23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 1994 PERŞEMBE 14 KULTUR Eco'dan Boşnak kültürüne destek çağnsı Kültiir Servisi- 10 Ekım 1994'te sona eren Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı'nda, tmberto Eco, Bompıanı Yayın- lan'dan çıkan üçüncü romanı "Isola del Giorno Prima"nın ta- rutunı dolayısıyla bır araya gelen çeşitli ülkelerin yayıncılanna bir mektup okudu ve bu mektuba bizzat destek verdiğini açıkladı. Yapı Kredi Yayınlan da, Eco'nun tüm dünya yayıncılanna. Bosna- Hersek'in yaşaması ve kültürel varhğını sürdürmesi içın yaptığı çağnya yanıt vererek "Boşnak- ça Bir Dters" kıtabının basımmı üstiendi. Umberto Eco, Frankfurt Ki- tap Fuan'nın son gûnü, fuar ne- deniyle bir araya gelmış. olanbü- tün dünya yayıncılanna Bosna- Hersek'te kıtaplann durumunu anımsattı. öğrencilenn defter, gazetelenn kağıt bulamadığı bu günlerde, yayımlanma olanağı bulamayan edebı, bilimsel yapıt- lann, ders kitaplannın okurlan- na, Bosnah okurlara kavuşabıl- mesı içın dünyanın tüm yayıncı- lannı bu "yayunlanamayan" kı- taplar listesınden seçeceklen bır kıtabı, kendı adlanna ve ortak bır dayanışma işaretiyle Boşnak di- lınde yayımlamaya davet etti. Yayınevi aynca ülkemizin diğer yayımcılannı da olanaklan el- verdıği ölçüde, bu insan onuru- nu yaşarmaya yönelik girişıme katılmaya çağınyor. L'mberto Eco'nun Frankfurt Fuarı'nda okuduğu mektubun bellı başlı bölümlen şöyle: "Saravbosna'daki Bosna- Hersek Clusal Kitaphğı'mn yö- netimi ve Siena Üniversite- si'nin sponsorluğunda Avru- pa'dan çeşitli enstirü. dernek ve araştırmacıların katılımıyla kurulan, Kitaplıgın Yeniden Yapımı ve Oluşturulması Ko- mitesi. şu anda Frankfurt'ta bulunan \e her dilden. her kül- türel eğüimden \e her bü> ükk- lükte vayın \apan tüm yayıncı- lan, Bosna-Hersek'in >aşama- sı ve kültürel yaşamı için destek \ermeye davet edi>or. (...) Ki- taplıklar bombalandı ve yakıl- dı. (...) Ne ögrenciler için defter, ne gazeteciler için kağıt var. Bu durumu vurgulamak için Sa- raybosnalı yazarlar, vapıtlannı halkın önünde yakmak üzere bir ara\a geldiler.(...) Saraybos- na'da hala kitaplar yazılıyor, ancak bunlar \ayımlanamıyor. (...) Yayımlanmayı beklenen metinler -edebi ya da bilimsel yapıtlar, kaynak kitaplar, ders kitapları- uzun bir liste oluştu- ruyor. Biitün dünya vavıncıla- nndan, bu listeden seçeceklen herhangi bir kitabı, kendi ad- lanna ve ortak bir davanışma işaretiyle, küçük bir tirajla da olsa, Boşnak dilinde yayımla- malannı talep edi\oruz. (...) Si- ena Üniversitesi ve bu girişime öncülük eden komite, katıhm- lanmızı kabul edecektir. Katı- lımlar, Ginevra Bompiani ve Luca Lenzini'ye yollanacaktır. Facolta di Lettere, V'ia Roma 47, 53100 Siena, ttalya. Tel: (39) 577 29 85 30, fax: (39) 577 22 26 68. Daha sonra başvuru- lar, Enes Kujund/ic'e iletile- cektirr Türk seyircisinin tanımadığı uluslararası bir koreograf; Mehmet Sander: Koreografî, yaşamın ta kendisi N.RANAEVCİM Yıl 1984, bir grup genç, Korukent'te- ki bir stüdyoda bale ve modem dans eğitimi görüyorlar. Öğretmenleri Türki- ye'de bale ve modern dans için yorulma- dan yılmadan mücadele eden bir sanat- çr. Geyvan McMiUen. Bu azmi gösteren pek çok Türk sanatçısı gibi Geyvan McMillen da enerjisini yaratıcılığının yanı sıra olmadık bürokrâtik ve politık engellere karşı kullanmak zorundadır. Her şeye rağmen. bir sanat savaşçısmın hiçbir eme|i boşuna olamaz. Gün gelir, kayalann arasından fışkıran bir yeşıl fi- liz gibi beklenmedikbir anda, umulma- dık bir biçimde yayılır, çoğalır sanat. Mehmet Sander de Geyvan McMil- len"ın çalıştırdığı bu azimli ve kararlı gençlerin arasında. Özellikle güçlü ve atılgan kişiliğiyle hem arkadaşlan, hem de öğretmeni için dikkat çeken, sevilen bir insan. Korukent, çeşitli ekonomik nedenlerle onlan bünyesinde banndıra- madığında soluğu Maslak'taki Teknik Üniversite'nin basketbol salonunda alı- yorlar. Önemli olan korıforlu bir stüdyo değil, nerede ve hangi şartlarda olursa olsun çahşmak, çalışmak... Bu yeni tne- kanda derslerin yanı sıra koreografı ça- hşmalan da bashyor. Geyvan McMıl- len. Yunus Emre'nin müziği üzerıne Ağıt adlı koreografisini gerçekleştın- yor. Dansçılar, şirndi tstanbul Devlet Ti- yatrosu'nun ve Devlet Balesi'nin sanat- çılan olan Kürşat Alnıaçık ve İpekEse- ner. lîniversite ortamındaki bam- başka yaratıcıhk 1986 yılındavsa artık Boğaziçi Üni- versitesi'nde çalışılıyor. Üstelik yalnız- ca öğretmenlerinin koreografilerinde dans etmiyorlar, kendileri de doğaçlama ve koreografı denemeleri yapıyorlar. Üniversite ortamı yaratıcılık dürtüleri- ne bambaşka boyutlar kazandtnyor. Ör- neğin Funda Emir, gözleri parlayarak, psikoloji öğrencilerinin doğaçlama ça- lışmalan üzerine nasıl yorumlar yaptık- lannı. onlan nasıl etkilediklerini anım- sıyor. Funda Emir de bugün Istanbul Devlet Balesi'nin kadrosunda. Bu genç- lerin arasından son derece üretken sa- natçılar yetışiyor. Almanya'ya giden Canan Erek, tngıltere'ye giden Zeynep Günsur ve Los Angeles'taki Mehmet Sander... İnsan ister istemez soruyor, neden bu gençlerimizi biz tanımıyoruz? Mehmet Sander'in 1986 yılında, Is- tanbul'u felce uğratan karlı bir mart ayında Boğaziçi Üniversitesi'nin sah- nesinde gerçekleştirdiği koreografınin adı Nova Akropola. Eserde dansçılar, ortaçağ Avrupası'nı çagnştıran, kara cüppelı, kambur, inleyen insanlan can- landınyorlar. lstanbul'u öyle yoğun bir kar kaplamış ki, ses donanımı ulaşım olanaksızhklan yüzünden ancak son an- da yetiştiriliyor. "Bu havada kimse ge(- mez diye düşündük" diyor Ipek, "ama salon tiklım tıklım dolmuştu ve çok an- lamlı bir gösteri oldu." Funda'nın anımsadıklanysa özellik- le Mehmet Sander'in değişik mekanla- ra ilgisini ve izleyiciyı şaşkına uğTatma çabasını yansıtıyor: "Annesûıin e\inde bir bamo vardı. İçini mumlaria dekore etti Orada koreografı yaptı. Hepimizsı- rayla küvetin içindeki duşla hareketter yapıyorduk, duşa sanlıvorduk, dolaıu- yorduk. Tuvaktin içine bir manken ka- rinden "Dikkat Çeken Başanlı Toplu- luk" ödülüne layık bulundu. 1993 yılın- da aynı odülü, dansçı olarak başansı do- layısıyla bireysel dalda kazandı. Koreografı birfcdencedegil... Mehmet Sander, koreografisini de- kor, kostüm, müzik ve oyunculukla bir arada yararmak yerine, hareketi ön pla- na çikarmak için bütün bu yardımcı un- surlan kaldınyor. Seyirciyi, bedenlerin geometrisinı, boşluğu ve yerçekimini izlemeye davet ediyor. Dansçılar, yerçe- kimine direnmek yerine, onunla işbirli- ği içindeler. Düşme/düzelme tekniği kullanılmıyor, geçiş hareketleri yok. Mehmet Sander'in ince işlenerek oluş- turulmuş koreografisinde dansçılar her hareketin üstesinden gelmeyi başanr- ken bir nsk ve tehlike duygusu oluşu- yor. Örneğin 1991 yılında Four Bodies (Dört Beden) adlı yapıtla ılgili olarak eleştirmen Lucia Öevvey şunlan söylü- yor: "Yere yapıştınlan bantlarla belir- lenmiş sahnc alanında en kenara kadar gelerek dansediyor. Kontrolünü bir kay- betse -ki böyle bir şey hiç olmuyor- seyir- cinin kucağına düşerdL" Yükselen bu heyecanla dans. seyirlık, geçişi bır eğ- lenceye, bir düş düzeyinden çıkıp, de- rinlemesıne yaşanan gerçek bir deneyi- me dönüşüyor. Seyirciye entelektüel analizler yapacak hiçbır boş an bıraktl- mıyor; koreografı bir izlence değil, ya- şamın kendisi. Programı çok yoğun fası oturtmuştu, sonunda onu çıkarıp vukanva kaldın\ordu." Büyülü bir iletişim söz konusu Konu modem dans sanatı olduğunda, her koreograf ister istemez öğretrrtenlik de yapmak geregini duyar. K.ullanaca- gı bedenleri. kendi istediği biçimde "ha- reket etmelen için istediği dinamizmi kazanmalan için çalıştırmak zorunda- dır. Koreograf, bir heykeltıraş, bir sera- mik sanatçısı. bir mimar gibi yaratıcı gücüyle hayalinde canlandırdığı imge- yi kullandığı malzemeye aktarmak için mücadele eder. Ama koreografide kullanılan malze- me 'insan bedenleri' olduğundan. kore- ograf ve dansçılan arasında bambaşka bir iletişim, bir büyülü etkileşim söz ko- nusudur. Dansçılar. bedenlerinin ötesin- de beyinleriyle de koreografa uyum sağ- lamak zorundadırlar. Yoksa her ıki taraf için de çabalar kötü bir işkenceye dönü- şür. lşte bu yüzden bir koreograf, sana- tının yanı sıra çok güçlü ve etkili bir •Mehmet Sander, koreografisini dekor, kostüm, müzik ve oyunculukla bir arada yaratmak yerine, hareketi ön plana çıkarmak için bütün bu yardımcı unsurlan kaldınyor. Seyirciyi, bedenlerin geometrisini, boşluğu ve yer çekimini izlemeye davet ediyor. Dansçılar, yerçekimine direnmek yerine, onunla işbirliği içindeler. eğitmen de olabilır. Çalıştırdığı beden- lere kazandırdığı. kullandığı dans tek- niğidir; ama bir de kişiliklere kazandt- nlan nitelikler vardır ki. etkileri zaman ıçinde kendini gösterir. Klasik baleye duyduğu saygı, biri- kimlerini dansla anlatma tutkusu. bu iş için özveriyle çalişma alışkanlığı, giri- şimcilik, mücadeiecilik gibi nitelikler kuşkusuz Mehmet Sander'in özünde var olan niteliklerdi. ama bu özü yürek- lendiren. pekıştiren etkilerden biri de Geyvan McMıllen'labaşlayan çalışma- lar olsa gerek. Dans eğitimini, Geyvan McMillen'ın da bır zamanlar öğrencisi olduğu Lon- don Contemporary Dance School'da sürdüren Mehmet Sander. 1987 yılında CSULB BFA programına katıldı. Gus Solomons, Jr, Rachel RosenthaL, Eliza- beth Streb ve Margaret Jenkins'in öğ- rencisi oldu. 1989 yılında Amerikan Koleji Dans Festivali'nde (ACDF) stüdyo ödülünü ve CSULB'nin Güzel Sanatlar Birliği bursunu, 1990 yılında yine ACDF'de Harvard Üniversitesi'nin bursunu ka- zandı. 1991 yılında Kuzey Carolina'da yenı bir eserle ACDF'ye yıne katıldı, bu kez CSULB'yı temsil ediyordu ve Amerikan Dans Festivali Ödülü'nü ka- zandı. 1992 yılında Mehmet Sander'in topluluğu. Lester Horton Dans ödülle- Mehmet Sander'in 1994 yazında ger- çekleştirdiği turne programının kapsa- mı da koreografileri kadar hareketiı ve yoğun. 5-7 haziranda lsviçre'de Bellu- ard Bollvverk Festivali'nde, 26-27 tem- muzda Londra lCA'da. 30 temmuz-1 ıgustosta Salzburg'da, 3-4 ağustosta I ripkX'le Amsterdam'da. 6-7 ağustos- ıa Minneapolis Walker Arts Center'da, 12-13 ağustosta Fort Mason San Fran- cisco'da. Eylüt ayında Santa Monica'da ger- çekleştirdiği Ricochet adlı bır solo gös- teride, kurşun geçirmez bır pleksiglas kutuya kapatılıyor. dışandan kutuya atı- lan kurşunlann sektiği yönlere doğru bedeniyle verdiğı tepkiler koreografi- nin özünü oluşturuyor. Daha önceki yıllarda Mehmet San- der'in topluluğu Hollanda Dans Festi- vali, Belçika'daki Klapstuk ve Antvverp festivalleri. Londra'da Natıonal Review of Live Art ve Glasgovv'daki New Mo- ves Across Europe ve GLASGAY fes- tivallenne de katılarak başanlı gösteri- ler gerçekleştıriyor. UCLA'daki Schoenberg Hall'de üç gece tamamen dolan salonda ControJ- led Space (Sınırlandınlmış Boşluk) ve Innnite Space (Sonsuz Boşluk) adlı eserlerde insan bedeninin hareketleri ve hareket alanı arasındaki ilişki irdeleni- yor. Koreografiler ve gösterilerin yanı sı- ra Mehmet Sander, seminerler veriyor ve insan hareketlerinın içinde bulunulan mekanlann smırlanyla ilgisi üzerine ça- lışmalar yapıyor... 1995 yılında JoffreyBalletıçinbir ko- reografı yapacak olan Mehmet San- dere düşlerince sınırsız, coşkulu başa- nlar diliyoruz ve soruyoruz: "Mehmet Sander, Istanbul Festivali''nin ve Türki- ye'deki diğer uluslararası festivallerin 1995 programında var mı?" Tıyatrokare,y«nisezonu 26 kasunda açıyor. (KEREM ILGAZ) Tiyatrokare, sezonu 'Salaklar Sofrası'yla açıyor Kültür Servisi - Tiyatrokare, yeni sezonu 26 kastmda Fran- cis VVeber'in 'Salaklar Sofrası' adlı komedisiyle açmaya hazır- lanıyor. Paris'te aylardır kapalı gişe oynayan oyunda, çevresin- deki en salak kişiyi yemeğe da- vet ederek eğlenmeye çalışan bir adamın salakhğı anlatılıyor. Mûşfîk Kenter'in sahneye koy- duğu oyunda Pekcan Koşar, Ne- dim Saban, Köksal Engür, Hay- rettin Aslan,Asuman Çakır, Ay- lin Uzunlar ve Cero Meto rol alıyor. 'Salaklar Sofrası' önceki gün düzenlenen bır kokteylle basına tanıtıldı. Nedim Saban, yaptığı konuşmadaçalışmalannı §işli Gazanfer Özcan-Gönül Ulkü Tiyatrosu'nda sürdüreceklerini ve bu ustalara layık olmaya ça- lışacaklannı belirtti: "Bu yıl Sa- laklar Sofrası diye bir oyunu- muz var. Salağız ilk bakışta, ti- yatroyaptığunız için,ama keyif- Byiz, seyircimizin desteği var" Pekcan Koşar da 22 yıl önce sahneye çıktığı bu tiyatroda tek- rar oynamaktan duyduğu sevin- ci dile getirdi. Nedim Saban, yönetmen olarak sürdürdüğü tiyatro çalış- malanna oyunculuğu ekleme- sini şöyle açıkladı: "Ashnda ben .yuncu değilim. Ama bu oyunu anlattığım zaman herkes sen çok uyuyorsun o salak rolü- ne dedi. Ben de hem sofra olma- sından yemeklere güvendim hem de Pekcan Koşar'ın, diğer arkadaşlanrt, Müşfik Kenter'in emeklerine güvendim. lnşallah salak rolünde insanlan utandır- mayacağım''. Tiyatrokare'nin kokteyline aralannda SakıpSa- bancı, Cem Özer, Esin Maraşb- oğlu, Gencay Gürün, Füsun Akatn, Hüseyin Köroğlu, Cem Davran, Hadi Çaman, Göksel Kortay,KeremYümazer,Füsun ÖnaL, Osman Yağmurdereli, Necati Cumalı, Tuncer Cüce- noğlu, Macide Tanır, Yusuf Azuz, Ahmet Uğuıiu, llknur Bozkurt,Oya Basar, Engin Ulu- dağ'ın da bulunduğu pek çok ünlü isim katıldı. Tutlviılu bir aşk ıın^ i k vlililv ıı ıi îstanbul İngiliz Kültür Heyeti'nin düzenlediği karşılaştınlmah öykü seminerinde ığı tutkulu bir aşk yaşamaya, roman yazarlığı ise evliliğe benzetildi.öykü yazarlığı GAMZEVARIM Roman yazmak, so- rumlu bir eş olarak bir evliliği yürütmekse, öy- kü yazmak sorumsuzca sürdürülen, tutkulu bir aşk ilişkisi midir? Istanbul ingiliz Kültür Heyeti'nin 1-3 kasım ta- rihleri arasında düzenle- diği öykü seminerinin ilk gününde gerçekleştirilen 'Neden Kısa Öykü?' baş- lik.li panelde ingiliz ve Türk yazarlar bu soruya yanıt aradılar. Prof. Dr. CevatÇapan'ın yönettiği panele konuşmacı olarak A. S. Byatt, Christopher Hope, Hekn Simpson, Adalet Ağaoğlu, Erendiz Atasü ve Feride Çiçekoğ- lu katıldı. "Hayabm roman" Feride Çiçekoğlu, ro- man yazmayı evliliğe. öykü yazmayı ise bir aşk ilişkisine benzeterek, ro- man yazmanın sabır ge- rektirdiğini vurguladı. Bütün orta yaşlı insanla- nn 'hayatım roman' dü- şüncesine kapıldığını anımsatan Çiçekoğlu, ro- manın öyküden daha üs- tün bir tür olmadığmı savundu. Çiçekoğlu, iyi bir öyküyü uzun bir zaman içinde edinilmiş dene- yimlerin damıtılmış biçimi ola- rak tanımladı. Johannesburg doğumlu Ingi- liz yazar Christopher Hope, Gü- ney Afrika'da eski rejimin yazar- lann yapıtlannı yasaklamaktan çok hoşlandığına işaret ederek u Gelişmekte olan toplumlarda rejunlcrin yazaıiara yapabilece- İstanbul İngiliz Kültür Heyeti'nin 1-3 kasım tar- ihleri arasında düzenlediği karşılaştırmau öykü seminerinin ilk gününde gerçekleştirilen ye Prof. Dr. Cevat Çapan'ın yönettiği 'Neden Kısa Öykü?' başlıklı panele konuşmacı olarak A. S. Byatt, Christopher Hope, Helen Simpson, Adalet Ağaoğlu, Erendiz Atasü ve Feride Çiçekoğlu katıldı. Panelde, öykü bir yazın türü olarak çeşitli boyunanyla ele alındı. ği en büvük kompliman vapıtla- nnı okumaktır. Bu liberal de- mokrasinin varolduğu toplum- larda yaşayan insanlann sahip o\- madığı bir ayncalıktır"dedı. Romana dönmek gelenek Öykülen ve ilk romanı yasak- lanan Hope, romanın sorumlu- luk duygusuna dayandığını vur- guladı. Bir roman yazmış olan herkesin, bunun, büyük ve kör bır palayia çok büyük bir orman- da bulunmaktan farksız olduğu- nu ıtıraf edeceğini düşünen Ho- pe. "Bazıromancılarbuormanın içinden geçen bir yol bulurtar ve bir yol tutturmuş gibi yaparlar. Oysa gerçekte nereye gittiklerini biimivorlardır" dedi. Hope öy- küyü de 'temelde yıkıcı bir tür'olarak tanımladı. Türkiye'de öykü yazarlannın sonunda romana dönmelerinin bir gelenek olduğunu söyleyen Adalet Ağaoğlu, kendisinin bu geleneğin dışında kalarak, önce oyun, sonra roman, daha sonra da öykü yazmaya başladığını an- lattı. yasını göremediğini düşü- nen Ağaoğlu, öyküyü şi- ire yakın bir tür olarak ta- nımladı. tnsanlann daha çok fanteziye gereksinımleri olduğundan yola çıkarak düşlennı yazmaya başla- yan yazar, Türk toplu- munda sabahlan adetabir tören gibi düşlerimizi bir- birimize anlattığımızı, birbirimizin düşlerini yo- rumladığımızı anımsattı. İztevicinin sorulan Erendiz Atasü ise ken- di kuşağındaki kadınlann, erkeklerle ilişkilerinde ze- kalannın ve kariyerlerinin bedelini ödemek zorunda kaldıklannı savunarak, 'kısa öyküyü' bu konuda hissettiklerini ifade etme- nin en kısa yolu olarak ni- teledi. Kısa öyküyü geniş uf- kun görüntüsünün bir an için göze iliştiği dar bir pencereye benzeten Ata- sü, öykü türünün şiıre benzediğini söyledi. A. S. Byat, hem öykü- de hem de romanda dilin teknik açıdan belli ritimle- ri yinelemek zorunda ol- duöunu ifade ederek "Ro- İJçüncü öykü kitabından son- ra, yalnızca Türk toplumunun dönüşümünde değil, sözcüklerin dönüşümünde de insanın iç dün- nıanda bunlan uzun süre yine- krseniz, okur bu ritimlerin içine gircr, artık romanın dünyasında- dır. Kısa öykü isegüzel bir nesne- ye, harika bir resme bakmak icindir" dedi. Seminerin ilk gününde, öğle- den sonraki okuma ve tartışma bölümünde Christopher Hope ve Feride Çiçekoğlu birer öyküleri- ni okuyarak, izleyicilerden gelen sorulan yanıtladılar. Kasımpaşa toplantıları • Kültür Servisi -Türkiye'de 80 sonrası sanatçılann eğilimleri ve sanat iletişimi konulu Kasımpaşa toplantılan cumartesi günü başlıyor. Plastik sanatlar, sahne sanatlan, sinema, müzik, edebiyat, karikatür, kent bilim ve mimarlık alanlannı kapsayan toplantılar yıl sonuna kadar sürecek. Türkiye'de 80 sonrası yasanan siyasal, ekonomik ve kültürel değişimlerin sanat alanında yarattığı eğilimler ve bu eğilimlerden oluşan kimliğin irdeleneceği Kasımpaşa toplantılannı Mehmet Ağar yönetiyor. 8 hafta boyunca cumartesileri saat 14.00'te başlayacak Kasımpaşa toplantılanna Bedri Baykam, Su Yücel, Arzu Başaran, Emre Zeytinoğlu, Lerzan Özer Yeltan, Tayfun Erdoğmuş. Selda Asal, tsmet Doğan, Fuat Acaroğlu, Hakan Onur, Irfan Okan, Bülent Şangar, Aydan Mürtezaoğlu, Hülya Botasun, Gonca Sezer, Hülya Yıldınm, Elvan Alpay, Mehmet tleri, Kamil Fırat, Merih Akogul. Aclan Uraz, Mürteza Fidan, Genco Gülan, Gülay Semercioğlu ve Zümrüt Radov katılıyor. (256 76 84) Azerbaycanlı tiyatrocular Eraırum'da • ERZURUM(AA)- Cumhuriyetin ilanının 71. yıldönümü kutlama törenleri çerçevesinde Erzurum'da, Azerbaycanlı tiyatrocular tarafından," Vatana Yiğitler Gerek" adlı oyun sahnelenecek. Erzurum Valiliği ile Bakü Belediyesi'nin ortaklaşa düzenledikleri "Vatana Yiğitler Gerek", 4 kasımda, Devlet Tiyatrosu salonunda ücretsiz izlenebilecek. Kutlamalar çerçevesinde aynca, Azerbaycan Halk Müziği sanatçılan ile TRT Erzurum Radyosu Türk Halk Müziğı sanatçılannm katılacağı "Azerbaycan ve Anadolu Müziği" adı altında, halk müziği konseri verilecek. Konser, Cemal Gursel Spor Salonu'nda 5 kasımda, yine ^ ücretsiz izlenebilecek. Toktamış Ateş'e Ûdül • Kültür Servisi-Çınar Yayınevi tarafından gazeteci yazar Toktamış Ateş'e laikliği ve demokrasiyi savunduğu için bir plaket ve demokrasi ödülü verecek. ödül töreni 13 kasım pazar günü saat 14.30'da TUYAP B kaü toplanü salonunda yapüacak. Aynca Ateş'in son kitabı "Ne oldu Bize" adh yeni kitabıda fuarda Çınar Yayınevi tarafından satışa çıkıcak. Gümüşsuyu'nda yeni bir mekan • Kültür Servisi - Gümüşsuyu'nda " Resimevi" adlı bir mekan açıldı. Yapıtlannı daha geniş kesimlere tanıtmak ve sunmak,resim ve plastik sanaüann diğer dallanyla ilgili kişilere ulaşabilmek, ağınk.U olarak,kültür hizmeti veren sergi salonlannda sergiler düzenlemek gibi ortak amaçlan olan sanatçılann biraraya geldiği bu mekanda halen Yılmaz demirağ'ın resim sergisi yer alıyor. Devleyt Güzel Sanaüar Akademisi Grafık bölümü mezunu olan Demirağ, sanat çalışmalanna bir süre İtalya'da devam etmiş. (2492455) 'Zamanlar olduğu gibi/ penklendirilmiş zamanlar' • KültürServisi - Gülsün karamustafa'nın "Zamanlar olduğu gibi /renkİendirilmişzatnanlar' adı altında oluşturdugu 12 parçadan oluşan baskı dizisi 9 kasım - 9 aralık tarihkri arasında A4Ofset Atölyegaleri'de sergilenecek. Gülsün karamustafa bu baskı dizisinde 1994yüının ocak ayında açtığı Kronografya adlı sergyi oluşturan malzemeye bu kez başka bir yaklaşımla geri dönüyor. çocukluk bellegini oluşturan 50'li yıllann radyo starlan, Safıye Ayla, müzeyyen Senar, Lütfü Güneri, Mualla Mukadder, Necip Celal'in kendi zamanlanna aitjest, mimik ve davranış biçimlerini yansıtan görüntülerini baskı dizisinin.temeüne yerleştiriyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear