26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lar, din, ahlak ve hukuk kurallarımn toplumdaki yerı gibi bilgiler verilmesi gerekirken, ilkokul ve liselerde okutulan "din bilgisi" kitaplarında gençleri bağnazlığa, kaderciliğe iten ve bilimden uzaklaştıran, korkuya düşüren ifadeler yer almış bulunuyor. İkinci yanlış, çocuklarımıza din eğitimi vermek üzere açılmasına izin verilen Kuran kurslarının sayısı ve öğretim biçimi ile ilgili: Bu kursların bir bölümü, Diyanet lşleri Başkanlığı'nca ilgili yönetmelikler uyarınca yurdumuzun en uç köşelerinde açılmış bulunuyor. Bu kursların sayısının ortaöğretim kurumlarımn sayısından bir hayli fazla (5000 dolayında) olduğunu belirtmem bu eğitimin kapsamı hakkında bir fıkir vermeye yeter sanınm. > Devlet tarafından açılan bu kursların yanında! "Okul ve Kurs Talebelerine Yardım Derneği" adı altında yaklaşık 10 yıldır faaliyet gösteren dernekler ve öteki özel kuruluş ve vakıflar tarafından yönlendirilen bir din eğitimi ve öğretimi kampanyası var. Bazı pansiyonlu din okullarının da şeriat eğitimi yaptığı, basında geniş yer almakta. Bu şekilde yaygın geri ve ilkel bir din öğretiminin boyutları ve laik öğretime aykırı olan öğretim biçiminin Milli Eğitim Bakanlığı'nca denetime alınması zorunludur. Üçüncü yanlış, imam hatip liseleri ile ilgili: 6 Mart 1989 Pazartesi günü, yine bu sütunda yayımlanmış bulunan yazımda, anayasamızda bir İnkılap Yasası olarak korumaya alınmış olan Tevhidi Tedrisat Kanunu'nda, toplumun din adamı gereksinimi, yani açıkça imam ve hatip yetiştirmek amacı ile açılması kabul edilen bu okullann, 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile din öğretimi yanında yükseköğretime hazırlayıcı dersler veren okullar olarak lise düzeyine getirildiğini ve kanunun 31. maddesi gereğince yalnız "yetiştirildikleri yönde"ki yükseköğretime devam edebileceklerinin kabul edildiğini belirtmiştim. Yine aynı incelemede 1976 yılında ilk mezunlarını veren bu okulları bitiren öğrencilere yasa gereği ancak yetiştirildikleri dalda öğretim hakkının tanındığını, ancak 16.6.1983'de 2842 sayılı yasa ile adı geçen 31. maddenin değiştirilmesi yolu ile imam hatip liseleri ni bitiren gençlere yükseköğretimin bütün dallarına girmek hakkının tanındığını, bu değişikliğin Sayın Ulusu'nun başbakanlığı dönemine rastladığını belirtmiştim. Ancak Cumhurbaşkanhğı adına Basın Danışmanı Sayın Ali Baransel tarafından 10 Mart 1989 günü yine aynı sütunda yapılan açıklamada, "1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile bu okullann imam hatip lisesi adını aldığı, bu tarihten itibaren imam hatip okullarının öğretim programlarının hem mesleğe hem de üniversiteye hazırlayıcı bir şekle dönüştüğü, imam hatip okulları mezunlarının üniversitelere girmelerine ilişkin uygulamanın 197576 öğretim yılından itibaren Sayın Demirel hükümeti döneminde olduğu" belirtilmiş bulunuyor. 6 mart tarihli yazımda belirttiğim ve 1973 ile 1983 yılları arasındaki yasal durumu 1976 yılına kadar yinelemiş bulunuyor. Ben de yaamda 1976 yılına kadarki durumu bu şekilde belirtmiştim. Ancak açıklama, yazımda açıkça belirttiğim Sayın Ulusu döneminde yapılan 16.6.1983 tarih ve 2842 sayılı yasa değişikliğini nazara almadan yapılmış bulunuyor. Çünkü imam hatip lisesi mezunlarını ancak "yetiştirildikleri yönde" yükseköğretim kurumlarına kabul eden 31. madde bu tarihte değiştirilerek, bu gençlerin üniversitelerin bütün fakültelerine girmeleri sağJanmıştır. Milli Eğitim Temel Kanunu'nun VIYüksek Öğretime Geçiş başlığı altında değiştirilen 31. maddesi, 16.6.1983 yılında aynen aşağıdaki biçimi almıştır: Madde 31. (defişik 284216.6.J983) Lise veya dengi okulları bitirenler, yükseköğretim kurumlarına girmek için aday olmaya hak kazanır. Yukandaki hüküm gereği, durumun 6 mart tarihli yazımda da belirttiğim gibi açıklığa kavuşmuş olduğunu zannediyorum. 23 MART 1989 Laik Hukiık ve Egitimdeki Yanlıslaı* Bugün laik eğitimin özüne aykırı olan din eğitimi yüzünden laik hukuk düzenine karşı olan kuşakların yetişmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Yükseköğretim kurumlarında sözde dinsel inancı olanlann baş ve boyunlarım örtmelerine izin veren ve hiçbir hukuk ilkesi ve tekniği ile bağdaşmayan hükmün, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi bahanesiyle son günlerde sokaklarda sergilenen görüntüler, iptal edilen maddenin türban ile sınırlı olan amacını da aşmış, şeriat özlemine dönüşen bir görünüm kazanmıştır. Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEL /. Ü. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Her toplum, kişilerin davraruşlarını ve ilişkilerini düzenleyen, uyulması devlet yaptırımına bağlanmış hukuk kurallan ile yönetilir. Demokratik toplumlarda, kişilerin temel hak ve özgürlükleri, yasalarla korunma altındadır. Toplumsal düzenin korunması yanında, bireyin hak ve özgürlük içinde yaşaması, demokratik bir hukuk sisteminin kurulması ile raümkün olur. Hukuk bilimi, yalnız yürürlükteki hukuk ile ilgilenmez: Kişileri ve devleti yöneten hukuk kurallarının doğuş ve gelişme nedenlerini inceler, yabancı devletlerin hukuk sistemleri ile kendi hukuk sistemi arasında karşılaştırmalar yapar, değerlendirmelerini yürürlükteki kurallan, toplumun gereksinmelerine uyup uymadığı açısından ortaya koyar, olması gereken hukuku bulraaya çalışır. Bugün içinde yaşadığımız hukuk düzeninin eriştiği düzey, varlığını hukuk biliminin bu yönde gelişmesine borçludur. Bugün toplumu ve devleti yöneten ve temel ini akıl ve bilimden alan hukukun yerine, temelini 'ilahi irade'den alan hukuk kurallannı yerleştirmek çabalan, dünyada yaklaşık 400 yılhk bir gelişmeyi inkâr edip tekrar eskiyi dirilterek dogmatik dinsel düzene geri dönüşü ifade ediyor. Ülkemizin insanlannın yüzyıllar öncesirün değişmez kuralları ile yönetilmesi; bireyi kul düzeyine getiren, çağdışı bir ceza sistemi ve yönetime yer veren, toplumun yarısını oluşturan kadınlan toplum dışına iten ve ikinci sınıf varhklar sayan bir hukuk sisteminin kabulü demektir. Bu sistemin Tanrı ile kul arasında manevi bağ ve birliğin ötesinde benimsenmesi, yukanda açıkladığım nedenlerle mümkün değildir. Laikliğin yalnız hukuk sisteminin laikleştirilmesi ile yerleştirilecek bir sistem olmadığı acıktır. Laik sistemin toplumca benimsenmesi için egitirain de aynı yönde olması kaçınılmaz bir olgudur. Gerek anayasamızda gerekse yasal düzende var olan ve demokrasimizin temel taşı olan laiklik, genç kuşaklara öğretilmedikçe, bu ilkenin din ve Tanrı sevgisi dışında bir işlevi olduğu anlatılmadıkça yaşaması kesintiye uğrar. Bugün laik eğitimin özüne aykırı olan din eğitimi yüzünden laik hukuk düzenine karşı olan kuşakların yetişmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Yükseköğretim kurumlarında sözde dinsel inancı olanlann baş ve boyunlarım örtmelerine izin veren ve hiçbir hukuk ilkesi ve tekniği ile bağdaşmayan hükmün, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi bahanesiyle son günlerde sokaklarda sergilenen görüntüler, iptal edilen maddenin türban ile sınırlı olan amacını da aşmış, şeriat özlemine dönüşen bir görünüm kazanmıştır. Atılan sloganlarda bu isteğin acıkça dile getirilmesi de, olayın, bazı aydın kesimlerde hoşgörü ile karşılanması dönemini çoktan geride bıraktığını gösteriyor. VEEAT Çok sevgili varhğımız s RANÂ KARAMUK (KÖKSAL) 17 Mart 1989 günü Zürich'te vefat etmiş ve 21 Mart Salı günü orada toprağa verilmiştir. Büyük acımızı paylaşan tüm dost ve akrabalara yürekten teşekkür ederiz. KÖKSAL VE KARAMUK AİLELERİ Sonuç Yukanda yaptığımız açıklamaların ışığı altında laik eğitimden yaptığımız sapmaların düzeltilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve yasal değişikliklerin geç kalmadan yapılması, ulusal varhğımız için zorunlu duruma gelmiştir. Diyanet tşleri Başkanlığı'nca açılmış olan Kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı'nca laiklik açısından denetlenmesi, özel kuruluşlarca verilen din öğretiminin ve pansiyonlu okullann, Sayın Cumhurbaskanı Evren'in yerinde uyarıları yönünde bakanhğa bağlanması için yasal işlemlerin yapılması, son olarak da 16.6.1983 tarihli değişikliklerle imam hatip lisesi mezunlarına bütün fakültelerin kapılannı açan 31. maddesinin eskiden olduğu gibi "yalnız yetiştirildikleri yönde eğitim veren fakültelere kabulüne" biçiminde değiştirilmesi gerekir. Anayasanın geçici 15/3. maddesi uyarınca 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu TBMM başkanlık durumu oluşması arasında kalan süre içinde çıkan yasaların anayasaya aykırılığı iddia edilemeyeceği için bu değişiklik, ancak yasama organı tarafından yapılabilir. Gereksinimden fazla olan imam hatip liselerinin genel liselere dönüştürülmesi de önerdiğimiz değişikliğin kaçınılmaz sonucu olacaktır. (•) Başkan EVREN: Din kültürü veriyoruz, din dersi dejiil... Din dersi deyince Kuranı Kerim'i başıan alıp sonuna kadar.... o değil... Org ŞAHİNKAYA:... Yani bir tarihten, coğrafyadan, matematikten vazgeçilemeyeceği gibi, bu okullarda da din dersinden de vazgeçilemez. Bunu da onun gibi okunan dersler mahiyetinde değerlendirip okutalım Sayın Başkanım. Hâkim Tümgeneral BAŞKAYNAK: t'hmal edilrniş bir müesseseyi bu şekilde anayasada ihya ctmek zorunluğu duyulmııştur. Org. ERSİN: "Zorunlu dersler arasında yer ahr" konusunun tabii bir ihüyaçtan doğduğu için konulmu; olduğu aşikâr. Bizim maksadımız. din kültüril ve öğrenimini bu tarzda vermektir... din kültürünü almasını sağlamaktır. Çünkü ülkelerde toplumun birleştirici unsuru olarak din mevcut olduğuna göre. bunu herkesin bilmesi kadar çok tabii bir şey yoktur. Tutanaklar için Bkz. Tutanaklara Göre MGK'da Anayasa Tartışmaları, Cumhuriyet, 27.6.1987. OLUM İlk tabur Kore gazilerinden, askeri hâkim ve eski İstanbul Muhakemat Müdürlüğü avukatlarmdan kaybettik. Bugün (23.3.1989) Karacaahmet Camisi'nde kılınan öğle namazından sonra sonsuzluga u Jurlayacağız. Acımız sonsuzdur. EŞİ: ÜLKER SEVÜKTEKtN KIZ1: FİGEN SEVÜKTEKÎTS OĞLU: TAHİR SEVLKTEKCS K1H: FÜSLN SAYOOD KIZI: FUNDA BABACA.N DAMATLARI: HALTT SAYOOD, MLHARREM BABACAN ABDURRAHMAN SEVÜKTEKİN'İ Eğitimdeki yanlışlar O halde genç insanlarımızın eğitiminde bir yanlışlığın yapıldığını kabul etmek gerekiyor. Nedir bu yanhşhk? Birinci yanlış, her derecedeki öğretim kurumlarında "din kültürü ve ahlak öğretimi" dersinin anayasal bir zorunluluk olarak okutulması olmuştur. Anayasamız m.24/l'de "Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir" hükmü ile din ve vicdan özgürlüğünü getirdikten sonra, aynı maddenin 4. fıkrasında bu özgürlüğe ters düşecek bir kural kabul edilmiştir. Bu fıkrada "din kültürü ve ahlak öğretimi"nin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı belirtilmiştir. Bir yandan herkes dinsel inanç özgürlüğüne sahip kılınıyor, öte yandan zorunlu din dersi ile zorla din öğretiliyor. Anayasanın bu hükmünün Milli Güvenlik Konseyi'nde görüşülmesi sırasında görüşler, dinin toplumda birleştirici bir öğe olduğu, devlet denetiminde din dersinin okutulmasının zorunlu olduğu, ancak içeriğinin din kültürü biçiminde olması yönünde açıklanmıştır.(*) Anayasamızda yer alan dersin adı "din kültürü'dür. Din kültürü derslerinin içeriği, herhalde bugünkü uygulanan biçimdeki din öğretimi değildir. Bu derste, dersin adına uygun olarak, din kavramı, dinin temeli ve işlevi, yeryüzündeki dinlerin doğuşu, çeşitli dinler arasındaki temel farklar ve amaç TEŞEKKÜR Gerçekleştirdiği safra kesesi ameliyatıyla beni sağlığıma kavuşturan S.S. Kurumu Ankara Hastanesi 3. Hariciye Servisi Şefi Opr. Doç. Dr. Sayın İSMET BARAN'a ve ameliyat asistanlan Dr. Zafer Ergiil, Dr. Ünsal Avcıoglu, Dr. Ömer Aydın'a, ayrıca servisin diğer uzmanları şef yardımcısı Opr. Dr. Sami Özalp, Opr. Dr. Namık Kemal Coşkun, Opr. Dr. Bekir Küçükkayıkçı, Opr. Dr. Abdullah Çetin'e ve asistanlar Dr. tsmail Zeyrek, Dr. Adnan Bulut, Dr. Tahir Erdem ve oda hemşiresi Güler Karakoc ile tüm klinik hemşirelerine teşekkürlerimi sunanm. AHMET ÎHSAN ÖZGÖR EVET/HAYIR OKTMAKBAL OKURLARDAN birşey söylemeye korkardım. Çünkü her an işten kovabilirlerdi. Bu işkence bir kaç yıl devam etti ve ben bu süre içinde mesleğimi Dile geürmek istediğün sorunum yüzlerce hatta binlerce ilerletmeye çaUstım. Ve bunu isçiyi ilgilendirir. Ben altı yıldır başardım. Bir süre sonra bu kuaförde çaüşmaktayım. 6 yıl ortama dayanamadım ve kendi hakkımı aramaya çalıstım. içinde bana hiçbir hak tanımaksııın, beni bir köle gibi Sonuçta işten kovuldum. Şu an iş aramaktayan. Birçok işyerine çalıştırdılar. Onlara herhangi Hakkımı aradım işimden oldıım TEŞEKKÜR bir kanun yoktur herhalde. Her gün bir zamla karşılasıyofum. Peki neden işçilerin ayhklanna zam gelmiyor. Bu daha ne kadar sürecek. Dileğimiz bu işçilerin sorunlarına biraz yardımcı olunması. lsyerlerinde işçilere bir güvence sağlanılmıyor. lsiedikleri anda isten kovabiliyorlar. Ebru Doğan Avcılar/tstanbul Oğlumuz BÜLENT'i geçirdiği kaza neticesinde anında müdahaleleriyle yasama döndüren SSK Okmeydanı Hastanesi Başhekimi Politikada Kadının Ağırlığı... Kuşadası'nda "Demokrat Ada" adlı bir gazete çıkryor. Ben Anadolu'nun çeşitli yörelerinden gönderilen gazeteleri özenle inceleyen bir kişiyim. Türkiye'nin nabzı bu küçük gazetelerde duyulur. Büyük kent basını ile karşılaştırılınca, bu az yapraklı, kötü baskılı gazeteler önemsız sayılabilir. Ama halkımızın sesini. özlemlerini, isteklerini bu gazetelerde daha yakından duyarız. "Demokrat Ada"nın son sayısında önemli yer Dünya Kadın Yılı'na ayrılmış. Bu yıl Kadınlar Günü yurdumuzun her köşesinde her zamankinden daha coşkuyla kutlandı. Büyük sayıda Türk kadını etkinliğinin, gücünün bilincine varmıştır. Gerçi parlamentoda kadınların bir ağırlığı yok; partilerın aday listelerinde yer alaDilen, daha doğrusu seçilebilen kadınların sayısı birkaçı geçmiyor. Ben 1957 seçimleri öncesinde ismet İnönü'ye bu konuyu sormuştum. Aldığım yanıt 'Erkekler kadınlan itiyor, onlara yer vermiyor, kadınlar da ilk çatışmada geri çekiliyorlar' olmuştu. Aradan otuz yıldan çok geçti, partilerde durum aynı! En ilerici partilerde bile kadınlar hırslı erkek politikacılar tarafından bir yana itiliyorlar. Ama bu durum artık değişeceğe benzer. Kadınlar seçım listelerinde kendilerine önemli bir kontenjan ayrılmasını istiyorlar. Batı ülkelerinde böyle kontenjanlar var. En ileri demokrasilerde bile kadınlara parlamentoda, yerel meclislerde yüzde yirmi ile yüzde otuz arası bir yer ayrılıyor. Bizim partilerimiz kadınlara böyle bir ayrıcalık tanıriarsa parlamento yaşamı daha olgun, daha seçkin bir görünüş ve anlam kazanır. "Demokrat Ada" gazetesinde Kuşadası SHP Kadın Komisyonu Başkanı Canan Güler bakın ne diyor: "Ne yazık ki kadının, kadın olduğu için önüne gerilen sorunlar tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de devam ediyor. Çağ atladığını iddia eden Ozal iktidan döneminde Mecliste kadın sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Eskiye oranla korkunç bir gerileme yardır. Belediye meclis üyelıklerine baktığımızda kadın yok gibi. il genel meclis üyelikleri ise tamtakır. Neyse ki yirmi yılda bir de olsa kadın bakanımız var! Türkiye nüfusunu incelediğimizde nüfusumuzun yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Burada durup düşünmek gerekiyor. Eğer bir ülke, nüfusunun yarısının üretkenliğinden, yaratıcılığından yararlanamıyorsa o ülke büyük kayıpta demektir." Kuşadası SHP Kadın Komisyonu Başkanı Güler'in söyledikleri önemli bir gerçeği yansıtmaktadır. Son programına 'Kadın Sorunları' adlı bir bakanlık kuracağını koyan SHP'nin, parlamentoda yalnızca iki kadın temsilcisi vardır. Son genel seçimde kadın adayların sayısı birkaçı geçmez. Onlar da listelerin alt yerlerinde kalmışlardır! Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlanmıza siyasal ve toplumsal yaşamda daha etkin yerler ayırmamız gerekmez mi? Dört yüz elli kişilik Mecliste kadınlara en az yüzde yirmi, yüzde otuz oranında bir yer ayırmak yanlış mı olur? Denecek ki kadın • erkek ayrımı yok; herkes siyasal savaşıma katılır, hak ettiği yeri alır. Niye kadınlara ayrıcalık tanınsın? Batı'nın en uygar, en demokrat toplumlarında bile kadınlara tanınan 'ayrıcalık' o ülke halkının gözüne batmıyor, kimse 'kadın erkek eşit, niye bir ayrım yapılıyor? diye sormuyor, ama bizim 'erkek' politikacılarımız büyük bir dirençle kadınlara yer vermemek için kadın erkek eşrrJiği sloganına sığınıyorlar! Amaç, yerlerini kadınlara kaptırmamak, erkek egemenliginı surgıt ayakta tutmak! SHP'nin Haziran 1987 Olağanüstü Kurultayı'nda benimsenen programda şöyle yazılı: "Kadınların siyasal yaşamda şlmdi olduğundan daha fazla yer alması, siyasal partilerin kadın kollarının kurulması, yönetim kademelerinde kadınlara daha fazla yer verilmesi SHP'nin toplumsal anlayışının doğal sonuçlarıdır." SHP Programında Kadın Sorunları başlıklı bölüm şu sözlerle bitmektedir: "Kadına ve aileye yönelik bu çalışmaları planlayan, düzenleyen, izleyen ve uygulayan kadınıntoplumdakiyerini geliştirmesinde ve sorunların çözüme kavuşturulmasında etkilı olacak bir Kadın Sorunları Bakanlığı kurulacaktır." SHP iktidara doğru yürüyor. Bu yerel seçimde elde edeceği oy oranı yüzde otuzu aşar, ANAP ise bu çizgiyi de tutturamazsa, erken bir genel seçim gündeme gelecektir. Böyle bir seçimde SHP'ye düşen, ülke nüfusunun yarısını oluşturan Türk kadınına siyasal yaşamda hak ettiği yeri vermesidir. Tüzükte yapılacak bir değişiklikle her seçim bölgesinde kadın adaylara belli sayıda bir kontenjan ayrılmasının SHP'nin oy oranını da o ölçüde etkileyeceği unutulmamalıdır. Kuşadası SHP'li kadınlar adına Sayın Güler'in dediği gibi: "SHP, programının önemli bir bölümünü kadın sorunlarına ayırmıştır. İktidara geldiğinde Kadın Sorunları Bakanlığı kurulacağını defalarca ilan etmiştir. Çünkü özgür ve eşitlikçi bir düzeni savunmakta olan SHP, bunun ancak kadın ve erkek ayrımı gözetmeksizin tüm bireylerin eşit haklara sahip olmasıyla gerçekleşeceğini bilmektedir." SHP yöneticileri bu gerçeği gerçekten biliyorlar mı, inanıyorlar mı? Bunu ilerde göreceğiz!.. basvurdum ve sonuçta aynı ortamla karşılaştım. tşçileri kullantyorlar, isçiler ise boyun eğmis kaderi buymuş gibi tavırlarla çalısıyorlar. Bu çok kötü bir durum. Onlar bizim gücümüzü kullanarak geçimlerini sağhyorlarsa, neden bizim hakkımızı vermiyorlar. Biz bir isçiysek sömürülüp, bir köle olarak kullanılacağız diye ERGÜN ve Başta Beyin Cerrahi Servisi Şefı opr. Dr. TURGUT DERÎNKÖK olmak üzere ameliyat ekibi Opr. Dr. ŞÜKRÜ CEYLAN, Ast. Dr.CUMALİ AKSOY, Ast. Dr. ÖMER KARA Ast. Dr. SAFFET DURAU Ast. Dr. HALİT TOGAY Ast. Dr. AYHAN KART Ast. Dr. ÜMTT SOYDANER ile tüm servis hemşire ve personeline sonsuz teşekkürlerimizi sunanz. TEŞEKKÜR Assistant Secretary Manajans/Thompson is seeking an able secretary to work with a Director in our Company. Candidates should have the following qualifications: • Sufficient experience of top level secretarial duties • Good command of written and spoken English • Accurate typing Kindly send your C.V. in English to P.Ö. Box 54 Leventİstanbul under "Assistant Secretarv". ıpplications will be kept Allai con fıdential and duly confirmed. Ameliyatunı özenle yapan ve beni sağlığıma kavuşturan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kürsüsünden Pr. Dr. MUZAFFER SARIYAR'a yardımcüan Dr. RAFET YİGtTBAŞI ve BÜLENT ÖZÇETİN'e, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi AREL SERVlSl hemşirelerine, yakın ilgilerini esirgemeyen Pr. Dr. SÜHEYLA SERDENGEÇTİ ve Dr. NİHAT YAVUZ'a içten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunanm. CÜNEYT AKALIN ZÜHREMEHMET KORKMAZ TELEFON DEĞİŞİKLİĞİ 527 2414 olan telefonumuz, 23.3.1989 tarihinden itibaren KAMUOYUNA ÇAĞRI Insan onur ve kişiliğiyle bağdaşmayan " 1 Ağustos Genelgesine" karşı gelişen haklı direnişe birçok cezaevinde olduğu biz de katıldık ve sonuçta istemlerimiz kabul edilince direnişimize son verdik. Ancak verilen sözlere rağmen hiçbir hakkımız pratikte uygulanmadı. En doğal insani haklanmız tüm yasal girişimlerimize rağmen keyfi kısıtlamalara tabi tutuldu. Kısacası çağdışı bir yasama mahkum edilmeye çalışıldı. Bütün bu nedenlerden dola>ı insanca bir yaşam için 2 mart tarihinden itibaren süresiz açlık grevi eylemine başladık. Bütün ilerici, demokrat, yurtsever duyarlı kamuoyunu haklı ve onurlu direnişimizi desteklemeye ve bu baskıcı ve keyfi uygulamalara karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz. AMASYA KAPAU CEZAEVİ SrYASİ TirTLKLLLARI ADDVA 516 2013 olarak değişmiştir. t ' d restaurant'da dllhayat ERKANÖĞVR BİRLİK AVUKAT BÜROSU ÖZGÜRCE DÜŞÜNEN BAY VE BAYANLAR Scvgi, güven ve dostluk dolu bir ortamda çalışmak, günde 80.000 TL kazanmak için BİZİMLE ÇALIŞIR MISINIZ? ÖZKAYNAK Babı ÂH Cad. Sdıhiye Ap. No: 19 3. kat Httrriyct Gazeleai bitififi I$IK YAVUZ bar'da Çarşambâ Pazar hanç nergun OLCAYTO ÖNOER KENANAKIN 293OMartetcesı Manajans jThompson İLAN LÜLEBURGAZ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİGİ Sayr. 1988/515 Davacı Faruk Etiz vekili tarafından davalı Irfan Altan aleyhine açılan menfi tespit davasının yapılan yargılamasında verilen ara karar uyarınca: Tekirdağ Yurtbekler köyünde ikâmet eden davalı İrfan Altan tüm aramalara rağmen bulunamadığmdan, kendisine duruşraa günü ve davetiye yerine geçcrli olmak üzere davacı Faruk Etiz tarafından BK 107 Mad. gereği akdin feshini, karşılıksız kaldı|ından davacının tanzim ettiği çekin iptalini istemiş olmakla, duruşma günü olan 30/5/1989 günü saaı 9.55'te duruşmada bizzat hazır bulunmamz, gelmediğiniz takdirde yokluğunuzda duruşma yapılacağı ve karar verileceği ya da kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28/11/1988 Basın: 40876 BÜLENTORTAÇGİl Veda Unlettsi 166 51 I MUZAFFER AYATA. SAKİNE POLAT DMııytl Stk 7 Eliltr I6S 1 5 * YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN BİNA KİRALANMASI 1. Ankara'da kreş olarak kullamlmak üzere; 2. KİRALANACAK BİNANIN a) Kaloriferli olması, b) En az 100 çocuğu barındırabilecek büyüklükte olması, c) Müstakil ve bahçeli olması, d) Cebeci, Kurtuluş, Dikimevi, Dörtyol. Bahçelievler, Emek, Yenimahalle semtlerinde olması tercih sebebidir. Belirtilen bu nitelikleri taşıyan bina sahiplerinin 10 takvim günü içerisinde Kıbrıs Caddesi No: 4 KurtuluşANKARA adresindeki Genel Müdürlüğümüze, binaya ait tapu fotokopisi ve mimari projesinin de eklenerek dilekce ile müracaatlan ilan olunur. Basın: 18984 Özgürlük yürüyüşümüzün öncüsü, birliğin dayanışmanın simgesi Mazlum Doğan arkadaşı anarken, kavgasım sürdürüyor zaferlerini Newroz'la kutluyoruz. BURSA ÖZEL T t P CEZAEVTNDFJV DAVA ARKADAŞLARI VE DOSTLARI ADBVA EŞBER YAĞMURDERELİ, KEMAL COŞKUN İLAN T.C. KAYSERİ İKİNCİ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİGİ Sayı: 1987/710 Davacısı Mehmet Taşçı ve Hayati Taşçı olan ve davalıları; Karahasan karahasanoğlu ve Şakir Karahasanoğlu olan tazminat davasının verilen ara kararı gereğince: 22.8.1985 tarihinde Prodokoldür başlıklı taraflar arasında 7 maddelik anlaşmada Karahasan Karahasanoğlu vekili olarak Şakir Karahasanoğlu'nun bu belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığı hususunda beyanda bulunmalan, gelmedikleri takdirde bu belgedeki imzasının kendilerine ait olduğunun kabul edileceği ve bu ilarun davalılara İSTİCBAP (ilandan itibaren duruşmasının bırakıldığı 1.5.1989 tarihli saat 9'daki duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi halde gıyaplarmda karar verileceği) kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 28.2.1989 Basın: 40867 GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI (Antalya Mahkeme Satış Memurluğu'ndan) Esas: 1988/90 Antalya Kışla Mahallesi 1422 ada 15 parsel Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi kararı gereğince satılacaktır. Satışa konu parsel 425 m2 genişliğinde olup meskun sahada yer al! maktadır. Mahalli rayiçlere göre m 'si 125.000TL'dir. 5 kat inşaata müsaait olup muhammen bedeli 53.125.000 TL'dir. 1. satış 10.4.1989 günü saat 14.3014.45 arasında Antalya Özel ldare binası kat: 5 no: 11 açık aruırma ile yapılacaktır. Satışa iştirak edenin değerin ^o 20'si nispetinde teminat yatırması şarttır. 1. satışta °?o 75'ini bulmadığı takdirde 20.4.1989 günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttırma yapılacaktır. Bu satışta değerin ^o 40'ını bulması şarttır. Satış peşindir, ancak alıcıya talep ettiği takdirde, 20 günü geçmemek üzere, mehil verilebilir. KDV alıcıya ait olup, satışa iştirak eden şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarda yazılı dosyamıza başvurmaları ilan olunur. NEVROZ GÜNÜNDE SADDAM'IN KÜRT HALKINA KARŞI YAPTIĞI HALEPÇE KATLİAMINI l'İNCİ YILINDA LANETLİYORUZ. BAHATTİ1V GÜLTEKİN. SALİH TLRA>. NEVZAT ARICI. NtHAT GÜLTEKtN, M. TAHtR ERGÜN, ADNAN ÖZBİNGÖL. ÎSMAİL ÇÖLGEÇEN, MAHMUT BATMANLl. AHMET SEYDA. İRFAN BOZYIL SATILIK Kuledibi'nde 3 katlı bina Tel: 527 53 97 (Mesai saatleri)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear