23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtivaz sahibi: Berin Nadi Genel Yavm Yönetmenı: Özgen Acar •Genel Yayın Koordınatörii: Hikmet Çetinkaya • Genel Yayın Daruşmaru Orhan Erinç •Yaaışlen Müdürlen: Jbrahim Yıldız. Dinc Tayanç(Sonımlu) • Haber Merkea Müdürü: İpek Çakşlar • Görsel Yöneımen Ali Acar #Dış Haberler. Ergun Balcı • Ekonomr Abdurrahman Yıldınm • İstıhba- rat: Yalçın Çakır • Yun Haberleıt Mehmet Saraç • Makaleler: Sami Karaören • Spor: Abdtiikadir Yüctlman • Düzeltme: Abdullah Yazıcı Ankara Temsilcisi: Mustafa Baiba.v • Haber Mudüru Doğan Akın Atatürk Bul- van Nol25. Kat: 4. Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020(7 Hat), Te]ex: 42344. Fax. 4195027 •İzmır Temsilcisi. Serdar Kızık, H Zı\a BK. 1352 S.2 3 Tel:4411220 Telex. 52359, Fax. 4419117 «Adana Temsilcisi Çetin Yiğenoğlıı İnonuCd. 119S. No. 1 Kat: I. Tel: 352255O-35226OI-3522492. Tele*. 62155. Fax 3522570 Muessese Müdürü EroJ Erkut • Koordınatör Ahmet Korukan • Muhasebe B-T*ent Yener • Idare: HüsevüıGürer •İşletme önderÇetik • Bılgı-tşlem.Nail lıul •Bılgısayar Sıstem: Vlûrûvrt Çiler •Reklam Reba Işrtman \ a\«nla>an >e Basm: Venı Gün Hdber Ajansı. Basın ve Ydvıncıhk A Ş TdrkocjgıCdd 39 41 Cajaloglu 34334 Isı PK 246tsranbulTel (0 212l513O5O5frOh.il/Telev 2224«. Fd\ (0 ;C)>IJS595 7ŞUBAT1994 İmsak: 535 Güneş: 7.02 Öğle: 12.25 İkindr 15 08 Akşam. 17.35 Yatsı: 18.56 Araplar da istiyor • DÜSSELDORF (AP) - Almanya'nın Düsseldorf keminde düzenlenen iç çamaşın defilesinde. en büyükılgisiyahaydı. 1994 95 sonbahar-kış kreasyonlannın sergilendiği defiledeki ürünlere, Arap üJkeleri dahil dün>anın dört bir yanından sipariş geldi. (Fo'toğraf: AP ROLAND VVEIHRAUCH) Gökova, bakan korumasında • ANKARA (L BA) - Çevre Bakaru Rıza Akçalı. Gökova Termik Santralf nın çalışunlmaması yönündeki görüşün. kamuo> u ile birlikte kendilerindede mevcut olduğunu ifade ederek, "Gökova'nın çalışünlmamasının takipçisıyiz"dedi. MKE'densilah ihracatı • ANKARA (AA) - Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nun (MKE), geçen yıl 7 mılyon dolarlık silah ihracatı gerçekleştırdiği bildinldı.MKE yetkililerindcn edınilen bilgiyegörekurum. 1993 yılında Norveç. Tunus, Ingiltere. Danımarka, Ürdün. Polonya ve Singapur'a uçaksavar parçası. makineli tüfek, roket. gaz maskesi, mühimmat ve patlayıcılar satü. MKE'dengeçenyılen fazla silah ve mühimmat alan ülkeler ise 2 milyon dolarla Norveç. 1 milyon dolarla Tunusoldu. TYS'nin 20. yıl etkinlikleri • Haber Merkezi - Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) kuruluşunun 20. yılını çeşitli etkinliklerlekutluyor. Bugün saat 18.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek ilk etkinlik. Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve Istanbul Büşyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in de katılacağı' Yaşasın Edebiyat' toplantısı. Toplantıya Aziz Nesin. Oktay Akbal, emekli edebiyat ve estetik öğretmeni Salim Rıza Kırkpınar ve Demirtaş Ceyhun konuşmacı olarak katılacak. Daha sonra Enver Ercan'ın yöneteceği ve konuşmacı olarak Emre Kpngar, Onat Kutlar. Erdal Öz ve Atilla Özkınmlı'nın katılacağı 'Yaşam ve Edebiyat" konulu açıkoturum gerçekleştirilecek. Solist Ann Karamürsel'ın piyano resitalinin >anı sıra, gecede Nur Subaşı ve Serpil Tamur şiirler seslendirecek. TürkYazıDili Sempozyumu • ANKARA (AA)-Türk topluluklan arasında dilde anlaşma birliğini gerçekleştirmek ve mevcut Türk yazı dılleri arasındaki ortakhklann bilimse) esaslar doğrultusunda ortaya çıkanlması amacıyla düzenlenen "Türk Yaa Dili Sempozyumu" yann Ankara'da başlayacak. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın konuşmasıyla açılacak sempozyuma, Türkiye'nin yanı sıra Almanya. ABD. Azerbaycan.Çin. Kazakistan, Kırgızistan, Moldova. Özbekistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkmenistan ve Yugoslavya'dan 90 dolayında bilim adamı ve araştırmacı kaulacak. Sempozyum. I2şubata kadar devam edecek. Türkleri sevenve etkileyenArap allac, seyahatlerini gcnel- likle bir kervarun arkası- nda müritleriyle birlikte yaya yapardı. Zaman za- man develere bindiği de olurdu. Gittıği yerlerde Arapça konuşan mahalleleri yeglerdı. Arap- ça dışında başka bir dil biİmediği anlaşı- lmaktadır. Vaazlanru, o yöredeki bir tilmizi yerel dile çevirirdi. Seyahatte olmadığı sıra- larda ona Islam dünyasının dört bir yanı- ndan yüzlerce mektup gelirdi. Bu mektupla- ra da tilmizleri, onun dikte etmesiyle, yöresel dile çevirerek cevap verirlerdi. Bağdat ko- nuşmalan yol ortasında olurdu; oysa gittiği yerlerde cami veya bir tekkeyi yeğlerdi. Hallac'ın yaşadığı ve kaldığı yerlerin çoğu Arap kolonileriydi. Göçebelerin geçici ola- rak yerleştiği Bayda. Ahvaz'da Tustar; Ho- rasan'da Nişabur hep Arap kolonisidir. Kentlerde de bulunmuştur. Bunlar Kirman, Sijistan, Cücan. Talakan gibi Samani ağır- lıklı Araplaşan bölgelerdi. Bu yörelerde kuş- kusuz göçebe Türkler de mevcuttu. Hallac, Türklerin yardımıyla. daha kuzey ve doğuda Manikheen Türklere ulaşabilmiştir. Göçebe Türkler onu Horasan'a kadar götürmüştür. Hallac, Bağdat'a yerleştiğinde kendini sa- ray aydınlan arasında bulmuştur. Bu aydın- lar Şii kültüriinden etkilenen, antik Yunan felsefesini bilen kişilerdi. Sarayda yüz yıldan beri süregelen eğitimde çoğunluk Helenistik düşünceyi, Hıristiyanhğın Nesturi yorumu- nu bilmekteydi. Sarayda aynca tıp ve simya ilimJeri de yaygın bir şekilde ileri gelenlerin ügi alanı içine girmişti. Hallac, tıp ve simyayı burada öğrendı. Hallac İsfaharTda Hallac aynca Ahvaz"da ıken Cundisabur Hastanesi'ne sık sık giderek buradaki dok- torlann ders ve uygulamalannı izlemiştir. Hastanenin başhekimi Hıristiyan-Nesturi Galip adındaki şahıs aynı zamanda Emir Muafîak'ın özel doktoruydu. Hastanedeki doktorlann çoğu Nesturi olup Hallac'la ya- kın ilişki kuran kişilerdir. Felsefe alanındaki yoğunlaşmasında. antik Yunan felsefesini iyi bilen bu doktorlann rolü önemli bir yer tutmaktadır. Sarayda askeri gücü Türkler ellerinde tutmaktaydı. Hallac, Türklerle de yakın ilişki kurmuş ve Horasan, Türkistan seyahat arzusuna. onlardan edindiğı bilgi- lerle ulaşmıştır. Hallac'ın H. 282 yılında İsfahan \e Kum kentlerine gittiği sanılmaktadır. Bu dönem- lerde İsfahan, dokuma endüstrisinin geliştığı kozmopolit bir kentti. Ticarette Yahudiler önemli rol oynamaktaydı. Kenti Arap bir kabile yönetmekteydi; fakat Kürt ve Sasanı muhalefet oldukça etkiliydi. İsfahan'la Rey arasında yer alan Kum kenti ise koyu Şii eği- limi sürdürmekteydi. Hallac buradan Şiraz'a geçer. Hallac'ın Horasan'dan Merv kentine gizlice geldiği söylenmektedir. Hallac daha sonra Bclh kentine geçer. Bu kentin ınsanlan Müslü- man olmadan önce Buda ve Yunan kültürle- rinin etkisi altında yaşamaktaydılar. Yani dinlerinde de Buda ve Yunan tannlannın kültürlerinin etkisi vardı. Bu nedenledir ki kentin kadılan rasyonalist Mutezili ve Ha- nefı eğilim içindeydiler. Ancak tutucu Şafı din adamlan da kenti kendi hegemonyalan altına almak için faaliyet gösteriyorlardı. Hallac, kendi din anlayışını bu kentte otur- makta olan genç Müslüman Türkler arasın- da yaymıştır. Bağdat'ın gölgede kaldığı dönemlerde Ni- şabur, İslam âleminin en önemli metropolü haline gelmiştir. Samanoğullan \e Gazneli- ler bu kente ayn bir önem vermişlerdir. Oğlu Sükyman'ı Nişabur'a yerleştiren Hallac, bu kenti Hicri 275, 284 ve 285 tarihlerinde üç kez ziyaret etmiştir. Hallac daha sonra Maveraünnehir kentle- rine geçer. Samanoğullan burayı tamamıyla ellerine geçirmişti. Hallac, Buhara. Semer- kant. Uş kentlerine uğrayarak görüşlerinı yaymaya devam eder. Hallac'ı. Uş'ta Farg- hani adında bir Türk emiri ağırlar. Hallac'ın düşünceleri Türkler arasında sempatiyle karşılanır. Daha sonra aynı yörelerde yaşa- yan Ahmet Yesevi (ölümü Hicri 561). Hal- lac'ın en büyük İslam velisi (azizi) olduğunu söylemiştir. Bilindiği gibi Bektaşiliğin dü- şünsel temeli Ahmet Yesevi'ye uzanmakta- dır. Bektaşi düzenine girebilmek için yapılan ilk törende Hallac'ın darağacı sembolize edilmektedir. Muhtemeldir ki buritüel,Ah- met Yesevi'nin düşüncelerini Maveraünne- hir'de yayan Yusuf Hamadani'yc dayan- maktadır. Hallac'ın 283 yılında Hindistan'a gittiği bilinmektedir. Hallac'ın en büyük tutkusu. Turfan \e Koço bölgesindeki Türkleri Müslümanlaş- Anadolu ve Hallae-ı Mansur Prof. Dr.NiyaziÖktem Kallac'ın en büyük tutkusu, Turfan ve Koço bölgesindeki Türkleri Müslümanlaştırmaktı. Koço, eskiden paien ve sonra manikheen olan, çoktannlı Uygur Türklerinin başkentiydi. Türkistan olarak tanımlanan bölge çoktannlı kültür sürdüren Türklerin yeri olarak düşünülmekteydi. Hallac'ın Türkistan'a yaptığı seyahat, Türklerin kitle halinde Müslümanlığı yeğlediği dönemlere rastlamaktadır. Allah'ın yüce gücünii gaspetmekle suclanan Hallac'ın cezası öldürülmek, çarmıha gerilmek, el ve ayaklarının koparüması veya Müslüman ülkelerin dtşına atılmaktı. Kallac'ın Türklere yönelik özel bir sempatisi olduğu anlaşılmaktadır. Türklerin dinsel yaşamı içinde de Hallac'ın her zaman için özel bir yeri olmuştur.Hz. Muhammed'in, İstanbul'un Müslümanlar tarafından ele geçirileceğine ilişkin hadisini yorumlayan Hallac'ın, bu ele geçirme işini Türklerin gerçekleştireceğine dair sozleri olduğu rivayet edilmektedir. tırmaktı. Koço, eskiden paien ve sonra ma- nikheen olan, çoktannlı Uygur Türklerinin başkentiydi. Türkistan olarak tanımlanan bölge çoktannlı kültür sürdüren Türklerin yeri olarak düşünülmekteydi. Horasan'daki Türk emirleri Hallac uzun süreden ben Türklerle ilgile- niyordu.BasraveVâsit'teMüslümanTürkler vardı. Horasan'a yaptığı ilk seyahatte de Müslüman olan Türk emirlen tanımıştı. An- cak Türklerin önemli bir bölümü paien (çok- tannlı) kültür sürdürmekteydi ki bunlar ço- ğunlukla Orta Asya'daydı. Halife Mu'- tasım'ın muhafız alayı Müslüman Türkler- den oluşmaktaydı. Türk ülkelerinde alfabe siry'ak karakter- deydi. Yazışmalar manikheen kökenli kâtiplerce yürütülüyordu. Manıkheizm Uy- gur Türklerinin büyük bir bölümünün dini halinegelmişti. Aynca Nesturilik de bir hav li vaygındı. Bilindiği gibi Nesturilik. Müslü- manhğa yakın bir Hıristiyan yorumdur. Manikheizm ise Mardin doğumlu. Mazdeist kökenli Mani adlı pe>gambenn kurduğu (M.S. III. yy) bir Hıristiyan-Mazdeist bağ- daşımıdır. Manikheen-Siryak alfabe Mo- ğollar tarafından da benimsenmiştir. Uygur Türkleri ticaret amacıyla İslamın yayıldığı bölgelere seyahat yapmaktaydılar. Hallac. Maveraünnehir yolculuğu sırasında bunlan tanımıştır. Hallac, Türklerden çin mürekke- bi, kâğıt satın almıştır. Hallac'ın Türkistan'a yaptığı seyahat, Türklerin kitle halinde Müslümanlığı yeğlediği dönemlere rastla- maktadır. Basit bir rastlantı olduğunu söyle- mek acaba mümkün mü? Türklerin Hallac'a büyük değer\erdikleri bilinmektedir. Hallac-ı Mansur'un izinden gjttiği bilinen Ahmet Gazali'yi Ilhanlı emirle- ri korumuştur. Sadece Türkler değil, Kürtler arasında da Hallac'ın düşünceleri bir hayli yayılmıştır. Hallac'ın Türklere yönelik özel bir sempa- tisi olduğu anlaşılmaktadır. Türklerin dinsel vaşamı içinde de Hallac'ın her zaman için özel bir yeri olmuştur. Hz. Muhammed'in. İstanbul'un Müslümanlar tarafından ele ge- çirileceğine ilişkin hadisini yorumlayan Hal- lac'ın. bu ele geçirme işini Türklerin gerçek- leştireceğine dair sözleri olduğu rivayet edil- mektedir. Son hac seyahatinden sonra Hallac Bağ- dat'a döndüğünde daha ziyade fakir muhit- lerde vaazlar vermeyi yeğlemişür. Ancak zenginlerin daveüne de giderdi. Aydın insan- lar zaman zaman kendi evlerinde de bilimsel toplantılar düzenlemekteydi. Hallac bunla- ra da devam etmektedir. Bu döhcmde Bağdat'ta yaşayan insanla- nn % 20'sinin Hıristiyan. % 14'ünün Muse- vi, % 2'sinın de Mazdeist olduğu tahmin edilmektedir. Tanm bir hayli gelişmiştir. Tekstil endüstnsi de meşhurdur. Ticaretin geliştıği kentte Şii bankerler para işlerini dü- zenlemekteydi. Hallac'ın Bağdat'ta suçlandığı dönemde Mu'tedid. halife idi. Mu'tedid, birliği sağla- mak maksadıvla deviet teşkilatında değişik inanç ve eğılimdekı insanlara görev verirdi. Şiiler, Hıristiyanlar. Yahudiler de Sünnı ağırlıklı yönetimde kilıt mevkilere gelebili- yorlardı. Ancak bir süre sonra Şiayı tehlikeli gören Mu'tedid, sindirme operasyonu idne girmıştir. İşte bu operasyon sırasında Ibni Davud, halife M u'tedid'e Hallac'ın zındık ol- duğunu söyleyerek şikayette bulunmuştur. Mu'tedid'ın bu son hükümdarlık yılında batıdaki Bizans İmparatorluğu'yla sorunlar yoktu. Doğuda Samanoğullanyla banş im- zalamıştı. Kutsal topraklar Mekke ve Me- dine'de Fatımiler. nifak sokucu bir tutum içindeydiler. Bağdat'taki azınhklarla ilgili olarak vapılan dış müdahaleler tepkiyle kar- şılanmaktaydı Bu nedenle Bağdat ve Babil'- dekı Manikheenler Semerkant'a kaçmışlar- dır. Manikheen Uygur Türklennin destekle- dığı bu insanlar Samanoğullan'nca da dı- şlanmışlardı. Gerçekaziz Saray teşkilatı ı\ı bir organizasyon için- deydi. Hanedanın etrafında şairler, şarkıcı- lar etkili olmaktaydılar. Sarav ıleri gelenleri. sanatçılara verdikleri önemı bilim adamlan- na da gösterirdi. Şarkıcı \e şairler kadınlara nüfuz etmek suretiyle güçlü hale gelmişlerdi. Hallac'a göre gerçek aziz, Allah'ın ıradesı- ni insanlara aktaran kişi değildir. Aziz ola- bilmek için tannlaşmak gerekir. Bu görüşü- nü o daha 295 (907 Miladi) yılında Arafat'a çıkarken hacılar önünde söylemiştir. Kuş- kusuz bövle bir yaklaşım yerleşık Islam \o- rumlannın çok dışındaydı. Hıristiyanlarca Tann'nın oğlu kabul edilen Hz. Isa ancak aziz olabilirdi. Halla^. kendisinde de böyle bir özellik görmektevdi. Hallac. cami kapılannda halka hitap et- meyi çok severdi. Hac dönüşünde yaşamı Sokrates'i andırmaya başlamıştı. Tıpkı onun sofistlerle yaptığı gibi Hallac dayollar- da katı rasyonalistlerle. yobazlarla tartışırdı. Sokrates'te olduğu gibi onun aleyhine de ya- zılar yazılmış. alaycı şarkılar söylenmiştir. Kitleler önünde yaptığı konuşmalarda in- sanlan kışkjrttığı da olurdu. Zaman zaman onlara. kendisinı öldürmeleri için tahrikte bulunduğu söylenmektedir, çünkü bu tür bir şehitliğin kendisinı beklediğinı bılmektedir. Olümünün İsa gibi olacağını. halkın, ale>- hinde şahitlık yapacağını ve sonra Hz. İsa'- nın benzeri bir ışkencev le öldürüleceğini et- rafındakilere söylemiştir. Hallac aleyhine hukuksal. politik ve mis- tik cephelerden suçlamalar gelmeye başla- mıştı. Sufıler. onun uluorta mistisizmden söz etmesinden. aleni keramet göstermesinden rahatsız olmuştu. Sufi kesim onu önce des- teklemiş. fakat daha sonra terk etmiştir. Hallac'ın resmi dille politik suçlamasının adı. "Allah'ın jüce gücünün gaspı"dır. Onun Allah'la bütünleşmearzusu, kendini tüm yö- neticilenn üstünde görmesi, bu tür bir suçla- manın içine girmişti. Hallac. 8 vıl kadar Bağ- dat'ta yukanda belirttiğimiz tarzda konuş- malaryapar. rbtti Datud adındaki fakih. onu Halife Mu'tadid'e gammazlar. Mu'tadid. Ehli Beyt'e sevgi ve saygısı olan bir emırdi. Daha 270 yılında çok gençken, Hambeli bir grupta Muaviye'yi kötülemişti. Ancak Şi- anm çıkardığı nifakçı polıtikanın da farkı- ndaydı. Tüm diğer Abbasi halifeleri gibi Ali'den yana ve Ali'ye karşı olma dilemması onu da rahatsız etmekteydi. İşte böyle bir politik ortamda İbni Davud, Hallac'ı suçlamışur. İbni Davud. El Kindi'- nin etkisinde olan zahiri yoruma ağırlık ve- ren bir fakihti. îbni Davud sevgisinin, aşkın ruhun bir hastalığı olduğunu kabul etmek- teydi. Bu nedenledir ki Hallac'a karşı çık- mışür. Aşk ona göre gözü kör eder; doğruyu yanbştan ayırt etmede yanılgı kaynağıdır. Aşk. Allah'ın hikmetini tanıma maksadıvla bilime yönelmişse ancak o zaman olumlu- dur. Akıla ağırlık veren İbni Davud, Mutezi- le akımını izlemekteydi. Ona göre aşkı teren- nüm eden tasavvuf, Allah'ı insana indirge- mektedır. Bu tür bir düşünce zındıklıktır. Oysa Hallac için Allah'ın özü Aşk'tır. Sevgi dini olan Hıristiyanlık, Hallac'a belki bu ne- denle sempatik geknektedir. İbni Davud'un ihbanndan ve öldürülme- sinin caiz olduğunu söylemesmden sonra he- men ko\ıışturma başlatılmamıştır. Yasal kovuşturma İbni Davud'un ilk ihban doktrin tartışma- sına da yol açmıştır: yasal kovuşturma 301 (Miladi 913) vılında başlamıştır. İlk muha- kemede \ezir yardımcısı İbni Isa onu kurtar- maya çabşmış; basit bir suçlamayla işi geçiş- tirmek ıstemiştır. Ancak 308 (Miladi 921) yılında İbni Mücahid ve AvTarici'nin^ikayet- lerinden sonra vezir yardımcısı olan Ibni Isa, Hallac'ın mahkemesınden çekilmeyi yeğle- miştir. Vezir Hamid mahkemeye başkanlık etmiştir. Bu sırada halife. El Mukdedir'dir. Kendisi Mu'tedid'in ikınci oğludur ve XVIII. Abbasi halifesidir. Annesi Yunan asıllıdır. Kadınla- nn etkisinde kaldığı bilinmektedir. Mukte- dir için halifeliğin iki büyük düşmanı vardır. Bunlardan birincisi Bizans İmparatorluğu, ikincisi ise Manikheen \e Paien Uygur Türk- leridir. Babası gibi gerçek bir deviet adamı olduğu sövlenemez. Hallac'ın idamında, ka- yıtsızlık ve ilgisizlik nedenivle mahkeme ve infaa tamamıyla Vezir Hamid'e bırakmıştır. Bu da işlerin daha vahim hale gelmesine se- bebiyet vermiştir. Suçlama büyüktür: Zındıkbk... Cezası öl- dürülmek, çarmıha gerilmek, el ve ayaklan- mn kopanlarak öldürülmesi veya Müslü- man ülkeierin dışına atılmaktı. Hallac'ın ölümünden iki yüz >ıl sonra çarmıha germe cezası kaldınlmış. yerini asılma almıştır. Pers ve Türk minyatürlerinde Hallac'ın asılmak suretiyle idarru tasvir edilmiştir. Softalann ve Vezir Hamid'in kini o boyut- taydı ki Hallac'a en ağır ceza uygulanmıştır. Önce kırbaçlanmış. daha sonra da el ve kol- lan parçalanmıştır. Kırbaçlanmak için elleri önden bir direğe bağlanır. Direkten alınıp. eli ayağı kopanlır. Daha sonra çarmıha geri- lir ve çarmıhla birlikte yakılır. Yakılmadan önce henüz ölmediği söylenmektedir. Sufıle- rin anlatımına göre Hallac çarmıhta bütün gece durmuştur. Türk ve Arnavut Bektaşilerin tarikata gi- riş törenlerinde adayın başına sembolik ola- rak bir darağacı kemendi geçirirler. "Dar-ı Mansur" denilen bu törende Hallac'ın idamı sembolize edilmektedir. O\sa yukanda be- lirttiğimiz gibi Hallac iple boğularak öldü- rülmemiştir. Minyatürlerde de idamın asıl- mak suretiy le gerçekleştiği hususunun işlen- diğine yukanda değindik. Asılma olayında- ki ısrann nedeni. Hıristiyanlar açışından önemb bir sembol olan Haç ve Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi şeklinde bir Hallac tasviri- nin. Müslüman cemaat üzennde olumsuz bir etkı oluşturma ihtimalidir. YARIN: Yaratan yaratılan ikilemi Barolar Birliği, Sıvas katliamı için harekete geçti 'Mağdurlara tazminat ödenmelf • Barolar Birliği, Sıvas Çalışma Grubu, katliamda yakınlannı yitiren ve zarar görenler için maddi ve manevi tazminat istemiyle, Içişleri Bakanlığf na başvurdu. ANKARA (Cumhuriyet Bö- rosu) - Barolar Birliği, Sıvas'da şeriatçılann katlettiği 37 aydı- nın yakınlan için maddi ve manevi tazminat istemiyle İçiş- nn leri Bakanlığı'na başvurdu. Sıvas katliamından sonra, Barolar Birliği bünyesinde oluşturulan ve Sıvas davasına müdahil avukat olarak katılan çalışma grubu üyeleri, olayda devletin "ağır kusurlu" olduğu- na karar verdiler. Barolar Birliği'nden yapılan , , _. _ , açıklamada, "fletişim ve ulaşı-rinyakınlan bugün saat 10.30'- mın kolay olduğu bir çağda. 7.5 da Barolar Birliği'nde bir basın saat süre ile otelde mansur kalan toplantısı düzenleyerek. tazmi- 37 insanın >ardımına yetişeme- nat istemıne ilişkin aynntılı bıl- yen, onlan göz göre göre diri diri gi verecekler. yanmaktan kurtarama.van dev- letin ağır kusuru olduğu saptan- mıştır" denildi. Açıklamada, olayda ölenle- yakınlan ile olaydan sağ kurtulanlann acılannın dindi- rilmesinin olanaksız olduğuna dikkat çekilerek. İçışleri Ba- kanlığı'nın bu kişilere maddi ve manevi tazminat ödemesi ge- rektiği belirtildi. Çalışma grubunda yer alan avukatlar ile olaydan sağ kur- tulanlar ve yaşamını yitirenle- Avukatlar da isyanettiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baro baş- kanlan. avukatlann özlük haklanna ilişkin düzenlemeleri içeren ve avukatlık yasasmda değişiklik öngören yasa tasansının bir an önce yasalaşmasını istediler. Başkanlar, serbest ve kamu sektöründe ça- lışan avukatlann. çok sayıda sorunla karşı karşıya kaldıklannı savunarak. yasa değişikli- ği için TBMM'yi "görev başına" çağırdılar. Baro başkanlan, önceki gün yaptıklan top- lantıdan sonra haarladıklan ortak bildiride, avukatlık yasa tasansının TBMM Adalet Ko- misyonu'nda beklediğine dikkat çektiler. Kamuda görev yapan avukatlann. diğer mes- lek sınıflan karşısında, maaş, ek göstergeler, özel hizmet tazminatlan ve pekçok idari ve mali haklar yönünden mağdur edildiği belirti- len bildiride, "SorunJarın ivedilikie çözümlen- mesi gerekir, aksi halde deviet ve kamu kurum- ları, mevcut avukatlarını elde tutamayacak ve yeni avukat da bulamayacaktır" denildi. Serbest avukatlara uygulanan hayat stan- dartının gittikçe "çekümez haksız bir yük hali- ne" geldiği bildiride şu görüşlere yer v erildi: "Avukatlann, mali gücüne göre gerçek ver- gilendirmeden uzaklaşan sistem, baş vergisine dönüşmüş, mab'ye salması olmuştur. Yargıda, savcı-yargıç gibi yargının ayrılmaz bir unsunı olarak görev yapan avukatlann, diğer serbest meslek mensupları ve hatta birinci sınıf tüccar gibi görme ve aynca da hayaü bicimde vergilen- dirme anlayışı sürerse, meslekten kitle halinde kopmalar, yazıhane kapatmalar kaçınılmaz olacaktır. Baro başkanlan, anılan sorunların çözümü için önce bölgelerindeki mllktvekilleri- ni, daha sonra da TBMM'yi göreve çağırmak- tadır." • Ö R N E K I N S A N İ .
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear