26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 TEMMUZ 1989 Öz Kültür Sorıuııı NECATİ CUMALI Uluslararası Tiyatro Enstitüsu'nun (ITI) 23. Dunya Genel Kurulu, 27 Mayıs3 Haziran 1989 günleri arasında Helsinki'de toplandı. Toplantıva 64 ülkeden gelen 403 delege katıldı. Turkiye'nin sekiz delegesi arasında ben de vardım. Helsinki'ye 27 mayıs akşamı indik. 28 mayıs pazar sabahı toplantının kayıt işlemleriyle geçti. Öğleden sonra Helsinki açıklarında Soumenlinna Adası'na gidildi. Soumenlinna geçmiş savaşlarda Helsinki'nın savunmasında önemli bir yer alıyor. Gunumuzde ise birbirinden guzel yapıiarında, sessizlik içinde çalışmak isteyen yerli ve yabancı yazarların konuk edildiği, cennetten kopma bir banş adası. Fransızca, lngilizce konuşan rehberlerin eşliğinde gruplar oluşturarak adayı gezdik. Ada kalesinin küçük anfisinde Ryhama Tiyatrosu'nun sunduğu "Yuzükler Şahı" adlı folklorik bir oyun izledik. Oyundan sonra Finlandiya Kültür Bakanı Bn. Kasurinen'in verdiği kır yemeği ile ağırlandık. Guzel bir Italyan beyaz şarabının doyasıya sunulduğu yemek. delegeler arasında sıcak bir hava yarattı, dostluklar kurulmasını sağladı. O gece Helsinki Belediye Tiyatrosu'nda toplantının açılış töreni yapıldı. Pazartesi, salı gunleri sabah oturumlan genel kurul, oğleden sonralan kol toplantılanyla geçti. Çarşamba günü sabah otunımunda, delegasyonumuzun iki yil sonra toplanacak 24. ITI Dünya Genel Kurulu'nun Istanbul'da yapılması ile ilgili önerisi, Yunanistan'ın yol açtığı bazı tartışmalardan sonra tatlıya bağlanarak oy birliğiyle kabul edildi. • Bir toplumun tiyaîrolarında yabancı oyunların, TV'sinde yabancı dizilerin ağırlık alması neden sağlık işareti değildir? Ulusal benliğini bulma yolundaki Atatürk Türkiyesi ile günümüzün yıldan yıla kozmopolit bir gidiş alan Türkiyesi arasındaki yabancılaşmayı da belirler bıt soruların karşıhğı! "Batılılaşma" ile "öz kültur" sorunlan üstüne ne düşündüklerini öğrenmek oldu. Tanzimatla gelen Batılılaşma çabalarımn sadece bize özgü bir olay olmadığını az çok bilirdim. Örneğin bu akım Rusya'da bizden yüz yıh aşkın bir süre once 18. yıizyıl başlannda I. Petro döneminde başlar. 19. yüzyıl ortalarında gelişen Rus romanı, Rusya'daki Batılılaşma akımı ile ilgili iki gerçeğin altını çizer: Biri. Puşkin"den, Gogol'dan okuduğumuz ornekleriyle Batı oykunmeciliğini aşan, öz kaynaklarını yansıtan özgün bir edebiyatın doğduğunu haber verir; öburu saray çevrelerinden taşra kentsoylularına kadar Batılılaşma akımının, Rus halkının yaşayışına getirdiği değişiklikleri sergiler. Rus aydınları, gençliği uzerınde ne gibi etkiler yarattığını belgeler. Turgenyefin, Tolstoy'un romanlarında, Rusçayı bayağı buldukları için Fransızca konuşan soyiuların konaklarına, Avrupa'nın luksu ile birlikte, "Aydınlanma Çağı"nın, Fransız Devrimi'nin duşuncelerı de girer. "Babalar ile Çocuklar", 'Anna Karenina", "Savaş ile Barış"ta, kimliğini arayan, yer yer de bulan yeni bir Rusya'nın doğuşu izlenir. Dostoyevski'nin en iyi romanları düzeyinde çok önemli iki deneme kitabı var:"Puşkin Üzerine Konuşma"da, yalvaç katına yücelttiği Puşkin'in, Rus halkına benliğini kazandıran ulusal değeri uzerinde durur. "Batı Batı Dedikleri..!'nde, öykünülen Batının çürük yanlarını yerer. Bugune kadar bizde olsun, gezdığim Balkan ülkelerinde olsun görduğüm. Batılılaşmanın bu çelişkili, ikili gelişmesidir. Batı bir yandan duşunce dünyasıyla sağlıklı ilişki kuran gerı kalmış ulkelerin aydınlannı uyanr, kimliklerini bulmalarında, ulusal bilinçlenmelerinde etkin olur; bir yandan da bu ülkelerde ürettiği yeni düşüncelerden habersiz, çürük yanlarına öykünen kişiliksiz temsilciler bularak Rusya'nın Batı'yı değerlendirişi Helsinki'de dünyanın dört bir yanından gelen tiyatro adamlanyla buluşmanın benim için en ilginç yanı, bizde bir türlü kesin çözüme ulaşmayan oğrendık, Fransız dili ile edebiyatını oğrendik. Giderek auik çağlann kültürünü öğrendik. İyi, ama bir de bizım oz kültürumuz var! O nerede? Şimdi anlıyoruz ki zengin bir folklorumuz, özgün bir müzığimiz, şiirli söylencelerimiz var. Dahası biz varız. Bizim yaşam sorunlarımız var. Sanatımızda, tiyatromuzda o sorunlarımız nerede? Yabancı tıyatroları tanımak halkımıza yaklaşmamıza yetmedi. Bizim tiyatromuzun kendimizi tanımamıza yardımcı olmasını, bize ayna tutmasını istiyoruz. İleri ulkeleri tiyatrolarıyla tanıdığımız gibi, kendi Evrensel bir akım tiyatromuzla kendimizi onlara tanıtmak istiyoruz. Konuşmalardan çıkan başka bir sonuç da Evet, tiyatro halklar arasında bir kültür köprüsüdür, Batılılaşmanın sadece bize, Rus>a'ya, Balkanlar'a ama bu işlevini tam anlamıyla yerine getiriyor mu?" ozgü bir olay olmayıp Aydınlanma Çağı ardından, dedi. Kahve içmek için gorüşmelere ara verildiğinde, dunyayı saran evrensel bir akım olduğuydu. Ralf Langbacka, aktör, yonetmen, tiyatro genç Toure Younoussa'yı, bu guzel konuşmasından yoneticisi, düşunur, kısacası tam bir tiyatro adarm. dolayı kutladım. "O köpru tek ayaklıdır" dedim, Finlandiya sanat çevrelerindeki saygınlığı, "Tek şeritlidir. Dönuş bacağı kırık, dönüş şendi gösterişten kaçan kişiliğiyle bizim Muhsin kapalıdır. " Dinleyenlerle birlikte gülüştük. Bengladeş tiyatrosu bizden eski. 1795'te başlıyor. Ertuğrulumuzu hatırlatıyor. Açış konuşmasında "Batılı ulkelerin tiyatrolarına özenmek, onların Tıyatroya ilgi oldukça yuksek. Bengladeş delegesi, izinden gitmekle bir yere varamayacağımızı seyircilerinin ozellikle Bengladeş halkının sosyalanladıktan sonra yolumuzu bulduk!" dedi. Fin ekonomik sorunlarına, bağımsızlık savaşına ağırlık tiyatrosu, ulusal destanları "Kalavela"nın ozüne veren oyunlara ilgili duyduğunu, yabancı oyunlann inebildikten sonra halkla butünleşmiş, sosyal, seyirci bulamadığını söyledikten sonra, "Tiyatro ekonomik sorunlarına sahip çıktığı oranda halktan repertuarlannda yabancı oyunların ağırlık alması ılgi gormüş. Finlandiya'nın insan sayısı dört buçuk bir toplum için sağlık işareti değildir!" dedi. Filipinler, L'ganda, Hindistan delegeleri, daha milyon. 49tiyatrosu \ar.Bunlardan dördu ödenekli. Tiyatrolarınm yıllık seyirci sayısı üç milyon. başkaları hep bu doğrultuda göruşler belirttiler. Oynanan oyunların yüzde kırkı Finlandiyalı Sonuç yazarların. Ne var ki bu yuzdenin anlamı Atatürkçulüğun temel ilkesi ulus olmaktır; ulusal bizdekinden değişik. Çünkü beş İskandinav ulkesi (Isveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Finlandıya) onurun saygınlığıdır! Mali, Bengladeş, Uganda, arasında özel bir anlaşma var. Tiyatrolarınm Filipinler, Hindistan daha bütün "mazlum repertuarlannda karşılıklı olarak birbirlerinin milletler"in aydınları, onun yolunda olduklarını oyunlarına yer veriyorlar. Bu işbirliği, repertuarın açıklıyorlar bu görüşleriyle! Biz nerelerdeyiz? Bir ortalama yüzde virmisini obür İskandinav toplumun tiyatrolarında yabancı oyunların, TV'sinde yabancı dizilerin ağırlık alması neden ulkelerinin oyunlarına ayırıyor. Biz genellikle kendi doğumuzda kalan Islam sağlık işareti değildir? Ulusal benliğini bulma ülkelerini Osmanlılıktan gelen bir kalıtımla yolundaki Atatürk Türkiyesi ile günümüzün yıldan küçümseriz. Afrika'yi yaban göruruz. Tiyatro yıla kozmopolit bir gidiş alan Türkiyesi arasındaki anlayışlarında, oz kultürlerine verdikleri onem yabancılaşmayı da belirler bu sorulann karşılığı! Şu bakımından, hangi aşamalara vardıklannı belirttıği son yıllarda Devlet Tiyatrolan'yla öbür ödenekli için, "Kültur Koprüsu Olarak Tiyatronun İşlevi" tiyatroların, onların gidişine ayak uyduran daha genel görüşmelerinde, bu ülkelerden gelen iki başka tiyatroların etkinliklerini nesnel olarak delegenin söylediklerini kısaca ozetlemem yaralı değerlendireceklerin varacakları sonuç budur. îki >ıl sonra Istanbul'da toplanacak ITI kongresine olacak. Mali delegesi Toure Younoussaa "Bizler Fransız katılacak dünyanın dört bir yanından gelen külturuyle eğitilerek yetiştik. Racine'i, Moliere'i delegelerin tanık olacaklan gerçek de bu!.. kultürel egemenliğini surdurur. Açılış toreninde Finlandıya ITI Başkanı Ralf Langbacka'nın açış konuşmasından başlayarak ITI oyun yazarları kol çalışmalarında tanıştığım vabancı delegelerle konuşmalarımızda, genel kurul çalışmaları ardından "Kültür Köprüsu Olarak Tiyatronun İşlevi" konusu ustüne açılan goruşmede. en çok üstünde durulan konu, ileri Batı ulkeleriyle kultur alışverişinin olumlu olumsuz >anlarıyla öz kultür sorunlanydı. <$>İLHAN SELÇUK'un CAĞDAS VMINLAR Yeni kitabı JAP^N GULU 7 . 0 0 0 TL. (KDV içinde) Çağdaş Yoyınları, fürk Ocağı Cad. 3941 CağaloğluİSTANBUL CAGMS '«rmnRı îlhan Selçuk HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Acaroğlu''nun yuzısı üzerine Cumhurivet Gazetesi'nin 23.5.1989 tarih ve 232S8 sayılı nüshasmın ikinci sayfastndaki Olaylar ve Göruşler köşesinde emekli derleme müdiirü Türker Acaroğlu imzah "Bulgaristan'daki Türklerin Son Durumu" adlı yazıyı esefle okuduk. Yazmın genelinde Bulgaristan 'daki Türklere uygulanan özümsemeci (asimilasyon) politika, özelde ise bu politikamn dinsel boyutlan açıklanmaya çalışılmıştır. Bu açıklama yapüırken somut bir olaya yer verilmiş; Bulgaristan 'da hukuk eğitimi gö'rmüş biri Kırcaali'ye müftü olarak atanıyor, daha sonra da Suriye'de iki yıl dinsel eğitim görüyor. Yazar buradan hareketle bundan böyle Bulgaristan'da Suriye'deı icazetli "Hıristiyanlık Kızılbaşlık kansımı yepyeni bir Müslümanhk"m ortaya çıkacağını ileri süriiyor. Bunun da oradaki Türkler uzerinde uygulanacağmı ima ediyor. Öncelikle her türlü yanlış anlamaya meydan vermemek için bizim de, Bulgaristan'daki Türklere uygulanan özümsemeci politikaya şiddetle karşı olduğumuzu ve evrensel insan hakları normlarma aykırı bu durumu nejretle kmadığımızı belirtelim. Elbette ki oradaki soydaslarımızın kultürel özerkliği olmalıdır ve bunun doğal sonucu olan dinsel ozerkliğe de sahip olmahdırlar. Dinsel ibadetlerinı serbestçe, her türlü baskıdan uzak olarak yerine getirebilmelidirler. Zaten bu konuda tartışmasız herkes mutabıktır. Fakat olayın dinsel boyutu anlatılırken kullanılan "Hıristiyanlık Kızılbaşlık kansımı yepyeni bir Müslümanlık" sözünü esefle karşılamış bulunuyoruz. ,\e demek Hıristiyanlık Kızılbaşlık kansımı Müslümanlık? Alevilik (yazarın deyimi ile Kızılbaşlık) Müslumanlığın dışmda ayrı bir din midir? Alevilik tslamda bir sapma mıdır ki başka dinlerle kansımı yapılıp oradaki Türklere baskı aracı olarak kullanılsın? Bu soruların yanıtı elbette ki 'hayır'dır. Ama maalesef yazar böyle duşünmuyor olacak ki ne yazıktır toplumumuzun genelinin sahip olduğu yanlış kanı ile hareket etmiş ve "Kızılbaşlık" sözcüğünü tümce içersinde bu anlamda kullanmıştır. Alevilik Muslümanlıktan ayrı bir şey değildir. Alevilik de diğer dört mezhep gibi Müslumanlığın bir mezhebidir. Olayın dinsel yanı bir tarafa, Alevilik tarihsel süreç içerisinde sürekli olarak ilerici devrimci bir misyon yüklenmiştir. Zaten burada Aleviliğin ne olup ne olmadığını anlatacak değiliz. Fakat görunen odur ki gazetenizde yazısını yayımladığmız yazar Türker Acaroğlu bu konuda dunyadan bîhaberdir. Kendisine her şeyden önce Alevilik konusunda bilgi sahibi olmasını. Aleviliğin ne olduğunu (ve tabii ne olmadığını) öğrenmesini ve kavram kargasası yaratarak Aleviliği başka dinlerin sulandınlmış şekli olarak anlamamasını salık veririz. Ayrıca böyle hassas bir konuda, böylesine pervasızca yazı yazarak toplumdaki Alevilik hakkında genel yanlış kanıyı pekiştirmek gibi bir tehlike yaratacağını belirtmek isteriz. bir anlam yüklenmiş olan "Kızılbaş" sozcuğunü kullanmış. Siye?.. Benzeri bir hata daha önce 30.3.1989 tarih ve 23206 sayılı nüshanızda da yapılmıştı. Bu sayınızın arka sayfasında tslâm araştırmacısı İsmet Zeki Eyuboğlu ile yapılan roportajda Şiiliğin sapkın bir kuruluş ve ameli şeytani (şeytan işi) olduğundan bahsedilmiştir. Gerçi yazar bunları kendi görüşü değil de Sünni şeriatın görüşleri şeklinde sunmuştur, ama Şiiliğin Zerdüşt inançlarmdan etkilendiğini kendi görüşü olarak ayrıca belirtmiştir. Güzelcehisar... Bütün saldırılara, yok etme eylemlerine karşın yine de güzelliğini korumuş Boğaziçı'nde doğal güzelliğinı yitirmemış yöreler vardır. Anadoluhisarı. ya da ilk adıyla Güzelcehisar, güzeller güzeli Bogaziçı'nın en güzel köyüdür Küçüksu ve Göksu dereleri, Küçüksu. Göksu ve Baruthane çayırları, Kanlıca koyu, Otağtepe, Elmalı bendı ve Çavuşbaşı çı'ftlığıne uzanan duzlükler. Eskihisar'ın ve Yenimahalle'nın dağınık, ama yıne de bir bütün olan görünümü nasıl unutulur? Kandilli, Küçüksu, Kanlıca koyu arasındaki kıvrıntılı bir kıyı şerıdini oluşturan Anadoluhisarı, Boğaz bütününde tektir. bir benzeri yoktur. Küçüksu çayırının yeşil halısı, her an renk değiştiren çırpıntılı mavi suları aşarak Rumelihisarı'nın eteklerine uzanmış gibidir! Güzelcehısar'a saldırılar, o güzelim Göksu deresinin en sevimli kıyısına çirkinler çırkini halat fabrikasını oturtmakla başladı. Halat fabrikası sadece doğayı bozmakla kalmamıştı. Fabrikada çalışan yüzlerce emekçinin konut ve daha başka gereksinmelerı dolayısıyla toplum yapısını da bozmuştur. 19401955 arasında yenıden bir canlanma ve güzelleşme sılkinmesi yaşayan Anadoluhısarı'nda, 1960'larda başlayan yeniden çırkinleştirmelergörüldü. Birınci ve ikinci köprü inşaat alanı olarak kullanılan Küçüksu çayırı yok edildi. Anadoluhisarı Turizm ve Kalkınma Derneği'nin Küçüksu ve Göksu'da 2000 kışiyle konuşarak oluşturduğu kamuoyu yoklaması, Güzelcehisar'da doğa sevgisinin yeniden başladığının bir belirtısidir. Umut vericidir. Görüşüne basvuvulan iki bin Hisarlı: dan yüzde doksan sekızı 'Betonlaşmaya hayır!' diyor. Değil İstanbul, fakat Türkiye genelinde bir benzerine rastlayamayacağımız bir toplum olayı! Böylesine olumlu ve bıiinçli davranışı sağlayan Anadoluhisarı Turizm ve Kalkınma Derneği'ni ıçtenlıkle kutlamak gerekıyor. Anadoluhısarı'yla tanışıklığım 1915'te başlar. Küçüksu çayırının her renkten ve boydan çiçeklerinin omuzlarıma ulaştığı yaştaydım. Küçüksu'da Anadoluhisarı idman Yurdu'nun spor gösterilerini ilgiyle izlerdim. İdman Yurdu'nun reısi (başkanı) Sudi Bey'den saygıyla söz edılirdi. Küçüksu deresinde kayıklar vardı. Kayıklarda peçeleri şöyle bir yana itivermiş genç hanımlar vardı. Baruthane çayırında çoluk çocuk aileler otururdu. Baruthane çayırının hemen bitimınde suyla işleyen bir değirmen buğday öğütürdü. Göksu çayırının bitimindeki ayazmada eylül ayında panayır düzenlenırdi. Ayazmanın az ötesinde Amavutların kâğıt helvası fırınları vardı. Küçüksu çayırında taze taze satılan kâğıt helvaları. Rumların o ünlü Göksu testileri panayırda satılırdı. Küçüksu çayırının kıyıya çok yakın yerinde Kâmil Usta'nın tadına doyum oimaz mısırlarının pişirildiği kazanlar vardı. Elmalı bentleri suyuyla yetiştirilmiş Küçüksu mısırları. Vapur iskelesinden Yenimahalle'ye uzanan yol, bostanlar arasından geçerdi. Arap Abidin'in kömür karası yüzü hep gülerdi. Ak dişlerini göstererek gülerdi. Sevimlilerin sevimlisı Arap Abidin'den bir süre korkmuştum. "Yaramazlık edersen sen de Arap olursun' diye korkutulduğum için. Arabacı ismail tek atlı talikasıyla köşklere yolcu taşırdı. Bakkal Hilmi Efendi semtın ünlülerındendi. Kayıkçı Halil sevimliydi. Baruthane çayırına kurulmuş derme çatma tıyatroda 'Komikişehir'ler 'tuluat güldürüleri sunarlardı. Küçüksu çayırının orta yerinde kurulmuş bir başka salaş sahnede ünlü nielodramcılar acıklı oyunlar oynardı. Anadoluhisarlı okurlarımdan Reşit Çağın da yıllarca önce aldığım mektubunda şöyle yakınmıştı: "Elmalı bendine giden yolda bostanlar parsellenerek bir bir elden çıkıyor. Dolaytsıyla Küçüksu'nun 'sütlü mısırı' bundan böyle başka yerlerden gelecek. Gerek Göksu gerek Küçüksu, çevrelerinde oluşan konutların kanalizasyonlarının bağlanması nedeniyle dolmak üzeredir Kokuyor da!" Yetmiş yıl gerilere uzanan geçmiş çizgiler sihkleşiyor. Gittıkçe siliniyor. Ne var ki Güzelcehisar unutulmaz. Kolay kolay unutulamaz! 5.000 Lira (KDV içinde) Çağdaş Yayırüarı Türk Ocaeı Cad. 39/41 CağaloğlutSTANBUL BASI TEŞEKKÜR Buradan hareketle, Humeyni'nin Şii olmasından dolayı fetva veremeyeceğini iddia etmektedir. Olabilir, bu yazann kendi tezidir. Fakat satır arasında Şiiliğin Zerdüşt inançlarmdan etkilendiğini, Zerdüştlerin günde üç kere tapınması ile Şiilerin günde üç kere namaz kılması (ki bu durum tüm Aleviler, ozellikle ülkemizdeki Aleviler için Yazıyı okuduğumuzda geçerli değildir) arasında mümkün olduğu kadar iyiniyetle yorumlamaya çalıştık. bağlantı kurmanm âlemi nedir? Fakat her şey öylesine açıktı ki Ele geçen her fırsatta Aleviliği başka türlü düşünmek safdillik kötülemek egemen sınıflann yaptığı yetmiyormuş gibi kâr olurdu. Örneğin, yazar mı sayüıyor? "Alevi" sozcüğü yerine, toplumda genellikle hakaretvari 338 tMZA ölümünde acımızı paylaşan saygıdeğer dostlara; telgraf çeken, telefon eden, mektup gönderen, evimize gelen, çelenk gönderenlere; siyasal parti, kurum, kuruluş ve derneklere, tüm tıp otoritelerine, Fransız Büyükelçiliği'ne ve Fransız Kültür Merkezi'ne, Ankara, İzmit, îskenderun belediye başkanları, gazeteci, yazar ve sanatçı dostlanna, tüm arkadaşlanna teşekkür ederiz. TAHSİN SARAÇ'm AİLESİ SORUN Yayın Kolektifi'nden yeri doldurulamaz devrimci işçi arkadaşımız ORHAN KAPLAN (24.4.194718.7.1979) katledilişinin onuncu yılında mezarı başında anılacaktır. SORUN ÇALIŞANLARI Gün 18.7.1989 Salı, Yer: Karlıtepe Mezarlığı Gaziosmanpaşa/tst. Saat: 18.00 Sevgili dostumuz YÜKSEL MUNZUR'u tşinize karışmak gibi olmasın.. Ama ekmeği, ihtiyacınız kadar alın! Çöpe atrnak zorunda kalmayın! Ekmeğe ve emeğe yazıktır! yitirdik. Ailesinin ve tüm dostlannın acısını paylaşırız. Her zaman bizimlesin. benden söylemesi. İTÜ İnşaat Fakültesfnden dostları ve öğretmen arkadaşları adına İSMAİL ERSEL MARKETING PERSONNEL II you are young, ambitious and interested ın workıng ın a dynamic Language School wıth modern management and have a unıversity degree (preierably from BU or ODTU), possessıng a very good command of Englısh,we are looking for you. Please call 158 75 48 for an appoıntment. All applıcatıons wıll be kept confıdential. MARİNA 1989 30 Unutamıyacaksınız !... ANKARA VALİLİĞİ'NDEN Ankara İli Mamak Ilçesi Abıdinpaşa Lisesi Oğretmeni iken İstanbul İli Kartal Ilçesi Esenyalı tlköğretim Okulu Öğretmenliğine atanan Hilali AY'ın savunmasının alınmasına ilişkın 12.2.1988 gun ve 1855 sayıh, 6.9.1988 gün ve 62 sayılı, 16.10.1988 gun ve 1157 sayılı 20.3.1989 gün ve 1465 sayılı yazılar tebliğ olunur. Basm: 27313 ^ B B ^ ^ ^ * Otelımizın bulundugu yerin adı; OKBIJEN ÇADIRI M k B * Çaglayan gölünde; HEM YD2, HEM 3UYTJNU IÇ ^ ™ ^ ^ T 1 »r Bülbca ve su 8681 slzı rahatsE eUnezse! »TBL H l l TAM BER DINLENME ws STRES ATMAK İÇİN, BENT OTEL ALT1NOLU1K (AKÇAY) 9«7161070 61553 NOT: AlabâİLk havuzundan, Radyoaktıisız ve ilaçsız seçeceğımz bahklarla donanmış sofranız ıçın, "Şımdıden Afıyet Olsun"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear