Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25 MART 1990
Emret Ayaguıı!..
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU
Neredeyse on giın olacak, şiddetli bir griple pen-
çeleşiyorum. Virüs denilen "mikroorganizma"larla
savaşmak kolay değil. İlacı da yok. lyi oldum sa-
nıyorsun, seni yeniden yatağa duşurüyor. Kafanın
içi sanki vınlıyor. Oysa "makro"larla savaşmak da-
ha kolay. Alırsın kalemi eline yasakçı rejimin be-
lirlediği sınırlar içinde istediğini yazarsın. Bu haf-
ta ciddi bir konu üzerinde duşüncemi yoğunlaştı-
ramıyorum. Ne yazacağımı düşünürken ayağım ha-
tınma geldi. Zaten o, -eksik olmasın!- gece gun-
düz demeden her saat, her an kendini anımsatır;
bir televizyona çıkmadığı kaldı. Araa ekrana çıkan
makroorganjzmaları gördükçe hemen beni dürtük-
ler "buradayım" der. İzin verirseniz bugünkü ya-
zıma konu olarak ayağımı ve ayaklarımdan en çok
yardım gördüğüm yer olan Lludağ'ı alayım.
Sakın, yazımın başlığına bakıp iki yıl süreyle te-
levizyonda gösterilen Ingiliz yapımı "Emrel Baş-
bakanım" dizisinde olduğu gibi politikadan söz
edeceğimi sanmayınız. iki yılı aşkın bir süre önce
geçirdiğim ayak ameliyatından sonra şunu iyice an-
ladım ki bazen baş ayağı değil, ayak başı yoneti-
yor. Baş, düşüncesini ortaya koyuyor, buyuruyor.
ayak diretiyor; buyruğu yerine getirmiyor. Tersi-
ne, zor kullanarak başa kendi isteğini yaptırabili-
yor. Geçen yıl çıkan "Ayağım ve Ben" başlıklı de-
nemede, hiçbir ağrı kesici ile dinmeyen sancılardan
söz eimiştim; bugün onlardan da söz edecek deği-
lim, artık alıştığım için bundan söz açmaya gerek
yok. Ya katlanacaksın, ya gideceksin. Ben katlan-
mayı yeğliyorum ve işi doğal akışına bırakıyorum;
çünkü her şeyini bu millete borçlu olan, Turkiye'-
de ve Avrupa'da bu milletin parasıyla okuyan, hele
hele Ataturk devriminin butun evrelerine çok ya-
kından tanık olan benim gibi kişilerin, halkı aydın-
latma ve bu devrimi savunma gorevini yerine ge-
tirmesi gerektiğine inanıyorum.
Yaratılıştan kansız olduğum için alyuvarları ço-
ğaltmak amacıyla 1942 yılından beri yaz aylarının
en az 22 gününü Uludağ'da geçiririm. Hekimin de-
diğine göre kandaki alyuvarlar ve hemoglobin 22
günde çoğalırmış; daha doğrusu kanımıza rengini
veren bu küreciklerin ömrü yirmi iki günmüş; dağ-
da yenileri oluşurken sayıları, bir kuşak öncesine
göre artarmış. Hekimin, o zaman biraz kuşku ile
karşıladığım bu sözlerinin, aradan geçen 48 yılda
çok doğru olduğunu anladım. Bu uzun sure içinde
doğumgünüm hep Uludağ'da bulunduğum zama-
na rastladı. Geçen yıl da öyle oldu, 85'i bitirdim,
bu satırlann yazdınldığj sırada 86'nın içinde emek-
lemeye başladım. Hiç ummuyordum böyle uzun ya-
şayacağımı. Çocukluğumdan beri soluk benizli,
sağlıksız bir yapım vardı; her yıl en az 15-20 kez
anjin olur ve güçlükle yemek yerdim. Yine böyle
bir rahatsızlık günümde babam beni doktor Atıf
Bey'e götürdü. 75 yıl önceki Çorum'da yalnız iki
eczane ve iki de hekim vardı; bunlann özel mua-
yenehaneleri yoktu, biri bir eczanede, öteki de öbü-
ründe oturur, hastalarını orada muayene ederler,
reçetelerini yazarlar, eczacı da ilacı hazırlayıp ve-
rirdi. "Hazırlayıp" diyorum, çünkü ilaçlar şimdi-
ki gibi şişe veyatüplere konulmuş, kutulanmış ola-
rak fabrikalarda üretilmezdi; Avrupa'dan gelen ilaç
hammaddeleri eczacı tarafından tedarik edilip ko-
yu renkli kavanozlara konularak camlı dolaplara
yerleştirilirdi; eczacı doktorun reçeteye yazdığı ilaç-
ları, taş havanda ezdp kanştırarak küçük güllaç kap-
süllere koyup hastaya verirdi.
Atıf Bey, Çonım'un en ünlü doktoruydu. Hiç
unutmuyorum, babam ona, "Aziz doktorum, bu
çocuğun hali ne olacak, ömrü hep hastalıkla
geçiyor" deyince Atıf Bey, "Merak etmeyin Hü-
seyin Bey, çocukluklarıru hastalıkla geçirenler mik-
roplara alışırlar ve bu yüzden uzun ömürlü olurlar"
diyerek babamın tasasını gidermiş, yüzünü güldür-
müştü. Şu anda çağrışımla bir olayı daha anımsa-
dım; Avrupa'daki öğrenciliğim sırasında el falıma
bakan bir hanım, "Yaşam çizginiz çok uzun, ama
ömrünüzün sonuna doğru bazı önemli rahatsızlık-
lar görünüyor" demi$ti. Fala hiç inanfnadığım hal-
de, şimdiki durumuma bakarak yuzunu bile unut-
tuğum o hanımın öngörusune neredeyse inanasım
geliyor.
* * *
Uludağ'da bundan iki yıl öncesine kadar hep ba-
şımın ayaklarıma hükmettiğine inarurdım ve bunu
doğal bulurdum. Bugûn Fatin Tepe'ye çıkacağım
veya Kuşaklıkaya'ya tırmanacağım ya da orman
içinden Bakacak ve Softaboğan'a gideceğim" di-
ye karar verdiğimde, ayaklarım bu kararı buyruk
olarak kabul eder ve beni oralara götürürdü. Çok
uzaklardaki küçük krater gölleri ya da "Aras
Çavlanı" denilen, yüksek, sarp bir kayarun için-
den fışkıran akarsu dahil olmak üzere Uludağ'ın
gitmediğim ve bilmediğim yeri yok gibidir. Rah-
metli babamın bana aşıladığı ağaç, orman sevgi ve
tutkusunu ben bu dağda emektar ayaklarımın sa-
yesinde bol bol ve doyasıya yaşadım. Ayaklarım,
geçen yıla defin, başımın verdiği kararlara hiç karşı
gelmediler. 1965 yılında yine Uludağ'da geçen bir
doğumgunümde şu dizeleri yazmıştım:
Bugün... Ağustos bin dokuz yüz altmış beş
Burçlardan başak burcu
Günlerden salı
Ve ben
Dağbaşlarında yürüyen
Eli asalı
Bir garip yolcu
Tam altmış birinci basamaktayım dünya katın-
da
Ve ömrüm koca bir meydan halısı gibi serili
Ayaklarımın aitında.
Özyaşam öyküsü niteliği taşıyan bu şiir Yol Ke-
sen Irmak adlı kitabımda tam dört sayfa kaplar,
şu dizelerle biter:
\r
e cesaretle aşmaya gidiyorum son tepeleri
Bu hayat yolculuğunda
Anlaşılan o tarihte, şimdi olduğumdan daha ka-
ramsarmışım; 61 yaşı ileri bir yaş sanıyormuşum;
oysa ne guzelmiş o altmışlı yıllar!
* • *
Doğrusunu söylemek gerekirse benim de ayak-
larıma etmediğim eziyet kalmadı. Uludağ'a ilk yıl-
larda kışın da gelirdim. 1943'te kayak yaparken
düştüm, sol ayağım bilekten kırıldı. Istanbul'a inin-
ce alçılanan kemik yanlış kaynamış; bir ay sonra
ameliyatla kınp yeniden alçıladılar; bu kez tuttu
ve yazın beni yine istediğim yerlere götürdü ayak-
larım. O tarihte Istanbul Hukuk Fakültesi öğren-
cileri ders yılı sonlarında "Guguk" adıyla bir mi-
zah dergisi çıkarırlar, hocalanna şaka yollu sata-
şarak dileklerini ya da eleştirilerini dile getirirler-
di; karikatürlerimizi de yaparlardı. O yılki Guguk'-
ta beni hastane yatağında ayağım yumak gibi kos-
koca bir sargıyla sarılı ve asıh olarak, uzanmış ki-
tap okurken çizmişler, karikaturün altına da
"Hocamız Uludağ'da eğleniyor!" diye yazmışlar-
dı. Çok güldümdu bu karikatüre. Ondan sonra
Uludağ'a hep yazlan geldim ve düşünsel çalışma-
lar için güç topladım.
Sanırım ayağım neredeyse iki yıldan beri benden
öç alıyor. Bunca zaman ona yaptığım eziyetlerin
acısını çıkarıyor; başımın verdiği buyrukJan bep ye-
rine getirmiş olan bu organ, şimdi başı yönetmeye
kalkıyor; yönetiyor da. Işte kanıtı: Ayak beni es-
kisi gibi başımın istediği yerlere taşımıyor, çok kı-
sa bir mesafeden öteye gitmiyor, bir yerde direnip
"Burada otur" diyor; çaresiz oturuyorum. Kimi-
leyin "Haydi kalk!" diye buyruk veriyor, elektrik
akımı gibi gelen acılı ve sızılı işaretlerle. Kalkıyo-
rum, bastonuma dayanarak dönüyorum. Kısaca-
sı, şu günlerde ayağım ne isterse o oluyor.
Ne kötüymüş meğer ayağın bası yönetmesi. Tann
hiç kimsenin ve hiçbir toplumun başına böyle bir
felaket getirmesin!
Yazayı bitirirken şunu da düşünüyorum: Insanın
iki ayağı var. Ama insan uyanır ve bilinçlenirse ze-
hirli "kırkayak"lan bir ayak vuruşuyla ezebilir. Bu-
nu yapamadığı sürece kırkayağın zehrine katlan-
mak zorundadır.
PENCERE
Günyol İçin...
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
"Uyanın Heyy"
Masamda bir mektup buldum. istanbul'da yaşayan ABD uy-
ruklu birisine Amerikan Başkonsolosu tarafından gönderilmiş.
Bir okur da nerden ele geçirmişse bu mektubu, gazeteye geti-
rip bırakmış.
Istanbul ABD Başkonsolusu kentte yaşayan Amerikalıları uya-
rıyor. Dıyor kı "Türkiye'de mart ayında büyük ve vahim olaylar
yaşanacaktır, dikkatli olun. Paniğe kapılmayın, ama önlemleri-
nizi alın."
Mart ayındaki "vahim" olayları bir düşünelim: Emeç'in öldü-
rülmesi; Silopi, Cizre, Ataköy kanlı olaylan; hemen hergün Gü-
neydoğu'da ölen, öldürülen görevliler; terörist diye antlan insan-
lar; Elazığ'da kurşuna dızılen 9 mühendis; aşırı sağ ve sol gö-
rünûmlü örgütlerin ortaya çıkarılması; Türk toplumunu sarsan
korkunç olayların hızlı biçımde artması...
Mart daha sona ermedi! Ay sonuna kadar daha neler olacak?
Öldürulme sırası kimde? Nerelerde terör örgütlerı yeni kıyımlar
yapacak? Şu günlerde yurdun orasında burasında akıl almaz
cinayetler işlenirse, Güneydoğu yöresinde birtakım başkaldırma
olayları patlak verirse hiç şaşmayacağım!
ABD Başkonsolosluğu durup dururken yurttaslarını "dikkatli
olun, önlemlerinizi alın, mart ayı Türkiye için hiç de iyi
geçmeyecek" diye uyarır mı? Demek bir bildikleri, bir öğrendikleri
var. CIA mı, yoksa başka bir haber alma kaynağı mı haber almış
her şeyi! İnsanın aklına bam başka şeyler geliyor. Bütün bu kar-
gaşanın. bjitün.bu kanfı olaj^a.örjiıç]r^^rdın^i5!tfn*şrjj§tkyş-
kusu uyarrtyor... ' '•*
Öyledir, CIA'lar, entelijans servisler her şeyi biztenden önce
öğrenir. Sanki bu olayları kandtleri planlıyormuş ya da düzenli-
yormuş gibi!
12 Mart günlerındeydi. Bir yabancı gazeteci dostla İstanbul
1
da bir lokantada yemek yiyorduk Nihat Erim yeni Başbakan ol-
muş, güven veren aydın kişilerin yer aldığı bir "beyin kabinesi"
oluşturmuştu. Bizler de umutlanmıştık. İkinci bir 27 Mayıs mıy-
dı yaşanacak olan? Birden o yabancı gazeteci "61 Anayasası
1
nın pek çok maddesi değiştirilecek" dedi. O güne kadar böyle
bir şey söz konusu değildi Güldüm, "Olamaz" dedim, "Nihat
Erim kabinesi böyle bir şey yapmaz, onlar reform kabinesi..."
Gazeteci dostum "Bol ancak'lı bir anayasa yapacaklar. Çok şey
değışecek"dedi.
Oyle de oldu. Bir iki gün sonra İlhan Selçuk gözaltına alındı,
"Cumhuriyet" kapatıldı. Ülkede bir başka rejim kuruldu. Tutuk-
lamalar, duruşmalar. anayasanın o anayasayı yapanlar tarafın-
dan yozlaştırılması, ışkenceler, elektrik uygulamaları...
Birıleri her şeyi biliyor, önceden öğreniyor. 12 Eylül'ün yolda
olduğunu da yabancı basın haber vermemiş miydi? Gerçi bir da-
vul çalmadıkları kalmıştı 12 Eylul cuntasının! Yabancı haber al-
ma örgütlerinin gizlice öğrenmelerine gerek yoktu. Her şey bel-
liydı, açıktı. Bilmeyen, görmeyen iktidarın başında olanlardı.
Nedense gözleri körleşiyor, kulakları sağırlaşıyor poTrtika adam-
larmın! Bıle bile uçumma sürüyorlar devlet arabasını. Kendile-
rinın de uçuruma doğru yol aldıklarını anlamıyorlar. 27 Mayıs ön-
cesinde de böyle olmuştu. Gazeteler, yazarlar "Bu gidiş yanlış-
tır, ille de iş başında kalacağım diye direnmek büyük bir
yanılgıdır" desinler. yazsınlar, uyarsınlar. Gözü dönmüş politika-
cılar çıkmazlardan kendilerini kurtaramazlar! Tipkı bugünküler
gibi! ÂNAP da bu partinin liderleri de Meclis grubu da geçmi-
şin deneyimlerinden hiç ders almışa benzemiyorlar! Dış kaynak-
lar sonucu görüyor, ama bizimkiler gerçeklerden kaçmak için
sonuna dek direniyorlar
Türkiye bir kez daha tehlikeli bir dönemeçtedir. Ancak halkın
desteğine, güvenine safııp bir yönetimle bu karanlık çıkmazdan
kurtulmak olasıdır. Denecek ki bu tür sözler çok söylendi, uyarı-
cı yazılar çok yazıldı. sağır sultanlar duymazlıktan geldi
Ne yapalım bıze düşen görev bu; yıllardan ben gerçeklerı dı-
le getirmek, gözler önüne sermek...
Bakın Amerıkalılar kendi yurttaşlarını nasıl düşünüyor nasıl
koruyor! Bizim yöneticiler ise "dünya yansa bizim hasırımız
yanmaz" anlayışında!
ACI KAYBEVflZ
Halkın dostu. demokrasinitı yılmaz neferı, 68'lilerin can
arkadaşı, guzel insan
Dr. HASAN MİRİ'yi
zamansız yitirmenın bü>Tjk acısj içınde>ü. Anısı onunde saygı
ile eğiliyoruz.
Tum dostlann başısağolsun.
Dr. İRF\N AStL. Dr. PERİHAN AStL. Dr. ARİF ORTAKÇI. Dr.
BAKI SATIŞ. Dr. Hİ'SNİ" l'C*R- Or. OSMAN ütZDAR. Dr.
AHMKT OKRF.LI. Dr. MEMDl H K\Z\M.I. Dr. LEVENT ÖZSES.
Dr. MKHMKT T l >C\. Dr. İ MİT TKKİ>. Dr. ERİVAN SEVİNÇ.
Dr. YILMAZ BOLAT. Dr. MH\T ERDOĞAV Dr. İBRAHlM
KOCABIYIK, Dr. AVM AYDKMtR. ür. Xl.İ MKTt 4DVMAV Dr.
Hİ SEYtN E R G İ L U . Dr. Tl F\N PKKİY Dr. AHMKT ÜİUSİZ.
Dr. ŞEFİK MAS. Dr. GOKALP MfSTFX.APIJOftU'. Dr. Gl RKAN
DİRIK. Dr. O R r U \ Kl R!;AT. Dr. ALİ AĞZITKMİZ. Dr. OYA
TANGOR. I>A AYK\\\T. HVŞMET tKl.lk. T\I.AT OZMEN.
Sll.KYM\\ MKRK . NEDIM W.T\^. ÖZK \ \ BU>EK. RKH V
PEKKKTEN. »K( II EIİIM. KEMVI. M»<
İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ
ARANMAKTADIR
Yeni açılacak olan özel ilkokul için yük^ek- okul
mezunu genç, deneyimli, öğretmenlik mesleğini
ideal olarak benimsemi^ öğretmenlcr alınacaktır.
Müracaat:
Nilgün Aydagül 175 C2 37
Lale Ünaldı 164 28 84-164 C8 C6
Ç I K T I
K ü r t s o r u n u b ö y l e ç ö z ü l m e z
TEK YOL
DEMOKRASİ ŞİMDİ
Cizreliler ders veriyor
11
En" erkek bakan komisyonda
asasını salladı
ZİNADA KADIN-ERKEK
EŞİTLİĞİNE IIH
y
PÜNK T U R K İ Y E ' D E
ÖLMEOİ YAŞIYOR
Inîihar iznine^çıVmak için
içilen haplar . Asil Nadir'in Güneş'inde
KULELI'DEN BİR TANIKLIK k.sa bir eyiem
Doğu Almanya'yı ayağa İstanbul Film Festivali
ilk kaldıranlar ANTİ-SÖMÜRGE BİR
"KURTARICI-LARA BİR AVUÇ OY BAŞYAPIT: CEZAYİR SAVAŞI
Devrinıci
Demokrasi
Sos\alizm
I 1 K t ' t l ! •* I I K İ S İ
"Kitap özgün bir örnekten
yola çıkarak 'Devrımci
Demokrasi'nin tümünü
hedeflemektedir."
Eksen Yayıncılık
512 51 46
Where did I come from?
Where am I going?
Free information:
Universelles Leben,
Dept. 9/12, P.O. Box 56
43, D-8700 Wuerzburg,
West-Germany
PATARADA 1 DÖNÜM
TAPULU ARAZİ, KAŞ
UZUNÇARŞIDA
DEVREN DÜKKÂN
160 06 66
SATILIK
Siyam Yavrusu.
' 161 84 15
DUYURU VE BAŞSAĞLIĞI
Elazığ'da silahlı bir saldırı sonucu öldürülen Birliğimiz
mensuplan,
METİN ÇAKIR,
HÜSEYİN YEĞENOĞLU,
AYDIN İNCEOĞLU,
BÜLENT FİDAN,
SELİM ŞAHİN,
MEHMET FETHİ BAKAR
i!e
ASIM ERDAL,
ZEKİ ÖZÇELİK,
ORHAN YETER'i
saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve. TMMOB
topluluğuna başsaglığı diliyoruz.
Yurdun neresinde olursa olsun, halkımızın hangi
kesiminden olursa olsun, failleri kim olursa olsun,
insanlarımızın siyasi amaçlarla katledilmelerini, terörün
her türünü şiddetle kınıyoruz.
Hızla bir kaos ortamına çekilmek istenen ülkemizde,
eksiksiz demokratik bir işleyişin hayata geçirilmesi
amacıyla tüm demokratik güçleri dayanışmaya
çağırıyoruz.
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
GEMİ MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
GEMİ MAKİNA İŞLETME MÜHENDİSLERİ ODASI
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
İÇ MİMARLAR ODASI
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
METALURJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
MİMARLAR ODASI
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
PETROL MÜHENDİSLERİ ODASI
6. SAYI BAYÎLERDE
Şadi Ozansii
DEVRlMC!
BİRLİK LZERİNE
Sungm Savran
DÜNYA SOLUNUN
\E\lDEN-
YAPILANMASI
Sami San Lenin, Trotikiy ve Rusya'da Sürekli
DevTİm -k Yusıtf Bannan "İhanete Uğrayan
Devrim"in Güncelliği * Pınar Selinay Arjan-
tin'de Devrimci Yükseliş •*• Yerasimos Pulio-
pulos Yunan Solunda Yeniden-yapılanma *
Poionva Dosyası: PSP-DD ve Josef Pinior
KJodfarer Cad. 41/32 Ser\et }|an. Çcmbcrlıtaş İsıanbul
Tel 516&4 54"
Dağıtım: GAMEDA
AZERBAYCAN
Türklük davası mı?
Bir ulubun kendi kadcrini
la\in hakkı mı.'
Broşür Dizisi 1
kıtapçılarda
Gözlerımi açtım..
Sabah..
Yanımdaki ranzanın alt yatağında Sabahattin Eyuboğlu mışıl
mışıl uyuyor; tavana yakın tek pencere ağarmış, Cahit Sıtkı Ta-
rancı'yı anımsatıyor:
"Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!"
Tutukevi burası..
Güneş doğdu doğacak, kimse uyanmadan kalkayım, ışimı gö-
reyim, elimı yüzümü yıkayayım, avluya çıkıp bir soluk alayım, der-
ken kapıyı açınca Günyol'u gördüm.
İsa'dan önce iki bin yılına doğru Ege'nin Anadolu yakasında
yaşamış bir bilge.. Geniş alnı, ak saçlarıyla sessız, durgun, den-
geli. Geceden kalmış mangalın soğumuş külleri aitında sıcaklı-
ğını koruyan iki köz gibi iki gözü..
Sağ elinde süpürge..
Sol elinde faraş..
Günyol nöbetçi..
Ortalığı süpürüyor, geceden kalma sigara tablalarını temizli-
yor, ortalığaçekidüzen veriyor, koğuştakiler uyanmadan görevi-
ni bitirecek..
vfedat Günyol'un bir mapusane seherine çizilen izdüşümü bel-
leğime kazındı. Sokrates mıydı, Homeros muydu? Belki de Ba-
beuf'tü ya da Voltaire'di; hayır, Pir Sultan, Karacaoğlan veya Yu-
nus da olabılirdi bir elinde süpürge ötekı elinde faraş tutan adam.
Bastille zindanı mıydı? Bektaşı tekkesı miydi burası? Bir manas-
tırın avlusu mu? Yoksa bir askeri tutukevi mi?
•
Doğan Hızlan, Vedat Günyol için yazıyor:
"Günyol çoğunlukla belgesiz, dayanaksız yargılardan kaçar, bir
eleştirme yazısında, ele aldığı yazann bütün yanlarını bir çırpıda
vermek kolaylığından özellikle sıynlmak ister; ayrı ayn yazılarda
o sanatçının ayn ayrı yanlannı ayrmtılarıyla inceleyerek dennteş-
tirmeye çalışır. Böylece bir Batılı eleştirmen gibi bir yazann derin-
lemesine yalnızca bir özelliğini tanıtır yazısında. Eleştirmesinde
baş öğe, eleşördiği sanatçının dünya görüsüdür; sanatçının yaz-
dığı konu karşısında aldığı tavırdırf' (Şairler ve Yazarlar Sözlüğü,
Şükran Kurdakul.)
Kımı zaman bütünü veren bir aynntıyı sergilemek, bütünü an-
latmanın en kısa yoludur.
12 Mart'm sıkıyönetim hapishanesinde, devrimci gençlerin ko-
ğuşunda nöbet tutan ve bir elinde süpürge, bir elinde faraş kö-
şeyı bucağı temizlemeyi doğal sayan Vedat Günyol'un "dünya
görüşü" ve "yazarkimliği" belli değil mi? Çağlar boyunca dalga
dalga kendini tazeleyen "hümanizma"y\ tüm yaşamında toplu-
mun benliğine ve insanın kimliğine işlemeye çalışan Vedat Gün-
yol, 12 Mart ara rejiminde "gizli komünist örgüt kurmak't&n yar-
gılanırken gık demedı.
Kimliğindeki bilgeliği bütünüyle yansıtan önemli bir ayrıntıdır
bu.
*
1912'de doğmuş Günyol..
Balkan Harbi'nde gözlerini dünyaya açmış, bebekliğini Birin-
ci Dünya Savaşı başlarken aşmış, çocukluğunu Ulusal Kurtuluş
Savaşı sürecinde yaşamış; Cumhuriyet döneminde lisede, üni-
versitede, sonra Fransa'da öğretim görmüş; eğitim, sanat. öğ-
retmenlik, çeviri ve edebiyat dünyasında 20'nci yüzyılı baştan
sona katederek 1990'a ulaşmış Vedat Günyol'un adına yarın
Türkiye Yazarlar Sendikası bir toplantı düzenliyor.
Hepimizin Vedat Günyola borcu var; çünkü sanat ve kültür
dünyamıza çok şey verdi.
Peki. biz ona ne verdik?
Ne zaman bir yazann ya da şairin kişiliğine ilişkin bir yazı yaz-
sam bilmem ki neden Celal S//ay'ın bir şiiri aklıma gelıyor:
"Ve duydu bir açın yemek ihtiyacını
Buğday tahasındaki basak
Utandı büyümesindeki şelrvetten
Kurudu, gitti."
Bu tarlayı elbirliğıyle sulamak gerekmiyor mu?
İSKENDER FİKRET AKDORA'NIN
YENİ YAPITLARI
SAĞKEN—1 (Bütün Şiirleri)
SAĞKEN—2 (Bütün Şiirleri)
SAĞKEN—5 (Bütün Şiirleri)
SAMURAY (Jappn Şiirleri)
NEDİM (İnceleme)
ÖLÜMSÜZ BİR DÜNYA'DA
YAŞAMAK (Oyun-5 bölüm)
UZUNYOL (Roman)
Genel Dağıtım: BODURLAR — Yayın
Dağıtım A.Ş.
Cağaloğlu — İstanbul — 511 16 55
SIMGE YAYINEVI
GÜLYANGINI
ÖMRÜMÜZ
Aydın Direnişi Anısına
ERSİN ERGÜN
ŞİİRLER
DAĞITIM: İSTANBUL: CEMMAY 527 01 53
ANKARA: ADAŞ 134 46 24
BÜTÜN KİTAPÇILARDA
BU BİR REKORDUR
ADA TAM 5000 SATI$
LAIKLIGE CAGRI
Prof.Dr. Muammer AKSOY
»KUMADINIZ MI?
ÜNDOGAN YAYINLARI
Bodmm'da
devıcn kiralık tam teşekküllü piaj tesisi
Tel.:34186 35-363 24 87
Hafta sonu büıün gün
Hafta içı saat 20.00'den sonra
SARIGOL'DEN KAMUOYUNA DUYURU
Çanakkale Belediye Başkanı İSMAİL ÖZAY'ın "Halkın desteğı
olmadan halkı adına karar verenler, ulusunun kaderıni
belirlemeye çalışanlar, verdikleri o kararların aitında ezılmeye.
tarihin karanlıklarında yok olmaya mahkûmdurlar" sozleri
nedenıyle görevden alınmasını prolesto ediyor, yüreğimizin
ismaıl Ozay ile birlıkte olduğunu kamuoyuna duyuruyoruz.
HASAN KESKİN, HASAN ULGEN, SAL.İHYAPICI, SALİM
EROĞLU, SÜLEYMAN ZENGİN, ÇETİN AKŞOY, REŞAT
İLTER, MUSTAFA BAYRAKTAR, AHMET DEMİRTAŞ. HALİL
OLGUN. ARİF ÖZDEMİR. BEYAZIT DAMAR, ÖMER KARCI,
CEMAL KAYA, AHMET AK, SÜLEYMAN ÖZ, RAFET KARCI,
AYŞE ÖZHAN, HİKMET ERTÜRK, AHMET AKŞEHİR, K.
ŞAHİN ERBAY, VELİ ALTINKUM, AHMET AKSOY, ŞÜKRÜ
KAYHAN, İBRAHİM BACAK. SÜLEYMAN TOPRAK, SALİH
ÖZ, MUSTAFA YILDIRIM, HÜSEYİN ÇAKKA$. İSMAİL
ÇOPUR, TİMUR HORASAN. ADNAN AYGAN. AHMET
ALTUBEY, HALİT ŞEN, HALİL KOCA. İBRAHİM BOZDAĞ.
ALİ İLKHAN, ORHAN DEMİRCİOĞLU, M. ALİ MEZARCI, İ.
İLKAY AK, YUNUS PARS, F. ÜMİT DEMİR. AKİF ÖZMEN,
ÖMER TÜFEKÇİ, R. ERDAL İLAL, SAMİM UÇ, NECDET
EKE, MUHARREM CENGİZ.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR
BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ihtiyacı olan 12.000
It. larvasit ilacı
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 51/p maddesine göre
iç veya dış piyasadan teklif alınarak pazarlık usulü ile satın
alınacaktır.
Şartname, Satınalma Daire Başkanlığı Araç Gereç Satı-
nalma Müdürlüğü'nde görülebilir veya bedeli mukabilinde
satın alınabilir.
istekliler bu iş için hazırlayacakları teklıflerı en geç
12.4.1990 günü saat 10.00'a kadar Büyükşehir Belediye En-
cümeni'ne teslim edeceklerdir.
TURK KALP VAKFI
Muayene, Teşhıs, Tedavi, Kontrol,
Laboratuar, Röntgen
175 12 44/45 -148 58 66
172 87 24