22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 AĞUSTOS 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ŞÇİ, ONLEMENIN,,, ^ . „ , . , . ÎSMAIL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Soprano Leyla Gencer'in Donizetti yorumları 'compact disc' oldu Geçen hafta "devlet sanatçısı" unvamyla ödüllendirilen Leyla Gencer'in 196467 arasmda gerçekleştirilen Donizetti kayıtlannın, en modern yöntemlerle compact disc üzerine almmış yeni kopyaları büyük başarı kazandı. Gencer'in plakları uzun yıllar korsan yapımalarm elinde kalmış, bu yüzden de kendisine ' 'Korsanların Nişanlısı'' denilmişti. ÜNER BİRKAN Korsanların Nişanlısı' korsanlardan kurtuldu w DANl^MA PIKNIK PİYALE MADRA BOVİE DERBE. DER GEZEME2SİN "Ankara'da 1950'lerde başlayan, ilk bakışta 'bıiyıik' operalar dağanna (Tosca, Cavalleria) yonelecekmiş gibi gonınup sonradan Mozart'a (Fiordilig /. Cosi Fan Tntte), Çaykovski'ye (Tatiana / Eugene Onegin), Menolti'ye (Magda Sord / Konsolos) uzanan bir meslek çizgisi. tlalya'da, kimselerin goze alamayacağı bir gozıipekiikle, lumu Duparc'ın, Fau İTALYA'DA BİR TÜRK KADINI Fransa'ntn ünlü müzık dergısı "DıapasonHarmonte'nın hazıran 1988 sayısında re'nin şarkılanndan oluşan Ok re Mıchel Parouty nın Leyla Gencer'le ılgılı yazısının başlığı, "Italya'da Bir Türk Kadını" Parouty, Gencer'in dünyanın siUI. Arkadan, Butterfly, Violet en önde gelen Donizetti yorumcusu olarak üne ulaştığını vurguluyor ta, Cbariotte, Agathe, Francesca da Rimini, Verdi'nin iki Leono "Diapason Harmonie"nin ha kin öğretmenlerin elinde yetiştı üne ulaştığı belirtiliyor. Bu bestere'si, Antonia, sonra da 1957'de ziran 1988 (339.) sayısında yayım ğinden; böylece soluk alıp venne cinin, yalnız "Lucia", "Aşk La Scala'da 'Carmel Rahibeleri lanan yaasına Micbel Parouty bu dısiplınini, eksiksiz dinamizmı, Iksiri" gibi en tanınmış, en sık nin Soyleşileri'nin (Poulene) dun sozlerle başlıyor. "Leyla Gencer: curaleleme ve legato (ses kaydır temsil edilen operalarının değil yada ilk temsili; Madame Ladoi ttalya'da Bir Türk Kadını" baş tna) ustalığını elde ettiğinden; pı "Anna Bolexa", "Belisario", ne'da elde edilen muthiş başarı... hğıaı taşıyan yazıda, gerçek, soylu rıl pınl, zekâ ve sağduyu orneği Leyla Gencer, kendisine biraz da sanatçılara özgü bu şaşırtıcı, baş bir renk paletine ulaştığından söz "Caterina Cornaro", "Lucrezia aşınya kaçarak hemen yalnızca döndürucu meslek atılımının öy ediliyor. Bu üstün ruteliklerin, Borgia", "Maria Stuarda", "RoDonizetti'nin operalannda görev küsu böylece özetlendikten sonra, özellikle on dokuzuncu yuzyılın verenleri şaşırtan davramşlanyla "Gencer'in sanatından yukselen ilk yarısına, Donizetti'nin, Bellidaldan dala koşuyor, her guzei şe büyü"nün asıl kaynaklarına ini ni'nin, Rossini'nın "Bel Canlo" de unutulmuş olanlara kadar, hemen bütün sahne eserlerinin yi denemek istiyor gibiydi o gun lıyor. yazısına pek uygun duştuğu için, "Gencer" afişleriyle opera dünlerde..." Gencer'in dünyanın en önde ge yasına büyuk başanlarla sunulduBuyük şarkıcınuzın ArangiFransa'nın ünlü mttzik dergisi Lomdardi ve Granforfe gibi seç len Donizetti yorumcusu olarak ğu hatırlatılıyor. HIZLI GAZETECİ NECDETŞEN İİLE DB 9AĞCI9AH pAYAK YEMEK J MİmiŞ " NtPEN KAfAM OtJMA MESSOL ? PEKı o LM. ' Batı'ya sığınan Natalya Makarova, Kirov'la sahneye çıktı 'Glasnost' dansı On sekiz yıl önce Sovyetler Birliği'nden ayrılan Kirov Balesi'nin baş balerini Natalya Makarova, geçenlerde Londra'ya gelen toplulukta "Kuğu Gölü" balesinde sahneye çıktı. 1970'te Sovyetler Birliği'nde sanatsal özgürlük olmadığı için iltica ettiğini söyleyen Makarova, "Genç olsaydım, beni tekrar almalarını isterdim" dedi, EDİP EMİL ÖYMEN ~ LONDRA Sovyetler Birlığinin dunyaca tanınmış Kirov Balesi, 18 yıl aradan sonra Londra'da sahneye çıktı. Hem de 1970'te Ingiltere'den siyasal sığınrna isteyen baş balerini Natalya Makarovanın da katılımıyla. Makarova'nın Kirov'la birlikte sahneye çıkmasına Moskova'dan izin verilip verilmeyeceği sanat çevrelerinde son gunlerde çok tartışılmıştı. tznin çıktığı, cumartesi sabahı anlaşüdı ve Makarova, aynı gece Kirovcuîarla birlikte "Kuğu Gölu"nde Konstantin Zaklinskinın karşısındaydı. 1970'te Sovyetler Birliği'nden kaçan bir sanatçının, eski arkadaşlanmn arasında sahneye çıkabilmesi, ABDSovyetler Birliğı ilişkisınde gözlenen ve butun Batüı ulkelerin Sovyetler'le ilişkısinı de etkileyen glasnost (açıklık) siyasetinin doğal bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Baledeki bu glasnosta, BBC Televizyonu'nun kultürsanat ağırlıklı ikinci kanalı, ilan edilmiş programıru iptal ederek uç saatlik naklen yayınla katıldı. BBC'deki duygusal söyleşisinde Makarova, 1970'te neden iltica ettiğini anlatırken, "Artistik özgurlük yoktu. Kendimi ifade ederaiyordum" dedi. "Kariyerimin sonuna geldim artık. Genç olsaydım, beni tekrar almalannı isterdim. 18 yıldır böyle bir fırsat bekledim" dedi gözleri dalarak. Makarova, bunlan Kirov Balesinin sanat yönetraeni ve sınıf arkadaşı olan Oleg Vinogradov'la yan yana otururken söylüyordu. Vinogradov ise "Kiror'un, Natalya fle sahneye çıkması bir reklam değil. Bizim de onun dareklamaihtiyacunız yok. Bn sadece insanı bir olay" dedi. Makarova ve Kirov, 7 dakika sureyle ayakta alkışlandı. Makarova'nın, kendisine verilen çiçekleri birer birer Kirov'a dağıtması, siyasal tercihlere rağmen kopmamış bir manevi bağ örneğiydı. Daima klasik koregrafiye sadık kalmasıyla tanınan Kirov için Vinogradov, "Biz bir koregrafi rniizesiyiz" diyor. Bu yıl 250. kuruluş yüdönümünu kutlayan Kirovun Londra temsillerinin biletleri geçen sonbaharda satışa çıkmış ve tamamen satılmış durumda. Öte yandan, Ingiltere'ye bir turne düzenlemiş olan diğer bir Sovyet bale grubu Moskova Klasik Balesi'nin koregrafi Natalya Kasatkina, geçenlerde "Guardian" Gazetesi'nde yayımlanan söyleşisinde, glasnost öncesinde balede dahi sansür uygulandığını anlattı. Gorbaçov öncesinde, "Kuğu Gölü"nün trajik yerine, "iyimser" bir sonla bitmesi için kendilerıne direktif verildiğini söyleyen Kasatkina, "Boylece Peupa gibi eski ko Burada, ilginç bir saptaması da var yazann: Leyla Gencer'in zafer dolu meslek yasamının en parlak günlerinde bile, hiçbir plak şirketinin bu olguyu değerlendiremediği gerçeği. Gencer'in muzik dunyasındaki ilginç tanımlamalanndan biri olan "Korsanların Nişanlısı" yakıştırması ile de bu uzucu gerçek vurgulanmış oluyor. Evet, buyuk şarkıcımızın, 1950'lerin sonlarına doğru başlayan konser ve opera seruveni, plakları ancak "korsan" yapım' cıların gizli ses alma aygıtlanyla perde arkalarına, koltuk aralarına (!) sınen ses alma mühendislerinin çabalanyla geçirilebilmiş yıllar yılı. O gunler, bilindiği gibi opera sahnelerini, plak studyolannı CaHas'lann, Tebaldi'lenn, De Los Angeles'lerin, Caballe'lerin muthiş kanatlarıyla kapladıklan bir döneme rastlıyoruz. Bizim koca Leyla Gencer'imiz de saydıklarımızdan ve daha nicelerinden hiç geri kalmadığı, aksine, birçok nitelikleriyle muzik endüstrisinin bütün silahlan, etkin amaçlarıyla pompaladığı o "diva'Man geride bırakabilecek guçte olduğu halde, plaklarıyla buyük muzik sofralannda değil ancak gösterişsiz öğrencı masalarında, gerçek, özlu ses avcılannın koleksiyonlarında yer alabiliyor uzun süre. Muzik dünyası, Leyla Gencer'in "korsan" yöntemlerle kayda alınan opera plaklarının, ozellıkle o bulunmaz güzellikte Donizetti yorumlarının değerini son yıllarda anlamaya başlamış gibi. "Diapason Harmonie"nin aynı sayısında, Gencer'in, 19641967 yıllannda gerçekleştirilen "Roberto Devereux", "Lucrezia Borgia", "Maria Stuarda" kayıtlannın, en yeni, en modern yöntemlerle compact disc üzerine almmış yeni kopyalarının sanatsal ve tecimsel başarısını, en yuksek not olan "Dört diyapazon"la değerlendıriyor. İlk ikisi Napoli'nin San Carlo Operası'nda, üçüncusu Floransa'nın Mayıs Şenliği'nde verilen temsillerde Leyla Gencer'in, en önemli Donizetti uzmanlarından Molinari Pradelli, Carlo Franci ve Mario Rossi'nin yönetiminde ulaştığı parlak sonuçlan ove öve bitiremiyor "Diapason"un plak eleştirmenlerinden Michel Parouty. Sonra da şoyle bir yakınmayla bitiriyor yazısıru: "Biz Fransızlar, Paris'te, ancak 198©'de, o da bir tek konserle tanıdık Gencer'i. Ne düşiındunıcü bir şey..." AĞAÇ YAŞKEN EĞtLÎR KEMAL GÖKHAN GÜRSES NİYAzî AWLÂ5v OIARAK OAUBA pA'MA TAKTİK.~ t>'\YoRiz KI*; MÜCfitX TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Ağustos PIÂNÖRCÜLÜĞÜN ÖNCÜLERİNOEN.. 1896'DA SU6UN UNLU ALMAN HAVACISI OTTV i/L/EtJ7~H4L, 8H? UÇUÇ to£HEME£IUD£ OÛÇER.EK A&I& YA/eALANMffn EKTESl Si/A/ YAÇAM/ SON gULACAK OLAU UUEHrHAL 'IN SON SoZLERl, "KURgAhlLAG. VEieiLMEUYt>l "PlYE MlR/LPAAJMANMASlYDI 1889 'OA YAYIMLA~m£l "HAt/ACILlğlN TEMEU OLAN KOÇ UÇUfU ADLI K/TAP ONUM tiAi/AC(UK KOMUSUHOA* AÇfKÇA SOSre^ME'KrErDı L(LfEM77/AL, C/y(SO)MAC*4 DA ÇOK ILSfZrYD/. IKlBlMN ÜZECiNDE BAŞA£(U PLAMÖg. MEYDA/UA Ş£, Tt/SM/Çn ONUN BU AÇIDAN NE OÜÇÜNDÜGuNÜ ÇU SÖZLERt Gö£TS&MEKTEl>lG : " 8/hz. UÇAK ÇıZMEK SlSfEY PEĞ'C; ONU YAPMAfÇ dA £>EMEMEK... /'çrE ŞU HE2ŞEYE 50 YIL ONCE Cumhurıyet 9 Ağustos 1938 19381988 asırlann millet itiyadında kökleştirdiği bir sistem herkes tarafmdan az çok emek sarfolunarak değiştirilecekti. Bu bızzarure bir kultür fasılası teşkıl edebilirdi. Fakat netice itıbarile Türk milletini bütun ferdleri çabuk okuyup çabuk yazar muterakki milletler ayarında yekpare bir heyet haline koymak suretile daha buyuk ve tam manasile milli bir kültüre götürurdü. Mahdud mahzurlara ehemmiyet verilmiyerek büyük gayeye gidilmekte tereddude yer bırakılmadı. tşte daha şimdıden büyük semereleri içinde yuzduğümuz yeni harf inkılâbı bu suretle kararlaşmış ve Büyük Şefın emrile on yıl önce bugun bütün milletin severek kabul ettiği bir hakikat olmuştur. Türk milleti Ulu Atasına harf inkılâbının bu onuncu yıldönumunde yeni alfabenin altından yazılmış harflerile kalbinin en derın yerlerinden kopup gelen şukranlarım arzetmekle bahtıyardır. YUNUS NADt 1 9 7 O ' T O i r o Y M A İ U K E 2 •», Kesinden aynlarak İngtltereden siyasal sığınma hakkı ıstedığı 1970 yıhndan bu yana ilk kez Londra'da eski topluluğu Kirov Balesı'yie birlikte sahneye çıktı New York'takı evınden Londra'ya giden Makarova, Kirov Balesı'ndekı eski arkadaşlarıyla provalara katldı, sonra "Kuğu G6lü"nde Konstantin Zakiırtskı'yle birlikte dans ett. regraflann sahne düzenlemesi oygulanamıyordu. Hatta azınlıklara ait ulusal danslara bile izin yoktu. Klasik balede bir folklor dansından dahi siyasal anlam çıkartılıyordu" dedi. "Altı yıl sureyle bana koregrafi yaptırılmadı.Beni modernistlikle suçladılar. Kultür ya da sanattan biç nasibi olmayan liderlerimiz, anlamadıklan her şeyi boyle suçluyordu" dıven Kasatkina, Brejnev dönemınde özellikle Stravinsky'nin "tlkbahar Ayini"nın sahnelenmesi konusunda Kultür Bakanlığı'nın "Sovyet sanatını Batı etkisinden kurtarmak amacıyla" yaptığı baskıları anlatırken ızlenımlerını, "Bakan beni çağırdı. 'Size bir daire, bir villa, araba veririz ya da yurtdışında çalışabilirsiniz, ama Sovyetler Birliği'nde değil' dedi. Reddettim. Boş oturdum. Şimdi ise Gorbaçov'la iftihar ediyoruz. Sanattan anlıyor. Sonu trajik biten Kuğu Gölü, Gorbaço>'un sivascti ile mumkun oldu" şeklınde aktardı. LÛTFİ ÖZKÖK 6ÖZÛYLE CUUDE SİMON Isveç te yayımlanan "F" adlı fotoğraf dergısı, uzun yıllardır İsveç'te yaşayan ozan ve fotoğraf sanatçısı Lütfı Özkök'e kapağında, Özkök'ün çekmış olduğu bir Alberto Moravıa fotoörafı yer alıyor Dergıde Ozkök geniş bir biçımde tanıtılıyor ve sanatçının çeşıtjı yazar portrelenne yer verilıyor Özkök'ün portrelen arasında Nobel Edebıyat ödulü sahıbı Fransız yazar Claude Sımon (yanda) da var özel bir bölum ayırdı Dergı beyhude malihulyalar böyle yapılırsa, inkılâbın hududunu, geçemediğine de tahakkuk etmemesinden dikkat olunuyordu. Meselenin korkulmak lazım geleceğini radikal hallini Atatürkun haklı olarak düsünuyordu. nafiz nazar ve kararı temin Eğer araya yirmi beş yıllık bir etti. Şöyle kt müsamaha fasılası konulacak Herşeyden evvel radikal halin olursa itiyadlarına esir olan şimdi kullanmakta insanlann harf inkılâbı Bundan on yıl önce bugün olduğumuz yeni Turk külfetini en son dakikalara Buyuk önder Atatürkun yeni alfabesini kabul ile tahakkuk tehir etmeğe temayül Türkiyeye hediye ettıği en edebileceği üzerinde fikirler edecekleri inkılâbcı nazannda büyük inkılâblardan biri olan adeta takarrur ettikten sonra şuphesiz bir keyfiyetti. O harf inkılâbmm hayırlı ve Atatürkun bu birincı halde? O halde vaziyete kat'i emir ve işareti verilmışti. safhadan daha ehemmiyeth hâkim olan mevcud nesil için O gun bugün Türk alfabesi olan ikinci kararı harf bu inkılâb tahakkuk etmemiş memlekette teessus ve inkılâbının yeni alfabeyi olacak ve onun tesiri altında takarrur ederek milletin derhal kabul ve tatbiki lazım yeni nesillerde eski ve yeni irfanma açılan büyük nurlu geldiği şeklinde tecellı etti. Bir harflerin tezad içinde ikı cami yol alabıldiğine inkişaf edip milletin asırlardanberi arasında kalmış beynamaza gidiyor. Bugun yalnız yeni kullandığı bir harf sisteminı dönecekti. harflerle okuyup yazan genç birdenbire ve umumiyetle Şimdi aradan on yıl geçtikten neslin ilk kajileleri gittikçe değiştirivermesi müşkül birşey ve inkılâbın itiyadlara tahmil kesafet peyda eden olduğu için yeni alfabenin ettiği maddi ve manevi kalabalıklarite istikbali kabul ve tatbikında vasati bir kulfetlerin buyuk kısmı fethetmeğe gidiyorlar. Turk nesillik, yani hiç olmazsa atlatılmış bulunduktan sonra milleti yeni okuyup yazma yirmi beş yıllık bir zamana daha iyi anlıyoruz ki eğer aletile de ıleri milletlerm ihtiyaç bulunduğuna harf mkılâbmda Buyuk Şefın arasına karışmış ve onlarla hükmediliyor ve bu muddetın gösterdiği radikal yolda omuz öpuşen bir terakki derece derece müsamaha ile şahrahına girmiş bulunuyor. geçiştirilmesi lazım ve zaruri yurünulmemiş olsaydı onun adı inkılaö bile olmazdı. Büyük Önderin bu yeni ve gibi görünüyordu. Atatürk, Çünku inkılâb, yeni büyük mkılâba hâkim olan bu tesamuh müddetini en kısa kanaatlerin kudretli kat'i karanmn bu onuncu zamanlarına ındirerek hamlelerile yalnız eski yıldonümunu şevk ve hakikatte hemen hemen yeni itiyadları değil, eski heyecanla kutlulamak Türk inkılâbın derhal tahakkuk kıymetleri derhal değıştiren milleti için hem müstesna bir ettirümesini umde ittihaz fevri hareket demektir. zevk, hem sonsuz bir etmiş olan bir formulde karar İnkılâb , inkılâb olabilmek bahtiyarhktır. kıldı ve bunu kendisine hâs için değiştirme azim ve Eski harflerle bir türlü büyükluk ve kolaylıkla millete hareket i kat'i ve ani olmak yürüyemiyen ve kolay kolay bildirdi. lazımdır. Atatürk bunu yaptı yürüyemıyeceği de aklı Bilâhare pek iyi takdir ve bizce inkılâbcılığının en erenlerce iyiden iyiye takdir edildiği veçhile hakikatte buyuk delilini bilhassa bu olunan mill î ırfan yeni Atatürkun bu kararı çok meselede vermiş bulundu. devrımizin isteği süratli ve kuvvetli şöyle bir sebebe Atatürk inkılâblarının hangisi isabetli cereyam verebilmek istınad ediyordu: Ataturk hangisinden daha ustün için o zamana kadar asırlarva surmuş fena ve olduğunu ayırdetmek kolay düşünulmüş bazı sakat bir itiyadın kaldırılması değilse de. Çünku Büyük yarımyamalak ıslahat hesabına yirmi beş yıl gibi Dâhinin Türk milletine, fıkirlennı hatırlartz. Eski uzun bir müsamaha devrı harflere fonetik bir kabilıyeı kabul edilmesini yeni inkılâbı verdiği yeni hayatın her safhası ayrı ayrı büyüktur. vermek esasından ayrılamıyan akim bıraktırabilecek bir bu gayretlerin netice itibarıle zayıfltk telakki ediyor ve eğer Harf inkılâbında şu farika var Yeni alfabeye geçilırken olduğu yerde adım sayan Harf inkılâhımızın Onuncu yüdönümü VENÜS KREMİ Ycnı ıc&d
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear