26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 OCAK 1989 CUMHURÎYET/15 Gabor ve köpeği Ünlü oyuncu Zsa Zsa Gabor' un köpeklere aşın düşkünlüğu onu zaman zaman güç durumlara sokuyor Gabor, Delta Havayollan köpekteriyle bMikte uçmasına izin vermeyince Florida sahillerine yaptığı yolculuğunu bir başka havayolu şirketiyle tamamlad!. (Fotoğraf: AP) ANKARA (Cumhurivet Burosu) Ankara DGM Savcılığı, yazdığı bir yazı nedeniyle yargılanarak beraat eden A\ukat Halit Çelenk'le ilgili karann bozulması istemiyle Yargıtay'a başvurdu. DGM Savcı Yardımeısı Nuh Mete Viıksel. Çelenk'le ilgili beraat kararının yanlış ve yasaya aykırı olduğu goruşunü savundu. Savcı Yüksel'in verilen bu beraat kararının bozulması istemiyle yaptığı başvuru, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde ele alınarak sonuçlandırılacak. Avukat Halit Çelenk hakkında. Abece Dergisi'nde yer alan "Hukuk açısından demokrasi" başlıklı yazısı nedeniyle Ankara DGM Savcılığfnca "komüni/m propagandası" savıyla dava açılmıştı. yUnU&LouganisFlorida'dakiYunusBalıklan Araştırma Merkea'ndekı "Trıerasa" adlı yunusun beklenmedik öpücüğü karsısında o kadar mutlu oldu. o kadar sevindi ki dalma çalışmalarına ara vererek uzun süre yunus balıklarıyla oynadı. Louganis'in 1984 ve 1988 Olimpiyadan nda kazanılmış iki aftın madalyası var. (Fotoğraf: AP) DGM, Çelenk için \argıtay'a başvurdu 5 firari yakalandı SIVAS (Cumhuriyet) Sıvas Kapalı Cezaevi'nde dün sabaha karşı fîrar eden ve kaçtıktan 12 saat sonra yakalanan beş mahkum, "psikolojik olarak zor durumda bırakıldıklannı" ileri sürdüler. Firarilerden 11 yüa hükümlü Abbas Melake, 12 yıla hükümlü Servet Şahin, 14 yıla hükümlü Vahap Ulucan, hırsızJık ve gasp suçlanndan 36 yıla hükümlü Yadigar Akgül, 12 yıla hükümlü Cengiz Bıçakçı, Sıvas Etnniyet Müdürlüğü'nde basın mensuplarının sorulanru cevapladüar. Mahkumlann sözcüsü Abbas Melake, "idare baskısının. gardiyanlann küfürterinin, yemeklerin bozuk ve kalitesiz olmasının" mahkumlan perişan ettiğini öne sürdü. Firar kararını önceki sabah ahp, gece uygulamaya koyduklarını ve fırarla ilgili herhangi bir plan yapmadıklannı açıkladılar. & ı u ı ı \ u ı ı ı a u a ı j a ç 0 C u ğ u kurtarmak için hayatlannı tehlikeye atmaktan çekinmeyen iki Türke. Bavyera Başbakanı Max Streibl tarafından özel cesaret madalyası verildi. Türk gençleri aileleri ile ormanda yüruyüş yaparken 6 yaşlarında bir Alman çocuğun gölde boğulmakta olduğunu görmuşler vç buz gibi suya aöayarak kurtarmışlardı. Şehir merkezinde tarihi Antiqtıarius Kraliyet Tören Salonu'nda yapılan toplantıda Rıfat Can (41) ve Levent Ayvazlar (24) madalyalarını aldıktan sonra hayatını kurtardıkları küçuk Alexander Butcsher ve Münih Başkonsolosumuz Rifat Can'la (ortada) jazetecilere poz vererek mutlu bir tablo oluşturdular. (Fotoğraf: Yılmaz AkarMünih) 2 Türicfi ıiisdslvs HABERLERİN DEVAMI Kılık Kıyafet, Saç Sakal ve Felsefe... (Baştarafı 1. Sayfada) bir gerileme yaşandı. 1982'de kabul edilen 12 Eylül Anayasası ile laik Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk ve ortaöğretime zorunlu din dersleri konuldu. Hatta böylesi bir ortamda, geçen yıl yapılan 12. Milli Eğitim Şurası'nda uygulamalı din derslerinin 1. sınıftan başlatılmasına ilişkin bir öneri genel kurula kadar getirilebildi. Eğitim alanında bir başka kaygı verici gelişme, son iki yıldır gündemdeki yerini koruyor. Cumhuriyet yönetiminin daha ilk yıllarından başlayarak, gençlere mantıklı ve bilimsel düşünme, olgulara ve sorunlara eleştirel bir açıdan yaklaşabilme, dogmatizmden uzak ve hoşgörülü olma gibi yetenekleri kazandırmak amacıyla ortaöğretime konulan felsefe dersleri, 198687 ders yılında alınan bir kararla, matematik ve fen kollarında zorunlu olmaktan çıkiı. Bu kollara giren öğrencilerin felsefe ve mantık okumadan liseden mezun olabilmeleri mümkün kılındı. Artık yalnızca edebiyat kolunda zorunlu olan felsefe derslerinde kullanılmak üzere bakanlıkça onaylanan, tek ve zorunlu ders kitabı, gerçek anlamda felsefeye pek az yer ayırdığı gibi, bir felsefecimizin deyişiyle, "Bilim tarihini, dinimiz ve ırkımız lehine yeniden yorumluyor" du. üselerde felsefe son iki yıldır, yetersizliği ve saçmalığı meydanda olan bu kitapla yürütülüyor. Felsefe eğitimiyle ilgili olarak spn derece vahim başka bir durum da şudur: Türkıye'nin birçok yerinde felsefe dersleri "felsefe öğretmeni bulunmadığı" gerekçesiyle, ilahiyat fakültesi mezunu din dersi öğretmenleri tarafından verilmektedir. Gerek okutulan kitaba, gerekse yararlanılan ögretmenlerin niteliğıne bakıldığında, felsefe derslerinin gittikçe daha çok dinsel içerikli ve ağırlıklı biçimde verildiği ortaya çıkmaktadır. İlkokul dördüncü sınıftan başlayan ve gerçekte tam anlamıyla zorunlu din eğitimi olarak sürdürülen "Din Küttürü ve Ahlak Bilgisi" dersleriyle birlikte büyük ölçüde dinsel i'çerikle yürütülen felsefe eğitimi. geleceğimizi birçok açıdan ipotek altına almaktadır. • Bugün gazetemizde yayımladığımız açık oturumda Prof. Dr. Necla Arat, felsefe eğitimiyle ilgili olarak karşı karşıya bulunulan tehlikeye şöyle değıniyor: "Son yıllarda felsefenin tehlikeli ya da yaran olmayan. önemsiz bir şey olarak görülmesi, toplumsal ve kültürel gelişmemiz açısından çok vahim sonuçlar verecek bir du CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) ne bildirilmesini istedi. Yazıya yanıt, günler geçiyor, ortada yok. Ne olacak? Erdem bekleyecek. bekleyecek "açın benim hakkımda soruşturma" diyecek. Oysa. Başbakan'ın yapacağı iş basit: Var der. yok der. İki olasılıktan birini somutlaştıracak, ya öyle ya da böyle demiyor, Erdem'e yanıt vermiyor, "Dedikodu mudur, ispatlı mıdır, Dunu şu anda kimsenin söylemediği" gerekçesme sığınıyor, sular daha bulanıyor. Cumhuriyet tarihinde birkaç kez oldu. Erdem "hakkında soruşturma" istesin, seyreyleyin gümbürtüyü... "Söylentılere dayatılan" yeni bir sav ortalıkta gezinryor: Günahı söyleyenlerin boynuna borç diyerek Başbakan'ın, yardımcısının telefonlarını dinlemeye aldırdığı, piyasaya sürülüyor. Telefon dinleme işlerinin perde gerısını bilen ustaiara göre, olanaksız! Derler ki, Erdem'in telefonlarını Başbakanın buyruğuyla dinlemeye almak, "devletin çöküşü" anlamına gelir. Perde açıldı mı senaryolar senaryoları. savlar savları kovalayacak. Ama Başbakan bilmeceyi çözmeye karşı. Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü'nde özel bir bîrimin telefon dinleme marıfetleriyle "resmen" uğraştığı gözden kaçıyor. Bu birim isterse dinler, savcılıktan istek gelirse yine dinler. Horzum morzum anladık, ama telefonları dinlenip başı derde sokulan yüzlerce, binlerce insanın çektiklerini ne yapacağız? Bir başka bilgi daha veriyorlar: Telefon dinlenebilmesi için "direktif gelmelı" diyorlar. MİT'in dinlemeye alırken en azından Başbakanlığa bilgi verdiğini, onay aldığını öne sürüyorlar. İş öyle kerteye geliyor ki, arap saçı. SHP araştırma önergesini Özal reddettirmeye hazırlanıyor. Son basın toptantısında "davası görülen olayın" Mecliste araştırılamayacağını söyledi. Muhalefet "Şemiler'in istifası ardındaki gerçekleri" Meclise getirseymiş, eh bir derece demeye getirdi. SHP'nin, Erdem olayını ayrıntılarıyla gün yitirmeden anlaşılsın diye girişimini gensoruya dönüştürmesi olası. Gensoru ile gerçekler yine askıda kalacak. Mecliste grupları olan partiler 20'şer dakika bilinenleri, ellerinde varsa kimi belgeleri açıklayacaklar. Sonrası ört ki ölem! İnce araştırma yapılmayacağı için Erdem olayında, Şemiler "vakasında" yüzlerce soru yanıtsız. Ne diyor eski bakan Bülent Akarcalı: "Beyanat yok, ANAP tekvücut olarak sağlam" Yaşa! Araştırma, gensoruya dönüşürse o önergeye ANAP'ta yanlı olanlar varmış. Kaç kişi, kaç yazacak? Özal ilk önce grubunda yerel seçim öncesi partinin "kompto karsısında bırakıldığını" bir güzel söyledi mi, ne dalgalı deniz kalır ANAP'ta ne de üç beş kişinin dışında "gerçekleri arayan." Ama kuliste mırıldanma, sızlanma, yakınma gırla. Bürokraşideki kıyım mı? Püff. Abartma. Özal'a göre, "yükselmek jsteyen gençlere verilmiş imkânlar". Otuz yaşında banka genel müdürü çıktı. Gençlere yükselme fırsatı bahşedıldiğine göre, 20 yaşındaki universitelıye de bakanlık verilmeli. Deneyden geçe geçe, hatalar yaparak pişe pişe çağı yakalarız. Arada devletin, demokrasinın canına okunuyormuş, şu muhalifin sözüne bak! Der Özal, geçer. Umudumuz 26 Mart. Seçmen bir vursa başpehlivan havası. Yeni dönem gelir, ağızlara vurulan fermuarlar açılır. Muhalefet oy duasına çıkma Bebek Koyu'na beton ada (Baştarafı 1. Sayfada) tum güzelliğini yok edeceğini belirtiyorlar. Boğaziçi'nin en dar ve en derin yeri olan KandilliBebck arasındaki akıntıdan da etkilenmeyen Bebek koyu öteden beri yatlann kışlarını geçirdiği bir yerdi. Yat sahipleri aralannda kurduklan bir şirketle Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan geçen yaz aylannda turizm teşvik belgesi almayı başardı. Açıkdeniz Turizm A.Ş, adlı şirketin YOnetim Kurulu Başkanı, Muhittin Yöney, "300 yal kapasiteii yat limaıunda Kuzey Avrupa'dan gelecek ozel yatlann da emin bir şekilde kışlayacağını ve yabancı yal sahiplerinin yatlannı rahatça bırakıp yaz aylannda buradan alarak güneye ineceklerini" belirtti. Açıkdeniz Turizm A.Ş.'ye Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan 15 Nisan 1988 tarihinde Müsteşar Yardımcısı Mustafa Turkmen imzasıyla Turizm Yatırım Belgesi verildi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan da onay alan marina vaziyet planına, Boğaziçi tmar Müdürlüğü tarafından 9 Ağustos 1988 tarihinde inşaat ruhsatı verildi. Açıkdeniz Turizm A.Ş. tarafından yapımı Bektaşoglu fırmasına ihale edilen marinanın kazık çakımına geçen günlerde başlandı. Bebek koyunun tam ortasında ucu Bebek'e açılacak bir at nalı şeklinde inşa edilecek olan yat limanı sadece şirkete peşin para yatıran yerli ve yabancı yat sahiplerinin kullanımına açık olacak. Kıyıdan özel araçlarla ulaşılacak yat limanından "yatı olmayan" yurttaşlar faydalanamayacak. 16 yat sahıbı tarafından kurulan şirketin işleteceği yat limanından yararlanmak için yat sahipleri en az 10 yıllık bağlama anlasması yapacak. Bağlama ücreti 10 yıl için peşin alınacak ve ücretler Batı Alman Markı alış kuru üzerinden ödenecek. 300 yat kapasiteli yaı limanma bağlanacak tüm yatlann en küçük boyda olacağı varsayılsa bile, bu günün kurundan peşin alınacak para 7 milyar liraya varıyor. Yoney, inşaatm 2,5 milyar liraya mal olacağını belirtirken yabancı yatçılardan da ucretin mark olarak alınacağını söylüyor. Yöney, "Boğaziçi'nin en seçkin yat bağlama yeri için birçok yatçı dostumuz de\amlı olarak bizi arayarak lekneltri için özel bir bağlama yerini şimdiden sağlamak istemektedirler", diyerek tesisin geleceğini de şöyle açıklıyor: "Tesisin yiizde 3035 kapasitesini yabancı yatlara ayıracağız. Şu anda TunaBaltık Denizi arasında açılan tünel yakın zamanda hizmele açılınca, artık Kuzey Avrupalı yatçılar tüm Avrupa'yı dolaşmak zorunda kalmayacak. tsveçli, Danimarkalı, Norveçli, hatta Alman yatçılar Tuna ustünden Türkiye'ye gelebileeek. Kışın da yatlannı Bebek'e bağlayarak ülkelerine dönecek, bir dahaki yaz gelip teknelerini alarak güney sahillerini dolaşabilecekler." Bebek'in ortasında, kıyınm 150 metre açığında inşa edilen kazıklı yat limanı, koyun önünü bir çizgi gibi kapayacak. Bu arada Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan. marina inşaatının kendileri ile bir ilgisi olmadığını, ancak ruhsat açısından, Boğaziçi İmar Mudurlüğü'nün yetkili olduğunu belirterek "Bu olumlu birgirişimdir, Islanbul ve ülke turizmi için iyi bir girişim" diye konuştu. mek gerek: Sayın Başbakan, sirum. 21. yüzyıla girmek üzereyiz; çağ atlaze düşen basit bir görev var. Çamaktan söz edebiliyoruz; ama hâlâ eleştiri ya ğırırsınız Erdem'i, on beş gün supabı/en; düşüncelerini cesaret/e ortaya koya sup etrafı daha karıştırma. Ne bibilen insanlann ortaya çıkabileceğinden en' liyorsan, ne istiyorsan söyle. Ben dişe duyuyoruz. Eğer genç kuşaklan. satt de açıklamalar yapayım dersiniz bizim verdiğimiz bilgileri tekrarlayan kişiler olur bıter. Parlamentoyu dışlaolarak eğitirsek, yaratıct beyinler yetiştireme mak. hükumet etmedeki terslikleri içeren Erdem suçlamasına yeceğiz ve tüm dünyanın yanştığı bir ortamda açıklık getırirsinız, demokrada sesimizi duyuramayacağız." sınin kalbiyle kafası rahatlar. Felsefe derslerinde dinsel içeriğin ağır Erdem'ın ıstifasından sonra basmasını ve eğıtimin niteliğini eleştiren bir Horzum'u tanıyıp tanımadığı sobaşka öğretim üyesi Prof. Dr. Arda Denkel, "Yeni çağdan beri gelişen ussalcı felsefe ar rusu ortaya atıldı. Horzum'un dinlemeye alınan büro telefonlatık hiçbir biçimde dinle bağdaşmaz. Aydınrında "Kaya" adının geçtiği öne lanmanın yaptığı da ikisi arasında kesin bir sürülüyor. Dün daha öteye bilgiçizgiçizmek olmuştur" diyerek şöyle devam ler sızıyor, soyadsız "Kaya" saediyor: vını daha pekiştıren. Şimdi tele"Din, sorgulanmayan inancla temellenir. fonlarda Kaya'nın, soyadı ile açık Felsefeyi belirleyen şey ise en temel ınançseçik anıldığı belirtiliyor. İş bu ları bile sorgulamasıdır. Bağımsız. almaşık. kertedeyken: eleştirel düşünce, felsefeyi felsefe yapan şeyBaşbakan çıkmış sütunlara, lerdir. Felsefeyi dinsel içerikle okutmaya kal"Kaya Bey'le ılişkileri söylenen karsanız, felsefeden beklenenin tam karşıtı btr konunun maalesef ispatı yok" disonuç alırsınız. yor. Yarın için kapıyı biraz ara(...) lık tutmaya başlıyor ve "Yani beFelsefe eğitim'ınin en büyük yararı. bağnaz nim şu ana kadar bildiğim, ispatı lığı ve fanatizmi önlemesidir. Birçok genç in olmadığı şeklinde. Dedikodu musanın iyi bir felsefe eğitimi görmeyişi, önleri dur, ispatlı mıdır, bunu şu anda ne konan düşünceleh ve verileri, sorgulama kimse söylemıyor" diye bir eklenti yapıyor. dan, bağnazca benimseyip, onlann fanatik bekçileri olmalarına yol açabıliyor.'' Kutlu Savaş komisyonu, ünlü Bir başka öğretim üyesi Prof. İsmail Tunalı. MIT raporuyla ilgili çalışmalan dinsel içeriği ağır basan felsefe eğitiminin sasürdürüyor mu? Evet. Savaş'ın soruşturmaya aldığı kişiler kımi kıncalarını Cumhuriyefe şöyle özetliyor: belgeler verdi mı? Verdi. Kutlu "Felsefe, özgür düşünmeyi içeren bir bilimSavaş. MİT'e gidip günlerce o dir. Felsefe okuyan. okutan kişi her şeyden evrak senin, bu belge benim önce özgür düşünmenin yaratılması amacın araştırmalaryaptı mı? Yaptı. Bu dadır. İiahiyat fakültelerinde verilen eğitim. arada Horzum'un dinlenen teleesas olarak, dogmatık bir sıstemı içerir. Bu fonları, bantlar önüne gelmedi fakültelerde verilen eğitim, özu gereğı dogmi? Diyelim kı vermediler. Nematik bir niteliktedir; çünkü dinin dogmaları den istemedi? MiTte bu telefonöğretilmektedir. Ortaöğretimde belirlı dogma lann hangi dosyada saklandığı ların öğretilmesi, özgür bir toplumun gerçek biliniyor Yetkili elini uzatsa, alır. leşmesine en büyük engeldir. Çünku demokratik toplumlar özgür duşünceye, özgür insan Horzum'un telefonlarında adı iradesine dayalı toplumlardır." geçenler arasında Erdem'in olup • olmadığını Kutlu Savaş, dilerse "Kılık kıyafetle, saç sakal"\a iyi niyetle uğ Başbakan bir günde sökebilir raşanlar, bir pazar günü, biraz da felsefeymi? Tabiı efendım, aksini düşünle, ülkemizde felsefe eğitimiyle ilgilenebilirmek "tek şefliğe" darbe. ler mı acaba? Öyleyse?. Kaya Erdem yazıyla Başbakanlığa başvurdu. TeleNedenler ve sonuçlar... fon konuşmaiarında adının geçıp Demokrasi ve özgür dilşünceyi temel alan geçmedigini, pıyasaya sürüldüçağdaş bir eğitim sıstemi... ğü gibi Horzum'la ilışkisi kanıtBir tatıl günü, bu konuları da düşünebilir lanıyorsa resmı yazıyla kendisimisiniz? Kolesterolü (Baflarafı I. Sayfada) başarı ile uygulandığını söyledi. Kloer, "Söz konusu makine, basit olarak ifade etmek gerekirse. kandaki >ağ birikintilerini temizliyor, diğer bir deyişle kanı yıkıyor. Bu durumda koroncr yetmezligi de ortadan kalkmış oluyor. Boyle bir tedavinin yıllık maİiyeli bugiinkü şarllar içinde 50 bin markı buluyor." dedi. Dalan, Bebek Koyu'na (Baştarafı 1. Sayfada) ziçi'nin en zarif kıvrımı olan Bebek Koyu'na el attı. Bebek Koyu1 nda yat limanı yapıyor. Liman içinde liman!.. Duyulmamış, görulmemiş marifet. Üstelik Bebek Koyu sadece gundoğusuna açık, mahfuz bir limandır. Yazları 100150 tekne barınır. En şiddetli lodoslarda bile teknelerin demir taradığı görülmemiştir. Öyleyse yat limanına, marinaya ne gerek var? Evet hiç gerek yok; ama yapılıyor işte. Demir kazıklar çakılmaya başlandı bile. Sessiz sedasız ihalesi yapılmış. Meselenin esasına dönelim. Mendirek bir üçgen oluşturacak: 200300 tekneyi barındıracak bir üçgen... Geleceği de duşünmeli; Sayın Dalan uzak görüşlüdür. Tekneler böylece güvenceye alındı diyelim; peki sahipleri "fukarai sabirin", nerede nasıl vakit geçirecekler? Bunlar için de bir şeyler: Yat kulübü, lokanta, gecekulübü filan... Elbet düşünülmuştür. Sayın Dalan uzak goruşlu olduğu kadar tedbirlidir de. Yat sahipleri ve dostları, bu beton adacıkta, diledikleri her şeyi bulacaklardır. Yahya Kemal'in "aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın" dediği ıssız Bebek Koyu, çağ atlanırken, çağdışı haliyle baş başa bırakılabilir mi hiç? Elbet maviliğini kaybetmiş sulardan bir beton adacık yükselecektir arabesk müzik nağmeleri arasında... Boğaziçi'nin incisi Bebek Koyu yok edilirken; gözlerden uzak ne işler çevrilmekte, ne paralar dönmektedir kim bilir! Ama bilinen şu ki fatura gene halkımıza çıkacak. Tarih, insanlann yaşantısından ibaret değildir; mekânı da kapsar. Boğaziçi, tarihimizin bir parçasıdır; Göksu, Dolmabahçe, Sanyer, Bebek Koyu tarihimizdir... Bir belediye başkanı beldenin tarihi ile oynayamaz. Kuşkusuz kentlerin görunümü de verilen hizmetlerle değişir zamanla. Büyüyen ve değişen ihtiyaçları karşılamak belediye başkanının göre\idir. Ama bunlar halkın ihtiyaçlarıdır. Hizmet halka verilir. 100150 zenginin zevk ve safasına hizmet, "kamu hizmeti" değildir. Ve bu gibi işlere girişenler, kamu hizmetini saptırdıkları için sorumlu olurlar. Bu işin bir başka yönü de şu: İstanbul'un esas belediye hizmetlerinin iyi yürütüldüğünü kimse söyleyemez. Örneğin Istanbullular işlerine giderken \e dönerken, otobüs duraklarında uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Otobüs sayısı yeterli değil besbelli. Temizlik işleri de semtlere göre değişiyor: Bey takımının oturduğu semtlerle, emekçi halkın yaşadığı semtlere eşit biçimde hizmet götürülmüyor. Yani hizmet beylere veriliyor. Yat limanı işinde olduğu gibi... Dalan'dan bunun hesabı sorulmayacak mı? Sorulacağını sanmam. Önümüzdeki yerel seçimlerde, beyefendi kursüye çıkacak ve şişine şişine: Bakın ben neler yaptım! divecektir. SEKA'da sonyaklaştı Haber Merkezi SEKA grevinin 124. gününde işverenin önceki gün sunduğu yeni oneriler için referandum yapılıyor. İlk oylama dun Balıkesir Kağıt Fabrikası'nda yapıldı, 8^0 işçiden 573'ünün katıldığı oylamada işçilerden 173'ü işverinin yeni önerilerine evet dedi, 406 işçı ise hayır oyu kullandı, Siüfke Taşucu'ndaki oylamaya ise 923 işçiden 545'i katıldı, 315 işçi yeni önerilere "hayır" dedi. Kalan uyelerin oylarıru bugün verecekleri bildirildi. 10 bin ?00 işçinin çalıştığı İzmit SEKA Fabrikası'nda ise referandum bugün yapılacak. Selülozİş ile işveren sendikası KamuIş'in önceki gun geç saatlere değin süren pazarlık goraşmelerinde her iki taraf da son önerilerini masaya getirdiler. Goruşmelerde en buyük sıkıntı Turklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'm sendikası olan Teksifin, SEKA'da pazarlık surerken Sumerbank'ta toplusözleşme imzalamasından dolayı ortaya çıktı. İşveren tarafının Sümerbank sozleşmesinde işçilere verilen ucret zammına yakın onerilerle SEKA için de masaya gelmesi karsısında Selülozlş yetkilileri, 4 aydır suren bir grevden sonra böyle bir öneriye evet demelerinin olanak dışı bulunduğunu ifade ettiler. Selülozİş yetkilileri mutlaka SEKA sozleşmesindeki ücret zamlarmın Sümerbank sözleşmesinden daha yuksek olması gerektiğini vurguladılar. 30.6.1988 Ucret Artış oranı 136.500 ANKARA'dan YALÇIN DOGAN len de "İki, en çok üç kişinin gözlüğünden" değerlendiriyor. Dolayısıyla, büyük yanılıyor. Büyük oynamıyor, sadece büyük yanılıyor Büyük yanılgısındaki büyuk pay da Yusuf Ozal ile Hüsnü Doğan'a ait. Çünkü, parti ve kabine içi çekişmelere ek olarak herhangi bir konuyu tartıştığı iki kişi, Yusuf Özal ile Hüsnü Doğan. Kardeşı ile yeğeni olaytara "çok dar açıdan bakmakla" tanınıyor. Öyle genış görüş. sağlam bir dünya görüşü, bir felsefe, ikıBaşbakan Özal büyük bir ya sinde de hak getire!.. Yok, teğet nılgı içinde ve sanırız, kendi par bile geçmiyor ıkisinden de bu tür tisindeki, kabinesindeki gelişme nitelikler. Ama, ikisi şu anda (Baştarafı 1. Sayfada) şaşkınlıkla izliyor partıdeki ve hükümetteki gelişmelen. Örneğin, Başbakan Ozal "Partımızin üç il yönetimini feshetmek istiyorum, bana bu konuda yetki verin " diyor. Partinin merkez karar ve yönetim kurulu, "Hayır, üç il olmaz, atın 67 ili feshetmek yetkisi sizin olsun" diyor ve bu yetkiyi tanıyor. Artık, gülerek ve parti anlayışını çoktan aşmış bir biçimde Başbakana her türlü yetkiyi tanıyor. "Özal'ın Dünyası'na tümüyle egemen". Hatta, "Aile içinde" Semra Özal ve Ahmet Özal bile ıkinci sıraya düşüyor. Genel olarak bakıldığında, "Özal" soyadına sahip olanların yönetiminde bir Türkiye var. Başbakan Özal'dan başlayarak Yusuf Özal, Korkut Özal, Ahmet Özal. Semra Özal ve bir de Hüsnü Doğan. Ama, onlann içinde de Yusuf Özal ile Hüsnü Doğan, ailenin diğer fertlerini burun farkıyla geride bırakıyor. Yönetme sanatının temel bir erdemi var. Hele de bir ülkeyi yönetmenin temel erdemi, "Çok seslilikten, çok sese kulak vermekten" geçiyor. Oysa, son bir iki yıldır, hele de son aylarda Özal'ın yönetiminde gözlenen nedir?.. Giderek içine kapanan bir ailenin sesi var sadece. Farklı bir ses çıkartan, derhal tasfiye ediliyor. "Aman efendim ne güzel yudumluyorsunuz suyu, aman efendim o ne güzel kalem tutuş, aman efendim böyle şahane bir jesti ancak siz yapabilirsiniz, aman c ayakkabıyı ne güzel seçmişsiniz, zevk dediğiniz böyle olur" gibi sırnaşıklıklara varan yağlama ve ballama içinde yaklaşıyor Özala insanlar en dar çerçevede. Devlet ve hükümet işlerinde biraz farklı bir tavır, özai'ı anında çileden çıkartıyor. Türkiye'de her ışin yolunda gittiğine. her şeyin güllük gülistanlık olduğunu görmeye Ozal alışıyor ki, farklı bir ses kendisini irkiltiyor. O nedenle farklı ses duymak istemiyor. Dolayısıyla, çevresinde her işe maydanoz iki kişi ön plana çıkıyor. Böylelikle büyük bir yanılgı süreci başlıyor. Yanılgı süreci hükümetteki bakanları, bazı bürokratları, bazı milletvekillerini ve basındaki bazı insanları alabildiğine karalamaya uzanıyor. O mu "bırakın canım komünist", diğeri mi, "zaten bizim işimize çomak sokan bir bürokrat". beriki, "haydi canım. ondan ne han olur ne hamam"... Karalamanın sonu yok. Çünkü. karalama beceriksizlikle atbaşı gidiyor. Beceriksizlik arttıkça, karalama da artıyor. Son günlerdeki büyük bürokratlara karşı takınılan tavır işte bu yanılgıların bir sonucu. Ancak, şu anda herkesin gördüğü, sadece Başbakan Özal'ın farkında olmadığı, bir gerçek yaşanıyor. O da hükümette sayısı giderek artan "rahatsız bakanın" varlığı. Özal'ın hiç beklemediği anda, ciddi bir tepkiye dönüşebilecek rahatsızlık. Benzer tepkinin yavaş yavaş ANAP grubunda da oluşmaya başladığı rahatlıkla söylenebilir. Başkentte bir söz son günlerde çok yaygın: "Kaya Erdem sağduyuyu temsil ederdi. Şimdi, duyu gitti, sağı kaldı yönetimde". Bakalım, "Aile yönetiminde" daha neler yaşanacak?.. Taraflar önceki gece anlasma noktasına geldiler, ancak Selulozİş şube başkanlannın uzun süren bir grevden sonra anlaşma sağlanırken mutlaka işçi tabanınm görüşünün altnmasını istemeleri, görüşmelere iki gun ara verilmesine neden oldu. Bu iki gün içerisinde SelulozIş şube başkan ve yöneticileri, işçi tabanınm son oneriler karsısında nabzını tutacaklar. Tabandan "anlaşmaya varın" yolunda yoğun bir istek gelirse Se!ulozİş yetkilileri, yarınki toplantıda büyük bir olasılıkla sözleşmeyi bağıtlama yoluna gidecekler. SEKA'da grev sona erdiği takdirde, fabrikaların hemen uretime geçemeyeceği, uretim için ancak 2030 günlük bir süre gerektiği belirtiliyor. Öte yandan Selülozİş İzmit Şubesi Başkanı Fikri Karakadılar son teklifler üzerinde kişisel bir yorum yapmak istemediğini belirterek şöyle dedi: "Rakamlar işçi tarafından du\ulmaya başlandı. İlk tepkiler genellikle olumsuz. Ancak bunu doğal karşılatnak gerekir. İlk kez greve çıkıyoruz. Uzun süredir de grevde bulunuyoruz. İşçi daha yiiksek artışlar bekleyebilir. Durumu anlatacağız. Karar \ermelerini isleyeceğiz." Sendikadan ileri sürüldüğüne göre SEKA işçilerine sunulacak taslak şoyle: 1.1.1989 1.7.1989 1.1.1990 366 100 (54.8) 439 320 (20) 40 000 •50 000 3 600 20 000 527.184 (20) 40 000 50.000 3.600 20.000 empo EROL SIMAVI'DEN DÜNDAR KILIÇ'A YANIT "Yirmi yıl önce, 'yine kötü yola düşmek istemiyonım, bana yardım et' dedi. Ona 'silah taşımayacaksm ve haraç almayacaksın' diye öğütler verdim... Benden iş istedi, 'gel sana reklam ajansı kuıahm' dedim. Adanı bile ben koydum... Gazino ilanlannı, özel tarifeyi kaldırdığım için çektiler, bayıam ettim... Söyledikleri birbirini tutmuyoı. İhale işinde zannedeısem beni Mehmet Ali Yünıaz'la kanştınnış..." Ve kızlcrr babalan anlabyor. SerpO ÇakmadtU: "Mehmet Saruhan'la değil, kardeşiyle bülikte oldum..." Oya Aydoğan: "Kondakçs ile Cartier saat ve korkunç vaatler sonucu beıaber yaşadun..." İpek Pınan "Yalnıp Miıza, iki ay benimle yatmadı..:' Deniz Akbulut:"İsteseydim Necdet Ulucan beni Maksim'de assotistyapardı..." Naıcm Sorcry: "Turan elbette ki bana bakt..." Filiz Ozten: Inci Baba ile sadece arkadaşız..." •k Horzum olayında Erol Kıaman'ı sorumlu tutan, ancak ' güroe giden" remmi muietHf raporunu ilk kez Tempo açıklıyor. * Duyduk duymaaık demeyin: Lastik laz Yasemin Evcim'in eli erkek eline değrcemişl * Engin Ardıç, yüksek sosyetenin "in"in•den girai. "ouf'undan çıktı. * Kurosawa sonfilminihenüz çelaoedi ama kccre kare resimledi. * lig'e ara verildi, ancak "gece maçlan" sürüyor. İşte çapkm golcüler! •k Iyikötü bizde de resim piyasası oluştul VACANCY TurMShdıstrıbutorofaleadmg ınternatıonalU.S cornpary ır the fıeld o' BuSmess Informatıon Systems seeks candıdates for the followmg lObopportunıty TECHNICAL SALES REPRESENTATIVE • Gooc commanc of vvrıtten and spoken English • Unıversıty degree ın engıneermg management or computer preferably from BU METU or !TU • Age not more tnan 30 • 3 years expenence ın offıce equıpment sales • Male applıcants must nave completed theır mılıtary servıce AN candıdates fulfıllıng the above mentıoned specıfıcatıons are kındly ınvıted to send theır Currıculum Vıtae (ın English) to Code TSR 1 BuyuKdere Cad 07 3 Bengun Han Gayrettepe 80300 Istanbul Applıcatıons vi\\\ be kept confıdentıal 1.7.1988 236.500 (73.26) YERALTINDA AŞK 4.000 40.000 40 000 Vardiya 50 000 7.0O0 50.000 zammı (Bırincı ve ıkıncı vardiya 40 bin, üçuncü vardiya 50 bin) Gece zammı Taşıt yardımı Aıle yardımı 1.210 6.500 611 1.300 1.300 60.000 30 000 10000 20.475 2.600 186 329 119 251 30 000 40 000 3 600 15 000 3 600 20 000 Sut Çocuk Eğitim Yakacak (yıllık) Bayram İzin (Aylık toplam 8.333 lira) Prım Yaıim saatler aylık Brut toplam Net toplam 500 20 0O0 20 000 20 000 20.000 40 000 40 000 mpo KONUŞULAN DERGİ 30 745 20 800 406 645 264 319 47 593 20 800 568 093 357 899 57 112 20 800 650 832 410 024 68.534 20 800 750.118 472 574 SAYIN SÜPER EMEKLİLER Kazanılmış haklanmızı ortadan kaldıran son düzenlemeler açıkça hukuka aykırıdır. Yasal haklanmızı kutlanmak üzere (Posta Kutusu: 48Yeşilköy) adresine yazarsanız derhal cevap verilecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear