28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Bezmi Alem GÜNDÜZ İMŞİR Danıştay, Bezmi Âlem Vakıf Gureba Hastanesi'nin ozel üniversiteye donuşturulmesiyle ilgi]i kararın iplali içın açılan davada, VakıflarGenelMüdurluğu'nden vakfı kuran Bezmi Âlem Valide Sultan'ın bu yönde bir "irade beyanı olup olmadığı" hakkında rap>or istedi. Ancak yaptığımız araştırmada 1845 yıİında Valide Sultan'ın hazırlattığı vakıfnamenin bütunünde boyle bir istemi içeren maddeye rastîanmadığı belirlendi. Valide Sultan'ın vakifnamesin.de hastanesını "Bezmi Âlem Gurebai Muslimin Hastanesi" adı altmda vakfettiği ve bunu vakıfnamede ilk ve ana şart olarak belirttiği ortaya çıktı. Vakıfnamede "özel L'niversile kurulmasına ilişkin bir irade beyanının bulunmadığı"aynca hastanenin eski başhekimi ve yeni unvanıyla Rektor Yardımcısı Asaf Ataseven tarafından 1987 yılında hazırlatılan broşürde de vurgulandı. Sahıhı Cumhurıvn Maıbaacılık \e Gazetecıhk Turk \nonim Şırtclı adına Ntdir Nıdi # Genel Yavın Mudum Hısan Crmıl. Mucssesc Muduru Emiar Uşaklıgil, Vazı ışlerı Muduru Oka> Gintnsıa. 0 Haber Merkezı Muduru Yalçın Bayer. Savfa Duzenı Yönetmem 4lı Var, 0 Temsılcı/er ANKARA \ılçın D O « M . IZMİR Hiknwl Çcliakan. ADANA Crial Başlangif. Islanbul Haberlerı Eriıuı Akyıldız, IJış Haberler Eıgan Bakı. fckonomı C«ıgiz Turhın, kull ur O l a l Islrr. Spor Uanı^manı AMıılkMİir YucHmın. Du?dıme Rcfik Durbaj. Arajtırma ^»hin A l p » . I;Sendıka ^ukm b k « ı . Vun Haberlcrı Ntcdcl D o g u . Dızı Yazılar Kemn ÇalışUa, • Koordınaıor Aanwl Koratsan. # Malı 1,1er En>4 Erkal. • Muhasebe Btıical V»wr • BuıçcPlanlama V » f i Anın # Rcklam Tonıa, tk Yayınlar Hııly» Akyol • Idarc Hüscyia <>ur*r, Ijlelrr.c Ondtr (,tHk, BılgıHkm Nail Iml. Basaıt w Yoyen. C umhunyrt Matbajcılık ve Cantecılık T A Ş Turk Oca& Cad 39/41 34334 Isl PK 24ftlstanbıı1 Td 512 05 05 (20 han. Tele» 2224» F«« (I) 52» «0 72 0 Burotar Aakan: Zıya Gokalp Blv Inkılıp S No I9'4, Tel 133 II 4147. Tda 42344 F o (4) 133 II 41/428 % l ı l r H Zıya Blv I352S2'3.T« 13 12 30, Teta 52359 F u (51) 19 53 «0 ılnonuCad 1I9S No I Kıl 1. Tcl 19 37 52 (4 hal), Trtex 62I5İ. Ftı (71)1937 52 TAKVIM: 12 ŞUBAT 1989 İmsak: 5 J 0 Güneş: 6.55 Ögle: 12.23 Ikindi: 15.13 Akşam: 17.41 Yatsı: 19.00 universite^ yok Jukfi'nda 'özel Moda süpermarket NECLÂ SEYHUN Eh, geçip gidiyor zaman... Köprülerin altından akan sulan geriye döndurmenin olanağı yok ki... Her şey değişiyor, her şey... Ve hele moda!.. Geçmiş yılların o birlik beraberlik duygusu nerede?.. Herkes her şeyi yapıyor, herkes her şeyi seçiyor, herkes her şeyi giyiyor... "Demode" kavramı anlamını yitirdi. Ne moda ki, o olmayan demode olsun?.. Falancada moda değilse, filancada moda... Dior yapmadıysa, Balmain yapıyor, Mngler'in sevmediğini Gaultier baştacı ediyor. Lacroix şunu uyguluyorsa, Scherrer bunu... Ona göre giyinmiyor, buna göre giyiniyorsunuz. Ya da yalnızca gönlünü7Ce giyiniyor ve demode olmuyorsunuz. Zaman, o zaman... Bir \erde ne rahatlık!.. Moda dünyası bir süpermarket görünümünde artık. Bütün mallann, bütiin buluşlarm sunulduğu, çok renkli ve çok zengin bir süpermarket!.. Içinde yok, yok!.. Pantolonun her çeşidinden eteğin her çeşidine, her boyuna kadar hepsi... Örneğin 89 yaanda pijama türu çok bol, çok rahat pantolanlar gözde ama... Klasik uygulayan modacı da var, Çin pantolonu deneyen de, vücuda sıkıca yapışık korsan pantolonunda karar kılanlar da var... Uzun etekleri seviyor modacılar 89 yazında ama... Ayak bileğine varan bu boy yerine, bir karış yukarda bir boy ile yetinenleri de var, midi boyunu seçenler de, etekleri dizkapağının hemen altında ya da üstünde tutanlar da, yurek hoplatıcı kısalıkta minilerde dayananları da... Yaz modasının "hava"sma gelince... Her telden çalıyor moda... Meksikalılar, denizciler, aslan avcıları, bar kadınları, uzaylılar, toreadorlar, kovboylar, çingeneler, cariyeler, sultanlar, maharacalar... Ülkelerin, zamanların, dünyalann birbirine karıştığı, beğeniye sunulduğu bir panayır, bir süpermarket... Her şey var, her şey... Kıyafetlerde olduğu gibi aksesuarlarda da akıl almaz bir seçme olanağı... Alacağınız şey şapka mı?.. Kıyafetinizi bir "baş"la mı tamamlamak istiyorsunuz?.. Denizcı kasketi de seçebilirsiniz, fes de... Başınıza bir hint türbaru sarar ya da bir çingene çatkısı bağlayabilirsiniz. Bere de giyseniz olur. Şapkanın küçüğünü de seçebilirsiniz, büyuğunü de... Kanotiyeler de, geniş kenarlı romantik şapkalar da gözde... Şapkamzı rozetlerle, güllerle de bezeyebilirsiniz, kuşlarla da... Ya da yemişlikten sarkan üzüm salkımları ile de... Lafın gelişi değil, bunlar gerçekten moda. Gerçekten moda pabucun daturlüsü.. moda marketinde 89 yaz çeşidinde her turlu ayakkabılar var. Bağcıkh balerin pabuçları, eski Roma ve Yunan sandallan, altı dolu topuk mantar ayakkabılar, atkılı bebe pabuçları, erkek stili modalar, bir zamanların yam düğmeli, ayak bileğine kadar yükselen botları, espadriller, Marie Antoinettc'in önü saten fiyonklu saray pabuçları... Kripelere, kolyelere, bileziklere gelince... aynı cümbüş... Dore küpeler, en kuçüğünden en büyüğüne... Sarkancalılar, taşlılar, boncuklular, püsküllüler... Metalden, çok kocaman barbar küpeleri... Kulaklarda yusufçuklar, kelebekler, örumcekler, salyangozlar... Paralı, Doğu işi küpeler, çıpalar, avizeleri yolup takmışçasına sarkancalı kristaller, kulaklarda kılıçlar, ayak bileklerinde halhallar, saatler, kulaklarda hangi kapıyı açacağı bilinmeyen anahtarlar... Ne şenlik, ne renk, ne cümbüş!.. Bu da bir dönem elbet... Geçecek!.. tettik. Vakfın hukuki sorununu da inceletiyonız." Öte yandan vakıfnameden Türkçeleştirilerek hazırlanan ve hastane eski Başhekimi Prof. Asaf Ataseven tarafından dağıtımı gerçekleştirilen broşürde vakıfname ile ilgili şu bilgiler yer alıyor. "Valide Sultan'ın vakıflarının hepsi bir vakıfnamede toplanmıştır. Vakıfnamenin ana amacı sadece garip ve fakir Muslüman insanımızı tedavi etmektir. Bu özelliği ile ülkemizin tek sağlık kuruluşudur. Valide Sultan, vakıfnamesinde aynca tedavi edilen hastalann bütiin ihtiyacının karşılanmasını istemiş, bunun için gelir sağlayacak vakıflan da yapmıştır." Bu arada Bezmi Âlem Valide Sultan'ın vakıfnamesinde özel universite kuruluşuyla ilgili ya da ima yollu herhangi bilgi yer almamasına karşın usulsuz kuruluşun sadece Mütevelli Heyeti Başkanı Şaban Karataş'ın "Vakıfnamenin hazırlandığı dönem seriat dönemiydi. Şimdiki cağa uymuyor. Gerekli değisiklikleri Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak yapmak zonındayız" şeklindeki duşuncesinden kaynaklarup, uygulamaya konduğu ileri surüldü. Hukukçular, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ana vakıfnameyi günün koşullanna gore değiştirme yetkisi bulunmadığını vurgulayarak şunlan soylediler: "Demode" diye birşey kalmadı, çünkü "moda" eski kavramını yitirdi gibi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İzmir Televizyonu 'nun cumartesi günleri sunduğu Hafta Sonu adlı programda dün yer alan "Dergi" adlı skeç basın kuruluşlarının tepkisini aldı. Çağdaş Cazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, programı protesto ederek, "Gazetecilik mesleğinin ve gazetecilehn töplumun gözünde küçük dıişürülmek ve yıpratılmak istendiğini söyledi. "DergV'yv tepki FMD ödülleri ANKARA (AA) Foto Muhabirleri Derneği'nin (FMD) geleneksel basın fotoğrafları yarışması sonuçlandı. Haber dalında birinciliği Anadolu Ajansı'ndan tlhan Kuyucu aldı. Spor dalında Tercüman Gazetesi'nden Yavuz Yurdakadim, serbest dalda ıse Milliyet Gazetesi'nden Hüseyin Kırcalı birinci oldular. Doktor F.DMin itirafları ANKARA (AA) Ankara Tabip Odası'nca, "kara mizah" anlayışıyla hazırlanan ve "Doktor F.D. 'nin ttirafı: Suçluyum" baslığını taşıyan ilanda, doktorların çalışma koşulları eleştiriliyor. 5000 adet bastırılarak hastanelere, sinema ve kitabevlerine gönderilen ilanda Dr. F.D., "Zorlu bir mucadele sonucu, en yüksek puanları tutturarak universiteye girdıği, uzun ve yorucu universite yaşamım tamamlayıp doktor olduğu, sorumluluk ve çalışma yükü en ağır mesleklerden birini sürdürmesine rağmen, geçim sıkıntısı çekmek ve hakarete uğrayarak yaşamayı içine sindirebildiği için suçlu" olduğur.u anlatıyor. Bezmi Âlem Vakıf Gureba Hastanesi'nin yasalara ve anayasaya aykırı olarak ozel universiteye dönüştürüldüğü yolunda tartışmalar sürerken konuyla ilgili açılan davaya bakan Danıştay 8'inci Dairesi, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ile YÖKten savunmalarının yanı sıra, vakfın kurulmasına ilişkin onaylama ışlem dosyalarını istedi. Danıştay 8'inci Daire Başkaru Melin Güven. hastane doktorları tarafından açılan davada MEGSB, YÖK ve Vakıflar Genel Müdür"Vakıfnamenin ana hatlan son lüğu'nün hasım olarak gösteril derece açık. Bezmi Âlem Valide diğine dikkati çekerek, şu açık Sultan Hastanesi'nin yasamasını lamada bulundu. sağlamak ve ana kurallanna u>"Bakanlıktan ve YÖK'ten bu gun bir şekilde işlemesi için vakonuda savunmaJannı isledik. kıfnamesinde açık bir şekilde geAjnca vakıf kuruluş senetleri, ile rekli düzenlemeleri de özetlemişvakıf kurucusu Bezmi Âlem Va tir. Herhalde günün birinde valide Sullan'ın özel universile ku kıflann özel universite kurabilrulmasına ilişkin bir irade beya mesine ilişkin bir degişikliği henı olup olmadıgııun bilgilerini is sap edememişti." Başta dikdörtgen bir şapka. Kımıjıma'darı şık bir tayyör. Basıte bir safari takım sunuyor. Aslan avına böyle oıdılecek. Marksist tarihçi Hobsbawm, Amerikalı tiyatro yazarı ile çağdaşsolun durumunu ve aşkı konuştu Miller ile Marx ve Marilyn üzerine Kültiir Servisi Miller, Marx ve Marilyn. Ünlu Marksist tarihçi Eric Hobsbawm'ın Ingiltere'deyayımlanan 'Marksizm Today' Dergisi'nin ocak sayısında yer alan söyleşisi bu üç adı bir araya getirdi. Hobsbawm, "(ki YanJı Ayna" adlı oyununun haarlıkları ve İbsen'in "Bir Halk Düşmanı" adb oyunundan yaptığı uyarlamanm galası için Londra'ya giden Amerikalı yazar Arthur Miller'la konuştu. Miller, Hobsbawm'ın sorularını yanıtlarken, "cadı kazanlarT'nın kaynatıldığı McCarthy döneminden bugunlere uzanan bir "Araerika portresi" çizdi. Okuyucularımıza bu söyleşiyi sunuyoruz: Jzin verirseniz, McCarth) döneminden başlayalım. Açıkça, Kızıllara karşı cadı avının karşısına dikilmiştiniz. Bu baskı hareketine girişenler, neden kamuoyu önünde itirafta bulunulmasında >e arkadaşlannıan stıçlaıulmasında diretmişlerdi? MİLLER Bu ulkede, bazı ülkelerde kuşkusuz her zaman bağnaz olduk. Ama bağnazlığın gerekli olduğu duşüncesini bir kez benimsediniz mi, engizisyondan geçmek zorunda kalırsınız. Oysa o sıralar gülünçtü bu düşünce, ABD'deki parti dünyamn en küçük Komunist Partisi'ydi. Şu düşünce bir bakıma her zaman var olmuştur: Tehlikeli yabancı. Oysa bu göçmenlerden oluşan bir ülkede son derece mantıksızdır. Sanınm, bir dönemin belirsizliğinin gınlaştınldı. tster gerçek olsun, ister seçim nutuklarında kalsın, bu sağ politikaya kayışı nasıl açıklıyorsunuz? MİLLER Size açıkça ne duşündüğumu söyleyeyim mi? Eğer bilgıli, ülkeyi tanıyan bir politikacı aday gösterilmiş olsaydı, bu soruyu sormak aklınızın ucundan bile geçmeyecekti. Bence çok büyük bir kayma değil bu. Bu ülkeyi bir sağkanat gündemine göre yönetemezsiniz, ama bu koca tanışmayı nasü açabilirim? Kanımca, bizdeki " s o l " ve " s a ğ " kavramları temelde bunalım döneminden doğdu. Bugün bu kavramların geçerliliğinden kuşkuJuyum. Yani eski sağsol bölünmesi mi demek istiyorsunuz? ket, var olan her iki sisfemi de, Sovyet sisteminı de, bizim sistemi de aşıyor. Teknolojiden söz ediyorum. Sistemin kendisine gelince; bu konuda karamsar olmak için ille de solcu bir gecmişe sahip olmanız gerekmiyor. Tanıdığım birkaç bankacı var, felaketin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız onlarla konuşun, sistem hakkında pek az şey bilen 'sol'la değil. Her neyse, bana sorarsanız, Marksist görüşün bütun bir beklentisi tümden farklı bir görunüm almıştır, çünku pek az istisna dışında Çin'den Rusya'ya, Doğu Avrupa'ya kadar bu ulkeler feodal ülkelerdi. Bu ulkeleri görduğunüzde, Marksist ideolojinin kapitalizmden çok feodalizme karşı bir tepki olmuş olabileceğini seyan düşuncelerle karşı karşıya gelmekten utanıyorlar. Bu yapıya karşı herhangi bir meydan okuraa onlardan sekip gidiyor, öyle ki bu konuda ne yapacaklarını pek bilemiyorlar. Hollywood'la ilgili ürkiitücu bir gözlemde bulunmuştunuz, beni çok etkilemişti. Fransa'da 14. Louis'in sarayında kadınlann bağımlı ve ikincil olduklannı, ama yine de iktidan ele geçirip yönetebildiklerini, buna karşılık Hollywood'da gerçeklen sözünü geçiren tek bir kadının bile var olmadığını soylemiştiniz. Bunun savaş sonrası ABD'sinde feminizmin gelişmesiyle bir bağıntısı var mı? MİLLER Dogrusunu isterseniz, 1950'lere, hatta 1960'lara kadar Hollywood, kadınlann ülvermişti. Bir hanımefendi değildi o, Marilyn'di. Bir star olmarun beraberinde getirdiği ikiyuzlülüğü reddetmişti. Marilyn'in doğallığıydı insanları perişan eden. Onun olası \a da gerçek bir kurban oluşunun bunda rol aldığım düşunmuyor musunuz? MİLLER Evet, bu çok önemli. tnsanlar ona erişmek, ellerini uzatmak ve yardım etmek istiyorlardı. Aynı zamanda onu oldürmek de istiyorlardı. Ona yardım edilebilir miydi? MİLLER Hayır. Ama ideal bir dünyada mutlaka yardım edilebilirdi. Ama bakın, çocukluk çağını geride bıraktıktan sonra, kendi değerine hiçbir zaman gerçekten inanamamıştı, değerini kanıtlamaya çalışırken bile. Başlangıçta Marilyn bana, her nasılsa gerçekle bağlantılı, gerçeği söylemekle bağmtılı, gerçeğin toplumdaki resmi formüllerine karşı yurekten geleni söylemekle bağmtılı gelmişti. Marilyn bir asiydi. Bir anlamda toplumda "tek bir dikili agacı" yoktu Marilyn'in, mülkiyet onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Para onun bulunduğu yerin bir simgesiydi yalnızca. Marilyn, kendi unüne en yakın kadın oyuncu kadar para yapmak istiyordu, ama bunu istemesinin nedeni o kadar para ettiğini göstermekti. Para nasıl biriktirilir, nasıl harcanır, bilmezdi. Onun gözünde para tümüyle anlaşılmaz bir şeydi. Marilyn'de Eczacılar yürüyecek Istanbul Haber Servisi tstanbul Eczacılar Odası ılaç fıyatlanna yapılan zamlan ve kamuda görev yapan eczaatarm içine duştukleri durumu protesto için yüruyüş kararı aldı. En küçük adam öldü LtZBON (AA) Dünyamn en küçük adamı Portekizli Antonio Lüpes Ferreira'mn (46), solunum yetersizliği nedeniyle önceki gün öldüğü bildirildi. Boyu 75 santinı olan Ferreira, bekâr ve iyi bir bateri ustasıydı. Yakın çevresi tarafından "Küçük Tony" olarak anılan Ferreira'mn, Guinness Rekorlar Kitabı'na da geçtiği belirtiliyor. Bu konuda eski rekorun, 1985 yılında ölen ve boyu 71 santim olan Hintli Ghucam Ahmed Dar'a ait olduğu kaydedildi. 1402'likler için olumlu karar ANKARA (ANKA) Danıştay, üniversitenin, 1402'lik öğretim üyesinin yeniden göreve başlamaması gerektiği görüşünü reddetıi. Gazi Üniversitesi'nin, 1402'lik Doç. Dr. Tahir Hatipoğlu'nun, göreve dönmesine ilişkin 6'ncı Bölge İdare Mahkemesi'nin karannı temyiz istemini göruşen, Danıştay 5 'nci Dairesi, öğretim üyesi lehinde karar verdi. şöyle diyor: "Bizdeki sağ ve sol kavramları bunalım döneminde doğdu. Bunlar bugün geçerli değil. Geleceğin taşıyıcıları değiller. Tarih her bireyin içinde,sonuca bağlanmış değil." işaretiydi. Peki, 1930'larda insanlann size şöyle dediği oldu mu: "Siz komiinistsiniz, dolayısıyla Amerikalı olamazsınız?" MİLLER Hayır, çünkü ABD'de her zaman kuçük kalmış olan sol, o sıralar Yeni Anlaşma (New Deal) reformlarımn ilerletDmesi konusundaki düşünce birliğinin bir parçasıydı. Ve ülkenin ihtiyacı o kadar büyuktu ki sanınm solu ya hoşgördüler ya da onu hoş karşıladılar. Dolayısıyla 1930'larda McCarthy dönemindeki gibi bir Kızıl avjnın olması mumkün değildi. Yazılannızda, oyunlannızda bir duygudan söz ediyorsunuz, ansızın herkesin birbirine yardım ettiginden. Bu, "Amerikan rüyası"nın bir parçası mıydı? MİLLER "Amerikan riiyası" konusunda genelleştirilmiş tek bir yorumda bulunmak olanaksız. Ama 1930'lar deyince benim aklıma sık sık, yeni bir toplum arama eğilimi geliyor. Gerçekten de aynı anda hem bir çeşit yeni birlik kurma eğılımindeyiz, hem de toplumdan ayrı duran ve kendi yolunda kimseden yardım almadan ilerleyen bireyi coşkuyla karşılıyoruz. Örneğin Dukakis, istenilmekte olan toplum türünü doğru kavrayamadı. Aslında bunun, demokratlar tarafından yönetilen cumhuriyetçi bir toplum olduğunu sandı. Sonuçta da o demokratik töplumun butün tanımlamaları pencereden uçup gitti ve Dukakis onları asla yakalayamadı. Seçim kampanyası konusunda korkulucu bir şey daha vardı. Öyle göriiniiyor ki Amerikan yurtseverligi, toplum dışı bir grubu karşısına alarak ölçüyor kendini. Doğru Amerikalılar doğru Amerikalılardır, çünkü onlar gerçeklen Amerikalı olmayan yanlış Amerikalılara benzemezler. Son kampanyada bu anlayış sosyalist ve komünistlerden liberallere kadar vay Sağsol havramt Miller Marilyn "Onda burjuva duyarlığı hiç yoktu" diyor Miller. "Marityn bir asiydi. Onunla beraberliğimiz, resmi formüllere karşı yurekten gelen gerçeği söylemekle bağıntılı gibi geliyor." burjuva duyarlığı hiç yoktu. İşte bu anlamda bir bağıntı var. Marilyn'le bir araya gelmemizin, kendimi o sıralar, o dönem içinde bulduğuın durumla bir ilgisi olduğu söylenebilir. Ama bu biraz spekülatif bir şey tabii. Kendi yapıtlannız için ne diyeceksiaiz? MİLLER Hepsinden fazla onur duyduğum oyunum "Cadı Kazam"dır. Çunkü "Cadı Kazanı", dünyamn dört bir yaıundaki insanlara yararh olduğunu kanıtlamış bir oyun. "Cadı Kazam", "Satıcının Öliimii"nden çok daha fazla oynandı. Bugün birinci viteste yaşıyormuşsunuz gibi bir duyguya kapılmıyor musunuz? 40'larda ve Sü'lerde o kadar yoğun yaşamışsınız ki. MİLLER Son donemde bizim oralarda bir şeyler oldu. Tiyatro, çok daha önemsiz bir olay haline geldi. Bugün New York tiyatrosu kısırlaşmış durumda, yeni bir yapıta can verecek gucü yok. Ancak başka yerlerde, İngiltere'de ya da yöresel tiyatrolarda daha once yapılmış olanı alıp aktarabilhor, o kadar. Itirafede>im, benim ıçimdekı can da uçup gitti. O zamanlardan bu yana oyun vazmadım değil, yazdım. Ama insanlann artık tiyatroyu, bir zamanlar çıkılıp konuşulan bir kursü olarak görduklerini hiç sanmıyorum. Oysa öyleydi. Bütun tecimselliğine karşın tiyatronun insan soyunun kurtuluşuyla bir bağıntısı \ardı. 1960'ların ua sona ermesinden sonra tiyatroda bu türden bir şeye rasılayamadım. Bence oyunlar i;sel yolculuklardır, en azından benim yazdığım türden oyunlar. Zamanın belli bir anmda neredevim, işte bu sorunun keşfinden başka bir şey değildir oyunlar. Kalıcılıkları konusunda pek fazla hayal beslemiyorum. Sık sık duşünuyorum; bundan 5ü >jl sonra bu kulturuıı anlaşılabıhr bir yanı kalacak mı acaba? M a n reodalizme tepki mi? 0 ağacın aJto Yıl 1956. Amerikalı solcu yazar Miller ve "asi" Mariiyn, fırünalı aşkJannı yaşarten "0 ağacın altında" zinleyebilirsiniz. Bu, Çin'de Sovyetler Birliği'ne oranla daha belirgin, çünkü Çin, bugün hâlâ nerdeyse tümüyle bir tarım ülkesi. Zaten bu feodalizm duşüncesi de orada aklıma geldi; yani Çin'deki durumun feodal geçmişe gore bir ilerleme olduğunu, ama hâlâ o feodal geçmişe dayandığını ve kapitalızm duşuncesinin henuz hiç işin içinegirmediğini fark ettim. Birden aklıma geldi, acaba Marx aslında farkında olmadan çevresindeki kapitalızm oncesi koşullara mı tepki göstermişti? Belki de bizde habersizce surmekte olan budur. Belki de biz 19. yuzyıldan feodal gerçekliğe dayanan bir sınıf mucadelesi devraldık ve kapiıalizm denilen şey bugun artık başka bir alana geçıi. Örneğin, buyuk bir şirkete gıdin, kafa yapısının Çin'dekine tuhaf bir biçimde benzediğini göreceksiniz. Tümuyle orgütlüler. Yaşamları, içinde hareket edebildikleri hem psikolojık hem fiziksel belirlı bir aldnı kapsıyor. Bu belirli alana bağlılar. Teorik olarak, diledikleri an çekip g;debilirler. Ama hemcn hepsi orada olınayı tcrcih edı>or. Sonra bir dc bağnaz olmakedeki durumunu tamı tamına yansıtıyordu. Oysa bugün gösteri dunyasının yüksek mevkilerinde çok sayıda kadın var ve bu da feminist örgütlenmenin bir sonucu. Hollyttood'daıı söz açılınca ister istemez Marilyn Monroe'va geliyoruz. MİLLER Aslında birçok şeyin bileşimıydi. Bunlardan bir tanesi, güzelliğiydi, fiziksel zarafetiydi. Bu, belirleyici olmasa da önemlidir. Ama bence öteki özelliği çevresindeki efsaneydi: Terk edilmişlik ve aldatılmışlıkla dolu korkunç çocukluğu ile böyle bir geçmişe ve bütün dış gorunüşüne karşın son derece hoş ve zeki olması arasındaki karşıdık. Marilyn'in içten gelen bir dobraîığı vardı. Bu dobrahğın kendisiııde bir cinsellik vardı, ama aynı zamanda dostluk da vardı. Öyle ki her şeye alaycı bakan biri bile, bu kadında salt vucudun ötesinde bir şeyler var diye düşunürdu. Marilyn kendi sonunu şaşırtıcı bir biçimde onceden sezmiştı. Çok önceden, hiçbir gcleceği olmadığını duşunerek aslında çok az \akti kalmıştı fena halde dağıtmış, her şeye boş MİLLER Açıkçası, geçerli değil. Geçerli olan ne bilmiyorum, ama bu değil. Tabii elleriyle çalışan insana duygusal bağlanmalar var, ama bu insanlara bir çeşit tarihsel erdem yakıştırıldığına pek rastlanmıyor artık... Bunlar artık geleceğin taşıyıcıları değiller. Bugun işadamlannın muthiş pratik bakış açısı söz konusu. Bir aday, insanları belli bir konuda kapitalistlere karşı fena halde işleyebilir. tnsanlar buyük iş çevrelerini suçlarlar, ama sonra da bir başka büyük iş çevresini iyi örnek seçerler. Artık tarihın, insanın biraz geri çekilip, "İşte bu yönde ilerliyor" diyebileceği bir sistem olduğu duşüncesi kalmadı. Tarih, her bireyin içinde. Bir sonuca bağlanmış değil. Hem evet, hem hayır. " Z a m a n Donemeçieri" adlı otobiyografinizde, Marksizmin geleceğin kurtancısı olduğu görüşünıi terk ettiğinizi, çunkü bunun aslında dinsel bir açıklama olduğunu söyluyorsunuz. Peki bu, Marksizmin sizin deyişinizle, "felaket tellallıgı"nı da terk ettiğiniz anlamına geliyor mu? MİLLER Bence önumüzdeki gerçek fela Kosmetikte üç yvnilik Haber Merkezi L 'Oreal kozmetik firması Studio Line serisinden uç yeni ürünu daha bu ay içinde piyasaya süruyor. "Design Spritz, Shaping Mousse. Styling Creıne'' adını taşıyan sprey ve kreınler her lip saça istenilen modeli uygulamakta kolaylık sağlıyor. Ürünlerin Istanbul, Ankara ve Izmır 'de satışa sunulacağı bildirılivor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear