22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12ŞUBAT1993CUMA Avukatı ve yakın dostu M. Emin Değer, Mumcu'nun asla ideallerinden vazgeçmediğini söyledi Deıııir parmakhklar oıııı yıkhrmadı A *' /M. rakat M. Emin Değer: Avu- katlığa başladıkian kısa bır süre sonra. Nisan 1972'debirgün Uğur'un ağabe- yi Ceyhan Mumcu ve ablası Beyhan Gürson. yaahaneme gelerek, Üğur Mumcu'nun balyoz harekatı sonucu tutuklandıgını ve savunmasını üstle- nip üstlenmeyeceğimi sordular. Mum- cu'nun dünya görüşünü paylaştığım için, bundan onur duyacağjmı söyle- dim. Bu haber Uğur Mumcu'ya iletil- diğınde bana yazdığı 8 Nisan 1972 ta- rihlı mektubuna, "Merhaba Emin Ağabey" dıye başlıyor ve şöyle devara ediyordu: "Da\amı kabul ettiğinizi dün ak- şam öğrenebildim. Şündıden teşek- kürler. Dostlar ancak böyle günlerde belli oluyor. Cezaevi duvarlan "Tur- noso!' kağıtlan gibi. herkesin kişiliğini orta\a koyuyor." B unun bir kinaye olduğunu son- radan öğrendım. Bır hukukçu olan ve gerçek bir hukukçu olan Mumcu, sa- vunmasını almalan içın arkadaşlanna yazıruş, ancak onlar savunmavı kabul etmemişler. Bu sözler biraz da bu kır- gınlığın söylemıymiş. Uğur Mumcu ıle ılk yakın ilişkimiz, cezaevının demır parmakhklan ara- sında başladı. Hemen her hafta görü- şüne gıder, onunla hem Türkıye'nın sonınlannı, hem de davasını tartışır- dık. O'nu ne tutukevinde, ne de mah- keme karşısında bezgın ve yılgın gör- medim. Yazdıklanna ve söyledıklen- ne hepsahipçıkü. Hakkında düzenlenen ıddıaname o denli kanıttan yoksundu ki. Mumcu. o parlak hukuk mantığı ıle bu ıddiana- meyı duruşmalarda gerçekten param- parca etti. Mumcu gıbı parlak bir ze- kayı savunmak. hem kolay, hem güç- tü. Ama o hiçbir zaman, kendini ön plana atmayacak kadar da özverili ıdı. Her zaman avukatlannı kendini savu- nan kişiler olarak gördüğünü sözle de ve eylemle de anlatmışür. Mumcu, atukatıOeğer'le biriikte. H akkındaki iddianamenın en önemli suçlaması, "Amerikan emper- yalizmınin yerli ışbirlikçisi olan iktida- ra çattığı için komünizm propaganda- sı yaptığı" ıdi. Hele O'nu suçlayan savcının .Uğur'un bir yazısındaki bir marştan ahnma, "Soldan sağa, salla bayrağı, salla bayrağı düşman üstüne" sözlerini, O'nun solculuğunu komü- nistliğine kanıt olarak göstermesinı, Uğur hep ınce bir alayla anlatmışur. Asken savcıya göre Uğur Mumcu, bir yazısındaki "Emperyalizmin boyun- duruğu altında Ulusal Kurtuluş Sava- şı veren bütün sömürülen 'proleter' uluslar Kemalizmın bağımsızlık bilin- cini benimsemektedirler" dedıği için komünizm propagandası yapmakta- dır. Uğur Mumcu, bu sava karşı kendi- sini şöyle savunmuştur: "Sayın Askeri Savcı, 'proleter ulus- lar' kavramını Marksist-Leninist ter- minoloji içinde yorumlamakladır. Oysa bu kavram, yoksul Asya-Afrika uluslannı anlatmak için büyük Fran- sız hukukçu ve sıyaset bilimcı Maurice Duverger tarafından 'Proleterian Na- tions' şeklinde kullanılmakıadır. Bu önemli eser Türkçeye 'Politikaya Gi- riş' adıyla çevrilmiştir. Ben, proleter uluslar kavramını dünyada hiç kimse- nin kendisine Marksist-Leninist diye- meyeceği Duverger'den vararlanarak kuÛandım. Kemalizmi : ".sul dünya uluslan için tek yol gösteren bir yazı- nın komünizm propagandası olarak göstenlmesıni ancak aa ile karşıladım. Bu sözler Atatürk'ündür." "Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve çabuk biterdi. Türkiye, büyük ve önemli bir çaba harcıyor. Çünkü mü- dafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün doğunun davasıdır. Yine asken savcının komünıstli- ğime delil olarak ilen sürdüğü yazun, Atatürk'ün halkçılık ilkesını savun- maktadır.. Açıkçası ve kısacası prole- terya diktatörlüğü yerine Kemalizmin halkçılığını savunmam ve Atatürk'ün sözlerini yonımlamam, komünistliği- me delil olarak sayılmaktadır. İşte bu acıdır." u • İnsanlan özel yaşamlan ile değil, onlann yaşamlannın topluma. devlete ve halka zarar veren yönlerini eleştirirdi. Bu konuda üslubu. biçemi acımasız olurdu. ama bu, onun bu topluma olan sorumluluğu ile ilgili idi. Oacımasızlığa karşın sorunlan ele aüşındaki incelik ve gerçekçilik bizim savunmamm kolaylaştınrdı. A u A R G N K A UR L •i. D n A A IU T M 1 c Y A u 0 R '» l u R Sakıncalı piv ade ülser nedeniyle yattığı askeri hastanede. doktoriann ilgi odağı olmuştu.. vermiyorum) 12 Mart dönemınde Sı- kıyönetim Komutanlığı Adli Müşavin olarak görev yapıyordu. Bu dava için mahkemede görevlendırildi. Daha doğrusu ben bunu kendisinden öğrendirn. Okuidan tanıştığımız için ve kendisini yansız bir hakim olarak tanıdığımdan ziyaretine gittiğimde, bana aynen şunlan sövledi: (.... ha bu senin Uğur var ya, çok ze- ki oğlan daa... Bir türlü yakalayamay- rum. Ha ben nıye geldim biliyi misin? Komutan beni buraya Uğur'lan mah- kum etmek için yolladı.) Uğurlar. Prof. Uğur Alacakaptan ve Sevgili Mumcu idi. Bu sözleri işittiğimde gerçek bir acıya kapıldım. Çünkü zekasına ve yeteneğine inandığım bir hakımin, "Beni buraya komutan bunlan mahkûm etmek için gönderdi" demesi, düzenin çarklanna uy- gun bir açıklam;> idi, ama benim kabul etmeme olanak voktu. de bir dost olarak "emın" ve 'değer'h olduğunuzu çoktan kanıtlamıştınız. Savunmanızı okurken avukatlığınızı ve dostluğunuzu yüreğimde ve aklım- da yeni baştan tarttım Duygu ve dü- şüncenın düğümlendiği bu güç günler- de, katkı ve yardımlannız için teşek- kür kelimesi bulmak bile güç. Sağo- lun." Bu teşekkür ve takdir yazısındaki ölçü. onun kişiliğini ve bu kişilikteki niteliğini yansıtır. Uğur bu mektubunu şöyle sürdürü- asteğmen olarak Silahlı Kuvvetler'e yapacağı katkıyı düşünüyorum da, bu hukuka aykın işleme hiçbir özür bulamıyorum. Silahlı Kuvvetler bu yanlışlığı çok geç anlayacak ve onu Harp Akademilerinde 500 kurmay subaya konferans vermek üzere ölümünden sadece bir hafta önce çağı- racaktı. Bu gerçek bir çelişki idi. Uğur bu çelişkiyi anlaurken, "Dü- şünebiliyor musun Emin ağabey, yır- mi yıl öncesının Sakıncalı Piyadesi, yaptığı konuşma ile 500 kunnay suba- yın dakikalarca alkışlan altında, onlara dünyanın ne olduğunu anlatmaya çalıştı" zası" dedi. Tüm bu olaylar içinde Uğur'u ger- çek yönüyle tanıdım: Gerçekçi, dü- riist, yalnız doğrunun ve gerçeğin pe- şinde. kişilerin öz yaşamlan ile değil. onlann toplumsal ilişkılen, devlete ve halka olan sorumluluklan ile ilgili, toplumu düşünen ve kendisini toplu- mun huzur ve güvenine adamış bir aydın. Zaman zaman evine gittiğimde, ne- leri nasıl araştırdığını öyle bir coşku ile anlatırdı ki, onun bu içtenliğini ve mutluluğunu paylaşmamak olanak- sızdı. Kımse için yanhş ve gerçek dışı bir yazı yazmamaya çalışırdı. Ebne ge- len belgeleri titizlikle inceler, doğrulu- ğunu araşünr ve eğer onlarda bu ülke- nin, bu halkın çıkanna karşı bir yön görürse, onlan yazardı. İnsanlan özel yaşamlan ile değil. onlann yaşamlannın topluma. devlete ve halka zarar veren yönlerini eleştirir- di. Bu konuda üslubu. biçemi acı- masız olurdu, ama bu. onun bu topluma olan sorumluluğu ıle ilgili ıdi. O acımasızlığa karşın sorunlan ele alışındakı incelik ve gerçekçilik bizim savunmamızı kolaylaştınrdı. Ben Uğur ile yirmi yılı aşan dostlu- ğumuz sırasında hiçbir kişıye kişisel nedenlerle kınldığını anımsamıyo- rum. ama söz toplumun çıkarlan ol- duğunda, söz kışinin, Mumcu'nun dünya görüşü ve ilkelen ıle çelişki gös- terdiğinde, Uğur. o kişiyi acımasızca eleştirirdi. Konu. O'nun ideali.ve da- vası ile ilgili ise, '"Marksist dönekler" derdi, "sermayeye satılmışlar" derdi. Ve bu sözleri işitenler, onun haklılığı karşısında susmak durumunda olduk- lan için ses çıkaramazlardı. u demişti. uyazar ğur'u, olarak, Ve tüm meslekdaşlanm bilirler ki, bu kişi ile o günden sonra merhabam olmamıştır. V e bu kişi emre uyarak mahkum etti. Ancak Askeri yargıtay bu gerekçeden yoksun. emirle verilmiş karan bozdu ve sanıklan salıverdı. Uğur'un mahkumiyeti nedeniyle Yargıtay'da yapılan savunmayı de- ğerlendiren mektubundan da söz etmek ıstiyorum. Uğur Mumcu bu mektubunda şunlan yazıyordu: "Bugünlerin avukatlığı kadar, dost- luğu da önemli. Siz hem avukat, hem Mumcu'nun cezaevinden yazdığı bir mektup yordu: Savunmanızın son sayfasını okurken, sadece kendımi değil. Ata- türkçü düşüncenin aydınlığma ina- nanlar için de üzüldüm. Sadece beni değil, Kemalizmin ulusçu, halkçı ve bağımsızlık ilkelerini de savunduğu- nuzu biliyorum. Belki size rahatlık veren de bu." Uğur Mumcu bu davadan beraat etti, ancak Yedeksubay Okulu'nda sı- nava gıremediği için er olarak Pat- nos'a gönderildı. Kıtaya gönderildiği akşam ben de ailesiyle biriikte onu Ankara Gan'ndan doğuya uğurladım. Uğur gibi bır beynın, üîkenin çeşitli sonınlannı aydın bir hukuk ve düşün adamının yürekliliği ile ışlediği yazılan- ndan dolayı acılan davalarda da savundum Örneğin bir Yahya De- mirel sunta davası. bir Vuralhan dava- sı, Tercüman ve Ahmet Kabaklı ile Cumhuriyet'in ilkelerine ihşkin çatış- malann davalan ve benzeri otuzu aş- kın davada; onun yaalannın salt ger- çeği yansıttığmı ve her yazısmın bir belgeye dayalı olduğunu. amaanın kamuoyunu aydmlatmaktan başka bir yönü bulunmadığını belirttim. Bunlann biri dışında tümünü kazan- dık. Onda da. kendisine verilen bilgi- nin yanlış olduğunu. gerçek bir gazete- cı ve insan kimliğı kabul ederek, "Ne yapalım. üzülme Emin Ağabey. iş ka- ğur, eleştirdiği kişilerce bile, doğnıluğu, dürüstlüğü. gerçekçiliği ile anıldığı için. yanhş yapmadığına ina- nıyorum. O en ağır ceza suçlaması ile yargılanırken bile savunduğu ilkeler- den ödün vermeyen ve mahkeme kar- şısında o ilkelen inançla savunan ger- çek bir insandı, insan olan insandı. Ki, günümüzde böyle insanlan bulmak çok güçtür. Uğur. eğer bugün halkımızın ço- ğunluğunca sevgi ve saygı ıle amlıyor- sa. bu onun kişiliğine ve dünya görii- şüne olan sevginın ve saygının eseridır. Ben onu hep. eşsız bir insan eşi az bu- lunur bir dosL arkadaş olarak sımsı- cak duygularla > r üreğimde saklayaca- ğım. O son Kuvayı Millıyecilerdendi. O bayrak yere düşmedi sevgili karde- şım. Düşünce yapının temelindekı Kemalist devrim, çağdaş değerlerle beslenerek sürecektır. Bilirsın kı dev- nmler süreklidir. Burada bir noktayı vurgulamabyım. Senin de sık sık söylediğın gibi. devrimler süreklidir, ama devrimler ancak halkla elele sürdürülebılır. Kemalist devrim, halkla elele sürdürülecektır. Rahat uyu, ruhun yü- celsin. Mumcu o parlak hukuk mantığı ile asılsız suçlamalardan başan ile kurtuhnuştu.Hemen her iddiayı çürütmesini bUdi. Prof Kuter Ataç, 40 yıllık arkadaşını anlattı: Uğur hiç bir zaman taviz vermecS ğur'un bu sözleri, aslında id- dia makamının suratına indirilmiş bir şamar idi. Çünkü, Kemalist ilkeleri sa- vunmanın. komünizm propagandası sayılması, hem sosyal, hem hukuksal olarak da yanlışu, ama savcının kafası biçimlendiği için bunu kabul edemi- yordu ya da aldığı emir bunu gerektiri- yordu. Uğur Mumcu, 12 Mart Sıkıyö- netim Mahkemelennde, Basın Ya- sası'nın açık hükmüne karşın, yıllarca önce yazdığı yazılanndan cımbızla çı- kanlmış kimi düşüncelerinde komü- nizm propagandası suçlamasıyla da yargılanıyordu. Bu gerçek, bu mahke- melerin bir emir komuta içinde çalıştı- ğını gösterir. Burada düzenin ve yargının işleyişi- ne ilişkin bir anımdan sözetmek iste- rim. Bu davayı gören As. Hakım (ısim £ rof.Dr. Kuter Ataç: Uğur ile olan taınşıkbğnuzın, arkadaşlığnuzın kırk yıla yakın bir geçmişi vardır. Bu ıızun süre içinde l ğur'u düşünduğümde onun mizah yeteneğini. hazırce\ ap kişiliğini hatırlamamam mümkün değil. Onun bu yeteneğini tam olarak değerendirebilmek için yanında olmak; onun davranışlarını, yûz ve göz ifadeierini görmek gerekirdi. Kendisi zaman zaman şaka konusu olsa bile bu yeteneği ile baskın çıkmasını bilirdi. Aynca üstün bir taklit veteneğj vardı. Hemen, hemen her ünlünün taklidini kolaylıkla yapardı. Bir gün edebiy at dersinde tahtay a kalktığında, a\ nen edebiy at öğretmeni gibi konuşmuş, şiir okumuş: öğretmenimiz de bizim neden toplu şekilde güldüğûmüzü bir türlü anlay amamıştı. l ğur'u sonradan tanıyanlar bu yönünü hiç bir zaman bilemeyecekkrdir. Bir arkadasımızı Ankara Gan'ndan İstanbul'a yolcu ettikten sonra, durup dururken Uğur'u omuzlanmıza alnıış. y aptığımız tezahûratla herkesi şaşninuşbk. Uğur durumu hiç > abancılamamışth Belki de biz arkadaşları onun gelecekte toplumda iistleneceği işlevi sezmiştik. Gerçi, Uğur'u Caddebostan Plajı'nda aynı şekilde omuzlarunızda denize sokmuş, itiraf edeyim, sırtının hayli v anmasına neden olmuştuk. Uğur'un edebiyat yeteneği müthişti. Ancak mekanik işlerdeki becerisini ölçebihnek için zaman zaman test uygulardık. Bir defasında bizim evde kendisine karpuz kestirmiştik ve solak olan Uğur'un vere> karpuz kesişine havran kalmtstık. Kalın bir atkısı olan nahna çi>i çakma testinden sahiden kalnuştı. L ğur bu durumlardan oluşan havaya hemen u>um gösterir ve arka, arkaya espriler türetirdi. Galiba biz de en çok bunu beklerdik. Uğur'un beni en çok etkileyen yönü yürüttüğü savaştaki dürüstlüğü oldu. Bu konuda ne bir sapma gösterdi, ne de geriledi. Taviz vermedi; taviz verilebilecek ortamuı doğmasına bile izin vermedi. Kolaylıkla elde debileceği olanaklar ilkelerinin, doğru bildiği şeylerin gerisinde kaldı. Düzeni samimi olarak eleştirdi. Çözüm arayışında Türkiye için' ve 'Türki> e' ile sınırh kaldı. Mustafa kemal »e Kurtuluş Savaşı'nın hep hayranı oldu. Uğur'un cesur mücadelesinin kesintisiz devamında ve L ğur'un toplumsal olgu olmasında çok savdığun eşi Güldal Mumcu'nun rolü \ adsınamaz. Güldal'a bu nedenle hepimiz çok şey borçluyuz. Sa\aşında, mesleğinde, insan iliskilerinde hep dürüst kalan, vefalı Uğur'u kaybettik. Bir insan ve bir değeri gerçekten kaybettik, daha ne söyleyebilirim. : Muzafer Erdost, Mümtaz MÜŞERREF HEKİMOĞLU Yaşam Solar, Ama Özlem Diner ANAP iktidarının ılk dönemi. Başbakan Özal bir ak- şam yemeği verdi gazetecilere. Devlet Konukevi'nin büyük salonunda uzun bir masa, ortada Sayın Özal otu- ruyor. Beni deyanınaçağırdı, başladık konuşmaya. Ben soruyorum, o yanıtlıyor; sıyasal yaşamdakı başansının nedenlerini anlatıyor ANAP'ın geniş yelpazesini... Ka- mu görevine çağırdığı kişilerden söz ediyor, bir konuyu davurguluyordurmadan. Yurtdışındangöreve çağırdığı kişilerin geçmışleri, siyasal eğilimleri ya da eylemleri önemli değil; Cavit Kavak'ı örnek veriyor. Dün neredey- di bugün nerede, diye gülümsüyor. Ben, diyor, politika- dayadabürokrasideyararlıolacağına inandığım herke- se kapımı açarım. Örneğin Kemal Derviş'i de çağırdım Ankara'ya. Bir proje çalışması nedeniyle gelemiyor, yoksa önerimi olumlu karşıladı. Vaktiyle Ecevit ile çalış- ması beni hiç ilgilendirmez. bilgisine ve birikimine önem veririm. Çok ilginç çağrışımlarla anımsıyorum o konuşmayı. Özal'ın prensleri diye adlandırılan kimi bürokratlar, gö- revini hâlâ başarıyla yürütenler, bellı nedenlerle ayrılıp gidenler canlanıyor gözümde. Onlardan biri de Bülenr Gültekin. ABD'nin ünlü bir üniversitesinde yaşamboyu profesörlüğe yükseliyor Türkiye'de göreve çağrılınca gözünü kırpmadan geliyor Ama istediği gibi çalıştı mı bilmem? Hiç unutmam bir kokteylde SHP Genel Baş- kanı'yla ben tanıştırdım onları. Erdal Bey, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı'nda ne yapıyorsunuz, diye sordu. Bü- lent Gültekın'in yanıtı ilgınç- Olayı saydamlaştırmaya çalışıyorum, o kadar! Kimbilir, saydamlaştırmaçabaları hoşa gitmedi belki de! Ülkemizden ayrıldı, Polonya'dadanışmanlığaçağrıl- dı Bulent Gültekin, oradan Türkı cumhuriyetlerine. Mutlu mu bilmem.. lyi bir seçim de sonuç vermıyor her zaman. Bilgisine, girişimine güvendığiniz bir danışmanın önerisine, eleş- tirisine kulak vermezseniz olay yozlaşıyor! O akşam yemeğınde söz danışmanlara geldı bir aralık. Sayın Özal'a sordum, danışmanları arasında "hayır" diyenler de var mı? Bellı gözlemlerim doğrultusunda özellikle sordum bu soruyu. Var, dedi, Adnan Kahveci'yi örnek verdi. Evet demez; görüşümü, düşüncemi onaylamaz her zaman, yanlışımı çekinmeden söyler, yeni seçenek- lerle karşımaçıkar. Yemekten ayrılırken Kahveci'yi kut- ladım, her şeye evet demeyen danışmanlığı nedeniyle. Sonra daha yakından tanıdım onu. Ortak konularımız var. Çok okuyor, tiyatro seviyor, müzik seviyor, doğa se- viyor, çevre kirlenmesinden üzüntü duyuyor, bir araya gelince saatler çabuk geçiyor. Hızlı okuma yontemini öğrenmeye zorladı beni. Gençlik yıllarımda güneşi bir kitabın sayfasında selamlardım ben de. O hızı yitirdim artık. Ama Kahveci'ye söz verdim, hızlı okuma yöntemi- ni öğreneceğim. Okumadığım, bilmediğim şeyler gide- rek çoğalıyor. Adnart Kahveci yazılarımı okur, espriler, şakalarla yorumlar sonra. Doğa sevgime candan katılır, yaz aylarında tırmandığı dağları anlatır bana. Çok üzgü- nüm, Ida'ya tırmanmak hayalini gerçekleştiremedik. Be^i önümdeki yıllar azalıyor, çabuk olalım diye sızlanır- ken o bir trafik kazasında yitirdi yaşamını. Cumhuriyet Dergi'de Başkent Günleri'nde Ankara'nın aŞaç* yollarırn, çiçekli bahçelerini anlatan yazılarım» nostaljik bulur, nostaljinin üretkenliği deyiminden de çok hoşlanırdı. Bir buluşmada akasyaları sordu bana. Ben de özlemle anlattım. Bulvarlarında akasya ağaçla- rı, dallarında beyaz çiçekler, havada baygın bir kokuyla baharı yaşayan bir başkent. Lise ve fakülte yıllarımda dalları sallar, akasya yağmuruna tutardık arkadaşları- mızı. Kahveci ilgiyle dinledi beni, gözleri parladı. Cumhuri- yet'in ilk yıllarında akasya fidelerinin Macaristan'dan geldiğini söyledi. Budapeşte'deki elçimiz Halit Güve- nere bir mektup yazıp akasya tohumu yollaması için yardımını istiyor. Otohumlardan üretilecekfidelerlebul- varların, çıplak tepelerin yeniden yeşermesini, çiçeklen- mesini hayal ediyor. Tohumlar geldi, birkaç paket de dostlarına verdi. Ektik, yeşerdiler. Bir gün ağaç da ola- cak, çiçekde açacaklar. Biz de üretken bir kişiyi anımsa- yacağız beyaz dallarında ! • • • ' '' • •' Yazarken hüzünlenıyorum, ölümden çok söz ediyoruz son gunlerde. Cami avlularında çok buluşuyoruz. Kolu- muz kopar, kanadımız kırılır gibi acılara gömülüyoruz. Yalnızlığımız artıyor giderek. Oysa ölümün de bir uyarısı var. Alabılirsek sevdiklerimiz ölmez, biz de daha güzel yaşarız bence. Boynumuzu bükmeden, umudumuzu yi- tirmeden yaşamak gerekiyor. ölülerin özlemini de yüre- ğimizde hissederek. Yaşam solar, ama özlem diner; sevdiklerimiz daha rahat uyur mezarlarında BULMACA 1 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Şeyhi'nın, özentı için- deki bir eşeği konu alan ünlü mesnevisi. 2/ Ze- 2 hir... İçine süt sağılan o kap. 3/ Bellı bir konuda yeterli bilgisi olmayan... 4 Yapmaakh davranış. 4/ ^ Şarkı, türkü... Karagöz o\ıınunda kullanılan ka- 6 mış düdük. 5/ Büyük j çıvi...Antalya'nın turistik bir ilçesi. 6/ Bılgıçlik tas- 8 layan kimse... Uluslara- g rası Tiyatro Enstitüsü'- nün simgesi. 7/ Uzaklık ışareti... Bilgjsiz, kültürsüz kimse. 8/1942'- de Çanakkale Boğazı açıklannda batan ve 39 kişilik mürettebatının tümü ölen Türk denizalusı... De- minn simgesi. 9/ "Şahinım var, bazlanm var( -alışkın sazlarun var" (Karacaoğlan)... Ağzı yay- van toprak kap. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tolstoyun. Kuzey Kafkasyah bir kahramaran hayatını konu alan ünlü romanı. 2/ Aklaşmış. rengı solmuş... Bir cetvel türü. 3/ Mürekkebi kurutmakta kullanılan çok ince kum... Duvan berkitmek için taşlann arasına yatay olarak yerleştirilen direk. 4/ Küçük mağara... Değerli bir süs taşı 5/ Yurdumuzun batı- daki en uç noktası olan bunın... Şöhret. 6/ Kuzu sesi...Bir no- ta... İnce dantel.7/ Balıkesir'in bır ilçesi. 8/ Bir çeşit füze... Bir nota. 9/1790'da icat edilen ve bisikletin en eski şekli olan taşıt. Soysal Mumcu'nun albümünden. 19401ı yıllar. Anne, baba ve kardeşleriyle biriikte. ÖZGÜRLEŞME EYLEMİ: KÖY ENSTÎTÜLERİ Mehmet Başaran 20.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğht-ktanbul Ödeneli göBderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear