23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4KASIM1994CUMA 12 DIZIYAZI Cumhuriyet'i kuranlar Mustafa Kemal'in Halifelik önerisini elinin tersiyle geri çevirmesi, bütün dünyada şaşkınlık yarattı. Dünya_ J Dünvanın. Türklerin 'teokratik deviet kuracağı* sanısı, içerideki kışkırtıcılann körüklcmelerinden kaynaklanıvordu. Felaket tei- Itr lallannın dedikodulannı duyan Mustafa Kemal de durmaksınn dolaşıp tasanlannı anlatıyor, halkı aydınlaüyordu. din devletibekliyordu I kinci dönem Ankara Milletve- kili lCorgeneral Ali Fuat Cebe- soy, cumhuriyet oylanırken Is- tanbul'daydı. ama sınıf arkada- şı Mustafa Kemal'in bu eylemi gerçekleştırmeyi ta 1907'de ka- fasına koyduğunun tanığıydı. 1914'te harp okulunda tanışmışlar, hemen kay- naşıp dost olmuşlardı. Ülkenin içınde bulundugu durumu ve yok olup gide- cek izlenimi veren görünümü. ikı gen- ci de etkıleyip üzüyordu. "Çıkar yoL, Türkdevletinin kurulmasıdır"" dıye dü- şünen Mustafa Kemal, Mısak-ı Milli taslağını da ilk kez 1920Ocağı'ndaka- leme alıyordu. I. Meşrutiyet'in ilanı, bekleneni ge- tirememiştı. Toplum bir sıyasal partı kazanmali, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra hükümeti oluşturmalıydı. Ve bu hiükümet. görevini önceden bilip prog- rtmlamalıydı. Bu yâpılmazsa II. Meş- rutiyet de I.'nin sonucunauğrardı. Meş- rutiyet, köhneleşmiş ve tutarlılığını yi- tirmış Osmanlı lmparatorluğu'nun gövdesine degil, aksine Tiirk çogunlu- ğunun yaşadıgı kesim üzerine oturtui- malıydı. Düşmanın. yani büyük dev- letlerin yapacağı aynm yerine, ihtilal yönetimi kendı başına bir Türk devleti kurmalıydı. Yoksul halk, perifan Meşrutıyetten önce Osmanlı İmpara- torluğu, şiddetli fırtınaya yakalanan ha- rap bir gemiye benziyordu. önlem ahn- mazsa sorunlar meşrutıyetten sonra da- hada artacaktı. Iç politikanın kördüğü- mü olan azınlık sorunu gündeme geti- nlecek ve ortaya devletin çıkarlanyla bağdaşmayacak durumlar çıkacaktı. Yönetim, baştan sona bozuktu. Çevre- mızdekiler Osmanh'dan birparçadaha toprak koparabilmek için birbirleriyle yanşıyorlardı. Imparatortugun kendi- sine bağlılığına inandığı tek unsur. Türklerdi. Bunlar da devleti ayakta tu- tabilmek ıçin sayısız savaşlara girmiş- ler, büyük kayıplar vermişlerdi. Halk, rahatlıkla tanmla uğraşamadığı için yoksul ve perişandı. Tttihat ve Terakki Genel Merkezi bu görünüme kayıtsız kalıyordu. Başıbozukluk ancak ihtilal- le düzene sokulabilirdi. Ordu, anayasa- nın yürürlüge konması ıçin padışahı zorlamalıydı. Orduyu devrimci genç subaylar yönlendirebilirlerdi, ama so- nunda başannın kaymağını tttihat Te- rakki'ye yedirmek de vardı. Mustafa Kemal, Ali FuatCebesoy ve FethiOkyar, sık sık buluştuklan akşam yemeklerinde bunlan konuşuyorlardı. BaşıbozuMuk durdurulmab Olımpos Gazinosu'ndaki bir söyleşi- de söz. döndü dolaştı Iran olaylanna geldi. Iran'da özgürlük savaşımına atı- lanlar büyük başan kazanmışlardı. Mu- zafferettin Şah, parlamentoyu açmak zorunda kalrmş, anayasa ilan edilmiş- ti. Venizelos da Yunanıstan"da aynı da- va yolunda çaba harcıyordu. Fethi Ok- yar, "Bizdeniyeböyleadamlarçıkmaz" sorusuyia üzüntüsünü dile getirdi. Her- kesin sus pus olduğu masada derin dü- şünceye dalan. yalnız Mustafa Ke- mal'di. Genç bir subay kendisine "Ben senin ne düşündüğünü biliyorum. Yiiz- deyüz "Neden ben çıkmayayım' diyor- Kurtuluş Savaşı komutanlanndan. ikinci dönem Karesi Mületvekili Or- general Kazım Özalp da -Cumhuri- yet" ilan edileceğini Mustafa Ke- mal'in ağzından duvanlardandı. İstanbul MiUetvekili Ali Fethi Ok- yar'a göre cumhuriyet. ülkeden çok, dünvada büyük yankı vaptı. Dünya. Türklerin teokratik bir dev let düzeni- ni benimseyeceğini umuyordu. Ali Fuat Cebesoy, cumhuriyet oyla- nırken İstanbuTdaydL, ama sınıf arka- daşı Mustafa Kemal'in bu eylemi ger- çekleştirmeyı ta 1907'de kafasına kov- duğunun tanığıydı. Cumhuriyetin sözcüsüCumhuriyef Savaşlardaki yengilerin, masalarda- ki antlaşmalann doğurduğu cumhuri- yeti benimsetip yaşatmak için, gazete- ci-milletvekilleri de vargüçleriyle ça- ba harcıyoriardı. Gazetesi Yenigün'ü, rejimin adı be- lirlendikten altı buçuk ay sonra Cum- hurîyet'e dönüştüren Yunus Nadi, 7 Mayıs 1924'te yayımlanacak ilk sayi için GazTyie görüşüyordu. Söze kentlerdeki degişim ve geliş- meden başlandı. Gazi Paşa, Ankara'yı cografyadan önce tarihten tanımıştı. SelçukJulann bölünmesi üzerine Ana- dolu'daoluşan küçük hükümetlerin ad- lannı okurken, bazı beylikler arasında bir de "Ankara CumhuriyetT görmüş- tü. Tarihin kendisine bir "cumhuriyet merkezS" olarak tanıttığı Ankara'ya ilk geldiği gün halkm ve seğTnenkrin "Yurdu ve ulusu düşmandan kurtar- mak için hepimiz ölmeye hazınz, em- rinizdeyiz" diyerek haykınşlan, hala kulaklanndaydı. Ve o gün anlamıştı ki, aradan geçen ynzyıllara karşın, Anka- ra'nın cumhuriyet yeteneği sürüyordu. Bırakışma günlerinde tstanbul'dagör- düğü dûşman çizmesi ve süngüsü. içi- ni burkmuş. Samsun'a gitmek için Bo- ğaz'dan gecerken halkin umarsızlığına ağlamaktan kendini alamamıştı. Cumhuriyet ilanını o gün de duşün- müş ve kesin karannı vermişti: Türki- ye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara olacaktı. Yunus Nadi,başyazılannda, cumhu- riyet e dil uzatmaya yeltenen çıkar çev- sun" diye seslendi ve yüksek ses to- nuyla şu karşılığı aldı: "Evet, öyle dü- şünüyorum. Neden, neden bir Mustafa Kemal çıkmasın?" Sözlerin arkasının daha açık ve yüksek sesle gelmesinden ve "yerin kulağTndan korkan genç su- baylann masayı terk ettikleri görüldü. Masada gene üçü kalmışlardı. Fethi Okyar. Yonyo Gazinosu'na gitmelerini önerdi. ama Mustafa Kemal konuşmak- tan yanaydı. Hem ihtilalden söz ediyor- lardı hem bunca örgüte sahiplerdi, bu- na karşılık Istanbul'un baskılanna bo- yun egip ses çıkarmıyorlar, sonra Iran Gazetesi Yenigün'ö cumhuriyetin ila- nuıdan sonra Cumhuriyet'e dönüş- türen Yunus Nadi, başvazılannda, cumhuriyete dil uzatan çıkar çev- reterini uyarmayi araüksız sürdürdü. rele'rini uyarmayı aralıksız sürdürdü. Yedeksubay Kubttay'ın Menemen'de bir grup yobaz tarafından katledilme- si üzerine 1930 Arahğı'nın son günle- rinde şunlan yazdr. "Türkiye'de Kurtuluş Savaşı ile ha- Bfe unvanını taşıyan sultanlann ipliği pazara çıküktan sonra, halkta yüzyü- lık uykudan uyanmayı andınr bir an- ve Yunanistan'a imreniyorlardı. Bu, ak- lın alacağı iş değildi. Hemen toplan- malı ve bir karara varmalılardı. Meşrutiyet hareketlerinde amacına ulaşamayan Mustafa Kemal, •Bırakış- ma'dan sonra ortaya atılacak ve önce dev letin, ardından da Türkiye Cumhu- riyeti'nin kurulmasına önderlik ede- cekti. (1) Haliteük önerisini reddetti Kurtuluş Savaşı komutanlanndan. ikinci dönem Karesi (Balıkesır) Mil- layış oldu. Artık ıılus, kendi desteğiyle kendi vartığııu kurtaran bağımstdık savaşunuıda olduğu 0hi bundan son- ra da kendi aJınvamına kendisi ege- men olacaktı. Vc artık bu ulusa. yaptı- ğunız işi ve aldığımız sonucu göster- mekten doğan bu anlayısa göre bir yö- netim gerektL Artık Allah'ın gölgesi' yalanı ile halifc \e sultana \-e onun bu konumunu avakta tutmakta çıkaıian olan asalak sürüsüne gerek ve hayat yoktu. İşte cumhuriyet rejimi, bu anla- yışın zonıniu sonucudur. Ancak. bu yeni rejimle çıkaıian yı- kılanlana.bu yenidurumu kolav ca be- nimseyip geçemeyecekleri de pek do- ğaldı. Onlar eğer ellerinden geürse, ye- ni rejimi yıkarak eskisini geri getirme çabasındâydılar. Gerci cumhuriyeti korıunaya ve yükseltraeye biz kesin kararhytz. Ve gerçi bu amaçla alınmıs yasal önlemler de yok değildir. Fakat son Menemen vahşeti ile bir daha anlaşılmıştır ki, alı- nan önlemlere eklenmesi gereken baş- kalarına da gereksinim vardır. Bunun düzcesi, cumhuriyeti koru- mak için ve yalnız bu amacı hedef alan bir yasa yapma gereğidir. Bu yasa ki hiçbir olasıhğı savsaklamamış olsun ve cumhuriyete kem bakacak her gözü çt- karacak şiddetli ve kesin hüküm içer- sin." (1) /- "Cumkuriyet Yolunda", Nadi, Yunus; Çağdaş Yayınlan, tstanbul. letvekili Orgeneral Kazım Özalp da "Cumhuriyet'' ilan edileceğini Musta- fa Kemal"in ağzından çok erken duvan- lardandı. O. Sofya'ya ataşemıliter ola- rak gıtmeden önce İstanbul "da buluş- tuklannda, ülkemiz için en uygun yö- netim bıçiminin cumhunyet olacağını belirtmiş, şunlan sövlemişti: "Emer Paşa'nın gideceği yön belli- dir, bu, Napol) on sistemidir. .\krabala- nnı kilît noktalanna getiriyor, haneda- nın içine nüfuz etmeve çalışıyor. Böyle- ce adeta ortadan kalkmış olan Osman- lı hanedanını kendisi vönlendirecek. Bu hanedandan iilkeye hayır yoktur. Dik- tatöriük. uluslan mutlu \e gönençli kıl- maz. De> letin esasını. cumhurivet ilke- lerine göre hazıriamak gerekir." Mustafa Kemal, daha 26 yaşınday- ken kafasına koydugu planını 16 yıl sonra gerçekleştirme olanagı bulacak. cumhunyet ilan edilip cumhurbaşkanı seçilmesınden sonra önerilen "Halife- liği de üstlen" ıstemını elinin tersiyle gen çevırecekti. (2) Dünya, bir din devleti bekliyordu Milli mücadele döneminin son baş- bakanı. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk BMM Başkanı. ikinci dönem İstanbul Mılletvekilı Ali Fethi Okyar'a göre cumhunyet, ülkeden çok. dünyada bü- yük yankı yaptı. Dünya. Türklerin te- okratik bir devletdüzenınıgönüldenve kolayca benimseyeceğini umuyordu. Oysa sonuç, bu görüşün aksini tanıfla- dı. Manevi değerlenne bağlı Türk ulu- su. rejimin geleceğini aydınlatan cum- hunyetıne ilk günden içtenlıkle baglan- dı. Çünkü ulus, bugüne büyük özveri- ler sonucu ve eşsiz acılar çekerek ulaş- mıştı. 1910'dan ben süregelen sefer- berlik kaldınlmıştı. ama >urdun erkek nüfusunu yürekleri sızlatırcasına azalt- mıştı. Ülke harap. olanaklar çok kısıt- lıydı. Cumhuriyet, yıllardır umarsızlıgıyla baş başa bırakılan bu bezgin halkın yü- zünü güldürmeye *genel aPla başlaya- caktı. Cumhurbaşkanı Mustafa Ke- mal'le BMM Başkanı Fethi Okyar, sı- nırlanolabildiğincegenişafkaranüze- nnde anlaşmışlkr, kendilerine Başba- kan İsmet lnönü de katılınca "genel af yasasının 26 Aralık 1923'te yürürlüge girmesıni sağlamışlardı. (3) Mimberdeki Mustafa Kemal Dünyanın, özellikle Batı'nın, Türk- lerin 'teokratik dev let kuracağı' sanısı. içerideki kışkırtıcılann körüklemele- rinden kaynaklanıyordu. Felaket tellallannın dedikodulannı duyan Mustafa Kemal de durmaksızın dolaşıp tasanlannı anlatıyor. halkı ay- dınlatıyordu. 7 Şubatv 1923'te Balıkesir'de verdiği hutbede, camılerin salt tapınma yerle- n olarak kalmaması gerektigini bildiri- yor, hocalann, Hz. Muhammed'in elçı- leri gibi ülke ve dünya sorunlan hakkın- da da konuşmalannı öğütlüyordu. Din adamlan vaazlannda özellikle gelece- ğımizi, bağımsızlık ve egemenlığimi- zin önemıni üstüne basa basa anlatma- lılardı. Çünkü olup bitenin halka açık söy- lenmesi, ulusun zaranna olan eylemle- ri safdışı bırakırdı. (4) Kaynakça: 1-Sınıf Arkadaşım Ata- türk - Cebesoy, Ali Fuat - Inkılap ve Aka Yayınlan - İstanbul, 1982 - 2. ba- sım 2- Atatürk'ten Anılar - Özalp. Ka- zım - Özalp. Teoman - Türkiye İş Ban- kası Kültür Yayınlan - Ankara, 1992. 3- Üç Devirde Bir Adam - Okyar, Fethi - Tercüman Yayınlan - tstanbul, 1980 4- Atatürk Dedi Ki - Melzıg. Herbert - Ankara, 1942. Yarın: Bayur, Kansu, Karaosmanoğhı, Atay. İLAN T.C. MALATYA1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1993/14 Davaa Cahide İzoğlu tarafından eşı Malatya merkez İstıklal Mahallesi hane 60, cilt 0;56 ve sayfa 36'da nüfusa kay\tlı bulunan Mehmet Ali oğlu Fatma'dan olma 8.3.1927 d.lu olup, Malatya Tek- mezar Mah. Evliyaoğlu Sok. No 86'da ikamet eden Kadir İzoğlu'nun 10 seneden beri Malatya'ya terk etüğj, bütün arama ve soruşturmaya rağmen izini rastlanamdığından bahüsle gaipliğine karar verilmesi ta- lebi ile açılan davanın verilen ara karan gereğince; Adı geçen Kadir İzoğlu'nun kendisini görcnlerin, hayatı ve mematı hakkında haberdar olanlann. bir yıl içerisinde raahkememize bilgi vermeleri veya kendisinin duruşmada hazır olması hususu ilan olu- nur. Basın: 52213 İLAN T.C. ETİBANK BANDIRMÂ BORAKS VE ASİT FABRİKALARIİŞLETMESİ MLESSESESİ MÜDÜRLÜĞC'NDEN (Müessese ihtivacı motorin temini ihalesi ilanı) 1- Müessesemiz; Boraks, Sülfırikasit Fabrikalan ve Liman Tesısle- ri ihtivacı için 600.000 lt >ıl motorin temin edilecektir. 2- Ihalemiz 30.11.1994 Çarşamba günü saat 15.00'te yapılacak olup. teklıf mektuplan en geç ihale günü saat 14.30'a kadar müessese- miz muhaberat servisıne teslim edilecektir. 3- Bu iş ile ılgjli geçici teminat 200.000.000 TL'dir. 4- Şartnameler. müessesemiz ticaret müdürlüğünden temin edile- bilir. 5- Müessesemiz 2886 sayılı kanuna tabi değildir. İlan olunur. * Basın: 41671 İLAN T.C. ÇAYKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:1994 82 Davacı Remziye Yeniaras vasisi Hamıde İkinci tarafından da- valı MuzafTer Yaniaras aleyhine mahkememize açılan işbu boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında; Davalı Kars ili merkez ilçesi Kumbetli köyü 13 kütük sıra noda kayıtlı Veıs ile Zennure'den olma 1950 doğumlu Muzaffer Yeniaras tüm aramalara rağmen dava dilekcesi ve duruşma günü tebliğ edıle- memış olup: davetıye yenne geçerli olmak üzere davalı Muzaffer Yeniaras aley- hine Remziye Yeniaras vasisi Hamide İkinci tarafından boşanma davası açıldığı ve duruşma gününün 15.11.1994 günü saat 9 30 oldu- ğu ılafıen tebliâ olunur. Basın: 52172 ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Cumhupiyet Konseri CSO salonunda güzel geceler yaşadım yıllar boyunca, güzel konserier dinledım, dinlerken yüceldiğimi hissettim, ama Cumhuriyet Konseri'nin coşkusu başka bir olay. Sa- lon müzikseverleri almıyor, sokağa taşıyor gençler, kapı- lar zorianıyor, polis çağırıyor yöneticileri! Yaşlı ve orta ku- şak başkentlıler gözleri parlayarak izliyor gençleri. Sonra Ulvi Cemal Erkin'in keman konçertosunu dinliyoruz. Su- na Kan çalıyor. Sağlık sorunlan var, uzun süredir konser- lere gelmiyor, Istanbul'dan da dönmedi henüz. Ancak ben Ferhunde Erkin ile birlikte dinledim Suna Kan'ı. Er- kin anısına düzenlenen bir geceyi anımsadım, yine kon- çertosunu çalıyor Suna Kan, Erkin'in soluğunu duyuyo- ruz salonda, güzel yüzünü görür, elini okşar gibiyiz, bir sa- natçının ölmezliğini yaşıyoruz, sanatçılarımızla onurlanı- yor, mutlanıyoruz. Cumhuriyet Konseri'nde bir başka do- ruğa vardı coşkumuz. Erkin müzik devrimini gerçekleşti- ren bir sanatçımız, ilk kuşaktan bir besteci. Konçertosu- nu orta kuşaktan bir sanatçımız çalıyor, Gürer Aykal'ın yönettiği orkestra da kuşaklar mozaiği, saçları ağaranlar var, gözleri parlayarak ilk konserini verenler var. Bir de Gü- rer Aykal var elbet, o yönettiği zaman başka bir düzeye vanyortüm çalgılar. Gizemı sevgiyle ve saygıyla çalışmak hiç kuşkusuz. Degneğı tıtremedi ama, Cumhuriyet Kon- seri'ni de yüreğinde güzel titreşimlerle yönetti Gürer Ay- kal. Ben de baştan sona gözümde yaşlarla yaşadım o ge- ceyi. Genç dinleyicilerın coşkusuyla soluklandım, Suna Kan'ı bırakmadılar, alkışlara bir bölümü yineleyerek yanıt verdi Gürer Aykal. Sonra 1920'lere döndük birden, Mu- ammer Sun'un müziğiyle Kurtuluş filmini seyrettik yeni- den. Muammer Sun orta kuşaktan bir bestecimiz, müzi- ğiyle bir devrımı kanıtlıyor, Anadolu ihtilalinin soluğunu, gücünü yansıtıyor. Özgürlüğe, bağımsızlığa açılan bayrak- ların dalgalanışını hıssediyor insan. Bir bayrak da CSO'da dalgalandı o akşam. Mustafa Kemal Paşa Marşı çalar- ken dmleyicilerin coşkusu da bayrak gibi dalgalandı sa- londa. Herkes ayakta dikiliyor, alkışlann sonu gelmiyor, or- kestra alkışlanıyor, koro, Gürer Aykal, Muammer Sun; bir, iki, üç kez tekrarlanıyor Mustafa Kemal Paşa Marşı. Bir ağızdan, bıryürekten söylenir gibi, milyonların sesini du- yurur gibi. Halkımız Mustafa Kemal'e susamış diyor Mu- ammer Sun. Belki de bir tepki bir uyarı, belli bir birikimin yankısı. O dikilişte cumhuriyetimizin genç bekçilerinin ka- rarlılığı, görev bilinci de var bence. Bu bilincı korumak da hepimizir, görevi değil mı? • • • O konserde çağdaş bir salondan yoksun kalmanın üzüntüsünü bir kez daha duydu başkentliler. Salona gir- meden dönenlerin üzüntüsünü paylaştılar. Cumhuriyeti- mizin 71. yılına ulaşıyoruz, çağdaş bestecilerimız, çalgı- cılarımız, yöneticilerımız, yorumcularımız, orkestramız, koromuz var ama, salonumuz yok hâlâ! SHP-DYP koalis- yonu da çözemedi bu sorunu. Kaç kez söz verdiler, söz- lerini gerçekleştıremediler. Başkentte gökdelenler yük- seliyor, oteller, bankalar, iş merkezleri; ama konser salo- nu yapılmıyor. Oysa temeli geçen yıl atılan bir müzik mer- kezinde BASO ilk konserini veriyor hafta başında. Fuzu- li'nin 500. doğum yıldönümü törenleri o salonda düzen- leniyor, Leyla ve Mecnun operası o salonda sahneye ko- nuyor. Güzel yapıtlar ortak çabayla oluşuyor kuşkusuz. Yöneticileri kutluyorum, ilk konseri çaJışanlara verdi BA- SO. Bilkent Müzik Fakültesi'nin öğrenci konserleri için yapılan salonda. Oda Orkestrası da, Akademik Senfoni Orkestrası da çaldı ilk konserde. Aylarca fakülte yapısın- da çalışan işçiler, teknısyenler de sessızce dinledi. Duvar- ları sıvarken, elektrik sistemıni yaparken, bir toprak par- çasını kocaman bir binaya dönüştürürken o çatı altında böyle sesler duyulacağını düşündüler mi acaba? Kimi ilk kez konser dinliyor besbelli, üstelik Suna Kan'ı dinliyor, ama kırk yıllık müzikseverler gibi sessız ve saygılı. Göz- leri orkestrada, tepeden tırnağa kulak, saygıyla dinliyor- iar. Mimarlık güzel bir olay doğrusu, yaratıcı gücünü kalıcı çizgilere dönüştürüyor, zaman tünelini aşıyorsunuz. Er- kut Şahinbaş da çok mutlu kuşkusuz. Çizgileri Bilkent tepesine yerleşti, yaşamında güzel bir olayı noktaladı ar- tık. Salonun akustiği çok güzel, kulaklarımızın özlemi din- di, bayram ettik nerdeyse. Ancak, müzik tepesınin öykü- sü yeni başlıyor. Bilkent Müzik Merkezi'nın oluşmasında başka mimartann emeği ve yüreği de var. Onlardan biri Ersin Onay kuşkusuz. Müzik Fakültesi'nin genç dekanı. Sevgi ve coşkuyla çalışıyor her zaman. Fakülteye yeni bo- yutlar katıyor, itici gücü de yöneticilerin desteği elbet. Bu destek çok önemli bugün. Bakın neler oluyor, Ay- dın Gün görevınden ayrılmak zorunda kalıyor tstanbul'da. Cemal Reşit Rey salonunu rahat yönetemiyor. Bu istifa düşündürücü bir olay, RP'nin kültür terörünün yeni bir göstergesi, yeni bir uyarı değil mı? Aydın Gün'ü tanınm, cumhuriyetimizin ilkeleri doğrultusunda yaşamını sanata adayan, çağdaşlığı amaçlayan, inançlarından ödün ver- meyen bir kişi, istifası belli çağrışımlara da yol açıyor, bel- li görevlerde oturanlar yeteri kadar desteklenmiyor mu acaba, yalnızhğa mı gömülüyorlar? Duyartı bir toplumda kimse yalnızlık hissetmez değil mi? 71. yıldönümü coşkusunu paylaşırken, bu soruyu umutla yanıtlıyorum ben. O umudu hep birlikte gerçek- leştireceğiz. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Etkileyici ses kaydır- malan, kendine özgü ton nitelikleriyle belirginleşen Afro-Amerikan müzik üslubu... Kadmlann giy- diği kolsuz üstlük. 2/ Gölleri inceleyen bilim dalı. 3/ Fasıla... Parla- yan. parlak. 4/ Taşlama 6 ve güzellemeleriyle tamn- j mış XIX. yüzyıl halk şai- ri. 5/ Birbirine çok benze- 8 yen iki şeyden her biri... g Basımcılıkta dizgi işinde kullanılan bir aralık ölçüsü birimi. 6/ Yumurta ve irmikle yapılan bir tür tath... Asker. 7/ Şube... Küçük körfez. 8/ Fransa'da bir kent... Alın ya da boynuzla vuruş. 9/ Yü- ce... Ses kirişlerinin türlü nedenler- le işleyememesi yüzünden sesin kısıhp yok olması. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bir çeşit spor ceket... Kenar sü- sü. 2/ Kaynağı mitolojik cağlara dayanan kirişli bir çalgı... Israil'in para birimi. 3/ Çıkar yol, çare... Antil Adalan'nda, özellikle Haiti'de yaşayan karaderililerin dini. 4/ Genişlik... Bilgiçlik tas- layan kimse. 5/ Bingöl ılinin bir ilçesi... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Bir tür esnek örgü. 7/ Karadeniz bölgesinde yetişen ve "kara ağu" da denen ormangülü... Yapısına gırdiğj sözcüğe "kendı kendine" anlamı katan yabana önek. 8/ Bir topluluğu siyasal alanda etkilemek ve coşturmak amacıyla yapılan yoğun çalışma. 9/ Matematikte kullaıulan sabit bir sayı... Istanbul'- daki bir üniversitenin kısa yaalışı... Bir nota.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear