23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 19ŞUBATJ990 MERAL TAMERTUKETICI OLMANIN SIRLARI Firmayadoğruhakarama seferi— 2 — Dttnkü yazımızı sizlere ısrarla "hakkum anunaya başlayın" me- sajını vererek kapattık. Bu konu- da pek deneyimleri olmayan okur- lanmız "pekiyi başlavabm da ne- reden, nasıT diye sorabilirler. Bu- gün sizlerle aylık kazancımızın büyük bölümünü yutan belli başb mal gruplarında "hak arama gezinrisiııe" çıkacağız. önce bütçemizden ber gün belli bir miktar ayırmak zorunda oldu- ğumuz "gıda"dan başlayalım. Di- yelim ki bakkaJınızdan aldığınız yoğurt ekşimiş. Ya da manavdan akügınu portakakn suyu çekilmiş, sırf posası kalmış. Çöpe atmaya ya da zorla yemeye kalkmayın. Üsenmeyip aldığuuz yere götürun ve kına olmayan bir üslupla du- rumu anlatıp, yerine taze yoğurt ya da suiu portakal ısteyin. Eğer karşı çıkarsa bakkala şaka yollu "ekşimiş yogurdu kendisinin yemesini" ya da manava sırf po- sadan ibaret portakalı kendi evin- de tüketmesini bile önerebilirsiniz. Semt esnafı özellikle gıda tnad- delerinde sizin haklı isteklerinizı geri çevirmeyecektir. Çünkü de- vamlı müşterisini kaybetmek iste- meyecektir. Çünkü 3 adım ötede- ki bir bakkaJ ya da manavın, ken- disinin yerini aJmaya can attığını bümektedir. Yeter ki siz, "öküzün altında buzagı arayan", huysuz, lurçın bir muşteri olarak, bakkalı zaten çoktan bezdirmiş olmayın... Kaliteye yöneiiş Tek başına fazla bir meblağ tut- mayan gıda maddelerinde üşen- meyip hak aramanın bir diğer so- nucu da bakkalın-rnanavın zaman içinde daha kaliteli mal satmaya yönelmesı olmaktadır. Yine ba$- taki örneğe dönelim. Eğer siz ara sıra ekşimiş yoğurt aldığınızda se- sinizi çıkartmazsanız, bakkal da "mnşteri memnun" zannedebilir. Ama ses çıkaraniar arttığı tak- dirde bakkal belki deraakulbek- leme süreleri aşmış yoğurtları tü- keticiye satmak yerine rafından indirip, üretici firmaya iade etme yoluna gidecektir. Çünkü siz geri verdiğinizde de zaten iade etmek- tedir, aynca size karşı da mahcup olmaktadır. Bir adım daha ileri gidelirn. Uretici fîrma ise kendisine geri ve- riien günü geçznis ınallar arttıkça aldığınız mal katttesiz çıkmca sırayla nerelere başvuracakstnız? M- m Tezgâhm arkasuıdaki kişiye başvurun. % # m 2 'Mağaza sorumlusuna ulasmaya çauşuu Üreticifirmaya gidin. Ticaret OdasıYu devreye sokun. ya o mahalleye daha sık servis ya- pacak ya da uğrayışında daha az miktarda mal vererek bayatlamış raalların raflarda beklemesinin önüne geçecektir. Ve sonucta da bizim soframıza ekşimiş yogurt gelme olasıhğı büyük çapta aza- lacaktır. "Amaaaaan, bin liraiık yognrtla mı uğraşacağım!" ya da "bana ae_" demek yerine katılım- cı bir vatandaş gibi davranmaya, üsenmeyip hakkımızj aramaya değmez mi? Diyelirn ki satın aldığınız elbi* se, pantolon, palto ya da ayakka- bı kalitesiz çıktı. Yapacağıtuz ilk iş, yine malı satın aldığınız mağa- zaya götürüp yumuşak bir üslup- la sorununuza çözüm aramak ol- malıdır. Tezgâhm arkasmdaki kişi size yardımcı olamıyorsa ya da yetkili degilse, ikinci adım mağa- za sorumlusuna ulasmaya çalış- maktadır. Firmaya dogru Mağaza sorumlusu da size karşı duyarsız davrarursa, önünüzde 2 seçenek var demektir: • Birincisi satın aldığınız giysi ya da ayakkabının üzerindeki kü- çük etiketten yola çıkarak üretici firmaya ulaşmak. Hemen her giy- sinin bir yerinde üretici firmanın adı ve telefonunun yazılı olduğu küçük bir etiket, sanınm sizin de dikkatinizi çekmiştir. lşte o etiket, sizi üretici firmaya götürecektir. Üretici firmaya ulaşüdığında ise çoğu kez tüketicinin sorunu çö- zümlenmektedir. Eğer saun aldı- ğınız giysinin üzerinde üretici fîr- ma etiketi yoksa, zaten o mal hak »ramayacagınız kadar düşttk ka- litede ya da kaliteli bir firmanın defolu malları demektir. • tkinci yol ticaret odasını dev- reye sokmaktır. Bize göre ticaret odasına, ancak üretici firmadan olumsuz yamt alındığı takdirde başvurulmalıdır. Çünkü ticaret odalan da sizin sorununuzu üre- tici firmaya iletecekür. Ticaret odalanna başvuruyu bir diiekçey- le yapınız. Bulunduğunuz ildeki ticaret odasırun adres ve telefon- larını, telefon rehberinizden ya da istihbarattan öğrenebilirsiniz. Ti- caret odasının sizin başvunınuzu isleme koyabilmesi için malı üre- Daba sonradan açılan ayakkabüaria uğraşmamak için, sabn alırken "biraz uğraşmaya" ihtiyaç var. (Fotogref: Ergun Çağatsy) ten ya da satan firmanın odaya kayıtlı olması gft-ekir. Ticaret odalarının, kendilerine kayıtlı ol- mayan finnalar üzerinde yaptınm yetkisi yoktur. Belgelerle birlikte Dayanıklı tüketim mallannda ise kullanımdan kaynaklanan bir şikâyetle ilgili olarak, malı satın aldığınız yere başvunnanın bir ya- ran yoktur. Ancak küçuk kentler- de, kasabalarda başka bir seçenek yoksa bayiye başvurulabilir. Ama bayinin sorumluluğu malı satın- ca biter. Muhatap servis örgütle- ri ve Uretici firmadır. Demek ki sık sık anzalanan ve servis tarafından bir türlü sizi tatmin edici düzey- de onarılamayan bir buzdolabı, çamaşır makinesi ya da televizyo- nunuz varsa, bu durumu belgele- yen makbuzlarınızın fotokopüe- riyle birlikte üretici firmanın hem servis müdürlüğune hem de genel müdürlüğüne mektupla başvurun. Meramıruzı doğru anlattığınız takdirde çoğunlukla sizinle ilgile- nileceğini ve sorununuza tatmin edici bir çözüm getirileceğini gö- receksiniz. İ S E garantisi Üretici firmayla anlaşmazlıga düştüğünüz durumlarda başvuru- lacak yerler ise ticaret ve sanayi odalan ya da Türk Standartian Enstitüsü'dür. Bilindiği gibi TSE, kendi amblemini taşıyan bir mal- da, üretim, isçilik ve malzemeden kaynaklanan bir hata varsa, ga- ranti süresi geçmiş olsa bile ma- lın sağlamıyla değiştirilmesine ya da tüketiciye paranın iade edilme- sine aracı olmaktadır. Ancak pa- ranın geri istenmesi anlamlı değil- dir. Çünkü bu dururada üretici finna, TSE Ue yaptığı anlaşma ge- reği size; malı satın aldığınız gün ödediğiniz bedeli iade edecektir. Oysa enflasyonla iç içe yaşadığı- mız şu ortamda malı satın aJdığı- nız günkü parayla çarşıya çıksa- nız, ancak o malın yansını ya da dortte birini alabilirsiniz. Demek ki TSE'ye başvurularda "paranızı" değil, bozuk malın ye- rine sağlamını istemelisiniz. Yarın: Dayanıklı tüketim mallan satın alırken nelere dikkat etmeli? SİZ OLSAYDIIVIZ NE YAPARDIMZ? Yetkilimercii uyandırmak"Siz olsaydınız ne yapardınız" köşemizin bugünkü konuğu, benzin istasyonundaki gosterge bozuk olduğu için otomobilinin lastik- lerine farkında olmadan "fazla" hava basan ve bu yüzden bü- yük bir kazadan tesadüfen kurtulan Istanbullu okurumuz Ugur Kurul. Belki sizin arabaruz da dolayısıyla böyle bir sorununuz da yok. Ama lütfen yazıyı okuyun. Çünkü önemli olan size sorun yara- tan malın ya da hizmetin türü değil! önemli olan davramş biçi- mi... Uğur Kurul'un derdi; arabasının lastiklerine basılan fazla h'a- vaysa, sizinki ilci giyişte parçalanan ayakkabı ya da saiın alın- dıktan 3 gün sonra bozulan televizyon olabilir. Hem bındiğıniz taksi ya da dolrnuşun lastiklerine aynı nedenle fazla hava basıl- madığı ve benzeri bir kazanın sizin başınıza gelmeyeceği ne ma- lum... Türkiye'de yaşamakta olan bir tüketici ola- rak benzer bir olay mutlaka si- zin başınızdan da geçmiştir, geçmektedir ve- ya geçecektir. "Kurtuluşuouz" yok. öyleyse siz olsaydınız ne yapardınız? Ne yapıyor- sunuz? Ne yapmabsj- nız? önce Uğur Ku- rul'un mektu- bunu okuyun, sonra size bazı önerilerimiz var: "Benzin istasyonlanndaki hava gostergelerini kimin denetle- diğini, günlerden beri araştırdığım haide bulamadım. Belki de böyle bir merci yoktur. Olmayabilir de... Olsaydı hem bedavaya hava basıp hem de başıru belaya sokar rruydı benzinci? Sanıyorum adamlardaki düşünce şu: 'Allah yapısı değil ya bo- zulabiHr. Ben koydugnmda sağlamdı! Vatandaşa hizrael diye bağ- ladık. Bozuksa bunu vatandaş olarak sen anlayacaksın; Bedava hizmetin bir de hesabını mı vereceğiz?'.. Nankörlük bu ya... Ben yine de "merci" arıyorum. 9 ocak cu- ma günü Tuzla'da bir benzincide 28 psi'yc ayarlayıp da bastığınız hava, kazadan tesadüfen kurtulup ölçtürdüğünüzde 48 psi çıkarsa, siz de ya merci ararsımz, ya da dövecek adam!.. Ben önce ilkinden başlayıp şöyle yaptım: 1- Pendik Zabıu Amir.'iği'ne telefon ettim. Cevap: 'Bu iş flen- dik Belediyesi Sağlık Jşleri Müdürlüğü'nün uhdesindedir. Tele- fonu 354 30 53'tür. Onu arayın: 2- 354 30 53'e telefon ettim. Cevap: Efendim. bu telefon yan- lış. Dograsu 354 22 97.' (Arkası 17>Say/ada) >j UGUR MUMCi40'LARIN CADI KAZAN1 40'ların modası: Komünistlik suçlaması Attila Ilhan Kim kaldı / Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden / Avct ceketli / Körüklü çizme / Astragan kalpak / Bazen "İttıhatçı" / Hafif "Iştıraküyun / Öfkeli kaşlan salkım saçak / Kumral bıyıklan mahzun? Ezeli dalgtnhğımızın ıshğıdır ney / Kematı yanhş anlaşılmasından tedirgin / Utlar vahim sorular soruyor / Öldü Nâzım, Şamılof, San Mustafa / Yıkılmış Strasnoy Ploscat'ın saat kulesi / Eskı Bolşeviklerden kim kaldı? Mareşal Çakmak'ın kısa demecine Şiik- rii Sökmensüer hemen yanıt verdi: "Benim ifadem sarahatla gösteriyor ki, kapalı bir şekilde komünist partisi kuranlar, mareşalden işçiler \e kövlulere kadar mem- leketin butün unsurian meşnı devlerj yıkmak için vasıta olarak kullanmayı esas tutmuş- iar ve metodln bir şekilde tatbikatına girmiş- lerdir. (...) Yaptığım açıklamalar kendileri- nin komünistler tarafından bir tahrik vası- tası olarak istendiği noktasında mareşali uyandiTmış bulunmalıydı." Sökmensüer, bu açıklamayı yaptıktan son- ra şunlan söylüyordu: "Mareşalin 'memleketimizdeki demokra- sinin gelişmesİDİn iklidarca bir komünist tahriki şeklinde gosterilmek btendiğini' ifade elmesi kamuoyunca iızuntu ile karşılanacak- tır." tçişleri Bakanı bu demecine bir de belge ekliyordu. Sökmensüer'in sunduğu TKP ile ilgili bir belgede şunlar yazılıydı: 'TKP, Türkiye'nin hususi şartları içinde emperyalizm, milli burjuvazi ve derebeyi aleyhine sosyalist Sovyetler Birliği, cihan proletar> r a inkılabını ve komünizm lehine mücadele ile mevcut burjuvazi hâkimiyeti- ni devirerek yerine Sovyet rejimini kurmak gayesini takip edef. Bakan, bu belgeyi okuduktan sonra şu yo- rumu yapıyordu: "Sarih ve açık vesikalara rağmen komü- nizmin çabalamalarına demokrasi gelişme- si şeklindeki ifade>i, şuphcsiz ki, her vatan- daş barretle karşılavacaktır." Zekeriya Sertel yanıtlıyor. Içişleri Bakanı Sökmensüer, gazeteci Ze- keriya Sertel'i komünistlikle suçlamaktaydı. Sertel, hemen yanıt verdi: "Ben komünist degilim." Sertel, Sökmensüer'in sözlerini şöyle ya- rutlıyordu: "Tevfik Riiştii ile aramızda cereyan eden muhaberenin meydana çıkardığı hakikat ise o vakit Adnan Menderes, Fuat Koprulu ve Tevfik Rüştü'nün Gonişler mecmuasına >azı yazımında bulunmayı vaat eltikleridir. Biz o vakit bürriyet ve demokrasi davasında bu davayı benimsemiş olan bıitün aydınlann ka- lem yardıralannı (ernine çaiışmış, Rauf Or- bay, Halide Edip Adı var, Adnan Adıvar, Ce- lai Bayar ve M. Ali Aj bar gibi birçok zatla- ra da miiracaat etmiştik." Sertel daha sonra Mareşal Çakmak'a mek- tup yazıp dilek ve düşüncelerini bildirdikle- rini söylüyor ve soruyordu: "İstanbul ve Ege vilayetlerinde mareşal hakkında yapılan nümayişler esnasında hal- kın bep bir ağızdan tekrar ettigi 'Maresal sen bizi kurtaracaksın' feryadı aynı duygu ve dii- şüncenin bir başka şekilde millet tarafından ifadesi demek değil midir? Yoksa mareşalin elrafında toplanıp bu feryadı koparan yüz- binlerce insan bep bozguncu ve komünist- ler miydiler?" Sertel, bakandan özur dilemesini de isti- yordu. l Şubat 1947 tarihli gazetelerde CHP Ge- nel Sekreteri Hilmi Uran'ın bir açıklaması yer alıyordu. CHP Genel Sekreteri, Içişleri Bakam'nı şöyle yalanlıyordu: "Benim elimde Demokrat Parti'nin komü- nistleri desteklemekte olduğu hakkında bir vesika yoktur." Uran, DP kongrelerinde CHP hakkında "tellak hikâyeleri" uydurulduğu ve "Kızıl Sultan" benzetmeleri yapıldığından yakın- maktaydı. Bu arada CHP milletvekillerinden şair Behçet Kemal Çağlar, DP kuruculanndan Fuat Köprülü'ye yazdığı yazıda mareşali Nâ- zım Hikmet'e selam ve af müjdesi yollanıak- la suçluyordu! Suçlamalar ve karşı suçlamalar böyle gi- jdiyordu. Bu demeçler, o gunlerde ilgiyle izleniyor- du. Mareşai Çakmak'ın TBMM kürsüsüne çıkıp Bakan Sökmensüer'i yanıtlaması da bekleniyordu. Bakan Sökmensüer ile mey- dan savaşını Meclis yerine gazetelerde açmayı uygun bulmuştu. Mareşal sertleşiyor: Mareşalin sert yanılı 7 şubat gunlü gaze- telerde çıktı. Tartışma, Cami Baykurt ve Ze- keriya Sertel'in mareşalden Meclisi terketme- si yolundaki önerilerinden kaynaklanmak- taydı. Çakmak, suçlamalann bu bolümünü şoy- le yanıtlıyordu: "Benim Meclisten çekilmemi isleyenler valnız onlar degildir. DP de bu şartlar allın- da Mecliste orurup oturmamavı düşunmek- tedirler. Bana yazılan mektupta 'gel komü- nistlik yapalım' di>orfarmış. Bu, Meclisin meşruluğuna karşı gelme hazırlıgı imiş. Dün- yanın neresinde bir milietvekilinin Mecliste zorla oturacağı ve çekilirse bunun bir ayak- lanma olacağı bakkında bir hükum göriil- müştür?" Çakmak, "Sine-i millete çekilme" diye ad- landırılan bu tavrın "komünist raücadelesi" olmadığını vurguiuyor, TBMM'den çekilip mücadeleye dışandan devara etmesi haliıı- de kendisini "tıiçbir kuvvetin durduramayacağını" ve böyle bir kuvveti de "tasavvur" etmediğinı söylüyordu. Bu açıkça-bir meydan okumaydı. Çakmak, kurucusu olduğu însan Hakla- n Derneği ile ilgili suçlamaları da şöyle ya- nıtlıyordu: "Bir cemiyeti siyasi bir harekete alet elmek Çakmak'ın adlarını vermediği iki millet- vekilinden biri Saffet Arıkan, öteki de Nuri Conker'di. Çakmak, daha sonra açıklamasmı şöyle sürdürür: "Ben komünistliği bu memieket için mu- zır lelakki edenlerdenim. Onun için komü- nistler ordtı ve donanmaya sokulmak iste- dikleri zaman şiddetle mukabele ettim. Halk Partisi mensupiarından birçok hatırlı zeva- ön tavassutuna rağmen ısrar ettim. Fakat on- lar, Şefîk Husnü'\e parti kurmak selahiye- tini ve 34 tane miiseccel komıinisle de ame- lenin, işçinin önüne geçerek rebberlik etme imkânını sağladılar..." Demecin püf noktası bundan sonra geli- yordu: "Ben daha isin başındayken eski bir Mil- li Eğitim Bakanı'mn bu faaliyeti destekleyen bareketinden dolayı hükümeti resmen ikaz etlim. Kimse kulak asmadı, daba sonra da Hamidiye Koy Enstitusıi'ndeki komünist yu- vasından babsettiler..." Mareşal bu üstü kapalı suçlamadan stın- ra şu güvenceyi de veriyordu: "Komünistlik bu milletin ruhuna aykırı- dır. Bu cereyanlara hükumet musamaba et- ve garaz"dan kaynaklandığını ileri sürüyor, temaslanndan "Polis romanlannda yapıldığı gibi" anlamlar çıkarılıp muhaliflerin sindi- rümek istendiğini yazıyordu. Ve Bayar konuşuyor Şükrü Sökmensüer'in açıklamaları, üstü kapalı da olsa Demokrat Parti'yi komünist- lerle işbirliği yapmakla suçlamıştı. DP lide- ri Celal Bayar da tartışmaya katılma gereği duymuştu. Bayar, parti örgütüne gönderdiği genelge- de, Dr. Şefik Hüsnü'ye parti kurma izni ve- ren CHP hükümetini suçluyor ve "Cöriiş" adlı dergiyle ilgili şu açıklamayı yapıyordu: "1945 senesi sonlannda fstanbul'da bazı kimselerin çıkarmak istedikleri bir mecmu- aya, arkadaşlarımız Prof. Fuat Köpriilü ve Adnan Menderes'in benden yazı istemesi hi- kâyesini ihtiva etmektedir. Guya mühim bir meseleymiş gibi bunun etrafında başkalan tarafından makale verildi, verilecek gibi ya- zılar ve mektuplan vesika mahiyetinde gös- termeye hususi bir dikkat atfedilmiştir." Bayar, dergiye "sağ ve sol cereyanlarla ala- kası olmayan marııf bazı zevata miiracaat" IçişleriBakanı Sökmen Süer, gazeteciZekeriya SerteH komünistlikle suçluyordu. CHP Mületveküi Behçet Kemal Çağlar, Mareşal Çakmak \ komünistlikle suçluyordu. Mareşal kendisiyle ilgilikomünistlik suçlamalannı reddediyor, i( eski bir Miüi Eğitim Bakanrnı" komünistleri himaye etmekle suçluyordu. CHP, DP'yi, DP de CHPyi komünistlikle suçluyor, gazetelerde her gün demeçler ve cevaplar yayunlanıyordu. istedikleri gun ya onlar ya ben cemiyellen alakamızı keseriz. Fakat demokraı düşünceii bir vatandaş olarak mabkeme hükmü giy- meuuş, kumııııistlikleri sabit olmaraış insan- lara ben şahsen leke sürmem." Mareşal Çakmak'ın asıl gürültü koparan açıklaması bundan sonraydı. Çakmak, Cami Baykurt ve Tevfik Rüştü Aras'ı yüiar önce tanıdığını, siyasal duşün- celerinin ayn olduğunu, ancak "medeni insanlar" olarak birbirlerine saygı duyduk- larını anlatıyordu. "Hükumet, erarindeki imkânlarla araşür- sın, bu vatandaşlann komünist tahrikatçı- sı, hain olduklannı tesbit etsin, ben de on- lara düşman olayım." Mareşal daha sonra şunlan soyleyecekti: "Milli mücadele esnasında Cami Baykurt- un Italya'da para sarfedip hesabını hukümete vermediği de yazılmışlır. Ben hareketin ba- şından bugıine kadar oyle bir hadiseden ha- berdar olmuş degilim. Valnız A\nıpa'ya si- lah miiba.vaa.sina giden ve onun hesabını ver- meyen iki kişi bilirim ki bugün bir tanesi Haik Partisi'nde nu'fuz saiıibi olan bir zat- tır; diğeri de ölmüştiir... Bunları divanı har- be sevk elmişlim. Fakat sonra mebus seçil- dikleri için hakJarında takibat durdu." se bile biz mücadele edeceğiz. Aklımza ma- reşal de komünist olabilirmis gibi bir fikir sakın gelmesin." Kimdi komünistleri destekleyen bu Milli Eğitim Bakanı? Mareşalin CHP Milletvekili Saffet Ankan ve Nuri Conker ile ilgili yolsuzluk suçlama- larını Arıkan ve Conker'in oğlu Mahmut Naci Conker yanıtlıyorlardı. Saffet Arıkan, 1920 yılında Nuri Conker ile birlikte sahte kimliklerle Almanya'ya si- lah almak için gittiklerini, bir Alman işada- mı tarafından silah alımlan sırasında dolan- dırıldıklannı, dolandıncının mahkûm oldu- ğunu, olayla ilgili soruşturmanın Celal Ba- yar'ın da aralarında bulunduğu bir kurulca yapıldığını, Milli Savunma Bakanlığı'nın dosyayı incelediğini ve vardığı sonucu Baş- bakanlığa bildirdiğini anlatıyor ve TBMM'nin kendilerini sorurnlu bulmadığı- nı açıklıyordu. Tevfik Rüştü Aras ne diyor? Tartışmaların odak noktasına Tevfik Rüş- tu Aras, Zekeriya Sertel, Dr. Şefik Husnu ve Cami Baykurt adları oturtulmuştu. Tevfik Rüştü Aras, Ulus gazetesine gön- derdiği mektupta, kendisine yöneltilen suç- lamalann "Atatürk'ün ölümiinden beri kin edildiğini söylüyor, konunun abartıldığını ileri sürüyordu. İçişleri Bakanı Sökmensüer, Hatay'da 19 Temmuz 1946 günü şöyle konuşmuştu: "lyi biliniz ki bunlann 'yani demokratlann' istedikleri hurriyet Kemalist hürriyet degildir. Kızıl faşist hürriyeıtir, ya- ni hakiki esarettir. Bu zavallılar işbaşına ge- çerlerse asıl o zaman bu memieket hürriyet- siziikle boğulacaktır. Çünkü onların kulak- lanna ufleyenleri bu temiz ve arslan yurekli vatanın boynuna geçirmek onlann baş be- defidir. Kızıl faşistlerin bir gün maskelerini yüzlerinden dütşürdünüz mu karşımza kıp- kızıl bir sırtlan dikilir. Ve sizi canavarlar gi- bi yemek ister." Bayar, İçişleri Bakanı Sökmensüer'in "Mecliste DP'yi idare edenlerin komünist- lerin aldatıcı telkinlere alet olmadıklan için gösterdikleri dikkat ve uyanıklığı memnuni- yet ve şukranla karsılıyoruz" bıçimiode ko- nuştuğunu, bakanın o günku küfurlerine de bugünkü ovgulerine de aldırmadıklarını soy- luyordu. Celal Bayar, Sökmensüer'in Mecliste'ki ko- nuşması ile güdülen amaçları şöyle sıralıyor- du: 1- DP'yi komünist hareketi ile ilişkili gös- termek. 2- DP ile uyum halinde gördükJen mare- şal ile partiyi birbirinden ayırmak. 3- Komünizm vegericilik konusundaki ya- saları elde tutma zorunluluğunu halka au- latmak. 4- Sıkıyönetimin devamını sağlamak ve sı- kıyönetimi siyasi baskı aracı olarak kullan- mak. 5- Meclisten çekilme kararı verilirse, bu hareketi komünist etkisine bağlamak. Bayar, CHP iktidarını sağ ve sol örgütle- ri kendi siyasetleri için kullanma taktiği uy- guladıklannı da söylüyordu: "...Halk Partisini temsil edenlerden baa zevat sahıslan namına politika yapmaya aiı- şık olduklarından zaman zaman komünist- leri zaman zaman da ırkçılan tutup okşa- dıklan gibi bazen de bunlardan birini alıp diğerini yere vurmak istedikleri bilinen ba- kikatlerdendir." Çakmak'ın konuşmasına CHP'nin yaym organı Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay'- dan da tepkı geliyordu. Atay, Çakmak'ı eleştiren uzun yaasımn bir bölümünde mareşalin komünistlik ve Dr. Şefik Hüsnü ile ilgili suçlamalanna karşı şunlan yazıyordu: — Mareşal, kendisini hiçkimse komünist- lik temayiilü ile suçlamamısken, nedense iş başında balundağu vakit kızıllan» karşı ne- ler yapotuu «nUfmak Uttijaam duymuştur. Komünisîlere kmrşı çok şiddette barcket et- mis, CHP measopUnadan birçok habriı za- tın tavsiyesine rağmen harekerjnden cayma- mış. (...) Acaba mahkemeler mareşalın em- ri Ue hoküm veriyortar mıydı ki hatırlı zat- fatfu sozfcriniD dinienip düıienmemesi ile ce- za görecekler veya görmevecekkrdir? Dahası var. Komünistiere çahşma hnkâuı verenler CHP bükümetteri imiş. Bu nasd iddia? CHP hiikümetlerine, insanlann düşiinnş ve anla- yıslanna, kanunun ve mahkemeierin işine kanşmak hakkıoı kim vermiştir?" Ulus basyazarı, Dr. Şefik Hüsnu'nün eğer serbest dolaşıyorsa buna yasanın izin verdi- ğini de söylüyordu. Tartışma bu yanyla da bitmedi. Prof. Ni- hat Erim, Ulus gazetesindeki "Bu ne telaş" başbkh yazısı Ue mareşali "genelkurmay baş- kanı iken aşın ırkçılık" gutmekle suçluyor. Muhalefetin mareşalin adı çevresinde bir Hitler ve Mussolini edebiyatı yaratma peşin- de olduğunu yazıyordu. Peyami Safa da Ulus'taki "kısa ve açık" başlıklı köşesinde 14 şubat 1947 günu DP'yi komünistleri korumakla suçluyordu: "DemokraÜar, kızıl harekâo küçtımsemek ve dolayısıyla komunistlerin ifüraya uğradık- lan hissini vermek için bir adım ötesi onlan mudafaa etmekten başka bir se> olmayan bir propaganda yolu tutmuşlardır." Peyami Safa'nın mareşal hakkındaki )ar- gısı da kesindir: "Çakmak... KızıUarla açıkça isbirliği >ap- ınıştır!" Yarın: Kenan Öner-Hasan Âli Yücel davası
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear