25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
w- 7 ŞUBAT 1990+ + ** HABERLERİN DEVAMI OLAYLARIN Şimdi göç zamanı ARDENDAKI GERÇEK (Baştarafı 1. Sayfada) darı ders almışa benzemiyordu; o gunden bu güne dek bir çık- maz yolda yürumekte, diren- mekte, inat etmektedir. 12 Eylul'ün antıdemokratık hukuk düzenine sahip çıkan ANAP, iktidarda kalmak için seçim yasalanm 11 kez değistir- meyı de göze alabilmişıir; bu yolda anayasayı çiğnediğinı "itiraf" etmiştir; gün geçtikçe yükselen muhalefet partileriyle diyalog köprülerini yıkmaktan çekınmemıştır; halk tabanı eri- yip giden ANAP'ın cumhurbaş- kanı seçimlerinde bile muhale- fet partilerini dışlaması, siyasal yaşamı büsbütün çıkmaza sok- muştur. Daha başka deyişle, ANAP ikııdan, askeri yönetimden son- ra siyasal yaşamı normatteştire- ceğine tersini yapmıştır. Partiler arası işbirtiğini kuracağına, par- lamentoyu çalıştıracağına, de- yım yenndeyse "anormal" bır yönetim biçimini yeğlemıştir. Eşki ANAP liderı ve Başbakan Özal'ın bugün Çankaya'dan ul- keyi yönetme hevesınin başkan- lık sistemine açılan yonelimi bu- yuk rizikolan içermektedir. Bu sisli ortamda terör eylem- lerının bütUn toplumu sarsacak biçimde gündeme girmesı kay- gı vericidır. Akbulut hükümeti ne kadar uyanlsa yine azdır. Türkiye'nin anayasal devlei düzenine gore iilkede yapılandan ve yapüama- yandan hükumet sorumludur. Oysa gun geçtikçe anormal bir havaya burünen siyaseı orta- mında, kamuoyu "Akbulut hükümeti''' mi, "Özal hükümeti" mi ikilemine itilmiş- tir. Bu ortamda terörun 12 Eylül öncesini anımsatacak yöntem- lerle gündeme girmesi bir rast- lanıı mıdır? Eğer -en başta Profesör Ak- soy olmak üzere- terör kurban- larının katilleri kısa sürede mey- dana çıkarılamazsa, ortam büs- bütün bozulacak, ülkenin üze- rine çöken karabasan daha da ağırlaşacaktır. Akbulut hukümetimn üzerine düşen görevi en kısa surede ye- rıne getirmesi gereğini bir kez daha anımsatmakıa yarar göru- yoruz, Iktidar belki terör eylemleri- nin faillerini bulmanın ne kadar güç olduğunu ileri sürerek ya- rarsız bir savunmaya yönelecek- tir. Ancak daha önceki deneyler- le öğrendiğımiz gibi terörun Umutlanm çökertmek için en et- kiliyöntem, ülkede parlamento- yu ve partilerarası ilişkileri işler- liğe kavuşturmaktır. Bunun da en kısa, en etkili, en kesin, en kolay bir yolu var: Erken seçim!.. Ülkeyı ferahlatacak, karabu- lutları dağıtacak, rejimi normal- leştirecek, ANAP iktidannı bus- bütun erimekten kurtaracak tek çozum budur. -k** Enflasyona (Baştarafı 1. Sayfada) duştuğunu gosteren çizelgeler da- ğıtarak enflasyonu açıkladı. Ta- ner, konuşmasına "Size bir muj- dera var. Enflasvon yuzde 60a indi" dıve başladı. Taner, ABD ge- zisi sırasında bu konudaki uzmaıı- larla da konuştuğunu ve ABD'li uzmanların eniflasyonun yıl sonu- na kadar yüzde 30'lara ineceğini söylediklerini bıldirdi. Taner ko- nuşmasına, "ABD'de bu labloyu çok olumlu buldular. Enflasyo- nun yiizde 30'lara ineceğini söy- lediler, bu hedefe ulaşacağız. Enf- lasyon bu yıl yüzde 30 olacak" di- ye sürdurünce ANAP milletvekil- lerinden tepki geldi. Tokat millet- vekili Talat Sargın oturduğu yer- den, "Bu rakamlar gercekçi degil, baz yılını değiştirerek enflasyon değişmez. Kâğıt uzerinde enflas- yon değişmez" diyerek bağırdı. Ka>seri milletvekili Nuh Mehmet Kaşıkçı da "Kitni kandınyorsu- nuz". Gerçekleri konuşalım da seçmenin sonıianna doğru cevap- lar verelim" diyerek tepkisıni gös- terdi. Bazı ANAP milletvekiîleri de "İTO rakamlan sizi yalanlıyor. Ni>e o kadar farklı?" sorusunu yonelttiler. Taner, laf atmalar sırasında, tTO rakamlan çarpıbyor, politi- ka yapıyor" suçlamasında bulun- du. Bazı ANAP milletvekiîleri de enflasyon konusunun uzun uzun tartışılmasını istedıler. Devlet Ba- kanı Taner, tartışmalar sırasında "Baz yılını değiştirerek bulunacak rakamlar çok bir şey fark etmez. Ancak binde bir fark eder, artış oranı >üzde 3 ise yuzde 3.1 olur" şeklinde konuştu. ANAP milletvekıllerinın, Dev- let Bakanı Giineş Taner'e soru sor- ma \e enflasyonu tartışma ıstek- lerı, ANAP Grup Başkanvekilı Onural Şeref Bozkurl tarafından engellendi. Fındık tartışması Cumhurbaşkanı Turgul Özal a Uluslararası Fındık Birliği adına madal>a \eren Ünal Sağra'nın sa- hıbi bulunduğu Sağra firması ANAP grubunda eleştırildi. Sana- yicilere yuzde 20 duşuk fiyatla \e uç ayı faizsiz altı avlık vadeli "fın- dık tahsisi" kararı grupta tartışı- lırken, Giresun Milletvekili Bur- han Kara, Para Kredi Kurulu'nun kararının bır firmayı korumak amacıyla alındığını savundu \e ANAP Ordu Milletvekili Vılmaz SanioglıTnu da bir çikolata firma- sının temsıleiiiğıni yapmakla suç- ladı. (Baştarafı 1. Sayfada) larla taşıdıklan su da yetmez ola- caktı. Susuzluk kavururdu, ama oldurmezdi. Soğuk can alıyordu. Neden göçmek için daha sıcak bir mevsimi bekiememişler de kı- şın ayazında Guneydoğu'nun so- ğuğuna evsiz, yakıtsız ve parasız düşüvermişlerdi. Çukurca'nın Andaç köyunden göçen Hacı Actr, kışın göçnıe gerekçesinde Guneydoğu'nun önumüzdeki dö- neme ilişkin bir tehlikesini de gün- deme getiriyordu: — Şimdi kış diye bizi taşıyacak araba bulduk. Yaz olup da "te- rör mevsimi" başladı mı bir Al- labın kulu gelmez bizim koye. Milyon versen terörden korkusu- na hiçbir kamyon şoföru taşımaz bizi. Onun için köylülerle karar verdik, "şimdi göçemezsek yaza hiç göçemeyiz" diye... Neden göçüyorlar? Siirt'in Eruh ilçesi Akmeşe kö- yii muhtarı Hiisnii Kayran, Siirt Valiliği'ne, Olağanüstü Hal Böl- ge Valiliği'ne, tçişleri BakanlığT- na, Başbakanlığa, Cumhurbaş- kanlığı'na, TBMM'ye, yöre mil- letvekillerine başvurmuştu. Dilek- çesinde silahlı bir grubun kendisi olmadığı bir sırada köye geldiğı- ni, yiyecek istediklerini, propa- ganda yaptıktan sonra gittikleri- ni anlatıyordu. Muhtar Kayran, "Aynca köyde de olsaydım du- rum değişmeyecekti. Onlar sayı- ca kalabalıklarmış ve bepsi de si- lahlı kişilermiş. Böyle silahlı bir graba karşı biziın köylii olarak di- renmemiz mumkun değildi. On- lann köyümüze gelip gitmelerin- de bizim bir kusunımuz veya su- çumuz yoktur" diyordu. Dilekçesinde anJattığına göre ABD'ye (Baftarafı 1. Sayfada) üzerine, Ankara'daki Amerikan Buyukelçiliği aracılığı Ue Türk Dı- şişleri BakanlığYnda konuyla ilgili bazı yetkililerin nabzı yoklandı. Onların bu yönde alınmış bir "dış politika karanndan" haberdar ol- madığı görülunce durum iyice ka- nştı ve VV'ashington, bir yonetim mensubunun deyimiyle, "kuşku içinde kaldı." Washington, Amerika'ya böyle bir öneri gotürülmuş olmasını, Türkiye'nin, "AT'ye tam uyeükten umudu kestiği için yeni bir açı ara- yışı içinde olabileceği" şeklinde al- gılıyor. AT'ye tam uyelik ve Avru- pa ile entegrasyon için yoğun ça- ba harcandığı bir dönemde, Ok- yanus aşırı Amerika ile "tek pa- zar yaratılması" aniamına gelen böyle bir oneri yapılmasını "çok aniamlı" bulduklannı soylüyorlar. Bir yonetim mensubu, konuyla il- gili sorumuza, "çok kafamızı kanştırdı" diye yanıt vererek öne- rinin yarattığı soru işaretlerine dikkat çekiyor. Her ne kadar bu öneri, Türkiye'nin Avrupa*ya dö- nük politikalanndan Amerika'ya doğru bir açı kayması şeklinde yo- rumlansa da, bilindiği kadarıyla bu yönde bir devlet politikası da bulunmuyor. Türkiye, Avrupa ile entegrasyondan vazgeçmiş değil. Amerikan makamlan, öneriyi na- sıl karşıladıkları sorulduğunda, öze hiç girmeden usul yönünden bu aşamada "e>et demelerinin olanaksız olduğunu" soyluyorlar. ABD'nin bir tek kuzey sınır komşusu Kanada ile serbest tica- ret anlaşması var. Buna göre gum- rük duvarları karşılıklı olarak or- tadan kaldırıhyor ve bir çeşit tek pazar yaratılıyor. Söz konusu an- laşmanın imzalanması, Kanada- da sadece son 10 yılın en büyük olayını yaratmakla kalmadı, aynı zamanda erken seçimlere yol aç- tı. Ankara cephesi Cumhuriyet'in konuya yakın kaynaklardan edindiği bilgiye göre Türkiye'nin Washington Buyükel- çisi Nüzhet Kandemir'in geçen aralık ayı ortasında Ankara'da Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la vaptığı temaslarda kararlaştırılan oneri, Dışişleri Bakanlığı yetkili- lerinin bilgisi olıaaksızın ABD'ye iletildi. Kandemir'in doğrudan Dı- şişleri Bakanı James Baker'a ak- tardığı bu öneri, Ankara'da Dışiş- lerı'nin AT ile ilişkilerden sorunı- lu yetkililerine ulaştığında, Was- hington'da konu hakkındaki ince- lemeler çoktan başlamıştı. Dışiş- leri'ne yakın kaynakların verdiği bilgiye gore Ankara'daki yetküiler, bu gecikme nedeniyle kendilerine ABD çevrelerinden yoneltilen so- ruları, "haberimiz yok" diye ya- nıtladılar. Ancak daha sonra konu, Dışiş- leri'nin ilgili birimlerinin günde- mine geldi. Bu birimlerin yürüt- tuğü inceleme sonucunda, ABD ile gumruk duvarlarının olmadı- ğı bir serbest ticaret ilişkisi kurul- masının, Türkiye'nin Avrupa Tbp- luluğu (AT) ilt mosındaki Anka- ra Anlaşması ile tam üyelik baş- vurusunun dayandığı Roma An- laşması'na aykırı olduğu saptan- dı. Türkiye'nin toplulukla ilişkile- rine "büyük bir darbe vurabilecek" boyle bir anlaşma konusunda girişimlerin çeşitlendi- rilmesi Dışişleri tarafından "kabul edilemez" gorüldu ve bu görüş Cumhurbaşkanı Turgut Özal da- hil olmak uzere tüm yetkililere iletildi. Cumhuriyet'in "önerinin geri alınıp alınmadığı" yolundaki so- rusunu yanıtlayan Dışişleri Ba- kanlığı'na yakın bir ust duzeyli kavnak, gelişmeleri şöyle ozetledi: "Vapılan hata. Dışişleri'nin bil- gisi dtşında hareket edilmiş olma- sından kaynaklandı. Dışişleri ge- rekli u>an\ı yapınca, önerinin ge- ri alınması için artık çok geçti. Bir devlet lükurduğünü yalayamaya- cagına gore mesele uygun biçim- de rafa kaldınldı. Gündeme bir daha getirilme\erek üstünün or- tulmesi sağlandı." muhtar Kayran iki gün Eruh Ya- tılı Bölge Okulu'nda sorgulanı- yor, dövülüyor, iki gün bir lok- ma yemek verilmiyor. Sonunda eline beş sorudan oluşan bir liste veriyor tabur komutanı: "1. Camjde ne konuşmuşlar. 1. Hnri Giingör'e kaç lira vardım yapmışlar, 3. Camide konuşma- yı kirn yapmış, 4. Köyden ne is- tekJerde bulunmuşlar, 5. Köyden ne zaman aynlmışlar..." Başvurduğu her yerden yardım istiyor muhtar Kayran: "Ne erim- de kalabiliyonım. ne Eruh'a gide- biliyernm, can guvenligim yok- tur. Yeniden gözaitına alınıp iş- kence edilme korkusu içinde- yim." SHP milletvekiîleri Fual Alalay ve Cumhur Keskin'in Bakanlar Kuruiu hakkında verdikleri gen- soruda bolgedeki "göç" şu tüm- celerle yer alıyor: "Terör olaylannın sürmesi, iki taraflı baskı ve şiddet uygulama- lan, insan hakları ihlalleri vatan- daşı canından bezdirmiş, demok- rasiye olan guvenlerini sarsmıştır. Yılgıniık, güvensizlik ve baskı or- tam ı bu bolgede yuzlerce köyün boşalması sonucunu doğurmakta- dır. Siyasal nedenlere dayalı göç olayı bızlı bir artış göstennekte- dir. Zaten büyuk bir ekonomik gerilik ve yoksnlluk içerisinde ya- şayan bu bölgenin kırsal kesim in- sanı. yaşamı boyunca biriktirdik- lerini de yok pahasına satarak topraklannı terk etmekte, çaresiz- lik içerisinde yaşamlannı göç et- (ikieri yerlerde yeni (oplumsal so- nınlarla biriikte surdürmcye çalış- maktadırlar." SHP Genel Saymanı Fuat Ata- lay gensoruyla ilgili konuşmasın- da "Şimdi sormak istiyoruz. Aca- ba yönetim bu göç olaylannı ka- sıtlı olarak mı özendiriyor? Soz konusu göç olaylannın en önem- li nedeni, vatandaşın iki ateş ara- sında kalmasıdır. Kısır bir döngu yaşanıyor. Konıculuğu kabullen- meyen devlet karşıtıdır önvargısı hftlâ süniyor. Konıcuysan günün birinde yasadışı örgüte bedef ola- cağı korkusu, silahlannı btrakma- lanna neden oluşturabiliyor. Böy- lesi bir dunımda da yine karşıla- nnda devlet teronı gören yurttaş, çareyi kaçmakta, göçte bul- maktadır" değerlendirmesini ya- pıyordu. Güneydoğu'da yuzlerce köy göçmüş, bir o kadarı da göç ha- zırlığında Izmir'in, tstanbul'un, Adana'nın, Manisa'nın yolunu tutuyorlar, çoluk çocuk, yaşlı- genç, kadın-erkek... Tüm başvu- rulan ise yetkililer uzaktan göz ucuyla izlemekle yetiniyorlar. Üst düzey bir güvenlik görev- lisi, bir gün beyaz kâğıda çizdiği bir karenin ortasına küçük bir nokta yerleştirerek "Bak" demiş- ti, "Bu, akvaryum. Şu noktada da balık. İşte terörist de böyledir. Akvaryumdaki suyun, yani böl- ge halkının içinde yaşar..." Konuyla ilgililerin duyarsızlığı- nı gördükçe insan "akvaryumun suyu koruluyor" mantığının Gü- neydoğu'daki göçe damgasını vurduğunu düşünüyor. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Topluma mal olmuş kişilerin öldürülmeleri başlıbaşına "prcvokasyon"öur. Cumhurbaşkanı'nın açıklaması bu bakım- dan olaya yeni bir yorum getirmiyor. 7.65'lik mermı alan birçok marka tabanca var. Örneğin Browning 7.65 mm'liktir; Kırıkkale öyle; Parabel- lum öyle; VValther öyle. Kullanılan mermiden yola çıkıp cinayetin kimler tarafın- dan işlendiğini kanıtlayacak bır yontem de henüz bulunmuş değildir. Tabanca ele geçmedikçe olayı aydınlatmak güçtür. İpekçi cinayetinde kullanılan mermiler 9 mm'liktir. Cina- yette Gestapo" tip horozlu tabanca mı kullanılmıştır? Pa- rabellum mu? VValther mi? Bu da belli olmamıştır. Bu yüzden Cumhurbaşkanı'nın "Abdi İpekçi'yi vuran si- lah nasıl? Onu biliyorlar mı? Hep zaten bu tür silah kullanılıyor" yolundaki açıklamasından da herhangi bir so- nuca varmak olanağı yok. Aksoy cinayetinde kullanılan tabanca 7.65 çapındadır, Özal'ı yaralayan silah da 7.65'liktır, öyleyse bu iki olayı da aynı insanlar yapmıştır ya da yaptırmışlardır diye akıl yurüt- menin anlamı olmaz. Ne İpekçi cinayetinde kullanılan silah ele geçmiştir, ne Aksoy cinayetinde kullanılan silah. Bu yüzden mermi yapısından yola çıkıp yorum yapma- nın hiçbir anlamı yoktur. Devlet, bu konularda yorum yapmaz; kanıt bulur, olayı ay- dınlatır. Ankara DGM Başsavcılığı Özal'a suikast dosyasını soruş- turmuş; ancak Kartal Demırağ'ı kimlerın cinayete yöneltti- ğini kanıtlayamamıştır. Kanıtlayamamıştır, ama Özal, seçim konuşmalarında su- ikast gırişiminın ardında "güç odaklarının" olduğunu da vur- gulamaktan geri kalmamıştır. Bu tür "güç odaklan" varsa, bu güç odaklarını ortaya çı- kartacak olan devlettir; devletin MIT'i, polisi ve savcısıdır Özel sektöre havale edılmeyecek bir iş varsa bu da dev- letin güvenliğidir! Eski başbakanlardan Sayın Ecevit de kendısine yönelen iki suikast girişimini başbakan olarak aydınlatamamış, olay- ların üstüne gidememiş, ama bu tür olaylardan hep yakın- mıştır. Devletin yakınmaya hakkı yoktur. Devlet eğer devletse, bu karanlık cinayetleri önler; önleyemezse, hiç olmazsa bu cı- nayetleri işleyen katilleri arar, bulur. Devletin görevi, "provokasyondur, şudur, budur" diye yo- rum yapmak değildir. Devlet, bu konularda yıllardır kamuoyunu ağlama duva- rına çevirmiştir! Terör, yapısı gereği çokuluslu bir olgudur. Bu çokuluslu olguda binbir türlü bilmece gizlidir. Ufuk Güldemir'in Amerika'dan verdiği dünkü haberi bir kez daha okuyun. CIA'nın yan kuruluşu "Rand Corporation" Kürtlere yol gös- teriyor. Diyor ki: — Eğer militan Kûrt gruplan Marksizm yerine Islami ideo- lojiyi bayrak yaparlarsa Kürtleri devltte karşı mobilize etme şansları yükselir. Ankara'daki eski CIA İstasyon Şefi ünlü Paul Henze'nin de çalıştığı "Rand Corporation" islamcı akımların Amerikan çıkarlarına hızmet etmesi için izlenmesi gereken yolları da öneriyor. Kürtçülükte İslamcılık, 1925 yılında Şeyh Sait olayında ya- şanmıştı. Iran radyoları da son yıllarda Kürtçülük ve İslam- cılık üzerine yayınlar yapıyorlar. "Kara Hoca" diye anılan eski Adana Müftüsü ve eski Di- yanet İşleri Başkan Yardımcısı Cemalettin Kaplan, "Medre- se devri.tekke devri ve kışla cfevn"nden söz eder ve "Kışla devrinde Müslümanlann tetik çekmeyi öğrenecekleri" ve "50 bin camiden birdenbire ayaklanacaklarım" ileri sürer. * Prof. Aksoy'un bütün korkusu da buydu: İslamcıların si- lahlı ayaklanmaları. "Provokasyon" çok yönlüdür. Devletin görevi Aksoy cınayeti üzerine "komplo teorileri" oluşturmak ya da "provokasyonlardan yakınmak" değil, bir an önce suç örgütlerıni ve katilleri bulmaktır. Gk>rbi ateş altında (Baftarafı I. Sayfada) rildi. Gorbaçov önceki gün yap- tığj konusmada, Komünist Parti'- nin iktidar tekelinden vazgeçme- sini ve ülkedeki diğer siyasal güç- lerle rekabet etmesini istemişti. Sovyet lideri, Komünist Parti Ge- nel Sekreterliği'nin de kaldınla- rak, yerine genel başkanlık maka- mının kurulmasını önermişti. AP'nin haberine göre reform- cular, Gorbaçov'un önerilerini ye- terince radikal bulmadılar. Muha- fazakâr kanadın temsilcisi Igor Ligaçev ise Sovyet liderinin öne- rilerinin yeniden gözden geçiril- mesini istedi. Bunun üzerine top- lantıda sert tartışmalar başladı. BBC. çıkan tartışmalar nedeniy- le toplanıının 1 gün uzatıldığını haber verirken, AA da toplantının uzatıldığını duyurdu. Ajanslar, dün toplantı sonunda yapılması planlanan basın toplantısının bu- güne ertelendiğini bildirdiler. Merkez Komitesi toplantısına davet edilen Alexander Fomin ad- lı kömur işçisi, AP muhabirine bazı delegelerin Gorbaçov'un programını fazJa yumuşak bul- duklannı söyledi. Fomin'e göre, söz alan bazı delegeler programın eski dogmalara dayandığını ve "sonınlan çözmeye yetecek kadar radikal olmadığim" öne surduler. Merkez Komitesi toplantısına katılanlardan General Igor Kure- noi ise Igor Ligaçev'in, Gorba- çov'un programırun yeniden göz- den geçirilmesini istediğini söyle- di. AA'nın haberine göre, Sovyet basınının gorüşlerine yer verdiği iki muhafazakâr üyeden Komü- nist Parti Kiev Örgutu Şefi A. Kornienko. önceki gün Merkez Komitesi otunımunda yaptığı ko- nuşmada, ülkenin yönetimine SBKP'nin yanı sıra başka toplum- sal örgütlerin de katılmasını on- goren platformu "anlavamadıgı- nı" bıldirdi. Kornienko, Mihail Gorbaçov'- un onerdiği, SBKP'nin anayasal iktidar guvencesınden vazgeçme- si yolundaki reformları şiddetle eleştırerek, partinin öncü rolünn korumak için mucadele etmesini istedi. Moskova Bölgesi Parti Şefi V. Mestats da, 28. kongre platform taslağının, "Parlinin, toplumu birleştirebilecek tek güç olduğu- nu yansıtmadığım" bildirdi. Azerbaycan sorunu AP'nin haberine gore Gorba- çov, Merkez Komitesi toplantısın- da önceki gun yaptığı konuşma- da Azerbaycan'a asker gönderme kararını savundu. Sovyet lideri, "binlerce insanın hayaünı kurtar- mak ve siyasal iktidann devrilme- sini önlemek" amacıyla Azerbay- can'a asker gönderildiğini söyle- di. Gorbaçov şöyle dedi: "Eğer merkezi hükümel Azer- baycan'da olağanüstü durum ilan etmeseydi binlerce insan ölebilir- di. Anti-Sovyel gruplar, açıkça anayasal düzeni çigneyerek bir diktatörlük kurmayı amaçlıyor- lardı." Ligaçev'e suçlama Moskova Radyosu Interfaks Servisi'nin haberine göre, Gurcis- tan Komünist Partisi Yüksek Sov- yeti ve hukumetinin ortak yayın organı olan Zarya Vostoka gaze- tesinde yer verilen açık mektupta Ligaçev, geçen yılın nısan ayında Tiflis'te sivil göstericilerin zehirlı gazlarla öldurülduğü "katliamın sorumlusu" olmakla suçlanıyor. Gazete, bu mesajın yayımlan- masına, Komünist Parti'nin bir toplantısında gazete çalışanlannca karar verildiğini de açıkladı ve li- gaçev'in istifa etmesi gerektiğini savundu. Ligaçov, geçen haftada Sovyet basınında şiddetli biçimde eleştırilmişti. Katolik Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa tkınci Jolın Pa- ul, "Tann'nın nunınun Gorba- çov'un üzerine olmasını" diledi. Trud gazeıesının muhabirine göre, Papa Ikinci John Paul, Ka- tolik kilisesinin Kafkasya'daki so- runlara çözum bulma çabası için- de olduğunu da soyledi. Katolik kilisesinin görevinin "banşı. barışa giden diyalog ve anlayışı konımak" olduğunu be- lirten Papa, buçerçevede Kafkas- ya'daki sorunun taraflarını "etkileme" gırişimleri olduğunu ima etti. PENCERE(Baftarafı 2. Sayfada) nottur; uzayı durmadan arşınlıyorlar. Eteklerindeki taşları sılke- lediğınde kuzey komşumuzun uygarlık dünyasında yeri nedtr? Gorbaçov çok partilı rejıme geçınce komünist partısmin egemen- lıği yıkılacak; ama gerıye kalacak olan, toplumdakı "bilim, sa- nat, kültür binkimi"d\r. Bunun üstüne yetmış yıllık sosyalıst de- neyimin kalıtımını da eklerseniz. Urallar'dan Atlantık'e kadar de- mokratik Avrupa birleşıverır. Sakın biz bütünleşen Batı uygarlığında dış kapının mandalı gibi kalmayalım? * Stalin "erken sosyalizm"\ Çarlık sömürgelerinin üstüne zorla oturttu. Orta Asya ve Sibirya'dan sonra Doğu Avrupa'da komünist parti egemenlıklerinı zorla kuran da Stalın'dir Şimdi dış ve iç baskıy- la oluşturulan rejimlerin demokratikleştırilmesi sürecıyle Rusya 1 nın dayatmasına tepki gosteren ülkelerın bağımsızlaşmaevrımı birbirine karışıyor; Romanya, Azerbaycan, Ermenistan dışında kansız yürüyor. Ancak Gorbaçov'un insanlığa temel hizmeti, silahsızlanma ve barışa açtığı kapıdır. Öte yandan kırk yıllık Franko ve Salazar faşizmlerınden sonra İspanya ve Portekız, dunden bugüne demokrasıye kavuştular. Portekiz devrimle, İspanya evrımle bu güç ışı başardı; her iki ül- ke de AT'ye katıldılar. Pekı bir yandan faşıst rejimler, öte yandan sosyalıst rejimler demokraside buluşarak yepyeni bir Avrupa yaratırlarken Türki- ye ne olacak? • Ne mi olacak? "Komünizm yıkılıyor" diye kına yakarak kendi yurttaşiarımıza pıslik mi yedireceğız? Kitapları yakarak, dergıleri toplatarak, cezaevlerıne siyasal tu- tukluları doldurarak nereye ulaşacağız? Komünist avına çıkmak göreneğinı sürdürecek mtyız9 Yoksa İslam cumhuriyetıne doğru dörtnala koşturmacada gemi azıya mı alacağız? Ulusal gelırımizin yüzde 70'ini "kâr-rant-faız" oluşturuyor, bu çarpık toplum düzenıni korumak için yeniden generaller rejimi- ne mi başvuracağız? Marks 19'uncu yuzyılın ortasında meydana çıktı 21'ıncı yüz- yıla 10 kala "Marksizm yıkılıyor" diye kendı kendımızı avutarak uygarlığın dışına doğru yan gelip yatacak mıyız? TURKIYE'DE ILK DEFA CAMŞÎŞEDE ÜRETİLEN saşâj İLK DEFA İHRAC EDİLEN TEK KAYNAK SUYU 1 litrelikdepozitosuz cam şişelerde y^ şimdi bütün rT - Türkiye'de Türkiye'de ilk defa cam şişede su ihracatını PınarSu gerçekleştirdi. 1 litrelikcam şişelerde ve 6 şişelik şirinklerde, .^.^.v^*. . Batı Almanya'ya... 1990 ihracathedefi, 5000 ton. Bunun ülkemize katkısı ise 1,5 milyon dolar. İlk defa sağlıklı PVC şişelerde, ilk defa sağlıklı polietilen poşetlerde, ilk defa depozitosuz 0.250 litrelik cam şişelerde en iyi kaynak suyunu halkımıza sunan Pınar Su, öncülüğünü ihracatta da sürdürüyor. 1 I Genel Daflrtim TUKETIM MALLAHI PAZABLAMA 1643 Sokak No 98 Bayraklı IZMIR Tel (51) 35 03 30 (10 natl Teleks 52 708 bfcv tr Faks (51) 16 36 20 GIDA MAOOELERI PAZARLAMA A Ş Bûyükdere Cad Noramm ış Merttezı S Kat 4 No 74 75 Masla»-ISTAN8ÜL 5 Tel (1) 176 49 04 (6 nat> Teleks 27 581 yps tr Faks (1) 176 22 18 Pınar Su öır Ya$ar Hotdtng ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear