22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7MART1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIZIYAZI 13 AntikÇağ Atinası'nınfuhuşköleleri Kadıngözüyle fahiselik tarihi HAZIRLAYAN: NESRİNARMAN Tarih kadar eski kurumlardan biri fahiselik... Ucunu, Antik Çağ Arinası'nda bulup yakalıyoruz. O dönemlerden günümüze değin fahişelİkle ilgili bilgUer, düşünce yapdan farklı olmakla birlikte çoğun erkek tarihçilerin kalemlerinden süzülüp geldi. Oyunun baş kişfleri olan kadmlann bu konuya yakın ilgi göstemıeleri ise ancak 19. yüzyil ortalarında yoğunlaştı. Gûnümüzde, yani 20. yüzyüın sonlarına doğnı, artık araştırmactsından bestseller > azanna değin önemli say ıda kadın. fahişeliği bu kez kadın gözlüğüyle irdeüyor ve bizler, kaduun bakış açtsıyla fahişeliğin tarihinin belirmeye başladığma tanık oluyoruz. Beauvoir'dan Kate MiBet'a, Koİlontai'dan Erica Jong'a (özellikle Fanny adlı yapıtinda) bu konunun izlerini sûrüyoruz. Aynca fahişeliği. bizzat bu kunımun içinde yaşamtş ve deneyimlerini kitaplaştırmış kadınlann saysı da hiç de yabana atüır gibi değil. Ve bugün artık ülkemizde de kadın hareketinin birincil başlıklanndan biri olarak •fahişeye tecavüzde ceza indirimi' geniş tepkilere yol açıyor ve sonuçta yasa (madde 438) iptal edih'yor. Aslrada benzer tepkUeri bundan 100 yıl öneesinde, Victoria Dönemi'nde de görüyoruz. Bulaşıcı Hastahklar Yasası adıyla çıkanlan bir yasa, fahişe olsun obnasm üst sınıf dışındaki tüm kadınlann zorunlu doktor kontrolünden geçmelerini öngöriiyordu ve tam 22 yd yüniriükte kaldıktan sonra çeşitli eylemler sonucu iptal edildi. Fahiselik tarihine kadın gözlüğüyle bakan araştırmacılardan biri olan Jess VVells'in, Batı Avnıpa'da Fahişeliğin Kadın Gözüyle Tarihi (History of Prostitution in VVestern Europe) adlı kitabını y azı dizimizde temel olarak aldık. Kitabuı 'Giriş' bölümünde şunları söylüyor Wells: "Fahişeliği bir iş ya da bir tûr erkek cinsel gücü olarak değil, bir baskı kurumu olarak değerlendiriyonun. Patriyarka, fahiselik aracılığıyla her kadınla derinden derine iletişim kuruyor. Fuhuş sektöriinde çauşanlara getirilen kurallar bizim davranış biçimimizi de belirliyor. Yanı sıra bir fahiselik mitologyasını sürdüriip fahişeliğin tarih kitaplanndaki izleri üzerine de cila çekiyor. Fuhuş sektöründeki kadınlann durumunun, ekonomik dcğişimler ve kadına yönelik talebe göre yiikstlişi ve düşüşüyle orantüı olduğunu bilmemize karşın erkekİerin, bizleri fahişeliğin her zaman var oMuğuna \ e değişmeksizin hep var olacağına inandırmak gibi bir derrJeri var." - 1 - Tıcari fuhuşun -cinsel alışveriş- kökleri, Yunan ordusunun yapılanmasına parasal katkı sağlamak için devletçe işletilen bir kurum olarak yaklaşık MÖ 504 Atinası'na uzanır. Atina'daki ilk genelevde çalıştınlanlar Asyalı köleler. savaş mahkûmlan ve ailelerinden kaçınlmış ya da köle tacirlerince saün alınmış kadınlardı. Bunlar, denizciler ve tacirler için birer fuhuş cenneti olan kentlere, limanlara, Korent'e ve Atina'ya gönderilirlerdi. Lujo Basserman'ın En Eski Meslek: Fahişelik Tarihi (The Oldest Profession: A History of Prostitution) adlı kitabından deikteriades diye adlandınlan kölelerin hıçbirinin gündüz vakti caddelerde dolaşmasına törenlere katılıp tapınaklara ginnesine izin verilmediğini, hepsinin kanun koyucu Solon'un karanyla çok renkü özel bir elbise gjymelerinin ve 'kanun koruyuculan'nın ayırt edebilmesi için saçlannı sanya boyamalannın zorunlu kılındığını öğreniyoruz. Bu işdevlet adına ınamlmaz derecede tath kârlar getiriyordu. Hükûmetin gemileri ve silahlan bu paralarla alınıyor, bu gelinn sağlama bağlanması için kentten aynlmak isteyen genelev çalışanı her kadın, dönüşü için 'uygun garantiler' sunmak zorunda bırakıhyordu. • Antik Çağ Atinası'nda, evlenen bir kız İffetsiz' bulunursa babasıyada erkek kardeşi onu bir geneleve satabilirdi. '.,\J'"^L Genelevler patriyarka ve askeri hiyerarşi adına hornoseksüelliğe karşı da savaş verdiler. Homoseksüellik kabul görüyor, çeşitli yollarla cesaretlendiriliyordu. ama erkekler çekirdek aileyi reddedip aşıklanna askeri otoritelerden daha fazla sadakat göstermeye başlayınca bunun da icabına bakıldı. Yunanistan savaşçı bir ülkeydi. sürekli askere gereksinimi vardı ve bu askerler yalnızca bir güç birliği anlamında birbirlerinden yalıtılmış yaşıyorlardı. Işin asıl güzel yanı tarihçiler, hatta en eski kaynaklar bilehomofobikti. homoseksüellik ten kendileri adına da ödleri kopuyordu ve 'Bilge Solon' bu korkulan iyice derinleştirmeyi kendine görev edinmişti. Fahiselik tarihçilerinin çogu, şaşırtıcı olmasa gerek, kaba biçimde cinsiyetçiydi. Ama işin komiğı, Solon da başbca yazarlar. filozoflar ve sanatçılar da oçağiann "gay'lerindendi. • Perikles'in sevgili eşi Aspasia'nın evi fahişelere aynlmış bir 'harem dairesfni de içeriyordu. Genelevler, kendi cinsleriyle tehlikeli ilişkilere gjrmeyi reddeden askerlere ve denizcilere homoseksüelliğin alternatifıni sunuyorlardı. Solon, genelevleri işletmeye açtığı için 'devletin kurtancısf iîan edildi. Çağdaşlan tarafından, bir 'velinimet', 'kötülükleri ve kargaşayı önleyen' bir adam gibi görûlerek övgüler yağdınldı. Fahiselik, her biri değiş'ik sımftan erkeklere hizmet veren üç gruba aynlmıştı. Genelev köleleri deikteriadesler, flüt çalıp dans eden auletridesler ve zekâlanyla. esprileriyle gözbebeği olan hetairailar. Auktrklesler şölenlerde ve kutlamalarda flüt. zither ve davul çalarlardı. Göstenlerı en hünerli ve tanınmış sanatçılarla boy ölçûşebilirdi. Gösterilerin sonrasında, Asya'dan Atina'ya getirilen bu kadın köleler aşk yapmak için erkek konuklara peşkeşçekilirdi. Auletridesler yinede genelev kölelerinden daha bağmsızdılar, seçtikleri yerde yaşarlar, daha iyi para kazanırlar. dilediklerinde uzun süreli ilişkilere girebilirlerdi. Atiaak kadınlar içinde en yücEİtilmişkonumda ve en özgür olan, fahişelenn üçüncü grubunu oluşturan hetairailardı. Bu gruptakiler akıllı, esprili, iyi konuşan, eğitimli, Atina toplumunda kendi parasını yöaetmesine, caddelerde istediği zanan dilediğince dolaşmasına izdı verilen yegâne kadınlardı; eTi^lektüel açıdan eşit erkekleri a-ğrlarlardı. Mesleklerini gjöiterişli evlerinde ıcra ederlerdi. Avnıpa'ya en çok Uzakdoğu ülkelerinden gelen kadınlar, pasaportlanna el koyma ya da maaşlanndan olma tehdidi altındalar. HoUanda ve Belçikcıda kadın tkareti "Milyarder Çetesi' adh seks ünparatonınun. Hollanda ve Belçika'da çok sav ıda seks kulübü ve randevuevi var. Bu seks kulüpleri ve randeviievlerinöen milyonlarca guldenin üstünde geüri olduğu tahmin ediliyor. Gelhierin büyük kesûni ise dış ülkelerden getirtikn "kurbanlar" üzerinden sağlanıyor. Çete. adını Rotterdam'daki "Le Milliardaire" seks kulübünden alıyor. Daha çok, Asy a (Tayland. Filipinler. Singapur) ve Güney Amerika'dan kadın ahpsatıyoriar. Belçikaİı gazeted Chris De Stop, bu çete hakkında 1 yıl derin araştırmalar yapıyor. BBC. Chris De Stop'un yaptığı araştmnalan dokümantere dönüştüVüp "Inside Story"1 adı altında belgeliyor. Bu belgesel. "Impact" adıyla çeşitli televizyon programlannda yavBnlanıyor. Belgesel, çetenin elinden kurtulan kadınlann aniattıklan ve gtzli kameralarla seks çetesinin görüntülenmesinden oiuşuyor. Filipinler ve Dominik Cumhuriyeti'ndeo gelen kadınlar, nasıl tavşan kız yapıtdıklannı anlatıyorlar. Avrupa'ya ayak bastıklarında, seks kulüplerinde çahşmaya nasıl mecbur edildiklerini, bunun için hangi yöntemlerin kullanıldığını dile getirivorlar. Bir genç kadın, alışverişe çıktıkları gazino yöneticisinin kendilerine çeşit çeşit don ve sutyen abnası karştsında şaşkınlığa uğradığını, "Niye sadece bunlan ahyorsun" diye sorduğunda. 'elbise türü şeylerin burada olmadığım' söv lediğini dile getiriyor. "Bu cev ap tabü ki tatmin edici değUdi" diye bitiriyor. Çeteyi ortaya çıkarmak için "Inside Story"nin elemanları. bir seks kulübü adına, alıcı kılığına giriyorlar. Dominik Cumhuriyeti'nden bir kadın satıctsı ile. Avrupa'dan bir gece kulübü alıctsı gibi pazariık yapıuyor. Kadın satıcısmın genç kızları bir evde toplay arak müşteriye sunması, kızlara "Memelerinize. poponuza bakmak isterlerse gösterin, bunda bir şey yok" şeklindeki telkini gizti kamera ile tespit ediliyor. Alıcı kılığmdaki muhabirin, kızlarm anlaşmaya uymayıp kaçmalan halinde ne olacağını sorması üzerine, kadın satıcısı 'en iyi yöntemin pasaportlanna ve birkaç aylık maaşlarma el koymak" olduğunu söylüyor. Bu ülkelerden Avrupa'ya yapılan kadın satışının önemli bir durağı. Kıbns. Kıbns'ta bu işâ Ernesto Basile yapıyor. Programcılar onunla da görüşmüşier. Basile. Avrupa'ya dansçı ihraç ettiğini iddia ediyor. u Le Milliardaire" adlı seks saraymda çetenin baş elemanlanndan Robert van Engeland'm yaşgünü gizli kamerayla tespit ediliyor. Van Engeland, "Buraya gelen kadınlar kendi rualan ile geliyorlar. Geldiklerinde ise onlan burada neyin beklediğini çok iyi biliyorlar" diyor. Diyor. ama kendi yanında fedai olarak çalışan birisi, "Baskınlan, polis teşkilatı içindeki adamları v asıtasıy la önceden haber alıyorlar ve buna göre tedbirlerini ahyorlar" diyor. Örgütün ağına dûşen Rlipinli bir kadm, ağlamaklı bir sesle, "Burası özgür AvTupa. Bize niye böyle yapıyorlar anlamıyorum" diyor. ÖMER FARUK CtRAVOĞLU Ajnsterdam Prof.Dr. Türkân Saylan Baüda fahişeler daha bilinçM dahasağlıkh1991Eylülü'ndeAvrupa Konseyi Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu'nun "zora dayah fuhş" konusundaki toplantısmda "zorla fuhşun önlenmesi" konusunda bir rapor hfiarlayıp okudum. Bu toplantıda fuhşa çeşitli şekiUerde yaklaşan kuruluşlann göriişleri ortaya atıldı. Birçok özgürlükçü kuruluş fahişeliğin kendi özgür seçimleri olduğunu ve devlet ve polis baskılannın kaldınlmasını istiyor. Sendikal örgütleri olan fahişe gruplan da uğradıklan saldmhnn önlenmesini talep ediyor. Bazı dinsel ağırlıklı kuruluşlara gelince fahişeliğin engellenmesini, bunun insan sömüriisü olduğunu söylüyorlar. Ben raporumda fuhşun kadın ve çocuk bedenine olduğu kadar insanhk onurona da bir darbe olduğunu, bunun uyuşturucu, silah ve porno mafyasıyla birlikte yürüdüğünü vurguladun.,1 Olayın ekonomide boyutu 'istem-sunu' oldukça engellenemeyeceğini beürttim. Doğançocuklann sermaye olmaya mahkûm olduklan gerçeğinin sağhklı. yeterli bir nüfus-aile planlamasıyla giderilebileceğini. ancak büyük biraderlerin bilinçsiz-niteliksiz ürün tüketicilerine gereksinimi olduğundan dünyada gerçek anlamıyla bir nüfus planlaması istemediklerini, bu nedenle de gerçekten etkin ve kabul edilir bir planlama yöntemine ağırlık vermediklerini varsaydım. (Bir siyah beyaz TV yerine renkli TV'yi satüklan gibi planlamayı da satabilirler). Aynca fuhuş olayında yalnızca kadının irdelendiğini, fuhşa müşteri olan erkekİerin parayla seks saün almalanrun bilinç düzeyinin yüksehnesiyle kalkinası halinde fuhşun ticari sektör olmaktan çıkacagıru, ancak bugün Hollandalı insan haklan savunucusu, kiliseye giden iyi aile babası şirket başkanlannın bile porno seyrederek uzak doğuda 12 yaşındaki bir çocuk-fahişeyle hafta sona geçirmeyi "insan haklanna tecavüz" olarak algılamadığını ve bu çifte standardın üzerinde durulması geregini vurguladım. Batı"da fahişeler daha bilinçli. daha örgütlü, sağlık sorunlannda uyanık. Ancak Doğu ülkelerinden irili h k h l Bu grubun en çarpıa örneklerinden biri Milet'te bir kapatma olarak doğan ve Sokrat zamanında Atina'ya getirilen Aspasia'dır. Bu parlak kadın Perikles'in önce metresi sonra kansı oldu ve felsefe derslen verdığj kalabalık gruplara ev sahipliğı yaptı. E\i, evli kadınlar için bir buluşma yeriydi: edebiyat, felsefe, görgü kurallan öğrenen fahişelere aynlmış bir "harem dairesini' de içeriyordu. Kadınlann tümden aynma uğradığı. entelektüel ve kültürel etkinliklerden yoksun bırakıldığı. tarüşmalar sırasında konuşmasının ve görmesinin men edildiği bir toplumda Aspasianın evi bir sığmakıı. Onun himayesinde yaşayan kadınlar ülkenin en egitimli kadmlanydı. Aspasia'nın ve diğer fahişelenn özgürlüğü orta yaşlı, evli veçocuklu Yunan kadınlannın münzevi yaşamıyla tam bir tezat oluşturuyordu. • Solon. genelevleri işletmeye açtığı için "devletin kurtancısı" ilan edildi. • Atinah kadm, ancak dinsel ayinlerde evinin dışınaçıkabilirdi. Atinab kadınlann eve dönük yaşamı son derece kasvetli ve sönüktü. Oturduklan evler karanlık, rutubetli, sağlıksızdı; orta ve üst sınıf kadınlar evlerinde otururlar. dışan çıkmalanna ancak cenaze törenlerinde ve dinsel ayinlerde izin verilirdi. Euripides bile "Kadm eğer evinde dizini kınp oturmazsa, başına yalnızca bela gelir", dememış miydı? Pek çok kız çocuk hastatıklara, sakat doğanlar da toprak küplerde bdşkalannm acuna duygulanna ya da ölüme terkedilmek üzere Ta>getus Dağı eteklenne bırakıhyordu. Evlenen bir kız "iffetsiz" bulunursa, babası ya da erkek kardeşı onu bir geneleve satabilir. eğer kısırsa kocası onu bir arkadaşına devredebılirdi. Kocası öldüğünde baba e\ ine döner, miras, kocasının erkek akrabalanna kalırdı. tşte bu kadın sırasıyla babasının. kocasının ve oğlunun vesayeti altında yaşamı boyunca hep önemsiz bir nesne olarak kaldı SÜRECEK pazarlanan fahişelerin hiçbir sağhk ve yaşam güvencesi yok. Çoğu uyuşturucuya ahştınhyor ve birçoğu öldürülüyor bile... Ülkemizde genelevlerde çalışan kayıtlı fahişelerin zorunlu kontrolleri yetersiz.' ceza gibi algılanıyor. Kaçaklann ise hiçbir kontrolü yok. Her türlü hastalığı almaya ve vermeye acıklar. Unutmayahm ki. fahişeler hastalıklan erkeklerden alıyor ve kendileri hasta olup daha sonra yayıyorlar. Öysa biz hep kadınlann sağlık kontrolünü erkekİerin sağhklı kalması için yapıyoruz. Eğer bu ülkede devlet denetiminde fuhuş ve genelev sistemi sürecekse bu kadınlann en baştan sigortalanmalan gerekir. yalnız başkalannı hasta etmemeleri için değil, kendi sağlıklannı da korumak için insanca davranılan sağlık kuruluşlannda polisiye önlemsiz mua\ ene ve tedavi olabilmelidirler. Aynca zorla fuhşa itilen çaresizkadınlara bu aşamada destek verecek. yol gösterecek gönüllü kuruluşlar oluşmalıdır. AJıııaıılaı^ oğlaıılar,, yabancüarve kargalar AYDIN ENGİN Galiba bütün Avrupa'da büyük kentlerin batakhaneleri merkez tren gannın çevresin- dedir. Frankfurt'ta da öyle. Frankfurt'un merkez tren istasyonuna "bir taş atımhk" uzaklıktaki Elbestrasse (Elbe Sokağı) kentın bu batakhaneler semtinin kalbi. Sokağın küçük numaralannın olduğu alt kesiminde Türkler yoğundur. City Bazaar denen pasaj- da berberiyle, kasetçisiyle. videocusuyla, kahvesi, camisi, kebapçısı ve kuyumcusu ile "minik bir Türkiye" yaşar. Pasajın duvarla- nnda "Ya tam susturacağız, ya kan kustura- cağız" yazısı yıllardır durur. Bitişiğinde Tür- keşçi (yoksa Türkeş"ten boşananlar mıydı oradakiler?) faşistlerin derneği var. Pasaj, yıl- lar önce Bedrettin Cömert'in A\Tupa"ya ka- pağı atmış katilinin 25 kilo kokainle yakalan- dığı balıkçı dükkânı ile uğursuz ününe ün katmıştı. Elbestrasse'nin bu bölümünde, Frankfurt ve çevresindeki fabrikalardan (Opel, Ho- echst. Braun, VDO. Adler-Triumph) aylığını alıp okey ve poker masalannda tüketmek üzere seğirten Türk işçilerin söğüşlendiği kahveler sıra sıra uzanırlar. Sokağın ortalan daha çok Hırvat çeteleri- nin "Bul karoyu al parayı" dümeniyle Alma- nından Türküne, Italy/anından Yunanına. Portekizlisinden saf ve safkan lsveçlisine ka- dar 72 milletin "tufaya getirildiği" bir üç kâ- ğıtçılar cennetidir. (yoksa cehennemi mi demeliydi?) Çoğunluğunu zencilerin, üçüncü kuşaktan Türklerin ve Yunan delikanlılan- " nın oluşturduğu perakende eroin satıcılan da _ sokağın bu bölümünde "icra-i faaliyet"te bu- lunurlar. Eİbe Strasse'nin üçüncü bölümünde ise Frankfurt'taki örgütlü ve ucuz fuhşun nabzı atar. Köşe başlannda Eritree'den, Somali'- den gelmiş zifıri karanlık kızlar, yol bibnez, dil bilmez karaderili orospucuklar ya da yaşı geçmiş, umudu amansızca tükenmiş yaşlı A1- man otospular iş tutmaya çabalarlar. Sokağın bu köşesindeki binalann hemen hepsinin kapısında "kırmızı bir lamba" ya- nar: Bir fuhuş kartviziti, bir davetiye, bır damga... Ve binalann kapısında neon ışıklı, zevksiz ama gözalıa reklamlar Eros Center, Sex Paradis, Live Sex Show. Sex Saloon, Cafe Orgasmus filan gibi. Bu döküntüleri aşıp binaya girin. Karşıru- za dar. duvarlan en bayağısından kırmızı duvar kâğıdı ile kaplı bir merdiven gelir. Çı- kın birinci kata. Bayağılığın ve ilkelliğin kol gezdiği bu kat bir tür kabul salonu gibidir. Berbat bir Amerikan bar, ucuz içkiler ve yağ- lı. kepekli saçlan ile bannen kıhğında bir pe- zevenk karşılar sizi. Duvarlarda "Prezervatif kullanın" ya da "Kızlanmıan AIDS testi po- zitiftir" (yoksa "negatiftir" rra yaayordu?) gibisinden belediye zoruyla asılmış afişler düştü düşecek gibidir. Buraya kadan, Avrupa'daki her büyük kentin. her kerhanesinde üç eksik, beş fazla göreceklerinızden farklı değil. Dipte ikinci ve daha yukan katlara tırma- nan merdiven başlar. fkinci kata çıkar çık- maz ortadaki sahanlıkta sizi "Girls" (kızlar) yazısı karşılar. Bu, bu katta Alman kızlann olduğunu gösterir. Üçüncü katın sahanlığında "Boys" yazar (oğlanlar)... Ve sahanbğa açılan oda kapıla- nnda kazınmış sakallan, boyalı dudaklan ve silikonlu memeleri ile yürek parçalayıa oğ- lanlar size umutla bakarlar. Sex için değil ekmek parası umuduyla... Bir kat daha tırmanın. "Fremden Girls" gibi ne Almanca. ne tngilizce bir tabela se- lamlar (!) sizi."Yabancı kızlar" demek istiyor zahir. Bu katta Hırvat. Sırp, Boşnak, Arna- vut, Tayvanlı, İspanyol. Yunan, Italyan, Po- lonyalı, Macar kızlar müşteri beklemektedir- ler... Bir de Türk kızlan. ••• Taksi şoförü biraz önce. taksi santralınm telsizinden bir "iş" aldı. Yakınlardaki -adı la- zım değil- bir Türk lokantasından bir buçuk acısız Adana, bir havuç salatası. bir şişe kola alacak, Elbestrasse 45 numarada, üçüncü katta 4 numarah odaya götürecek. Şoför, orada, üçüncü katta "kızlar"ın ast- ronomik kiralar ödeyerek tuttuklan tek oda- lık. kırmızı ışıklı "dükkân"lanndan birinin kapısında. Kapı aralık. tçeride, küçük bir tey- pte Küçük Emrah söylüyor. Yatağm yanın- daki koltukta bir "İcız'" oturmuş müşteri bekliyor ve kapıda bir "reklam". Tükenmez kalemle, acemice kalınlaştmlmış iri iri harf- lerle bir reklam: "Auslaenderfeinde Willkommen!" Türk- çesi: Yabana Düşmanlan Hoşgeldiniz!.. Altında beş altı satır daha. Bozuk, ama an- laşılır bir Almanca ile yazılmış: "Yabancı Düşmanlan hoşgeldiniz! Ya- banalara karşı beslediğiniz hisleri. benim üs- tüme çıkarak tatmin edebilir, rahatlar ve bosalabilirsiniz..." Imza: Aische. Okunuşu: Ayşe. Bir buçuk acısız Adana, salata ve kola tes- lim edildi. Hem lokantaya ödenen para, hem taksi ücreti alındı. Bahşiş de fena sayılmaz. Şoför bir an "şpförlüğü bir yana bırakıp "ga- zeteci" gjbi soruyor: - Nerelisin sen? (Gerçi bir gazeted bundan ahmakça bir soru soramazdı, ama çıktı bır kere şoförün ağzından). Aische kırmızı ışıkta bile farkedilen, boya- ya batınlmış iri kara gözlerinı dikip soruyu soruyia yanıtladı: - Niye sordun lan ib.e? - Hiiiiiç, hani Türksün anlaşılan da... - İstanbulluyum. Atıyor. K'leri G, N'leri NG gibi söyleyen bir tstanbullu bu. Ardtndan güçbela yürüyen bir kısa sohbct. Bildik öykü gene. Memleket- ten getirilmek istenen damat adayı yüzünden evde çıkan kavga. Babadan yenen dayaklar. Bu gelişmiş refah toplumunun tüketim ola- naklannı gönlünce kullanamamaktan duyu- lan öfke. Evden kacış. Sığınılan arkadaş evin- de -yari zorla, yan gönüllü- bir herifın koynu- na giriş. Sonra bir daha. Bir daha. Bir başkası ile bir daha ve düşüş... Ayşe. Elbe Sokağı 45 numarada ve adı Aische artık. Pezevengi ön- ce bir Arap, sonra bir Alman ve şimdi bir Hırvaı. Şoför. sorulan sürdürmek niyetinde. Ama "kız" sahanlıkta dolanan. biradan şişmiş gö- bekli birkaç Almanı, ürkek ürkek bakınan birkaç "yabancTyı gösteriyor. - Haydı bakalım, ucuzla. İş zamanı şimdi. Söze devam etse neredeyse "ekmek parasf' diyecek. Kjmbilir belki de gerçekten ekmek parası... Şoför tam aynlacakken geldi Afrikalı. Yo- lunu değılse bile katı şaşırmış bir zenci belirdi kapıda ve sınttı. Aische bozuk, ama akıcı bir Almanca ile Afrikalı fukaraya dersini verdi: - Çık ulan arap bir kat daha yukan. Ak av- ratlara sulanma. Paran yetmez senin bir kere kıç deliği (Arschloch)! Sonra şoföre, gitmek üzere olan taksi şofö- rüne döndü yeniden: - Allahın arabına bak be.. Kokar bu herif- ler biliyor musun? Bir de ısınr bu allahsızlar... Şoför "Hakhsın kardeşim" gibisinden bir baş sallamasıyla aynhrken gözü son kata çı- kan merdivene ilişiyor. Merdivenin duvann- da bir yazı: "Raaben". Türkçesi: Kargalar. Aische turist rehberi gibi açıklıyor: - Burda böyle anam. îlk kat Alman kızla- nn; onlann üstü ib.elerin; ondan sonraki bi- zim; en üst de zenci kızlann. Onlann adı karga. Toplumsal bir piramit. toplumsal katlann bir hiyerarşisi yansıyor sanki bu evde. Şoför. "Bundan sonrası sosyologlajın alanına girse gerek" diye düşünüyor. çıkıp arabaanm di- reksiyonuna geçiyor, gazlıyor. Elbestrasse 45 numara geride kalıyor. Aische de...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear