25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 NİSAN1994PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTÜR Orhan VeFden 1994'e seslenisKONUR ERTOP Yeni ozan, yenilik ozanı Or- han Veli 80 yaşında. 1950'de 36 yaşındayken yitirdiğimiz ozan, günümüzde taze şiiriyle canlıbğını sürdürürken bir dizi düzyaasıyla da 1994 Türki- yesi'ne uyanlar gönderiyor. Bu yazılar 1947-1950 yıllan- na aittir ve demokrasiye geçiş dönemimizin sancılannı yansıt- maktadır. Söz ettiği sorunlann günümüzde de karştmızda bu- lunması ise acıdır. Yazılar Hür ve Zincirli Hür- riyet gazeteleriyle Yaprak 'ta çıkmıştır. Birkaç yazı, ozanın ölûmünden hemen sonra çeşitli yerlerde yayımlanmıştır. Bu yazılann yönelttiği eleşti- riler, demokrasinin yanlış anla- şılması ve uygulanmasma. dev- rimlerden verilen ödünler, din sömürüsü, gericilik, tutuculu- ğadır. Böylece bu yazılar, bu- gün sürüklendiğimiz sonucun kökenini gösterirken güncelli- ğini korumakta ve hâlâ canh, geçerli uyanlarda bulunmakta- dır. Çok partilı döneme geçildik- ten sonra muhalefet, cumhuri- yet dönemine ve başta laiklik olmak üzere devrimlere karşı günümüzde de yoğun şekilde dinleyegeldiğimiz eleştirilenne başlamıştır. DevrimJere sahip çıkması beklenen yönetim ise bugün olduğu gibi oy kaygısıy- la gerici harekete üst üste odün- ler vermektedir. Bize özgürlük yaramaz Yazılann ilkinde, Milli Eği- tim BakanlığYnın Köy Enstitü- leri'ndeki bir uygulamasına dikkatçekiliyor: "Milli Eğitim Bakankğı, Köy Enstitüleri'nde bundan böyle yalmz okul kitaplartnın okuttu- rulmasına dikkat edilip öteki ki- tapların öğrencilere okutturul- masım yasaklamıştır." Orhan Veli bu gazete haberi karşısında "Böyle bir söylenti Abdülhamit döneminde çıkmış olsaydt belki inanılabûirdı ama bugün, cum- huriyet döneminde, biitün dün- yanın demokratlaşma yolunda doludizgin ilerlediği bir zamanda bu habere nasıl inandır?" der. Ama bu yoldaki uygulama- lann arkası hızla sökün edecek- tir. Nitekim Orhan Veli'nin az önce söz ettığim yazısını yayım- ladığı Hür gazetesı kapatılır. Bir gazetede, kapatma olayının 'gençlik arasmda memnunluk uyandırdığı' yaalmıştır. Ozan alay yollu, şunlan anlatır: "O gençlerle konuştum. Dedirrt kı: 'Niçin memnun oldunuz? Hur '•"izetesi valan haini değildi. Ül- we sorunlannı her şeyin üstün- de tutan, tek amaa milleti ay- dınlığa, özgürlüğe ulaştırmak olan bir gazeteydi. Yoksa siz özgürlüğe mi düşmansınız?' ' Onlar da dediler ki: 'Bizim mil- lete özgürlük yaramaz. Başımı- za ne geldiyse özgürlük yüzün- den geldi. İşte, ülkenin duru- munu görüyorsunuz. Özgürlük vermeseydi, bu softalar, bu yo- bazlar türeyip din din diye bağı- rabilırler miydi? Milleti irticaa götüren yazılar, dergiler yayım- layabilirler miydi?'.." Miüiyetçiliğin koşulu Şaka elbette! Nitekim çok geçmeden bir.yazjsmda şöyle diyecektir: '•Özgürlük bizim millete yaramaz' diyorlar. Baş- ka milletlere yarayan özgürlük neden bizim millete varamnor. Biz başka milletlerden aşağı mı- yız? Milliyetçiliğin önemli bir koşulu da milleti sevmek, onu başka milletlerden aşağı görme- •nek olsagerek." 'Din inkılabı' başlığını taşı- ' yan önceki yaada "Milli Eğitim Bakanlığı 'nın ulum-ı diniye ted- risatmın cevazma dair bir fetva çıkardığı" söz konusu edinil- mekte ve gericilerin hızla çoğa- landergiieriarulmaktadır: "Ha- kikat Yolu, Şark Yolu, Hakka Doğru, Küçük Gazete... Sıratı- müstakim 'lerden, Beyan-ı Hak'- lardan, Sebilürreşat'lardan hiç de aşağı olmayan bu gazeteler şpndilik sadece bir başlangıçtır. İlerde daha nelerimiz, nelkrimiz olacak: Göreceksiniz." IMuzır' kitaplar Hasan AK YücePden sonra MEB koltuğuna oturtulan Re- şat Şemsettin Sirer'in müfettiş- îeri, Köy Enstitüleri'nde kitap toplaüp durmaktadırlar. Nede- ni, 'bu kitaplardaki düşüncelerin çocuklar için muzır sayılması'- dır! Bakanlığın çıkarmakta ol- duğu Tercüme dergisinin, Yü- cel'in isteğiyle düzenlenmiş De- mokrasi özel sayısı yeni bir ku- rulca sanşürden gecirilerek bastmlır. Örneğin, Türkçede demokrasiyle ilgili kitaplann oibliyografyası bu listedeki ki- taplar muzır görüldüğü ıçin dergıden çıkanlmıştır! Haar- lanmasına kaüldığı özel sayının ne hale geldiğini gören ozanın eleştiri ve uyansı şöyle olur: "Tasfıyeye tabi tutulmuş parça- ların neler olduğunu gördük. Bu parçalar daha çok modern de- mokrasiyi hazırlayan düşünce- 13 Nisan 1914 doğumlu Orhan Veli, taze şiiriyle canlılığmı sürdürürken, bir dizi düzv a/ısıyla da günüınüze uyanlar gönderiyor. ler, yazılardır. Örneğin, Ameri- kan demokrasisinin temeli olan dûşünceler. Recep Peker hükü- metinin, Amerikan demokrasisi ile birlik olduğunu söylediğisıra- da aynı hükümetin Eğitim Ba- kanlığı Amerikan demokrasisi- nin dayandığı düşünceleri ülke- miz için zararlı buluyor. 'Nasıl olur?' diyeceksint. 'Bindiğimiz dalı kesmiş olmaz mıyız?' diye- ceksiniz. Hayır. Bindiğimiz dal yoktur ki keselim. Kestiğimiz dal, biner gibi göründüğümüz, fakat hiçbir vakit binmediğimiz, hiçbir vakit binmeyeceğimiz dal- dtr." Din sömürüsünün alıp yürü- düğü bir dönemde Orhan Veli bir cumhuriyet çocuğu olarak görevini yerine getirmekte, uya- nlarda bulunmaktadır: Gericiüğe karşı "Yurttaşlarımız arasındaki din avrılıkları ile mezhep ayrılık- larının doğuracağı güçlükler bir yana-kanun yolu, bilimyolu, ah- lak yolu dururken- insanlarm sa- dece dinle düzeltilebiieceğini söylemek arıık safdillik değildir. Bunun, cahil halkı avlamak gayretiyle oynanan bir oyun ol- duğunu anlamamak için aptal olmak gerekir." tlkokullarda din derslerinin başladığı, birkaç yerde imam- hatip kurslannm açıldığı, bir- kaç meczubun Arapca ezan okuduğu günlen -sonun baş- langıadır!- "Pompeı'nin son günleri" diye adlandıran ozan, "Biz, Yaprak'la.sırasıgeldikçe, her türlü softalıkla savaşnıaya çalışıyoruz" diyor. Her alanda gericiüğe, irticaa vargücüyle karşı çıkıyor: "Geri olan nedir? Bir kez de onu düşünelim: Söz temsili dili Türkçeleştirmeye çalıştığımız. bunun için kurumlar meydana getirip yeni yeni sözlükler çı- karttığımtz bir sıraaa, kırk yıllık terimlerle yazı yazmaya kalkış- nıak, bunda ayak diremek, halkı bunun doğruluğuna inandırma- ya çalışmak bir geriliktir. Yani irticadır. Milyonlarca vurttaşı müspet bilgıye, bınlerce köyü okula ka- vuşturmak gibi ileri bir dava du- rurken, memleket irfanına din yoiuyla hâdim oimaya (hızmet etmeye) çalışmak bir geriliktir. Yani irticadır. Bir İslam birliği, hayali peşinde koşmak, dolayı- sıyla dinin derlet işine karışması- nı kaçmılmaz hale getirmek. prensiplerinden biri de laiklik olan bir rejimde. bir geriliktir. Yani irticadır. Fabrikaya karşı el tazgahı, traktöre karşı karasaban, dişfır- çasına karşı nusvak. okula karşı medrese, bilgiye ve kanuna karşı mızraklı ilmıhal birer geriliktir. Yani irticadır. Biz irticaı nerede görürsek, yenmeye çalışacağı:." Orhan Veli, 8O.yıldönüniünde bizkre seslenirken 1994 Türkiyesi'ndeki önemli sorunJarın köklerini. avnntılarını gösterhor. Sonuçlan bizim geride bırak- tığımız secim (27 Mart) kadar düşündürücü bir seçim (14 Ma- yıs) yaşanmıştır. Orhan Veli, dunıma din sömürüsü bakı- mından tanı getirmektedir: Türkçeden Arapça ezana ' 'Seçimler bitti. Demokrat Parti, Halk Partisi'ni korkunç bir bozguna uğrattı. Oysa ki Halk Partisi, halkı kazanacağı- m umarak düşünceleriyle ilkele- rinden son zamanlarda nefeda- karhklar etmişti. Bütün yayınla- rına göz yumulan din dergileri, okullara konan din dersleri, ye- niden açılan ilahiyat fakülteleri, imam-hatip kursları, türbeler, şahsi sermayeye sağlanan imti- yazlar, her tüılü irticaa tanınan haklar... Hiçbiri, hiçbiri kar et- medi. Zavallı Halk Partisi!" 14 Mayıs'ta yönetime gelen- ler ilk iş olarak Türkçe ezandan Arapça ezana dönmüştür. Or- han Veli bunun "daha bir sürü gerüiğin başlangıcı, daha bir sü- rügeriliğegöz yummanm bir işa- re//"olduğuna dikkat çeker: "İşte ramazana giriyoruz. Oruç yemenin kafirlik olduğunu düşünen kimseler tarafından pe- kala taşa tututabilıriz. O kimse- ler, çoğalabilir. Kafirlik saya- cakları işler, oruç yemeden de ibaret kabnaz. Memleket yara- rınagörmek istediğimiz işler bu- gün nasıl komünistlik oluyorsa, o gün kolayca kafirlik olur. Hep birden ayaklanırlar. 'MUB He- yecan'tfi yerini 'düıi heyecan' alır. Hükümet, o heyecanı yatış- tırmaktan acizdir. Diniheyecan, her istediğinıyaptırmaya başlar. Sonu nereye varır bu işlerin? Görmek istemeyiz, ama herhal- de çok kötüye." 1950'lerden uyanlar Orhan Veli, 1950'den baş- layarak olup biteceklen apaçık kestirmiştir. Buniar arasmda bugün ger- çekleşenler ya da bizden talep edilenler de vardır: "Ezan hakkmdaki kanunu kaldırdıktan sonra, kıyafet ka- nununu, yazı kanununu falan da kaldırmamak için sebep yok. öyleya, madem ki demokrat bir memleket teyiz, isteyenfes giyer, isteyen sarık sarar, isteyen öğre- nimini Arap harfleriyle yapar, isteyen tekke açar, isteyen büyü- cüye gider. isteyen muska ya- zar." Sorunların aynntılan Başka bir yazısında zincirin öteki halklannı sıralar ve bu- gün de kendi kendimizeyönelt- memiz gereken soruyu sorar "İlk ış olarak Arapça ezan, ondan sonra radyoda Kuran, okullarda din dersi, yeniyapdan camiler, imam-hatip kursları, ilahiyat fakülteleri, hac seferleri, din dergileri bolluğu, okulkitap- lanndan çtkarılan Türkçe terim- ler yerine A rapça... Hala nasıl anıyoruz Atatürk '• ünadını. Utanmıyor muvuz?" Orhan Veli, 80. doğufn yıldö- nümünde bizlere seslenirken 1994 Türkiyesi'ndeki önemli sorunlann köklerini, aynntıla- nylagösteriyor. Bize gözardı edilemeyecek uyanlarda bulunuyor. 1950'ler- den itibaren bu uyanlara kulak asmadtğımız için bugünlere gei- dık!.. *Buradaki alıntılan ozanın 'Bütûn Yazılan' (Adam Yayın- lan. 1992) adh kitabmdaki 'Ko- nulara Göre' başlıklı dizinde 'Siyasa/demokrasi. Milliyetçi- lik. Gericilik/turuculuk/din' başlıklan altında gösterilen ya- zılanndandır. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Edebiyat Dergilerimiz Nurullah Ataç, "Korkanm roman okumayanlardan" demişti. Beni bunca yıllık yaşamımda dergi okumayan- lar korkutmuştur. Edebiyat dergilerini uygarlaşmanın ölçütlerinden biri sayanm da ondan. Yaşanmakta olanın yaratı damarlarını sıcağı sıcağına nerede bulurduk dergiler olmasaydı... En eski övünç kaynağımız Servet-i Fünun, yayımlana- bildiği 50 yılı aşkın süre içinde Abdülhamid.ll. Meşruti- yet, mütareke, erken Cumhuriyet dönemlerinin toplum- sal düşünsel odağı gibidir. Tevfik Fikret ten, Halid Ziya- dan SaJt FaHc'e, AbMin Dino'ya, Hhan Berk e Oktay Akbal a kadar kaç kuşak uygarlık savaşımı verdı o der- gide. Bugün d.e Dergâh deyınce Yahya Kemalı, Ahmet Ha- şlm'i; Aydınlık deyince Nazım Hikmet'ı anımsayanları- mız az değil aramızda. Ahmet Muhip (Dıranas), önce Hayat (1926-29), sonra 1933'lerin Varlık dergilerinde ya- yımladığı şiirlerle Ahmet Muhip olduğunu göstermedi mi? Varlık'ın 1938'den sonraki evresinde durağan ede- biyat ortamını dalgalandıran üç genç şair (Orhan Veli, Mellh Cevdet, Oktay Rrfat) "çağdaş klasiklerimiz" ara- smda sayılıyor bugün. Peyaml Safa'nın 1936'da çıkardığı Kültür Haftası'nın iki genç şairi Fazıl Hûsnü Dağlarca ile Cahit Srtkı Ta- rana'ya "7a//m Terbiye"nin "sansür"ü bile sökmüyor. Yıllar önce, "Edebiyat dergilerinin tarihi edebiyatımızın tarihidir." demiştim. 1940 hareketinin öncü dergilerine (Ses, Yeni Edebiyat, Insan, Yürüyüş, Servet-i Fünun, Uyanış, Yurt ve Dünya, Ant vb.) baktıkça doğrulandığını görüyorum bu yargının. Yeni Ufuklar, Yeditepe, Yeni Dergi, Yelken, Ataç, a, Dost, Papirüs, gene Varlık, Halkın Dostları, Türkiyeyazı- ları, Yansıma, Militan, Sanat Emeği vb. de 1960 sonrası edebiyatının eksiksiz "etntolojl"\er\ gibidirler. Edebiyatı- mızdaki gelişmelerle birlikte çağdaşlaşma sürecine özgü değişmelerin de tanığıdır dergilerimiz. Her birinin ortaya çıkardığı vazgeçilmez şairler, öykücüler, eleştir- menler vardır. Günümüz düşün ve edebiyatına tanıklık eden dergi- lerden yoksun olmamamız başlı başına bir iyimserlik nedeni benim için. Dış güçlerin, ekonomiyle birlikte tüm ulusal odakları gizliden açıktan tahrip etmeye çalıştığı -bir ölçüde de başardığı- günümüzde kültür emperyalizmine karşı ulu- sal kültürümüzün yaşam damarları dergilerimiz, akıl almaz parasal engellere karşın yayınlarını sürdürüyor- lar.12.sayıya ulaşan Yeni Biçem de bu dergilerden biri. Ramis Dara ile arkadaşları (Nahtt Kayabaşı, HHmi Ha- şal) Bursa'da yayımlıyorlar 'Yeni Biçem"\ Bu derginin, de her sayısı özenle hazırlanmış bir "seçki" niteliğinde.. Ûzellikte şiirin sorunlarına ilişkin inceleme yazılarını emek ürünü çalışmalar olarak gördüğümu belirtmeli- yim. Bu sayıda Ramıs Dara'nın -benim de severek izledi- ğimşairlerden-HaydarErgütenincelemesini.olanağım olsa, şiir yarışmalarına katılan gençlere gondermek ıs- terdim. Eğitim kurumlarının bilerek yan çizdiği görevleri üst- lenen 'Yeni Biçem'cüere ikinci yıllarında da başarılar diliyorum. Bihü'mtûnerkri Kültür Servisi - Bilar İstan- bul. bugünden başlayarak 20 mayıs tarihine kadar sürecek yeni bir serniner dönemi dü- zenledi. 5 hafta sürecek bu se- miner döneminde üç dönemdir devam eden "Askeri Tanh". "Ekoloji Tartışmalan" gibi se- minerlerin yani sıra Pera, Sine- ma, Yerel Yönetimler gibi ol- dukça güncel ve kültürel semi- nerler de yer ahyor. "Sinema Günleri 1994" baş- lıklı serniner dızisi, 80 sonrası Türk ve dünya sinemasını, ls(- tanbul Sinema Günleri'nl. 'ekstremistler'i, sinemada oyunculuk ve izleyicilik kav- ramlannı ele alacak. Bugün başlayacak program, pazartesi ve perşembe günleri yapılacak. Bugün saat 20.00de yapılacak oturumun konusu "80 Sonrası Sinema: Dünya". Perşembe günleri saat 18.00'de toplana- cak seminerde ise önce film gösterimi yer alacak. daha sonra tartışmaya geçilecek. "Si- nema Günleri 1994"ü Cemal Ener, Tül Akbal-Süalp ve Elfe Uhıç düzenledi. Salı günleri ise saat 18.30'da "Ekolojide Yeıri Boyutlar" se- mıneri \er alacak. Yann Mine Bora "kent Ekotojisi" başlıklı seminenn ilk bölümünü suna- cak. Saat 20.00'de ise İskender Savaşır "Narkissos >e Oidi- pus" başlıklı seminenn ilk otu- rumunu yapcak.Perşembe günü saat 18.30'da Cem Kum "Askeri Tarih" başlıklı semi- nenne kaldığı yerden devam edecek. "Pera" başlıklı seminer dizi- si ise cuma günleri vapılacak Pera'nın dün \e bugününü, kültürel, sosyal atmosferini ın- celemeyi amaçla>an seminer dızisınde Murat Belge, Doğan Kuban, Aydın Bo>san, Burak Boysan, İbrahim Eren gibi uz- man konuşmacılar yer alacak. Cumartesi günlen saat 17. OO'dc toplanacak "Yerel Yöne- timlerin \etkileri" başlıklı seminer dızısıni eski Boğaziçı İmar Müdürü Sultan Pınar ve- recek ve seminerdizısinde yerel yönetimlerin yetki sınırlannı. vatandaşlann yerel yönetim kararlanna karşı kendilerini nasıl savunabileceklerini ele alacak. Geçen dönemden devam eden "Shil Toplum Tartışma- lan "na ise cumartesi günü "Si- vil Toplum ve Kürt Sorunu" ko- nusunda Şefık Beyaz \e Nail Satlıgan tartışmacı olarak katılacaklar. Seminer. 14.30'- da başlayacak. KültürServisi - Bundan yıllar sonra bir kültür tarihçisi 20. yüzyıhn en şaşırtıcı 'kirtesd iste- ri nöbetfni yazmaya kalkarsa, 1938 yıhnda Orson Welles'in ünlü "Dünya Savaşlan" radyo programından Barbra Strei- sand'ın 1994 konser turnesine geçecektir, büyük olasıbkla... Karutlar ortada: İki hafta önceki pazar günü, Barbra Streisand'ın turne kapsamında haziran sonu New York'ta ve- receği üç konserin 65 bin bileti, tam 24 dakika içinde tükendi. En pahah biletin fıyatı, 350 do- lardı! öişelerde ardı kesilmeyen müşteriye yetişmeye çalışan bi- letciler, konserle ilgili bilgi al- mak isteyen yaklaşık 5 milyon "meraldı"yla ilgilenmek zorun- da kaldılar: Yalnızca biletin satışa sunulduğu günün öğle- sinden saat 15.00'e kadar... Bu "olay" sanatçının konser vere- ceği öteki 22 kentte de yinelen- di. Barbra Streisand'ın Lond- ra'daki Wembley Stadyumu'- nda vereceği konserin bileüeri de (26 bin adet) birkaç saat için- de tükendi. Stadyumun tümü, konser için hah kaplanacak (Streisand çok soğuk olabilece- ğini düşünmüş) ancak bu aynntı bile bilet fıyatlannın ne- den bu denli yüksek olduğu so- rusuna pek mantıklı bir yanıt vermiyor. Londra konserinde- ki en yüksek bilet fıyatı, 260 po- und (yaklaşık 1,5 milyon lira). Bir turneye hazırlanan Barbra Streisand'ın konser biletleri tüm dünyada kapışılıyor 'Komik kız' halâyaşayan bir efsane... Bilet bulamayan şanssız Bar- bara Streisand hayranlan ise. er- tesi gün karaborsada 800 poundu ödemeyi göze almak zorunda kaldı. Barbra Streisand, 1966 yılından bu yana ilk kez Londra'- da bir konser verecek. (O zaman- ki konserinın bilet fıyatlan, yalnı- zca 2.5 pounddu...) Kısacası. dünyanın heryerinde ekonomik bir kriz yaşanırken. binlerce tüketıa çok güçlü bir sesı, çok çok uzun tırnaklan. dünyanın neresine gıderse gitsın saygınlığı olan bir kadının duy- gusal baladlannı iki saat boyun- ca dinlemek ıçin inanılmaz ra- kamlar ödüyor. Neden? Bu soru- ya ınandıncı bir yanıt \ermek çok güç. Amerikan gösteri dünyası- nda belli ısimler (ve belli rakam- lar) belli bir sının aştıktan sonra, onlan zaptetmek çok güç. Ancak buniar, genelde Las Vegas sı- nırlan içinde kalıyor. Barbra Streisand içinse, durum tama- men farklı... Mesleğine pek de öyle iddiah başladığ söylenemez... 1963 yı- hnda "The Ed Sulb'van Show" (Ed Sullivan Şov) programında şarkı söylüyordu. bır tempoyu aniden yavaşlatabiliyor, aynca bir notayı o kadar uzatabıliyordu ki, ızleyici ister istemez alkışlıyor- du... Ed Sullivan Şovu, ızleyicisi- nin güzel sesü bir sanatçıyla 38 ta- bağı üstüste koyabilen birşovme- ne aynı tepkiyi gösterdiği tipte programlardandı. Barbra Strei- sand böyle bir ortamda "yetisti". Böyle başladı. ama hala devam ediyor Streisand. Gece klüplerin- de söylerken, birdenbire Broad- way sanatçısı oldu, derken sine- maya girdi... "The Way We VVere", "YentT, "Nuts", "Prince of Tîdes". Filmleri başan ka- zandı. albümleri mılyonlar sattı. Duygusal parçalanyla, sanki hep "Love Me w (Sev Beni) diyen şarkılanyla milyonlann sevglisi olan Barbra Streisand'ın nasıl bu denli bir 'kitle isteri'sine dönüşe- bildiği bir soru işareti gerçekten de. Ama işte, bu "komik kız" özellikle 1970'lerden sonra bü- ründüğü "yaşayan efsane" kımli- ğini bugüne dek korudu. Ve eski- medi. üstelik çeşitlendi: Şarkıa Barbra. oyuncu Barbra, yönet- men Barbra, art deco eşya ko- leksiyoncusu Barbra, politik kımliğiyle (KB Clinton'ın seçim kampanyasında önemli bir rol oynadı) Barbra!..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear