23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rumuna gelmiştir. Öğretim araçlan, bir bakıma öğrenci ve araç arasındaki etkileşim nedeniyle yararlı olmaktadır. Bilgisayar bu etkileşime öğretmeni de katabilmektedir. Bilgisayar bireye göre (bireyin ilgisine göre, öğreneceği hızda, istediği kadar) öğrenmeyi sağlayabilmektedir. Bilgisayar kullanımı bir disiplin işidir. 1970'lerde en basit bilgisayarla (1BM 620) yaptığı işleri 1980'lerde gelişmiş bilgisayarlarla (IBM 370 ya da daha modernleri) yapamayan Bakanlık, hangi alışkanlık, bilgi birikimi ve anlayışla bilgisayarı öğretime denek aracı olarak kullanacaktır. Sayın Eğitim Bakanı'mn, daha önce alınan 1000 bilgisayarla ilgili olarak "Çoğu masada vazo görevi görüyor" (1) dediği gibi, ileri teknik araçlarda kullanılamadan işe yaramaz duruma düşme olasılığı vardır. 29 AĞUSTOS 1988 Bilgisayar Destekli Eğitimde İncelikler Bilgisayarın eğitimde destek aracı olarak kullamlması hazırlıklarına öncelikle eğitim fakülîelerinde başlanmalıdır. Teknoloji kullanma alışkanlığı olmayan öğretmeni 510 günlük seminerlerle bilgisayar kullanmaya hazırlamak kolay değildir. Modern fen programındaki deneyimlere göre de verimli olmayacaktır. 1.000.000 bilgisayardan önce, bilgisayar destekli öğretmen yetiştirme programlan işlerlik kazanmalıdır. RIFAT OKÇABOL Boğaziçi Üni. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Bilgisayar deyince akan sular duruyor. Teknolojisi hızla gelişiyor, boyutları küçülüyor, büyük kuruluşlardan küçük işletmelere, işletmelerden evlere ve bireylere değin bilgisayarlı oluyoruz. Hesaplayıcı olarak insanın hizmetine giren bilgisayann, araştırma verilerinin analizi ile yönetsel işlevlerde etkin bir biçimde kullanılmasına ve giderek egitimöğretim aracı olarak da benimsenmesine tanık oluyoruz. Bilgisayann yapabildikleri geliştikçe eğitimöğretim aracı olarak kullamlması durdurulabüir mi? önemli olan bilgisayar destekli eğitimi, planlı, programü ve verimli geçen bir süreç sonunda gerçekleştirmektir. dır. Teknik özellikleri gelişmiş araçların öğrenim sürecinde kullanma sıklığı azahr nedense. Kimi aracı bulmak (üretmek) güçleşir. Kimisini kullanabilmek için de özel bilgi ve beceri gerekir. Tahta ve tebeşir kullandığımız ölçüde tepegöz, film ya da laboratuvar gereçlerini kullanmayız, kullanamayız. Bilgisayar, adı geçen araçlar içinde en niteliklisi olmakla birlikte öğretim aracı olarak da en az kullanılanıdır. Üstün hesaplama gücü nedeniyle kullanımı yaygınlaşan bilgisayar, 50'li yüların sonuna doğru ülkemize ve Milli Eğitim Bakanlığı'na girmiştir. tlk kullanımı araştırmalarda toplanan verilerin analiz edilmesi ile Bakanlığın yaptığı sınavlarda test ve ölçme konulannda olmuştur. Bilgisayann becerileri öğrenildikçe, Türkiye'de olmasa bile, kullanımı önem kazanmıştır. Kurumlarla ilgili veriler (kaynaklar, araçgereçler, harcamalar...) çalışanlann özlük verileri, öğrencilerle ilgili veriler bilgisayarda saklanarak yönetim işlevini kolaylaştıracak bilgilerin üretilmesi için kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu arada bilgisayarlann mektup, makale, kitap... yazımında ve bunlann saklanmasında, öğrenci seçme ve yerleştirme işleri ile rehberlik alanlarında kullanımı gelişmiştir. Daha sonralan, bilgisayarlarda sayı (rakam) ve harf yazma yanında grafik çizme ve renkli resim yapabilme özelliklerinin geliştirilmesi önce ticaret ve sanayi sektöründe sonra da eğitimde bilgisayarlann önemini arttırmışür. Bilgisayann çizgi ve renklendirme yeteneği, normal koşullarda çok masraflı ve uzun sürecek deneylerin bilgisayarda simulasyonunu kolaylaştırmış, öğrenim sürecinde geleceğin vazgeçilmez aracı du CUMHURtYETTE/V OKURLARA... OKAY GÖNENStN Bilgisayarı abartmayalım Bilgisayar en etkin öğretim aracıdır. Gelecekte bilgisayarsız eğitim düşünülmemektedir. Yine de bilgisayann eğitimöğretim sürecindeki yeri abartılmamahdır. Bilgisayann eğitimde kullamlması bakımından bizden çok ileride olan ütkelere bakıldığında şu gerçek ortaya çıkmaktadır: Okulların yüzde %'smda bilgisayar olan, birkaç öğrenciye bir bilgisayar düşen ABD'de, öğrencilerin haftalık ortalama bilgisayar kullanma süresi 45 dakikadır. Avrupa'daki ülkelerde de durum farklı değildir. Biz ilerde ABD düzeyine de ulaşsak, öğrencilerin bilgisayar kullanma süresi fazla olmayacaktır. 30 saatlik bir öğretim haftasında 45 dakikahk bilgisayarlı eğitim, öğretimi ne ölçüde etkileyebilir. Ayrıca ileri teknolojiden yararlanabilme, teknoloji kullanma gelenegi'ne bağlıdır. O teknolojiyi bilen insan gücüne, o teknolojinin üretimine ya da satın alınmasına, o teknolojinin bakım ve onarımına ve o teknolojiden yararlanabilecek düzene gereksinim vardır. Ülkemiz, ne yazık ki; karasabandantraktöre; susuz tarımdansulu tarıma, kağnıdanmotorlu ulaşım araçlarına güçlükle geçen, geciş sorunlannı kolayca gideremeyen bir toplumdur. Üstelik hem eğitim sistemimizde var olan araç gereçlerden bile yararlanma geleneği yoktur hem de sistemimiz yeni teknolojiyi benimseyip kullanacak esneklikte değildir. Birçok ülkede binlerce kuruluşta yönetsel işlevlerde en önemli girdi olarak kullanılan bilgisayann, eğitim sistemimizde yönetime henüz yararı dokunamamaktadır. 1970'lerde başlayan eğitimdeki personelin özlük bilgileri ile öteki istatistiksel verilerin bilgisayarla değerlendirilmesi çalışmaları 20 yılda sonuçlanamamıştır. Otoriteye ve ezbere dayalı eğitimöğretim sistemimiz hemen her okulda bulunabilen araçgereçleri bile kullanma gereksinimi duymamaktadır. Bırakın gidecek okul binası bulmayı, kalemi defteri olmayan, ders kitabı bulamayan öğrenci çoktur. Okullardaki laboratuvarlar kullanılmamakta, kitaplıklar bir süs olarak durmaktadır. Öğrenci, öğrenimi boyunca kaç kez tepegöz, diya, film seyretmekte; gezilere, gösterilere, konferanslara gidebilmekte; kaç kitap okumaktadır? Ne Oluyor? Ne yapmalı? Bilgisayar eğitimöğretim sürecinin ayrılmaz bir parçası durumuna gelebilir. Bunun için ya da bilgisayan öteki araçlar kadar bile kullanabilmek için, eğitim sistemimizde kimi değişikliklere gitmek gerekir. Eğitimde otorite, yerini bilimsel disipline; ezbercilik, yerini araştırarak, sorarak, yaparak, anlayarak öğrenmeye bırakmalıdır. Bilgisayar, öğrenim sürecine girmeden önce, yönetsel işlerde etkin bir biçimde kullanılabilmelidir. Sistem, bilgisayann getireceği bilimsel ve sistemli olmaya alışmahdır. Öğrenci, öğretmen ve yönetici bilgisayar kültürüne yakın olmalıdır. Öğretmen ve yönetici bilgisayar destekli programlarda yetiştirilmelidir. Bilgisayarın eğitimde destek aracı olarak kullamlması hazarlıklanna öncelikle eğitim fakültelerinde başlanmalıdır. Teknoloji kullanma alışkanlığı olmayan öğretmeni 510 günlük seminerlerle bilgisayar kullanmaya hazırlamak kolay değildir. Modern fen programındaki deneyimlere göre de verimli olmayacaktır. 1.000.000 bilgisayardan önce, bilgisayar destekli öğretmen yetiştirme programlan işlerlik kazanmalıdır. Son yıllarda Bakanlıkta çalışanların yurtdışındaki gelişmeleri izleme olanaklanndan üniversitede çalışanlar da yararlanmalı, en azından Bakanlığın dışardan topladığı bilgi birikimini üniversiteyle paylaşması sağlanmahdır. Bakanlık, TÜBtTAK, eğitim fakülteleri ve bilgisayar bölttmleri birikimlerini ortaya koyarak bilgisayarlı eğitim uygulamasına önce öğretmen yetiştiren kurumlarda başlanmalıdır. Sonra da, kazarulan deneyimlere göre ortaöğretimde bilgisayar destekli eğitirae geçiş düşünülmelidir. (h MEGSB Bakammn "Ortaöğrelimde Bilgisayar Desıeklı Fen Eğitimi ve Sorunlan Sempoz vumu'' açif konuşması: ODTÜ. 1617 Haziran 1988. B Eğitim teknolojisi ve bilgisayar Bireye kendi yaşantısı ile davranış değişiklikleri kazandırma sürecini (bireyin eğitimini) sağlayan araçgereç ve tekniklerin tümüne eğitim teknolojisi denir. Çok değişik türde eğitim araçgereci vardır. Tebeşir, karatahta, defter, kalem... Kolay bulunup sık kullanılan araçlardandır. Yazılı gereçler (kitap, teksir...), laboratuvar gereçleri, resim, grafık, fotoğraf, diya, film ve benzerleri ilk gruba göre daha az bulunan ve kullanılan türdendir. Bunları radyo, kasetçalar, televizyon ve video gibi üstün nitelikli araçlarla, teknolojinin son olağanüstüsü bilgisayarlar izler. Bu araçlar öğrenmeyi kolaylaştınr ve gerçekleştirir. Öğrenilenleri bireyin bir parçası, yaşantısı durumuna getirir. Bu araçların öğretim ışlevindeki yerleri ve katkıları farklıdır. En basit araçlardan olan kâğıt ve kalemsiz bir öğrenim silreci düşünmek olanaksız ARADA BİR CEMAL ALPMAN Eğitimci Cumhuriyet'i ve onun ilkeleriyle sunduğu nimetleri, ömürlerinin önemli bir bölümünde birlikte yaşayan ve tadan bir kuşağın mensubu olarak bugün tanığı olduğumuz yozlaşma türleri karşısında üzüntü duymamak ve sözcüğün tam anlamıyla kahrolmamak elden gelmiyor. Cumhuriyetin temel ilkelerinin en başta geleni ve 1924'ten beri yazboz tahtasına dönen anayasaların her türiü baskıya karşın güvencesi altına alınarak korunmasına, inançlı, inançsız özen gösterilen "laiklik" ilkesinin, çok partili dönemin başlangıcı olan 50'li yıllardan günumüze kadar nasıl sistemli, açıkkapalı bir erozyona uğratıldığı ve bugün artık böyle bir ilkenin varlığından söz etmenin sadece bir ütopyadan ve aldatmacadan ibaret olduğu söz götürmez bir gerçektir. Çok partili döneme girişin ilk uygulaması olarak Demokrat Parti'nin kendisini iktidar yapan Türk halkına ilk hediyesi, Türkçe ezanı tekrar Arapçaya çevirmesiyle başlayan ilkelerden ödün verme uygulaması, günumüze kadar uzanan benzerı uygulamalarla iktidar yolunu açan ve bu niteliğiyle muhalefetin de yararlanmakta sakınca görmediği bir süreç olarak sürüp gitmektedir. Bu tür şerıat okulları olan medreselerın kapatılmasıyla gereği kadar din hizmetlisi yetiştirme görevini, o zamanki adıyla Maarif Vakaleti'nin sorumluluğuna bırakan "Tevhidi Tedrisat = Eğitim Birliği Yasası"nın, genel eğitim düzeyinin dışında ayrı okullar olarak öngördüğü "imam hatip okulları"nın zaman içinde, amacınm dışında nitelik ve nicelik bakımından yurt düzeyinde nasıl bir yaygınlığa ulaştığını gözardı etmeye ofanak kalmamıştır. Bu okullar, din görevlisi gereksinimini karşılamanın çok ötesinde, sinsi bir amacın gerçekleştirilmesi uğruna, hatta hiçbir dinsel dayanağı yok iken kapılarını kızlara da açmış, bu konuda iktidartar ve muhalefet adeta bir ödün verme yanşına girişmişlerdir. Bugün genel eğitim sistemi içinde sayıları dört yüze yaklaşan bu okullardan imam hatip olmanın dışında "dini bütün" vatandaşlar yetişmekte, oldum olasıya Atatürk Devrimleri'ni içine sindiremeyen çevrelerin silahşörleri olarak kendilerine ardına kadar açık tutulan yükseköğretimin her türünden geçerek artık subaylık dışında devletin bütün hizmet sektörlerinde köprü başlarını tutmaktadırlar. "Cumhuriyete sahip çıkanlar bu yayılmanın sinsi emellerine ulaşmasını mutlaka önleyeceklerdır" umudu, bugün artık olan bitene katlanabilmek için bir teselli olmaktan öteye değer taşımaz olmuştur. Neresinden bakılırsa bakılsın, iktidarlan koltuğuna bağlayan. muhalefetin iktidar olma heveslerini körükleyen öğelerin başında "oy" denilen sihirli sözcüğün çekiciliğini yadsımak ve onun uğruna verilmeyecek bir ödünün bulunmadığını soylemek mümkün değildir. Oy potansiyelini arttırmanın en kolay yolu da halkın duyarlı olduğu din faktörünü olabıldiğince sömürmektir. Bu sömürü yarışı, özellikle seçim eğik düzeyine girildiği sıralarda dozunu arttırır. Bu kez de yerel seçim öncesinden başlayan uygulamalar, bu çabalann tipik örnekleridir. Ne gariptir ki yine son yıllarda bazı cumhurbaşkanlan, başbakanlar ve bakanlar bile hele hiç oy kaygılan olmadığı halde bu uğurda verilen ödünlerin onurunu paylaşma çabasından geri kalmamışlar. "Umre" adı altındaki yarı hac ziyaretlerine katılmakta sakınca görmemişlerdir Ancak bu yarış, son Türk Başbakanı'nın, yine bir seçimden önce, ailesi ve bakanlarının bir kısmı ile tam hacı olma girişimiyle doruğuna ulaşmıştır. Osmanlılar döneminde Hicaz (bugünkü Suudi Arabistan) imparatorluğun sınırları içinde iken bile padişahlar, sadrazamlar (başbakanlar) hac mevsiminde ülkelerinin başından ayrılmayı yeglemezler, onun yerine sevaba girmek için "Sürre Alayı" denilen tertiplerle Hicaz'a kıymetli hediyeleri, bu arada yenilenmesi gereken Kâbe örtüsünü deve kervanlarına yükleyerek vaktinde yola çıkarırlardı. Görünen odur ki, gelecek yıllarda iktidarlarımız bu geleneği de sürdürmek için konuya el atacaklar, oy potansiyelini bu yoldan da güçlendirmeyi ihmal etmeyeceklerdir. Bütün bunlar, herkesin kendine göre bir yorum yaparak çığrından çıkardığı, amacından saptırdığı "laiklik" ilkesinin tam anlamıyla erozyana uğratıldığının açık kanıtlarıdır. İlkokul çağındaki çocukların, tatil aylannda, bu konudaki yasağa karşın cami köşelerinde, hayır derneklerinde binlercesi, onbinlercesi açılan Kuran kurslarında şartlandırılmaları yetmiyormuş gibi, son Milli Eğitim Şurası'nda ilkokullara uygulamalı din dersleri konulması konusunda alınan kararların ışığında gelecek için iyimser olmaya olanak var mıdır? Türkİslam sentezi olarak ortaya atılan bir görüşün egemen kılınmaya uğraşıldığı ülkemizde çağdaş olma yolundaki Türkiye Cumhuriyeti'nin bir İslam devletine dönüstürülmesi özentisini, bu uygulamaların ışığında fark etmemeye olanak var mıdır? Özetle din ile devlet işlerinin bu boyutlarda, bu kadar iç içe olduğu bir ortamda, bunun tersini savunan "laiklik" ilkesinin Türkiyemizde yürürlükte olduğunu sanmaya olanak var mıdır? Bunlann yanıtı elbette ki hayırdır. OKURLARDAN Demokratik süreç başladı mı? ••• iktidardadır. Öyleyse rejim değişmemiştir. 12 Eylül, bütün ağırlığl ile kiılelerin omuzunda, tüm emekçilerin ve onlardan Olkemizde 12 Eylül rejiminin yana olan demokrasi güçlerinin oluşmasını tezgâhlayan tekelci, ensesindedir. gerici iç ve bazı dif güçler, 1982 Anayasası da aynı ANAP hükümetinin işbaşına uygulamaların ürünüdür. % gelmesiyle rejimin değiştiğini, 95'in üzerinde halkın onayım demokratik sürecin yeniden almış bir anayasaya, ancak başladığını, zaman zaman ülke bizde olduğu gibi askersel içinde ve dtşında yaymaya yönetimlerin hukum sürdüğü çalışıyorlar. ülkelerde rastlanır. Bugünkü görünümüyle ANAP ANAP'a iktidar koltuğunu iktidarı, her ne kadar siyasi bir açan 28 Eylül 1986 seçimleri, halkın gerçek oylarmı yansıtan parti kimliğini tasısa da, gerçekten siyasi hir parti demokratik bir seçim değildir. Bir yazın adamımızın kanununun ürünü müydü? dediği gibi, "ANAP rejime Yoksa birtakım sivil süsü vermeye yarayan bir düzenbazlıklarla dolu, ayrıntı, bir yedek parçadır. " antidemokratik bir seçim yasasmın sonucu mu? Herhalde Gerici, tekelci, iç ve bazı da dış güçlerin esas olarak ekonomik halkımız 12 Eylül rejiminin açtığı bunca yarahrı, yıkımları işlerini devlet nezdinde sürdürmekle görevli ve baskılan unutup, onları göstermelik bir hükümetten iktidara davet edip başlanna tac edemezdi. Demek ki, gerici başka bir sey değildir. Onların dediği gibi, demokratik tekelci güçlerin, halkımıza bir süreç başlamış olsaydı, dayattığı bir parlamentonun DİSK ve Barıs Derneği davaları oluşturduğu hükümet böyle sürüp gitmez, binlerce politik tutuklu düşüncelerinden ötürü hâlâ zindanlarda yatmaz, mahkemelerde yığınlarca siyasi dava sürüp gitmezdi. 28 Eylül 1986 seçimlerinde büyük bir yenilgiye uğrayan ANAP, % 36 oyla iktidarda kalmaz, demokratik ülkelerde olduğu gibi isti/a ederdi. emekçi halkın sırtmdan inmeyecektir. Bu bakımdan ilerici güçler, asıl sorunlartm yani demokratik sürecin işletilmesi görevlerini erteleyemez ya da isi kendi oluruna bırakamazlar. Demokrasi bir bütündür. Bir halkasının yokluğu ya da ileri bir zamana ertelenmesi, bütünü "Sürre Alaylarfna Doğnı Demek ki, bazılarının dediği bozar. Bütünlüğü olmayan gibi, Türkiye'de demokratik eksik demokrasi de, bizde ve süreç başlamamış, gerici, bazı geri kalmış ülkelerde tekelci güçler iktidardadır. 12 olduğu gibi sık sık askeri Eylül hareketleriyle elde ettiklerinidarbelerle bozulur. Kalıcı bir ve kendi konumlarını demokrasinin olabilmesi veya kurumlaştırmış, kolay kolay da varlığını sürdürebilmesi, gerici kendi istekleriyle de tekelci sermayenin baskısım çekilmeyeceklerdir. geriletip. emperyalizmin ekonomik, politik ve askersel Buna karşı yapılacak şey, 12 gücünün dışlanmasına, Eylül karsıtı güçlerin diyalog bağımsız ve barısçı bir politika ve eylem birliği gelistirilerek uygulayıp, isçi sınıfına da demokratik sürecin önündeki olanak tanıyan ulusal engeller açılmalıdır. SHP'nin demokratik haklara saygılı bir iktidar oiması da buna bağhdır. Yoksa 1989 seçimleri yol izlenmesine bağlıdır. ANAP ve DYP'nin zaferi ile sonuçlanacak, böylece gerici CELAL ÖZDEK tekelci güçler bir on yıl daha Emekli öğretmen asında bir şeyler oluyor. Bu "bir şeyler" bir yıl kadar önce başladı. Başta Başbakan Özal olmak <~ üzere hükümet ile tüm basın arasında hızla gerglnleşen ortamda klasik bir ekonomik baskı yöntemi sessizce gündeme geliverdi: Kamu kesimi Gunaydın ve Tercüman gruplanna ilan ambargosu uygulamaya başladılar. İlgili çevrelerde durum bilinmesine karşın kapalı kapılar ardında tartışıldı, tepkiler her iki grup tarafından da kamuoyu önünde dile getirilmedi. Vfe de bu arada Nazlı llıcak'ın ANAP çevrelerinde rahatsızlık yarattığı bilinen Tercüman'daki başyazıları kesiliverdi. Kesiliş o kesiliş.. Bu yılın mart ayına gelinirken ortaya birdenbire, basın özgürlüğüne büyük kısıtlama getireceğinde herkesin birleştiği bazı yasa tasarılan atıldı. Basın tam bir birlik içinde bu tasarılara karşı çıktı. Hatta Gazete Sahipleri Sendikası, bütün gazetelerde aynı gün yayımlanmak üzere sert bir bildiri hazııiadı. Ancak bu bildihnin yayımı için kararın son kez teyidi ve gün belirlenmesi için yapılan toplantıda Başbakan'la bir daha görüşme yapılması gündeme geldi ve Özal gazete temsilcilerini hemen ertesi gün kabul ederek "uzun ve rahatlatıcı bir sohbet" yaptı, hep birlikte öğle yemeği yenildi. Bildiri olayı böylece atlatılmış oldu, ama yasa tasarılarında da büyük ölçüde basının istekleri doğruttusunda değişiklikler yapıldı. O tırtına dinmiş gibi görünürken nisan ayında konusu kâğıt ve gazete fiyatı olan yeni bir gürültü başladı. Enflasyonist ortamın ağır mali güçluk içine soktuğu gazeteler, ufuktaki bir kâğıt zammını bekleyip satış fiyatlannı ona göre belirlemeye karar vermişlerdi. Başbakan ise inatla kâğıt zammını geciktiriyordu ve bunu gazeteleri sıkıştırmak için yaptığını da açıkça söylüyor, "Önce onlar zam yapsın, kâğıt zammı ondan sonra olacak" diyordu. N'ıtekim 17 nisan günü gazeteler 5O'şer lira zammı ilan ettiler, aynı akşamüstü SEKA da yüzde 35 zammını.. 19 nisan tarihli Hürriyet Gazetesi'nin tepesinde 8 sütuna yayımlanan "Sayın Başbakan.." başlıklt ve Erol Simavi imzalı açık mektup Özalbasın gerginliğini Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi yapıyordu. Mayısta Özal'ın isteği üzerine çok sayıda bakan ile tüm basın kuruluşlarının temsilcileri biraraya geldiler, Başbakan'ın, annesinin ölümü nedeniyle katılamadığı toplantı işlevsiz bir sohbet niteliğinde olmasına karşın yine de basının temel düşünceleri bir kez daha yetkililere iletildi. Haziran ayının flaş olayı da işadamı Asil Nadir'in Gunaydın grubunu satın alması oldu. Bu satışın gerçekleşme süreci geniş çevrelerde soru işaretlehne yol açtı, siyasal etkilerin olayda geçerli olduğu, Günaydın'ın değişik muhalefet tarzının yarattığı rahatsızlığın etkisi kulislerde bol bol konuşuldu. Ve geldik ağustos ayının ortalanna. Tatilini Göcek'te geçiren Başbakan'ın kafasında basın yine önemli bir yer tutmaktadır. Kendisini yatta ziyaret eden TÜSİAD Başkanı'na basınla ilgili olumsuz bazı sözler söylediği önce kulislerde yayılacak, sonradan çeşitli versiyonlan basında yer alacaktır. Özal'ın basınla ilgili olarak tam ne söylediğinin çok önemi yok, önemli olan basına bakış tarzı.. Ve aynı günlerde gazetecilerle konuşurken de yine ilginç sözler çıkar ağzından, anımsayalım: "Cumhuriyet haberleri eğip büküyor. Hasan Cemal sol amigoların borazancılığını yapıyor, gazeteyi batıracak.. Rahmi Turan kendi egosunu tatmin ediyor, Günaydın'ı dikkate almıyorum... Nazlı llıcak'ın atı Demirel, Nazlı Hanım hep oyuncak değiştirdi..." Bu sözlere gereken yanıtlar verildi, ama bu sözlerin ardından olanlar ilginç. Rahmi Turan geçen hatta Günaydın'daki günlük köşe yazılanna son verdiğini açıklarken anlayanlara ağır bir ders verdi: "Kalemimi satmam kırarım!" Rahmi Turan, Tempo Dergisi'neyapttğı açıklamada da şöyle diyor: "İktidar çevrelerinden bazıları telefon etti. 'Sizin canınıza okuruz, patronunuz bize yakındır, böyle giderse sizi attırınz' dediler" diyor. Rahmi Turan'ın "kalemini satmayıp kırmasının" yankıları sürürken Günaydın'ın Ankara Temsilcisi Bekir Coşkun da "Dokuzuncu Köy" başlıklı günlük köşesinde Rahmi Turan'a atıfta bulunduktan sonra "Evet, izninizle... Dokuzuncu Köyün yamaçlanndan el satlıyorum.." diyerek duygulu bir veda yazısı yazdı. Hükümet çevrelerinin hoşlanmadığı iki gazetecinin köşeleri de böylece yok oldu.. Cumhuriyet'e gelince, 65 yıldır Cumhuriyet üzerinde hiçbir hesap tutmadı, ama deneyen çok oldu... • Ahmet Tan ile Füsun Özbilgen 19751978 yıllarında Altan Öymen'in yönetimindeki ANKA ajansında yan yana çalıştıktan sonra Cumhuriyet Ankara Bürosu'na yine birlikte geldiler, şimdi de aynı köşeyi paylaşmaya başladılar Ankara Büromuz'un istihbarat şefliğinin yanında haftada 3 gün "Günlerin Köpüğü" köşesini hazırlayan Ahmet Tan ile pazartesileri Yalçın Doğan'ın "Ankara'dari'ına ayrılan köşede artık haftada 3 kez de Füsun Özbilgen'in "Ve İnsanlar"'ı yer alacak. Füsun Özbilgen, "Ve İnsanlar"ı uzun süre Cumhuriyet Dergi'de haftalık bir sayfa olarak hazırlamış, ancak geçen yıl sonundaki "kemer sıkma programı"na Cumhuriyet Dergi'nin sayfa azattımı da girince zorunlu bir ara verme durumu olmuştu. "Ve İnsanlar"da yer alabilecek bilgi ve haberleri iletmeyi düşünen okurlanmıza Füsun Özbilgen'i İstanbul'daki merkezimizin telefonlarından bulabileceklerini anımsatınz. Dürrya ekonomisini yönetenlerin bir araya geldiği Davos toplantılarının düzenleyicisi olan Dünya Ekonomik Forumu adlı kuruluşun (World Economic Forum) aylık yayın organı World Link, AğustosEylül 1988 sayısının önemli bir bölümünü Türkiye'ye ayırdı. "Türkiye: Avrupa'da Yeni Sanayileşmiş Bir Ülke mi?" ("Turkey: A European NIC?") başlığım taşıyan bölümde, kendileriyle görüşülen ya da yazılanna yer verilen Türk politikacıları, üst düzey bürokratlar, isadamları yanında iki basın mensubu da bulunuyor. Genel Yayın Müdurümüz Hasan Cemal'/n "Fırtınalı Bir Bölgede Dış Politika" başlıklı yazısı, 1980'lerde Türk dış politikasının genel bir değerlendirmesini yapıyor Ankara Temsilcimiz Yalçın Doğan'/n "Demokrasiye Doğru Adımlar" başlıklı yazısı ise, 1983 seçimlerinden bu yana Türkiye'nin iç politika gelişmelerini yorumluyor. World LJnk, Hasan Cemal'i okurlarına tanıtırken, Cumhuriyet'/ Türkiye'nin en eski ve en etkili gazetesi olarak nitelendiriyor. ÇAĞRIDUYURU Siyasi iktidann, "C. Evlerinde iyileştirmeler" demagojisi "1 Ağustos Genelge"siyle gözler önüne serildi. Genelge ile, büyük acılar ve ölümler pahasına kazanılan bizim ve diğer C. Evlerindeki tutuklulann hakları gaspedilmeye, yabancısı olmad'ğımız baskı, işkence ve insanlık onuruna yönelik saldmlara yol açılmaya, direnişlerimızle geri püskürttuğümüz Tek Tip Elbise uygulaması yeniden hortlatılmaya çalışılmaktadır. örneğin bugün Metris'te sivil yönetmelik gerekçesiyle ziyaretimizi kısıtlamaya yönelik bir saldırı başlatılmış bulunmaktadır. Onurlu direnişlerimizin kazammı olan haklanmızdan ödün vermeyeceğimiz Tek Tip Elbise giymeyeceğimiz çok açıktır. BU GENELGEYt KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞtLDlR Cezaevlerinde devrimci tutuklular üzerinde oynanan oyunlara karşı, devrimci demokraüar ile kamuoyunu uyanık olmaya ve mücadelemizde bizleri desteklemeye, Tek Tip uygulamasına karşı ve hak gasplarına karsı, DEVRİMCİ SİYASİ TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİ BİRLİKTE VE ZAMANDAŞ MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ. METRtSÜ DEVRİMCİ Sİ\ASİ TUTLKLULARI VE YAKINLARI ADCNA; ÜMtT SEZER, ŞAZtMENT SÜLEKOĞLU ÖZGÜNÜİLEDEYİSİİLESEMAHI İLE SONRAKI GÜNLERIN OZANI EKREM ATAER ANLADLM BİR GÜZELİN AŞI&YIM PLAK veKASETCILIK l.M C. 5 Blok 5328 Urrttapanı tstanbul Tel 511 79 84 SETÇİNİZD1 KAYAHAN BENİM LŞARKILARIM BUYÜK USTA ÖZGÜN MÜZİGI USTASINDAN DINLEYIN !... ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİYİ ÇİZMEK TOM PIAK ve KASETÇİLEROE Vonetmer Sezef Boğcon MAJOR PLAKÇiLiK îet 5.2 ^>8 32 VM r.» / ESMER / GtnSTLERi PLAK veKASETCILIK l.M C. 5 Blok 5328 Unkapanı Istanbul Tel: 511 79 84 1727 yaşlannda bayanlar lngiltere'de çocuğa bak, Ingilizce ögren. 1158 53 42 4213 6S 67 Ingiltere'de İngilizceyi ucuz öğrenme imkânını Derin Limited sağlar. 1158 53 42 4213 68 67 GİRESUN DEFTERDARLIĞI BULANCAK VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN MUHTELİF GAYRİMENKULLERE AİT SATIŞ İLANI 1 GAYRİMENKULLERİN BULUNDUĞU MAHAL: 1) Kızılot mahallesi, lncüvez mevkili, 2) Kızılot mahallesi, tncüvez mevkili, 2 GAYRİMENKULLERİN DURUMLARI VE HUSUSİ VAS1FLAR1: Bulancak Tapu Sicil Müdürlüğü'nde kayıth olup, Gayrimenkul üzerindeki haklar Cilt Sahife Ada Pafta Parsel Cinsi Büyüklüğü Hissesı d F.Bahçesi 7385 mJ Tamamı 4.9.1985 No: 1900 V.Da.Müd.'nun ay46 30 330 170 1 nı tarih 4720 sayılı yazısı ile 209.912.000.'sı borçtan haciz. 9702 ın1 33 F.Bahçesi 2 333 170 46 Tamamı 4.9.1985 No: 1900 V.Da.Müd.'nun aynı tarih 4720 sayılı yazısı ile 209.912.000.'sı borçtan haciz 3 SAT1LACAK GAYRİMENKULLERtN ARTT1RMAYA ESAS RAYİÇ DEĞERLERİ İLE ALINACAK TEMİNATIN TÜR VE MİKTARLAR1: Gayrimenkullere Satış Komisyonu tarafından aşağıda yazılı rayiç değerler biçilmiş olup, bu rayiç değerlerin %7,5 nispetine isabet eden alınacak teminat miktarları hizalann^a gösterilmiştir. BİÇtLMİŞ RAYİÇ DEĞER . ALINACAK (%7,5 nispetindeki) TEMİNAT MİKTAR1 1 87.318.000.TL 6.548.850.TL 2 73.85O.0OO.TL 5.538.75O.TL Teminat olarak para, bankalar tarafından verilen teminat mektupları, Hazine tahvil ve bonolan, hükümetçe belirlenmiş olan milli esham ve tahvilat (en yakın borsa cetvelleri üzerinden ^o 15 noksanı ile) kabul edilecekıir. 4 SAT1ŞIN YAPILACAĞI YERGÜN VE SAAT: Satış Bulancak Vergi Dairesi Müd.'nde 20 Eylül 1988 Salı günü saat 14.00'te başlanacaktır. 5 Satışa iştirak etmek isteyenler, teminatlarını Bulancak Vergi Dairesi Müdürlüğü veznesine yatırarak, yatırıldığına dair emanet makbuzlarını 20 Eylül 1988 Salı günü saat 13.30'a kadar satıj servısine ibvaz edeceklerdir 6 Gayrimenkul satış şartcameleri çalışma saatleri içinde Bulancak Vergi Dairesi Müdürlüğü Satış Servisi'nden temin edilebilır. Ayrıca dairede ilan koymaya mahsus ilan tahtasına ilan tarihinden itibaren her gün göriilebilir. 7 Gayrimenkuller açık arttırma ve peşin para ile sanlacaktır. Gayrimenkullere malın satışında verilen bedel, gayrimenkule biçilen rayiç değerin °?»75'ini bulmadığı ve yapılmış ya da yapılacak masrafları karsılamadığı takdirde. en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak $artıyla arttırma ~> gün daha uzatılacak, 7 gün sonra 27 Eylül 1988 Salı günü aynı yer ve saatte tekrar arttırmaya çıkarılacaktır. 8 H/vNGl MASRAFLARIN AL1CIYA AİT OLACACl: Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan ile Vol2 nispetinde KDVsi alıcıya aittir. 9 SatışUra iştirak edenlerin, şartnameleri görmüş ve munderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin Bulancak Vergi Dıiresi Müdürlüğü'ne başvurmaları ilan olunur. Basın: 27017 Çağrı TRT Drama Programlan Müdürlüğü tarafından çekilmekte olan "Kantodan Tangoya" fılmindeki dans sahnekrinde görev alacak çok iyi tango yapmayı bilen 4060 yaşları arasında bay ve bayanlar ile dansçı gençler aranmaktadır. hteklilerin 1 eylül perşembe akşamı saat 19.00'a kadar aşağıdaki telefon numaralarına başvurmaları rica olunur. Istanbul Teb 144 36 U Ankara Tel: 128 04 63 ANMA Canım evladımız, Ölümünün 8. yılında seni, saygı ve sevgi ile anıyoruz. Içimizde kanayan bir yara, yanan ateşinle, sana kavuşana kadar onurlu yaşamın ve insanlık sevgisiyle dolu yaşamını örnek alarak yaşıyoruz. GUL Annen HÜSNİYE. baban HASAN ALİ GÜL ve KARDEŞLERİN YAŞAR (19601980)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear