23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28ŞUBAT1990**** HABERLERİN DEVAM CUMHURİYET/17 Bush, OzaPa ne dedi? (Baştarafi 1. Sayfada) na cevap nileliğinde olmayan Baş- kan Bush'un mektubunda sert ifa- delere yer verildigi doğnı degildir" denildi. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel dün partisinin grup top- lantısında konuşurken Özal ve 3ush arasında bir yazışma oldu- ğunu giındeme getirdi. Derairel, "Dünden beri ortada gezen bir şa- iyaya göre Özal, Bush'a mektup yazmış ve fevkalade sert cevap al- mış. Tahkike muhlaçtır. Ne ölçü- de doğnıdur bilemem, ama önem- lidir" dedi. Demirel'in bu sözleri üzerine Dışişleri'nin ilgili birimleri ve ABD Büyükelçüiği çevreleri, "Mektubun içeriginin niçin sert olarak değerlendirildiği ve basına ne tiır mesajlar verileceği" konu- sunda yo|un bir "iç tarttşma" ya- şadılar. Dışişleri yetkilileri Cum- hurbaşkanlığı'ndan gelen istek üzerine, konu hakkında resmi açıklama yapmadılar. Ancak bu kaynaklar basma bilgi ve görüş aktarırken Başkan Bush'un Cum- hurbaskanı Özal'a yazdığı mektu- bun Ermeni tasarısı konusunda son gelişmeleri \e Be>r az Saray'ın çeşitli açıklamalara daha önce de yansıyan tutumunu ilettiğini söy- lediler. Mektuptaki üslubun "sert" olarak nitelenmesinin "mümkiin" olmadığı, Demirel'in "şayia" olarak dile getirdiği bu gö- rüşun "yanlış bilgilenmeden kaynaklanabileceği" de Dışişleri yetkililerince ifade edildi. Dün akşam saatlerinde Cum- hurbaşkanlığı Sözcüsü Kaya Tope- ri tarafından yapılan açıklamada da şöyle denildi: "Sayın Cumhurbaşkanı 16 Şu- bat 1990 gıinii Başkan Bush'a gönderdiği bir mektupta, ABD Senatosu Genel Kurulu'nda yapı- lacak görüşmeler öncesinde "Er- meni karar tasansı" bakkındaki göriişlerini ve bunun Tiirk kamu- oyu bakımmdan arzettiği hassasi- yeti bir kere daha dile getirmişler- dir. Bu raesajla eşzamanlı olarak Başkan Bush tarafından resen gönderilen bir mektup, 17 Şubat 1990 günü Sayın Curnhurbaşka- nı'na Dışişleri Bakanlığı aracılı- ğıyla iletilmiştir. Yolda karşılaşan ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın mektubuna cevap niteliğinde olmayan Başkan Bush'un mektubunda sert ifade- lere yer verildigi dogru değildir. Başkan Bush'un mektubunda "Ermeni karar tasansı" ile ilgili çalışmalar özetlenmiştir. Daha evvel YVasbington'da ya- pılan göriişmelerde ve Cumhur- başkanımızın gönderdiği mektup- ta ifade edilen görüşlerimiz bu ve- sile ile Dışişleri Bakanlığı aracılı- ğıyla Ankara'daki ABD Büyükel- çiliği'ne şifahen bir kere daha tek- rarlanmıştır." lnönü. partisinin gnıp toplan- tısında yaptıgı konuşmada, TBMM'nin dış politika konusun- da genel gönışme yapmasınıtı ABD'deki tamşmalara etkisi ola- cagını ifade ederken, "Bunu yapa- raamamızın nedeni, ANAP'ın her zamanki Meclis korkusu" dedi. Tasarıya yine fren Tanita EVET/HMIR OKTMAKBAL (Baştarafi 2. Sayfada) güvenmek istiyor, SHP'nin demokrasi yolunda başarılı olmasını bekliyor. ANAP çöktü. Çökecek değil, gerçek anlamda çöktü. İlk ge- nel seçimde oyları barajı aşarsa yine de iyi! Bakıyorum bu ger- çeği kendileri göremiyor) Ya da görmezlikten geliyorlar! Görse- ler ne yapar eder partilerarası bir kurul toplar Seçım Yasası'nı günün koşullarına uydurmaya çalışırlar. Bu Seçim Yasası ile ANAP'ın Mecliste bir grup oluşturması bile kuşkuludur. Yapıla- cak iş, ülke ölçüsündeki yüzde 10'luk barajın kaldırılması, il ba- rajlarının da indirilmesi. Belki yeni seçim yasası Meclis'e gire- cek partilerin sayısını arttırır, ama gerçek anlamda demokratik bir oluşumun ortaya çıkmasmı sağlar. Demokrasi, her şeyden önce 'çok seslilik' değil midir? Tek sesli' bir parlamento uygu- lamasını yıllardır yaşadık, bir yarar gördük mü? Yeni bir seçim yasası günün en önemli konusudur. Bunun ge- reğini herkesten önce ANAP'lılar düşünmelidirler. Erken bir se- çimde bu yasa uygulanırsa, yenilginin en büyüğüne uğrayacak- larını bilmelidirler. (Baştarafi 1. Sayfada) rpıyor. Ikinci albümü "Sweet Keeper" ile dünyada ve Türkiye'- de listeleri altüst eden Tanita Ti- karam, caz dünyastnvn "prima- donna"sı Sarah Vaughan, Manos Hadjidakis'in besıelerini, sanat- çının kendisinin yöneteceği or- kestra eşliğinde söyieyecek olan Yunanlı şarkıcı Maria Farando- uri, modern dansın yaratıcısı ola- rak kabul edilen Martha Grah^nı, bir piyano mitosu olarak kabul edilen Dave Bnıbeck, La Scala yaylı çalgılar topluluğu ile konser verecek olan soprano Katia Ric- ciarelli, SSCB Moiseyev Halk Dansları Topluluğu, Paco Pena flamenco topluluğu, gitarcı Geor- ge Benson bunlardan bir kaçı. Orkestra konserleri, oda müzi- ği, resitaller, vokal müzik, opera, caz, bale, milzikal, folk. pop, -dans ve geleneksel sanatlar dalın- da pek çok ünlu sanatçının kon- ser \e gosterilerinin izlenebilece- ği festivalde bu yıl Cemal Reşit Rey Konser Salonu da kullanıla- cak. Silopfde (Baştarafi I. Sayfada) ekibi ile tlçe Jandarma Bölük Ko- mutanlığı'na bağlı güvenlik güç- leri ilçe çıkışında saldırganlann arkadaşlan olduklan sanılan bir grup teröristle karşılaştı. Çıkan çatışmada henuz isimleri belirle- nemeyen bir er yasamıru yitirirken bir astsubayla dört er de yaralan- dı. Saldmdan sağ olarak kurtulan Hacı Aydınhk'ın gelini ve ölenler- den Mehmet Aydırüık'ın eşi Susun Aydınhk şunlan anlattr. Gece 23 sıralanydı. Odamızın içi karanlıktı. Üç kisi yattığımız odanın kapısını açarak içeri gir- di. Bu arada karşı odada bulunan kaympederim Haa ile kaynanam Hikmet ve iki çocuğunu da bizim odaya getirdiler. Bana da Kürtçe 'Bizim bunlarla gorulecek hesabı- mız var. Sen kuçuk çocuklan alıp karşı odaya geç' dediler. Ben de çocuklarla birlikte karşı odaya geçtim. Kısa bir süre sonra silah sesleri geldi. Koşup odaya girdi- ğimde her taraf kan içinde>di. (Baştarafi 1. Sayfada) "Kongre Karan" adı verilen, baş- kanın onaymı gerektirmeyen ye- ni bir metni her an getirebileceği gibi Temsilciler Meclisi'de de bu yönde bir hareketlenme olabilir. Türk makamlarımn beklentisi de Temsilciler Meclisi'nin önümüz- deki günlerde bu yönde bir giri- şime sahne olabileceği yönünde. Zaten dün de Senato'daki oylama sırasında Temsilciler Meclisi'nde karar tasansı lehinde imfa topla- ma kampanyası yürütülüyordu. Ermeni tasarısının görüşülme- sine dün TSİ 21.15'te başlandı. İlk konuşmayı yapan Virginia Se- natörü Robert Byrd, demokratik örneklerle, Doğu Anadolu'daki ölümlerin karşılıklı olduğunu ve bu yüzden de buna soykırım dam- gası vurulamayacağını anlattı. Bunun üzerine söz alan tasarının sahibi Senatör Dole, İngiliz istih- barat Servisi'nin Osmanlı arşivin- den elde ettiği ve bugün imha edil- miş olabileceğini ima ettiği bir bel- geden soykırımın kanıtlandığını ileri sürdü. Dole, "Türkler Ue Oiş- kiler kötüleşirse sanki bu işten bir tek biz zarar gorecekmişiz gibi ko- nuşuyorlar. Her yıl verdiğimiz 500 milyon dolarlık çtkten bahsetmiyorlar" dedi. Türkiye'ninSenato üzeritıdeki baskısından yakman Dole " Eğer oylama gizli yapılsa bu tasan co- ğunluk oyu ile gecerdi"dedi. Dole'dan sonra söz alan Sena- tör Paul Simon, şöyle konuştu: "Tiirk hükiimetine buradaki müzakerelere >ol açan itirazlan nedeniyle teşekkür etmeliyiz. Bu itirazlar sayesinde Amerikahlar, Ermenilerin o dönemde jasadık- lannı daha iyi öğrendi." Senatör John Kerry ise, "Tehcir" politikasının tüm Erme- nilerin ortadan yok olacağı umu- larak yürürlüğe konduğunu ileri surdü ve "Dağlardan inen Kürt kadınlan bile gavur öldürerek se- vaba girmek için göç halindeki Ermenileri bıcakla öldürdü" di- ye konuştu. Senatör Carl Levin, Avrupa Parlamentosu'nun soykırım ko- nusunda bir karar kabul ettiğini belirterek, "Müttefik Avrupalılar kabul ediyor, biz neden etmeye- lim" diye sordu. Daha sonra yeniden söz alan Senatör Byrd, şöyle konuştu: "O bölgede tsrail var. İsrail bi- zim dostumuz. Türkiye de dostu- muz. Gelecekte İsrail ve Atneri- ka'nm o bölgedeki Türkiye'ye ilı- tiyacı olacaktır. Böylesine hayati bir stratejik pozisyondaki Türki- ye yeni bir İran olursa Allah ts- rail'in yardımcısı olsun." Byrd'in konuşmasından sonra tasan lehine söz alan Paul Sarbe- nes, geçmişte Türklerin Ermeni- leri sistematik ve metodik bir şe- kilde yok ettiğini ileri sürdü ve "Şimdi, bu hiç olmamış gibi ta- rihin bu sayfası Türkler tarafın- dan yeniden yazılmak isteniyor" diye konuştu. Senatör Ted Ken- nedy, Osmanlı İmparatorluğu'- nun Ermenilere davranışımri "in- sanlık dışı" olduğunu iddia etti ve Senato'yu karar tasansı lehine oy kullanmaya çağırdı. Dinleyici localanna 50 kadar Ermeniyi getirdiği görülen Sena- tör Dole, oylamadan önceki son konuşmasında ise şunları söyledi: "Bir kez daha söylüyorum, uz- laşmaya hazınm. Tasanyı gunde- me alalım, ondan sonra ben bir değişiklik önergesi ile bunu yumu- şatacağım. Aynca, Beyaz Saray'- ın onaylamak zorunda olmayaca- ğı bir hale getireceğûn. Zaten Baş- kan ftush da bu yönde düşünü- yor. Eğer bu şekilde geçirirsek çı- kacak karar kanun kuvvetinde ol- maz." Dole bu sözlerinden sonra, Başkan Bush'un kendisine gön- derdiği mektuptan satırlar okudu. Buna göre, Başkan Bush, kendi- sinin onayını gerektirmeyecek, kanun kuvvetinde olmayan bir anma gününe tam destek veriyor. Bu konuşmalardan sonra Dole, Bush'un da desteklediğini söyle- diği yeni öneriyi başkanlık kürsü- süne verdi. Fakat Senatör Byrd, ayağa kalkarak itiraz etti. Bu iti- raz üzerine yeni öneri yüriiTİüğe konulamadı ve tasarının Adalet Komitesi'nden geçen şeklinin gündeme alınıp alınmaması için oylamaya geçildi. Kandemir'in mektubu Türkiye'nin Washington Buyü- kelçisi Nüzhet Kandemir, önceki gün ABD Başkanı Bush'un Ulu- sal Güvenlik Danışmanı Scowc- roft'a gönderdiği mektupta, "Hükümetinin verdiği talimat uyannca. Amerikan yönetiminin, yapılacak ikinci oylamada başa- nmızı tehlikeye düşürecek bir ha- reketten kaçınmasını talep ediyorum" dedi. Kandemir bu mektubu, Scowcroft'tan üç gün önce istediği randevu talebine ya- nıt gelmemesi üzerine gönderdi. Denktaş (Baştarafi 1. Sayfada) de Kıbrıs Türk tarafının tutumu- na açıklayan ve görüşulmesi ge- rektiğini düşündiiğiim konulann listesini içeren bir niyet mektubu- nu de Cuellar ve Vasiliu'ya verdim" dedi. Vasiliu'nun böyle bir metin verip vermediğine iliş- kin soruya ise Denktaş, "Hayır vermedi. Verip vermeyeceğini de bilmiyonım. Çünkü yaptıgı açık- lamalardan öyle anlıyorum ki yi- ne belgelerden kaçmak istiyor. Bu, bizim sorunumuz değil. Biz söylediğimizi de yaptığımızı da yapacagımızj da belgeleyeceğiz ki ileride yalan yanlış propaganda- ya yenik düşmeyelim" karşılığı- nı verdi. TSt 19.45'te sona eren görüş- meden çıkan Rauf Denktaş, "Topyeknn bir anlaşmanın ana hatlan üzerinde göriişüyonız" de- di. Rum lideri Vasiliu ise görüş- meden çıkarken son derece sinir- li göründü ve Denktaş'm açıkla- maları üzerine sorulan soruları yanıtlamayı reddetti. Vasiliu, "Görüşmeler üzerinde bir şey söylememek üzere anlaştık. Diğer tarafın bu konudaki tutumuna kanşmam. Bir şey söylemeyece- ğim" dedi. Denktaş, öğleden önceki görüş- melere yanında danışmanı Müm- taı Soysal ye KKTC New York Temsilcisi Özer Koray ile birlikte geldi. Denktaş, Vasiliu'dan önce de Cuellar ile 20 dakika kadar bir- likte çalıştı. Denktaş aynca, sa- bahki göruşmelerde anlaşma met- ninde ve başhklannda Türk ve Rı^m tarafı için "toplum" terimi- nin ne anlamda kullanılacağı üze- rinde tartıştıklarım da kaydetti. KKTC Cumhurbaşkanı Denk- taş, öğle yemeğinde de ABD Dı- şişleri Kıbns Koordinatörü Büyü- kelçi Nelson Ledsky bir araya gel- di. Denktaş yemekten sonra, ikinci oturum öncesi BM Genel Sekre- teri de Cuellar'ın isteği üzerine BM binasında Cuellar ile 45 da- kika süren bir görüşme yaptı. Denktaş, Cuellar'ın yaruna öngö- rülen toplantı saatinden yanm sa- at önce çıktı. Buna karşılık Vasi- liu'nun da Cuellar'ın önerdiği gö- rüşmeye, randevu saatinden 15 dakika geç geldiği dikkat çekti. Kıbrıs zirvesinin dünkü ikinci oturumu ise TSİ 23.15'te, ilk top- lantının yapıldığı salonda başla- dı Denktaş ve Vasiliu, bugün de BM'de TSİ 11.00'de bir araya ge- lerek ikili görüşmelere devam ede- cekler. 1 G O Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) Barış Derneği davasında iki yılı aşkın tutukluluk. Orhan Apaydın'ı ölümcül hastalık Kartal-Maltepe ve Sağmalcı- lar cezaevlerinde yakalamıştı. Orhan Apaydın. Sağmalcılar Ceza- evi'nden Haydarpaşa Devlet Hastanesi'ne götürülürken elleri ar- kadan kelepçelenmişti. Orhan Apaydın'ın bu hastaneye son götürülüşü oldu. Bundan sonra hastaneye hiç gitmedi. Bazı dostları. Milli Gûvenlik Konseyi Genel Sekreteri'ne kadar gidip Apaydtn'ın hastaneye yatınlması ıçın gereken girişımlerde bulundular. Orhan Apaydın'ın hastaneye yatınlması için gereken emir de çık- mıştı. "Değil mı ki" dedi "eHerimi arkadan kelepçeleyerek hastaneye gö- türecekler, burada ölürüm, gitmem!" Aynı günlerde kaçakçılık suçu sanıkları, Selimiye Kışlası'nda, Ka- bakoz'da ve Sağmalcılar cezaevlerinde bir elleri balda bir elleri yağ- da yaşıyoriardı. Barış Derneği davası sanıkları cezaevınden duruşma salonuna getirilirken "sevk zinciri" ile birbirterine bağlanıyorlardı. Zincirin boş- ta kalan son bölümü de bir öğretım üyesi sanığın boynuna dolanı- yordu. Orhan Apaydın. DİSK'in avukatıydı. DİSK davasında savcı "savaş hali hükümleri"n\n uygulanmasmı istemiş; Apaydın, bu isteme karşı savunmasını yaparken iki nefer aracılığı ite zoria duruşma salonunun dışına çıkarılmıştı. Apaydın, duruşma salonundan çıkarılırken bağırıyordu: — Savunma makamı olarak sesimizi duyurmak istiyoruz... Savunma hakkının gereği gibi kullanılması çok kişiyi tedirgin et- meye yetmişti DİSK avukatlarının seslerinı kısmak için yeni dava- lar acıldı. Davalardan bıri işte bu 'Barış Derneği' davasıydı. DİSK'in avukatı Apaydm'dı. Apaydın, Ba«ş Derneği davası ne- deniyle tutuklanınca Apaydın'ı Halit Çelenk ve Turgut Kazan'ın da aralarında bulundukları avukatlar savunacaklardı. Bu kez, Avukat Çelenk ve Kazan'a karşı da "2. Barış Derneği davası" açılıyor ve bu avukatlar da sanık sandalyelerine oturtulu- yordu. Orhan Apaydın'ın ağabeyı Avukat Burhan Apaydın hakkında da "adliyenin manevi şahsiyetine hakaret" suçundan dava açıtmıştı. Sıkıyönetımce savunma mesleğine karşı açılan savaş bunlarla da bitmedi. 1983 yılında çıkarılan bir yasa gücünde kararname ile Apaydın kardeşlerle Avukat Halit Çelenk ve Turgut Kazan'ın avukatlık yap- malan da yasaklanmıştı. Avukatlık Yasası'nı değiştiren kararname, "haklannda kamu davası açılan avukatların" işten yasaklanmaları- nı öngörüyordu. Askerı dönemde çıkarılan bu yasa gücündeki kararname, o pek liberal, o pek demokrat ve pek sivil toplumcu ANAP döneminde yasalaştı. Orhan Apaydın. tutuklandığında İstanbul Barosu başkanıydı. Ba- ro başkanlığı Apaydın'ın elinden bu dönemde asker zoruyla alın- mıştı. İki yılı aşkın süre hapis yatan Apaydın, cezaevinde yakalandığı ölümcül hastalık nedeniyle yurtdışına gitmek istedi. Salıverılmış- ti; üstelik askeri rejim gitmiş, yerine sivil yönetimi bırakmıştı. Apaydın'a pasaport verilmedi. Ağabeyı Burhan Apaydın ve yakın dostlarının başvurdukları bü- tün kapılar tek tek yüzlere kapanıyordu. Aynı günlerde ANAP, çıkardığı yasa gücünde kararname ile al- tın ve döviz kaçakçılığı davası sanıkları ile ilgili yasakları bir çırpı- da kaldırmıştı. Bu acımasız uygulamalan yapanlar kimlerdı? Onlar çoktan unutuldular. Hem adlarının ne önemi var? İşte görülüyor Onlar çoktan unutuldular: Anımsansalar bite bu paslı kelepçeler, o sevk zincirlerı ile akla gelıyorlar. Adları bu sevk zincirlerinin halkalarıyla biriikte anılıyor, ama Apaydın unutulma- dı. Orhan Apaydın'ın biieklerindekı kelepçe, bugün bir altın bilezik gibi parıldayıp 12 Eylül karanlıklannı aydınlatıyor! COK RENKLİLİGİN KUYUMUEMLAK BANKASI; çağdaş bankacılığın gerektirdiğifarkh hizmetleri sizlere s u n u y o r . EMLAK BANKASI; çağdaş bankacılık hizmetlerinden en d o ğ r u ş e k i l d e yaraıianabilmeniz için, 436 şubesiyle hizmet veriyor. EMLAK BANKASI'na uğrayın, çağdaş b a n k a c ı l ı k hizmetlerimizle t a n ı ş ı n . H e r h i z m e t , u z m a n I a r ı tarafından size ulaştırılacaktır. KULUSLARARASI İIİŞKİUR KÜÇÜK, BÜYÜK TASARRUFLARINIZ İÇİN TÜRKİYE'NİN HER Y E R İ N D E 4 3 6 ŞUBEMİZLE H İ Z M E T İ N İ Z E H A Z I R 1 Z . EMLAK BANKASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear