23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER boyle anlaşıhnah ve boyle anlatılmalıdır. Bu bırliği benzerliği yoksamak ya da yok etmeye kalmak, ulusalcılığın zorunlu bir gelişımi değil, yozlaşmadır. Çunku ulusakılık inancı, insancılık anlayışı ile çatıştı mı, orada artık herhangi bir gelışimden soz edilemez Ulusalcılığın nerden, nasıl başlayıp ne gibi değişimlere uğradığını iyi bilmek gerekir. Insanların birliği, bir aradalığı olgusuna ters duşen hiçbir inanış, ilericılik kapsamında bir hak sayılamaz. Sayın Fikret Demirağ, Kıbrıs Turk kulturu konusunu, bir anlaşma kolaylığı doğurması amacı ile "Kıbrıs Turk Şiiri" konusuna ındirgiyor. Ben Kıbrıslı genç ozanların yazdıklannı hiç bilmez değilim, elime fırsat geçtikçe izlemeye çalışmışımdır. Ama başlı başına bir Kıbrıs edebiyatı konusunda bilgim yoktur. Fikret Demirağ'ın öteki sanat ekınde buna ilişkin bir yazısını bulunca sevindim elbet, ıma se\incim surmedi pek. Sayın Demirağ, yazısının "Uzak Geçmiş" başlıklı bölumüne şoyle başlıyor: "Kıbrıs Turklerinin doğru dürüst bilinen şiir geçmişi son 4050 yıllık donemi kapsıyor. Ondan oncesı hakkında elimizdeki bilgiler çok yetersiz!' Kimler varmış daha once? Miıftu Hilmi Efendi ile Ka>tazzâde Nâzım gibi bir iki divan sain ile, Âşık Kenzi gıbi birkaç halk ozanı. Denebılir ki, zamanında Kıbrıslı aydın Türkleri İstanbul edebiyatı beslemiştır. Ama bu durum Kıbrıslı Turklerin bir şıir mirasına sahip olduklarını söylemeye vetmez. Bunu Fikret Demirağ da boyle biliyor Yuzyılımızın başlarından l940'lı yıllara kadarki donemse Kıbrıs şiiri açısından tam bir olu döııem sayılıyor. "Bu dönemde ortaya 'manzume' duzeyıni aşıp 'şiır' katına ulaşabilen herhangi bir urun konduğuna ilişkin hiçbir kanıta rastlanmıyor." 1940 yılından sonra hececiler diye anılan bir ozanlar kuşağı ortaya çıkmış Kıbrıs'ta. Bunu ozgur koşukçular izlemiş. Onun ardından garipçılerin şiırlerine benzer şiirler çıkmış ortaya. Anlaşılan Kıbrıs şiiri, Turkiye şiirini, hem de çok gerilerden, oldukça gecikerek taklit etmiştir. Sayın Demirağ şoyle diyor: "Kıbrıs Turklerinin belirli bir kimlik sergileyen ilk şiirleri 1940 kuşağının bazı şairleri tarafından yazılmıştır. Kıbrıs Turklerinin yeni Turkçc ile yazılan şiirini bu kuşakla başlatabilıriz." Sonuç olarak diyeceğim ki, Ortam Gazetesi'nın sanat ekinden epey bilgi edindim, ama bu bilgi ortak Kıbrıs külturune katkı konusunda pek doyurucu gorünmedi bana. Kıbns Rum şiirinin durumunu da oğrenmek isterdim. Bu iki sanat ekinde Fikret Demirağ'ın uzun bir 'şiırini de okudum, bana çok ilginç geldi. Daha bitmediği (surecek) için tumu ustune bir kanı edınmek olanağını bulamadım şimdilik, ama okuduklarım bende coşku, umut gibi duygular uyandırdı. Şiirin uzun bir adı var: "Kuçuk, Güneşli Bir Anne Toprak ve Yarah Tarihi Üstüne Onun Bir Dokum Denemesi (Limindi Kayalığındaki tlk Ateşten Bugüne)." Işte bu şiirden bir parça: Bu kuçuk guneşli anne toprakta Bir mızrak yarasından başka ne kaldı Üçüncu Tutmosis'in Eski Mısır'ından? Hitit ki o da bir rüzgâr gibi geçti buralardan ne kaldı şimdi, ne kaldı şimdı? Guneşin ve uygarlığın kaçıncı hışırtısıydı bu goklerin altında Dor ve Akha? Bir tohumu sevgiyle eker gibi toprağa onlar dikmedi mı güneşli elleriyle mermerin ilk fısıltılarını buraya, onlar biçimlendirmedi mi ilk bilge mozayıği? Yanıt ver ey tarihin yaşıtı zeytin ey yırtığmdan incir fışkıran kaya! Fikret Demirağ'ın şiirinın tumünü merakla bekleyeceğim. 1 TEMMUZ 1988 KıhrısŞüri MELİH CEVDET ANDAY Kıbns'tan yollamışlar Ortam Gazetesi'nın iki sanat ekini. Bugüne değin goı'memijtim, çok merak ediyordum Kıbrıslı Turklerin sanatkultur etkinliklerini. Okuduklarımdan çok yararlandım. Özellikle Fikret Demirağ'ın "Kıbrıs Şıirinde Arayışlar Dönemi" adlı yazısı ilgimi çekti. Nasıl çekmesin, yazı şöyle başlıyor: "Kıbrıs Turklerinin de kendi coğrafyasından, tarihinden, içinde yoğrulduğu kultürden gelen, onu gerek Turkiye Türklerinden, gerek dunyanın başka bolgelerinde yasayan Turklerden farkh kılan, ayıncı özelliği olan bir 'kimliği' olduğundan kuşku yok." Işte ben bu "kimliği" bilmiyor, varsa oğrenmek istiyordum. Gerçi kimi Kıbnslı genç ozanların şiirlerini gormemiş değildim, ama onlar bende yeni Turk şiirinın yansımaları olduklan izlenimini uyandırmıştı. Daha eskisi yok muydu bunun, başka bir deyişle; orada, oranın tarihinden, ora halklanmn ortak kulturunden oluşmuş bir sanat ve edebiyatın sozü edilemez miydi? Sadece "Kıbrıslı Türkler" demenıizi yeterli bulamıyordum. Bu ırksal anlayış benı doyurmuyordu. Bir ada kültürunun gerçekten de kendine ozgu bir kimliği olmak gerekmez miydi? Işte Fikret Demirağ, bu çok ılginç konuyu işliyordu yazısında. Surdürelim okumayı: "Turkler Kıbns sahnesinde 1570'li yıllarla birlikte görünmeye başlamışlar ve bugune kadar geçen 400 küsur yıllık süre içinde, getirdikleri kulturu bu ülkenin 4000 yıllık külturune eklerken, kendileri de bu kulture eklenmişlerdir. Yeni bir hamur, yeni bir kimlik ortaya çıkmıştır boylece: Kıbnslı Turk kimliği." Bu satırlan okuyunca hem sevındim, hem uzuldum; Sayın Demirağ'ın bırbiri üstüne eklenen kultiırler olayına yaklaşımı elbette doğru idi, bizim Anadolu uygarlığında da olan buydu. Rahmetli Sabahattın Eyuboğlu, yeni gelenlerın getirdikleri ile orada bulunan kulturden aldıklarını, "fetheden a>nı zamanda fethedilendif" diye anlatırdı. Sayın Demirağ'ın bu tarih gerçeğıni benimsemesi, Kıbrıs'taki oluşumu anlamamız, doğru olarak anlamamız için yol gostencı değerdedır. Yukanda uzuntumden de söz ettim, şundan ki, bizim bilgiçlerimıze bu gerçeği bir turlu anlatamıyoruz. Onlar, Anadolu tarihinde Selçuk'tan öncesini bilmezlikten, tanımazlıktan gelmekte direniyorlar; bunca değişik insan oğesinin aynı yaşam koşullarını paylaştığı bir coğrafyada, Anadolu insanının tarıhen oluştuğu gerçeğini yatsıyorlar. Kıbrıslıların ise böyle duşunmediklerini oğrenmekten memnunluk duyduğumu açıklavayım. "Öte yandan, Kıbns'ın yerli halkı da bu gelişten önceki oluşumu ile kalmamış, karşılıklı kiıltur alışverişiyle onlar da benzer bir yeniden yoğrulma olgusunu yaşamışlardır. Sonuçta dil, din ve bazı kokkultür damarı farklılıkları dışında, bırbırlerıne çok benzeyen iki toplum yapısı, iki birey kimiiği ortaya çıkmıştır. Yaşama biçimleri, duyarlığı, değer yargıları ve kulturel yapılanmalarıyla çok benzeşen, iç içe geçen, ortüşen, ama bazı yonleriyle de farklılık gösteren iki kimlik. Genel çizgileriyle ise 'tek kimlik': Kıbrıslılar." Işte tarihte bir arada yaşamanın getirdiği birlik PENCERE ARADA BİR OKTAY EKİNCİ Y. Mimar, Mimarlar Odası 2. Başkanı SA^TDERGİSÎ Milliyeff Mimarların Eyrensel Dayanışma Günü Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA), "1 Temmuz"un her yıl "Dünya Mimarlar Günü" jlarak kutlanmasına karar verdiğinde, bu tarihin "5 Haziran Dünya Çevre Gunü"nü izleyen yakın bir gün olmasına özen göstermiş miydi? Bilemiyoruz. Ama aradan geçen beş yıl, 1985 haziranındaki San Francisco toplantısında saptanan bu tarihin ne denlı "uygun" düştüğünü göstermeye yettı. Çevre sorunlarının tartışılması ve çözüm arayışları içine girilmesınin hemen ardından "mimarlığın" gündeme gelmesı kadar "doğal" ne olabilir? Toplumu giderek içinden çıkılmaz bir "stres" içine sokan çarpıkplansız kentleşme, ınsanlan kendine ve ulusal değerterine yabancılaştıran "arabesk" mimari, tarihsel ve doğal çevrelerımızı kartpostallarda birer anı olarak bırakan" uygunsuz yapılaşmalar, denizlerımizi pislik ve zehir havuzlarına dönüştüren bağımlıgerı sanayıleşme, kültür mirasımızı yıyıp bitirmeye niyetli yapsat sıstemı, nıteliksız ve sağlıksız toplu "konut" silolan, yeşil alanları "holdinglerin presti] yapjlarına dönüştüren" plan kararları, şehırlerımizın kımliğini ve kültürünü sılıp süpüren, otomobili insana yeğleyen ulaşım projeleri... ve daha saymakla tükenmeyecek pek çok çevre sorununu yaratan uygulamalar, aynı anda ve daha agıriıklı olarak mimarlığın gündeminde değil mi? UIA Başkanı Georgi Stoilov, geçen yılın "1 Temmuz"u nedeniyte yayımladığı mesajında şöyle demişti: "Binlerce yıl süresince çevre, insanoğlunu biçimlendirerek ona doğanın en üstün türü olma yetisini kazandırmıştır. Görünür ve görunmez bin türiü yoldan bu etkenler insanın hem şimdiki durumunu hem de en uzak geleceğıni etkiler. Yaşam ortamı eksiksiz olmalıdır ki insan fiziksel ve manevı yönden tam olabilsin. Bu yaşam ortamını oluşturmak bu yüzden mimarların ana misyonudur." Ve, eklemişti: "Mekânsal gelışimi korumak ve güven altına almak için toplum mimarı yaratmıştır. Mimar dıkkate değer biçimde, toplumun ve her bireyin çıkarlarını kollamak, elverışli bir yaşam ortamını güven altına almak ve inşa etmek gibi ağır bir yurttaşlık sorumluluğu üsöenmiştir..." Mimar, bu sorumluluğu nasıl yerine getirecektir? Elbette, önce bu sorumluluğu "duyarak" ve "bilerek". O halde nasıl duyacak, nasıl bilecektir? Bu noktada, "mimarlık eğitimi"nın önemı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Yine UIA'nın, bu kez Brighton'da toplanan XVI. kongresinin sonuç bildirısınden bir tümce: "Mimari okullar, son zamanlarda tasarıma öncelik vermekte ve diğer görünüşleri eylemde kısıtlayarak bütünü algılayamamaktadırlar" Yani dünya mimarlarının en büyük organı şunu soylemek istiyor: Mimar, "salt kendinden istenen projeyi çizen" bir "emir kulu" olarak yetiştirilmemelidir. Örneğin bir kültür ve bilim yuvası için "Al bu binayı beş yıldızlı otele dönüştür" dendiğinde, mesleğini "tasarım göreviyle" sınırlı görüp hemen cetvel kaleme sarılmamalıdır. Karar ülke ve kamu yararına aykırıysa, yanlışsa, üzerine gitmeli, "toplumun yarattığı" bir insan olduğunu bilerek mesleğinde da "var oluş nedenini" gözetmelidir. Bu bakımdan, İTÛ'lü hocalarımızın, Taşkışla'yı otel yapmagirişimlerine karşı seslerini yükseltmeleri, Brighton Bildirisi'ndeki yaklaşıma da uygun düşüyor. Ama insan düşünmeden de edemiyor: "Bütünü algılayabilmek" için "tehlikenın okul binasına kadar dc/anması" mı beklenmeliydi? Mimari, "çağdaş bir uzman olması yolunda" gerekli toplumsal sorumluluklarla meslek yaşamına hazıriamak görevi öncelikle eğitim kurumlarınındır. Yürürlüktekı "sısteme" aykırı düşmeyi göze alarak, öğrenci(Arkast /; Sayfada) YAZ ASKLARI Aşk sanatı, aşk bilimi/Bekir Onur. Şiirimizde yazın yaşanmış aşklar, çekilmiş acdar/Konur Ertop. Sinemada yaz ve yaz aşkları/Atilla Dorsay. Yaz aşkları: Yeni mekânların ve yeni ilişkilerin ürünleri/l\kâ) Emre Kongar. ^İ£ Yedeksubay Okulu'ndan sağlıklı, coşkulu ve yaşam dolu olarak alınan MUSTAFA GÜLMEZ'imizi karakoldan ölü olarak teslim aldık. Bu büyük acıyı duyururuz. Cenazemizi cuma günü (bugün) Karacaahmet Camii'nden ikindi namazmdan (saat 17.00'den> sonra Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa vereceğiz. Uluslararası İstanbul Festivali 16. festivalde ilk günlerin etkinlikleri. m AİLESİ JOAN BAEZ MOZA1K (ook alametler belirdi MOZAİK'in tükenen AB.DIHDAN kaseti de yeniden piyasada Ctonal Oajıunı ADAYaymcüüt va Uuzlk Tlc Lld Şu 3SK Işhsr.: 2 Ç»r»l No 12 Yeıüşshlr Ankut Tsl 132 42 72 13S 22 11 ÎMÇ 6 Blok No 5322 Unk&panı • ISUnbul T«l 513 00 64 Adamcağız fikir özgürlüğüne karşı, demokrat değil, azılı sol düşmanı; ama her ne hikmetse SHP'yi SHP'den çok düşünüyor; sol partıyi solculardan kurtarmak için çabalıyor; sürekli akıl hocalığı yapıyor. İnönü'ye öğüt veriyor: Kurultayda listesine solculan alması yakışıksız bir davranrş. Sayın inönü, Baykalcıiarla birieşmeli, partıyi solculardan temizlemeli... Çok güzel... Kurultayda Baykalcıların basarısı sermaye basınında bayram sevınci yaratıyor. Sağcılar neredeyse zil takıp şıkır şıkır oynayacaklar. Niçin? SHP'ye artık iktidar yolu açılmış. Allah Allah, yoksa sermaye güvencesini ANAP'ta değil de SHP'de mi aramaya başiadı? İnönü'ye tepki, Baykal'a alkış, sol kanada yuh!.. Neden ve niçin? İnönü partiyi iktidara tırmanmaktan alıkoyuyorsa sermayenin daha çok işine gelmez mi? İlginç değil mi? * Günümüzde herkes birbirinden akıllı oldu; zekâ ve kurnazlık gırla... Baykalcıları solculara, İnönü'yü Balkal'a, solculan Baykalo lara kışkırtıp körükleyerek SHP'de bir çatlama yaratmak ne güzel bir tezgâh olur değil mi? Pekı SHP'li bu oyuna düşer mi? Kimbilir? Bilinen şudur ki sermaye basını işin başından beri oynuyor, SHP'yi çatlatmak ıstıyor; ama bu yolda şimdiye dek başarı kazanamadı; kışilikleri körüklüyor, duyguları tırnaklryor, öcü korkusu yaymaya çabalıyor, parti yönetimındekileri birbirine düşürmeve çabalıyor. Sermaye basını akıllı... Solcular akılsız mı? Akılsız olmadıkları kurultaydan sonraki gelişmelerden anlaşılıyor ama bekleyip görmek gerek. SHP'nin bütünlüğü ve güçlenmesi, bütün Turkiye için, demokrasi ve özgürlükler için çok önemli. Bu bir parti sorunu değil. 12 Eylül faşizmı, ülkedeki bütün demokratik kurumları ve güçleri yıktı, dağıttı. SHP'nin yükselmesi toplumun demokratik bir güvenceye kavuşması anlamına geliyor. İnönü de Baykal da Anadol da bu gerçeği göremeyecek kadar saf değiller... • Sermaye sola karşıdır. Bugün sağcı gazetelerin Baykal'ı alkışlamasına bakmayın; ruhsal körüklemeler acı geçmişi unutturabilir mi? 1978de kurulan Ecevit hükümetinin enerji bakanıydı Baykal. 22 ayda yıkılışı; olaylann içinde, en sorumlu kişilerden biri olarak ya^adı. Ulaşım bir toplumun hayat damarlarını oluşturur. O damartarın içinde akan kan, akaryakıttır. Eğer istasyonlarda benzin ve motorın yoksa, bakkallarda tüpgaz bulunamıyorsa, yaşam felce uğrar. Baykal enerji bakanıyken Turkiye dolaşımına sanki inme indi. Benzin istasyonlarımn başında kuyruklar uzadıkça, Ecevit hükümetinin ömrü kısaldı. Sonuç bir yıkılıştır. İç ve dış sermayenin kuşatması CHP hükümetinin defterini kısa sürede dürüverdi. Hiç kuşkusu olmasın Baykal'ın; bugün kendisini alkıslayan sermaye, yann SHP seçimleri kazanarak hükümetini kurarsa aynı oyunlara yönelecektir. Politikanın acıması yok. • Turkiye'de solun sorunu çok büyük... Dışardan ekonomik kuşatma altına alınmış bir ülkede, sol tümüyle bütünleşse de çemberi halkla birlikte yarıp iktidara gerçekten oturması çetin b\ı savaşım ıstiyor. Sol, bu gerçeği şimdiye kadar öğrenmiş olmalı... Şakşak ve Gerçek SADIK ÖZBEN GBen de transfer oldum9 "Anlaşılamayan" yazar Sadık Özben, "anlaşılır" yazılanyla bu sayı ve her sayı Milliyet Sanat Dergisi'nde İLAN S.S.T.C. ZİRAAT BANKASI MENSUPLARI ZERGÜLKENT YAPI KOOPERATİFt BAŞKANLIĞI'NDAN İNŞAAT YAPTIRILACAKTIR Muğla tlı Milas llçesi Dörttepe Köyü Hisar Mah. 2363 No.lu parselde; Kooperatifımizce yaptırılacak 600 konutun subasman (Temel) inşaatları işi birim fiyat esasına göre kapalı zarf usulü ile ihaleye çıkanlmıştır. 1) Bayindırlık ve tskn Bakanlığı 1988 yılı birim fiyatlanna göre işin tahmini keşif bedeli 1.349.103.6OO.TL. olup, geçici teminatı 40.473.108. TL. muteahhitlik kamesi en az 1.000.000.000. TL'Uk (B) grubudur. 2) Eksiltme 14.7.1988 günü saat 15.00'de kooperatifımizde yapılacaktır. 3) Eksiltme işine ait dosya S.S.T.C. Ziraat Bankası Mensuplan ZergülKem Yapı Kooperatifi Başkanlığı'nda (lstiklal Cad. 316318 Kat: 5 No: 512 Beyoğlu/lstanbul.) görülebilir. 4) Eksiltmeye katılabilmek için isteklilerin Eksiltme Şartnamesinin öngördüğü belgeler ile 5.7.1988 saat 17.00'ye kadar kooperatifimiz başkanlığına muracaat etmeleri gerekmektedir. 5) Yeterlık Belgesi 7.7.1988 gününden itibaren kooperatifimizdcn alınacaktır. 6) Yeterlilik belgesi alan işürakçilerin Teklif Mektuplannı en geç ihale saatınden bir saat önce kooperatifimiz başkanlığına vermeleri gerekmektedir. 7) Kat'i Teminat ihale bedelinin %6'sıdır. 8) Postadaki vaki gecikmeler kooperatifımizi bağlamayacak, vaktinde verilmeyen teminat mektupları hiç verilmemış sayılaeaktır. 9) Kooperatifimiz 2886 Sayılı Yasaya tabii olmadıgından ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen veya tamamen diledıgıne ihale etmekte serbesttir. İLAN KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HÂKİMLtGl'NDEN 1988/263 Vesayet Halen Kadıköy, Suadiye Akın Sokak No: 2 Kurtoğlu Apt. D.4 sayılı adreste ıkâmet eden AIi Kurtoğlu'na rahatsızlığı nedenıyle vesayet altına alınarak bakım ve gözetim işleri için eşi Fatma Nebahat Kurtoğlu, idari ve hukuki işleri için de Av. Mustafa Sami Onursal vasi tayin edümiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 6953 1 Temmuz sayısmda AĞLAMAK VE GÜLMEK İlhan Selçuk 6. bası, 1200 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan, Turkocağı Cad. 39/41 CağaloğlutSTANBUL İNSAN SICAGI Erdal Atabek 3. bası/ 1600 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlulstanbul YÖNETİM KURULU Özgürlflk ve maceranın tadı 1979 YILI ICRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear