23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL1994 CUMARTESİ 12 KULTUR "13-18 eylül tarihleri arasında kimseye randevu vermeyin'• Önerim odur ki (Aklı başında, entelektüel tlCan DreStlJ Sağlam k j r i 1 Û ] T d ö CANANBEYKAL Yazımın başbgı, M. Ali Birand'ın "32. Gûn" programının duyurusu sı- rasında kullandığı slogan. 13-18 eylül tarihleri ise dört yıl öncesine kadar ha- Kjt-jr^i Vn cıı] nTdllP/lirm h i l e n reketsiz geçen Istanbul eylüllerinin D l n n u l KÜ^Ul OlUUgUIlU D11CI1 Plastik Sanatlar Demeği'nin düzenle- diğj îstanbul Sanat Fuan'nın etkinb- ğiyle canlandığı tarihlerdir. TÜYAP. bu yıl da dört yaşına ginniş bulunan ve giderek yaşıyla orantıb yeni sorun- larla karşı karşıya gelen Sanat Fuan'- na mekan oluşturdu. jerçek galerici-art dealer'lann da önerisi odur ki) fuar ivedilikle kurumsallaşarak uluslararası boyut kazanmalıdır. Dört Açıkça söyİemem gerekir ki bugüne y a ş i n d a k İ ÇOCUğUITlUZ a n c a k kadar sıradan bir izleyici kadar ilgi L ^ ' j e p m j i i n - " duyduğum fuan; her şeye karşın yaşa- jr.J scı jJiııp maya direnen bir varbk olarak artık dÜnyayi, görmezden gelinemeyeceği için ve hiç- pHphiİprptrir bir yerekımıldamadan geçen yaz gün- CUC UllCCCK. 111. lerinin sonuna doğru beni de hareket- DirbirUTllZe b a k a b a k a eleştirinin dipsiz kuyusunda konuş- kuruyup gidecektir.rumluluklanmızı hatırlatan malanna karşı duramadığımdan, ilgi alanımın içine çekmek zorunda kaldım. Daha fuar açılmadan önce Gösteri Sanat Dergisi'nin düzenlediği bir otu- rumda fuann geçmişini ve geleceğini derneğin fuar komitesi üyesi ve iki galerici-art dealer'la tartışmak du- rumunda bırakıldım. Bu tartışma sı- rasında kendilerine sunulan fuar hiz- metini yetersiz bulan ve bu etkinliği eleştirenlerin sadece sanatçılar ol- mayıp, asbnda galericiler olduğunu hayretle gördüm. Eleştirdikleri konu- lar belki yerindeydi, ancak kendilerine bir sanatçı örgütünce sunulan bu hiz- metin aksayan yanlannı girişken bir katıbmla ve sahiplenmeyle çözmek ye- rine konformist bir tutum sergileyerek eleşüriyorlardı. En büyük iş galericilere düşüyor Bir kez daha anladım ki bu ülkede kimse kendisini ilgilendiren konulara doğrudan sahip çıkmıyor, ama ilgilen- dirmeyen alanlarda ise çok söz söyle- meyi görevi addediyor. Çünkü biri zor ve eleştiriye açık, diğeri kolay ve eleş- tirrneye yatkın. Plastik Sanatlar Der- neği, asbnda görevi olmadığı halde dört yıl öncesinde bir fuar düzenleme- yi tasarbyor ve bunu gerçekleştiriyor, ülkenin hemen hemen tüm galerileri- nin katıbmını sağbyor. Bir yandan derneğin hedeflediğini kamuoyuna ve yetkiblere duyurmak için bir uygun zemin oluşturmuş oluyor, diğer yan- dan kısıtb dernek bütçesine kaynak sağlamayı tasarbyor. Galericiler de hareketsiz geçen eylül ayından bu fuar etkinbğiyle kışın yoğun günlerine bir arada başlamanın provasını yapmış oluyorlardı. Ben de düşünüyordum ki fuara katılan galericiler kendilerine sunulan bu hizmetten dolayı pek memnunlar! Meğer iş hiç de öyle değilmiş, bugüne kadar hiç akıllanna gebneyen böylesi bir etkinbğin derneğin görevi ol- madığını ve fuann kurulması gereken bir galericiler birbği eliyle düzenlen- mesi gerektiği yolunda itirazlan vardı. Vardı da, bugüne kadar iç pazann tü- ketim ihtiyacını karşılamak dışında pek çok galerici birleşme, kurumsal- laşma girişimi için zorlanmamıştı. Işte bu aşamada verilebilecek en iyi yanıt: "Haydi buyrun. biz temelini atıp fuan yaşar hale getirdik. şimdi siz sahip çıkın ve eleştirilen tüm aksaklıkları çö- zumleyin >e galericiler birliği etrafında böylesi bir fuan yüriitün, ama bugüne kadar gözetUmesi düşünülen niteUk so- rununu da bundan daha kötü bir hale sakın ha getirmeyin." Benzer görüşler derneğin hedefleri arasında da yer alıyor. Gördügüm ka- danyla bu yıldan sonra eğer aynı çer- çeve içinde fuar sürdürülmek istenıbr- se kaçırulmaz bir çıkmaza girilecektir. Bunun iki temel nedeni var kanımca. Birincisi; ekonomiden çok iyi anlayan bir arkadaşımın şu meşhur mab krizi- nin üretim krizine dönüşmesi sıra- sındaki açmazlan bana saatlerce an- lattığı halde anlamamakta direnen ka- fama girsin diye verdiği örnekte oldu- ğu gjbiydi durum. Ekonomist dostum diyordu ki; Türkiye'nin iki dev serma- yedanndan biri sadece iç piyasayı he- deflediği için, üretim krizini zor atlatı- rken ve hatta bunu atlatabilmek için devletin katkısma ihtiyaç duyarken, bir diğeri ihracata yönelmiş olduğu için krizden hiç etkilenmemiştir. İşte fuar da sanınm uluslararası Salih Zeki, 1989 tu> al üzerine yağlı boya 35\90cm. (Galeri SZ) olursa yani sadece iç piyasadaki ma- mul mab yine aynı piyasanın tüketimi- ne sunmak yerine, dış pazar ibşkilerini kurduğu zaman çıkmaza girmeyecek- tir, yeni yeni alanlar açılacaktır sanat endüstrisine. Aksi takdirde zaten eko- nomik krizden yara almış sakat bir iç piyasaya yönebk bir fuann bek- İentileri kaçınılmaz olarak çı- kmaza gjrecektir ve fuar para ge- tiren değil, para yiyen bir etkinbk habne gelecektir. Işte bu aşama- da en büyük iş galericilere düş- mektedir. Kendilerini biraz zora soka- bilirlerse ve fuann gereği olarak dış ülke galerileriyle ve fuar or- ganizasyonlanyla sürekb ilişkiler kurabilirlerse bu etkinbği kısa zamanda enternasyonal bır hale getirebibrler ve dört yaşındaki bebeğimiz artık kendi kendini üreten, yöneten ve döndüren bir bağımsız kurum habne gelebilir. Bundan daha da önemlisi bu ül- kede sanat ve kültür endüstrisi kunılmadığı için belki galericile- rin çabasıyla bu endüstrinin de temeb atılmış olabiür. tkinci neden ise Dernek Baş- kanı Hüsamettin Koçan kadar galericilerden de duyduğum "ku- rumsallaşma ve sjvilleşme" söz- cüklenne uygun biçimde fuann kimbğe kavuşturulması için ge- rekb girişimlerin başlatıbnasıdır. Hatta bu girişimler fuann ka- pandığı hemen şu günlerden iti- baren başlaülmahdır. Evet fuar kurumsallaşsın, sanat marketi buna bağlı olarak da fuar, ulus- lararası sanat fuan haline gele- rek dünya sanat fuarlan arası- nda yerini alsın ve bu kurumun eliyle kendini yenileye yenileye dünya fuarlan arasına katılma çabası verilebibnsin. Hiç kuşkusuz bu gebşim dört yıldan beri düzeltilmeyi ve göze- tümeyi bekleyen "kalite" soru- nuna da bir çözüm getirebilecek- tir. Çünkü fuar uluslararası bir kimliğe kavuşturulduğunda Batı standartlanna göre koşullannı oluştunnak zorunda kalacaktır. Yabana payyonlara da bolca yer verileceğinden Türkiye'den katılacak galeri sayısında bir sınır bebrlemek durumunda kabnacaktır ve bu galerileri sap- tamak ve bunun ölçütlerini oluş- turmak da kurulması düşlenen galericiler biriiğinin yükümlülü- ğünde olacaktır. O zaman ne mi olacaktır? Galericiler belalı bir işe soyunmuş olduklannı an- layacaklardır. Artık eleştirilerin ve kabte kontrolünün başan ve ba- şansızbğı yüzünden sövgülerin doğrudan kendilerine yöneltildiğini görecekler ve birbirlerinin başının eti- ni yemekten ne kerte belab bir işe bu- laştıklanmn farkına varacaklardır. Ama bu. onlann geçirecekleri bir sınavın koşullannı da hazırlayacaktır, hem fuarda yer alacak galerilerin geç- mişi sorgulanabüecek, fuar kalitesini tutturabibnek için daha yoğun çaba harcayacaklar hem de fuar sergileme- lerine de müdahale edebilme olanağı doğacaktır. Belki o zaman sadece belli bir sistem etrafında sergileme yapılabilmesi için yine kendi aralanndan bir sergileme komisyonu da oluştunnak zorunda kalacaklardır. Bunun da standart- lannı oluştunnak gerekecektir. Her yıl belb standartlar içinde. belli sayıda, varhklannı uzunca bir zaman içinde gösterebilmiş olan galerilerin dönü- şümlü olarak yer alacağı böylesi bir fuar etkinliği sanatın ekonomisini. gütünün ve sanatçılann etkinliği ve denetimi sadece sanatsal platformda devreye girmiş olur. Sanatsal-kültürel denetim elbette sanatçüardan oluştu- rulacak bir danışma komisyonu ta- rafından sağlanır, ama işin ticaret yanı hiç kuşkusuz art-dealer'lann yani ger- Sanatlar Raporu'ndaki venleri de kül- türel-sanatsal endüstrinin kurula- madığı, sanat eğitiminin sıfır olduğu ve bu ülkenin ıç piyasasının ve tüketi- cilerinin kaldıramadığı kadar çok ga- lerinin açıldığj ve yine de son derece kısır bir sanat ortamırun rakamsal de- Füreya Koral, 1979, Seramik / ceramic, 32X31X18cm. Çanakkale Seramik Sanat Galerisi. borsasını. alım satımını; kısaca mar- keting olayını da kapitalist ülke koşul- lanna uygun olarak kurumsallaştır- mak zorunda kalacaktır. Biliyoruz ki bizim ülkemizde başka hiçbir ülkede bulunmayan, bulunması mümkün olmayan koşullar yaratılır. Sanatçı örgütleri \e sanatçılar kimse- nin sahip çıkmadığı sorunlarla habire uğraşıp zaman ynünrler. Şimdi kendilerini doğrudan ilgilen- diren sanat ticaretiyle ilgili kurumlar ki bunlann en başında galeriler gelir. bu meseleye daha duyarh ve sahiplen- miş olarak yaklaşma girişkenligıni göstermeye aday olurlarsa sanatçı ör- çek anlamıyla galericilik yapanlann ışi olmalıdır. Bunun da öyle pek kolay bir iş olduğunu sanmıyorum. Ülkemizin bunca kolay koşulun- dan sonra tablo ticaretinin standart- lannı Batılı anlamıyla yerine oturt- mak için sanat konusunda bildik bir- kaç sözü entelektüel ahkam içinde ge- \ elemek yerine, tablo ticaretinin "raco- nunu" iyi bilip kurallannı ortaya koy- mak ve sanatsal endüstrinin organi- zasyonunda geçerli ahlaki, idari ve ti- cari kural ve koşullan hayata geçir- mek gereklidir. Jşin estetik yanı ise el- bette bizi, biz sanatçılan ilgilendirir. PSD'nin bu yıl yayımladığı Plastik ğerlen, en gerçek biçimde galericilerin silkinmelerini ve soruna ciddi biçimde kendi alanlan etrafmda çözüm getir- melerinin gereklib'ğini ortaya koy- maktadır. Yineliyorum ve hep yineledim bir fuarda önemli olan sanatçılar ve sanat değildir. galeri ve galericinin pazannı oluşturabilme ginşkenliğidir. Hırsız tann Hermes. her ne kadar güzel sa- natlann tannsıysa da ticaretin de tannsıdır. Ama artık biz bu çağda es- tetiği ticaretten ayırmayı öğrenirsek ya da ticaFetin estetiğini kurmayı be- cerebilirsek çağdaş sanatımızın içine düştüğü ikilemleri de ortadan kaldıra- bileceğız. Çünkü o zaman her şe> ger- çek kimliğine kavuşmuş olacaktır. Evet, yine de fuar açıldı. Belırtmeden geçemeyeceğim bu fuarda terleyen sa- dece dernek başkanı Hüsamettin ve görevli arkadaşlar ve de galeri patron- lan değildı, ben de çok terledim. Hatta herkes açılıştan itibaren panelde, onur ödülleri töreninde ve fuan gezerken çok terledi. Çünkü ye- terli havalandırması olmayan TÜYAP, sanatın ne çileli bir iş olduğunu sanki vurgulamak isti- yordu bu ter işkencesiyle. Fuann en önemli etkinliği Yme de bir sanatçı derneğinin ahşılmışın tersine resmileri de ödüllendirmiş olması doğrusu çok hoş bir jestti ve hiçbir ödül töreni bu kadar mutlu sonla bit- memişti. Basının yazdıklan bir yana, gördügüm kadanyla fuan bu yıl da büyük bir kalabalık izle- di, bana göre son derece kala- balıktı; çünkü giydiğim ipek blu- zum kalabalık yoizünden bir siga- ra ateşiyle iki yerinden birden yanmıştı. Bütün dedikodulara karşın böylesi bir sıcak ve ter ikilisine bu kadar kitle katlandı ise geriye "fuar bu yıl da başanldı" demek- ten başka ne kalıyor? Evet, "Bun- dan böyle 13-18 eylül tarihieri arasında aman kimseye randevu vermeyin, >ine bûiikte olaum" de- mek kalıyor. Şimdi beni asıl ilgilendiren bö- lüme geldik sonunda. Öncelikle son derece ciddi gelişmelere gebe bir toplumsal gidişat içinde. "Sa- natta sansür ve sanat tahribatı" konulu sergiyi gerçekleştiren genç meslektaşlanmı ve PSD'nin böylesi önemli bir konuyu sanat- sal anlamda gündeme getirme bi- lincini göstermiş olmasından do- layı bu projeyi önerenleri kutlu- yorum. Çağdaş insanın sahip çıkması gereken değerlerini, bu dokü- manter sergiyle yeniden anım- sattılar bize. Fuann bence en önemli etkin- liği bu sergiydi ve bu sergiyi ger- çekleştiren meslektaşlanm. hayli estetik bır görüntüyü, etik an- lamıyla uyumlu biçimde sunmuş- lardı. İnanıyorum ki her sergi ve sa- nat yapıtı sürekliliğini. kalıcılı- ğını ve yaşamını koru>an bir ey- lemdir. Ama ilk kez bir serginin noktalanması, son bulması ve bitmesi gerektiğini düşündüm; ama bihyorum ki ülkemiz koşul- lan değişmediği müddetçe (ki bu hayli uzak bir hayal olduğu gibi daha da ciddi sansür ve tahribata uğ- rayacak sanat korkanm) açılmış olan bu sergi noktalanmayacak. yaşamını daha nice ayıp belgeleri ekleyerek sür- dürecektir. "Sanatta Sansür ve Sanat Tahriba- tı" belgeselinde sunulan ayıba karşı çı- kacak bir gücü yine sansüre ve tahri- bata uğrayan sanatçılann ve sanatın göstermiş olmasından dolayı ve fuar zemini böylesi acil konulan bütün vurdumduymazlığa karşın dile getir- me olanağı verdiği için evet sırf bu ne- denden dolayı gelecek "13-18 eylül ta- rihinde Ifitfen kimseye randevu verme- yin" İtalya'dasahte tablolar ele geçirildi • ROMA (AA) - İtalya'nın başkenti Roma ve Milano kentlerinde, güvenlik güçleri tarafından düzenlenen bir operasyon sonucu, Salvador Dali ve Amedeo Modigliani gibi ünlü ressamlann tablolannın 800'den fazlakopyasıelegeçirildi. Polissöz cüsü, sanat eserleri hırsızhğı ve dolandınalık masasından özel bir polis timinin, olayla ilgili oldukJan tahmin edilen 13 kişiyi gözaltına aldığıru söyledi. Kadıköy Halk Eğitim Mepkezi'nde fotoğraf kursu • Kültür Servisi - Kadıköy Halk Eğitim Merkea'nde 29. dönem fotoğraf kursu 26 ekimde başlıyor. Halen 36 ayn dalda kurs veren dernek. başanb olanlara Milü Eğitim Bakanbğı'ndan başan belgesi verecek. Heykeltıraş Meisler'in sergisi İstanbul'da • İSTANBL L (AA) - İsrail'in önde gelen sanatçılanndan Frank Meisler'in özgün heykellerinden oluşan sergi, istanbul'da açıldı. Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi'nde düzenlenen serginin açıbşına sanatçı Meisler de katıldı. Sergide sanatçırun bronz, gümüş ve altın kullanarak gerçekleşürdıği 56 eseri yer alıyor. Eserlerin aynı zamanda 99 ile 12 bin 300 dolar arasında değişen fıyatlarla saüşa sunulduğu sergi, 10 ekime kadar açık kalacak. Aynı serginin 14 ekimde de Ankara'da da açılacağı bildirildi. Ressam Nihal Güres'in ilk kitabı yayımlandı •Kültür Senisi - Ressam Nihal Güres'in ilk mizah hikayeleri kitabı "Untitled", Çetin Yayıncıbk tarafından yayımlandı. Sanatçı, 17 mizah hikayesinin yer aldığı kitabının imza gününü, karma bir resim scrgisinin de yer alacağı açıbş kokteylinde 27 eylül sab günü Erenköy Istasyon Sanat Merkezi'nde yapacak. Törk sinemasının sûrgünleri New York'ta • VVASHINGTON (UBA)- Türk sinemasının sûrgünleri New York'ta gösterime gjriyor. Christian Science Monitor Gazetesi'nde yer alan bir haberde, Türk sinemasının, Hollywood filmleri karşısında isim yapmaya çabşüğı ifade edildi. Haberde, "Türk sineması, dev bütçeb Hollyvvoodçıkışb fılmlerin hüküm sürdüğü ABD ve diğer baü ülkelerinde büyük isim yaprruş değil. Bu gidişatı tersine çevirmeye çalışan Türk film yapımcılan. çabalannı eskiye kıyasla daha şevkle duyurmaya çabşıyorlar. Kamuoyunun da dikkatini çekmeye başladılar." dendi. Öte yandan henüz sona eren Montreal Fibn Festivali'nin "Bugünkü Türk Sinemasfna atanrruş 19 bölümlük birprogram sunduğuöğrenildi. Bunun yanısıra 10 gün süreli "Yeni Türk Sineması: Sürgünden Görüntüler ve Eve Dönş" adlı dizi ABD'de gösterime girdi. EvpenselKültür Mepkezi'nde bu hatta • Kültür Servisi- Evrensel Kültür Merkezi'nde kültür etkinbkleri sürüyor. Bu kapsamda 26 eylülde Francesco Rosi'nin 'Kırmızı Pazartesi", 28 eylülde Alan Parker'ın 'Missisipi Yanıyor', 29 eylülde Emir Kusturica'nın 'Dolly Bell'i Hatırbyor musun?" adb filmleri izlenebilir. 30 eylülde ise 'Auschvvitz' 45' adlı belgesel film gösterilecek. 4filmingösterimi de 19.30'da gerçekleştirilecek. Sanat Fuapı'na katılan Italyan sanatçılar: Organizasyon ve sanatçılar çok iyi CUMHUR CANBAZOĞLU Dördüncü kez düzenlenen tstanbul Sanat Fuan'na katılan galeriler arasında iki Türk, üç Italyan sanatçıyı temsil eden Fantaso and Joe, yapıtlanyla sanatseverlerin ilgisini çekti. 2600 dolar ödeyerek sergide yer alan galeri- nin yetkilisi, kaialanndaki rakamın üzennde bir kazançla İtalya'ya döneceklerini beürtti. Daha önce Avrupa'da ve Istanbul, Eskişe- hir, Bursa'da sergiler açan Giancarlo Caneva, Almanya. Avusturya ve ABD'de yapıtlannı sergjleyen Franco Anseimi, Türk ressamlar Gülseren ve Teoman Södor, yönetid, Ales- sandro Romanini, ttalya'daki resim pazan ve Istanbul Sanat Fuan üzerine sorulanmızı ya- nı tladılar. - Türkiye'ye yapıtlaruıızı sokarken zorluk- lar yaşadınız mı? Sergiye davet edildiyseniz Türk hükümeti hiçbir zorluk çıkarmıyor. Otomobille rahat rahat tablolanmızı Türkiye'ye soktuk, para da aynı şekilde bir engelle karşılaşmadan gö- türülebibyor. Gülseren Südor Zorluklar Türk sanatçılan için geçerli. Yurtdışına resminizi çıkarmak için önce Resim Heykel Müzesi'ne gidip satıla- maz damgasını vurdur- mamız gerekiyor. An- lamı da şu: Sergileyip satmadan geri getire- ceksiniz. Damgadan sonra Ticaret Odası'- ndan ata kamesi abyor- sunuz. Bunun için para yatınyorsunuz Ticaret Odası'na, sigortasını da yaptınyorsunuz. Tüm bunlar yurtdışında res- minizi sergilemek için. Çok büyük paralar harcıyorsunuz. Aynca 100 dolar konut fonu da veriyorsunuz. - Bu dunıma göre Türk sanatçtsının ülke dtşında tablo satması güç. Pekiyi yapan nasıl y apıyor? Teoman Südor: Resmi rulo yapıp bavula koyarsanız kimse farkına varmıyor. Ata kar- nesi de almadığinız için birçok masraftan kurtuluyorsunuz. Ama büyük bir sergiye gi- dince resimleri şaselere germeruz gerekıyor. Italyan sanatçılar Giancarlo Caneva, Franco Anseimi, Gülseren ve Teoman Südor (ortada) ile yönetici Alessandro Romanini. - Türkiye'deki fıyatlarla Avrupa fiyatlan arasında ne kadar fark var? Buradaki yaşam standardı çok düşük ol- duğu için biz İtalya fiyatlanmızı yan yanya indirdik. Örneğin ttalya'da normal bir tablo yaklaşık 800 milyon TL'ye satıbrken burada bu fıyatı koyamazsınız. -İtalya'da resim pazan ne durumda? Liretin düşük gücü nedeniyle Almanya ve Fransa'da İtâlyan resimleri rağbet görüyor. İtalya içinde ise her şey galericinin gücüne ve sanatçırun tanıümına bağb. İyi bir galenci dağ başında bile tablo satabilir. 90'b >ıllann başında ışadamlan ve politikacılar yatınm amacıylaresmebüyük pa- ralar ödediler. değerler dört beş kat arttı. Şimdi gerçek değerlere dönülme- ye başlandı. - Dünyanın zenginleri Amerikaldar ve Japonlar piyasalan nasd etküiyor- lar? Amenkalılar sanatı bir yatınm olarak görmüyor- lar. Bir tablo hoşlanna git- tiğinde imzaya bakmadan abyorlar. Japonlar ise genellikle çok ünlü yapıtlan seçiyorlar.Böylelikle ulus- lararası prestij sağlıyorlar. Japonya'da da Türİaye'de olduğu gibi büyük endüst- riyel kuruluşlar. bankalar resme önemli paralar harcayip vergiden düşebiliyorlar. - Türk resim sanatını izleme olanağı bulabil- dinizmi? Sergıdeki yapıtlardan anladığımız kadanyla Türk ressamlann kalitesi hayb yüksek. Bu noktadan sonra dışanya açıbp yabana pa- zarlan zorlamalan gerek. Ayantajlan hem Batı hem de Doğu sanaünı iyi tanımalan ve yapıtlannın fiyatlannın ucuz olması. Devlet dışanda kültür merkezleri açıp buralarda ser- giler düzenlemeb. Bu kolaylıklar gösteribrse başan kısa sürede gelebilir. - Fuar organizasyonu hakkında tavsiyeteri- niz neler olabilir? Sanatçısıyla ve organizasyonuyla çok iyi bir fuar, Avrupa'dakilerden farkı yok. Ancak tanıtım olarak Batı'da fazla duv'urulamadığı için yabancı sanatçı sayısı az. - Fuar. tarihi bir yerde yapılsa daha fazla etki yaratabilir? Tarihi binalarda ulaşım, park yeri gibi so- runlar çıkarabiliyor. sergilemede engellerle karşılaşabiliniyor. Modern sergicibkte, gelenlerin içeride ve dışanda istediklerine kolayca ulaşabilmeleri çokönemb. Bu bakımdan İstanbul Sanat Fuan çok uy- gun bir mekanda düzenleniyor. - Sergiyi ziyaret edenleri nasıl buldunuz? Gelenler çok bilgili ve deneyimliydiler. Batı resmini çok iyi tamyorlar. Türkiye yeni bir pazar olmasına karşın bu ilgi, işlerin yolunda gittiğini ensteriyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear