25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET2 3MAYIS1994SALI Yok edilen kültür, geleoeği de kararüyor OKTAY EKtSCİ "Acaba ne tür insanlar, bu köprüye ihtiy açlari clmay acağını diişünebilir? Bence bunlar "geleceği olmavan' insanlardır. Onlar, zaman kavramından yoksunlar; onJann Batı uygarlığında yaşadıklan söv lenemez..." Hırvat yazar Slavenka Drakuliç, BosnaHersek dramının gerçek sorumlulannı 'geleceği olmayan insanlar' olarak nitelendiriyor ırp ve Hırvat şovenistlerinin saldınlan altında yitirilmek üzere olan yüzlerce yıllık uygarlık birikimi, tüm insanlığın geleceğini, karanlık bir dünyaya sürüklüyor. Bu sözler, geçen sonbaharda ünlü İngiliz gazetesi Observer'de yayımlanan bir makalenin belki de en anlamlı bölümü. 27 Kasım 1993 tarihli Sabah gazetesinde özeti yer alan makaleyi Hırvatistanlı yazar Slavenka Drakuliç yazmış. Hırvatlann bombardımanına artık dayanamayıp 9 Kasım 1993 Salı sabahı altındaki Neretva Nehri'ne yıkılan 430 yıllık Mostar Köpriisü'nden söz ediyor ve 430 yıldır Balkanlar"daki uygarlık birikimine tüm zarafeti ve görkemiyle hizmet veren bu mimarlık şaheserinı yıkanlar için bugüne dek belki de en uyancı ve doğru tanımiamayı Bayan Drakuliç yapıyor: "Bunlar, geleceği olmayan insanlardır..." s, Belleklerden silemeyeceğimiz kent: Saraybosna Çeviri Servisi Saraybosna'da yaşav anlar ıçın Sırplar. yalnızca Saraybosna'yı ele geçirmek istemeyip kenti yerle birederek kültür kalıntılannı son kınntısına dek yok etmek. liberal ve hoşgörülü tarihini anımsatacak tüm izleri silmek amacını güdüvordu. Bu amaçla silahlannı; eski Bosna'yı simgeleyen kitaplık. postane. parlamento binası. olimpik paten alanı ve günlük gazete Oslobodenje'nin ofislerine yönelttiler. Bu süreç içinde 10.000 kişiyaşamınıyıtirdi. 50.000'iaşkın kişi yaralandı ve j üzlerce yapı yerle bir edildi. Top ateşi iki kolda gelişti; bclirli alanlann tümüyle >ok edılmesi ya da sıradan kimi yerlerin rastgele topateşine tutulması. Savaşın başladığı günden bu yana geçen iki yıl içinde kent bir >ıkıntıva dönüştü. Milyaka îrmağıkıvısmdaki Ulusal Kitaplık, aldığı varalardanyıkılmış. Irmağın karşı yakasındaki pembe sinagog olduğu gibi duruv or: bir iki adım ötedeki Katolik ve Ortodoks kiliselen de öyle. Ulusal Kitaplığın camdan kubbesi tuzla buz olmuş; mermer sütunlan kınlmış. Kırfnızı. mavi veyeşilli vitraydan süzülen ışık. görkemli merdivenlerden arda kalan molozlan aydınlatı vor. Birinci katın balkonundan ateşin kaynağı Trebevik Dağı'nın doruğu gözeçarpıypr. Kitaplığın bombalanması gerçek anlamda ilkel bir vıkıcılık örneği. İki bini aşkın kitap ve bınlerce paha biçilmez el yazmasının yok olmasına neden olan bombalama bile kentin ruhunu yok etmede başansız kaldı. Tepki olarak Saraybosnasavaşgiysilenni kuşandı. Nişangah olarak kullanılandaracık sokak kenarlanna araba. kamvon. battaniye. kalas gibi akla gelmeyecek her türlü eşya yığılarak barikatlar kuruldu. Çekinceli bölgelereuyan levhalan kondu: "Dikkat tehlikekoş voksa AUah rahmeteylesin.' Park ve futbol sahalan. ölenlerin gömülmesi için kazıldı. Her bir mezann başına tahtadan binşaret kondu. Önemlı yapılar kum torbaları ve kalaslarla korumaya alındı. Kentte tüm camlar, tuzla buz edilmiş, pencereler nay lonla örtülmüş. Ortalığı çöp v ığınlan kaplamış. Çöpler yiyecek ya da ışe y arar bir şev ler bulmaya çahşan insanlarca özenle gözden geçiriliyor. İki ay gibi kısa bir süre tam anlamıyîa olmasa da gerçekleştirilen ateşkes sırasında yapıların onanlması gündemegetînldi. Savaşın ne zaman biteceğini bilen yok. Ancak kentin herveri köstebek yuvasına dönmüş. Zira halk bu kez de sebze tarlalanna saldıny or. Sokaklar insanlarla dolup taşıyor. Ay lar sonra ortalığı saran karanlık tek tük ışıklarla aydınlanıvor. The Independent on Sunday kütücüydü. Çeriç. tüm ülkede son iki yılda 800 caminin yıkıldığını ve çok sayıda tarihscl bina ile "eski kent dokularının" sürekli bomba vağmuru altında tutularak "geçmişle olan ilişkinin tümüyle silinmek istendiğini" belirtmıştı. 20. yüzyılın sonuna doğru, uygarlık yerine barbarlığın yeğlendiği Bosna'da, tarih ve insanlık enkaz haline geliyor... (Fotoğraf: H ACİÇ) için yine uluslararası sözleşmelerde hep şu gerçeğin altı çiziliyor: "Tarihsel değeıier, eski kentler ve mimari zenginiikler, salt kendilerini y aratan halkların değii tüm insanların ortak mirası ve insanoğlunun esenliğinin başlıca kültür kaynaklarıdır." Nıtekim Yıldız Ünıversitesınde konuk öğretım üvesi olarak Balkanlar'daki kültür değerlerimizhakkında yaklaşık bir vıldır dersler \eren Boşnak mimar Dr. Amir Pasic de BosnaHersek"te yaşanan "etnik ve kültürel arındırmanın" amacını ve boyutlannı anlatırken olanı biıeni şöyle özetliyor: "Bombalanan aslında sadeee geçmisimi/ değil, ay nı anda geleceğimizdir..." O nedenle. 20. yüzyılın ve belki de insanlık tarihinin en utanç verici sa>falannı yaratan Bosna'daki katlıamın \e yıkım sürecının sorumlulan. gerçekten "geleceği olmayan insanlardır". Eski uygarlıklara karşı böylesınedüşmanca saldıran biranlayışın. yannlara "uygar olarak" ulaşması nasıl mümkün olabilir ki? Hele ki o yok edilmek istenen tarihin kökeninde "farklı kültürler arasındaki karşdıklı saygı ve dayanışmaya bağlı olarak gelişen" yüzlerce Sırp saldınlan altında hasar gören Mostar Katolik Kilisesi. (Fotoğraf: F L A T K O TULİÇ) (Fotoğraflar için Dr. Amir Pasiç'e teşekkür lederiz.) yıllık zengin bir birikim de varsa... retva Nehri üzerindeki 6 tarihi köprii daha Hırvatlar tarafından yok edildi. Geçenlerde Kültür BakanlığYnın davellisi olarak ülkemize gelen Mostar lsldrn Kültür Merkezi uzmanlarından Prof. Dr. Salih Rajkoviç'in verdığj son bilgilere göre Mostar'da şu anda ayakta kalabilen tek Osmanlı camisi: Ruznameci İbrahim Paşa Camisi. Geriye kalan 37 caminin tümü tahrip edilmiş ve yıkılmış durumda. Aralık ayında Türkiye'yi ziyaret eden BosnaHersek Diyanet fşleri Başkanı Mustafa Çeriç'in açıklamalan ise çok daha ür Yitirilen miras 1992 yılından bu yana "dünyanın kültür merkezi" olarak bilinen Avrupa"nın burnunun dıbınde ve yıne "uygar" olarak anılan Batılı tüm ülkelenn "donuk" bakışları altında sürekli olarak bombalanan BosnaHersek, elbette ki salt Mostar Köpriisü'nü yitirmedi. 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptınlan ve ünlü Osmanlı ustası Mimar Hayrettin'in imzasını taşıyan bu köprünün dışında. yine Net Geleceğe atılan bombalar Son yırmi yılın hemen tüm koruma sözîeşmelerinde. tanhscl mirasın "evrensel değeri" şöyle vurgulanıyor: "Uygarlığın gelişmesi ve yükselmesi için geçmişten geleceğe uzanan kültürel sürekliliğin temel güvenceleVe bu güvencelerin yitırilmemesi Ağa Han Ödülü almıştı Sırplann 20. yüzyılın bitimine doğru sergiledikleri bu "çağdışı" politikadan en çok zarar gören evrensel kültür zenginliği ise hiç kuşkusuz Mostar'da 1977'de başlatılan "Kentsel Konıma Projesi" ve bu ri..." Bakırtepe'nin doruğuna ulaşma mutluluğu GÜLER DOLU SÜHEYLA GÜNEŞ Akdeniz bölgesinin sayılı kayak merkezlerinden olan Sakhkent. Antalya'nın batısında yer alıyor. Yüksekliği 1900 m. civannda. Şehirmerkezine ise yalnızca 48 km. mesafede. Saklıkent'te biri 750 m. diğeri 850 m. uzunluğunda iki ayn teleksi hattı var. Yaklaşık 100 gün kayak yapma olanağı mevcut. Saklıkent"in doğusunda, Bakırdağlan silsilesinin birinci büyük yükseltisi olan Tunç Dağı (2649 m.) yer aiıyor. Saklıkent'e her gün Antalya'dan belirli saatlerde kalkan dolmuşlarla gidılebildiği gibi özel araçlarla da 1.5 saatte gidilebiliyor. Konaklama ve yemek için küçük pansiyon ve kafeteryalar var. birkaç metre ötemizde bize göz kırpıyor. Yaşasın!.. İşte zirve göründü. O anki mutluluk ve heyecanımıa kelımelerle anlatmak mümkün değil. Çok az bir yolumuz kaldı. bir solukta çıkabiliriz. Ancak ekip sorumlusu zirvenin arkada olduğunu ve daha iki küçük sırt aşmamız gerektiğini söyleyince vorgunluğumuz bir kat dahaartıyor. Bizi bekleyen iki lehlikeli geçitten habersiz koşar adımlarla yola devam ediyoruz. İkınci sırta ulaştığımızda, Alakır vadisinin ve artık zirvelerini seyretmeye başladığımız diğer karlı dağlann görüntüsü bizi büyülüyor. Fotoğraf çekmek için oyalanıyoruz. ancak zirve beyaz gelinliği ile bizi bekliyor. Onu bekletmemeiiyiz. Çok dik, buzlu bir yamaçtan geçmeye başlıyoruz. Hiç birimiz konuşmuyoruz. Çıkışımızın en zor ve tehlikeli bölümündeyiz. Heyecanımız dorukta. Yirmi dakikalık bir uğraştan sonra buzlu sırtı aşıp tekrar karlı bölgeyc geliyoruz. Bata çıka son kar çukurunu da aşıp en son sırta ulaşıyoruz. Zirve heyecanı şimdiden hepimizi sanyor. Âncak yine çok dik ve buzlu bir sırtı aşmamız gerekiyor. Zirveye 100150 metre var. Yine rehberimizin kazmasıyla açtığı izleri kullanarak adım adım ilerliyoruz. Birden rehberimizin ayağı kayıyor ve süratle uçuruma doğru yuvarlanmaya başhyor. Hepimiz bir şey yapamamanın çaresizliği içine donup kalıvoruz. Ya kazmasını saplamakta gecikirse diye endişelenirken. kayanın yanından geçen rehberimizin kazmasını kara saplayıp kendisini durdurduğunu görerek derin bir oh çekip rahatlıyoruz. Cç buçuk saatlik yorucu bir tırmanıştan sonra zırvedeyiz. Hepimiz adeta sarhoşuz. Zirve sarhoşluğu bu olsa gerek. Birbirimize sanhyoruz. Nihayet açlığımız aklımıza geliyor. Güç bir işi anlamlı bir şekilde başarmış olmanın mutluluğu içinde yemeklerimizi )iyoruz. Rüzgar mutluluğumuzu kıskaruyorgaliba. Bulutlan üzerimize getirmekle tehdit ediyor bizi. Ellerimiz ve ayaklanmız üşümeye başhyor, çabuk toparlanıp dönüş yoluna koyuluyoruz. Zaman zaman çocuklar gibi kayıvoruz ve sevinç çığlıklan atıyoruz. Saklıkent görünüyor. Çirkin beton villalar nasıl da bozmuş doğayı. Villalan unutmaya çalışıp temiz havayı içimize çekerek kayak merkezine ulaşıyoruz 2.5 saat süren inişimizden sonra kafeteryada birer çay içip yorgunluk atmaya çalışıyoruz. Ancak bizi Antalya'ya götürecek olan aracı bekletmemiz gerekiyor. İstemesek de Antalya'ya dönüyoruz. rihsel kent dokusu" olsa gerek. 15 yıllık koruma çalışmalanyla "İslam mimarlığına katkılan" nedenıvle 1986 yılında Ağa Han Mımarlık Ödülü'nü de alan bu çalışma. tarihin veniden yaşatılması ve geleceğe "esin kaynağı" olarak aktanlması vönünde. dünyanın sayılı büyük projeleri arasında yer alıyor. 1992'den sonraki "savaş ve yıkım yılları" vüzünden ara verilmek zorunda kalınan. dahası onca çaba ve özverıvle restore edilmiş kültür varlıklannı da bu kez "bombaların tahribatıyla" yıtiren Mostar Kentsel Koruma Projesi'nı. hem v ürütücüsü hem de "emekçisi" olan Dr. Amik Pasic şöy le anlatıyor: projeyle insanlığa kazandınlan "ta Kentsel restoras> on süreci "Toplam 2000 eski yapının proje kapsamına alındığı kentsel restorasyon süreci. Mostar'ın sembolü olan eski köprü ile başladı. Köprii yanındald kuleler. Köski Mehmet Paşa Medresesi, Saat Kulesi. \ uchiyako»itch Camisi, Key^an Kethüda Cami: si ve eski çarşidaki 150'den fazla \ dükkan 1992'ye dek restore edildi. Bunların yanı sıra yine aynı proje kapsamında St. Peter ve Pavao Kilisesi, Fransız Manastırı, Eski Ortodoks Kilisesi. Skaritich Camisi ve Hacı Memiya Cernica Camisi de kentin diğer kesimindeki kurtarıian eserler arasında..." İnsanlık nürasım kurtaramadüar Dr. Pasic ve Mostarlı mımarlar, kentlenn tarihsel kimliğinı oluşturan "farklı kültürlere ait" uygarlık mirasını bövlesi bırduvarlılık içinde kurtarmışken projenin belki de en coşkulu dönemi olan "tamamlanma aşamasında" sahneye çıkan Sırp saldırganlannın bombalanndan ne yazık ki bu insanlık mirasını kurtaramadılar. Yine Dr. Pasıc'in bilgilendirmesine göre son iki yılda mevcut konut stoğunun bilc y üzde 50"sinden fazlası tahrip edildi. Ömeğin Fransız Manastırı ile birlikte St. Peter ve Pavao Kilisesi ise henüz yeni restore edilen "İslam dışı" küİtürlereait mirasın. Mostar'la bırlikte yakılıp. yok edildiği örnekler arasında ver aldı... B izi bekleyen iki tehlikeli geçitten habersiz koşar adımlarla yola devam ediyoruz. Diğer karlı dağlann görüntüsü bizi büyülüyor. Tüm kültürler tehlikede BosnaHersek'ten gelen son bilgiler de o bölgedeki kültür zenginliğine karşı sürdürülen "yıkım operasyonlarının". salt Osmanlı ve İslam uvgarlığına ait mirası yok etmekle yetinmediğıni. "geçmişten kalan tüm izleri" silmek üzere. yine tüm kültürlere ait tarihsel yapılann "ayrım gözetilmeden" bombalandığını gösteriyor. Geleneksel "milüyetçi ve şoven" politikalardan oldukça farklı ve açıkçası daha "vahşice" bir tutumu yansıtan böylesi bir 'Imha" hareketi, çok acık olarak şunu amaçlıyor: "BosnaHersek ve hatta tüm Balkanlar'daki geleceğe ışık tutacak yüzlerce yıllık uygarlık birikimi yok edilmek isteniyor." Böv lece özellikle Boşnaklann geçmişle olan bağlan kopartılarak "kültürel gelişmeleri köreltilmek". dolayısıyla gelecekte de artık Sırp yayılmacılığı için "tehlike olmaktan çıkarmak" hedefleniverdiği hıkkınlıkla hep kenri düşünürler. Kentin kolaylıklarını yaşamanın güzelliğini hayal ederler. Oysa kentte yaşay anlar ilkbaharda yor. 20. yüzyıl tarihine her yönüyle yeşili fark edemezler bile.Beton y ığınlarının arasında geçen yaşarn içinde "kara İeke" olarak geçecek bu salköy kökenliler y a da kentliler hep bu y eşili özlerler. Toprağı düşlerler. dırganlığı artık durdurmak, hem Küçük bir toprak parçası içinde kendi düny alannı kurmak isterler. Türkıye'nın hem de "uygar" dünyaKöyde yaşay anlann da, kentte y aşayanlann da, özlemleri sürer gider. nın ve özellikle Birleşmiş Milletler'in (Yazı ve Fotoğraf: LÜTFİ ÖZGUNAYDIN) elbette ki en ivedi insanlık görevi. Bakırdağlan sislerinde yer alan zirvelere ulaşmak için çoğunlukla Saklıkent'e geliniyor. Biz bir grup bayan dağcı da Bakırtepe tırmanışı için sabahın erken saatlerinde Saklıkent'e ulaşıyoruz. Süheyla Güneş, Güler Dolu. Leman Gölpınar. Azize Koç ve Hatice Kuzgun'dan oluşan ve hepsi TODOSK (Toroslar Dogu Sporlan Kulübü) üyesi olan ekibimize kameramanımız tzzet Şipal dışında hiçbir erkek almıyoruz. Seçtiğimiz rota. klasik batı rotası. ilk etapta 1800 metreden 2400 metreye tırmanmamız gerekiyor. 2300 metrelerde yorulmaya başlıyoruz. Leman'ın önerisi ile ilk molamızı veriyoniz. Yalruzca 15 dakikalık mola süresinde, limonlu sıcak sulanmızı içerek kendimize geliyoruz. Manzara Kayalıklan'na ulaştığımızda rakım 2460 metre. Güneşin ışıklan sürekli bizimle beraber, karlar üzerinde gezinip geri yansıyarak yüzümüz ve açıkta kalan ellerimizi yakıyor. Kar krisUlleri ise kâh birkaç metre ötemizde, kâh yanı başımızda. kâh l Yeşiün içinde çalışmak îlkbahar gelince yeşil bir örtüye bürünür Anadolu. Her sabah kövün sokaklarından tarlalara bahçelere akın akm gider insanlar... Gün boyu süren yorucu işlerin ardından köydeki evlerine dönenler yorgunluğun
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear