Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
w-
7 ŞUBAT 1990+ + ** HABERLERİN DEVAMI
OLAYLARIN Şimdi göç zamanı
ARDENDAKI
GERÇEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
darı ders almışa benzemiyordu;
o gunden bu güne dek bir çık-
maz yolda yürumekte, diren-
mekte, inat etmektedir.
12 Eylul'ün antıdemokratık
hukuk düzenine sahip çıkan
ANAP, iktidarda kalmak için
seçim yasalanm 11 kez değistir-
meyı de göze alabilmişıir; bu
yolda anayasayı çiğnediğinı
"itiraf" etmiştir; gün geçtikçe
yükselen muhalefet partileriyle
diyalog köprülerini yıkmaktan
çekınmemıştır; halk tabanı eri-
yip giden ANAP'ın cumhurbaş-
kanı seçimlerinde bile muhale-
fet partilerini dışlaması, siyasal
yaşamı büsbütün çıkmaza sok-
muştur.
Daha başka deyişle, ANAP
ikııdan, askeri yönetimden son-
ra siyasal yaşamı normatteştire-
ceğine tersini yapmıştır. Partiler
arası işbirtiğini kuracağına, par-
lamentoyu çalıştıracağına, de-
yım yenndeyse "anormal" bır
yönetim biçimini yeğlemıştir.
Eşki ANAP liderı ve Başbakan
Özal'ın bugün Çankaya'dan ul-
keyi yönetme hevesınin başkan-
lık sistemine açılan yonelimi bu-
yuk rizikolan içermektedir.
Bu sisli ortamda terör eylem-
lerının bütUn toplumu sarsacak
biçimde gündeme girmesı kay-
gı vericidır.
Akbulut hükümeti ne kadar
uyanlsa yine azdır. Türkiye'nin
anayasal devlei düzenine gore
iilkede yapılandan ve yapüama-
yandan hükumet sorumludur.
Oysa gun geçtikçe anormal bir
havaya burünen siyaseı orta-
mında, kamuoyu "Akbulut
hükümeti''' mi, "Özal
hükümeti" mi ikilemine itilmiş-
tir.
Bu ortamda terörun 12 Eylül
öncesini anımsatacak yöntem-
lerle gündeme girmesi bir rast-
lanıı mıdır?
Eğer -en başta Profesör Ak-
soy olmak üzere- terör kurban-
larının katilleri kısa sürede mey-
dana çıkarılamazsa, ortam büs-
bütün bozulacak, ülkenin üze-
rine çöken karabasan daha da
ağırlaşacaktır.
Akbulut hukümetimn üzerine
düşen görevi en kısa surede ye-
rıne getirmesi gereğini bir kez
daha anımsatmakıa yarar göru-
yoruz,
Iktidar belki terör eylemleri-
nin faillerini bulmanın ne kadar
güç olduğunu ileri sürerek ya-
rarsız bir savunmaya yönelecek-
tir. Ancak daha önceki deneyler-
le öğrendiğımiz gibi terörun
Umutlanm çökertmek için en et-
kiliyöntem, ülkede parlamento-
yu ve partilerarası ilişkileri işler-
liğe kavuşturmaktır. Bunun da
en kısa, en etkili, en kesin, en
kolay bir yolu var:
Erken seçim!..
Ülkeyı ferahlatacak, karabu-
lutları dağıtacak, rejimi normal-
leştirecek, ANAP iktidannı bus-
bütun erimekten kurtaracak tek
çozum budur. -k**
Enflasyona
(Baştarafı 1. Sayfada)
duştuğunu gosteren çizelgeler da-
ğıtarak enflasyonu açıkladı. Ta-
ner, konuşmasına "Size bir muj-
dera var. Enflasvon yuzde 60a
indi" dıve başladı. Taner, ABD ge-
zisi sırasında bu konudaki uzmaıı-
larla da konuştuğunu ve ABD'li
uzmanların eniflasyonun yıl sonu-
na kadar yüzde 30'lara ineceğini
söylediklerini bıldirdi. Taner ko-
nuşmasına, "ABD'de bu labloyu
çok olumlu buldular. Enflasyo-
nun yiizde 30'lara ineceğini söy-
lediler, bu hedefe ulaşacağız. Enf-
lasyon bu yıl yüzde 30 olacak" di-
ye sürdurünce ANAP milletvekil-
lerinden tepki geldi. Tokat millet-
vekili Talat Sargın oturduğu yer-
den, "Bu rakamlar gercekçi degil,
baz yılını değiştirerek enflasyon
değişmez. Kâğıt uzerinde enflas-
yon değişmez" diyerek bağırdı.
Ka>seri milletvekili Nuh Mehmet
Kaşıkçı da "Kitni kandınyorsu-
nuz". Gerçekleri konuşalım da
seçmenin sonıianna doğru cevap-
lar verelim" diyerek tepkisıni gös-
terdi. Bazı ANAP milletvekiîleri
de "İTO rakamlan sizi yalanlıyor.
Ni>e o kadar farklı?" sorusunu
yonelttiler.
Taner, laf atmalar sırasında,
tTO rakamlan çarpıbyor, politi-
ka yapıyor" suçlamasında bulun-
du. Bazı ANAP milletvekiîleri de
enflasyon konusunun uzun uzun
tartışılmasını istedıler. Devlet Ba-
kanı Taner, tartışmalar sırasında
"Baz yılını değiştirerek bulunacak
rakamlar çok bir şey fark etmez.
Ancak binde bir fark eder, artış
oranı >üzde 3 ise yuzde 3.1 olur"
şeklinde konuştu.
ANAP milletvekıllerinın, Dev-
let Bakanı Giineş Taner'e soru sor-
ma \e enflasyonu tartışma ıstek-
lerı, ANAP Grup Başkanvekilı
Onural Şeref Bozkurl tarafından
engellendi.
Fındık tartışması
Cumhurbaşkanı Turgul Özal a
Uluslararası Fındık Birliği adına
madal>a \eren Ünal Sağra'nın sa-
hıbi bulunduğu Sağra firması
ANAP grubunda eleştırildi. Sana-
yicilere yuzde 20 duşuk fiyatla \e
uç ayı faizsiz altı avlık vadeli "fın-
dık tahsisi" kararı grupta tartışı-
lırken, Giresun Milletvekili Bur-
han Kara, Para Kredi Kurulu'nun
kararının bır firmayı korumak
amacıyla alındığını savundu \e
ANAP Ordu Milletvekili Vılmaz
SanioglıTnu da bir çikolata firma-
sının temsıleiiiğıni yapmakla suç-
ladı.
(Baştarafı 1. Sayfada)
larla taşıdıklan su da yetmez ola-
caktı. Susuzluk kavururdu, ama
oldurmezdi. Soğuk can alıyordu.
Neden göçmek için daha sıcak
bir mevsimi bekiememişler de kı-
şın ayazında Guneydoğu'nun so-
ğuğuna evsiz, yakıtsız ve parasız
düşüvermişlerdi. Çukurca'nın
Andaç köyunden göçen Hacı
Actr, kışın göçnıe gerekçesinde
Guneydoğu'nun önumüzdeki dö-
neme ilişkin bir tehlikesini de gün-
deme getiriyordu:
— Şimdi kış diye bizi taşıyacak
araba bulduk. Yaz olup da "te-
rör mevsimi" başladı mı bir Al-
labın kulu gelmez bizim koye.
Milyon versen terörden korkusu-
na hiçbir kamyon şoföru taşımaz
bizi. Onun için köylülerle karar
verdik, "şimdi göçemezsek yaza
hiç göçemeyiz" diye...
Neden göçüyorlar?
Siirt'in Eruh ilçesi Akmeşe kö-
yii muhtarı Hiisnii Kayran, Siirt
Valiliği'ne, Olağanüstü Hal Böl-
ge Valiliği'ne, tçişleri BakanlığT-
na, Başbakanlığa, Cumhurbaş-
kanlığı'na, TBMM'ye, yöre mil-
letvekillerine başvurmuştu. Dilek-
çesinde silahlı bir grubun kendisi
olmadığı bir sırada köye geldiğı-
ni, yiyecek istediklerini, propa-
ganda yaptıktan sonra gittikleri-
ni anlatıyordu. Muhtar Kayran,
"Aynca köyde de olsaydım du-
rum değişmeyecekti. Onlar sayı-
ca kalabalıklarmış ve bepsi de si-
lahlı kişilermiş. Böyle silahlı bir
graba karşı biziın köylii olarak di-
renmemiz mumkun değildi. On-
lann köyümüze gelip gitmelerin-
de bizim bir kusunımuz veya su-
çumuz yoktur" diyordu.
Dilekçesinde anJattığına göre
ABD'ye
(Baftarafı 1. Sayfada)
üzerine, Ankara'daki Amerikan
Buyukelçiliği aracılığı Ue Türk Dı-
şişleri BakanlığYnda konuyla ilgili
bazı yetkililerin nabzı yoklandı.
Onların bu yönde alınmış bir "dış
politika karanndan" haberdar ol-
madığı görülunce durum iyice ka-
nştı ve VV'ashington, bir yonetim
mensubunun deyimiyle, "kuşku
içinde kaldı."
Washington, Amerika'ya böyle
bir öneri gotürülmuş olmasını,
Türkiye'nin, "AT'ye tam uyeükten
umudu kestiği için yeni bir açı ara-
yışı içinde olabileceği" şeklinde al-
gılıyor. AT'ye tam uyelik ve Avru-
pa ile entegrasyon için yoğun ça-
ba harcandığı bir dönemde, Ok-
yanus aşırı Amerika ile "tek pa-
zar yaratılması" aniamına gelen
böyle bir oneri yapılmasını "çok
aniamlı" bulduklannı soylüyorlar.
Bir yonetim mensubu, konuyla il-
gili sorumuza, "çok kafamızı
kanştırdı" diye yanıt vererek öne-
rinin yarattığı soru işaretlerine
dikkat çekiyor. Her ne kadar bu
öneri, Türkiye'nin Avrupa*ya dö-
nük politikalanndan Amerika'ya
doğru bir açı kayması şeklinde yo-
rumlansa da, bilindiği kadarıyla
bu yönde bir devlet politikası da
bulunmuyor. Türkiye, Avrupa ile
entegrasyondan vazgeçmiş değil.
Amerikan makamlan, öneriyi na-
sıl karşıladıkları sorulduğunda,
öze hiç girmeden usul yönünden
bu aşamada "e>et demelerinin
olanaksız olduğunu" soyluyorlar.
ABD'nin bir tek kuzey sınır
komşusu Kanada ile serbest tica-
ret anlaşması var. Buna göre gum-
rük duvarları karşılıklı olarak or-
tadan kaldırıhyor ve bir çeşit tek
pazar yaratılıyor. Söz konusu an-
laşmanın imzalanması, Kanada-
da sadece son 10 yılın en büyük
olayını yaratmakla kalmadı, aynı
zamanda erken seçimlere yol aç-
tı.
Ankara cephesi
Cumhuriyet'in konuya yakın
kaynaklardan edindiği bilgiye göre
Türkiye'nin Washington Buyükel-
çisi Nüzhet Kandemir'in geçen
aralık ayı ortasında Ankara'da
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la
vaptığı temaslarda kararlaştırılan
oneri, Dışişleri Bakanlığı yetkili-
lerinin bilgisi olıaaksızın ABD'ye
iletildi. Kandemir'in doğrudan Dı-
şişleri Bakanı James Baker'a ak-
tardığı bu öneri, Ankara'da Dışiş-
lerı'nin AT ile ilişkilerden sorunı-
lu yetkililerine ulaştığında, Was-
hington'da konu hakkındaki ince-
lemeler çoktan başlamıştı. Dışiş-
leri'ne yakın kaynakların verdiği
bilgiye gore Ankara'daki yetküiler,
bu gecikme nedeniyle kendilerine
ABD çevrelerinden yoneltilen so-
ruları, "haberimiz yok" diye ya-
nıtladılar.
Ancak daha sonra konu, Dışiş-
leri'nin ilgili birimlerinin günde-
mine geldi. Bu birimlerin yürüt-
tuğü inceleme sonucunda, ABD
ile gumruk duvarlarının olmadı-
ğı bir serbest ticaret ilişkisi kurul-
masının, Türkiye'nin Avrupa Tbp-
luluğu (AT) ilt mosındaki Anka-
ra Anlaşması ile tam üyelik baş-
vurusunun dayandığı Roma An-
laşması'na aykırı olduğu saptan-
dı. Türkiye'nin toplulukla ilişkile-
rine "büyük bir darbe
vurabilecek" boyle bir anlaşma
konusunda girişimlerin çeşitlendi-
rilmesi Dışişleri tarafından "kabul
edilemez" gorüldu ve bu görüş
Cumhurbaşkanı Turgut Özal da-
hil olmak uzere tüm yetkililere
iletildi.
Cumhuriyet'in "önerinin geri
alınıp alınmadığı" yolundaki so-
rusunu yanıtlayan Dışişleri Ba-
kanlığı'na yakın bir ust duzeyli
kavnak, gelişmeleri şöyle ozetledi:
"Vapılan hata. Dışişleri'nin bil-
gisi dtşında hareket edilmiş olma-
sından kaynaklandı. Dışişleri ge-
rekli u>an\ı yapınca, önerinin ge-
ri alınması için artık çok geçti. Bir
devlet lükurduğünü yalayamaya-
cagına gore mesele uygun biçim-
de rafa kaldınldı. Gündeme bir
daha getirilme\erek üstünün or-
tulmesi sağlandı."
muhtar Kayran iki gün Eruh Ya-
tılı Bölge Okulu'nda sorgulanı-
yor, dövülüyor, iki gün bir lok-
ma yemek verilmiyor. Sonunda
eline beş sorudan oluşan bir liste
veriyor tabur komutanı:
"1. Camjde ne konuşmuşlar. 1.
Hnri Giingör'e kaç lira vardım
yapmışlar, 3. Camide konuşma-
yı kirn yapmış, 4. Köyden ne is-
tekJerde bulunmuşlar, 5. Köyden
ne zaman aynlmışlar..."
Başvurduğu her yerden yardım
istiyor muhtar Kayran: "Ne erim-
de kalabiliyonım. ne Eruh'a gide-
biliyernm, can guvenligim yok-
tur. Yeniden gözaitına alınıp iş-
kence edilme korkusu içinde-
yim."
SHP milletvekiîleri Fual Alalay
ve Cumhur Keskin'in Bakanlar
Kuruiu hakkında verdikleri gen-
soruda bolgedeki "göç" şu tüm-
celerle yer alıyor:
"Terör olaylannın sürmesi, iki
taraflı baskı ve şiddet uygulama-
lan, insan hakları ihlalleri vatan-
daşı canından bezdirmiş, demok-
rasiye olan guvenlerini sarsmıştır.
Yılgıniık, güvensizlik ve baskı or-
tam ı bu bolgede yuzlerce köyün
boşalması sonucunu doğurmakta-
dır. Siyasal nedenlere dayalı göç
olayı bızlı bir artış göstennekte-
dir. Zaten büyuk bir ekonomik
gerilik ve yoksnlluk içerisinde ya-
şayan bu bölgenin kırsal kesim in-
sanı. yaşamı boyunca biriktirdik-
lerini de yok pahasına satarak
topraklannı terk etmekte, çaresiz-
lik içerisinde yaşamlannı göç et-
(ikieri yerlerde yeni (oplumsal so-
nınlarla biriikte surdürmcye çalış-
maktadırlar."
SHP Genel Saymanı Fuat Ata-
lay gensoruyla ilgili konuşmasın-
da "Şimdi sormak istiyoruz. Aca-
ba yönetim bu göç olaylannı ka-
sıtlı olarak mı özendiriyor? Soz
konusu göç olaylannın en önem-
li nedeni, vatandaşın iki ateş ara-
sında kalmasıdır. Kısır bir döngu
yaşanıyor. Konıculuğu kabullen-
meyen devlet karşıtıdır önvargısı
hftlâ süniyor. Konıcuysan günün
birinde yasadışı örgüte bedef ola-
cağı korkusu, silahlannı btrakma-
lanna neden oluşturabiliyor. Böy-
lesi bir dunımda da yine karşıla-
nnda devlet teronı gören yurttaş,
çareyi kaçmakta, göçte bul-
maktadır" değerlendirmesini ya-
pıyordu.
Güneydoğu'da yuzlerce köy
göçmüş, bir o kadarı da göç ha-
zırlığında Izmir'in, tstanbul'un,
Adana'nın, Manisa'nın yolunu
tutuyorlar, çoluk çocuk, yaşlı-
genç, kadın-erkek... Tüm başvu-
rulan ise yetkililer uzaktan göz
ucuyla izlemekle yetiniyorlar.
Üst düzey bir güvenlik görev-
lisi, bir gün beyaz kâğıda çizdiği
bir karenin ortasına küçük bir
nokta yerleştirerek "Bak" demiş-
ti, "Bu, akvaryum. Şu noktada
da balık. İşte terörist de böyledir.
Akvaryumdaki suyun, yani böl-
ge halkının içinde yaşar..."
Konuyla ilgililerin duyarsızlığı-
nı gördükçe insan "akvaryumun
suyu koruluyor" mantığının Gü-
neydoğu'daki göçe damgasını
vurduğunu düşünüyor.
GOZLEM
UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Topluma mal olmuş kişilerin öldürülmeleri başlıbaşına
"prcvokasyon"öur. Cumhurbaşkanı'nın açıklaması bu bakım-
dan olaya yeni bir yorum getirmiyor.
7.65'lik mermı alan birçok marka tabanca var.
Örneğin Browning 7.65 mm'liktir; Kırıkkale öyle; Parabel-
lum öyle; VValther öyle.
Kullanılan mermiden yola çıkıp cinayetin kimler tarafın-
dan işlendiğini kanıtlayacak bır yontem de henüz bulunmuş
değildir.
Tabanca ele geçmedikçe olayı aydınlatmak güçtür.
İpekçi cinayetinde kullanılan mermiler 9 mm'liktir. Cina-
yette Gestapo" tip horozlu tabanca mı kullanılmıştır? Pa-
rabellum mu? VValther mi?
Bu da belli olmamıştır.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı'nın "Abdi İpekçi'yi vuran si-
lah nasıl? Onu biliyorlar mı? Hep zaten bu tür silah
kullanılıyor" yolundaki açıklamasından da herhangi bir so-
nuca varmak olanağı yok.
Aksoy cinayetinde kullanılan tabanca 7.65 çapındadır,
Özal'ı yaralayan silah da 7.65'liktır, öyleyse bu iki olayı da
aynı insanlar yapmıştır ya da yaptırmışlardır diye akıl yurüt-
menin anlamı olmaz.
Ne İpekçi cinayetinde kullanılan silah ele geçmiştir, ne
Aksoy cinayetinde kullanılan silah.
Bu yüzden mermi yapısından yola çıkıp yorum yapma-
nın hiçbir anlamı yoktur.
Devlet, bu konularda yorum yapmaz; kanıt bulur, olayı ay-
dınlatır.
Ankara DGM Başsavcılığı Özal'a suikast dosyasını soruş-
turmuş; ancak Kartal Demırağ'ı kimlerın cinayete yöneltti-
ğini kanıtlayamamıştır.
Kanıtlayamamıştır, ama Özal, seçim konuşmalarında su-
ikast gırişiminın ardında "güç odaklarının" olduğunu da vur-
gulamaktan geri kalmamıştır.
Bu tür "güç odaklan" varsa, bu güç odaklarını ortaya çı-
kartacak olan devlettir; devletin MIT'i, polisi ve savcısıdır
Özel sektöre havale edılmeyecek bir iş varsa bu da dev-
letin güvenliğidir!
Eski başbakanlardan Sayın Ecevit de kendısine yönelen
iki suikast girişimini başbakan olarak aydınlatamamış, olay-
ların üstüne gidememiş, ama bu tür olaylardan hep yakın-
mıştır.
Devletin yakınmaya hakkı yoktur. Devlet eğer devletse, bu
karanlık cinayetleri önler; önleyemezse, hiç olmazsa bu cı-
nayetleri işleyen katilleri arar, bulur.
Devletin görevi, "provokasyondur, şudur, budur" diye yo-
rum yapmak değildir.
Devlet, bu konularda yıllardır kamuoyunu ağlama duva-
rına çevirmiştir!
Terör, yapısı gereği çokuluslu bir olgudur. Bu çokuluslu
olguda binbir türlü bilmece gizlidir.
Ufuk Güldemir'in Amerika'dan verdiği dünkü haberi bir
kez daha okuyun.
CIA'nın yan kuruluşu "Rand Corporation" Kürtlere yol gös-
teriyor. Diyor ki:
— Eğer militan Kûrt gruplan Marksizm yerine Islami ideo-
lojiyi bayrak yaparlarsa Kürtleri devltte karşı mobilize etme
şansları yükselir.
Ankara'daki eski CIA İstasyon Şefi ünlü Paul Henze'nin
de çalıştığı "Rand Corporation" islamcı akımların Amerikan
çıkarlarına hızmet etmesi için izlenmesi gereken yolları da
öneriyor.
Kürtçülükte İslamcılık, 1925 yılında Şeyh Sait olayında ya-
şanmıştı. Iran radyoları da son yıllarda Kürtçülük ve İslam-
cılık üzerine yayınlar yapıyorlar.
"Kara Hoca" diye anılan eski Adana Müftüsü ve eski Di-
yanet İşleri Başkan Yardımcısı Cemalettin Kaplan, "Medre-
se devri.tekke devri ve kışla cfevn"nden söz eder ve "Kışla
devrinde Müslümanlann tetik çekmeyi öğrenecekleri" ve "50
bin camiden birdenbire ayaklanacaklarım" ileri sürer. *
Prof. Aksoy'un bütün korkusu da buydu: İslamcıların si-
lahlı ayaklanmaları.
"Provokasyon" çok yönlüdür.
Devletin görevi Aksoy cınayeti üzerine "komplo teorileri"
oluşturmak ya da "provokasyonlardan yakınmak" değil, bir
an önce suç örgütlerıni ve katilleri bulmaktır.
Gk>rbi ateş altında
(Baftarafı I. Sayfada)
rildi. Gorbaçov önceki gün yap-
tığj konusmada, Komünist Parti'-
nin iktidar tekelinden vazgeçme-
sini ve ülkedeki diğer siyasal güç-
lerle rekabet etmesini istemişti.
Sovyet lideri, Komünist Parti Ge-
nel Sekreterliği'nin de kaldınla-
rak, yerine genel başkanlık maka-
mının kurulmasını önermişti.
AP'nin haberine göre reform-
cular, Gorbaçov'un önerilerini ye-
terince radikal bulmadılar. Muha-
fazakâr kanadın temsilcisi Igor
Ligaçev ise Sovyet liderinin öne-
rilerinin yeniden gözden geçiril-
mesini istedi. Bunun üzerine top-
lantıda sert tartışmalar başladı.
BBC. çıkan tartışmalar nedeniy-
le toplanıının 1 gün uzatıldığını
haber verirken, AA da toplantının
uzatıldığını duyurdu. Ajanslar,
dün toplantı sonunda yapılması
planlanan basın toplantısının bu-
güne ertelendiğini bildirdiler.
Merkez Komitesi toplantısına
davet edilen Alexander Fomin ad-
lı kömur işçisi, AP muhabirine
bazı delegelerin Gorbaçov'un
programını fazJa yumuşak bul-
duklannı söyledi. Fomin'e göre,
söz alan bazı delegeler programın
eski dogmalara dayandığını ve
"sonınlan çözmeye yetecek kadar
radikal olmadığim" öne surduler.
Merkez Komitesi toplantısına
katılanlardan General Igor Kure-
noi ise Igor Ligaçev'in, Gorba-
çov'un programırun yeniden göz-
den geçirilmesini istediğini söyle-
di.
AA'nın haberine göre, Sovyet
basınının gorüşlerine yer verdiği
iki muhafazakâr üyeden Komü-
nist Parti Kiev Örgutu Şefi A.
Kornienko. önceki gün Merkez
Komitesi otunımunda yaptığı ko-
nuşmada, ülkenin yönetimine
SBKP'nin yanı sıra başka toplum-
sal örgütlerin de katılmasını on-
goren platformu "anlavamadıgı-
nı" bıldirdi.
Kornienko, Mihail Gorbaçov'-
un onerdiği, SBKP'nin anayasal
iktidar guvencesınden vazgeçme-
si yolundaki reformları şiddetle
eleştırerek, partinin öncü rolünn
korumak için mucadele etmesini
istedi.
Moskova Bölgesi Parti Şefi V.
Mestats da, 28. kongre platform
taslağının, "Parlinin, toplumu
birleştirebilecek tek güç olduğu-
nu yansıtmadığım" bildirdi.
Azerbaycan sorunu
AP'nin haberine gore Gorba-
çov, Merkez Komitesi toplantısın-
da önceki gun yaptığı konuşma-
da Azerbaycan'a asker gönderme
kararını savundu. Sovyet lideri,
"binlerce insanın hayaünı kurtar-
mak ve siyasal iktidann devrilme-
sini önlemek" amacıyla Azerbay-
can'a asker gönderildiğini söyle-
di. Gorbaçov şöyle dedi:
"Eğer merkezi hükümel Azer-
baycan'da olağanüstü durum ilan
etmeseydi binlerce insan ölebilir-
di. Anti-Sovyel gruplar, açıkça
anayasal düzeni çigneyerek bir
diktatörlük kurmayı amaçlıyor-
lardı."
Ligaçev'e suçlama
Moskova Radyosu Interfaks
Servisi'nin haberine göre, Gurcis-
tan Komünist Partisi Yüksek Sov-
yeti ve hukumetinin ortak yayın
organı olan Zarya Vostoka gaze-
tesinde yer verilen açık mektupta
Ligaçev, geçen yılın nısan ayında
Tiflis'te sivil göstericilerin zehirlı
gazlarla öldurülduğü "katliamın
sorumlusu" olmakla suçlanıyor.
Gazete, bu mesajın yayımlan-
masına, Komünist Parti'nin bir
toplantısında gazete çalışanlannca
karar verildiğini de açıkladı ve li-
gaçev'in istifa etmesi gerektiğini
savundu. Ligaçov, geçen haftada
Sovyet basınında şiddetli biçimde
eleştırilmişti.
Katolik Hıristiyan dünyasının
ruhani lideri Papa tkınci Jolın Pa-
ul, "Tann'nın nunınun Gorba-
çov'un üzerine olmasını" diledi.
Trud gazeıesının muhabirine
göre, Papa Ikinci John Paul, Ka-
tolik kilisesinin Kafkasya'daki so-
runlara çözum bulma çabası için-
de olduğunu da soyledi.
Katolik kilisesinin görevinin
"banşı. barışa giden diyalog ve
anlayışı konımak" olduğunu be-
lirten Papa, buçerçevede Kafkas-
ya'daki sorunun taraflarını
"etkileme" gırişimleri olduğunu
ima etti.
PENCERE(Baftarafı 2. Sayfada)
nottur; uzayı durmadan arşınlıyorlar. Eteklerindeki taşları sılke-
lediğınde kuzey komşumuzun uygarlık dünyasında yeri nedtr?
Gorbaçov çok partilı rejıme geçınce komünist partısmin egemen-
lıği yıkılacak; ama gerıye kalacak olan, toplumdakı "bilim, sa-
nat, kültür binkimi"d\r. Bunun üstüne yetmış yıllık sosyalıst de-
neyimin kalıtımını da eklerseniz. Urallar'dan Atlantık'e kadar de-
mokratik Avrupa birleşıverır.
Sakın biz bütünleşen Batı uygarlığında dış kapının mandalı
gibi kalmayalım?
*
Stalin "erken sosyalizm"\ Çarlık sömürgelerinin üstüne zorla
oturttu.
Orta Asya ve Sibirya'dan sonra Doğu Avrupa'da komünist parti
egemenlıklerinı zorla kuran da Stalın'dir Şimdi dış ve iç baskıy-
la oluşturulan rejimlerin demokratikleştırilmesi sürecıyle Rusya
1
nın dayatmasına tepki gosteren ülkelerın bağımsızlaşmaevrımı
birbirine karışıyor; Romanya, Azerbaycan, Ermenistan dışında
kansız yürüyor.
Ancak Gorbaçov'un insanlığa temel hizmeti, silahsızlanma ve
barışa açtığı kapıdır.
Öte yandan kırk yıllık Franko ve Salazar faşizmlerınden sonra
İspanya ve Portekız, dunden bugüne demokrasıye kavuştular.
Portekiz devrimle, İspanya evrımle bu güç ışı başardı; her iki ül-
ke de AT'ye katıldılar.
Pekı bir yandan faşıst rejimler, öte yandan sosyalıst rejimler
demokraside buluşarak yepyeni bir Avrupa yaratırlarken Türki-
ye ne olacak?
•
Ne mi olacak?
"Komünizm yıkılıyor" diye kına yakarak kendi yurttaşiarımıza
pıslik mi yedireceğız?
Kitapları yakarak, dergıleri toplatarak, cezaevlerıne siyasal tu-
tukluları doldurarak nereye ulaşacağız? Komünist avına çıkmak
göreneğinı sürdürecek mtyız9
Yoksa İslam cumhuriyetıne doğru dörtnala koşturmacada gemi
azıya mı alacağız?
Ulusal gelırımizin yüzde 70'ini "kâr-rant-faız" oluşturuyor, bu
çarpık toplum düzenıni korumak için yeniden generaller rejimi-
ne mi başvuracağız?
Marks 19'uncu yuzyılın ortasında meydana çıktı 21'ıncı yüz-
yıla 10 kala "Marksizm yıkılıyor" diye kendı kendımızı avutarak
uygarlığın dışına doğru yan gelip yatacak mıyız?
TURKIYE'DE ILK DEFA
CAMŞÎŞEDE
ÜRETİLEN
saşâj
İLK DEFA
İHRAC EDİLEN
TEK KAYNAK SUYU
1 litrelikdepozitosuz cam şişelerde
y^ şimdi bütün
rT
- Türkiye'de
Türkiye'de ilk defa
cam şişede su
ihracatını PınarSu
gerçekleştirdi.
1 litrelikcam
şişelerde ve
6 şişelik şirinklerde,
.^.^.v^*. . Batı Almanya'ya...
1990 ihracathedefi, 5000 ton. Bunun
ülkemize katkısı ise 1,5 milyon dolar.
İlk defa sağlıklı PVC şişelerde,
ilk defa sağlıklı polietilen poşetlerde,
ilk defa depozitosuz 0.250 litrelik
cam şişelerde en iyi kaynak suyunu
halkımıza sunan Pınar Su,
öncülüğünü ihracatta da sürdürüyor.
1
I
Genel Daflrtim
TUKETIM MALLAHI PAZABLAMA
1643 Sokak No 98
Bayraklı IZMIR
Tel (51) 35 03 30 (10 natl
Teleks 52 708 bfcv tr
Faks (51) 16 36 20
GIDA MAOOELERI PAZARLAMA A Ş
Bûyükdere Cad Noramm ış Merttezı
S Kat 4 No 74 75 Masla»-ISTAN8ÜL
5 Tel (1) 176 49 04 (6 nat>
Teleks 27 581 yps tr
Faks (1) 176 22 18
Pınar Su öır Ya$ar Hotdtng ı