Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/12 11 HAZİRAN 1988 Çok özel bir tenis maçı Bayan tenis oyuncuları arasında bir numara olan Batı Alman Steffi Graf ile Galter Prensesi Diana bir çifüer maçında biraraya geldiler Vanderbilt Raketleri Kulübü'nde yapılan karşılaşmada rakipler ise Kufüp Sekreteri Charlos Svvailovv ile Lord VVilloughby oldu. Maç öncesinde Graff, Fransız açık tenis turnuvasını kazanırken kullandığı raketini Prenses Oiana'ya hediye etti. (Fotoğraf: AP) Yugoslav yazar Necati Zekeriya öldü „ kultür Servisi Türk asıllı Yugoslav yazar ve ozan Necati Zekeriya dun 60 yaşında öldü. Novisat kenti yakınındaki tıp merkezinde bir süredir tcdavi altında bulunan Zekeriya'nın dun öğieden sonra kalp krizi sonucu oldüğü büdirildi. Gazetemizde de yazıları çıkan Zekeriya'nın cenazesinin bugun Üskup'e gotüruleceği ve yann burada toprağa verileceği oğrenildi. 1928 yılında Uskup'te doğan Necati Zekeriya, Üsküp Felsefe Fakültesi'nde okudu. Necati Zekeriya Üsküp'te çıkan Birlik Gazetesi'nde uzun yıllar çalıştı, Sevinç ve Tornurcuk dergilerinin 20 yıl başyazarlığını yaptı. 74'ten bu yana Priştine'de çıkan Tan Gazetesi'nde çalışıyordu. Şiir, öykü, deneme, eleştiri yazıları ile çevirileri bulunan Necati Zekeriya'nın 50'nin üstünde eseri vardı. Bordro kıımazlıgına engel Raisa Gorbaçova dini törende 5 Rus Ortodoks Kilisesi'nin kuruluşunun 1000'inci yıldönümü dolayısıyia düzenlenen özel bir törene. Sovyet lidennin eşi Raisa Gorbaçova ve üst düzey hükümet yetkjhleri katıldı Moskova'daki ünlu Bolşoy Tiyatrosu'nda yapılan töreni, Bayan Çoıtaçov ile biriikte, Devlet Başkan Yardımcısı Piyotr Demiçev ve Başbakan Yardımcısı Nıkolai Talizin de iztedi. Törenin açılış konuşmasını yapan Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Pimen, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'u, "Perestroika'nın yorulmaz mimarı ve yeni bir siyasi düşüncenin habercisi" olarak tanımladı. Televziyondan naklen yayımlanan törene, 400 kadar yabancı din adam: da katıldı. ANKARA (ANKA) Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi, ustalık gerektiren işlerde çalışan işçilere ödenecek kıdem tazminatırun, bordroda gözuken asgari ücret üzerinden degil, ödenen gercek ücıfet üzerinden hesaplanması gerektiğine karar verdi. Yargıtay'ın karara bağladığj davada, mozaik işi yapan işçilerle işveren arasında çıkan anlaşmazlıkta, yerel mahkeme, ihbar ve kıdem tazminatının asgari ücret üzerinden hesaplanması yönunde karar verdi. Işçîlerin temyizi üzerine davayı ele alan Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi işçilerin gerçekte asgari ücretten daha fazla ücret aldıklannın Bölge Çalışma Müfettişlerince saptanmış olmasını göz önüne alarak yerel mahkemenin kararmı bozdu. Değişik bir emzirme Avustralyalı genç anne Alice Kirkman sutü olmayınca boynuna astiğı bir süt şişesinden çıkan boaıyu göğus ucuna bağlayarak çocuğunu emzirmeyi yaşryor. Doktortar emzirme ofaymm Kirkman'ın sut üretmesine de uyarma yoluyla yardım edebileceğini umuyorlar. (Fotograf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI ÖzaPdan Bağdat'a mesaj ANKARA (Cumhuriyet Bürosn) Başbakan Turgut Özal, Dışişleri Bakanljğı Müstesan Niizhet Kandemir eli ile dun Bağdat'a bir mesaj gönderdi. Irak Başbakan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan'a iletilmek üzere gönderilen yazılı mesajın BM Genel Sekreteri'nin savaşın sona erdirilmesi girişimlerine destek olunması yolundaki dilekleri içerdiği belirtiliyor. Bilindiği gibi Özal bu ay başında New York'ta Perez De CueUar ve Iran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti ile ayrı ayn göriişmüştü. Dışişleri Bakanlığı'ndan konu ile ilgili olarak dun yapılan açıklamada, Kandemir'in, Irak Dışişleri Bakanı Birinci Yardımcısı Visam ElZahavi ile yapacağı görüşmelerin, Başbakan Özal'ın 13 nisan tarihlerinde Bağdat'a yaptığı resmi ziyaret sırasında alınan kararlann izİenmesi niteliğinde olacağı bildirildi. Görüşmelerde ayrıca iki ülke iüşkileri ile bolgesel sorunlar üzerinde durulacağı belirtildi. Irak Başbakan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan'ın Kandemir'i kabui ederek Başbakan Özal'ın bir yazılı mesajını alacağını bildiren açıklamada, soz konusu mesajın içeriğı konusunda herhangi bir bilgi verilmedi. 141142 tarüşması (Baştarafı 1. Sayfada) nusunda değişik görüşler ortaya koyuyor. Hukukçuların bazılan, bu maddelerin demokrasiye ve insan haklanna aykın olduğunu belirterek, "hemen" kaldınlmasından yana görilş bildirirken, bazılan ise henüz "erken" olduğunu söylüyorlar. Hukukçuların 141 ve 142. maddelerle ilgili görüjleri şöyle: Prof. Çetin Ozek: Düşünce açıklamak ve düşünce etrafında örgütlenmek hakkını ortadan kaldıran, düşünce suçu yaratan TCK'nın 141, 142, 163. maddelerine ve benzerlerine geçmişte de günümüzde de karşıyım. Fakat, 12 Eytül askeri hareketinin amacına ve oluşturduğu siyasal sisteme yakışan bu maddelerin yürürlükte bulunmasını şaşkınlıkla karşılamıyonım. Belirtilen türden çağdışı maddeler, siyasal örgütlenmenin, iktidar alternatiflerinin sınırlandırıldığı, ancak belli görüşlerin iktidar olabileceğinin kabul edildiği siyasal sistemlerde, sistemin değişmezliğini saglamaya yönelik araçlardır. Demokrasi ile temelinden çelişen bu tür siyasal yapüarda, kişinin belirli bir biçimde düşünme zorunluluğu kabul edilmekte, "izin verilen düşünce • izin verilmeyen düşönce" ayrımı oiuşturulmaktadır. "Düşünce açıkiama hakla". "siyasal orgülienme hakkı", "iktidara talip olma hakkı", ancak "izin verilen düşünceye" uyumluluğu halinde hukuka uygun sayılmaktadır. 141, 142 ve 163. maddeler ve benzerleri, "izin verilen düşönceyi" egemen kılmak, "izin verilmeyen dıişünce>i" önlemek görevini üstlenmişlerdir. 12 Eylül ve getirdiğj anayasal / yasal sistem, düşünce açıklamak hakkını, sadece "izin verilen düşünce" ile sınırlı olarak kabul eden, mevcut siyasal iktidar düzeninin değişmezliğini öngören bir anlayışın ürtlnudur. Siyasal iktidar alternatiflerinin ve siyasal yelpazenin sırurlandjnldığı anayasal düzende kişilerin, "siyasal tercihlerde bulunma hakkı" da, "izin verilen" iktidar alternatifleriyle sınırlı olmaktadır. Belirtilen durumda 141, 142 ve 163. maddeler ve benzerleri mevcut anayasal sistem ve siyasal güçlerin hedefleriyle uyumludur. Söz konusu maddeler, çağdaş demokratik kurallara gö Sovyeder: KutluSaı^ın davası Türkîye'nin iç îşi ANKARA (Cumhuriyet Büro ve Sargın'ın serbest bırakılmasıru su) Sovyetler Birliği Ankara Bü istedi. yükelçiliği Müsteşar Yardıması EvKutlu ve Sargın'ın duruşmalan geni L'tkin, TBKP Genel Sekreter sırasında gözalüna alınan dört kileri Nihat Sargın ile Haydar Kullu . şinin DGM savcılığına sevk edile<le ilgili davanın devletlerarası bir cekleri bildirildi. ANKA'nm habekonu olmadığını, bunun Türkiye rine göre bu kişilerin Cevat Kelkitnin bir iç sorunu olduğunu söyle li, Remzi Öztnrk, tbrmhim Aydodi. Utkin Sovyetler Birliği Komü gan ve Mahmut Kalkltli olduğu, nist Partisi Merkez Komitesi'nin duruşmayı izlemek için Istanbul'konuya ilişkin bir mesajının Prav dan geldikleri oğrenildi. da Gazetesi'nde yayımlandığını Yunan Komünist Partisi (KKE), anımsatarak, böylece aslında iç içe yasadışı TBKP liderleri Haydar olduğu bilinen parti ile hükümet Kutlu ve Nihat Sargın'ın derhal arasında ince ve diplomatik bir serbest bırakılmalannı istedi. ayınm yapmış oldu. KKE Merkez Komitesi üyelerinFederal Almanya Batı Berlin den oluşan bir heyet soz konusu isSosyalist Birlik Partisi Politbüro teklerini içeren ve Başbakan Turüyesi Klans Feske, Turk hüküme gut özal'a hitaben yaalan bir tinin Haydar Kutlu ile Nihat Sar • mektubu Türkiye'nin Atina Büyügın'ın Türkiye'ye dönüşünde reskdçUiğine vennek istediler. Ancak mi kandırmaca yaptığını öne Türk Büyükelçiliği'nin kabul etsürdü. memesi üzerine mektubu büyükelçiligin kapısına bırakan KKE yetFederal Alman Yeşiller Partisi kilileri, gazetecilere bir açıkiama Milletvekili Karitas Hensel de Izyaptılar. mir'de yaptığı açıklamada, Kutlu NAIÖ toplantısı sona erdi HADİ ULUENGİN MADRİD lspanya'nın başkenti Madrid'de dün sona eren NATO Konseyi önceden beklenildiği gibi, on altı müttefık ülke dışişleri bakanının Doğu Batı ilişkilerindeki son gelişmeleri ve bunun ittifak bünyesine yansımalannı tartıştıgı bir forum oldu. Oturumlarda Ankara"yı temsil eden Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın, önceki gün ABD'li meslektaşı Gcorge Sbultz, dün de Danimarka diplomasisinin lideri Uwe EBetncn Jensen ile gerçekleştirdiği ikiü temaslar ise son derece olumlu bir havada geçti. Shultz, beklentilerin tersine, Türkiye'den Kıbns konusunda bir "jest" talep etmezken, Yılmaz Ellemen Jensen görüşmesiyle de 12 Eylül müdahalesinden bu yana donuk olan Türkiye Danimarka ilişkileri ilk kez sıcak bir havaya girdi. Uwe Ellemen Jensen'in Türkiye'ye gelrnek istemini bildirmesinden sonra Mesut Yılmaz, Danimarka Dışişleri Bakanı'nı Ankara"ya davet etti. Böylelikle de sekiz yıldır askıda olan Turlciye Danimarka ilişkjlerinde somut ve elle tutulur bir "ısmma dönemi" başladı. re oluşturulmuş 1961 Anayasası'nın yürürlükte olduğu dönemde, anayasal sistemle çelişerek uygulanıyordu. 1982 Anayasası, "kişi özgüriüklerinin sınıriandınlması" amacına yoneldiği için bu maddeler anayasayla, sistemin manüğıyla uyumludur. Doğal olarak belirtilen uyumluluk, söz konusu maddelerin çağdaşlık ve demokratik yaşam kavramıyla bağdaşmazlığıru ortadan kaldırmamaktadır. Prof. Tank Zafer Tunaya: Ben, çoğulcu demokraside, fikir özgürlüğünü kısıtlayan herhangi bir yasagın bulunmasını, rejimin ruhuna aykın görüyorum. Kaldınlması sorulursa, "evet" derim. Prof. Kayıhan tçel: 141 ve 142. maddeler bakımından şartları iyi değerlendirmek gerekir. O şartlarda önemli değişiklikler olduğu takdirde, ilerdeki bir aşamada bunlann kaldınlması yoluna gidilebilir. Bugün bu yapılabiür mi? Ben henüz zamanının geldiğini sanmıyorum. Ama ülke demokratik bir raya girmiştir. Demokrasinin tam oturması ve ilerdeki yıllarda AT üyeliğinin söz konusu olduğu aşamalarda bunların kaldınlması arzu edilen bir husustur. Mevcut şartların iyi değerlendirilmesi gerekir. 141. maddeyi kaldırırken komünist panisinin kurulmasına izin vereceksiniz. Tabii bir cok Batı ülkesinde var, bizde de olabilir. Ama bugün bunun tepkileri ne olur? Bir yasağı koyarken veya kaldırırken çok dikkatli davranmak lazım. 1lerde olabilecek bazı sakıncaları şimdiden dikkate almak lazım. Toplumsal şartlar tabii ki tam olarak gelişti mi, ülke bakımından birtakım sıkıntılar ortadan kalktı mı, bunlara gerek kalmayacak. Bunun zamanını zeminini iyi kestirmek lazım. Prof. Dr. Necdet Serin (Ankara Universitesi Rektörü) Ben iktisatçıyim. Bu konuyu hiç düşunmedim. Bir zamanlar ihtiyaç duyulduğu için konulmuş herhalde. Halen ihtiyaç varsa, ihtiyaç duyuluyorsa kalmalıdır" derim. Alan Çamoğlu (Eskişehir Baro Başkanj): Ülkemizin uluslararası demokratik örgütlere üye olduğu bir dönemde, bu maddeler çağdışıdır. Kişi ve düşünce özgürlüğüne uygun olmadığı, çağdaş hukuk anlayışı ile bağdaşmadığı için yapılacak değişikligin en kısa zamanda gerçekleşmesini istiyoruz. 'APye engel (Baştarafı 1. Sayfada) 9 Ortak Pazar'a girmemesi için çaba gösterilmesi teması üzerinde durdular. Karar oy birliği ile kabul edildi. ETUC Yönetim Kurulu'na katılan Türklş Başkanı Sevket Yılmaz adına bir konuşma yapan danışmanı Av. Önder Aker, Türk hükümetinin ILO'ya ilkelerini hayata geçirmek üzere çeşitli taahhütlerde bulunduğunu ancak bunu verine getirmekten uzak kaldığım belirtti. 1983'ten bu yana ILO gündeminde olan ve uluslararası taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle saygınlığını yitiren Türkiye^ nin, kara listeye girmeyi engellemek için son dakikaya sığdırdığı yasa değişiklikleriyle sendika özgürlüğünü yeniden yerleştirmeye çalıştığı izlenimini verdiğiru anlattı. DtSK adına gözlemci olarak ILO çalışmalanna da katüan DİSK Yönetim Kurulu üyesi ve SHP Milletvekili Ismafl Hakkı Önal adına söz alan DtSK'in Avrupa Temsilcisi Av. Yücel Top ise Türkiye'deki anayasal ve yasal düzenin totaliter anlayışın ürünleri olduğunu vurguladıktan sonra, "Bu yasalar sendikal hak ve özgür'ükleri düzenlemek degil. bu haklan alabildigince kısıtlarnak amacına yöneliktir. Bu temel felsefeden hareket edildiginde bu yasalarda yapılacak değişiklikler, Türki>e'nin çalışma hayatına bir kazanım getirmez. Bu konuda Avrupa normlanna ILO ilke ve kararlaruıa uygunluğnn sağlanabilmesinin geregi, anayasanın 8. maddesi ile birlikte bu yasaian yeniden duzenlemektir" dedi. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) nırdı. 1977 seçimlerinde örnegin Ankara'da yapılan önseçimlerde "nayton delege" oyunları, büyük çapta önseçimlere etkili olmuştu. Ne demekti "naylon delege?" "Naylon delege" partiye kayıtlı olmayan, ancak önseçimlerde oy kullanan "sahteseçmen"demekti. Bu "sahteseçmenler" arasında, başka partılere kayıtlı ofanlar mı ararsınız, devlet memurtarı mı? ölüler mi? Ankara'da, İstanbul'da bu işi "sanathalme" getiren parti yöneticileri türemişti. Parti üst yönetimi bunları bilmiyor muydu? Bilmez olur mu? Tabii biliyordu. Ustelik parti yöneticileri arasında bu oyunlarda uzmanlaşmış olanlar da yer almaktaydı. Hani ne derler: Kadı o/a davacı.. O günlerde, naylon delege oyunlanndan yakınanlara parti doruklarından verilen yanıt çok düşündürücüydu: Ne yapalım? İki taraf da aynı yollafa başvuruyor. CHP, 12 Eylül'e gelindiği günlerde bu kısır çekişmeler ve oyunlarla bir "hizipter konfederasyonu"na dönmüştü. SHP, şimdi aynı tehlikeli yola giriyor.. "Tavla oyunu dışandan daha iyi görunür" derler, öyledir. ANAP, tam inişe geçmiş, ekonomik model iflas etmiş, kitlelerde yeni arayışlar, yeni özlemler doğmuş. Bu koşullarda seçenek SHP'dir. Daha dogrusu seçenek SHP olmalıdır. SHP'nin işte bu koşullarda krtlelere güven vermesi gerekmez mi? Elberte gerekir. Böyle bir aşamada, istanbul gibi Türkiye'nin nabzının attığı bir kentte kongrede sandık görevlileri nasıl olur listelerde yer alan adayiar arasından seçilir? Yasaya aykın uygulama niteliğinde olan bu usulsüzlük, gerçi sonuçları etkileytci ağııiıkta değildir, amagelin bunu kongreyi yitiren tarafa anlatın. Bu grup, başvurulannın yaratacağı sorunlann ne olduğunu bile bile bu yolu işletmiştir. Genel Başkan Erdal İnönü, bu usulsüzluğe kızıp herhalde şöyle düşünmüş olmalıdır: Olmaz böyle şey. Bu usulsuzlükleri yapanlar ve bu özenl göstermeyenler cezalannı çeksinler. İyi, ama cezalandınlan kimdir burada? Bu usulsüzlüğü yapanlar mı? Bu usulsüzluğe göz yumanlar mı? Kimler? "Kuruttay iradesi"dir cezalandınlan, başka kimse değil! Niçin böyledir? Diyelim ki, Kurultay'da genel başkan ve parti meclisi seçimleri çekişmeli geçti ve kazananlar seçimlerden "kılpayı" denebilecek bir çoğunlukla parti yönetimine geldiler. Böyle bir durumda, parti nasıl ayakta kalır? Genel Başkan ve parti meclisi partiyi nasıl yönetir? Bundan sonra buyurun "olağanüstu Kuruttay"a, hadi yeni seçimler, yeni sorunlar.. Sayın İnönü'ye ve İstanbul'suz Kuruttay için oy kullanan parti meclisi üyelerine bugünlerde Orhan Veli'nin bu şiirini okumalarını salık veririz: İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı... DÛZELTME Dunkü yaztnın "MSB'de Sınav" başJıklı bölümünde, Ali Rıza Kuranel'in 4 Mart 1988 günü yapılan "mülakat" sonunda aynı gün göreve başladıgı ve kendisine aynı gün ödeme yapıldığı yazılmıştı. Dünkü yazıda olayla ilgili tarihler ve rakamlarda bazı karışıklıklar olmuşiur. Konuyu yeniden özetliyorum: Milli Savunma Bakanlığı'na (MSB) alınacak "basınla ilişkiler uzmanı" için sınav 3 Mart 1988 günü, "mülakat" da 4 Mart günu yapılmıştır. Daha önce fiilen aynı görevi sürdüren ve Bakan Vuralhan'/a her yerde beraber görünen Kuranel'e yapılan ödeme ile ilgili "tahakkuk müzekkeresi" 4 Nisan 1988 günü düzenlenmiştir. 00012 kodlu tahakkuk müzekkeresine göre 4 Nisan 1988 tarihinde Kuranel'e 906 bin 55 üralık "tahakkuk" yapılmış. Bu paradan 416 bin 175 lira kesilmiş, Kuranel'in eline kesintiler sonunda 490 bin 377 lira geçmiştir. "Tahakkuk müzekkeresi"nde bu ödemenin "şubat 88'den 11 günlük ve 15 Mart 1988 maaşı" karşılıgı yapıldığı kaydedılmıştir. Bu "tahakkuk müzekkeresi"nden de anlaşılacağı uzere "mülakat" tarihi "işe başlama" tarihi olarak kabul edilmiş, "verile emri" bu tarihe göre düzenlenmiştir. Önemli olan da budur. Yazılı sınav ve mülakat yoluyla Milli Savunma Bakanlığı'na (MSB) alınan sivil memurlar, hep böyle "mülakat" yaprldığı gün mü göreve başlıyorlar. Uygulama böyle midir? Değilse, bu uygulama ne zaman ve hangi bakanın dönemınde başlamıştır? Eğer daha önce böyle bir uygulama yoksa, nedir bu ayncalık? Kuranel'in sınav tarihinden önce de her yerde "bakanın basın danışmanı" olarak görüldüğü bilindiğine göre bakanlıkta smavdan önce "stajyerlik" mi yapılmaktadır? Basınla ilişkiler uzmanlığı 9 derecede kadro karşılıgı işe alınan Kuranel'e niçin 18 Nisan 1988 tarihinde 2. derecede memur için öngörülen tutarda yurtdışı görev yolluğu ödeniyor? Şu sınav konusunda biraz aydınlansak diyorum... tildi. Türklş ve DlSK'in, yönetim kuruiuna ortaklaşa getirdikleri öneri üzerine alınan kararda, Türk ve uluslararası sendikal örgütlerin uyarılarına hükümetin kulak tıkadığına işaret edildi. ETUC Yönetim Kurulu'nun dünkü toplantısında oy birliği ile kabul edilen ve hemen AT hükümetleri ile kamuoyuna iletilen Türkiye ile ilgili kararda özetle şöyle deniliyor: "ASK Yönetim Kunılu Tiirkiye^ de sendikal özgürlüklerin durumunun hâlâ kaygı sebebi olduğunu belirtir. Türk hukumeti tarafından çesilli vesilelerie verâen taahhutlere ragrnen, temel sendikal hak ve özgürluklerde ciddi kısıtlamalar devam etmektedir. Türk hükümeti hâlâ Türk sendikalan ve uluslararası örgütlerin isteklerine kulak ükamakta ve bu yoldan, 12 Eylül askeri rejiminin yarattığı degerleri korumaya devam etmektedir." ETUC Ycneüm Kurulu'nun kararında, son değişiklikler de dikkate alınarak sendikal yasalarda yer alan hükümler ile ILO'nun temel ilkeleri arasındaki çelişkilerin önemli olanlan tek tek sayılıyor. Türklş ve DlSK'in ortak önerileri olarak sunulan karar tasansının tartışması sırasında söz alan AT üyesi ülkelerde örgütlü çeşitli uluslararası sendikalann başkanlan Türkiye'deki sendikal hakların durumuna ve Özal hükümetinin uygulamalanna sert eleştiriler getirdiler. Sendikacılar Türkiye'deki şartlar duzelmedikçe Türkiye'nin Tercih, suıav kadar (Baştarafı 16. Sayfada) lendirmesi yapılamayacagını, bunun acısını çeken adaylara sormah" diyen Ali Baykal, yanlış birtakım bilgilerin adaylar arasında rağbet gördüğünü söylüyor. Baykal'a göre, yanlış inanışlar şu noktalarda toplanıyor: •k Hangi okula kaç sonı cevaplanarak girilebilecegi. * Yuksek sıradaki tercihlerin öncelik sağlayacağı. * Konlenjanı geniş okullara girişin daha kola> olduğn. * tkinci aşamadaki başarmın birinci aşama yüzdelik başarısından bulunabileceği. * Tercihlerin puan türlerine göre gruplanması gerektiği. nı 02 yüzdeİiktedir. Yüzdelik sıralar sürekli değil, kesikli degerlerdir. Her iki ölçütün de kaynagı olan yığmalı frekanslar hem benzer hem de farklı puan tüıierini karşılaştırmakta en geçerli güçlük göstergesidir. Ama en geçerli demek mutlak geçerli demek değildir. Her şeyden önce bir okula giriş güçlüğü, yalnızca okula olan taleple değil, adayın özellikleriyle de ilintilidir. Fen lisesi birincisinin bir yabancı dil programını kazanma olasılığı, mühendislikteki şansından az olabilir. * Okul kontenjanlannı güçlük göstergesi olarak kullanmak yarultıcıdır. Kontenjanların taban puanlar üzerinde dolaylı etkileri olmakla birlikte, giriş güçlüğünü kontenjanlara bakarak değerlendirmeyiniz. Kontenjanlan aynı olduğu halde giriş güçlükleri farklı pek çok okul bulunabileceği gibi, farklı kontenjanlan olduğu halde birbirine yakın güçlükte okullar da vardır. Hele hele kontenjan ile talep arasındaki oranın okula giriş şansı olarak yorumlanması tıimüyle yanlış bir anlayıştır. Çünkü bir okula girmeyi güçleştiren en önemli etken talebin niceliği değil, niteliğjdir. Ali Baykal, sözlerine "Adayın lislesindeki en kolay giriiecek okullar bile adayın bilgi ve yetenek düzeyini zorluyorsa, açıkta kalma olasılığı artıyor demektir" diyerek şöyle devam ediyor: "Eğer aday bunu bilerek göze alıyorsa söylenecek söz yoktur. Ancak aday bunu göze alamıyorsa ve girince okumaya razı olabileceği daha kolay girilebilir okullar da varsa, bunları listesinin altına ekleyebilir. Eklemeierin sonunda, ÖSYM'nin tamdığı sınırlar aşıiıyorsa, eleme asamasına yeniden dönmek gerekecektir." Çekilen bunca zahmetin boşa gitmesi istenmiyorsa, smavdan önceki gün, gündüz gözüyle ve bir yakınının yardımı ile kodlama işleminin yapılması gerektiğini vurguluyor. Baykal ayrıca adaylann kararsızlıktan kurtulmaları gerektiğini hatırlatıyor. DUYDUK/GORDUK (Baştarafı 9. Sayfada) getirip, "Allah hnnkânmın ömıünn uzun etsin" derniştir. Bu terbiyenin izleri bugün pek azdır kardeşim... Size bu sorulan şunun için soruyorum: kamuoyunda şöyle bir izlenim doğdu. Bu bende de var. Sanki siz bir bata yaptımz, sizi o yüzden görevden aldılar... ÖZEMRE Olabilir. Ben bilmiyorum. Bilmeseniz bile merak etmeniz veya itiraz etmeniz gerekmez miydi? "Ben ne yaptım" diye... YALÇEVPEKSEN bağdaştırmak mümkün değildir. Islamiyette ise ilim baştacı edilmiştir. Kuran'ı Kerim'de Allah kendisini birtakım isimlerle taltif etmiştir. Bunlardan biri de "âlim" şeklindedir... İlimle Islamiyet arasında bir çekişme, bir niza, bir kontradiksiyon yoktur. Cenabı Peygamber de ilim ve ilim adamının faziletleri hakkında 250 kadar hadis söylemiştir. Adaylann dikkat etmesi gereken noktalar Ali Baykal, adaylann tercihlerini yaparken şu noktalara dikkat etmelerini istiyor: * Okullan puan türlerine ve taban puanlarına bağlı olmaksızın belirleyin ve mutlaka gercek isleklerinize göre sıralayın. * Eğer, seçtiğiniz okullann sayısı ÖSYM'nin sının altında kalıyorsa eleme aşamasıntn size bir yararı yok. Siz herhangi bir gruptan 18'den az ve toplam olarak da 24'ten az okul belirlemiş iseniz, bu tercihlerinizin dışındaki bir yere girmektense, açıkta kalmaya razı oluyorsunuz demektir. •k Girmek istediğiniz okullann en alt dnzeyi, sizin yetenek düzeyinizde \a da daha vukanda ise jeni eklemeler yararlıdır. Ekleme gerekince, genellikle ayıklama da gerekir. * Elemeler, istek sıralaması bozulmaksızın her puan türünde ayrı ayrı yapılmalıdır. Güçlük göstergesi olarak, bir onceki yılın taban puanlan, yüzdelik sıraları ya da yığmalı frekanslan kullanabilirsiniz. Taban puan duyarlı bir ölçüttür, ancak farklı puan türünde öğrenci alan okullann karşılaştırılmasında kullamlamaz. 1987 yılında 550 F (fen) puanı, 560 M (matematik) puanından daha zor alınan bir puan olmuştur. Hele hele TM (Türkçematematik) ve F gibi farklı grupların puanlarını, görünen sayısal değerlerine bakarak karşüaştırırsanız, hata yaparsınız. Taban puanlann bir önceki yıla ait olduğunu da unutmayınız. Geçen yılın 450 F puanı ile bu yılır. 450 F puanının eş't olması pek olası değildir. Üstelik geçen yıl 450 F ile öğrenci alan okul bu yıl 445 F'ye düşerken, geçen yıl 445 F ile alan okul bu yıl 450 Fye çıkabilir. Arafarındaki puan farkı 510 olan okullann taban puan sıralamasındaki yerleri değişebilir. * Yüzdelik sıralan ihtiyallı ölçulerdir. Okullann yüzdelik sıralan yıldan >ıla yok denecek ölçüde az degişir. Ancak ihtiyatlı olunca da duyarlık kaybolur. 610 M puanı da 01 yüzdeİiktedir, 560 M puanı da... Ole yandan 536 F puanı 01 yüzdelikte iken 535 F pua 8'i Türk 57 işçi Ölmüştü Maden kazası Avrupa Parlamentosu 'nda BRÜKSEL (AA) Federal Alrnanya'nın Borken kentindeki linyit madeninde meydana gelen ve 8'i Türk 57 işçinin ölümüne yol açan facia Yeşiller grubu tarafından Avrupa Parlamentosu'na getirildi. Konu, verilecek bir acil karar tasarısı ile genel kurula aksettirilecek, ancak bu tasarımn görüşulüp görüşülmemcsi genişletilmiş başkanlık divanırun karanna bağlı bulunuyor. Kazada 65 saat toprak altında kaldıktan sonra kurtarılan Aydınh işçi Ahmet Balkan Aydın'a geldi. Batkan göçük altında yaşadığı sıkıntılı saatleri gazetecilere anlatırken hayatını bir Almana borçlu olduğunu söyledi ve şöyle dedi: "Toprak altında bulunduğumuz sırada bir ara gecit bulabilmek umuduyla kontrole çıkmıştık, geri dönerken ben fenalaştım ve yere düştüm, Thomas bana yardım eCmek istedi. O sırada ben (bırak git) dedim, Thomas bu sözlerim üzerine (Hayır, seni bırakmam, başaracağız) dedi ve beni sürükleyerek diger arkadaşlann yanına getirdi. O benim havatıını kurtardı, eğer beni orada bıraksaydı, şimdi çoktan ölmüştüm." Öte yandan Federal Almanya Sendikalar Birliği'nin (DGB) Türk Iş Gücü Sorumlusu Mete Atsu, işçilerimizin lobi oluşturmalarını ve özeUikle Alman partilerine üye olarak seslerini duyurmalarım istedi. Neden içtik? Ama yine de ilim İslamiyetten çok, Batıda gelişmis... Efendim bn konuyu sizinle tartışamıyorum, çünku dini bilgim yeteıii degil... Ben yine Çernobil'e dönmek istiyorum... Çok konuşulan bir konu var... Cevabı da verilmedi. Çernobil olayı çıktığı zaman çaylann zararlı olmadığı söylendi. Sizin tarafınızdan da söylendi... Sonra bakan içti, Başbakan içti... Cumhurbaşkanı içü... ÖZEMRE Hepimiz içtik kardeşim... Sen de içtin, ben de içtim. 3 yaşındaki kızım da içti... Anlatayım... Şimdi güzel kardeşim, 85'ten 86'ya intikal eden 3540 bin ton çay vardır... Radyasyonsuz.. 86 senesindeki çaylarda bir miktar radyasyon zuhur edince, şöyle bir problemle karşı karşıya kaldık; Türkiye aşağı yukarı senede 100 bin ton çay tuketir... Sadece 85 çayını halka verdiğimizde bu yetmez... O zaman bunu radyasyonlu çaylann en az radyasyon ihtiva edenleriyle kanştıracak olursanız ve bunu da belirli bir ilmi kıstas içinde yapacak olursanız, bunun ne insanlara zaran vardır, ne de insanlar çaysız kalırlar... Osmanlılık ruhu ÖZEMRE Hayır, ben ilmi bir hata yapmadım, bunu biliyorum. Sayın Başbakan da bunu açıkça söyledi. "Radyasyon meselesinden dolayı almadık" dedi. Demek ki idari bir tasarruftur. O da kendisinin bileceği bir iştir. Hangi motivasyonla azledilmiş olursam olayım, Cenabı Hakk'ın beni bu sıkıntıdan bir an evvel kurtarmış olmasından dolayı şükrediyorum... Bu belki size ters gelebilir... Evet ters geliyor... Eğer bir hata yapmadıysanız ki öyle söylüyorsunuz bu izlenimi silmek için uğraşmanız gerekirdi... Ama diyorsunuz ki, "Benim anlayışım Osmanlı İmparatorluğn gelenefi..." ÖZEMRE Bizde devlete hizmet ibadet mesabesindedir. Hizmet ederken de kimseye küsmemeye, özellikle nifak çıkarmamaya çok gayret ederiz... Hatta münafıklann cenaze namazı kılınmaz. Onun için kesinlikle ağzımızdan itham edici bir sözün çıkmamasına dikkat ederiz... Din ve bilim ilişkisi Ahmet Bey, bir bilim adamı olarak çok fazla dinden söz etmiyor musunuz? Bu, ilimle nasıl bağdaşıyor... Ben bazı büimsel kilaplarınızı da okndum. Öyle şeyler gördiim ki... ÖZEMRE Hatta kitaplarımın bir tanesini doğumunun 1400. senei devriyesi dolayısıyia 1971'de Hazreti Peygamber'e ithaf etmiştim. Onu mu söylüyorsunuz... Evet, o da var... Üniversitelerde okutulan bir bilim kitabında böyle şeyler olması çok saşırücı... ÖZEMRE Arzedeyim güzel kardeşim... Bizde Tanzimatla başlayan Batıhlaşma hareketleriyle birdenbire Avrupa'ya kapılanmızı açmışız... Çok güzel şeyler gelmiş, ama bununla birlikte şu da gelmiş: Batıdaki düşünce kalıplanndan biri de ilim ile dinin bağdaşmayacağıdır... Bu neden böyiedir? Çünkü 17. asnn başında bütün kiliselerin alnına vurulmuş kara bir damga gibi bir Galile meselesi vardır... O yüzden Hıristiyanlığı ilimle Hem zararsız... Hem... Ama şimdi 86 yılının çaylannı dökecek yer anyonız ve bulamıyoruz... ÖZEMRE O da doğrudur... 87 senesi çay rekoltesinin 86'ya nisbetle daha az radyasyon ihtiva ettiği anlaşılınca, 86'dan kalma daha fazla radyasyonlu çayı halka vermenin de manası yoktur... Ama 'zararsızdı' diyorsunuz... ÖZEMRE Zararsız... Bu çaydan en yüksek aktiviteye haiz olamnı getirin, 5 yaşındaki kızıma içiririm... Niye imha ediyoraz öyleyse? ÖZEMRE Onu da söylüyorum. Halka daha az radyasyonlu çay vermek varken, daha yüksek radyasyonlu çayı neden verelim... Peki Ahmet Bey, o zaman yani Çernobil kazası olduğunda, halka 'çay için' diyeceğinize, 'içmeyin' deseydiniz, hiç radyasyon almasalardı daha iyi olmaz mıydı? ÖZEMRE Ben inanıyorum ki, millet gene içerdi... EVET/HAYIR (Baştarafı 2. Sayfada) da ölebilirdim. Altmış üç yaşındaydım ve sağlığım çok bozuktu. Ama dayanmaktan başka çare yoktu." 'Tüm yaşamı suç' sayılan şair 68 yaşında öldü. Ardında bıraktığı şiirler 300 sayfalık bir kitabı doldurüyor. Bütün bu acılı serüvenler arasında yine de epey ürün vermiş... Hapiste, sürgünde, gece gündüz ekmek parası ardında koşarken bunca şiiri yazmak kolay mıdır? Ne demiş Nâzım Hikmet: "A. Kadir'in yüreği, halis bir şair yüreğidir." "Mutlu Olmak Varken"i okursanız siz de o şair yüreğinin hâlâ atttğını duyarsıni2. (Baştarafı 1. Sayfada) Ödülü sahipleri de 5 bin ABD Doları karşılığını Türk Lirası olarak paylaşacaklar. Ödül sahiplerine ayrıca Hurriyet Vakfı Altın Plaketi ve Gösteri Dergisi'nin gümüş plakeıi, Karikatürcüler Derneği'nin plaketi verilecek. 39 ülkeden çizerlerin katıldığı 6. Uluslararası Simavi Karikatür Yarışması'nın Fransız sanatçı Ceorges VVolinski başkanlığında Semih Balcıoğlu, Ali Ulvi Ersoy, tngiliz çizer Bryan Reading ve Yunanlı çizer Bas Mitropulos'tan oluşan seçici kurulu, 393 sanatçının 637 karikatürünü 6 haziran günü yaptığı toplantıda değerlendirdi. Uluslararası Simavi Karikatür Yarışması'nda ikinciliğe Türk sanatçı Gürbüz Dogan Ekşioğlu değer bulundu. Ekşioğlu, 3 bin ABD Doları, Hürriyet Vakfı Gümüş Plaketi ve Hürriyet Gazetesi Altın Plaketini alacak. Üçüncülük ödülü ise, Federal Alman sanatçı Peter Kaste'ye verildi. Kaste'ye 2 bin ABD Doları, Hürriyet Vakfı Bronz Plaketi ve Çarşaf Dergisi Gümüş Plaketi verilecek. Seçici kurul, bu yıl yilirdiğimiz karikatürcu Altan Krbulak için bir Seçici Kurul Özel Ödulu konulma Sîmavî karikatür sı isteğınde bulundu ve özel ödülü Romanyalı sanatçı Julian PenaPai'ye verdi. Kurulun şeref mansiyonuna değer gördüğü sanatçılar ise şunlar: Peter Puszta (F.AImanya), Neltair Abreu "Sandago" (Brezilya), Vaclav Ostatek (Çekoslovakya), Mostafa Ramezani (tran), Manfred VVerren (tsviçre), Andras Meszaros (Macaristan), Istvan Lehoczki (Macaristan), Miroslaw N'owak (Polonya), Grzegorz Szumowski (Polonya), Pavel Botezatu (Romanya), Pavel Constantin (Romanya), Darko Paviç (Yugoslavya), Aleksandr Klas (Yugoslavya). Ahmet Erkanlı (Türkiye) ve Haslel Soyöz (Türkiye). Bu yıl birincilik ödülünü alan Anton Dragoş, 1976 ve 1978'de Nasreddin Hoca yarışmalarında, ayrıca Bordighera ve Bologna'da çeşitli ödüller kazanmıştı. Yarışma ikincisi olan Gürbüz Doğan Ekşioğlu ise, 1984'te 2. Uluslararası Simavi Karikatür Yarışması'nda birinci olmuştu. Üçüncülük ödülünün sahibi Peter Kaste de 5. Uluslararası Simavi Karikalür Yarışması'nda şeref mansiyonu almıştı.