Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mıştır. Gerçekten sadece bugüne ait bazı hesaplar veya hesaplaşmalar uğnına ileride yapılmak istenecek başka anayasa değışiklıklerinde belki o zaman değişik rollerle uygulanabilecek kötü bir örnek yaratılmıştır. Böyle bir gelişme ise yalruz siyasal hayatımıza başhbaşına bir bunahm ve istikrarsızlık nedeni olarak girmekle kalmaz, ileride yapılacak başka anayasa değişikliklerini de güçleştirebilecek, hatta kilitleyebilecek bir etken olabilir. Kısacası son halkoylaması, Türkiye'nin geleceğini kucaklayan uzun vadeli bir perspektif içinde algılanmış değildir. 28.9.1986 Milletvekili ara seçimi. 6.9.1987 Halkoylaması. 29.11.1987 Milletvekili genel seçimi. 25.9.1988 Halkoylaması. Görüldüğü gibi, yukandaki ilk ve son tarihler arasında geçen yaklaşık beş yıl içinde Türkiye'de ortaJama her on ayda bir sandık başına gidilmiştir. Eğer yalnız son iki yıl içinde yapılan seçim ve halkoylamalan dikkate alınırsa bu ortalama, her altı ayda bir sandık başına gidildiği anlamına gelmektedir. Üstelik son halkoylamasıyla reddedilen anayasa değişikliğinin temelinde bulunan ve daha önce yerel seçimlerin öne alınmasına olanak veren kanun değişikliğini iptal eden 14.6.1988 tarih ve E.1988/14, K. 1988/18 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca dört buçuk ay sonra yerel seçimlerin yapılması gerekmektedir. Böylece son halkoylaması, yerel seçimlerin öne alınması nedenlerinin başında gösterilen "Ülkeyi sürekli bir seçim havası içerisinde tutmamak.." amacıyla da çelişen bir sonuç vermiştir. Hatta çift meclisli parlamento sistemine dayalı 1961 Anayasası dönemine göre seçim türleri azalmış olan 1982 Anayasası döneminde kaldırılan Cumhuriyet Senatosu seçimlerini aratmayan bir sıklıkta yapılmaya başlayan halkoylamalan, doğrudan doğruya kaçırulmak istenen seçim havasını sürdüren bir etken durumuna gelmiştir. Ülkenin sürekli bir seçim ve halkoylaması havası içinde tutulması, sadece siyasal tansiyonu yükseltmek ve dikkatleri çeşitli iç ve dış sorunlardan uzaklaştırmakla kalmaz, genel ekonomi üzerinde de ağır bir yük meydana getirir. Ayrıca çok sık yapılan seçimler, hele ciddi bir hazırlığa dayanmayan önemsiz anayasa değişiklikleri için gelişigüzel düzenlenen halkoylamalan, vatandaşta bıkkmlık ve ilgisizlik yaratabilir. Nitekim 1982 ve 1987 halkoylamalannın seçmen sayısına göre sırasıyla *?o91.27 ve °7o93.64 oranında katılmalarla gerçekleşmesinden sonra 25 Eylül 1988 halkoylaması, oy kullanmayanlar hakkında cezai yaptınm uygulanan bu Uç halkoylaması arasında *k 88.82'de kalan en düşük katılma oranıyla dikkati çekmektedir. Bu, ileride yeni bir halkoylamasına giderken gözden kaçırılmaması gereken bir noktadır. 29 EYLÜL 1988 Halkoylamasından Öğreneceklerinıiz Anayasa hukuku açısından son halkoylamasının en önemli yönü, anayasa değişiklikleri için partilerarası anlaşma ve uzlaşma zorunluluğunu ortaya koymasıdır. Anayasa değişiklikleri için anayasanın 175. maddesinde öngörülen halkoyuna sunulma zorunluluğu, iktidar partisinin anayasayı tek başına değiştirme gücünü sınırlayıcı bir unsur etkisini göstermiştir. PENCERE Canını Kurtardı; Ama... Yuzeysel politika çoğu zaman ipe sapa gelmez bir kavga gibi görünür. Yaşanan olayların anlamı belitii bir süre geçmeden saydamlaşamaz; güncellikte tarihsel anlam toiayca yakalanamaz; yorumlar yetersiz kalır. 25 Eylül referandumu bu yolda çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Halkoylamasında ağır yenilgiye uğrayan Özal, neden bu kadar sevinçli? ANAP Meclis Grubu'nda Muş Milletvekili Kemaloğlu konuşmasında ne diyor: " Sandıktan sonucu kendi gayretinizle, eksiksiz politikanızla söke söke çıkardınız. Olayın tek galibi sizsiniz." Peki, sandıktaki sonuç ne? Özal'a "hayır" yüzde 65.. 'Evet' yüzde 35. Yine de "tek galip" Özal oluyor değil mi? Bu kadarına DYP lideri Sayın Demirel dayanamıyor: " Yüzde 35'e başan diyen aklen maluldür." Gerçekten ilk bakışta Özal'ın sevinci, ANAP'ın düğün bayram etmesi deli saçması gibi görünüyor, ama her saçmalığın bir nedeni vardır. • Eğer bu referandumda ANAP'ın oy oranı yüzde 30'un altına düsseydi, parti parçalanacak ve güçlü dış desteğıne karşın ayakta duramayacaktı. Yenildi iktidar partisi.. Ama canını kurtardı.. Şevinç bu yüzden.. Ülkemizdeki tekelci sermayenin, IMF babalarının, Dünya Bankası kodamanlarının "Oooh" çekmeleri de pek anlamsız değil. "D/ş ekonomik çevreler" Türkiye'de öngördükleri programı daha bir süre özal eliyle uygulatabileceklerini sanıyorlar. "Sermayenin anaç partisi" kendisine verilen görevi taşıyamayacak ölçüde oy tabanını yitirseydi, liderin yazgısı noktalanacaktı. Bu gibi durumlarda başka formül aranır, bir başka Itder bulunur, batanla birlikte batılmaz. Sayın özal, bu mekanizmalan yaşayarak öğrenmiştir. Başbakan, referandumda "hayır" oyları yüzde 70'i aştığında başına gelecekleri biliyordu. Televizyonda yaptığı "çekileceğim" şo vu, bir zorunluğun dışavurumudur. Ne var ki şimdi bir soluk aldı. Türkiye'de halkın yüzde 65'i Özal'a karşrymış, ANAP'ı tutmuyormuş... Kime ne? IMF, Dünya Bankası, Vaşington, tekelci sermaye bu konuda ne diyor? Sen ona bak! ANAP yine buyük sermayenin "anaç" partisidir; düğün bayram etmesi bu yüzden.. * Eğer 25 Eylül'de "özal'a hayır" yüzde 70'i aşsaydı, Sayın Demirel sonucu almıştı. Olmadı.. Yine de DYP liderinin umudu canlıdır. ANAP oyları sınırda dolaşıyor, gün geçtikçe düşüyor; ekonomik bunalım içinden çıkılmaz bir çukurdadır; önümüzdeki aylar iktidarın başarı şansı yok gibidir. "Dış ekonomik çevreler" bir süre sonra at değiştirmek isteyebilirler. Türkiye'de sağ ile sağın kıran kırana kavgası sürüyor; Süleyman Bey'in elleri Sayın özal'ın boğazındadır; daha bu maçın bitiş gongu vurmadı. ı Güvenoyunun ölçüsü 3. Zoraki de olsa 25 Eylül 1988 halkoylaması Başbakan hakkında bir güvenoylamasına dönüştürüldükten sonra ortaya çıkan sonucun güvenoyu anIamına gelip gelmediğı de, anayasa değişikliklerinin halkoylamasında kabulü için aranan %50'yı aşan çoğunluk kuralına göre belirlenmesi gerekirdi. Oysa son halkoylamasında kullanılan "evet" oyları, bu çoğunluğun hayli altında, Vo35.00 oranında kalmıştır. Fakat iktidar partisi, halkoylaması rakamlannı yürürlükteki nispi seçim sistemi içinde değerlendirerek "evet" oylarının iktidarda kalmak için yeterli oranda olduğu, dolayısıyla beklenen güvenoyunun verildiği görüşünü savunmaktadır. Böylelikle "nispi güvenoyu" olarak adlandınlabilecek yeni bir bulu; karşısındayız. Buluşun ilginç bir yanı daha var: Bu güvenoyunun tam ölçüsü, sadece güvenoyu isteminde bulunanın kafasındadır! Aslında iktidar partisinin geçen yılki milletvekili genel seçiminde kazandığı % 36.29 oy oranıyla karşılaştırıldığında Vo35.00 oranındaki "evet" oylarırun %1.29 oranında bir gerilemeyi yansıttığı görülmektedir. Demek ki iktidar partisi, tam olarak kendi seçmeninin güvenini de koruyamamıştır. İktidar partisinin dayandığı oy tabanı kaymaya başlamıştır. Daha büyük çapta bir kayrna Başbakan Turgut özal'ın halkoylamasının sonucuna göre görevinden ve politikadan aynlacağını acıklamasıyla önlenebilmiştir. Böylece iktidar partisi secmeni, gidişattan duyduğu memnuniyetsizlik ile istikrar isteğini bir arada ifade etmiştir. Prof. Dr. HİKMET SAMİ TÜRK Türkiye'de ilk kez bir halkoylaması "hayır" oyu ile sonuçlanıruş bulunuyor. Böylece 1961, 1982 ve 1987 yıllannda yapüan ilk üç halkoylamasında kullanılan geçerli oy sayılanna göre 1961 Anayasası1 nın %61.73, 1982 Anayasası'nın %91.37 ve bu anayasanın siyasal yasaklara ilişkin geçici 4. maddesinin yüriırlükten kaldınlması ile ilgili anayasa değişikliğinin %50.\(> oranında "evet" oyu ile kabul edilmesinden sonra; geçen pazar günü yapılan dördüncü halkoylamasında yerel seçimlerin öne ahnmasına ilişkin anayasa değişıkliği, °7o65.OO oranında "hayır" oyu ile reddedilmiştir. Bu sonuç, iktidar ve muhalefet partilerince farklı biçimlerde yorumlanmaktadır. Aslında gerek iktidar, gerek muhalefet partileri, 25 Eylül 1988 haJkoylamasının iller düzeyinde ve ülke genelinde ortaya çıkardığı tabloda kendileri için çok anlamlı mesajlar bulabilirler. Biz, burada sadece anayasa hukukumuzda ve siyasal hayatımızda son halkoylamasıyla belirginleşen birkaç noktaya işaret etmekle yetinecegiz. luğunun aynı zamanda ülke genelinde %SO'yi asan bir oy potansiyeline tekabül etmesine bağüdır. Dolayısıyla bu iki koşulu bir arada yerine getirebilecek güçte olmayan hiçbir siyasal iktidar, tek başına bir anayasa değişikliği gerçekleştiremez. Bu durumda anayasa değişikliğine giden yol, zorunlu olarak partilerarası anlaşma ve uzlaşmadan geçer. O nedenle anayasanın 175. maddesiyle getirilen halkoylaması usulü, anayasada yapılacak değişiklikler için önce parlamento içinde olabildiğince geniş bir uzlaşma zemini aranması gereğinı ortadan kaldırmaz. Böyle bir uzlaşma sağlamadan sadece yürürlükteki seçim sistemi sayesinde ülke genelindeki gerçek oy gücüyle ters orantılı olarak kazanılmış bir parlamento çoğunluğuna dayanarak anayasa değişikliğine kalkışmak, çok riskli bir davramştır. Geçen yılki milletvekili genel seçiminde Vo36.29 oranında oy alan iktidar partisinin parlamentodaki muhalefet partilerinden en az birinin desteği olmadan anayasa değişikliklerinin halkoylamasıyla kabulü için gerekli %50'nin üstünde oy oranına ulaşma hesabını nasıl yaptığı, böyle bir hesap yok' sa halkoylamasına niçin gittiği sorulanna mantıklı ve tutarlı bir cevap vermek kolay değildir. Anayasa değişiklikleri için uzlaşma zorunluluğu 1. Anayasa hukuku açısından son halkoylamasının en önemli yönü, anayasa değişiklikleri için partilerarası anlaşma ve uzlaşma zorunluluğunu ortaya koymasıdır. Anayasa değişiklikleri için anayasanın 175. maddesinde öngörülen halkoyuna sunulma zorunluluğu, yürürlükteki adaletsiz seçim sisteminin parlamento aritmetiğinde iktidar partisıne sağladığı suni üstünlüğü dengeleyici ve iktidar partisinin anayasayı tek başına değiştirme gücünü sınırlayıcı bir unsur etkisi göstermiştir. Yine aynı maddeve göre halkoylamasına sunulan anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi için geçerli oyların yarısından çoğunun "evet" olması gerektiğinden, böyle bir değişikliğin gerçekleşmesi, onu kabul eden 3/5 veya 2/3 oranında parlamento çoğun Halkoylamasının güvenoylamasına dönüştüriilmesi 2. Anayasanın 175. maddesinde öngörülen halkoylaması usulü, 25 Eylül 1988 günü yapılan ikinci uygulamasında Başbakan Türgut Özal hakkında zoraki bir güvenoylamasına dönüştürülmüştür. İktidar ve muhalefet partilerince yapılan halkoylaması propagandalan, tam bir seçim kampanyası havası içinde yurütülmüştür. Böylece yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin bir anayasa değişikliğinin kabul veya reddi ile ilgili bir halkoylamasının zoraki bir güvenoylamasına çevrilmesiyle bu anayasal kurumu kısa zamanda yozlaştırabilecek bir çığır açıl Sürekli seçim ve halkoylaması havası 4. Son halkoylamasıyla vatandaş 6 Kasım 1983 milletvekili genel seçiminden bu yana altıncı kez sandık başına gitmiştir. Gerçekten o tarihten bu yana Türkiye'de şu seçim ve halkoylamalan yapılmıştır: 6.11.1983 Milletvekili genel seçimi. 25.3.1984 Yerel seçimler. Sonuç özetle; 25 Eylül 1988 halkoylamasından çıkanlabilecek çok dersler vardır. Eğer bu yapılabilir ve ortaya çıkan tablo gerektiği gibi değerlendirilebilirse, sadece bu bile, 25 Eylül 1988 halkoylamasının pahalı faturasını yararlı bir hizmetin bedeli durumuna getirebilir. Hormon Olayı OKTftYAKBAL EVET /HAYIR OKURLARDAN aydır ömer Baltacı îsviçre'den ben Tfirkiye'den uğraşmamıza karşın mektup bulunamamıştır. Îsviçre'den yapılan reklamasyon 11.6.1988 tarihinde İsviçre'deki PTT'ye 13.6.1988 tarihinde Ömer Baltacı tarafından bana teslim edilmif. Bu reklamasyonda PTT'nin bana iadeli taahhü:lü bir mektup gelen mektubu teslim aldığı da gönderildi. Fakat elime bir türlü ulaftırılmadL Yaklaşık üç belirtiliyor, fakat posta PTTden şikâyetçiyim 13 Ocak 1988 günü Muğla'nın 'İlkadım' gazetesinde şöyle bir haber çıkiı: "Hayvanlara bilinçsizce ve ölçüsüzce verilen antibiyotik ve hormonların et, süt, yumurta tüketimiyle insanlara geçtiğı ileri süruldü. Hayvanlardan insanlara geçen antibiyotik ve hormonların özellikle çocuklan olumsuz yönde etkilediğini belirten izmır ve Bölgesı Veteriner Hekimleri Odası Muğla Temsilcisi Veteriner Hekim Necati Demirel insanlar üzerinde antibiyotiklerin bağışıklığa, hormonların ıse cinsel sapmaya yol açtığını söyledi. \feteriner Hekim Demirel, bu sorunun ülkemizde henüz yeni olmasına karşın ciddi boyutlarda olduğunu ve Sağlık Bakanlığı1 nın rvedilikle önlem alması gerektiğini bildirdi" İlk kez hormon konusu ortaya atılıyordu ülkemizde! Bir taşra gazetesinde çıkan bu haber daha sonra İstanbul gazetelerinde de yer aldı. Necati Demirel'in bu konulardaki açıklamaları başım derde soktu Muğla Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bir tazminat davası ile karşılaştı. Oysa Demirel'in yaptığı önemli bir uyarıydı. Sağlık Bakanlığı'nın bu uyarıya kulak vermesi, gerekli araştırmaları yapması ve hormonlu et vb. konularda gereken önlemleri alması gerekliydi. Necati Demirel şöyle diyordu: "Hayvanlara çabuk kilo almaları için çeşitli hormonlar verilir. Bu hormonlardan Amerika'da yasaklanmış olan Östrojen Stilbest Roldipropıanat son zamanlarda Türkiye'de de kullanılmaya başlandı. Özellikle istanbul yöresinde oldukça yaygın kullanımı olan bu hormonlar et ve süt tüketimiyle insanlarda önemli tahribata yol açıyor Bunlardan Östrojen dişilerde etkili oluyor. Yumurtalık kistine ve aşırı cinsel isteğe yol açıyor. Diğer hormon ise erkek hayvanı kısırlaştırıyor. Bu hormonların etini sütünü tüketenlerde hormon dengesi bozuluyor. Özellikle çocuklarda büyuk tahribat yapıyor, cinsel sapmalara neden oluyor? Veteriner Hekim Demirel'in sekiz ay önce yaptığı bu açıklama nedense ilgili çevrelerin dikkatini çekmedi. Demirel o konuşmasında şunları da bildirmişti: "Ülkemizde antibiyotikler ölçüsüz ve bilinçsizce kullanılıyor. Reçetesiz satılıyor. Köy bakkallarında dahi satılmaya başlandı. Bu antibiyotikler et ve özellikle sütle insana geçiyor ve enfeksiyon durumunda antibiyotiğe cevap vermiyor. insanların bilinçsizce kullandıklan antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanılıyor Bu antibiyotiklerin en çok kullanılanı tekrosiklilerdi, şimdi bunun yerini penisilin gruplan almaya başladı. Çünkü öylesine ölçüsüz kullanıldı ki, hayvanlara artık tekrosikliler kâr etmiyor. Şimdi insanlar hayvanlar aracılığıyla penisilin gruplarına da bağışıklık kazanacaklar. Bu, insan sağlığı için büyük risk. Ayrıca tavukçuluk sektöründe de yasak olmasına karşın yem katkı maddeleri permikler içine de antibiyotik konulmakta. Kimse de 'biz antibiyotik koyuyoruz' demiyor, hiç kimse de bunları denetlemiyor." Necati Demirel aylarca önce, daha gündelik basında ve kamuoyunda hormon konusu şimdiki gibi gündemde değilken çözüm yolu olarak şunları söylemiş: "Avrupa'da, Amerika'da et ve sütler tahlil edildikten sonra satışa sunuluyor. Bizde bu tahlili PPM düzeyinde antibiyotik taraması yapan cihaz ve laboratuvar yok. Bu laboratuvariar her mezbahada ve her sanayi kuruluşunda bulunmalıdır." Sekiz ay önce Muğla 'İlkadım' gazetesinde yer alan bu gorüşler ağustosta hormon konusu güncel bir sorun olarak ortaya çıktıktan sonra gazetemizde de yinelendi, ama çok zaman yitirilmişti. Olan olmuştu. Halkoylaması gürültüsünde hormon konusu bir yana itilmiş görünüyor. Yediğimiz etler, içtiğimiz sütler, memeli domatesler bilmem neler zararlıysa, zehirliyse, sağlığı bozucu ise yetkili çevreler buna ne denli geç de kalsalar bir önlem almayı düşünmüyorlar mı artık? Duyduğuma göre, bir yıl önce ABD'de hormonlu etlerin zararlı olduğu bilimsel bir gerçek olarak saptanmış. Ama ellerinde kalan hormonlu etleri bir yerlere sürmek de gerek! ABD, bunu Avrupa'ya göndermiş. Avrupa'dan da geri kalmış ülkelere satılmış. Bu arada Türkiye de hormonlu etlerden kendine düşen payı almış.. Yani ABD ve Avrupa bu etlerin zararlı olduğunu bile bile sürmüşler geri kalmış ülkelere! Buna da uygarlık, insanlık diyorlar bir de! Bu olaydan ahnacak dersler var. Sevinilecek tek yön, Necati Demirel gibi genç bir veteriner hekimin sekiz ay önceden gereken uyarıyı yapmış olmasıdır. Bilinçli, uyanık, gerçekçi aydınlarımız olmasa bu halkın hali ne olur? idaresinde kayıt bulunmadığından mektubun kime teslim edildiği biUnememektedir. PTT içinde benim için önemli ve telafi edemediğim evraklar olan bu mektuba karşıhk 66 frank ödemeyi kabul ediyor, ama mektubumun akıbeti konusunda hiçbir bilgi veremiyor. 66 frank benim zaranmı karplamaktan çok uzaktır. Daha da önemlisi iadeli taahhütUi bir mektup nasıl kaybolur? PTT'den , açıklamasmı bekliyorum. CELAL BALTACI ODTÜ 1. YURTANKARA t * THYde gülüııadı Gül" THY'de Business Class'ın adıdır. Bugül, sizi terminalde karşılar. Havalimanına ücretsiz ulaştınr. Özel CİP salonunda ağırlar. Bagajınızı özel olarak etiketler ve özel bölmede • taşır. Uçakta yine size özel bir yer ayırmıştır. Uçuş hattına göre düzenlenmiş özel menüden dilediğinizi ikram eder. Yerli ve yabancı içkilerin bulunduğu bardan ücretsiz servis yapar. DutyFree'si size özeldir. THY'de güiiin adı, Business Class'tır. Yükseklerdeki prestijinizdir. ANAP lideri özal, bu kez de canını kurtardığı için sevinçli; ama bir yanılgı içinde... Diyelim ki 25 Eylül referandumunda veriien "evet" oylarının tümü ANAP'lıdır; yüzde 35 düzeyindedir. Bu oran, Özal'ın iktidarını bir süre daha idare etse de solu "marjinalleştiren" b\r "merkez partisi" olmaya yetmez; çok eksik kalır. 12 Eylül öncesini tasfiye eden ve 12 Eylül düzenine dayanan bir "merkez partisi" yüzde 35 oranında oyla oluşamaz, yürüyemez, "istikrar" sağlayamaz. özal, hayal kuruyor. vcriyocou ANA DİLÎN'Ef 9f.LMEK UECVERDE KACSINIZA UKAN^T; INĞİÜZCE BİIMEK. A REMBERLÎ6ÎKJDE İNÖÎLTE^'DE SECKÎN DİL OKULLAPINMv SİZ DE INÖÎÜZCE ÖĞRENECCK. VAZACAKVE tursem İngiliz Lisan Okulları , Danışma Merkezi Cumhuriyet Cad 173/1B Elmadağ İstanbul 80230 Hılton Otelı karşısı T e l ( 1 ) 1 4 8 39 7 7 1 4 8 79 43 Tlx 27498TUSMTR Fax (1)1329729 demoHrasî Ayiık Styası Dergj İNGİLTERE'de İNGİLİZCE 15 hafta £ 1570 CHURCHILL HOUSE SCHOOL of ENGLISH RAMSGATE KENT BABAT AJŞ. Abıdeı Humyet Cad Yonca Ap! No 282 Kat 4 0 12KB70 $ıpıIST Tel 147 44 88148 43 57 Tlx 30B88cyatr\ Dünü, bugünü ve geleceğiyle Business Class uçabikceğiııiz hatlar New York.Londra.Zürih Cenevre.Abudabi.Dubai.Karaçi FİLİSTİN SORUNU Ekim Özel Sayısı 30 Ekim 88 25 Şubat 89 Hattada 30 ders • konaklama dahH BAYİLERDE Adres: Piyerloti Cad. 3335/37 ÇemberlitasIst Tet 528 09 33 TURK HAVA YOLLARI " Sizinle birlikte, daima daha yükseklere..."