22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15TEMMUZ1993PERŞEMBE 10 DIZIYAZI Kaplan: InanmayanöldürülürSıvas'ta 37 aydın öldürüldü. Bu İRsanlann diri diri yakılması- nı nasıl karşüjyorsunuz? - Meseleyi genelde almak ge- rekir. Biz ne demişiz bir yazı- mızda. Bizde vurma kırma te- rörist bir hareket yoktur. Yani yakma şöyle dursun terörist ha- reket yapma yoktur. Eğer Şer'i bir hükmü tebliğ etmek için yo- la çıküysanız ona bir diyeceği- miz yok. Ama vurmaya, kırma- ya taraftar değiliz. Vurma, ceza ile bir yere yaramazsınız. Bizim tatbik ettiğimiz usul budur. Ge- nelde ordaki hadise, bir inanan- lar inanmayanlar hadisesidir. Inananlar inanmayanlar hadi- sesidir. İnananlar Kuran'a ina- ruyor. Şeriat'a inanıyor, Şeriat'- ın devlet olmasını istiyor. İnanmayanlar da kim olursa olsun, ben AHah'a inanmıyo- rum diyor. Ben ahirete inanmı- yorum diyor. Öldükten sonra dirilmeye inanmıyorum diyor. Ve onu dinleyenler, onu tasvip edenler takip edenler de inan- mıyor. İşte bu hadise bizim bile- bildiğimiz kadanyla. ışte bu iki zümre arasında olmuştur. İna- nanlar, inanmayanlar. Yalruz burada bir taktik hatası vardır. O R A L Ç A L I Ş L A R Cemalletin Kaplan: Allah'ın varhğım inkar eden bir kimsenin Şer 'en hükmü nedir, ölümü hak etmedir, öldürülmedir. Amabu kafi mi, yok. Ne olur, mahkeme çağınr onu. İfadesini alır,şayet mazeret beyan ederse, itiraz noktaları varsa onlara cevap verir, devlet isterse bir kaçgün mühlet verir, kabulettiyse ne olur, öldürülür. Mahkeme öldürür. Rüşdi'lerimahkeme öldürür,yanhş söylemeyin, yanhş yazmayın. İkna yoluna gitmeleri lazım. İk- na etmek yoluyla Allah'ın varlı- ğını inkar edenlere karşı bile Kuran'ın bir sürü ayetleri var, bunlan açık oturuma davet edelim. Geliniz Allah var mı yok mu, bunun bir müzakeresi- ni, bunun bir münazarasını. münakaşasını yapalım. Biz bu- güne kadar o yolu takip ettik. Haaa... şayet o inanan insan- lar burada hoşa gitmeyen bir hareket yapmışlarsa bunun ve- bali kime ait. Söyleyim. devlete aitür. Kemalist devlete aittir. Niye öğretmedi. Niye benim yazdığım yazılan onlara ulaş- tırmadı. İslam'da ikna var. Genelde öldürme yoktur. An- cak öldürülür. kim öldürülür. Mürtedler. Mürtedler öldürü- lür. Neden sonra. fetvası alınır ve ayrıca o fetva mahkeme ka- ranndan geçer. Geçenlerde bir yanhş anlamalar oldu. Fetva başkadır, mahkeme karan baş- kadır. Evet Allah'ın varlığını inkar eden bir kimsenin Şer'en hükmü nedir. ölümü hak etme- dir, öldürülmedir. Ama bu kafi mi. yok. Ne olur. mahkeme ça- ğınr onu. İfadesini alır. şayet mazeret beyan ederse, itiraz noktalan varsa onlara cevap verir. devlet isterse bir kaç gün mühlet verir, kabul ettiyse ne olur, öldürülür. Mahkeme öl- dürür. Rüşdi'leri mahkeme öl- dürür, yanlış söylemeyin, yanlış yazmayın. Var mı böyfe bir hükûm Şe- riat'ta? -Var -İnaıunayan öldürülür mü? -Öldürülür. Bakınızdınleyin, bir insan birkaç sebepten dolayı öldürülür. Yoksa herkesin ha- yat hakkı var. Hayat mazur- dur, dokunulmazhğı vardır. Kimse el süremez. ancak şu suçlan işlerse: Adam öldürürse, kısasa kısas. Bir diyeceğiniz var mı, yok. Adam öldürmeyi orta- dan kaldırmak için, kendisi de öldürülür. İslam bunu getirmiş. Kuran'da bu var. İki: Zina ederse, yani kadının namusuna dokunursa. Bunun da şartlan var tabii. Dört tane erkek şahit. Üç: Mürted, yani dinden çıkar- sa. Dinden çıkarsa o da öldürü- lür. Henüz dine girmemiş Hris- tiyanlar, Yahudiler ve benzeri burada gayn müslim oldukJan halde. Ama İslam'a girdikten sonra tekrar geri dönerse İs- lam'ın, Kuran'ın hükmüne gö- re öldürülür. Demek ki. bu benzeri sebeplerle insan öldürü- lür mü. öldürülür. Niye. onun işlediği suçun cezası Allah'ın kanununda olur. Şunu da söy- leyeyim size Cemalettin Hoca kafadan katiyen bir şey konuş- maz. Ne şöylemişse kitapta yeri vardır. İslam'da yeri vardır. Onun için Cemalettin Hoca'nın sırtını kimse yere getiremez. Ni- ye Kitaptan aynlmaz. Ne demi- şiz orada, kaynak Kuran, ör- nek ve önder Peygamber. Bugüne kadar bu söze sadık kalmışızdır. Bundan böyle de devam edeceğiz. Elhamdülillah biz vurmadan kırmadan, tebliğ ede ede, yaalannı yaza yaza, çoğalta çoğalta saha genişliyor. Bir gün gelecek emin olun, bir gün gelecek bu müslümanlar bu harekete evet diyecek. Tansu Çiller'in Başbakan olmasını değerlendiren Cemalettin Kaplan: Başıkadın olaniflah olmaz Snrasolay larında Kemalist devletin de suçlu olduğunu belirten Kaplan,' İnanan insanlann yaptığı hareketleri devletin engellemesi gerekirdi. Eğer yazılanmı onlara iletselerdi bu işler olmazdı.'diyor - Tansu Çiller yeni Başbakan oldu. Artık bir kadın başbakanı- mız var. Siz, Anadolu federe İs- lam devletini kurduğunuzda bir kadın bu devletin emiri olabilir mi? - Olmaz. - Neden olmaz? -Olmaz. olmaz.,. -Neden... - Niye, Peygamber. yani İs- lam müsaade etmiyor. - Kuran'da kadın halife oia- maz, kadın emir olamaz diye herhangi bir hüküm yok. - Maşallah. iyi çalışmışsın haklısın ama, şeye de bakacak- sın... - Ben Kuran'da böyle bir hü- küm görmedim. - Kütübü Sitte'yi duydunuz mu? - Evet okudum. - Sahihi Buhari'de var. - Ancak hadisler konusunda bildiğiniz gibi bazı tartışmalar var. Hadisler genellikle rivayet olduğu için. sahih hadis, sahih ol- mayan hadis diy e bir tartışma da var. İslam cemaatinden bazı ka- dın yazarlar, bu hadisler erkek- ler tarafmdan kaleme alındığı için, kadınlarla Ugiü bölümler tarih icinde çıkanMı ve erkekler lehine değiştirildi diyorlar. Bun- ları ben söylemiyonnn, İslami cemaatin önde gelen kadınlan yazıyorlar. - beğjl, değil...Islamiyetin tu- tumu belli. Mesela Kütübü Sit- te de var. Yani hadisler süzül- müş, taranmış, zayıfı kuvvetli- sinden ayırd edilmış... - Ama bunu erkeklerin ayırdı- ğını ve taradığını sövlüyorlar. Sahihleri yazanlar erkeklerdir diyorlar. - Derler de erkeklerdir diyor- lar, bizim bir adam vardı İspir'- de. ben İspir'liyim, birisi efen- dim gazetede yazmış. biz yerleri basan Türk oğlu Türküz, adamlan öldüren Türk oğlu Türküz bunun üzerine bir şiir yazmışlar da. Dinledi dinledi de Karadenizli birisiydi, "'Ulan uşak" dedi, bu sözler kahveyle hamamda söylenir, cephede söylenir dedi. Bunlar, kadınlar, ilimden irfandan mahrum bıra- kıldı yüz seneden bu yana. - Diyelim ki, kadınlar sizin emirliğiniz altında ilim irfan sa- hibi olacaklar. O zaman da mı olamayacaklar. - Bizim fikir yûrütme hakkı- mız yoktur. Kuran'a bakanz, Kuran'da bulamazsak sünnete bakanz. Hadise bakanz. Ha- dislerin de sahihine bakanz. Ve yazanz ilan ederiz. Peygamber demişki, "Bir millet iflah olmaz ki. bir kadmı başa geçirsin." -Şimdi AP bitmiş ki, neydi o? - DYP... - Şimdi söz bitsin, kadın böy- le mühim noktalara geürilmez. Peygamber söyledikten sonra biz bunun felsefesini yapama- yız. - BUiyorsunuz, Peygamber- den aktarüan, kadınlarla ilgili bu tür hadisler Hz.Ömer'den ak- tardmıştır. Bu hadis de benim hatuiadığun kadanyla Hz. ömer'den aktarıumştn*. Diye- lim ki bu tür hadislere kadınlar sahih olmadığı iddiasını öne sü- rüyorlar. Çünkü belirleyid olan Kuran'dır. - Şimdi bunun tartışmasını burada yapamayız.Zaman alır. Sünette var mı, Kütübü Sitte de var mı tamam var, bitti... "* (Cemalettin Hoca bunlan anlatırken yardımalanndan bi- risi elinde bir Kuran'la geldi ve kutsal kitabın sayfalannı kanş- tırmaya başladı ve şunlan söy- ledi: - Hocam Kuran'da var, gösterebilinm.) - Hayır >ok. Açm gösterin. Ben de satır satır okudum o ayetleri. - Ben hadis söyledim. - Kuran'da, erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler diye bir hü- küm var. Bunu bir çok İslam fı- kıhçısı da şöyle yorumluyor: "L'stünlük takva ifedir" diyor- lar. Takvası(islami eğitimi bilgi- si görgüsü) üstün olan kadın erkekten üstündür düşuncesini belirtiyorlar. Öyle değfl mi? - Efendım sız bıraz okumuş- sunuz. Bir şey demiyonım da... Bizi izliyor musunuz? - Evet izliyorum. - Bizim Ulucami'ye gelin. Gazetecilerle ilgili burslannuz var sizi de çağınyorum. - Sizinle gelip, konuşup tartış- mak isterim. Teşekkür ediyo- rum. Yarın: Llderlerln namazı kılınmaz Oy kaygısıile şeriatçılaragöz yumuldu SAMİKARAÖREN Olaylann amacıru i>i saptamak lazım. Amaç; Atatürk devrimlerine yıllardan beri ses çıkara- mayan kitlelerin, 1950den bu yana verilen ödünler sayesinde gittikçe artan dinsel eğitim ve bağnazhk yoluna sapünlarak Atatürk devrimle- rinden kopanlması ve şeriat düzeninin getirilme- si. Bunun için yıllardan beri verilmiş ödünler var. Yani Türkiye'de günümüze kadar uzanan aa- lann çekilmesinin. şeriatçılar tarafmdan yaraü- lan kanlı olaylann nedeni politikaamızm oy kaygjsıdır..Atatürk döneminde hiçbir oy kaygısı olmadığı için bir ödün verilmiyordu. Aziz Bey'in durumuna gelince... Aziz Nesin Sıvas'taki İconuşmasmda ne tahrikte, ne gösteri- de bulundu, ne de irkiltici bir söz söyledi. Son derece yumuşak. dıngın bir tavırla konulannı anlattı. Orada Aziz Bey'in dediği şey şu: "Ben Alevileri seviyorum. Bunun sakın dinle, tarikat- la ilgili olduğunu sanmaym." Bunun ardından da bir ara cümle ekledi. "Ben zaten dinsizim" dedi. "Ben zaten dinsizim" sözünü bir gösteri bi- çimine dönüştürmediği gibi methiyesini de yap- mış değil. Sadece kendi iç dünyasmı belirtmekle yetindi. Bu bir tahrik nedeni olamaz. Şundan dolayı tahrik nedeni olamaz: Düşündüğünü söylemek demokraside tahrik olacaksa, RP Milletvekili Hasan Mezarcı Tann'nın günü Atatürk düş- manlığı yapıyor. Tann'nın günü şeriat düzenini savunuyor. Laik kitle onu hıçbir zaman bir tah- rikçi diye görmedi. Atatürk ilkelerine bağlı hiç- bir kişinin aklından Mezarcı'yı öldürmek geç- memiştir. Sadece tartışma yoluyla ikna etmek gecmiştir. Aziz Bey'i de orada tahrikçi diye gör- mek kesinlikle yanlıştır. Ancak Aziz Nesin'in oraya geliyor olmasını zaten 'Hah, aradığımız avucumuza düştü' diye sevinçle bekleyen bir kitlenin oluştuğunu gözle- rimle gördüm. Bu kitle, daha çok öğrenci yurtla- nnda ortadan en uca kadar sağ partilerin deneti- minde. Özellikle Refah Partisi'nin denetiminde olan yurtlar tamamen şeriatçı düzeni savunacak öğrenci yetiştirmekle meşgul. Vaktiyle bir tek yurt varmış Sıvas'ta. Şimdi 13 ila 14 yurt olduğu söyleniyor. Zaten olaylann başlangıanda biz, bize gösterilen lokantada yemek yerken kalaba- bğın geçişine baktım. 18 ile 22 yaş arası gençlik çok büyük yer ahyordu. Bağırdıklan sözler, "Vali istifa", "Şeytan Aziz" idi. Paşa Camisi'nden çıkanlara baktım. Bizim bulunduğumuz lokantaya dikkat etmedikleri gi- bi, Madımak Oteli tarafına bile bakmadan geçip gittiklerini gördüm. O kadar planlanmış, o ka- dar yönkndirilmiş ki dört camiden birden çı- kanlar, Kültür Merkezi'nde buluşuyorlardı. Saat ikide Kültür Merkezi'nde etkinlikler başla- yacaktı. Arif Sağ'ın konseri, ardından da benim konuşmacı olarak kaülacağım "Medya ve Med- yanın Etkileri" konulu bir açıkoturum vard\. Bir gün önce çok güzel bir açılış olmuş; vali, Aziz Nesin ve özellikle derneğin başkanı birbirinden güzel, aklı başında, bilimsel, devrimci konuşma- lar yapmışlardı. Dağılındığı zaman herkes birbirini kucak- layarak, öperek, sevişerek aynldı. Yollarda herkes sevgiyle bakıyordu. Ama de- mek ki düşmanca bakanlar karanlık düşüncele- rini nasıl geliştireceklerini. nasıl uygulayacakla- nnı planlıvoriarmış bir yerlerde. Planhlığı şura- dan belli: Iki-üç gün önceden zaten yerel basm organlan aşın sağ uçlan tahrik edici. hazırlayıcı yayınlar yapmışlar. Tahrikse işte tahrik o. Sonra iş o kadar planlı ki dört-beş camiden çıkan grup- lar, nasıl haberleşiliyorsa, oraakta buluşmayı şağhyorlar. Ve önce heykeli kınp döküyorlar. Öte yandan da Kültür Merkezi'nde bin kadar insan, etkinliklerin başlamasını bekliyor. Ancak üniversiteliler, kapılara dayanarak onlan koru- muşlar. Orada camlan kırmakla yetinmişler. Her tarafı paramparça etmişler. Bu aşın sağ partilerin heykel düşmanlığı beffi. Vaktiyle Ecevit'le. partilerinin şimdiki adı RP olan İoşiler koalisyon ortakhğındaydılar. O za- man da İstanbul'da, o ünlü ve güzel İstanbul Heykeü'nin kaldınlmasını sağlamışlardı. Ecevit tarafmdan, ortaklık yürüsün diye o ödün veril- mişti. Şimdi de edebiyat tarihimize, halk edebi- yatımıza mal olan büyük şair Pir Sultan Abdal'- ın heykeline düşmanlığı anlamaya olanak yoktur. Ama şeriatçı kafa sağlam, çağdaş bir eğitim almadığı için bunlan yapıyor. Düşününüz: Onlar her türlü tahriki yapacak- lar, karşı taraf olgunlukla karşılayacak; ama Aziz Nesin, kaiılalım ya da katılmayalım, kendi- .ic özgü bir düijünce belirtti diye bu, tahrik sayı- .Düşündüğünü söylemek demokraside tahrik olacaksa, RP Milletvekili Hasan Mezarcı Tann'nın günü Atatürk düşmanlığı yapıyor. Tann'nın günüşeriat düzenini savunuyor. Laik kitle onu hiçbir zaman bir tahrikçi diye görmedi. Atatürk ilkelerinebağlı hiçbir kişinin aklından Mezarcı'yı öldürmek geçmemiştir. Sadece tartışma yoluyla ikna etmek gecmiştir. lacak. Yazık ki Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, Başbakan ve yeni İçişleri Bakam Gazioğlu. aynı yanlışUğı sürdürdüler. Özellikle ilk gün insancık- lar içerde cayır cayır yanmışken, adeta suçlu ola- rak, gösteriye katılan suçlu kara yobazlar suçsuz ilan edildi, "Halkımız" demekle yetinildi. Elbette böyle tahrik olursa sonuç budur, diye taühsiz birer beyanda bulundular. Bunlar elbet- te oy uğruna yapıhyor. Oy uğruna Türkiyeelden gidiyor. Hiçbir şey politikacının umurunda de- ğil. Sadece kendilerini kurtarmak, sadece oy almak, sadece iktidarda olmak. Bütün dertleri bu. Böyle olunca da gericilik gittikçe azacak, toplu öîümleri göze alabilecekler. Şunu da belirtmekte yarar var: Sağ partiler sürekli olarak politikaya din kanşünlmasından hoşlanıyorlar. Bir hanım, başbakanhğa Ata- türk'ün devrimleri sayesinde geldi diye övünür- ken, bakük vaktiyle Demirel'in kullandığı bir sloganı o da kullandu bayrak, ezan gibi sözcük- leri. Bayrak ve ezan Atatürk'ün bizim gençliği- mize sindirdiği, en önemli devrimleri içinde yer alan gerçek milliyetçiliğin öğeleridir. Bayrak ve ezanı onlar bugün gericilik anlamında kullanı- yorlar. Bayrak öncelikle bağımsızlık demektir. Ama onlara göre bağımsızlığın simgesi değil, tahrik edici unsur olarak bir bez parcasıdır. Bi- zim kutsal bayrağımız bez parçası değil, Atatürk devrimleri ve bağımsız Türkiye'nin simgesi, baş tacı ettiğimiz bayrağımızdır. Bize onlann sevgi- sini Atatürk sindirdi. Ve Atatürk'ün bağımsız Türkiye'sinde ezan sesleri tatlı bir zevkle dinle- nirdi. Atatürk dönemini kötüleye, dinsizlikle suçla- ya suçlaya bugünlere gelindi. Atatürk dönemi ne dini, ne ezanı yasak etti, ne de camiye girip çı- kan kınandı. Ne yazık ki Atatürk devrimleri sayesinde ye- tişmiş hanım başbakanımız bunlan da kötüye kullanmış oldu. Valinin durumuna gelince... Bir vali ki aydın bir adam. Birdevletin valisi olduğu- nun farkında. Ve üstelik bir valinin gönlüne gö- re, beğendiği bir etkinliğe gitmesi ne ayıptır, ne de günahtır. Kaldı ki Vali bu etkinlikte Kültür Bakanlığı'nın da katkısı olduğu için kendisine bir anlamda görev de sayarak geldi, orada ko- nuştu. BUimin edebiyat tarihimizdekı yeri konu- sunda bazı şeyler söyledi. Çağdaş düşünceyle gelişen Türkiye'de şeriatm yeri olmadığını söyle- di. Ama bunlann zaten o ilerici valinin gelmesine tahammülleri olmamış. Validen kurtulabilmek için de Aziz Nesin'in oraya gelmesini fırsat bildi- ler. Aziz Nesin gelmeseydi bu sefer Aleviliğin bir başka şeyini fırsat bilip yapacaklardı. Çünkü hazırlıklan çok açık ve seçık olarak belli oluyor- du. Belediye Başkanı Karamollaoğlu'nunyüzünü hiç görmedim. Ancak RP'li belediye başkanı ol- duğunu biliyordum. Sıvas'ta öğrendim ki Bele- diye Başkanı'nın babası Atatürk'ün devrim partisi olan Halk Partisi'nin ileri gelen kişilerin- den biriymiş. Kendisi de söylendiğine göre genç- liğinde solcuymuş. Kansınm İngiliz olduğunu da öğrendim. Çeşitli çıkarlann bir insanı nerele- re getirdiğini bÖylece görmüş oluyoruz. Ama orada bütün gördüğüm, dinlediğim, so- ruşturduğum şeyler belediye başkanmın olay- larda önemü etkisi olduğu, bunlan yönlendirdi- ği şeklinde. Hele belediye meclisi üyelerinin, hele o fotoğrafta görünen zatın kahramanlar gibi or- taya çıkışı her şeyi daha açık bir şekilde gösteri- yor. Belediye Başkanı'yla içişleri Bakanı'nın çok dostane biçimde birÛkte oturduklannın gözler- den kaçmadığı da belirtiliyor. Anladığım kada- nyla Vali o kadar yalnız bırakıldı ki, devlet arkasından ağırhğını çekti. Milletin. polisin,jan- darmanın gözü önünde, yetersizlikleri içinde azgın kara kuvvet dilediği gibi taşladı. yaktı, yık- ü. Gazetelerde okudum ve çok üzüldüm: Kara yobazlann saldınlannda cayır cayır gözler önünde yanan gencecik bir karikatürist arkada- şımızın cenaze namazını kıldırmak istememiş bir imam. Hükümet bunun üzerinde düşünmeli- dir. Bu kadar yobazlık ancak ortaçağda olabilir. Müslümanım diyen bir kişi bunu kendisine nasıl yakıştınyor ve bu adam nasıl kovuşturmaya uğ- raülmıyor şaşınyorum. Zaten başından beri şaş- tığımız şey içeride saldınya uğrayanlann suçlu gibi. dışanda saldıranlann suçsuz halk gibi gös- terilmesi. Oysa biliyorum ki Sıvas halkı bu saldı- nnın içinde olmadı. Sadece camilerde azdınlmış ve yönlendirilmiş bir kitleydi bu. Halk üzüntüy- le seyretti. Öldürmeyi sevinçle seyredenlerse sağ- cı görüşü destekleyenlerdir. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCÎ Ölümden Dönenin Anlattıkları: (2) Hiç Müdahale Edilmedi! Sıvas'ta Madımak Oteli'nde, gerici dazlakların diri diri yakmak istedikleri Cafer Aydın anlatıyor kaldığı yerden: "- Vakit geçiyor, yanımızda polisler var, onların yanı- na gidip geliyoruz. iki tane polis var; biri telsiziyle dışa- rıyla bağ kuruyor, öbürü de sivil bir polis, 'koruma' ola- rak duruyor; bir işe yaradıkları yok, sadece dışarıyla konuşuyorlar. Birinde el telsizi var, birinde de Kalaşni- kof tüfek var, o kadar. Bu arada: - Ne oluyor? diye soruyorum, AliBalkız'a filan. -Takviye geliyor, diyor. -Nereden geliyor? - Kayseri'den, civar illerden geliyormuş. Ben, eski as- kerim, jandarma subaylığından geldim, kolay dağıtıla- cafc bir kalabalık. Fakat, niçin müdahale edilmiyor diye hayret ediyorum. Sonra bir ara, GMC'ler geldi!' filan dediler, "lyi, o zaman asker geldiyse, acemi birliği de ol- sa bunu dağıtır' diye düşünüyordum. Fakat, müdahale yine olmadı. Bu arada saat akşam 8.00-8.30 filan oldu, karanlık oldu. Otelin elektrikleri söndü. Otelin önünde arabaları yaktılar. - Onlan görüyor musunuz? - Hayır, dumanı geliyor! Dumanla is kokusu geliyor bi- ze. Çöp kovalarını boşaltıp içine su doldurmuştuk, muh- temel bir yangına karşı. Fakat karanlık olunca göz gözü görmez oldu. Yangın söndürme araçları vardı, onlar bir araya getirildi, bir şey olursa diye. Bayağı bilinçli bir ha- zırlık yapılmış, göz önüne alınmıştı. Yangın birden baş- layıp da ortalığı sannca, insanlar paniğe kapıldılar, 'Nereden kaçacağız?' diye. Bir çıkış yeri de yok. Yangın merdiveni var, fakat çıkışı o göstericilerin tarafına çıkı- yor zannediyorum, hâlâ bilmiyorum. İnsanlann birçoğu ikincikattaydı, 'Buradan çıkarız 1 fa- lan diyorlardı. Zerrin Taşpınar filan oradan çıkmışlar zaten. Ali Balkız da öyle. Yara almadan kurtulanların bir kısmı. Birkısmı da üstkatlara çıkmışlar; bu arada birses geldi: - Birinci kata! diye. Biz de birinci kata doğru yöneldik. Fakat işte, Rıza da kaçabilmiş, birinci kattan geçebilmiş yangından, ona bir şey olmamış. Biz, biraz geride kaldığımız için, hanım fi- lan da yanımdaydı, ayırmıyorum yanımdan. Apartman boşluğu gibi bir yere girdik, yoğun gaz ve sıcak gelince ben kendimden geçmişim. Zihin bulantısı, düş görme hali; çok güzel bir yerdeyim, Sıvas'a filan da gelmemişim. Buna karşın kendimi kaybetmedim. En te- pedekicamlarkırıldı.yukarıdankaçanlarda vardı. Onla- ra bağırdım: - Camlan kırın! falan diye ama, o hengâmede kimse- nin duyması mümkün değil, dört kat da yukarıda. Cam- lar kınlmca temiz hava benim bayılmamı engellemiş. Kalktım ve dışarı çıktım. Dışandakilere, 'İçeride insanlar var' dedim. Arkad&n Lütfiye Aydın ı getirdiler, daha bir- kaç kişi çıkarıldı! Gülhane saynevinde gördüm, LütSiye Aydın'ın yanık- ları daha çoktu. Bacakları sanlıydı. Cafer Aydın'a sor- dum: - Oteli sizin daha önceden terketme olanağmız var mıydı? Önlem alabilir miydiniz? - Olaylann böyle gelişeceğini hiç kimse tahmin etme- • di. Örnağin ArifSağ, 'Ben konser vereceğim!' filan diye gayet neşeli konuşuyor; Bu iş bitecek, olayı önleyecek- ler, ben saat 14.00'te konserimi vereceğim!' biçiminde düşünüyordu. Bu arada taş yağmuru başlayınca, o taş yağmuru doğrusu bizi yıldırdı. Sokak çok dar bir sokak. Buna karşılık, 'barikaf diyorlar, bir manga asker mi, po- lis mi ne varmış, onlan aşıp içeri girerek lobinin camla- rını kırıyorlardı. Birileri karşıki binanın bacasına çıkmış, oradan taş atıyor. Böyle şey, yani çok müsamahakâr (hoşgörülü) davranıldı göstericitere. Orada, aklı başın- da birtakım asker, bu işi bitirirdi başlangıçta. Yani, hiç müdahale edilmedi desem yeridir... - Refah Partili belediye, bunlardan ne hayır gelir diye hiç düşünmediniz mi? - Valla, doğru! Evet. Bildiri falan dağıtılmış dendi ama, olaylann bu boyuta varacağı aklımıza gelmedi. Çünkü Vali de bir gün önce konuştu, 'güvenlik önlemi alınmış' denilince, insanlar biraz rahat hareket ettiler. öyle sanı- yorum!" Lütfiye Aydın'la Cafer Aydın'ın Ceren adında bir kızla- rı var. Karbonmonoksit zehirlenmesi gecirmişler karı- koca, Cafer Aydın'ın yanıkları çok ağır olmadığından, Sı- vas'ta saynevinde gazeteciler en çok onu konuşturma- yaçalışmışlar. - Doktorun peşine takıian benim yanıma geldi, röpor- taj yaptı. Yanmışım, acılar içindeyim. Gelen benimle konuştu. Hatta birine, "Siz haber yapacaksınız, biz öle- ceğiz!" dedim. (Gülüşmeler) • • • Tunuslu Riyad Mahluf'un Kırklarelinde yargılaması yarın sabah 09.00'da yeniden başlıyor. Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, Riyad Mahluf'un Tunus'a geri yerilmesini istiyor. Kapıkule'den yurtdışına çıkarken yakalanan Riyad Mahlui, adi değil siyasal sanık olduğunu bildirerek, Tu- nus'a geri verilmemesini istedi. BULMACA 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Racine'in, konusunu .. Osmanlı tarihinden alan trajedisi. 2/ Tarih öncesi 2 dönemlerde tannlara « adak olarak sunulan küçük heykelcik... Mer- 4 canköşk de denilen, güzel ,- kokulu bir saksı bitkisi. 3/ Bir parçanm ağır ve 6 görkemli çalınacağıru be- -, lirten müzik terimi... Halk müziğine özgü telli 8 bir çalgı. 4/ Konken gibi g kimi kâğıt oyunlannda istenilen kaıtın yerine konulabilen kart. 5/ Bir ilimiz... Bir şeyin en üstteki bölümü. 6/ Motorlu taşıt- larda direksiyon ile tekerlek ara- sındaki bağlantıyı sağlayan rrûl... Halk dilinde "inme, felç" anlamın- da kullanılan sözcük. 7/ Kalın bükülmüş sicim... Oda içine yapı- lan ocak. 8/ Eskiden futboldaki forvet oyunculanna verilen ad. 9/ Bir kumar aracı... Tavlada bir sa- YÜKARIDAN AŞAÇIYA: 1/ Vadav Havel'in. dilimize de çevrilmiş bir oyunu. 2/ Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa... Yüzü, çiçek hastahğından kal- ma küçük yara izleri taşıyan kimse. 3/ Bürümcük göriinüşlü bir tür kumaş... Derviş selamı. 4/ Bilgisayar programlama dillerin- den biri... Kadınlann omuzlannı örtmek için kullandıklan ge- niş atkı. 5/ İlkel bir silah... Dövülerek kabuğu çıkanlmış buğ- day. 6/ Hayat arkadaşı... Mısır'ın plaka işareti... Tarih öncesine dayanan efsane. 7/ Küçük ve hızlı salınım. 8/ Bir nota... Dünya edebiyatçılannı bir araya getirmeyi amaçlayan kuruluşun sim- gesi. 9/ Basketbolda bir oyuncunun, takım arkadaşının serbest kalması için vücuduyla rakip oyuncunun yolunu kesmesi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear