Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORT^ 29 MART 1990
l Ş I L Ö Z G E N T Ü R KE V L I L I K R A P O R U
Mutlu evlilikler devardırBın altmış yedı, digeri altrruş se-
ki2 doğumlu gencecik iki insan
karşımda. Berin'le HaMnjı. Yeryü-
zü tüm kurumlan sılbaştan göz-
den geçirirken, her yerde "Savaş-
ma aşk y»p!" sloganları yükselir-
ken, evlilik, aile, din yeryuzunün
en tutucu, insana en aykın ku-
rumları olarak ilan edilirken on-
lar doğmuşlar. Şımdi karşımda
oturuyorlar, belkı çok genç olduk-
ları ıçin, belkı henuz evlilik deni-
len kurumun ıçınde uzun yülar ya-
şamadıklanndan pırıl pırıl bır
mutluJuk içindeler. Bu tum dav-
ranışlanna, sözcuklerine vunıyor
Bır o kadar da gerçekçıler, bır o
kadar da duıust.
Haldun tıp okuyor, Berın pey-
zaj mımarı olacak.
Onlarla sohbet etmek çok ke-
yifliydi, ıki genç yureğin heyecan-
la, aşkla attığıru duydum. Yeryü-
zu onlar için kocaman bir mutlu-
luk, yaşam her an yeniden gerçek-
leştırüen bır utopyaydı.
"Biz kendımızi hıç evli gibı hıs-
setmıyoruz ki. Galiba işın püf
noktası bu"
"Nasıl bir duygu bu, biraz açık-
lar mısııuz?"
"Bırlikte yaşayan iki dost, iki
arkadaş, ıkı sevgılı. Ama asla ev-
lilik değil bu. Kimse kimseyı $a-
hiplenmiyor. Kımse kırnseyi malı
gıbi gormuyor, herkesin diğerın-
den ayn, bagımsız bır kişilığı, yap-
mak istedikleri var. Birlikte ama
özgürT
"Bu •ozier, boyte davranabil-
mek imrenilecek bir şey, dognısu
sizi kıskanıtorum ama bu dedik-
leriniz nereye kadar olabilir?
Eninde sonunda siz de bir toplum-
da yaşıyorsunuz. Bir adada def il
ki..."
"Evet, önce bir utopyanız ola-
cak ve siz bu ütopyayı gerçek ya-
şamda gerçekleştırmek için bir öz-
veri göstereceksınız, bır savaş ve-
receksiniz. İki kişilik, zengin bir
yaşam kurmak, bır ülke kurtar-
mak kadar önemlı bizce.."
"Neden evlendiniz? Ne gerek
vardı kigıtlara. formaliıelere, bir
iitopya peşinde koşanlar bana gö=
re biraz daha cesur olmaldar."
"lşte utopyadan ılk vazgeçiş bu-
rada. Toplumun msaru surukledigi
ikiyuzlülukle ilk kez karşılaş-
tnak... Evli olunca bakın neler ko-
laylaşıyor, anlatmaya çalışalım."
Başından ben sessızce Berın'le
benım konuşmarru dinleyen, su-
reklı sakallanyla oynayan Haldun,
Benn'ın sozunu ilk kez kesıyor,
"tstersen" diyor, "once birlikte ya-
şadığımız o dört ayı, o Heybeiia-
da gunlerimizden söz e t O mut-
hiş baskaldından!"
Yaşasın başkaldın!
"Evet, biz bir sabah kimselere
haber vermeden vapura atladık ve
Heybeliada'ya sığındık.
"Neden, lumden kaçıyordu-
nuz?"
"Her şeyden! Öncelikle ben ba-
baannemden kaçıyordum. Her ge-
ce benı pencerede bekleyen, on da-
kika geç kalsam kalp çarpmtıları
geçiren babaannemden. Biraz geç
kalsam büyük bir suçluluk duyu-
yordum, sanki babaanneme bir
şey olacaktı ve ben yaşam boyu
hep vicdan azabı çekecektim. San-
ki onun yaşamı benim elimdeydi,
bu nasıl dayanılmaz bir baskı bi-
lemezsiniz.
"Haldnn mu sana gel kaçalım
dedi?"
Berin'de bir gülme, Haldun kı-
zarıveriyor.
"Hayır. Ben kaçalım dedim. On
sekiz yaşımı geçtnıştim. Ayrıca
Haldun'un benim sorumluluğumu
üstlenmesinı istemıyordum. Yıllar
sonra ona şunları söylemek iste-
mem: 'Beni neden zorladın? Bu-
nu yapmasaydık belki hayatimız
başka turlu olurdu.' Birlikte karar
verdık. Bin binni kaçırmaz, insan-
lar birlikte kaçarlar?'
"Her şey böylesine kolay mı ol-
du? Sizi merak edenler, «JJeler."
"Hayır olmadı. Uç gun sonra
telefon ederek herkese haber ver-
dık ama bizi gerçekten hiçbir za-
man bağışlamadjlar!'
"Ve evlendiniz."
"Evet, evlendik. Çunku Hal-
dun'un babasının göndcrdiğı pa-
raya ihtiyacımız vardı. Siz de bili-
yorsunuz Türkiye'de üniversiteyi
okurken çalışmak olanaksız. Eli-
niz mahkûm... O zaman kuralla-
ra uyuyorsunuz. \e rahat ediyor-
sunuz."
"Ütopy» filan da biriyor..."
"Hayır öyle değıl. Sadece uyu-
yorsunuz yani hem kendinizi hem
başkalannı bir süre aldatıyorsu-
nuz. Bir ilışkiyi kurabılmek, güç-
lü olabilmek için baa uzlaşmala-
ra ihtiyacınız vardır. Sürekli baş-
kaldırının kazanması olanaksız-
dır."
"Ben fartclı ttr erkeğim" diyor
'İnsan,
duygulannı da
bedeninin
gizlerini de
karşısındakine
aktarabilmeli.
însan, gereğinde
karşısındakine
bağırabilmeli,
hatta o anda
ondan nefret
ediyorsa bunu
bilesöylemeli.
Çünkü evli iki
insan arasında
her türlü duygu
zaman zaman
yaşanabilir.
Şiddet de şefkat
kadar
yaşamımızda
var olan bir
duygu... İnsan
birini
sevebileceği yere
kadar sevmeli.
Ayrıca çok acı
çekse bÛe bir
ilişkiyi
bitirebilmeli,
kapıyı kapatıp
eyvallah
diyebilmeli.'
(Fotograf:
Orhan Karaalioglu)
Haldun. "Daha doğrusu farklı
düşOnmeye çalışan, bu farklılığın
benım özel yaşamımı nasıl zengin-
lestirdığim fark eden bir erkeğım.
Her şeyı ama yeryüzundeki her şe-
> ı denemek ıstiyorum. Kadın er-
kek ılışkısinde, insan ilişkisınde
var oiabilecek her şeyi. Pek çok ın-
san şaşırabilir ama ben evlüikte
poligamıden yanayım. Dtışünebı-
liyor musunuz, insan sadece bir
insa.ni sevebilir mi? Yaşam sade-
ce tek bır insan mıdır?"
"Bn poligaıni, bu zenginiik is-
tegi sadece kendin için mi?"
"Hayır, Benn ıçin de. Benım
kendıme hak gördüğum her şey
onun için de bir haktır. Onun ya-
şamı neden kısıtlansın"
Bir süredir sessiz duran Benn,
gözlerinde şeytanca panltüar, çok
kararh bır sesle konuya giriyor.
"Ben öyle poligamiden fılan ya-
na değılim. Ben sevdiğım insanı
kıskamrım. öyle kolay kolay tes-
lım olmam, sonuna kadar savaşı-
rım. Ben kendim için de polıga-
mi filan ıstemiyorum. tnsan biri-
ni sevebileceği yere kadar sevme-
iı. Ayrıca çok acı çekse de bir iliş-
kiyi bitirebilmeli, kapıyı kapatıp
eyvallah diyebilmeli."
"Hayır", diye yumuşacık itıraf
ediyor Haldun, "insanoğlu her şe-
yı denemeli. Yaşam çok kısa ve eü-
mızın altından kayan bır şey. Tek
zenginlığimiz yaşadığımız duygu-
lar, anlar..!'
"Sende", dıyor Berin "inanıl-
maz bır yaşama potansiyeli var.
bu bazan beni urkütüyor. Sana ye-
tişemeyeceğimi sanıyorum. Gece-
lerı sana bakıyorum canlanıyor-
sun, değişiyorsun, ben o zaman
geride kaldığımı hissediyorum."
"Bu duygularmı bana açıkça
soylemelisin!'
"Bunlan ilk kez mi duyuyor-
sun," diye sonıvorum Haldun'a,
başıyla onayhyor. Berin atüıyor,
"yaşamın, birlikte yaşamanın ge-
rek cinsellik gerek duşünce plamn-
da tam bır iletışım sorunu oldu-
ğuna ınanıyorum ben. İnsan duy-
gularmı da, bedeninin gizlerini de
karşısındakine aktarabilmeli. Bo>-
lece ruh ele geçer. Ben annemle
babamın evliligi gibi bir evlilik is-
temıyorum. Suskunluk üstûne ku-
rulmuş bır ılışki. Saygi aduıa. Say-
gı adına ıçe atılan her turlu istek,
duygu ve benim o evden kaçma-
ma neden olan yoğun bır mutsuz-
luk, iki kışjnin sessızce yapüğı tra-
jik, şiddet dolu bır dans. Fıgurle-
ri baştan belirli, ne zaman nerede
durulacağı belirli. Şiddeti bıle sı-
lik..."
"Berin şiddettea yana mısın
yoksa?"
"Ben sessizllğm, iletişimsizliğin
şiddetini sevmiyorum. Bu insana
aykın. Oyun oynamayalım. tnsan
gerektığinde karşısındakine bağı-
np çağırabılmelı, hatta o anda on-
dan nefret ediyorsa bunu bile sdy-
lemeb. Çunkü ben iki insan ara-
sında her türlü duygunun zaman
zaman yaşandığına inanıyorum.
Şiddet de şefkat kadar yaşamımız-
da var olan bir duygu..."
"Sen ne diyorsun Haldun?"
"Ikımizın de yaşam deneyimi
az. Yıllar geçtikçe belki de farklı
konuşacağız ama bildiğim bir şey
var. İki insan arasında her türlü
duygu en yüksek frekansında ya-
şanmıyorsa eninde sonunda bir-
şeyler aksayacak demektir. Mesela
bir erkek zaman zaman anne duy-
gusuna ölesine ihtiyaç hisseder.
Güçsüz bır bebek olmayı ıster, ki-
mi zaman da yöneten olmak ister.
Erkeklenn taleplen kadınlardan
fazladır ve kadınlar çok guçlu ol-
duklarından tüm bu duyguları
karşılayabilirler!'
"Ya kadınlar", diyor Berin, "on-
lann kendilermı güçstu hissettik-
leri, birilerine sıgınmak istedikle-
ri anlar yok mu?"
"Olmaz olur mu", diyor Hal-
dun ve yüzünu aydınlatan sıcacık
bir gülumsemeyle sürdüruyor ko-
nuşmasını "sen bana sığınmıyor
musun?"
Berin bir an duşunüyor sonra,
"Evet", diyor, "sana sıgınmak hiç
de kötu değil. Bazan olağanüstü
guzel. Eninde sonunda bir birlık-
telik iki insarun dış dunyaya karşı
kendilenni savunmasından başka
ne ki? Dış dunyanın acımasız
çarklarma, insanı mcilten hızına
karşı bir değil iki insan oluver-
mek. Senınle birlikte olduğum için
mutluyum, bir de şu ev işlerihi, ev-
deki kalabalığı bir yoluna koyabil-
sek. Bilıyor musunuz bizım ev, ai-
lelerden, yurtlardan kurtanlmış
bölge. Herkes gelip kalabilır, ber-
kes canırun ıstedığını yapabılır, bu
ılk zamanlar çok hoşumuza gidi-
yordu ancak bır sure sonra Hal-
dun'la başbaşa kaJamadığımıa
fark ettik. Hep başkaları var, on-
lann sorunları var, gunlerce, ge-
celerce tartışılan nieseleler var ve
biz birbirimizı yıtinyoruz. Hiçbir
şey aramızdaki iletışim kadar
önemli değıldırf'
"Berin bu biraz bencilce bir ta-
vır değil mi? fki kişilik bir dünym
ve olekiier..."
"Dogru biraz bencilce ama bü-
tün gece tartışıp ertesı gun okula
gıtmek zorunda olan benım.
Okuldaki sorunlarımı gecelerce
aniataraayan benim. Aynca Hal-
dun'un okulu her gun ders çalış-
masını, sureklı devamı gerektıren
bır okul, o tıp okuyor, ertesı gun
dınç ve sağlıklı olmak zoranda.
Evet biraz bencıllik ama mutluluk
ancak bencıllikle sağlanan bir şey.
Elinize geçirdığıruz mutluluğu ko-
rumak, beslemek zorundasınız.
Yaşam hiç kımse için kolayca har-
canacak bır bozuk para değildir"
"EYki >a çocuk sizin bu iki ki-
şilik dönyanızı bozmayacak mı?"
"Bu ayrı bir sorun, annelik çok
zor, surekli vermenız gerekiyor,
biz henuz emekleme çağındayız.
Bazı şeyler oturduktan sonra bel-
ki.."
"Yani utopyanın zayıfladıgı, uz-
lasmalann arttıgı bir zaman mı?
"Hayır, hayır" dıyor Berin,
"utopyalar hiçbir zaman bıtmez.
Uzlaşmalar olur, ama utopyalar
bıtmez. Niçin bütun eviilikler
mutsuz olsun? Mutlu evlilikler de
var. Olacak da"
Çıt...
Teybimi kapaııyorum. Onların
el ele tutuşup güle oynaya uzak-
laşmalannı izlıyorum Neden ol-
masın.. mutlu evlilikler de vardır.
StRECEK ,* ı
80'liyıllam kadar hedeflerin gerisinde kaldık, daha sonra hedefleri aştık
Tıırizmde 'fiziksel plan' eksikligî
Türk turizmınin "plansız" olarak gehştı-
ğinı öne sürmek, ağır bır yargı mı? Devlet res-
mı plarüama kuruluşu DPT'nin 5 yıllık hedef-
lenyle tunzmdekı somut göstergelenn bır tur-
lu bırbıriru tutmadığı dıkkate alındıgında, her-
halde değil. Çunku Turk tunzmi, 60'h yülarda
DPT'nin kurulmasıyla birlikte başlayan be-
şer yıllık plan dönemlerınin hıçbınsınde, he-
deflere uygun olarak gelişmedı. 4 plan döne-
mi boyunca hedeflerin ardında kalırken, sek-
senlı yıllarla birlikte yaptığı atakla, 5. beş yıl-
lık planm öngörduğu hedefi aştı. Turizm ge-
lişmesinde "planlama sorunu" uzerine Tu-
rizm Geliştırme ve Eğıtim Vakfı (TUGEV)
Başkanı Ozen Dallı şunları söyluyor:
"Türkiye'de ternel bir turizm endustrisi
stratejisi yoktur. Turizm master planı, plaıtlı
doneroe geçtigimizden bu yana yapdamamış-
tır. Hedef ve amaçlar muglakUr ve daba çok
yatak artışı veya çarpan etkisi gibi geniş bir
şekilde açıklanmıştır. 1%9 >ıllannda >apımı-
na başlanan 'turizm master planı' butçe so-
nınlan yuzunden bitirilenjemişür. Gelişme
modeli ve öncelikle pazarlar belirlenememiş-
tir. BuguDe kadar lurizrade, Turkiye'nin po-
tansiyeii ve buna uygun turizm biçimi belir-
lenememistir."
1990-1994 dönemıni kapsayan 6. beş yıllık
planda turizm hedefleri, 1994'te 7.5 milyon
turıst ıle 5.5 milyar dolar geliri öngönlyor.
Ama Bakanlık Musteşan Mustafa Türkmen,
bu hedefleri "konservatif" olarak niteleyerek
şunları söyluyor:
"DPT, 89 yılımn yani S. beş yülık planın
sono için 100 bin yatak öngormuştu. 100 bin
yataga gore su, elektrik, kanalizasyon diisü-
nulmuşlu. 89 bittiğinde biz 160 bin yatağa
yaklaşıyorduk. Bu hedeflerin hiçbirisi, bugun
geldigimiz >erle kıjaslanmıyor. Biz bakanlık
olarak hep realisl olduk. Şimdi 6. beş yıllık
plana girdik. Bu donemde gecen plan done-
mindeo de ders alınması gerekirdi. Ama biz
DPT'nin 6. beş yıllık planın sonu için koy-
dufu hedefleri konservatif buluyoruz. Bize so-
rarsanu, 1994 yılında en az 8 milyar dolar ka-
zanacagız. Ve en az 8.5-9 milyon rurist gele-
cek bu ülke>e. En azından da yanm milyon
yatagınuz olacak."
Turk turizminin olumsuz gostergelennin al-
tında, fiziksel planJamanın eksikligî yatıyor.
Turizm eski bakanlarından Barlas Knnta>, so-
runa şoyle yaklaşıyor:
"Turizmde, eğitim, pazariama, tanıtım gibi
konularda çok buyuk eksiküklerimiz var. Ou-
ce bunlan halletmemiz gerekiyor. Turk luriz-
minde, son >ıllarda gorulen sıkıntıların birisi
de yanlı;
japılaşma, çevrenin iyi korunmama-
sı. Bugun Türkiye'de yapılaşma konusunda-
ki yanltslıkJar, yapdasma ile ilgili master plan
olmayışindan kavnaklanmaktadır. Türkiye'de
bngün 140 bin belgeli yatak var. tspanya'da
bu sayı 1.5 milyon, ttalya'da 2 milyon, Yu-
goslavya'da 1 mil>on 250 bin. Türkiye'de ise
sadece 140 bin. Ama bazen bu sayı bile fazla
olarak degerlendirilivor. O>sa Turkiye çok
daba yuksek sayıda >a(ağı kaldırabilir. Peki
niçin bu >atak sayısı bile fazla gozukuyor?
Nedeni bir master plan olmayışıdır. Yani han-
gi bolgede. ne dp tesis yapılması eerekrifii tes-
pit edilmemiştir. Bir master planla Turkiye'-
nin ber tarafından ihüvaca gore, oradaki şart-
lara gore bır plan yaparak bu yapılaşmayı gö-
turmek gerekmektedir."
Fiziksel planJamanın olmavişı, her duzey-
de "rahatsızlık" yaratan kültürel ve doğal
çevrenin yıpranmasını da berabennde taşıyor.
TÜRSAB eski başkanı Ferit Epikmen, "Oru-
nıp şapkayı öne koymanın tam zamanıdır"
diyerek şunları söyluyor:
"Artık, planı programı kesin bir bale ge-
tirmek lazım. Efendim. 5 yıldızlı otel çok
"Turkiye'nin bir master planı yoktu. Ne-
reye, ne kadar yatak, hangi turizm türu. ya-
takla birlikte ulaştırma ve egitim çalışmalan
nasıl yapılacak gibi bir planlama yoktu. Bun-
lar belirienmiş, bir plana baglanmış değildi.
Sektor gelişü'kçe bu urunler çozulmeye çalı-
şıldı. Bir fıziksel planlama. bir altyapı. bir per-
sonel tanıtım-pazariama gibi eksikliklerimiz
o zaman gorulemiyordu."
1989'un ılk yansında turistik tesislerdeki re-
zervasyon oranının düşûk olması, basına
"abartılı" biçimde yansıyan bir paniğin ya-
nucu, dövız kurlarındaki artış, enflasyon ar-
tışının hep üzerinde oldu. Yani turizm sektö-
runde hizmet verenler, 1989'a gelene dek
"enflasyonla unışmadı."
Turızmin çeşitlı alanlannda hizmet veren
Net Holdıng'ın yönetıcısi Besim Tibuk, "W'ı
damgasını vuran konu, kurfaır ve fryat artış-
landır" saptamasını yaparak şunları söyluyor:
"24 Ocak'laıı ben do>iz kazandınct hizmet-
leri teşvik etmek için Turk parasının normal-
den daha fazla devahıe edilmesi pou'tikası var-
dı. Bu aslında hem ibracatımız hem de turiz-
arada ekonomik açıdan çok bırpaİBadılar."
TÜRSAB Başkanı Bahattin Yucel ise 1989
yılını tek başına ele almamak gerektığiru ha-
tırlatarak şunları söyluyor:
"89'un bir de geçmişi var. 84-66 yıllannda
Tiırkiye'ye gelen rurisl sayısındaki artışın, o
sıraiarda yatak arzındaki eksikliklerden kay-
naklanan kısır, kısa vadeli, genelde ekonomi-
nin kurallanna aykın girişimleri ozendirdigi
bir gerçek. Türkiye'de arzın az. talebin fazla
olduğu donemde, az sayıdaki jatak potansi-
yeh'ne sahip olan işletmekr, yıiksek fiyada ya-
Türk turizminin
olumsuz
göstergelerinin
altında,
plansızlık
yatıyor. Fiziksel
planlamanın
olmayışı her
düzeyde
rahatsızlık
yaratan kültürel
ve doğal
çevrenin
yıpranmasını da
beraberinde
getiriyor. En
önemli
sorunlardan biri
de nitelikli
elemansıkıntısı.
Şu anda
Türkiye'de 30
binin üstünde
yetişmiş eleman
açığıvar.
(Fotograf: Tank Ersoy)
yapıldı' deniyor. lstedigi kadar çok yapılsın,
zaten hiç yoktu. Bugune kadar ne yapıldıysa
kârdır ve hiçbir zaman da fazla degildir. Ama
bundan sonra bir plan program ve koruma
ustunde durmamız lazım. Onumuzdeki bir yıl,
Turkiye için çok önemli. Artık Turkiye'nin
turizmde ne japacağını kesin olarak belirle-
mesi gerelür. Bunun bir plana, programa bag-
lanması gerekir."
TYD'den Sunuk Pasiner ise Turkıye'dekı
turizm yaurımlanrun hep kjyı turizmine yo-
neük olduğunu, öteki dailarda eksikliklerin
bulundugunu hatırlatarak şunları söyluyor:
şanmasına neden oldu. Ama sektor içınde ya-
pılan değerlendirmeler, 89'da yaşanan bazı
olumsuzluklaıın "ekonomik" olduğu bıçi-
minde.
89'un uyanlan
Bu değerlendırmelen daha anlaşılır kılmak
için, seksenh yıllann ikinci yansında atak ya-
pan Turk turızminı besleyen kaynaklann ba-
şında ekonomik polıtıkalann olduğunu hatır-
latmakta yarar var. Çıinkü 24 Ocak Kararla-
n'ndan beri uygulanan ekonomik politika so-
mimiz ieiıı bir doping oldu. Turizm sektonın-
de bu yıuden enflasyon yaşanmadı. Bu ba-
kundan turizmle ugrasanlar 8°'a kadar çok
keyifli besaplar yaptılar. Hiç sapma olmadı.
Tabii bu mioval giderken kim olursa olsun
89'da da aynı trendin sureceğini duşunurdu.
Ancak boyle olmadı. Alınan >eni karariar so-
nucu, enflasyon artışı kur artışını geçti. Bu
yuzden hem seyahat acenleleri hern de otel-
İer zarar etti. Kimı kârdan zarar etti, kimi kâr-
sız geçirdi, kimi bugune dek topiadıgı para-
lan gomdu. Fakal turizm isiyle ugrasanlar.
89'da nlkeye ucuz doviz kazandıranlar, bu
banct para birimlerini Turkiye'den geçerli kı-
lacak bir satış politikası izlediler. Bu satış po-
litikasırun kısa donemde iki sczonda basanlı bir
potansiyel saglamış olması, aynı alanda yatı-
nm >apmak isteyen insanlan ozendirdı.
kamu arazileri, yine katnu garantisindeki
kredilerin kavnak olarak bu aiana akması sı-
rasında hep arz-talep denge^indeki oransıziık-
tan kaynaklanan yuksek fiyat uvgulaması su-
recek zannedildi. Ve girişimciler. gerçekte
ekonorainin uluslararası kurallanna uygun
hesap yapmadıklan için Turkiye 1989 yılına
geldi."
Yücel iki hatarun yapüdığıru behnerek şoyle
sürdurüyor:
"Hatalartfan biri, rnrtzm gibi uzıın vadeli
düşunülmesi gereken, yatınmlan ona görc
planianması gereken bir sektörde, girişünci-
nin ekonomik gerekçeleri on plana alarak hc-
saplannı iyi yapamamasıdır. Ama asıl htta
kamu kaynaklannın. kamu ara/ilerinin, ba
alana kaydınlırken girişimcilerin goturmuş ol-
duğu yapüabunük etntlerini inrekyen Turizm
Bakanlıgı'nın buradaki gerçek dışı hesaplı-
malan gerçekmiş gibi kabul ederek boylesi bir
oluşuma hem seyirci kalması hatta giderek
boyle bir ortamın olusmasını bilinçsizce ozen-
dirmesidir."
Nitelikli eleman sorunu
Turizmde yetişmiş eleman eksıkhği yıllar-
dır yaşanıyor. Ama Türkiye'de turizm alanın-
da çalışan işgücüne bılgı ve beceri kazandı-
ran 63 eğitim kurumundan yıida yalnızca 6
bin 500 öğrenci yetişıyor. Bu sayı da Turk tu-
rizminin eleman ihtiyacırun oldukça altında
kaiıyor. Türk turizminin nitelikli eleman so-
rununun boyutlarını gösterrnesı bakımından
ocak ayında açıklanan bir araşurmanın sonuç-
lan oldukça ilginç.
Turizm Bakanlığı ile Uluslararası Çalışma
örgutü (ILO)'nun ortaklaşa gerçekleştırdiği
"Otelcilik ve Turizm Endustrisinin lşgucü
Analizi" bir yılda bitirildi. Araştıımarun özet
sonucu şöyle.
"Konaklama, restoran ve seyahat acente-
lerinde çalışanlann. yalnızca kuçuk bir bölu-
mü mesteid eğitim görmuştnr. Bu oran konak-
lama tesisleriode yuzde 13, restoranlarda yüz-
de 11, seyahat acenlelerinde yuzde 17'dir. tş-
letmelerin yandan fazlası gerekli personeli ise
almakta gaçmklerle karşüaşmaktadır. Koaak-
lama tesislerinde en buyuk guçluk resepsiyon
personeli alımında olmaktadır. Restorarüann
karşılaştığı en buyuk guçluk ise mutfak per-
soneli alımında olmaktadır. Konaklama tesis-
leri ve restoranlann cogunda en buyuk egi-
tim ihdyacımn ternel beceri duzeyinde duyul-
dugu betirtilmektedir. Konaklama lesislerinin
gelecek 5 yıl için 60 bin yeni personel istih-
dam etmesi gerekecektir. Halen sektörde is-
tibdam edilmiş personel sayısı ise 36 bin
400'dur. Restoranlann gelecek 5 yıl içinde 3
bin 600 yeni personele ihliyacı olacaktır. Ba
sayı, sektörde şu anda istibdam edilmiş per-
sooel sayısıyla aynıdır. Seyahat acentelerinin
ise gelecek 5 yıl içinde 19 bin yeni personel
istihdam etmesi gerekecektir. Bu sayı ise mev-
cut personel sayısının iki katıdır."
Bakanlık Müsteşan Mustafa Türkmen, eği-
tılmiş eieman sorununa şoyle yaklaşıyor:
"Şu anda 37 bin 500 kişiük personel eksi-
gimiz var. Ve mevcut personelnı de belli stan-
dartlarda olduğunu söylemek birçok açıdan
guç. Bir tesisin yıldızı hiçbir zaman sadece fi-
ukMl vasıflanyla olçulraez. Muşteriye veri-
len hizmerin kalitesi esas husushır. Dolavısıyla
5 yıldızlı bir tesis yaparsımz. verdıfimz hiz-
metin kalitesi 2 yıldızsa, onu 5 yıldız fiyatına
satamazsımz. O zaman da bu ulke için son
derece kotu bir sonuç alırsmız."
StRECEK