Levent, Zer- rln Taşpmar'ın hazırladığı "Ali Yüce" ile ilgili ızlenceyı sun- du. Ali Yüce'nin burada dört şııri okundu. Zerrin Taşpınar da, Alı Yüce ile birlikte Sıvas'ta kurtulanlardandı. • Dün Dil Bayramı'ydı. önceki gun Dil Derneği'nin 4. Olağan Kurultayı vardı. Alı Yüce'yle Kurultayda buluşacaktık. Nuran Kepenek, Prof. Yakup Kepenek birlikte gittık Kurultay'a. Ku- rultay'agelenlerçokdeğıldı Seçımlersonundayenıyönetim şoyle oluşmuş. Şerafettin Turan, Refet Erim, Attila Göktürfc, Mustafa Can- polat, Emin özdemir, Ayla Bayaz, Tayyibe Uç, Yaman Örs, Sevgi Özel, Şemsettin Ünlü, Beşir Gögüş. 62. Dil Bayramı'nda Prof. Şerafettin Turan Anıtgömüt özel defterine şunları yazdı: YüceAtatürk, 26 Eylül Dil Bayramı 'nın bu 62. yılında kurduğun Türk Dil Kurumu'nun kapatılmasıyla durdurulmak ıstenen devrimi sürdürmek amacıyla oluşturduğumuz Dil Derneği üyeleri olarak sana geldik. Saptadığın ilkelerin çürütülmek, öncüsü olduğun devhmin yadsınmak, En büyük eserım' diye nitelediğin Cumhuriyetin temellerınin kazınmak istendiği ve dahası kimliğine ve kişili- ğine dil uzatanlarm arttığı gorünümune karşın, hiçbir gücün kök salmış olan düşüncelerini söküp atamayacağına ve Ata- türkçülüğün yakın gelecekte bir guneş gibi yenıden parlaya- cağına inanıyoruz. Bu inançla karşında saygı ile eğıliyoruz." Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu, 1983'ten ben gerıcı- lerın elınde. 12 Eylül öncesinın partileri, sendıkaları, ellerin- den alınan haklarını gerı alabıldıklen halde, Atatürk'ün kur- duğu Turk Dil Kurumu, hâlâ kımlerın elınde? Bunun utancı, başta hukumet ortaklarıyla, tüm siyasal partılere düşüyor. • Eski Devlet Bakanlarından, yıllarca CHP il Başkanhğı yap- mış Ibfahim Saffet Omay sayrılandı, Ankarada Bayındır Sayrıevi'ne kaldırıldı. Omay'ın sağlığı iyiye gidiyor. • Ağabeyim Hallt Zfya Ekmefcçioğlu, geçen yıl bugün öl- müştü. Benden 12 yaş buyuk, emeklı, Yargıtay üyesiydi. ölü- munde, "Çocukluğumun Ölumü" başlıklı bir yazı yazmıştım. Çok ınce bir Cumhurıyet okuru Bayan Müflde G. Anadol, bır- kaç satırla acımı paylaşmıştı: "Efendim, ' j , 'Çocukluğum öldu...' yazınızı hüzünle okudum. Okumak- tayım. Içe işleyen bir şiir gibi... Saygı ve samimiduygularımı sunarım efendim... Sizler sağ olunuz." Eski Bakanlardan, Rüştii özal da, şu mektubu göndermış- tı: "Canım Kardeşim, Kötü koptuk. Oysa kökten bağlıyız. Her zaman dediğim gi- bi Mehmet Usta'n/n ekmeğını yedik, dostluğunu yaşadık. //- çe olarak Hadim V, köy olarak Hocalar'ı görüp tanımıştık, öyle başlamıştı kırsal yaşamımız, dostluğumuz. Kardeş bilmiştik Halrt'/, kardeşimizdi, O'nun kardeşi bizim de. Ne var ki uzak kaldık, nedensiz, ne yazık! Bulunduğum köyde duzensiz düzeni seçtik yaşam biçimi olarak; kaçmış nasılsa yazınızın ikinci bölümüyle başlayan acı haber-yazı. Bir sofrada dün bir dost soyleyıverdi, nasılsa duymuş olduğumu sanarak. Bendekı tepkiyi görünce de üzüldü. Dokundu bana çok, telefonla ulaşamıyorum, bıraz zamana sığınarak size yazmayı denemek istedim. Yine de ne yazmak istediğimı bildiğim yok, umarım okuyucu mektup- larının arasına sıkışıp utanarak çıkar önunüze. Halit deyince şöyle bir 63 yıla uzanabiliyor, Aşağı Hadimli Abdullah ile yaya olarak Taşkent'e gittiğimizi anımsayabili- yorum. Sonra Konya da beraberliklerimiz. Kaç kez aradım Ankara'ya geldikçe Halit'i. Görüşemedik, görüşemedik. Şimdi suçluyorum yine de kendimi. Oysa ya- rarsız artık. Dürüstluğü, insan ve meslek onurunu, alçakgö- nüllülüğü, güler yüzlü ve sıcaklığı ile yoğurup biçimlenmiş bir kişilikti Halit. Halit Ziya Ekmekçi, ya da oğlu. Saygı ile anıyoruz, anacağız ömrümüzce. Komşumuz ol- duğunu söyleyen ve bir türlü görüp tanıyamadığım Sayın eşine de lütfen iletilmek üzere. hepimize başsağlığı diliyor, böyle acılı bir nedenle de olsa 'çocukluğumuzun öldüğü' günlerde gözlerinden sevgilerle öpüyorum. Siz yaşatın Ha- lit'i niceyıllar.'' ' Kefırle ilgili yazılar ilgi çektı. Ankara Ziraat Fakültesi'nın telefonuTürkiye'nin heryanından arandı Kefırın kokteylı bile yapılıyormuş. (Yazının başlığındakı "karışım" sözcüğünü "kokteyl" anlamına kullandım.) Kefır konusunda gelişmeleri, gelecek yazılarda anlataca- ğım. izlemeyı sürdurün! BULMACA 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Deride görülen her çe- şit iltihaph hastalık. 2/ Dere. çay... ABD'yi oluş- turan federe devletlerin her biri. 3/ Hindistance- vizi... Türkçede ilgi adılı. 4/ Utanç duyma... Arap- lar'da ve daha başka Müslüman ülkelerde bir kavim. kent ya da ülke- nin başı. 5/ Üstü kumaş. altı kenevir ipinden yapı- lan topuksuz hafıf ayak- kabı. 6/ Kil ve kum İcan- şımı, san renkli verimli balçık... Karadan havaya güdümlü füze. 7/ Zarif. kibar, güzel giyinmiş. 8/ Hindular'ın kutsal kitabı... Bir akarsuyun herhangi bir kesimin- den saniyede geçen suyun oylumu. 9/ Vücuttaki AIDS virüsünü sap- tamakta kullanılan test... Adıya- man'ın bir ilçesi. YTKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Muşmula... Bir bağlaç. 2/Sıkın- tı verme, üzme... Sakat kimse. 3/ Ulusal ya da yöresel konulardan esinlenerek oluşturulmuş mü- zik yapıtı. 4/ Akarsu yatağı... İnce kamış. 5/ Jean Jacques An- naud'un tanınmış bir filmi... Bir meyve. 6/ Almanya ve Avus- turya'da kullanılmış eski bir gümüş para... Şöhret. 7/ Vilayet... Ankara yöresine özgü bir halk oyunu. 8/ Özellikle Meksika'da yaygın sert bir içki... Bir gösterme sıfatı. 9/ Divan edebiyatında sevgilinin kirpiği için kullanılan mazmun... Eskiden okullarda çocuklan çahştırmakla görevü kimse.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear