22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET-2 28 ŞUBAT1994 PAZARTESİ Üstadınsaati: SabahbeşeonkalaBir insanher sabahsaatinbeşinde ayağa dikilirse ne olur? Henüz gazete dağıtıcılan mürekkebikurumamışhaberlerikapı altlarından atarkenyatağmdan fırlayan GabrielGarcia Marguez saatbeşe on kalakendikendinebir soru sorar: Yaşamınhanginoktasmdayım? Her sabah saat beşe on kala. ister Cartagena'da olsun. ister Paris. Me- jtico City, Barselona. ya da Macon- do'da olsur, Gabriel Garcia Marqu- ez saatine bir göz atarak. gerçekten de saatirıbeşe onkalaolduğunudoğ- rular. Dahalambalaryanmadan,ga- zetedağıtıcılanhenüzmürekkebiku- rumamış haberlen kapı altlanndan sürerken. fınncılar ekmeği mayalar- ken Garcia Marquez. her Allahın günü, tajn bu saatte kendisine yaşa- mın hangı noktasında olduğunu sorar. Nice sabah. daha neonlar en son düşündeki hayaletleri henüz ürküt- müşken. belleğinden,Macondo'nun balçık ve sazdanyapılmış yirmi evlik bir köycük olduğu günler geçip gü- mişti. Bir türlü gelmek bilmeyen emekliliğini beklerken, "bok yeme- ğe" bile razı olan"Albay'ın laneüeri- ne kaç kez dönüp dönüp kulak vere- cekti. Ama anılann ışıgı çok geçmeden sönüp gider. Bunun yerine, ortalı- kta bıraktıgı bir gün öncesinin yaa- lanru aydmlatan lambası yanar. Yataktan kalkmadan, tıpkı bir ma- rangozgibi, önceki günün izlenimle- rini sözcüklere işler; noktalar ekler, paragraflara çekidüzen verir. Disket nedir haberi olmayan Auretiano Bu- endia'nın 25 yıl öncesine aıt öyküle- rini biraz olsun andırsın diye Macin- tosh'undan çıkardığı sayfalann ke- narlanna noüar düşer. Bu denli çok yazmasının nedeni EfesMüzesi'ne gelişmişelektronik güvenliksistemi D ünyanm en önemlimüzelerinden biri olan Efes MüzesVndeki değer biçüemeyen eserlerin, çok aşamalı ve gelişmiş bir korumayı zorunlu kıldığı belirtüdi. LATtF SANSÜR KLŞADASI - Dünyanın en önemli arkeolojı müzelennden biri olan Efes Müzesi'nde gelişmiş bır güvenlik sistemi hızmetc girdi. Yenı güvenlik sistemi, geriye dönük kayıt yapabilen vıdeo kameralan, dedek- törler, bılgısayar kontrollü şifreli kapılar ve sirenlerden oluşuyor. Müze yetkilileri, Efes antik kentinde de çok yakında bir dızi güvenlik ön- leminin devreye gireceğini söyledi- ler. Selçuk'taki Efes Müzesi yetkilile- ri, yeni güvenlik sıstemınin müzenin tüm açık ve kapalı alanlanru kont- rol edecek biçimde kurulduğunu bıldırdıler. Yetkilılerin verdiği bilgj- ye göre yenı kurulan güvenlik siste- minde geriye dönük kayıt yapabilen video kameralan, hareketli cısımle- re duyarlı dedektörler. bilgjsayar kontrollü şifreli kapılar ve sirenler bulunuyor. Buna ek olarak geceleri açık alanda, özel olarak yetiştirilmiş üç köpeğin dolaştınldığını belirten müze yetkilileri. gündüzleri salonla- n gezen tüm ziyaretçüerin. video ka- meralarla güvenlik odasmdan izlen- diğini bildirdıler. Dünyanın en önemli müzelenn- den biri olan Efes Müzesi'ndeki de- ğer biçilemeyen eserlerin, böyle çok aşamalı ve gelişmiş bır korumayı zo- runlu kıldığmı kaydeden yetkilıler. "Müze personeli de aynca gü\enlik konusunda eğitumektedir" dedılcr Müzenin yanı sıra Efes antık kentın- de de çok yakında bir dizı güvenlik önleminin devreye gıreceğıru vurgu- layan yetkilıler. şu bilgileri verdiler: "Kapladığı geniş aian ve coğrafı konumu itibariyla korunmast zor olan antik kentin güvenlik sistemi için vücut ısısı ile çalışan veya hare- kete duyarlı dedektörler monte edi- yornz. Öte yandan bekçilere verece- ğimiz kızıl ötesi »şınla calışan gece görûş dürbönleri gibi çağdaş yöntem- ler sayesinde koruma çok kolay ve güvenli bir hale gelecek." Yetkıliler. yaklaşık bir milyar lıra- ya malolan Efes Müzesi'nin güven- lik sisteminde yalnızca görevlilenn bildikleri şifrelerle açılabilen kapılar sayesinde rahat bir nefes alabilecek- lerini sözlerine eklediler. Uzmanlarehliyette vizesistemiönerdi sürücülerin beş yılda bir eğitimden geçirilerek 'Sürücü Belgesi Vizesi'ne tabi tutulmaları istendi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Büro- su) - Makma Mühendıslen Odası İz- mir Şubesi, Türkiye koşullannda uygulanabüir "Ulaşmı Planı"nın za- man geçınlmeden hanrlanmasını ve ehlıyetli sürücülenn 5 yılda bir eği- timden geçirilerek vizeye tabi tu- tulmasını istedi. TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nce geçen kasım aymda gerçekleştirilen "Trafikte Gü\enlik ve Çağdaş l ygulamalar Sempozyumu"nun ortak bıldırisı açıklandı. Altyapı, Eğitim, Trafık Sağlık Hizmetleri, Trafık Yasalan ve Uygulama ana başlıklannda top- lanan sonuç bildirgesinde, büyük ekonomik yatınmlarla gercekleştiri- len. ancak planlamanın dışjnda geli- şen karayolu taşımacdığjnın toplu- mun kıt kaynaklannı daha fazla boşa harcamaması ve trafık terörü- nün en aza indirgenmesi için şu öne- rilere yer verildi: "Türkiye koşullannda uygulana- bilir bir ulaşım planı hedilîkle hazı- riaıunalıdır. Yolcu ve yûk taş»- macüığının karayoUanndan diğer se- çeneklere kaydırüması sağlan- malıdır. Yol güvenliğinin sağlanması amacıyla karayoUan dünva stan- dartlanna uygun yapılmah, yatay- dikey trafık işaretleri eksikiiz ol- maiidır. Trafik terörü sürüyor. Bunu önlemenin en önemli yolu eğitimdir. Trafik eğitimiokulöncesi, okul döne- mi ve sonrasında y a\gın olarak > apv- lmalıdır. Okullarda trafik dersleri uzmanlığı olan kişilerce verilmeüdir. Ehüyetli sürücüler. sürücü kursları veya öngörülen kuruluşlar tarafından 5 yüda bir eğitimden geçirilerek Su- rücü Belgesi Vizesi'ne tabi tutul- mahdır." Yeni KarayoUan Trafik Kanu- nu'nun hazırlandığı bugünlerde, ülkenin koşullanna uygun, yapünmcı ve çözümleyici bır ya- sanın önemine dikkat çekılerek şöy- le denildi: "Yasalar geıtel olmalı ve sık sık de- ğiştirilmemelklir. Kurallara uyma- yanlara uygulanan \aptırımlar. /.a- maıüa caydıncılığını yitirmenıelidir. Trafikte yetkidağuııklığı giderilmeli. trafik sorununun trafık polislerine bırakıldığı trafıkçi politika" anlaytşı terk edilmeli, Trafik Genel Müdüriü- pkurulmaİKİır. 'Trafık Büırkışıhğı'. 'Fahn Trafık Müfettişlıği' gibi ör- gütlenmeler sağlıklı biçimde kurul- mabdır." çok okumasıdır. Gabo, gün ışığmda da, uzak ülkelerin öykülerini oku- ma alışkanlığmı sürdürür. Bu kötü alışkanlıgı, Zıpaquira- da henüz lıse- deyken geliştirmişti. Sıra altında şür O zamanlar, di'li geçmiş ile miş'li geçmiş arasındaki kuramsal farkı öğrenmek yerine, kitaplan sırasmın altma gizler şiirler okurdu. Yazın öğretmeni Carlos Julio Calderon'a teşekkür borçlu olması da işte bu yüzdendir. Calderon, onun, dizleri- nin üstünde tutmayaçalıştıgı dizele- re egihp, onlan yutarcasına okuma- >a, çabalarken çok daha fazla şey öğ- reneceğini kavramıştı. Arataca'dan gelen bu incecik delikanhnın bir gün ıyı bır ozan olacağını sezmişti. Kısa bir süre önce öldüğünde onun iyi bir yazar olduğundan hiç kuşkusu yok- tu. Tabii ki Garcia Marquez, herkes onun geceleri kaca kadar okuduğu- nu merak ededursun. iyi bir okur ol- mayı sürdürdü. Ama. o dersini al- mıştı. O. bu yükümlülüğünü anında yerine getirmezse sonra vazgeçece- ğinibüiyordu. Buyüzden, gerçeklerle yüz yüze gelmeden önce, düşler ale- minedalardı. tki saatini ayırdığı bu sabah oyu- nu için elinin altında mutlaka, keyfı- ne göre değişen. üç dört kitap bu- lundururdu. Öykü onu sarmazsa, hiç çekınmeden bir kenara atar; ilgi- sini çekerse. onu bir solukta yutar- casına okurdu. Bu günlerde, Nobel ödüllüToni Morrison'un "Beloved"ı John Le Carre'nin "O Infıltrado"su Marquez için güneşi doğuran başh- klar. Etkisi altında kaldığı üçüncü bir başlık ise, Laura Restrepo'nun. ga- zetecilikle yazını olağanüstü bır bi- çimde uzlaştıran "Güneşteki Leo- par"ı. Marquez'e göre, Kolombiyalı bu kadın yazar ülkesinde henüz hak ettığı konuma ulaşmartuş. Ote yandan. 'Gabo' ülkesinde ta- nınmış bir yazar. Okuma için günde iki saat yeterli diyelim. Peki, ne za- man yaayor? Daha sonra, sabahm yedisi bile olmadan. Ya da o sularda. Şimdi de Nobel'li yazann spor saati. Estocol- mo onu hem kitaplan hem de güçlü kaslan için ödüllendirmiş sanki de. Yürüyüşe çıkıyor. Sokaklan arşı- nlayıp tam beşkilometregidiyor. Ar- kasında atletik ve güçlü korumalan. Ne yapalım ki bunlara gereksinim var. Ansızın, yüzünden dökülen ter damlacklanna karşın, kolunun altı- na birer kitabını sıkıştırmış kimi er- kenciler, "üstat, bir imza lütfen" di- yerek çevresine doluşur. Gabo, bir yandan yürürken bir yandan da ki- taplannı imzalar. Böylece, iki saat- lik bir yürüyüşten, ya da bir saatlik iyi bir tenis oyunundan bitkin dö- ner. Saat dokuzda, etten kemikten ol- duğunu kanıtlamak istercesine. Gab- MERAK KEDt\T ÖĞRETtR'.-Hem Türkçemizde, hem tngilizcede (kimbilir daha nice düde) atasözüdür "Merak kediy i öldürür" derler. Oysa, Cabbar ile Yemiş'in merakları hiç de öldûrücü değildi... Çaltşma masasının üzerine öyiesine dağıtılmışkitap ya da notları öğrenme(!) merakıydı onla- nnki! Ö>leyse atasözünü değiştirmek de mümkündü "Merak kediye öğretir..." Siyam kedilerine özgü tüm oyunbazhkları. tüm cana yakınliklan ve inatçüıklan ile 'hane halkı'ndandüar sanki. Cabbar'ın yasamı, tek kusunı olan >ün yeme tutkusu yuzünden, yüiar önce noktalandı. Yemiş ise 'teb- dfl-i mekanda ferahlık" buldu. Belki yeni evinde de çahsma masalanna tırmanıp, öğrenme merakını gideriyordur... (Fotoğraf: DİNÇ TAYANÇ) 'Yorum'ugerekmeyenAknanyamektupları Küçük bir köyde, bir arkadaşı- mın evinde kahyorum. Köy halkı- run çoğunluğu çiftçi ve köydeki tek Türk benim. Bir gece canım sıkılıyor, tek başı- ma köyün lokahne gidiyorum. İçeri- si orta yaşlı çiftçilerle dolu. Banlan- nın eşleri de yanında. Bira içip kağıt oynuyorlar ve sürekli bağınp çağın- yorlar. Boş bir masaya oturuyorum, her- kes bana bakıyor, Bavyera'nın özel- likle köylerinde yabancılar hoş kar- şılanmıyor. Aldırmıyorum. çünkü bütün isteğim kımseyi rahatsız et- meden birarru içmek. Birazdan, orta yaşlı, sarhoş bir köylü yanıma oturup konuşmaya başhyor. İngjlizce biüp bilmediğini soruyorum, bilmiyormuş... Benimle konuşmak istiyorsa îngilizce konuş- ması gerektişni söyleyerek başım- dan savmak istiyorum, ama gitmı- yor. Derken masaya, biraz İngjlizce bilen bir kadın geliyor. Adam on- dan çevirmenlik yapmasını istiyor ve çevirmen yardımıyla sohbetimız şöyle gelışiyor. - Senin gibi genç ve güzel bir kadı- nın burada yalnız oturmasına gön- lüm elvermedi, o yüzden yanına gel- dim... Nerelisin? -Türk'üm... - Türk mü? Olamaz. Türkler İngj- lizce bilmez, böyle giyinmez, sen aynı Alman kadınlan gibi giyinnüş- sin. Türk deşılsin... - Hayır, Türk'üm. - Evb misin? - Hayır, erkek arkadaşım var ama. - Türk olamazsın. Türk kadınlan genç yaşta evlenir, bir sürü çocuk yapar, evde oturur. Asla yalnız so- kağa çıkmaz, hele gece vakti tek başına bara gelip bira içemez. Eğer Türksen tek başına bira ıçemezsm, evine gitmelisin! - Evime falan gitmeyeceğim, bira- rru içeceğim... - Ne iş yaparsm sen, işçi misin? - Hayır, gazeteciyim... - Hah, hem Türk, hem kadın, hem de gazeteci... Kim inarur? Bana ınanıp ınanmamak senm sorunun. Türkiye'de benim gibi çağdaş, kültürlü, eğjtimli. meslek sa- hibi mılyonlarca kadın var. Sen, bu- rada gördüğün iki üç geleneksel Türk ailesi yüzünden böyle aptal ge- nellemeler yapamazsın, böyle ön- yargılı olamazsın. - Sahıden senin gibi kadınlar var mı? Allah AUah! Ben Türkiye'yi geri kalmış bir Asya ülkesi sarurdım. - O, senin bilgısizlığin ve ilgısızb- ğinden... Biraz gözünü aç da dünya hakkında bir şeyler öğren. - Olacak şey değil. Hey mıllet, bu kadın var ya, Türkmüş... İnsanlar. hayvanat bahçesinde çok garip bir hayvan görmüş gibi bana bakmaya başladılar. bir yan- dan kendi aralannda konuşuyorlar- dı. Biramı ödedim, oradan aynldım. Bilgisizlik ve önyargıyla savaşma- nın ne kadar zor olduğunu düşün- düm... Bu konuşma gerçektir, düşsel de- ğildir, hiç ekleme yapılmamıştır, yo- rum sızındır! İREM SAĞLAMER LANDSHUT riel Garcia Marquez'in midesi kazı- nmayabaşlar. Ancak canı sahanda jambonlu yumurta çekmesine karşın. bu iste- ğini bastınp. tüm sporcular gibi yalnızca meyve ve yulafla yetinir. Yüzücüler gibi bir beslenme rejimi uygulamak gerektiğini biür. Zinde kalabilmenin yolu sağlıklı bir kah- valtıdan geçtiğinden, ağır yiyecek- lerden uzak durmalıdır. Ve üstüne üstlük, alkolün dozunu kaçırmamahdır. İçki yazının düş- manıdır (bohem takılmanın modası geçti). Sakat bir karaciğerle yazmak olanaksızdır; ya da bir önceki güne kıyasla daha kötüye gıdıh'r. Dünün iyimseri, bır bakmışsınız ki olumsuz adamm teki olmuş. Böylece yazı da değışmiş. Diş ağnlan da yaratıcılıgı köstekleyen bir neden olabilir. Kısacası, ruhsal durumunuzu etkıleyen her bir şey yaaya yansır. Gazeteciykenyazma saatleri farklıydı Bu nedenle, sporcular gibi meyve ve yulaftan şaşmaz. Ve eninde so- nunda yazma saati gelir çatar. Sa- bah dokuzdan öğleden sonra ikiye dek yazar. Gazetecı olarak çalışırken yazma saatleri farklıydı. "El Espeetador" gazetesinde çalışırken. meslektaşlan gece on bırde paydos ederler, ancak o daktılosunun başında. sabahın üçüne dördüne dek savaş venrdi. O zamanlar haberlen düzeltmesı ge- rekmediği halde Gabo geç saatlere dek orada kalır ve yazınla uğraşırdı. Saatlerce daktılonun tuşlanna vu- rur. siyah şendin kağıt üzerinde iler- leyişini izlerdı. Hedefı, her günen iyi sayfayı oluşturmaku. Nobel ödülünü almadan çok önce, Gabnel Garcia Marquez, aile- sinin hukuk eğitımı almasını istetne- sıne karşın, huzur ıçmde yazabilmek uğruna yalan söylemeyi öğrendı. Ya hukuk okuyacak ya da parası bol bir meslek seçecekti. Ya da yazacaktı. Ama o zaman- lar şimdikınden de inatçı olan Gabo yazar olmayı kafasına koymuştu. Yalan sö>lemeyi öğrenıp, başan ka- zanma olasılığının çok az olduğu bir iş tuttu. Yazarlık yeterince para ge- tinyormuydu? Yeterince saygınlığı olan bir mes- lek miydi 1 ? Hiç kuşkusuz ki ya- zarlıgın. çok tanınmış bır yazar ol- madığınız sürece, hiçbir maddi kat- kısı yoktu. İyi bir yazar olma sözü Bu tür olanaklar yalmzca Avrupa \e ABD'de sunulmaktaydı. Ama, yine daman tutan Gabo iyi bir yazar olmaya söz verdi. Bu amaçla sabah- lara dek çalıştı. Meksika'da yaşadıgı günler ise bambaşka bir öyküydü. Artık saat- ler kendisine aıt değildi. Günlük ça- hşma programını çocuklanna göre ayarlamak zorundaydı. îşte bu ne- denle Marquez, sabahın erken saat- lerinde yazmaya başladı. Sonra çocuklannı okuldan alıyordu. Yani. aile yaşamına adım attığını resmen ilanetmiştı. 20-30 yıldır Marquez daktilosunu yanından ayırmaz olmuş. Onu ru- hunun ve yüreginin bır parçası, ken- disine yedi yılda bir roman yazma olanağı tanıyan ellerininbır uzantıst olarak tanımlıyor. Ancak, bilgjsa- yann yaşamımıza girmesiyle Gabo iki yılda bir yeni bir roman yayımla- maya başlı>or. Gün geçtikçe vaktini en iyi biçimde değerlendirme yolla- nnı keşfedıyor. En son romanına "The End" şazısını koyar koşmaz >eru romanını düşünmeye koyulu- sor. Tanâyonsuz yazüar Her fırsatta >enı bır romana baş- lamayı kafasına kovmakla birhkte. nasıl başlayacağım düşününce elle- n. en yürekli ortopedıstlerin bile ısı- tamayacağı denli buz kesıyor. Gabo buna da bır çözüm buluyor: Her ro- man arasında bedeninin ısısını iste- nen düzeyde tutmak için, yüksek tansiyon doğurmayacak yazılar yazıyor. Gazetecilik günlerinin anılannı derlediği 300 sayfahk bır bölümü ta- mamlayan Gabo. şımdı ıkıncı bö- lüm üzerinde çalışıyor. Bu nedenle bir kitaptan bir başkasma geçeı Gabo, yorgunluk nedir bilmiyoı İnanılmaz gıbı gelse de, Gabo he gün yanyor. Her gün saat ikiye dek yazmasıı sürdürüyor. Yeni bir şeye ulaşmanın doy\ muyla. ögle vemeğinı yemek içi' genellikle yanında yaşam arkada Mercedes ve onunlu sohbet etme' gelen herhangi bir dostuyla masa1 oturuyor. Tatlısmı da yedikten so ra artık güzel bir şekerlemeyı h ediyor. Dinlendikten sonra vaktini dc lanna ayınyor; evın dışındaki dc lara. Zira evin havası bile insanı hirleyebilir... Hele hele güne s beşe on kala başlanmışsa. FERNANDO QUİROZ EL TİEMPO
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear